İçeriğe atla

Sosyal baskınlık kuramı

Sosyal baskınlık kuramı (SBK) artı değer üreten toplumlarda görülen grup temelli sosyal hiyerarşinin nasıl oluştuğunu ve sürdürüldüğünü açıklamak hedefiyle Jim Sidanius ve Felicia Pratto isimli iki Amerikalı sosyal psikolog tarafından geliştirilen bir gruplararası ilişkiler kuramıdır.[1]

Kurama göre sosyal hiyerarşi, belirli grupların hiyerarşinin üst kısmında, diğer grupların ise alt kısmında konumlanmasıyla oluşmaktadır. Sosyal hiyerarşinin üst kısmında konumlanan gruplar olumlu sosyal değerlere (zenginlik, sağlık hizmetleri, politik güç ve eğitim gibi sembolik ya da materyal kaynaklar) daha kolay ulaşmaktadır. Alt konumdaki gruplar ise olumsuz sosyal değerlere (hastalık, işsizlik, orantısız cezalar ve ayrımcılık gibi) orantısız biçimde daha fazla maruz kalmaktadır.[2]

Kuramcılara göre insan toplumları bütüncül bir sistemdir ve bu sistemdeki ayrımcılıkları açıklayabilmek için kuramcılar farklı analiz düzeylerini bir araya getirmeyi hedeflemişlerdir.[2] Kuramın odaklandığı üç temel düzey şu şekilde sınıflandırılabilir: Kişisel düzey, grup düzeyi ve toplumsal düzey.[3]

Kişisel Düzey

Araştırmacılara göre sosyal baskınlık yönelimi olarak isimlendirilen psikolojik eğilime yüksek düzeyde sahip olan kişiler, ayrımcılığa dayalı politikaları ve sosyal dünyanın hiyerarşik olarak düzenlenmesini daha fazla savunma eğilimindelerdir.[4] Yüksek düzeyde sosyal baskınlık yönelimine sahip kişilerin ırkçılık, cinsiyetçilik, homofobi, milliyetçilik ve militarizm gibi ideolojileri benimsemeye meyilli oldukları görülmektedir.[4][5] Kuramcılar, sosyal baskınlık yönelimi evrimsel süreçte geliştiği için tüm insanlarda az ya da çok bulunabilen bir psikolojik eğilim olduğunu iddia etmektelerdir.[2]

Grup Düzeyi

Sosyal baskınlık kuramcıları sosyal dünyanın üç temel gruptan oluştuğunu savunurlar: Cinsiyet grubu, yaş grubu ve keyfi küme grubu.[1]

Erkeklerin kadınlara kıyasla daha fazla sosyal, politik ve askerî güce sahip oldukları gözleminden yola çıkan kuramcılar “geri kalan her şey eşitken (ceteris paribus)” erkeklerin sosyal baskınlık yöneliminin kadınlardan daha yüksek olacağını iddia ederler. Çünkü sosyal baskınlık yöneliminin evrimsel süreçte bir üreme stratejisi olarak geliştiği düşünülmektedir.[2] Kadınların bu özelliğe sahip erkekleri daha çekici bulmasının bir seçilim baskısı oluşturduğu ve dolayısıyla bu özelliğin erkekler için daha yaygın hale geldiği savunulmaktadır.[6] Bu varsayım “değişmezlik hipotezi” olarak isimlendirilmiştir.[2] Yaş grubundaysa yetişkinlerin çocuklar ve gençler üzerinde tahakküm uyguladıkları belirtilmektedir.[2]

Keyfi küme grubu; ırk, milliyet, sınıf ve din gibi grupları tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Her ne kadar farklı kültürlerde kimin genç-yaşlı/kadın-erkek olduğu konuları da kısmen esneklik gösterebilse de keyfi kümeyi oluşturan grupların tanımlanmasının, yaş ve cinsiyet gruplarına kıyasla, oldukça keyfi olduğu vurgulanmaktadır. Ayrıca bu gruptaki şiddetin ve ayrımcılığın dozunun diğer iki gruba kıyasla daha yüksek olduğu ifade edilmektedir. Örneğin soykırım gibi aşırı şiddet örnekleri, yalnızca keyfi küme grubu olarak tanımlanan gruplarda görülmektedir.[1] Ast erkek hipotezi (subordinate-male-target-hypothesis) gruplar arasındaki çatışmalarda üst konumlu grup üyelerinin özellikle ast grubun genç erkeklerini hedef alacaklarını varsaymaktadır. Böylece farklı dezavantajlı grupların kesişiminde yer almanın daha yüksek düzeyde şiddete maruz kalmaya yol açtığı anlaşılmaktadır.[2]

Davranışsal Asimetri

Kurama göre grup temelli eşitsizliklere gruplar arasındaki ilişkiler de etki etmektedir. Davranışsal asimetri olarak isimlendirilen ast ve üst konumlu grup üyelerinin farklı davranışlar sergilemesi, üst konumlu grup üyelerinin daha iyi kaynaklara ulaşmasını kolaylaştırmaktadır. Üç temel davranışsal asimetri tanımlanmıştır. Asimetrik içgrup yanlılığı üst konumlu grup üyelerinin ast konumlu grup üyelerine kıyasla iç gruplarını daha fazla kayırma eğilimlerini yansıtır. Aşırı durumlarda ast konumlu grup üyeleri üst konumlu grup lehine yanlılık sergileyebilirler.[1]

Ast konumlu grup üyelerinin sahip olduğu ve eşitsizlikler sisteminin sürdürülmesine hizmet eden bir başka mekanizma ise kendini zayıflatma davranışlarıdır. Yani ast konumlu grup üyeleri alkol ve uyuşturucu kullanma, iç-grup üyelerine şiddet yöneltme ve kanundışı eylemlerde bulunma gibi iç-grubu tehlikeye atan davranışları daha sık gerçekleştirme eğilimindelerdir. Böylece ast konumlu grup üyeleri, gruplarını hedef alan kalıp yargıları doğrularlar.[7]

Son olarak, üst konumlu grup üyelerinin eşitsizlikler sisteminin sürdürülmesine hizmet eden ideolojileri, inançları, tutumları ve davranışları benimsemesi daha kolaydır. Ayrıca geri kalan her şey eşitken üst konumlu grup üyelerinin daha yüksek düzeyde sosyal baskınlık yönelimine sahip olacakları belirtilir. Böylece üst konumlu grup üyelerinin sosyal hiyerarşiyi kendi lehlerine olacak şekilde sürdürmeleri kolaylaşır. Bu süreç ideolojik asimetri olarak isimlendirilmiştir.[2]

Toplumsal Düzey

Kuramın toplumsal düzeydeki en temel varsayımı, artı değer üreten istisnasız her toplumun gruplararası eşitsizliğe yol açacak şekilde örgütlendiğidir.[3] Ancak eşitsizlikler sistemi yalnızca gruplararası zorbalıkla ve orantısız güç kullanımıyla sürdürülmez. Toplumda yer alan kurumlar ve meşrulaştırıcı mitler eşitsizliğe dayalı sistemin sürekliliğini garanti altına alır.[1]

Kurumlar

Kurumların toplumsal hiyerarşiyi arttıracak ya da azaltacak şekilde işlev gösterebileceği belirtilir. Hiyerarşiyi arttıran kurumlar (finans kurumları, güvenlik birimleri ya da ceza ve adalet aygıtları gibi) olumlu sosyal değerleri üst konumlu gruplara, olumsuz sosyal değerleri ast konumlu gruplara orantısız biçimde dağıtmakla görevlidir. Hiyerarşiyi azaltan kurumlar (sivil toplum kuruluşları gibi) ise çoğunlukla olumlu sosyal değerleri ast konumlu gruplara dağıtmak için çalışırlar. Ancak bu kurumlar olumsuz sosyal değerleri nadiren üst konumlu gruplara dağıtırlar ve işlevleri hiyerarşiyi arttıran kurumlarla kıyaslandığında çoğunlukla kısıtlıdır.[8]

Meşrulaştırıcı Mitler

Kuram, toplumsal olarak paylaşılan ideoloji, kalıp yargı ve tutum ve inançları meşrulaştırıcı mitler olarak tanımlamaktadır.[2] Meşrulaştırıcı mitler de hiyerarşiyi arttıracak ya da azaltacak şekilde işlev gösterebilirler. Irkçılık, milliyetçilik, cinsiyetçilik, kalıp yargılar ve Protestan iş ahlakı gibi hiyerarşi arttıran meşrulaştırıcı mitler hem üst hem de ast konumlu grup üyelerinin süregelen sistemi meşru ve adil olarak algılamalarına hizmet eder. Böylece ast konumlu grup üyeleri de baskının sürdürülmesine katkı sağlamış olurlar. Ancak hiyerarşi azaltan meşrulaştırıcı mitler (sosyalizm, feminizm, güçsüz olanları destekleyen dini doktrinler gibi) toplumsal adaletsizliğin yumuşamasına katkı sunacak işlev gösterir. Kurama göre dengeli bir sistemde üst konumlu grup üyeleri hiyerarşi arttıran, ast konumlu grup üyeleri ise hiyerarşi azaltan meşrulaştırıcı mitler etrafında uzlaşı sağlarlar.[9]

Eleştiriler

Sosyal baskınlık kuramı özellikle rakip geleneklerden gelen araştırmacılardan (Bkz. Sosyal Kimlik Kuramı, Sistemi Meşrulaştırma Kuramı) önemli eleştiriler almıştır. Kurama yönelik en temel eleştirilerden birisi toplumsal yaşama yönelik karamsar bir tablo sunmasıdır. Kuramın açıklamaları toplumsal değişim için bir alan tanımamaktadır fakat tarihsel süreçte hiyerarşiyi azaltmayı hedefleyen toplumsal hareketlere de oldukça sık şekilde rastlanılmaktadır.[10] John C. Turner ve Katherine J. Reynolds “Sosyal Baskınlık Kuramı Neden Yanlışlandı” isimli makalede kuramı eleştirdiler. Bu makaleye göre;[11]

  • Sosyal baskınlık yöneliminin evrimsel süreçte gelişen evrensel bir psikolojik eğilim olduğu şeklindeki iddianın herhangi bir bilimsel dayanağı bulunmamaktadır.
  • Sosyal baskınlık yöneliminin evrensel bir özellik olduğu iddia edilmesine rağmen toplumsal hiyerarşiyi azaltmayı hedefleyen faktörlerin de olabileceğini belirtmek kuramın içsel tutarlılığını azaltmaktadır. O halde sosyal baskınlık yönelimi iddia edildiği gibi evrensel değildir.
  • Kişilerin sosyal baskınlık yönelimleri içinde bulundukları sosyal bağlama göre değişkenlik gösterebilmektedir. Dolayısıyla sosyal baskınlık yönelimi iddia edildiği gibi bir kişilik özelliği değildir.
  • Kuram ast konumlu grup üyelerinin kendi dezavantajlı pozisyonlarını güçlendirecek davranışlarda bulunacağını belirtmektedir (davranışsal asimetri). Ancak uygun koşullar oluştuğunda ast konumlu grup üyelerinin statüko ile mücadele edebileceklerini gösteren bulgular mevcuttur.
  • Kuram karmaşık sosyal yaşantıyı kişilerin zihinsel özelliklerine indirgeyerek açıklamaktadır. Dolayısıyla indirgemeci bir kuramdır.

John T. Jost ve Erik P. Thompson ise sosyal baskınlık yönelimini ölçmek için kullanılan ölçeğin yapısına yönelik eleştiriler sundular.[12] Sosyal Baskınlık Yönelimi Ölçeği-6 isimli ölçeğin tek boyuttan oluşan 14 maddelik bir ölçek olduğu belirtilmektedir.[4] Ancak Jost ve Thompson ölçeğin iç-grubun aleyhine olsa bile sosyal sistemin sürdürülmesine destek olmayı (eşitliğe karşıtlık) ve iç-grubunu kayırmayı (grup temelli baskınlık) yansıtan iki faktörden oluştuğunu gösterdiler. Ast konumlu grup üyeleri için bu iki faktör birbiriyle çeliştiğinden dolayı ideolojik asimetri olarak isimlendirilen süreç ortaya çıkmaktadır. Yani ast konumlu grup üyelerinin sosyal baskınlık yönelimi, üst konumlu grup üyelerine kıyasla daha düşük düzeyde bulunmaktadır. Bunun üzerine sosyal baskınlık kuramı geleneğinden gelen araştırmacılar iki faktörden oluşan yeni bir ölçek geliştirdiler (Sosyal Baskınlık Yönelimi Ölçeği-7[5]). Bu ölçek eşitsizliği meşrulaştıran inançları benimsemeyi (eşitliğe karşıtlık) ve ast konumlu gruplara açıktan baskı ve şiddet uygulanmasını desteklemeyi (baskınlık) yansıtan iki temel faktörden ve olumlu ve olumsuz ifadeleri içeren iki yan faktörden oluşmaktadır. On altı maddelik temel ölçeğe ek olarak 8 madde içeren bir kısa form da geliştirilmiştir.[13]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ a b c d e Sidanius, Jim; Pratto, Felicia (1999). Social dominance : an intergroup theory of social hierarchy and oppression. Cambridge University Press. ISBN 9780521622905. 
  2. ^ a b c d e f g h i Pratto, Felicia; Sidanius, Jim; Levin, Shana (2006). "Social dominance theory and the dynamics of intergroup relations: Taking stock and looking forward". European Review of Social Psychology. 17 (2). ss. 271-320. doi:10.1080/10463280601055772. 
  3. ^ a b Huddy, L. (2004). "Contrasting theoretical approaches to intergroup relations". Political Psychology. 25 (6). ss. 947-967. doi:10.1111/j.1467-9221.2004.00404.x. 
  4. ^ a b c Pratto, Felicia; Sidanius, Jim; Stallworth, Lisa M.; Malle, Bertram F. (1994). "Social dominance orientation: A personality variable predicting social and political attitudes". Journal of Personality and Social Psychology. Cilt 67. ss. 741-63. doi:10.1037/0022-3514.67.4.741. 
  5. ^ a b Ho, Arnold K.; Sidanius, Jim; Kteily, Nour; Sheehy-Skeffington, Jennifer; Pratto, Felicia; Henkel, Kristinsin E.; Foels, Rob; Stewart, Andrew L. (2015). "The nature of social dominance orientation: Theorizing and measuring preferences for intergroup inequality using the new SDO₇ scale". Journal of Personality and Social Psychology. 109 (6). ss. 1003-28. doi:10.1037/pspi0000033. 
  6. ^ Pratto, Felicia; Hegarty, Peter (2000). "The political psychology of reproductive strategies". Psychological Science. 11 (1). ss. 57-62. doi:10.1111/1467-9280.00215. 
  7. ^ Özdemir, Gamze (2015). Başarılarımın sahibi ben değilim: Sosyal kimlik, sosyal baskınlık ve sistemi meşrulaştırma kuramları perspektifinden sahtekâr fenomeni (Yüksek lisans tezi). Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 27 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mayıs 2020. 
  8. ^ Sidanius, Jim; Pratto, Felicia; Sinclair, Stacey; van Laar, Colette (1996). "Mother Teresa meets Genghis Khan: The dialectics of hierarchy-enhancing and hierarchy-attenuating career choices". Social Justice Research. Cilt 9. ss. 145-70. doi:10.1007/BF02198077. 
  9. ^ Camcı, Yasemin (2015). Başörtülü ve başörtüsüz öğrencilerde dış grup tarafgirliği fenomeni: Açık ve örtük tutumların gruplar arası ilişkiler kuramları üzerinden incelenmesi (Yüksek lisans tezi). Bursa: Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 25 Kasım 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mayıs 2020. 
  10. ^ Turner, John C. (2006). "Tyranny, freedom and social structure: Escaping our theoretical prisons". British Journal of Social Psychology. Cilt 45. ss. 41-46. doi:10.1348/014466605X79840. 
  11. ^ Turner, John C.; Reynolds, Katherine J. (2003). "Why social dominance theory has been falsified". British Journal of Social Psychology. Cilt 42. ss. 199-206. doi:10.1348/014466603322127184. 
  12. ^ Jost, John T.; Thompson, Erik P. (2000). "Group-based dominance and opposition to equality as independent predictors of self-esteem, ethnocentrism, and social policy attitudes among African Americans and European Americans". Journal of Experimental Social Psychology. 36 (3). ss. 209-32. doi:10.1006/jesp.1999.1403. 
  13. ^ Kablanoğlu, Anıl (2019). Liderlik etme isteğinde sosyal kimliğe karşı bireysel kimlik: Liderlik motivasyonlarını yordamada karanlık üçlü, özgenişletim değerleri ve Sosyal Baskınlık Yönelimi'nin grup prototipiyle kıyaslanması (Yüksek lisans tezi). Bursa: Bursa Uludağ Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü. 28 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mayıs 2020. 

Konuyla ilgili yayınlar

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Sosyoloji</span> toplumun oluşum, işleyiş ve gelişim yasalarını inceleyen bilim dalı

Sosyoloji veya toplum bilimi, toplum ve insanın etkileşimi üzerinde çalışan bir bilim dalıdır. Toplumsal (sosyolojik) araştırmalar sokakta karşılaşan farklı bireyler arasındaki ilişkilerden küresel sosyal işleyişlere kadar geniş bir alana yayılmıştır. Bu disiplin insanların neden ve nasıl bir toplum içinde düzenli yaşadıkları kadar bireylerin veya birlik, grup ya da kurum üyelerinin nasıl yaşadığına da odaklanmıştır.

Sosyal biliş sosyal etkileşimde rol oynayan bilgiyi işleme, kodlama, depolama ve hatırlama gibi bilişsel süreçlerdir. İnsanların kendilerini kuşatan fiziksel, sosyal çevrelerini ve çevreleriyle olan ilişkilerini, diğer insanlar ve kendileri hakkında nasıl izlenim oluşturduklarını, nasıl hissettiklerini ve düşündüklerini ve bu türden bir düşünce biçiminin yargıları ve davranışları nasıl etkilediğini incelemektedir. Toplumsal bağlamdan etkilenen ve toplumsal bağlamı etkileyen bilişsel süreç ve yapıları incelemektedir Ancak sosyal biliş terimi diğer psikoloji ve bilişsel sinirbilim alanlarında yaygın şekilde kullanılmaktadır. Bu alanlarda sosyal biliş terimi çoğunlukla otizm ve diğer bozukluklar nedeniyle kesintiye uğrayan çeşitli sosyal becerilere karşılık gelmektedir. Bilişsel sinirbilim alanında ise sosyal bilişin biyolojik temelleri araştırılmaktadır. Benzer şekilde Gelişim psikolojisi alanında da sosyal biliş becerileri gelişimsel perspektifle incelenmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Cinsel yönelim</span> kalıcı cinsel çekim modeli

Cinsel yönelim kişilerin karşı cinsiyete, hemcins veya cinsiyete veya birden fazla cinsiyete karşı romantik veya Cinsel çekim hissetmeye yönlendiren kalıcı kişisel bir niteliktir. Bu çekimler genellikle karşıcinsellik (heteroseksüellik), eşcinsellik (homoseksüellik), biseksüellik, altında toplanır; bununla beraber aseksüellik de bazen dördüncü kategori olarak tanımlanır. Bu kategoriler cinsel kimliklerin daha ayrıntılı dünyasını yönleridir. Örneğin, insanlar panseksüel veya poliseksüel, veya hiçbirinden olmak gibi diğer etiketleri de kullanabilir. Amerikan Psikologlar Derneği'ne göre, cinsel yönelim "aynı zamanda bir kişinin bu çekimlere dayanan, davranışlarla ilişkili kimlik hissi ve bu çekimleri paylaşan diğer kişilerden oluşan topluluğa olan üyeliğini de tanımlar".

<span class="mw-page-title-main">Toplumsal eşitlik</span> Belirli açılardan halklar arasında karşılaştırılabilir statü

Toplumsal eşitlik, belirli bir toplum veya yalıtılmış bir grup içerisindeki tüm insanların belli açılardan aynı statüye sahip olmaları durumu. Toplumsal eşitlik, yasalar önünde eşit haklar ve toplumsal mal ve hizmetlere eşit seviyede erişmeyi içerir. Aynı zamanda ekonomik eşitlik kavramlarını da içerir; yani eğitim, sağlık ve diğer toplumsal güvenliklere erişimi. Bununla beraber eşit fırsatlar ve yükümlülükleri de içerir, böylece toplumun bütününü kapsar.

Sistemi meşrulaştırma kuramı, mevcut politik, sosyal ve ekonomik sistemlerin meşrulaştırılmasının ardında yatan psikolojik süreçleri açıklamaya çalışan bir sosyal psikoloji kuramıdır.

Sosyal baskınlık yönelimi (SBY) sosyal ve politik tutumları yordayan bir kişilik faktörü ve yaygın olarak kullanılan bir Sosyal Psikolojik ölçektir. SBY, grup temelli ayrımcılık düzeylerinde bireysel farklılıkların ölçümü olarak kavramsallaşmıştır. Bir başka deyişle, bireyin herhangi bir sosyal sistem içinde hiyerarşi ve düşük statülü gruplar üzerinde otorite kurma tercihinin bir ölçümüdür. Bu, grup içi ve gruplar arası eşitlikçilik karşıtı bir eğilimdir. SBY, sosyal baskınlık kuramının ölçülebilir bir bireysel farklılık bileşenidir.

Sosyal karşılaştırma teorisi, 1954 yılında sosyal psikolog Leon Festinger tarafından geliştirilmiş bir sosyal psikoloji kuramı.

Sosyal kimlik kuramı, grup olgusunun analizinde iç grup dinamikleri, gruplar arası ilişkiler ve kolektif benliğe yönelik açıklamalar getiren bir sosyal psikoloji kuramıdır. Sosyal psikologlar Henri Tajfel ve John Turner tarafından geliştirilmiştir. Kişisel bilişsel süreçleri, kişiler arası etkileşimleri ve sosyolojik süreçleri bir arada ele alarak sosyal kimlik kavramının farklı analiz düzeylerinden incelenmesini mümkün kılmaktadır.

Nepotizm, kayırmacılık veya akraba kayırma, öznel ve adil olmayan şekilde yapılan ayrımcılık.

Sosyal dışlanma, toplumsal dışlanma ya da sosyal marjinalizasyon, toplum içinde karşılaşılan engeller ve toplumun dışına itilme durumlarını anlatan bir terimdir. Avrupa'da yaygın olan bu terim ilk olarak Fransa'da kullanılmıştır. Eğitim, sosyoloji, psikoloji, siyaset ve ekonomi gibi çeşitli disiplinlerde kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">İç grup ve dış grup</span>

Sosyoloji ve sosyal psikolojide, iç gruplar, bir kişinin kendisini psikolojik olarak özdeşleştirdiği toplumsal gruplardır. Dış gruplar ise tersine, bireyin kendini özdeşleştirmediği toplumsal gruplardır. İnsanlar; akran grupları, aileler, spor takımları, siyasi partiler, cinsiyetler, dinler veya milletlerle kendini özdeşleştirebilir. Toplumsal gruplarla ve kategorilerle psikolojik olarak özdeşleşme ile çeşitli olgular arasında ilişkiler bulgulanmıştır.

Otoriter kişilik; muhafazakarlık, toplumsal normların ve geleneksel değerlerin sürdürülmesine karşı duyulan kuvvetli bir ihtiyaç ve bu değerlere aykırı davranışlarda bulunanların cezalandırılması için sert yasa ve kuralların gerekliliğine inanma eğilimlerin kümelendiği kişilik özelliğidir.

<span class="mw-page-title-main">Akran grubu</span> yaklaşık olarak aynı yaştaki ve genellikle benzer rütbe veya sosyal statüdeki ortaklar

Sosyolojide, bir akran grubu hem bir sosyal grup hem de benzer ilgi alanlarına (homofilik), yaşa, geçmişe veya sosyal statüye sahip birincil bir grup insandır. Bu grubun üyeleri, kişinin inançlarını ve davranışlarını etkileyebilir. Akran grupları hiyerarşiler ve farklı davranış kalıpları içerir. Örneğin bir lise ortamında, 18 yaşındakiler 14 yaşındaki bir akran grubudur çünkü okulda benzer ve paralel yaşam deneyimlerini birlikte paylaşırlar. Bunun aksine, öğretmenler öğrencileri bir akran grubu olarak paylaşmazlar çünkü öğretmenler ve öğrenciler iki farklı rol ve deneyime sahiptir.

Feminist teoride, heteroataerkillik veya cisheteroataerkillik, cis erkeklerin ve heteroseksüellerin, cis dişilerin ve diğer cinsel yönelimlerin ve cinsiyet kimliklerinin üzerinde yetkiye sahip olduğu sosyopolitik bir sistemdir. Bu terim, kadınlara yönelik ayrımcılıkla LGBTQ bireylere yönelik ayrımcılığın aynı cinsiyetçi sosyal ilkeden kaynaklandığını vurgular.

<span class="mw-page-title-main">Irk ve etnik ilişkiler sosyolojisi</span>

Irk ve etnik ilişkiler sosyolojisi, toplumun tüm seviyelerinde ırklar ve etnik gruplar arasındaki toplumsal, politik ve ekonomik ilişkilerin incelenmesini kapsar. Bu alan, konut ayrımı, farklı ırk ve etnik gruplar arasındaki diğer karmaşık sosyal süreçler gibi sistematik ırkçılık üzerine yapılan çalışmalarla da ilgilenir.

<span class="mw-page-title-main">Sosyoloji maddeleri listesi</span> Vikimedya liste maddesi

Bu liste sosyoloji maddelerinin dizinini içermektedir. Özet liste için Genel sosyoloji listesi.

<span class="mw-page-title-main">Küçük gruplar sosyolojisi</span> Sosyal grup tiplerini inceleyen sosyolojinin alt dalı

Küçük gruplar sosyolojisi, sosyal ilişkilerden kaynaklanan eylem, etkileşim ve bunların sonucunda oluşan sosyal grup tiplerini inceleyen sosyoloji dalıdır. Kavram ilk defa Fransız yazar ve sosyolog Gabriel Tarde tarafından kullanılmıştır. Sosyal hayatta toplum, büyük bir sosyal gruptur, toplumun içinde alt gruplar yer almaktadır. Küçük grupların büyük gruplar içinde olmaları sosyal gruplarla ilgili bir özelliktir. Alan, uluslararası ilişkilerde kullanılan alanlardandır ve grup özelliklerinin karar vermeyi nasıl etkilediği ile ilgili çalışmaları ele alır. Kültürel antropologlar ve siyaset bilimciler tarafından veri toplama amaçlı olarak kullanılmıştır. Küçük gruplar sosyolojisi, toplumların içerisinde barındırdığı çeşitli küçük grupları mikro sosyolojik düzeyde ele alır, küçük grupların iletişimindeki görev, süreç ve ilişki çatışmalarını inceler.

<span class="mw-page-title-main">Henri Tajfel</span> İngiliz psikolog (1919-1982)

Henri Tajfel, Polonyalı sosyal psikologdur.

<span class="mw-page-title-main">Amélie Mummendey</span>

Amélie Mummendey bir Alman sosyal psikoloğudur. 2007'den ölümüne kadar, Friedrich Schiller Üniversitesi Jena'da Yüksek Lisans Akademisi için Rektör Yardımcılığı yapmıştır.