İçeriğe atla

Yaşamın evrimsel tarihi

“Yaşamın tarihi” bu başlığa yönlendirmektedir. Diğer kullanımlar için bakınız: Yaşam tarihi

Dünyadaki yaşamın evrimsel tarihi, fosil ya da günümüz yaşayan canlı organizmaların evrildiği süreçlerin izlerini takip eder. Yaşamın evrimsel tarihi, yeryüzünde yaşamın kökeninden, günümüzden yaklaşık 4,5 milyar yıl önceki bir tarihten,[1] günümüze kadar uzanmaktadır. Günümüz tüm canlı türleri arasındaki benzerlikler, bilinen tüm canlı türlerin, evrim süreçleri içinde giderek birbirlerinden ayrıldığı ortak bir ataya sahip olduklarına işaret etmektedir.[2]

Bir arada yaşamış ve var olan bakteri ile arkelerin oluşturduğu mikrobik matlar erken Arkeyan devrinde en baskın yaşam formu olup evrimin ilk önemli adımları bu iki canlı türü arasında vuku bulmuştur.[3] Yaklaşık 3,5 milyar yıl öncesine[4] denk gelen Oksijenli fotosentezin evrimi, bundan yaklaşık 2.4 milyar yıl öncesinden[5] başlayarak sonunda atmosferin oksijenlenmesine yol açtı.[6] Organellere sahip kompleks yapılı ökaryot organizmalara ait ilk kanıtlar günümüzden 1,85 milyar[5] yıl öncesine ait olup[7] daha önce de var oldukları düşünülen bu organizmaların bünyelerinde metabolizma için oksijen kullanmaya başlamalarıyla çeşitlenmeleri de hızlanmıştır. Daha sonra, yaklaşık 1,7 milyar yıl önce,[5] özel işlevleri yerine getiren farklılaşmış hücrelere sahip çok hücreli canlılar görülmeye başlar.[8]

En erken kara bitkileri 450 milyon[5] yıl öncesi ile tarihlenmekle[9] birlikte bulgular, su yosunlarından oluşan köpüksü formların karalarda bundan daha önce, yaklaşık 1,2 milyar[5] yıl önce, oluşmaya başladığını göstermektedir. Kara bitkileri, Geç Devoniyen yok oluşunda katkıda bulunduklarını düşündürecek kadar başarılıydılar.[10] Omurgasız hayvanlar Vendiyan dönemi boyunca görülmeye başlarken[11] omurgalılar, 525 milyon yıl önce, Kambriyen patlaması sırasında görülmüştür.[12] Permiyen devri boyunca, memelilerin atalarını da içeren sinapsidler karaya egemen oldular,[13] fakat 251 milyon yıl öncesine denk gelen Permiyen-Triyas yok oluşu, tüm kompleks yaşamı silme eşiğine getirdi.[14] Bu felaketin etkilerinden toparlanırken arkozorlar, karada yaşayan en egemen omurgalı tür oldular ve Triyas Dönemi ortalarında therapsidleri bastırarak onların yerini aldılar.[15] Bir arkozor grubu, nitekim dinozorlar,[16] ancak küçük boyutlarda ve böcekçiller olarak varlığını sürdürebilen memelilerin atalarıyla birlikte Jura ve Kretase devirlerine egemen oldular.[17] 65 milyon yıl önce, Kretase-Tersiyer yok oluşu kuşların ataları olmayan tüm dinozor türlerini ortadan kaldırdıktan sonra[18] memeliler hızlı bir şekilde boyut ve çeşitlilik olarak artış gösterdi.[19] Bunun gibi kitlesel yok oluşlar, yeni canlı türlerin ve organizma gruplarının çeşitlenmesine olanak sağlayıp evrime hız vermiş ve ivme kazandırmış olabilir.[20]



Fosil kanıt, çiçekli bitkilerin 130 [21] ile 90 milyon [22] yıl önce, Kretase döneminde görünmeye başlayıp hızlı olarak çeşitlendiğine ve polen taşıyan tozlayıcı böceklerle birlikte evrildiğine işaret etmektedir. Çiçekli bitkiler ve deniz fitoplanktonu, hala olsun günümüzün en büyük ve baskın organik madde üreticileridir. Sosyal yaşamlı böcekler çiçekli bitkilerle yaklaşık aynı zaman diliminde göründüler. Bu böcekler böcek soy ağacının çok küçük bir kısmını oluşturdukları halde onlar günümüzdeki böcek ailesinin yarısından daha fazlasını oluşturmuşlardır. İnsan, dik duran ve yürüyen bir maymunsu-insansı soyundan gelmiş olup bipedal insansılara ait ilk fosil kanıtlar 6 milyon [23] yıl öncesine dayanır. Bu soyun ilk üyelerinin beyin büyüklüğü şempanze beyni büyüklüğü ile karşılaştırılabilse dahi geçen 3 milyon [24] yıllık zaman dilimi içinde insan beyninin boyutlarının sürekli büyüme gösterdiği tespit edilmiştir.

Yerkürenin en erken tarihi

Yeryüzünde bulunan en eski meteor parçaları 4,54 milyar[25] yıl yaşındadır; bu tarih, eski çağ kurşun yataklarının tarihiyle karşılaştırıldığında ortaya dünyanın yaşı için ortalama bir tahmin ortaya çıkmaktadır.[26] Ay, Dünya'nın yerkabuğu gibi aynı bileşime sahip olmakla birlikte Dünya'nın iç çekirdeğinde olduğu gibi zengin demir bileşimleri içermez. Birçok araştırmacı, Dünya oluştuktan 40 milyon yıl sonra Dünyaya bir gezegenimsinin çarptığını ve bu çarpışma ile yer kabuğundan kopan parçaların yörüngede Ay'ı oluşturduğunu düşünür. Buna dair diğer bir hipotez ise Dünya ve Ay'ın aynı zamanda birleşip yakınlaşmaya başladığı ancak Dünya'nın daha güçlü bir yerçekimine sahip olması nedeniyle içeriğinde tüm demir parçacıklarını topladığıdır.[27]

Yakın bir geçmişte, Dünya’da 3,8 milyar yıl öncesine ait en eski kayaçlar bulunmadan önce,[28] önde gelen bilim insanları on yıllarca Dünya yüzeyinin bu döneme kadar eriyik bir durumda olduğunu düşünmüşlerdir. Dolayısıyla, Dünya tarihinin bu dönemine, “cehennemsi” anlamına gelen Hadeyan ismi konmuştur.[29] Ancak, 4,0 ile 4,4 milyar yıl öncesine ait zirkon kristallerinin (Zirkonyum silikat) analizleri sonucu, yerkabuğunun gezegen oluşumundan 100 milyon yıl sonra katılaştığını ve gezegenin yaşamı destekleyecek ve muhafaza edecek olan okyanuslara ve bir atmosfere çabucak sahip olup edindiğini göstermiştir.[30]

Ay’dan gelen kanıtlar ise, Ay’ın 4,0 milyar yıl öncesinden 3,8 milyar yıl öncesine kadar, Güneş Sistemi'nin oluşumu esnasında geride kalan enkaz yığınlarının Geç Dönem Ağır Bombardıman‘ına maruz kaldığını göstermektedir. Yerküre ise daha güçlü bir yerçekimine sahip olduğu için bundan daha ağır bir bombardımana maruz kalmıştır.[31][32] Dünya’nın 4,0 ile 3,8 milyar yıl önceki formuna dair doğrudan kanıtlar olmasa da, Dünya’nın bu geç ağır bombardımandan etkilenmediğini düşünmek için bir neden görünmemektedir.[33] Bu olayın belki de önceki okyanusları ve ilk atmosferi ortadan kaldırmış olabileceği düşünülebilir; bu durumda yer küredeki volkanik gaz çıkışlarının bunların tekrar oluşumunun en az yarısına katkıda bulunmuşsa da, Dünya’ya çarpan kuyruklu yıldızların tekrar getirdiği su ve gazlar, atmosferin ve okyanusların yeniden oluşmasını ve gezegene yerleşmesini de sağlamış olabileceği ihtimali bulunmaktadır.[34]

Yeryüzünde yaşamın ilk kanıtı

Tespit edilen en erken canlı organizmalar, çok kısa zaman aralığında yaşamış olan nispeten özelliksiz türler olup bu canlıların fosilleri, abiyotik fiziksel süreçler yoluyla ortaya çıkan yapılar dışında haklarında ne oldukları zor söylenebilecek türden çubuksu özellikler gösterirler. Dünya üzerindeki yaşamın tartışmasız en eski kanıtı fosilleşmiş bakteriler olup bundan 3 milyar yıl öncesine dayanır.[35] 3,5 milyar yıl öncesine tarihlenen kayaçlardaki diğer buluntular ise bakteri izleri olarak yorumlanmış olup,[36] buradaki jeokimyasal kanıtlar Dünyadaki yaşamın 3,8 milyar yıl öncesine kadar gidebileceğini göstermiştir.[37] Ancak bu analizler yakından incelendiğinde biyolojik olmayan süreçlerin de var oldukları ve bu süreçlerin de yaşama imza atabilecekleri gözlemlenmiştir.[38][39] Bu bulgular, bulunan yapıların tam olarak biyolojik olmayan bir kökene sahip olmasına kanıt olmadığı gibi hayatın varlığına dair de kesin kanıt olarak düşünülemezler. 3,4 milyar yıl öncesine ait kayalardan elde edilen jeokimyasal izler yaşamın birer kanıtı olarak düşünüldüler ise de bu ifadeler eleştirmenler tarafından iyice incelenmemiştir.[40][41]

Yeryüzündeki yaşamın kökenleri

EuryarchaeotaNanoarchaeotaCrenarchaeotaProtozoaSu yosunlarıBitkiCıvık mantarHayvanlarMantarlarGram-pozitifKlamidya (bakteri)Yeşil sülfürsüz bakterilerActinobacteriaPlanctomycetesSpirochaetesFusobacteriaSiyanobakteriler (mavi yeşil algler)TermofillerAcidobakterilerProteobakteriler
Evrimsel yaşam ağacı, merkezdeki ortak atadan çeşitlere ayrılan modern türlerin yayılımını göstermektedir.[42] Renklendirilmiş olarak gösterilen bu üç alem, bakteriler mavi, arkeler yeşil ve ökaryotlar kırmızıdır.

Daha fazla bilgi: Ortak atanın kanıtı, Ortak ata, Homoloji (biyoloji)

Biyologlar, birbirinden farklı ve ayrı iki veya daha fazla soyun, tüm canlı organizmalar için ortak olan birçok kompleks biyokimyasal mekanizmaları oluşturabilecek kadar birbirinden bağımsız gelişmiş olabileceği ihtimalinin neredeyse imkânsız olduğunu düşündükleri için günümüz yaşayan tüm canlı organizmaların kökenini bir tek ortak ataya, nitekim son evrensel ataya dayandırırlar.[43][44] Daha önce de belirtildiği gibi, haklarında fosil kanıtlara sahip olduğumuz en eski organizmalar sayılan bu bakteriler, halihazırda doğrudan cansız maddelerden ortaya çıkamayacak kadar kompleks hücrelere sahiptirler.[45] Erken dönem organizmalara dair fosil ya da jeokimyasal kanıtların eksikliği, iki ana grupta toplanabilecek farklı hipotezler için geniş yer bırakır: 1) yaşam yeryüzünde kendiliğinden ortaya çıktı veya 2) yaşam evrenin başka bir yerinde filizlendi.

Yaşam başka bir yerde “filizlendi”

Yeryüzünde yaşamın başka bir yerde oluşup geliştiği fikri en az M.Ö. 5. yüzyıla kadar dayanır.[46] 20. yüzyılda ise bu fikir fiziksel kimyager Svante Arrhenius,[47] astrofizikçi Fred Hoyle ve Chandra Wickramasinghe[48] ile moleküler biyolog Francis Crick ve kimyager Leslie Orgel[49] tarafından dile getirilmiştir. “Yaşam başka bir yerde filizlendi” hipotezinin üç temel versiyonu bulunmaktadır: Yaşam, Güneş Sistemimizin herhangi bir yerine meydana gelen büyük bir meteor çarpışması sonucu uzaya dağılan göktaşı parçaları aracılığıyla Dünya’ya geldi ki böyle bir olasılıkta tek güvenilir yaşam kaynağı sadece Mars olabilir,[50] veya uzaylıların yanlarında getirdikleri mikro organizmaların istek dışı kontaminasyona uğrayıp bulaşması sonucu yaşamın Dünyaya gelmiş olması[51] ya da yaşamın Dünya'ya Güneş sistemi dışından bir yerden doğal olan yollardan gelmiş olması. Deneyler, bazı mikro organizmaların uzaya fırlatıldıklarında bu şoku atlatabildiğini ve hayatta kalabildiklerini, bazılarının ise radyasyona maruz kaldıklarında birkaç gün sağ kalabildiklerini göstermiştir. Buna rağmen, bu mikro organizmaların uzay boşluğunda daha uzun bir süre için yaşayabileceklerine dair bir kanıt bulunmamaktadır. Bilim adamları, yaşamın Mars'ta bağımsız bir şekilde oluşup buraya geldiği ya da galaksimizdeki başka bir gezegende oluşup geldiği konusunda ikiye ayrılmış görünmekte.[52]

Yaşam yeryüzünde bağımsız olarak ortaya çıktı

Dünyadaki hayat karbon ve suya dayanır. Karbon, karmaşık kimyasallar için sağlam bir yapı sunar ve çevreden, özellikle karbondioksitten kolayca çıkarılarak elde edilebilir. Hemen hemen benzer kimyasal özelliklere sahip olan başka bir element silikon olup daha az kararlı yapılar oluşturur ve bileşiklerinin büyük çoğunluğu katı formda olduğu için çıkarılıp elde edilmesi organizmalar için daha zordur. Su mükemmel bir çözücü madde olup çok yararlı olan iki kullanış özelliği vardır: su yüzeyini kaplayan buz parçaları, bu buz tabakasının altında yaşayan deniz canlılarının kış mevsiminde hayatta kalmalarına olanak sağlar ve su moleküllerinin uçları, diğer çözücülerden daha geniş yelpazede bileşikler oluşturabilmesini sağlayan pozitif ve negatif elektrik yüklerine sahiptir. Amonyak gibi diğer iyi çözücüler, hayatın devamlılığını sağlayan kimyasal tepkimelerin ancak çok yavaş gerçekleştiği sıcaklık seviyelerinde sıvı halde bulunurlar ve suyun diğer avantajlarından yoksundurlar.[53] Farklı bir alternatif biyokimyaya dayalı organizmalar belki diğer gezegenlerde mevcut olabilirler.[54]

Yaşamın herhangi bir yardım olmadan cansız maddelerden nasıl ortaya çıkmış olabileceğine dair araştırmalar, olası üç başlangıç noktasından yola çıkmaktadır: kendi kendini üretim, bir organizmanın kendisine çok benzer olan döller oluşturması; metabolizma, beslenme ve kendi kendini onarma yeteneği; ile hücrenin dış kısmında bulunan, besin maddelerinin girmesine, atık maddelerin çıkmasına izin verip istenmeyen maddeleri de önleyen hücre zarı.[55] Abiyogenez ile ilgili araştırmaların bu konuda hala alması gereken çok yol olduğu gibi teorik ve ampirik yaklaşımlar henüz yeni yeni birbirleriyle iletişime geçmiştir.[56][57]

Bilinen tüm yaşam formlarındaki replikatör esas itibarıyla deoksiribonükleik asittir. DNA’nın yapısı ve kopyalama sistemleri, ilk oluşan ilkel replikatörde olduğundan çok daha karmaşıktır.[58]

Önce replikasyon: RNA dünyası

Günümüz üç modern alemin en basit üyeleri bile "şifrelerini" kayıt etmek için DNA ve bu komutları okuyabilmesi, bunların yanında bakım, büyüme ve kendi kendilerini üretmek için de karmaşık bir RNA dizisi ve protein molekülleri kullanırlar. Bu sistem, doğrudan cansız maddelerden ortaya çıkamayacak kadar çok karmaşıktır.[45]

Bazı RNA moleküllerinin kataliz ile hem kendi çoğalmasını hem de protein üretimini hızlandırdıklarının keşfedilmesi tamamen RNA’ya dayalı ilk yaşam şekillerine dair hipotezlerin oluşmasına yol açtı.[59] Bu ribozomlar, sadece bireylerden oluşan ama türlerin henüz olmadığı, mutasyonlar ve yatay gen transferleri ile her yeni nesildeki yavru döllerin ebeveynlerinden daha farklı genomlara sahip olmasının olası olduğu bir RNA dünyasını şekillendirmiş olabilir.[60] RNA, bundan sonra daha istikrarlı olan ve bu yüzden tek bir organizmanın beceri ve yetenek yelpazesini genişleterek daha uzun genomlar oluşturabilen DNA ile yer değiştirebilecektir.[60][61][62] Ribozimler de bu şekilde, modern hücrelerin "protein deposu" olan ribozomların ana bileşeni olarak kalabilirler.[63]

Kendi kendileri çoğaltabilen kısa RNA molekülleri yapay olarak laboratuvar ortamında oluşturulmuş olmasına rağmen,[64] RNA’nın doğal ve biyolojik olmayan yollardan sentezine ilişkin şüpheler de gündeme gelmiştir.[65] İlk oluşan "ribozimler", daha sonra RNA tarafından yerleri değiştirilen, PNA, TNA veya GNA gibi daha basit nükleik asitlerden oluşmuş olabilirler.[66][67]

2003 yılında, gözenekli metal sülfür çökeltilerinin yaklaşık 100 °C (212 °F) sıcaklıkta RNA sentezini ve hidrotermal bacalardaki okyanus altı basıncı destekleyeceği öne sürülmüştür. Bu hipoteze göre, en son ortaya çıkan ana hücre bileşeni lipit hücre zarı olup o zamana kadar ilkel ön hücreler de gözenekler içinde kapatılmıştır.[68]

Önce metabolizma: Demir-kükürt dünyası

1997’de başlatılan bir dizi deneyler, karbonmonoksit ve hidrojen sülfür gibi inorganik maddelerden proteinlerin oluşması sırasındaki erken evrelerin, demir disülfür ve nikel sülfürün katalizörlüğünde oluşabileceğini göstermiştir. Gerçi bu işlemin bir adımı, 250 °C (482 °F) bir sıcaklığa ve yer altında 7 km. derinlikteki eşdeğer bir basınca ihtiyaç duysa da, birçok adımları yaklaşık 100 °C (212 °F) sıcaklığa ve daha ılımlı bir basınca ihtiyaç duyar. Bundan nedenle, kendi devamını sağlayan protein sentezlerinin hidrotermal bacaların yakınlarında meydana gelmiş olduğu öne sürülmektedir.[69]

Lipozomdan bir kesit. Beyaz: Su çekici özelliğe sahip lipit molekül başları Sarı: Su itici kuyruklar

Önce hücre zarı: Lipit Dünyası

Hücrelerin dış zarlarını şekillendiren çift katlı lipit balonların, hücre oluşumunda başlangıç için önemli bir adım olabileceği öne sürülmüştür.[70] İlk dönem Dünya şartlarını simüle eden deneylerde lipit oluşumlarının gözlemlendiği, bu oluşumların çift katlı balonlar meydana getirerek kendiliğinden lipozom oluşturmaya başladıkları ve ardından kendi kendilerine çoğaltıkları bildirilmiştir. Her ne kadar, bu oluşumlar nükleik asitler gibi özünde bilgi taşıyıcıları olmasa da, uzun ömürlülük ve üremeye dair doğal seçilimin ilgi alanına girebilirler. RNA gibi nükleik asitler, lipozomlar içinde lipozom dışında olduğundan daha kolay bir biçimde şekillenebilirler.[71]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ "4500 million years ago - the geological timescale - Wikimedia toolserver". web.archive.org. 2 Kasım 2012. 2 Kasım 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Nisan 2021. 
  2. ^ Douglas Futuyma (2005). Evolution. Sunderland, Massachusetts: Sinuer Associates, Inc. ISBN 0-87893-187-2.
  3. ^ Nisbet, E.G., and Fowler, C.M.R. (7 Aralık 1999). "Archaean metabolic evolution of microbial mats". Proceedings of the Royal Society: Biology. 266 (1436). s. 2375. doi:10.1098/rspb.1999.0934. PMC 1690475 $2.  - abstract with link to free full content (PDF)
  4. ^ "3500 million years ago - the geological timescale - Wikimedia toolserver". web.archive.org. 2 Kasım 2012. 2 Kasım 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Nisan 2021. 
  5. ^ a b c d e "/Timeline.php million years ago - the geological timescale - Wikimedia toolserver". timescale.toolforge.org. 8 Temmuz 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Nisan 2021. 
  6. ^ Annabar 2007 doi 10.1126/science.1140325
  7. ^ Knoll, Andrew H. (2006). "Eukaryotic organisms in Proterozoic oceans". Philosophical Transactions of the Royal Society of London, Part B. 361 (1470). ss. 1023-38. doi:10.1098/rstb.2006.1843. PMC 1578724 $2. PMID 16754612. 
  8. ^ Bonner, J.T. (1998) The origins of multicellularity. Integr. Biol. 1, 27–36
  9. ^ "The oldest fossils reveal evolution of non-vascular plants by the middle to late Ordovician Period (~450-440 m.y.a.) on the basis of fossil spores" Transition of plants to land 2 Mart 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  10. ^ Algeo, T.J.; Scheckler, S. E. (1998). "Terrestrial-marine teleconnections in the Devonian: links between the evolution of land plants, weathering processes, and marine anoxic events". Philosophical Transactions of the Royal Society B: Biological Sciences. 353 (1365). ss. 113-130. doi:10.1098/rstb.1998.0195. 
  11. ^ Metazoa: Fossil Record 18 Haziran 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. http://www.ucmp.berkeley.edu/phyla/metazoafr.html 18 Haziran 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  12. ^ Shu; Luo, H-L.; Conway Morris, S.; Zhang, X-L.; Hu, S-X.; Chen, L.; Han, J.; Zhu, M.; Li, Y. (4 Kasım 1999). "Lower Cambrian vertebrates from south China". Nature. 402 (6757). ss. 42-46. Bibcode:1999Natur.402...42S. doi:10.1038/46965. 
  13. ^ Hoyt, Donald F., 1997 Synapsid Reptiles 20 Mayıs 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  14. ^ Barry, Patrick L. The Great Dying 14 Şubat 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., Science@NASA, Science and Technology Directorate, Marshall Space Flight Center, NASA, January 28, 2002
  15. ^ Tanner LH, Lucas SG & Chapman MG (2004). "Assessing the record and causes of Late Triassic extinctions" (PDF). Earth-Science Reviews. 65 (1–2). ss. 103-139. Bibcode:2004ESRv...65..103T. doi:10.1016/S0012-8252(03)00082-5. 25 Ekim 2007 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2007. 
  16. ^ Benton, M.J. (2004). "Vertebrate Paleontology". Blackwell Publishers. xii-452. ISBN 0-632-05614-2. 
  17. ^ "Amniota - Palaeos". 8 Temmuz 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Ekim 2011. 
  18. ^ Fastovsky DE, Sheehan PM (2005). "The extinction of the dinosaurs in North America". GSA Today. 15 (3). ss. 4-10. doi:10.1130/1052-5173(2005)015<4:TEOTDI>2.0.CO;2. 9 Aralık 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 18 Mayıs 2007. 
  19. ^ Dinosaur Extinction Spurred Rise of Modern Mammals 22 Eylül 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. News.nationalgeographic.com erişimtarihi 2009-03-08
  20. ^ Van Valkenburgh, B. (1999). "Major patterns in the history of carnivorous mammals". Annual Review of Earth and Planetary Sciences. Cilt 26. ss. 463-493. Bibcode:1999AREPS..27..463V. doi:10.1146/annurev.earth.27.1.463. 17 Şubat 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Ekim 2011. 
  21. ^ "Arşivlenmiş kopya". 3 Mart 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Ekim 2011. 
  22. ^ "Arşivlenmiş kopya". 5 Eylül 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Ekim 2011. 
  23. ^ "Arşivlenmiş kopya". 5 Eylül 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Ekim 2011. 
  24. ^ "Arşivlenmiş kopya". 5 Eylül 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Ekim 2011. 
  25. ^ "4,54 milyar". 16 Ocak 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Ekim 2011. 
  26. ^ Dalrymple, G.B. (1991). The Age of the Earth. California: Stanford University Press. ISBN 0-8047-1569-6.
  27. ^ Galimov, E.M. and Krivtsov, A.M. (Aralık 2005). "Origin of the Earth-Moon System". J. Earth Syst. Sci. 114 (6). ss. 593-600. Bibcode:2005JESS..114..593G. doi:10.1007/BF02715942.  [1] 28 Mayıs 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  28. ^ Dalrymple, G.B. (2001). "The age of the Earth in the twentieth century: a problem (mostly) solved". Geological Society, London, Special Publications. 190 (1). ss. 205-221. doi:10.1144/GSL.SP.2001.190.01.14. 11 Kasım 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Eylül 2007. 
  29. ^ Cohen, B.A., Swindle, T.D. and Kring, D.A. (Aralık 2000). "Support for the Lunar Cataclysm Hypothesis from Lunar Meteorite Impact Melt Ages". Science. 290 (5497). ss. 1754-1756. Bibcode:2000Sci...290.1754C. doi:10.1126/science.290.5497.1754. PMID 11099411. 27 Mayıs 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Ağustos 2008. 
  30. ^ Cavosie, A.J., Valley, J.W., Wilde, S. A. and the Edinburgh Ion Microprobe Facility (15 Temmuz 2005). "Magmatic δ18O in 4400-3900 Ma detrital zircons: A record of the alteration and recycling of crust in the Early Archean". Earth and Planetary Science Letters. 235 (3–4). ss. 663-681. Bibcode:2005E&PSL.235..663C. doi:10.1016/j.epsl.2005.04.028. 17 Ağustos 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Ekim 2011. 
  31. ^ Cohen, B.A., Swindle, T.D. and Kring, D.A. (December 2000). "Support for the Lunar Cataclysm Hypothesis from Lunar Meteorite Impact Melt Ages 27 Mayıs 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. ". Science 290 (5497): 1754–1756.
  32. ^ Britt, R.R. (2002-07-24). "Evidence for Ancient Bombardment of Earth 15 Nisan 2006 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. ". Space.com 24 Şubat 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. . Retrieved 2006-04-15.
  33. ^ Valley, J.W., Peck, W.H., King, E.M. and Wilde, S.A. (Nisan 2002). "A cool early Earth" (PDF). Geology. 30 (4). ss. 351-354. Bibcode:2002Geo....30..351V. doi:10.1130/0091-7613(2002)030<0351:ACEE>2.0.CO;2. 16 Aralık 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 13 Eylül 2008. 
  34. ^ Dauphas, N., Robert, F. and Marty, B. (Aralık 2000). "The Late Asteroidal and Cometary Bombardment of Earth as Recorded in Water Deuterium to Protium Ratio". Icarus. 148 (2). ss. 508-512. Bibcode:2000Icar..148..508D. doi:10.1006/icar.2000.6489. 
  35. ^ Brasier, M., McLoughlin, N., Green, O. and Wacey, D. (June 2006). "A fresh look at the fossil evidence for early Archaean cellular life 3 Ekim 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. " (PDF). Philosophical Transactions of the Royal Society: Biology 361 (1470): 887–902.
  36. ^ * Schopf, J. W. (Nisan 1993). "Microfossils of the Early Archean Apex Chert: New Evidence of the Antiquity of Life". Science. 260 (5108). ss. 640-646. Bibcode:1993Sci...260..640S. doi:10.1126/science.260.5108.640. PMID 11539831. 23 Haziran 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ağustos 2008.  * Altermann, W. and Kazmierczak, J. (2003). "Archean microfossils: a reappraisal of early life on Earth". Res Microbiol. 154 (9). ss. 611-7. doi:10.1016/j.resmic.2003.08.006. PMID 14596897. 
  37. ^ Mojzsis, S.J., Arrhenius, G., McKeegan, K.D., Harrison, T.M., Nutman, A.P. and Friend, C.R.L. (Kasım 1996). "Evidence for life on Earth before 3,800 million years ago". Nature. 384 (6604). ss. 55-59. Bibcode:1996Natur.384...55M. doi:10.1038/384055a0. PMID 8900275. 20 Temmuz 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ağustos 2008. 
  38. ^ Grotzinger, J.P. and Rothman, D.H. (1996). "An abiotic model for stomatolite morphogenesis". Nature. 383 (6599). ss. 423-425. Bibcode:1996Natur.383..423G. doi:10.1038/383423a0. 
  39. ^ * Fedo, C.M. and Whitehouse, M.J. (Mayıs 2002). "Metasomatic Origin of Quartz-Pyroxene Rock, Akilia, Greenland, and Implications for Earth's Earliest Life". Science. 296 (5572). ss. 1448-1452. Bibcode:2002Sci...296.1448F. doi:10.1126/science.1070336. PMID 12029129. 26 Temmuz 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ağustos 2008.  * Lepland, A., van Zuilen, M.A., Arrhenius, G., Whitehouse, M.J. and Fedo, C.M. (Ocak 2005). "Questioning the evidence for Earth's earliest life — Akilia revisited". Geology. 33 (1). ss. 77-79. Bibcode:2005Geo....33...77L. doi:10.1130/G20890.1. 14 Nisan 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ağustos 2008. 
  40. ^ Brasier, M., McLoughlin, N., Green, O. and Wacey, D. (Haziran 2006). "A fresh look at the fossil evidence for early Archaean cellular life" (PDF). Philosophical Transactions of the Royal Society: Biology. 361 (1470). ss. 887-902. doi:10.1098/rstb.2006.1835. PMC 1578727 $2. PMID 16754605. 6 Ekim 2018 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ağustos 2008. 
  41. ^ Schopf, J. (2006). "Fossil evidence of Archaean life". Philosophical Transactions of the Royal Society of London: B Biological Sciences. 361 (1470). ss. 869-85. doi:10.1098/rstb.2006.1834. PMC 1578735 $2. PMID 16754604. 
  42. ^ Ciccarelli; F.D.; Doerks; T.; von Mering; C.; Creevey; C.J.; <Please add first missing authors to populate metadata.> (2006). "Toward automatic reconstruction of a highly resolved tree of life". Science. 311 (5765). ss. 1283-7. Bibcode:2006Sci...311.1283C. doi:10.1126/science.1123061. PMID 16513982. 
  43. ^ Mason, S.F. (1984). "Origins of biomolecular handedness". Nature. 311 (5981). ss. 19-23. Bibcode:1984Natur.311...19M. doi:10.1038/311019a0. PMID 6472461. 
  44. ^ Orgel, L.E. (Ekim 1994). "The origin of life on the earth". Scientific American. 271 (4). ss. 76-83. doi:10.1038/scientificamerican1094-76. PMID 7524147. 24 Ocak 2001 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ağustos 2008.  Also available as a web page 24 Temmuz 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  45. ^ a b Cowen, R. (2000). History of Life (3rd ed.). Blackwell Science. p. 6. ISBN 0632044446.
  46. ^ O'Leary, M.R. (2008). Anaxagoras and the Origin of Panspermia Theory. iUniverse, Inc..ISBN 0595495966.
  47. ^ Arrhenius, S. (1903). "The Propagation of Life in Space". Die Umschau volume=7.  Reprinted in Goldsmith, D., ((Ed.)). The Quest for Extraterrestrial Life. University Science Books. ISBN 0198557043. 
  48. ^ Hoyle, F. and Wickramasinghe, C. (1979). "On the Nature of Interstellar Grains". Astrophysics and Space Science. Cilt 66. ss. 77-90. Bibcode:1979Ap&SS..66...77H. doi:10.1007/BF00648361. 
  49. ^ Crick, F; Orgel, L.E. (1973). "Directed Panspermia". Icarus. 19 (3). ss. 341-348. Bibcode:1973Icar...19..341C. doi:10.1016/0019-1035(73)90110-3. 
  50. ^ Warmflash, D. and Weiss, B. (Kasım 2005). "Did Life Come From Another World?". Scientific American. ss. 64-71. 12 Ekim 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Eylül 2008. 
  51. ^ Crick, F; Orgel, L.E. (1973). "Directed Panspermia". Icarus 19 (3): 341–348. Bibcode 1973Icar...19..341C 4 Haziran 2015 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. . doi: .10.1016/0019-1035(73)90110-3 14 Ocak 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. .
  52. ^ Warmflash, D. and Weiss, B. (November 2005). "Did Life Come From Another World? 12 Ekim 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. ". Scientific American: 64–71. Retrieved 2008-09-02.
  53. ^ Bennett, J. O. (2008). "What is life?" . Beyond UFOs: The Search for Extraterrestrial Life and Its Astonishing Implications for Our Future. Princeton University Press. pp. 82–85. ISBN 0691135495. Retrieved 2009-01-11.
  54. ^ Schulze-Makuch, D., Irwin, L. N. (Nisan 2006). "The prospect of alien life in exotic forms on other worlds". Naturwissenschaften. 93 (4). ss. 155-72. Bibcode:2006NW.....93..155S. doi:10.1007/s00114-005-0078-6. PMID 16525788. 
  55. ^ Peretó, J. (2005). "Controversies on the origin of life" (PDF). Int. Microbiol. 8 (1). ss. 23-31. PMID 15906258. 22 Ocak 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 7 Ekim 2007. 
  56. ^ Szathmáry, E. (Şubat 2005). "Life: In search of the simplest cell". Nature. 433 (7025). ss. 469-470. Bibcode:2005Natur.433..469S. doi:10.1038/433469a. PMID 15690023. 30 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Eylül 2008. 
  57. ^ Luisi, P. L., Ferri, F. and Stano, P. (2006). "Approaches to semi-synthetic minimal cells: a review". Naturwissenschaften. 93 (1). ss. 1-13. Bibcode:2006NW.....93....1L. doi:10.1007/s00114-005-0056-z. PMID 16292523. 
  58. ^ Cowen, R. (2000). History of Life (3rd ed.). Blackwell Science. p. 6. ISBN 0632044446.
  59. ^ Joyce, G.F. (2002). "The antiquity of RNA-based evolution". Nature. 418 (6894). ss. 214-21. doi:10.1038/418214a. PMID 12110897. 
  60. ^ a b Hoenigsberg, H. "Evolution without speciation but with selection: LUCA, the Last Universal Common Ancestor in Gilbert's RNA world". Genetic and Molecular Research. 2 (4). ss. 366-375. PMID 15011140. 24 Eylül 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ağustos 2008. (also available as PDF 16 Ekim 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. )
  61. ^ Trevors, J. T. and Abel, D. L. (2004). "Chance and necessity do not explain the origin of life". Cell Biol. Int. 28 (11). ss. 729-39. doi:10.1016/j.cellbi.2004.06.006. PMID 15563395. 
  62. ^ Forterre, P., Benachenhou-Lahfa, N., Confalonieri, F., Duguet, M., Elie, C. and Labedan, B. (1992). "The nature of the last universal ancestor and the root of the tree of life, still open questions". BioSystems. 28 (1–3). ss. 15-32. doi:10.1016/0303-2647(92)90004-I. PMID 1337989. 
  63. ^ Cech, T.R. (Ağustos 2000). "The ribosome is a ribozyme". Science. 289 (5481). ss. 878-9. doi:10.1126/science.289.5481.878. PMID 10960319. Erişim tarihi: 1 Eylül 2008. 
  64. ^ Johnston; W. K.; Lawrence, MS; Glasner, ME; Bartel, DP (2001). "RNA-Catalyzed RNA Polymerization: Accurate and General RNA-Templated Primer Extension". Science. 292 (5520). ss. 1319-1325. Bibcode:2001Sci...292.1319J. doi:10.1126/science.1060786. PMID 11358999. 
  65. ^
  66. ^ Orgel, L. (Kasım 2000). "Origin of life. A simpler nucleic acid". Science. 290 (5495). ss. 1306-7. doi:10.1126/science.290.5495.1306. PMID 11185405. 
  67. ^ Nelson, K.E., Levy, M., and Miller, S.L. (Nisan 2000). "Peptide nucleic acids rather than RNA may have been the first genetic molecule". Proc. Natl. Acad. Sci. U.S.A. 97 (8). ss. 3868-71. Bibcode:2000PNAS...97.3868N. doi:10.1073/pnas.97.8.3868. PMC 18108 $2. PMID 10760258. 
  68. ^ Martin, W. and Russell, M.J. (2003). "On the origins of cells: a hypothesis for the evolutionary transitions from abiotic geochemistry to chemoautotrophic prokaryotes, and from prokaryotes to nucleated cells". Philosophical Transactions of the Royal Society: Biological. 358 (1429). ss. 59-85. doi:10.1098/rstb.2002.1183. PMC 1693102 $2. PMID 12594918. 
  69. ^ Wächtershäuser, G. (Ağustos 2000). "Origin of life. Life as we don't know it". Science. 289 (5483). ss. 1307-8. doi:10.1126/science.289.5483.1307. PMID 10979855. 
  70. ^ Trevors, J.T. and Psenner, R. (2001). "From self-assembly of life to present-day bacteria: a possible role for nanocells". FEMS Microbiol. Rev. 25 (5). ss. 573-82. doi:10.1111/j.1574-6976.2001.tb00592.x. PMID 11742692. 
  71. ^ Segré, D., Ben-Eli, D., Deamer, D. and Lancet, D. (Şubat–Nisan 2001). "The Lipid World" (PDF). Origins of Life and Evolution of Biospheres 2001. 31 (1–2). ss. 119-45. doi:10.1023/A:1006746807104. PMID 11296516. 11 Eylül 2008 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Eylül 2008. 

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">DNA</span> Canlıların genetik bilgilerini barındıran molekül

Deoksiriboz nükleik asit veya kısaca DNA, tüm organizmaların ve bazı virüslerin canlılık işlevleri ve biyolojik gelişmeleri için gerekli olan genetik talimatları taşıyan bir nükleik asittir. DNA'nın başlıca rolü bilgiyi uzun süre saklamasıdır. Protein ve RNA gibi hücrenin diğer bileşenlerinin inşası için gerekli olan bilgileri içermesinden dolayı DNA; bir kalıp, şablon veya reçeteye benzetilir. Bu genetik bilgileri içeren DNA parçaları gen olarak adlandırılır. Bazı DNA dizilerinin yapısal işlevleri vardır, diğerleri ise bu genetik bilginin ne şekilde kullanılacağının düzenlenmesine yararlar.

<span class="mw-page-title-main">Otizm</span> Bilinçsel ve zihinsel rahatsızlık

Otizm, üç yaşından önce başlayan ve ömür boyu süren, sosyal etkileşime ve iletişime zarar veren, sınırlı ve tekrarlanan davranışlara yol açan beynin gelişimini engelleyen bir rahatsızlıktır. Bu belirtiler otizmi, Asperger sendromu gibi daha hafif seyreden otistik spektrum bozukluğundan (OSB) ayırır. Otizm kalıtımsal kökenlidir ancak kalıtsallığı oldukça karmaşıktır ve OSB'nin kökeninin çoklu gen etkileşimlerinden mi yoksa ender görülen mutasyonlardan mı kaynaklandığı çok açık değildir. Nadir vakalarda, doğum sakatlıklarına neden olan etmenlerle yakından bağlantılıdır. Diğer görüşlere göre ise çocuklukta yapılan aşılar gibi nedenler tartışmalıdır ve aşı kökenli varsayımların ikna edici bilimsel kanıtları yoktur. 2007 yılında yapılan araştırmalara göre otizmin prevalansını 1.000 kişiye bir ya da iki vaka olarak tahmin eder, aynı araştırmalardaki tahminlere göre OSB yaklaşık 1.000 kişide altı vakadır ve erkeklerde rastlanma oranı kadınlara göre 4,3 kat daha fazladır. 2022 yılı CDC verilerine göre otizmin görülme sıklığı 44 çocuktan 1'e yükselmiştir. Otizm vakalarının sayısı 1980'lerden beri oldukça fazla oranda artmıştır. Bunun nedeni kısmen tanı koyma yöntemlerindeki değişikliklerdir; gerçek prevalansın artıp artmadığı anlaşılamamıştır.

<span class="mw-page-title-main">Bakteri</span> mikroorganizma üst âlemi

Bakteri (İngilizce telaffuz: [bækˈtɪəriə] ( dinle); tekil isim: bacterium), tek hücreli mikroorganizma grubudur. Tipik olarak birkaç mikrometre uzunluğunda olan bakterilerin çeşitli şekilleri vardır, kimi küresel, kimi spiral şekilli, kimi çubuksu, kimi virgül şeklinde olabilir. Yeryüzündeki her ortamda bakteriler mevcuttur. Toprakta, deniz suyunda, okyanusun derinliklerinde, yer kabuğunda, deride, hayvanların bağırsaklarında, asitli sıcak su kaynaklarında, radyoaktif atıklarda büyüyebilen tipleri vardır. Tipik olarak bir gram toprakta bulunan bakteri hücrelerinin sayısı 40 milyon, bir mililitre tatlı suda ise bir milyondur; toplu olarak dünyada beş nonilyon (5×1030) bakteri bulunmaktadır, bunlar dünyadaki biyokütlenin çoğunu oluşturur. Bakteriler gıdaların geri dönüşümü için hayati bir öneme sahiptirler ve gıda döngülerindeki çoğu önemli adım, atmosferden azot fiksasyonu gibi, bakterilere bağlıdır. Ancak bu bakterilerin çoğu henüz tanımlanmamıştır ve bakteri şubelerinin sadece yaklaşık yarısı laboratuvarda kültürlenebilen türlere sahiptir. Bakterilerin araştırıldığı bilim bakteriyolojidir, bu, mikrobiyolojinin bir dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">RNA</span> nükleotitlerden oluşan polimer

Ribonükleik asid (RNA), bir nükleik asittir, nükleotitlerden oluşan bir polimerdir. Her nükleotit bir azotlu baz, bir riboz şeker ve bir fosfattan oluşur. RNA pek çok önemli biyolojik rol oynar, DNA'da taşınan genetik bilginin proteine çevirisi (translasyon) ile ilişkili çeşitli süreçlerde de yer alır. RNA tiplerinden olan mesajcı RNA, DNA'daki bilgiyi protein sentez yeri olan ribozomlara taşır, ribozomal RNA ribozomun en önemli kısımlarını oluşturur, taşıyıcı RNA ise protein sentezinde kullanılmak üzere kullanılacak aminoasitlerin taşınmasında gereklidir. Ayrıca çeşitli RNA tipleri genlerin ne derece aktif olduğunu düzenlemeye yarar.

<span class="mw-page-title-main">Miller-Urey deneyi</span> Kimyasal evrimin oluşumunu denemek üzere oluşturulan deney

Miller-Urey Deneyi kimyasal evrimin oluşumunu denemek üzere, 1952'deki bilimsel görüşe göre dünyanın ilk zamanlarında var olduğu koşulların benzetim yöntemiyle oluşturulduğu bir deneydi. Bu deney, özellikle Aleksandr Ivanovich Oparin ve J.B.S. Haldane'in, ilkel dünya üzerindeki koşullarda var olan inorganik öncüllerinin kimyasal tepkimeler yoluyla organik bileşikleri sentezlediği hipotezini sınamak içindi. Abiyogenez konusunda klasik bir deney olduğu kabul edilen bu deney, 1952 yılında Stanley Lloyd Miller ve Harold Urey tarafından Chicago Üniversitesi'nde yapılmıştı.

<span class="mw-page-title-main">MikroRNA</span> yaklaşık 21-23 nükleotit uzunluğunda tek iplikli RNA molekülü türü

Genetikte, mikroRNA (miRNA) yaklaşık 21-23 nükleotit uzunluğunda tek iplikli RNA molekülü türüdür, gen ifadesinin düzenlenmesinde rol oynar. miRNA'lar kodlamayan RNA'lardandır, yani DNA'dan transkripsiyonu yapılan ama proteine çevirisi yapılmayan genler tarafından kodlanırlar. Pri-miRNA olarak adlandırılan primer transkriptler işlenerek, önce pre-miRNA adlı kısa sap-ilmik yapılarına, sonra da fonksiyonel miRNA'ya dönüşürler. Olgun miRNA moleküller bir veya daha çok mesajcı RNA (mRNA) ile kısmî tamamlayıcıdır ve başlıca işlevleri gen ifadesini aşağı ayarlamaktır. 1993'te Lee ve çalışma arkadaşları tarafından Victor Ambros laboratuvarında keşfedilmişlerdir, ancak mikroRNA terimi ilk 2001'de kullanıma girimiştir.

Hipokampus, beynin medial temporal lobunda yer alan, hafıza ve yön bulmada önemli rolü olan bölge. Bir gri cevher tabakası olup, lateral ventrikülün alt boynuz tabanı boyunca uzanır. Filogenetik olarak en eski beyin kısımlarındandır.

<span class="mw-page-title-main">Wolfgang Ketterle</span>

Wolfgang Ketterle, Alman fizikçi. 2001 yılında Eric Allin Cornell ve Carl Wieman ile beraber Nobel Fizik Ödülü'nü kazanmıştır.

Hormona duyarlı lipaz, insanlarda LIPE geni tarafından kodlanan bir enzimdir. LIPE, çeşitli esterleri hidroliz edebilen bir hücreiçi enzimdir. Enzimin kısa ve uzun olmak üzere iki tipi vardır. Uzun biçimi steroid üreten dokularda bulunur, steroid hormon üretimi için kolesteril esterleri kolesterole dönüştürür. Kısa biçimi, en çok adipositler olmak üzere, çeşitli dokularda bulunur; adipositlerde depolanmış olan trigliseritler bu enzim aracılığıyla yağ asitleri ve gliserole dönüştürülür.

Ortak ata, evrimsel süreçte, birden fazla canlı türünün ortak genetik öncülü olan canlı. Modern biyolojide, Dünya üzerinde yaşayan ya da soyu tükenmiş birçok canlının, diğer alt canlı türlerinin ortak atası olduğu kabul edilir. Ayrıca tüm canlıların "evrensel bir ortak ata"dan ya da "ortak gen havuzu"ndan geldiği kabul edilir. Evrensel ortak ata kavramı, ilk kez 1859'da Charles Darwin'in Türlerin Kökeni kitabında ortaya atılmıştır.

Psödogenler işlevsel genlerin çalışmayan evrimsel akrabalarıdır, bunlar protein kodlama yeteneklerini kaybetmiş veya bir şekilde artık hücre içinde ifade edilmemektedir. Bazılarının intron veya promotörleri yoksa da, çoğunun gen-benzeri bazı özellikleri vardır, bunlar, protein veya RNA kodlamalarına engel olan çeşitli tip mutasyonlardan dolayı işlevsizdir. Bu terim 1977'de Jacq ve çalışma arkadaşları tarafından türetilmiş, sahte anlamına gelen "psödo-" öneki ve "gen" sözcüğünden türetilmiştir.

Kodlamayan RNA, proteine çevirisi yapılmayan işlevsel bir RNA molekülüdür. İngilizce literatürde non-coding RNA''nın kısaltması olan ncRNA olarak anılırlar, daha az sıklıkla kullanılan diğer adları non-protein-coding RNA, non-messenger RNA, small non-messenger RNA, functional RNA. Küçük RNA terimi bakterilerde kullanılır. Kodlamayan RNA'nın yazıldığı DNA dizileri RNA geni veya kodlamayan RNA geni olarak adlandırılır.

Dünya'nın Evren'deki yeri son yüzyılda radikal bir şekilde artarak 400 yıllık teleskobik gözlemlerle oluşturulmuş bilgilerdir. Başlangıçta Dünya'nın Evren'in merkezi olduğuna inanılmakta, sadece uzaktaki sabit yıldızlar ve çıplak gözle gözlenen gezegenlerden oluşmaktaydı. 17. yüzyılda Güneşmerkez model kabul edildikten sonra William Herschel ve diğer gök bilimcilerin gözlemleriyle diğer bilgilere ulaşılabilmiştir. 20. yüzyıla gelindiğinde sarmal bulutsu gözlemleri gökadamızın; gruplar, kümeler ve süperkümelerle, genişleyen bir evren içinde milyarca gökadadan sadece bir tanesi olduğunu ortaya koymuştur. 21. yüzyıla gelindiğinde görünür Evren'in genel yapısı, iplikçikler ve boşlukların içinde şekillenen süperkümelerle netleşmeye başladı. Süperkümeler, iplikçikler ve boşluklar muhtemelen Evren'de var olan en büyük ve tutarlı yapılardır.

<span class="mw-page-title-main">Açık kümeler dizini</span> Vikimedya liste maddesi

Bu dizin, Güneş Sistemi'nden uzaklığına göre sıralanmış olan açık yıldız kümelerinin bir listesidir. Açık küme, aynı dev moleküler bulut içinde oluşan ve yerçekimsel olarak birbirlerine bağlı olan birkaç bin yıldızın oluşturduğu bir gruptur. Samanyolu gökadasında 1,000'den fazla açık küme bilinmektedir ancak gerçekte bu rakam on katına kadar çıkabilir.

Yaşamın evrimsel tarihi kronolojisi, gezegenimiz Dünya'daki yaşamın gelişmesini ve önemli başlıca olayları özetlemektedir. Daha ayrıntılı bir açıklama için Yerküre tarihi ve Jeolojik devir maddelerine bakınız. Bu makalede verilen tarihler bilimsel kanıta dayalı tahminlerdir.

Evrimsel gelişim biyolojisi, canlı türlerin ataları aralarındaki ilişkiyi belirlemek ve gelişimsel süreçlerin nasıl evrildiğini keşfetmek için farklı organizmaların gelişim süreçlerini karşılaştıran biyolojinin bir alt dalıdır. Bu anlamda evrimsel gelişim biyolojisi embriyonik gelişimin kökeni ve evrimini araştırarak tüylerin evrimi gibi gelişmeleri ve gelişim süreçlerini, yeni özelliklerin kazanılmasında ve ortaya çıkmasında nasıl etki ettikleri, gelişimsel plastisitenin evrimdeki rolü, ekolojik etkenlerin gelişime ve evrimsel değişime nasıl yol açtıkları, yakınsak evrimin ve homolojinin gelişimsel temelleri gibi konuları ele alır.

<span class="mw-page-title-main">Permiyen-Triyas yok oluşu</span> kitlesel yok oluş

Permiyen-Triyas yok oluşu (P-Tr), 251,4 milyon yıl önce meydana gelen ve Paleozoyik ile Mezozoyik dönemlerin yanı sıra Permiyen ve Triyas jeolojik dönemleri arasındaki geçişi başlatan bir kitlesel yok oluştur. Bu yok oluş, tüm deniz türlerinin %96'sının ve karadaki omurgalı türlerinin ise %70'inin tükenmesine yol açan, dünyanın en şiddetli yok oluşu olarak bilinir. Bu yok oluş olayı, ayrıca şimdiye kadar böceklerde gözlemlenen tek kitlesel yok oluş olarak da bilinir. Bazı familyaların %57'si yok olurken tüm cinslerin %83'ünün nesli tükenmiştir. Bu yok oluşta biyoçeşitlilik büyük oranda tahrip olduğu için Dünya üzerindeki yaşamın kendini toparlaması diğer soy tükenmesi olaylarından daha uzun sürmüştür. Permiyen-Triyas yok oluşu, "tüm kitlesel yok oluşların anası" olarak tanımlanır.

<span class="mw-page-title-main">Hepatit</span> Karaciğer inflamasyonu

Hepatit, karaciğer hücrelerinde inflamasyon ile karakterize tıbbi durumdur. İsim Yunanca hepar (ἧπαρ); hepat- (ἡπατ-), karaciğer kökünden ve sonek -itis, "inflamasyon" 'dan türemiştir (c. 1727) Karaciğerdeki inflamasyon zamanla kendini sınırlayabilir ya da fibrozis ve siroza ilerleyebilir.

<span class="mw-page-title-main">Phillip Allen Sharp</span> Amerikalı biyolog

Phillip Allen Sharp, Amerikan genetikçi ve moleküler biyolog. RNA bağlanmasının kaşiflerinden biridir. Richard J. Roberts ile birlikte ökaryot hücrelerinin DNA dizelerindeki genlerin bitişik sırada olmadığını, aralarda intron denilen okunmayan ve protein sentezine katılmayan bölümlerin olduğunu keşfettiler. Bu sayede mRNA'lar aynı DNA dizesinden bu bölümleri farklı şekilde silmeleri ile farklı proteinleri kodlayabilmektedir. İkili bu keşifleri ile 1993 Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülünü kazanmışlardır.

Olfaktör reseptörler olfaktor reseptör nöronlarının hücre zarında bulunan ve koku moleküllerinin tespitinden sorumlu reseptörlerdir. Aktive olmuş koku reseptörleri sinir uyarılarının beyne iletilmesindeki sinyal iletimi kaskadını başlatılar. Bu reseptörler G protein-kenetli reseptörler (GPCRs) ailesinin bir üyesi olan rodopsin-benzeri reseptörler grubunda yer alırlar. Koku reseptörleri insanlarda 900'den fazla gen içeren bir multigen ailesi tarafından kodlanırlar.