İçeriğe atla

Türlerin Kökeni

Türlerin Kökeni
On the Origin of Species by Means of Natural Selection, or the Preservation of Favoured Races in the Struggle for Life
1859 yılındaki baskısının kapağı
YazarCharles Darwin
ÇevirmenÖner Ünalan
ÜlkeBirleşik Krallık
Dilİngilizce
KonularDoğal seçilim
Evrimsel biyoloji
Yayım24 Kasım 1859 (özgün)
1970 (Türkçe)
YayımcıJohn Murray
Sayfa502 (İngilizce)
469 (Türkçe)
OCLC61724073

Türlerin Kökeni, İngiliz doğa tarihçisi Charles Darwin'in 24 Kasım 1859'da yayımlanan kitabıdır. Orijinal adı Doğal Seçilim Yoluyla Türlerin Kökeni ya da Yaşam Mücadelesinde Avantajlı Irkların Korunumu Üzerine idi, ancak 1872'de çıkan 6. baskısında Türlerin Kökeni olarak kısaltıldı. Bilim tarihinin en önemli çalışmalarından biridir ve evrimsel biyolojinin temelini oluşturduğu kabul edilir. Çalışma, Darwin'in HMS Beagle gemisi ile 1831-1836 yılları arasında yaptığı araştırma gezisi sonrasında, özellikle Galápagos Adalarındaki gözlemlerine dayandırarak oluşturduğu biyolojik evrim kuramı üzerinedir.

Kuramın doğuşu

Darwin, incelemelerinden türlerin sabit olmadığını, uzun süreli de olsa çevre koşullarına göre değiştiğini öğrenmişti. Ancak bu süreci tetikleyenin ne olduğu konusunu henüz açıklayamamıştı. Birleşik Krallık'a döndükten sonra üzerinde çalıştığı ve görüşlerine değer verdiği doğa bilimcilerle tartıştığı konu esasta buydu.

Darwin evrim teorisini kurarken, ona ışık tutan ve onu etkileyen Malthus’un "Nüfus Üzerine Deneme" adlı kitabındaki: "Bütün canlılar bir var olma ya da yok olma savaşı içindedir, savaşların nedeni nüfus artışıdır, çünkü beslenme kaynakları sınırlıdır ve bunlara sahip olmak için insanlar zorunlu olarak savaş yürütmek zorunda kalmaktadırlar ve bu savaşta güçlüler zayıfları ezer geçer" şeklindeki tezleri oldu.

Malthus’un tezindeki varolma savaşıyla kendi gözlemleri arasında bağ kuran Darwin, evrim teorisinin itici gücünün ne olduğuna yanıt veriyor ve bunu doğal seçilim ve çevreye uyum olarak tanımlıyordu.

Bir doğa bilimcisi olarak gözlemlerinden sonuçlar çıkarmaya başladığından beri dinden kopmuş olan Charles Darwin, bu son adımı atmaktan ve teorisini dünyaya açmaktan düpedüz çekiniyordu. Notlarını, üzerine "ölümümden sonra açılacak" diye yazarak paketlemişti. Bu paket ve eklediği yeni notları neredeyse yirmi yıl Charles Darwin’in evinin merdiven altındaki süpürgeliğinde, sandıkta durmuştur.

Kapsam

Darwin, evrim kuramı üzerinde çalışırken aşağıdaki varsayımlarla hareket etmiştir:

  1. Değişkenlik: Dünya değişmez değildir, sürekli bir değişim sürecindedir.
  2. Türlerin akrabalığı: Tüm canlı yapılar sürekli bir farklılaşma sürecinde ortaya çıkmıştır ve ortak ataları vardır.
  3. Evrim bir süreçtir: Evrim sürekli bir süreçtir ve anlık sıçramalarla oluşmaz.
  4. Doğal seçilim: Çevre koşullarına en iyi uyum sağlayan canlılar en fazla ürerler ve bunun sonucu daha az uyum sağlayanlar yaşam alanlarından itilirler. Uyum sağlama açısından ne avantajlı ne de dezavantajlı olan değişiklikler bu süreçte etkilenmezler.

Bu varsayımlar Darwin’in gözlemlenebilir kabul ettiği şu olgular üzerinde yükselmektedir:

  1. Üreme biçimleri ne olursa olsun, canlılar geometrik diziyle çoğalma eğilimindedir
  2. Bu eğilime karşın türlerde nüfus aşağı yukarı sabit kalmaktadır.
  3. Doğal kaynaklar sınırlıdır, nüfus artışına paralel olarak değişmemektedir.
  4. Bir türün iki örneği hiçbir zaman bütünüyle aynı değildir, bu şekilde her tür içinde büyük bir değişkenlik potansiyeli mevcuttur.
  5. Değişkenliğin büyük bir bölümü genetiktir.

Bütün bu olgulardan Darwin, "yaşam savaşı" dediği ilkeye ulaşır.

Buna göre, belli bir çevrede farklı özellikler taşıyan bireyler arasında yaşam savaşımı var olduğundan, doğal koşullara uyum bakımından, özellikleri üstünlük sağlayan bireylerin (veya türlerin) egemenlik kurması ve diğerlerinin elenmesi kaçınılmazdır. Böylece evrimin itici düzeneği doğal seçilim olduğu bulunmuştur.

"Teorinin Güçlükleri" bölümü

Darwin, Türlerin Kökeni kitabındaki 6. bölüme "Teorinin Güçlükleri" adını vermiştir. Darwin kitabında açıklamakta güçlük çektiği kısımları iki ana hatta ele almıştır: "İçgüdüler" ve "Ara-Geçiş Formları". Darwin, Evrim düşüncesini ortaya attığında henüz herhangi bir ara-geçiş formu bulunamamıştı. Ama Darwin'e göre ara-geçiş formlarının olması teorinin ayakta kalmasını sağlayan yegane unsurlardandır. Bunu kitabında şu şekilde belirtmiştir:

Eğer teorim doğruysa, türleri birbirine bağlayan sayısız ara-geçiş çeşitleri mutlaka yaşamış olmalıdır... Bunların yaşamış olduklarının kanıtları da sadece fosil kalıntıları arasında bulunabilir[1]

İkinci konu olan içgüdülerden ise kitapta Teorinin Güçlükleri kısmında fazlaca söz edilmiştir.

İçgüdülerin birçoğu öylesine şaşırtıcıdır ki, onların gelişimi okura belki teorimi tümüyle yıkmaya yeter güçte görünecektir.[2] diyen Darwin içgüdülerin kalıtsal olamayacağını ifade etmiştir; Bir tek kuşakta alışkanlıkla birçok içgüdü edinildiğini ve sonra bunu izleyen kuşaklara soyaçekimle iletildiğini varsaymak ağır bir yanılgı olur. Bildiğimiz en şaşırtıcı içgüdüler, örneğin balarısının ve karıncaların birçoğunun içgüdüleri, alışkanlıkla kazanılmış olamaz.[3]

Ayrıca Kambriyen Patlamasıyla tüm hayvan şubelerinin birden çeşitlenmesi, Darwin tarafından şöyle yorumlanmıştır:

Çok daha ciddi bir şekilde ortaya çıkan ilişkili bir problem daha vardır ki, bu da hayvanlar aleminin temel sınıflarına ait türlerin bilinen en aşağı tabakalardaki fosil kayalarında aniden ortaya çıkmasıdır...[4]

Ayrıca bakınız

Konuyla ilgili yayınlar

  1. Janet Browne, "Türlerin Kökeni - Charles Darwin", Versus Kitap, Ağustos 2008.

Dış bağlantılar

Kaynakça

Özel
  1. ^ Charles Darwin, The Origin of Species, s. 179
  2. ^ Charles Darwin, Türlerin Kökeni s.186
  3. ^ Charles Darwin, Türlerin Kökeni, s.27
  4. ^ Charles Darwin, Origin of Species, London: John Murray, 1859
Genel

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Herbert Spencer</span> İngiliz filozof ve sosyolog

Herbert Spencer, İngiliz filozof ve sosyolog.

<span class="mw-page-title-main">Charles Darwin</span> İngiliz biyolog ve doğabilimci (1809-1882)

Charles Robert Darwin evrimsel biyolojiye yaptığı katkılarla tanınan İngiliz doğa bilimci, jeolog ve biyologdur. Tüm yaşam türlerinin ortak bir atadan türediği yönündeki önermesi günümüzde genel kabul görmekte ve bilimde temel bir kavram olarak kabul edilmektedir. Alfred Russel Wallace ile ortak bir yayında, evrimin bu dallanma modelinin, var olma mücadelesinin seçici üremede yer alan yapay seçilime benzer bir etkiye sahip olduğu doğal seçilim adını verdiği bir süreçten kaynaklandığına dair bilimsel teorisini ortaya koymuştur. Darwin insanlık tarihinin en etkili isimlerinden biri olarak tanımlanmış ve Westminster Abbey'e gömülerek onurlandırılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Darwinizm</span> doğal seçilim yoluyla gerçekleşen biyolojik evrim kuramı

Darwinizm veya Darwincilik, İngiliz doğa tarihçisi Charles Darwin'in canlıların doğal seçilim yoluyla geliştiğini savunan evrim kuramı. Darwinizm, tüm organizma ve türlerin varoluş sürecini, bireyin birbiriyle rekabeti, yaşamda kalma ve üreme yeteneklerini artıran küçük, kalıtsal varyasyonlarla tetiklenen "doğal seçilim" ile oluştuğu konusunda yoğunlaşmıştır. Darwinizm, türlerin var oluşunu ve yaşamın kaynağını, çeşitli şekilde anlatan diğer açıklamalar gibi, çeşitli varsayım ve ön kabullerden oluşan bir teoridir. 1859 yılında Darwin'in Türlerin Kökeni kitabının yayınlanmasından sonra, kendisinden önceki kuramlar üzerinde genel bilimsel kabul görmüştür. Ayrıca yaratılışçılar tarafından bilimsel bir yaklaşımdan ziyade bir ideolojiymişçesine kullanıldığı iddiası vardır.

<span class="mw-page-title-main">Jean-Baptiste Lamarck</span> Fransız doğa bilimci (1744 – 1829)

Jean-Baptiste Lamarck, Fransız doğa bilimci, biyolog, akademisyen ve asker. Evrim konusunda yaptığı kapsamlı çalışmalarla bilinir.

<span class="mw-page-title-main">Doğal seçilim</span> fenotipteki farklılıklar nedeniyle bireylerin farklı şekilde hayatta kalması ve üremesi; evrimin temel mekanizması

Doğal seçilim, canlıların fenotiplerindeki farklılıklardan ötürü hayatta kalma şansının ve üreme başarısının değişkenlik göstermesidir. Evrimin esas mekanizmalarından biri olup, bir popülasyonun nesiller boyunca karakteristik olan kalıtsal özelliklerindeki değişimdir. Charles Darwin, kendi görüşüne göre kasıtlı olarak gerçekleştirilen yapay seçilime karşılık kendiliğinden gerçekleşen "doğal seçilim" terimini popülerleştirmiştir.

"Evrim hem bir teori hem de bir olgudur " şeklindeki ifadeye, biyoloji literatüründe sıkça rastlanır. Bu ifade evrimin iki şekilde kullanılması nedeniyle ortaya çıkmaktadır. "Evrim olgusu" ile kastedilen, bilimsel gözlemler ve deneyler ile meydana geldiği görülmüş olan, biyolojik organizma topluluklarındaki değişimlerdir. "Evrim teorisi" ile kastedilen ise bu değişimlerin nasıl meydana geldiğinin günümüzdeki bilimsel açıklaması olan modern evrimsel sentezdir. Bu terimlerin yanlış kullanılması ve yanlış anlaşılması, evrim teorisinin doğruluğuna karşı çıkan görüşleri temellendirmek için kullanılmıştır.

Evrimsel biyolojide bir grup organizma eğer ortak bir ataya sahipse, soyları da ortak demektir. Modern biyolojiye göre yaşayan bütün canlılar ortak bir atadan ya da atasal gen havuzundan türemiştir.

<span class="mw-page-title-main">Evrimsel psikoloji</span> evrim teorisinin sosyal ve doğa bilimlerinde uygulanması

Evrimsel psikoloji (EP), bellek, algı, dil gibi psikolojik özellikleri çağdaş evrimsel bir bakış açısıyla inceleyen bilim dalıdır. Evrimsel psikoloji, bunun yanında insanın hangi psikolojik özelliklerinin, ne tür bir uyarlanma geliştirdiğini, yani doğal seçilim veya cinsel seçilimin işlevsel sonuçlarını belirlemeye çalışır. Kalp, akciğer ve bağışıklık sistemi gibi fizyolojik mekanizmalar hakkındaki uyarlanımcı düşünce ile evrimsel biyolojideki düşünce ortaktır.

<span class="mw-page-title-main">Yapay seçilim</span> Canlıların kendi arasında yaptığı etkileşimler sonucu oluşan yeni türler

Yapay seçilim, insanların bilinçli ve amaçlı olarak bir organizmanın belli özelliklerini seçmesi ve kontrollü olarak yetiştirmesi sürecini anlatan tanım. Bu terim, Charles Darwin tarafından belirli özelliklere sahip canlıların farklılaşarak çoğalmalarının gelişmiş hayatta kalma veya üreme yeteneklerine dayandığı doğal seçilime karşılık olarak kullanılmıştır. İnsan eliyle hangi hayvan ya da bitkinin üretileceğine karar verildiği yapay seçilimin aksine, doğal seçilimde ne tür varyasyonların ve genlerin gelecek nesillere aktarılacağını çevre veya doğa şartları belirler.

<span class="mw-page-title-main">Evrim düşüncesinin tarihi</span> bilim tarihinin bir yönü

Evrim düşüncesi; türlerin zaman içerisinde değişmelerini ifade eden kavram olarak köklerini eski çağlardan; Yunanistan'dan, Roma'dan, Çin'den ve Orta Çağ İslâm biliminden alır. 17. yüzyıl sonlarında biyolojik taksonominin başlangıcıyla Avrupa'daki biyolojik düşünce; doğal teolojiye tam olarak uyan ve ortaçağ Aristo metafiziği kavramı olan, her türün kendi karakteristiği olduğunu öne süren özcülükten etkilendi. Diğer yandan Aydınlanma Çağı'nda evrimsel kozmoloji ve mekanik felsefe, fizik bilimlerinden doğa tarihine kadar yayıldı. Natüralistler türlerin çeşitliliğine odaklandı ve sonradan "soy tükenmesi" kavramı ile doğa görüşünün temelini sarsan paleontoloji ortaya çıktı. 19. yüzyılın başlarında Jean-Baptiste Lamarck, ilk tamamen biçimlendirilmiş evrim teorisi olan türlerin transmutasyonu teorisini ortaya attı.

Evrimin kanıtları ve canlıların ortak atadan geldiği, bilim insanlarının uzun yıllar boyunca çeşitli alanlar ve disiplinlerde canlıların akrabalık derecesi ve ortak kökenine dair çalışmalarda ortaya çıkarılmış olup bu kanıtlar, evrimsel süreçlerin meydana geldiğini göstererek evrimin bir olgu olarak gerçekliğini doğrulamış ve Dünya üzerindeki yaşamın türlülük ve çeşitliliğine neden olan doğal süreçler hakkında bir bilgi zenginliği sağlamıştır. Bu kanıtlar, yaşamın zaman içinde nasıl ve neden değiştiğini açıklayan ve bilimsel bir kuram olan modern evrimsel sentezi desteklemektedir. Evrimsel biyologlar, test edilebilir varsayımlarda bulunup hipotezleri test ederek ve nedenlerini açıklayan ve gösteren kuramlar geliştirerek ortak atayı belgelerler.

Lamarkizm veya Lamark kalıtımı, Fransız doğa bilimci Jean Baptiste Lamarck (1744–1829) tarafından öne sürülen bir varsayım olup buna göre bir canlının yaşamı boyunca meydana gelen değişikliklerin döllerine aktarılarak kalıtıldığını ileri sürer.

Türlerin transmutasyonu, Jean-Baptiste Lamarck'ın 1809 yılında bir türün başka bir türe değişimini açıklayan teorisi için kullandığı bir terim. Bu ifade ayrıca 19. yüzyılda Charles Darwin'in doğal seçilim teorisi ve evrimle ilgili ortaya atılan diğer fikirlere öncülük eder. 19. yüzyılın diğer Darwin öncesi evrimle ilgili çalışma yapan isimleri arasında Étienne Geoffroy Saint-Hilaire, Robert Grant ve Vestiges of the Natural History of Creation kitabını anonim yayınlayan Robert Chambers da vardır. Dönemin bilim dünyasının etkili isimlerinden Georges Cuvier, Richard Owen ve Charles Lyell bu ilk dönem evrim teorilerine şiddetli bir şekilde karşı çıkıyorlardı. Çıkan tartışmalar evrimsel düşünce tarihinin önemli evrelerinden biridir.

<span class="mw-page-title-main">Evrimsel hayat ağacı</span>

Evrimsel hayat ağacı, ortak ata üzerinden canlıların öncül ve ardıl ilişkilerini ve türlerin kökenini açıklayan kurgusal ağaç.

<span class="mw-page-title-main">Darwin'in teorisinin yayınlanması</span>

Darwin'in teorisinin yayımlanması, Charles Darwin'in yirmi yılı aşkın bir çalışmasının doruk noktası olan "doğal seçilim yoluyla evrim" teorisini açığa çıkardı.

<span class="mw-page-title-main">Son evrensel ortak ata</span> Mevcut tüm yaşamın en son ortak atası

Son evrensel ortak ata, şu anda Dünya üzerinde yaşayan tüm organizmaların ortak bir atayı paylaştığı en son popülasyondur ve Dünya üzerindeki tüm mevcut yaşamın en yakın ortak atasıdır. Bu mevcut yaşama tüm hücresel organizmalar dahildir; virüslerin kökenleri belirsizdir ancak aynı genetik kodu paylaşırlar. SEOA muhtemelen çeşitli virüsleri de barındırıyordu. SEOA, Dünya üzerindeki ilk yaşam değildir fakat var olan tüm canlıların atalarının en son biçimidir.

İlkel yapışkan, ilkel balçık, prebiyotik çorba ve prebiyotik et suyu olarak da bilinen ilkel çorba, yaklaşık 3,7 ila 4,0 milyar yıl önce Dünya'da mevcut olan varsayımsal koşullar kümesidir. İlk olarak 1924 yılında Aleksandr Oparin ve 1929 yılında J. B. S. Haldane tarafından önerilen yaşamın kökenine ilişkin heterotrofik teorinin bir yönüdür.

<span class="mw-page-title-main">Robert Chambers (1802 doğumlu yayıncı)</span> İskoç yayıncı ve yazar (1802-1871)

Robert Chambers, İskoç jeolog, yazar ve yayımcı.

<span class="mw-page-title-main">St. George Jackson Mivart</span>

St. George Jackson Mivart, İngiliz bir biyologdu. Doğal seçilimin ateşli bir savunucusuyken sonrasında bunu en sert şekilde eleştirenlerden biri haline gelmesiyle ünlendi. Charles Darwin'in Türlerin Kökeni kitabına cevap olarak kaleme aldığı ve orijinal başlıktan sadece tek bir sözcükle ayrılan On the Genesis of Species, Mivart'ın bilim camiasından fiilen aforoz edilmesine yol açtı. Bu kitapta evrimi, "doğal seçilimin, yararlı yapıların belirmeye başladıkları aşamaları açıklamadaki yetersizliği" sebebiyle eleştirdi ve bunu Darwin'in ölümcül kusuru olarak gördü. Ara türleri akla aykırı gören Mivart'a göre, belirli bir işlevi yerine getiren bir yapı ilk tomurcuklanmaya başladığı vakit canlıya herhangi bir fayda sağlayamaz. Ayrıca kilise dergilerinde, bakire doğum kavramı ve kilise düşüncesinin kesinliği kanısının, Darwin'in fikirleri kadar mantıksız olduğunu yazması Kilise ile arasını açtı. Ölümünden altı hafta kadar önce Katolik Kilisesi tarafından aforoz edildi.

<span class="mw-page-title-main">Varoluş mücadelesi</span> konsept

Varoluş mücadelesi, var olma mücadelesi veya yaşam mücadelesi kavramı, yaşamak için gereken kaynaklar için rekabet veya savaşla ilgilidir. İnsan toplumuna ya da doğadaki organizmalara atıfta bulunabilir. Kavram oldukça eskidir ve varoluş mücadelesi terimi 18. yüzyılın sonlarında kullanılmaya başlanmıştır. Kavram 17. yüzyıldan itibaren, Thomas Robert Malthus'un Benjamin Franklin'in İnsanlığın Artışı, Ülkelerin Nüfuslanması vb. ile İlgili Gözlemler'inden yararlanarak yazdığı Nüfus İlkesi Üzerine Bir Deneme adlı eserinde çarpıcı bir şekilde ortaya konan, kaynakları aşan bir nüfusla ilişkilendirilmiştir.