İçeriğe atla

Seymen

Ankaralı seymenler Cumhuriyet Bayramı'nda halkı selamlıyor. (29 Ekim 2008)

Seymen, seğmen ya da seyman, eski Türk boylarında göçebe kervanlarını koruyan silahlı birlik, kolcu.[]Yerleşik hayata geçilmesiyle Anadolu'da köyden köye gelin almaya giden damat tarafının atlı, davullu, zurnalı, silahlı ve cepken giyinmiş delikanlı alayına dönüşmüştür.[1] Hakaniye Türkçesindeki Sökmen (سكمان yiğitlere verilen ünvân)[2] sözcüğünden türediği var sayılır.

Ankara seymenlik geleneği

Genel bilgi

Anadolu'nun çok eski yerleşme sahalarından olduğu, arkeolojik ve antropolojik belgelerle ortaya konmuş bulunan Ankara, 1071 Malazgirt Zaferi'ni takip eden yıllardan itibaren Türklerin hakimiyetine girmiş; Danişmentliler'in, Anadolu Selçukluları'nın ve Osmanlılar'ın hakimiyetleri sırasında önceleri Büyük Anadolu Eyaletine, sonraları eyalet içindeki bir sancağa merkez olmuştur. Ayrıca Peçenek askerlerinin kılığının Zeybek-Seymen kılığıyla benzerliklerine dair bilgiler, Bizans kroniklerinde de tespit edildiği gibi Claude Cahen bu vakayı, İslam Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı adlı makalesinde Bizans komutanlarından Kapadokyalı Alyatte emrindeki ücretli Peçenek askerlerinin kiyafetlerinin karşı cephedeki soydaşlarından ayırt edilemediği şeklindeki ifadeleriyle açıklamıştır. Bazı tarihçilere göre Zeybeklik-Seymenlik kültüründe Peçenek kültürünün büyük etkisi bulunmaktadır.[3][4]

Hans Sloan'ın albümünden bir seymen figürü.
Hans Sloan'ın albümünden bir seymen figürü.

Bugün beş milyonu aşkın nüfusa sahip, modern bir başkent olan Ankara'nın ekonomisi önceleri tarıma dayalıydı. Tahıl ve meyve yetiştirilir, özellikle Ankara keçisi ve koyun beslenirdi. Ankara keçisi nin yumuşak ve parlak kılından dokunan kumaşlar İstanbul'a gönderilir, oradan Mısır ve Avrupa'ya sevk edilirdi. Tarihi 17.yüzyıla kadar uzanan bu dönem içerisinde Ankara balı, armudu, keçisi, çiğdemi ve kedisi ile ün salmıştı.

Türk Kurtuluş Savaşı yıllarında Atatürk'ün Ankara'ya gelmesi (27 Aralık 1919) ile bu şehrin kaderi değişmiş, takibeden yıllarda (23 Nisan 1920) Türkiye Büyük Millet Meclisi burada toplanmış ve 13 Ekim 1923 tarihinde kabul edilen bir kanunla da Ankara devlet merkezi olmuştur.

Gittikleri yerlerde kendi kültürlerini koruyan ve geliştiren Oğuz Türkleri, yerleştikleri Ankara ve çevresinde de âdet, gelenek ve göreneklerini yaşatmışlardır. Bu geleneklerden biri de "Seymenlik Geleneği" dir (Seğmenlik - Seğmen).

Şehrin devlet merkezi olması neticesinde meydana gelen hızlı teknolojik gelişmeler, tabiî olarak kültür yapısını da etkilemiştir. Ancak, söz konusu değişme ve gelişmeler şehrin geleneksel kültürü içerisinde özel bir yeri bulunan "Seymenlik geleneği" hayatını devam ettirmiştir. 21. yüzyıla beş milyonluk nüfusa sahip büyük ve modern bir başkent olarak girmeye hazırlanan Ankara'da seğmenlik geleneği bugün bir dernek çatısı altında korunarak, yürütülmektedir. Atatürk'ün "Seymenlik Geleneğini Yaşatın" talimatıyla 1932 yılında kurulan Ankara Kulübü Derneği bu geleneksel kurumu ilelebet yaşatma çabası içerisindedir.

Efe, (Efelik) mecazî anlamda men, cesur, kahraman, cengâver insan anlamına gelmektedir. Efeler fenalıktan kaçınan, iyiliği ve yardımı seven, kahraman, gözüpek, men ve fedakâr insanlardır.

Bu karakterleriyle çevrelerinde saygınlık kazanmışlardır. Eskiden anne ve babalar yeni yetişen çocuklarını efelere teslim ederlerdi. Efeler küçük delikanlıların kötü yerlere alışmalarını önler; terbiyelerine, tutum ve davranışlarına dikkat ederler, onla­rın büyüğünü sayan, küçüğünü koruyan, vatanına ve milletine yararlı insanlar olma­ları için özen gösterirlerdi. Efeler arasında kendisini en fazla sevdirip saydıranlar "Efe Başı" seçilirdi. Efebaşları, efeleri düzenler ve idare ederlerdi. 15-16 yaşındaki delikanlı efelere Ankaralılar "Yeni Yitme" derlerdi. Yeni yitmelik unvanı askerliğin bitimine kadar sürerdi. 35 yaşına kadar da Delikanlılık Efelerin millî günlerde, düğünlerde atlı ve yaya olarak bir araya gelmelerine "Seymen Alayı Düzülmesi" denirdi.

"Seymen Alayı Düzülmesi"ni Enver Behnan ŞAPOLYO şöyle anlatmaktadır.

"Ankara halkı, tarihin pek eski devirlerinden beri Seymen Düzülme adı verilen bir Türk ananesini millî vicdanında gizli bir sihir olarak yaşatmakta idi. Seymen alayı, daima kızılca günlerde kurulurdu. Yani millî felâket günlerinde, bir beyliğin ve devletin yıkılış sıralarında, halk yeni bir devlet kurmak ve başlarına Çağı devam eder, 35 yaşından yukarı efelere de "Dölekleşiyor (ihtiyarlıyor)" tabiri ile Kart Traş Efe denirdi.

Ege bölgesindeki efelere, Zeybek, orta Anadolu ve özellikle Ankara efelerine de Seymen adı verilirdi. Yeni bir reis seçmek için Seymen Alayı kurardı. Bu alay yeni devleti kurar, yeni reisi seçerdi...

Seymen düzülme, toplu ve millî bir galeyan anıdır. Bunun ufak bir şekli de bayram ve düğünlerde kurulurdu. Seymenler o gece "Sinsin" denilen bir ateş oyunu oynarlardı. O gece bir dağ yamacında veyahut bir tepede büyük bir ateş yakarlar, Maşatama denilen demirden yapılmış büyük bir çanağın içine yağlı çıra koyarlar bu ateşin etrafında davul ve zurna çalarak Zeybek oynarlar. Bu ateşin üstünden atlayarak bir nevi tura oyunu oynayarak sabahı ederler. Bazen bu ateşe koç atarlardı.

Seymen düzülmeyi yalnız Ankara ait bir topluluk değil, Orta Anadolu Türklerinin müşterek bir galeyanıdır. Selçuklu devletinin Konya'da Osmanlı devletinin Söğüt'le kuruluşu bu ananeye çok benzemektedir. Selçuklu aynı şekilde atlı seymen alayları önünde, bir torbadan bir çocuğa ok çektirilmek suretiyle, kendi okunu çekerek bey olmuştu. Osman Bey ise, yine atlılar karşısında bir ak keçeye oturtularak dokuz defa havaya kaldırılarak karargâhta dolaştırılmıştı. Kımızlar sunulup, and içilerek Bey tanındı. Bu muhakkak Efeleri eteğinde Bayındır, Ayaş'la Kayı, Hüseyin Gazi dağı eteğinde Peçenek, Yazır, Dodurga, Bâlâ'da Avşar, Çubuk'ta Kargın, Çavundur, Eymir Gölü, Bökdüz köyleriyle Ankara'yı çevrelemiştir. Bütün bu köy adları Oğuzların yirmi dört boyunun adlarıdır. Köylerin pek çoğu Oğuzların Beydili aşiretine mensuptur.

Anadolu, tarihte böyle çok galeyanlı günler geçirmiş, Seymen düzülerek, yaya allı ve silahlı olan delikanlıları bir reis etrafında toplamıştır. Kuvvetle muhtemeldir ki Selçuk İmparatorluğu yıkılırken (Anadolu Selçukluları) yine böyle bir galeyan olmuş, Osman Bey'i aynı şekilde Kayı Aşiretinin başına bey seçmiştir. O güne ait elimizde yazılı bir belge olmamakla beraber, Etnolojik tetkiklerle, halkta yaşamakta olan aneneleri tespit etmekle, kaybolmuş tarihi hakikatleri de meydana çıkarabiliriz.

Seymen düzülme âdeti eski Türklerden kalma bir âdettir, II. Mahmud'un kurduğu "Sekban" teşkilâtı "Seymen" kelimesinden alındığını iddia edenler de vardır. İstanbul'da Şehzade Camii'nin karşısında Çukurçeşme civarında eskiden bir "Seymenler Mezarlığı" olduğu da söylenilmekte. İstanbul esnafı arasında Ahi teşkilatında (Ahilik) bulunan "Seğmen"lerin de Ankara Ahileriyle bir münasebeti vardır. Rumelide "Seğmen bekçi, muhafız" mânasında kullanılmaktadır.

Ankara'da ise "Seymen", efe, yiğit ruhlu ve atlı manasında kullanılmaktadır. Ankara, Çankaya'da büyük bir parkın adı Seğmenler Parkı'dır. Bütün Ankara civarı köyleri Oğuz boylarıyla doludur. Çubuk'la Kınık, Elmadağ ir. Zeybek kelimesi de Seğmen kelimesiyle alâkalıdır. Seymen düzüleceği zaman, Efeler kahvesi önüne sancak dikilir. Bu bayrak Seymen alayının kurulmasına işarettir. Eski Türkler de otağ önüne tuğ ve sancak dikerlerdi. Mustafa Kemal Atatürk'ün günün sabahı da sancak dikildi. O zaman Efeler kahvesi Ulucanlar'a giden yolun üzerinde bulunan Sarı Ahmed'in kahvesi idi. Esasen civar köylerden Seymenler de akın akın. Bu günlerde Kalecik Seymenlerinin başında Sülük, Zirlilerin başında Saraylı Ahmet, Yozgat'tan yeni Cehli Rıza uşakları, yani kızanlarıyla Ankara'ya gelmiştir.

Seymen Alayı

Seymen Alayı, kara günlerde kurulan bir alaydır.[5] Seymen alayının kenarları sırmalı bir sancağı vardır. Bu camiin avlusuna dikilir, dua okunduktan ve kurban kesildikten sonra alay şu suretle harekete geçerdi. Alayın ününde davulcular ve zurnacılar geçerdi. Bunların kıyafetleri şayanı dikkattir. Bu davulcular birer Şamana benzemektedir. Bunlar beyaz şalvar giyerler. Üzerlerinde de sırmalı camadanları vardır. Bellerinde geniş bir meşin silâhlık ve bunun içinde tel sırmalı bir mendil sarkar. Göğüslerinde bir takım paralar ve boynuzlar veya da taşı gibi ufak ufak taşlar asılıdır. Bunlar Seymen alayının önünde bulunurlar. Zurna çaldığı zaman, bunlar davullarını havaya kaldırırlar, davul havada iken tokmak vurarak, helezonlar çizerek, yere yatarlar, kalkarlar, bir ayaklan üzerinde dönerler, davullarını havaya kaldırırlar. Sanki gökten bir takım Tanrı ruhlarını çağırır gibi garip hareketler yaparlar, sonra omuzlarını kımıldatırlar, ayaklarıyla Zeybek oynar gibi rakslar yaparlar, davulu yere doğru çalarlar, tekrar havaya kaldırırlar, sıçrarlar, yere diz çökerlerdi. Çok kere de iki davulcu karşılıklı oynarlar. İki davulcu değnek­lerini davulların kasnağına vurarak dokuz ayak yürürler. Tekrar geri dönerler. Üçüncü defa davulu hızlı çalarak ilerler, sonra rakslara başlar. Zurnacılar da durmadan eski havalar çalarlardı.

Davulcuların arkasında en iri yapılı bir efe, Seymen alayının bayrağını taşır. Bayrağın iki tarafında meşhur kabadayılardan iki efe de ellerinde Tekepala dedikleri, iri palaların uçlarını yukarı tutmuş bir vaziyetle ilerlerdi. Bunlara bölükbaşı denilirdi. Bunların önünde on veya on dört yaşlarında bulunan millî kıyafetli çocuklar da ellerinde som saplı bıçaklar yürümekte idi. Davulcularla Efe sancağının arasında iki tane gür sakallı ve gayet iri adamlar omuzlarında balta önlerinde birer meşin önlük ağır ağır yürümekle olup âdeta seyredene dehşet verirlerdi. Bunlara Seymen baltacı­ları derlerdi. Alaya iştirak eden Seymenler sağlı ve sollu iki dizi teşkil ederlerdi. Seymenler birer adım ara ile birinci ve ikinci diziyi meydana getirirlerdi, bütün Seymenlerin elinde Tekepalalar bulunmakta idi. Seymen başı bu dizinin bıraktığı boşluk arasında yürür. Yanında ikinci efe vardır. Bunların elinde birer Osmanlı kılıcı bulunmakladır. Altın kakmalı ve üzerinde bir takım âyetler yazılıdır. Bu kılıç yalnız efelerin evinde asılı durur. Seymen başı ara sıra bu kılıcı havaya kaldırır,

- Doh, doh...

diye bağırır. Bu defa bütün Seymenler gür ve kalın bir sesle Doh Doh... diyerek caddeleri inletirler. Bir ağızdan çıkan bu sesler, duyulmaya değer, heyecanlı bir sahnedir. Bu alay pek ağır yürür. Doh doh dan sonra davul ve zurna Zeybek çalar. Bu zaman efeler kılıçlarıyla Zeybek oynayarak ilerler. Bunlar pek heybetli bir manzara arzeder. İnsana dehşet ve korku saçarlardı...

Kaynakça

  1. ^ TDK, Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü[]
  2. ^ TDK, Divanü Lugati't-Türk Veri Tabanı[]
  3. ^ Hayati Kuzucu, Türk Milli Kimliğinin Oluşması Süreci ve Yukarı Teke Örneği Bağlamında Dirmil’in Demografisi, Burdur 2017, s. 119.
  4. ^ Mehmet Eröz, Milli Kültürümüz ve Meselelerimiz, Doğuş Yayın ve Dağıtım, İstanbul 1983, s. 85-86.
  5. ^ "Seymen Alayı". Atatürk Ansiklopedisi. 28 Şubat 2021. 23 Temmuz 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Temmuz 2024. 

Dış bağlantılar


İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Kütahya</span> Kütahya ilinin merkezi olan şehir

Kütahya, Ege Bölgesi'nde yer alan Kütahya ilinin merkezi olan şehirdir. Kütahya bölgesi, kuzey ve batıdaki yüksek dağ sırtlarında doruğa ulaşan tarım arazileri ile geniş bir yamaç alanına sahiptir. Kentin Yunanca adı Kotyaion, Roma dönemindeki adı ise Cotyaeum'dur.

<span class="mw-page-title-main">Efe</span> Kurtuluş Savaşında yarı askeri örgüt lideri

Efe, tarihte Batı Anadolu'da özellikle Aydın, Denizli, Muğla ve Isparta illeri ve Ödemiş ilçesinde yaşamış, silahlı ve mevcut düzene değişik nedenlerle başkaldırmış olan kişilerin (Zeybekler) liderlerine verilen isimdir. Bir Efe, Zeybek gruplarının başıdır. Zeybekler arasında kahramanlık yapmış cesur ve mert kişiler arasından efe seçilir. Zeybekler, efenin emriyle kızanları yetiştirirler. Zeybeklerden eğitim gören, silahlı onur adamlardan oluşan genç kişilere, kızan denir. Belirli bir zaman kızan olarak zeybeklerden eğitim gördükten sonra zeybek sınıfına alınırlar.

<span class="mw-page-title-main">Türk müziği</span> Türklerin müziği

Türk müziği, Türklerin Orta Asya'dan beri geliştirdikleri, bugünkü özellikleri Anadolu Selçukluları ve Osmanlılar döneminde belirginleşen müzik tarzı. Musiki, Osmanlı döneminde halk ve üst kültür çevrelerinde birbiriyle ilişkili, fakat karakterleri farklı iki ana dal olarak gelişmiştir. Osmanlı'nın son dönemindeki modernleşme hareketleriyle Batı etkisi görülmeye başlanmış, bu etki Cumhuriyet döneminde daha da artmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Davul</span> vurmalı çalgı

Davul, bilinen en eski vurmalı çalgılardan biridir.

<span class="mw-page-title-main">Mehter</span> Osmanlı İmparatorluğu askeri bandosu

Mehter, Osmanlı saray teşkilatında yer alan çalgı takımı.

<span class="mw-page-title-main">Refet Bele</span> Türk asker ve siyasetçi

İbrahim Refet Bele, Türk asker ve siyasetçi. Kurtuluş Savaşı'na katılan ilk beş generalden birisidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş yıllarında İçişleri Bakanlığı, Millî Savunma Bakanlığı görevlerinde bulunmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Abdülmecid Efendi</span> Osmanlı Hanedanının son halifesi

Abdülmecid Efendi veya II. Abdülmecid, 32. Osmanlı padişahı Abdülaziz’in altı oğlundan biri, Osmanlı hanedanından son İslam halifesi, iki kutsal caminin hizmetkârı, 16 Mayıs 1926 ile 23 Ağustos 1944 yılları arası Osmanlı Hanedan reisi, ressam ve müzisyen. Osmanlı hanedanının tek ressam üyesidir ve döneminin Türk ressamları arasında yer almıştır. Amcasının oğlu Mehmed Vahdettin’in 4 Temmuz 1918’de tahta çıkması üzerine Osmanlı tahtının veliahdı olan Abdülmecid; bu sıfatı 1 Kasım 1922’de saltanat kaldırılıncaya kadar taşıdı. TBMM tarafından 18 Kasım 1922’de halife seçildi. Osmanlı halifeliğine resmen son veren 431 sayılı Kanun'un kabul edildiği 3 Mart 1924 tarihine kadar “halife” unvanını taşıdı. Tarihe “Son Osmanlı Halifesi” olarak geçmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Zeybek (unvan)</span> Başıbozuk Osmanlı milisleri

Zeybek; Batı Anadolu Efesi.

<span class="mw-page-title-main">Zeybek (oyun)</span> Türk halk dansı

Zeybek, Batı Anadolu yöresinde görülen halk oyunudur. Zeybek kendi içinde türlere ayrılmaktadır:

<span class="mw-page-title-main">Peçenekler</span> Batı Sibirya kökenli Türkî göçebe etno grup

Peçenekler veya Beçenekler, Göktürk Devleti'nin yıkılmasıyla birlikte ana yurtları olan Batı Sibirya'dan ayrılarak geldikleri Volga ve Ural Nehri arasındaki bölgeyi merkez edip oradan da Kuzey Kafkasya, Karadeniz, Doğu Avrupa ve Balkanlar'a akınlar düzenleyen göçebe Türk halkı.

<span class="mw-page-title-main">Hafız İbrahim Demiralay</span>

Hafız İbrahim Demiralay, Türk Kurtuluş Savaşı'nda Kuvâ-yi Milliye'de büyük yararlıklar göstermiş, TBMM'de 6 dönem Isparta milletvekilliği yapmış bir din adamıdır.

<span class="mw-page-title-main">Ankara</span> Türkiyenin başkenti ve en kalabalık ikinci şehri

Ankara (/ˈaŋkaɾa/), Türkiye'nin başkenti ve Ankara ilinin merkezi olan şehirdir. Coğrafi olarak Türkiye'nin merkezine yakın bir konumda bulunur ve İç Anadolu Bölgesi'nde yer alır.

Sâdi Yâver Ataman, Türk müzikolog, folklor uzmanı, eğitimci ve sanatçı.

<span class="mw-page-title-main">Aka Gündüz</span> Türk yazar, gazeteci ve siyasetçi (1886 - 1958)

Aka Gündüz,, Türk yazar, gazeteci ve siyasetçi.

<span class="mw-page-title-main">Türkler</span> Türkî etnik grup

Türkler, çoğunlukla Türkiye ve Osmanlı İmparatorluğu'nun eski topraklarında yaşayan bir Türk halkıdır.

<span class="mw-page-title-main">Balıkesir yöresi halk oyunları</span>

Balıkesir yöresi halkoyunları, Balıkesir ve çevresine özgü halkoyunlarıdır. Balıkesir yöresinde doğmuş veya gelişmiş oyunlar Balıkesir yöresine özgü oyunlardır.

<span class="mw-page-title-main">Cirit</span> Türk millî sporu

Cirit, at üzerinde oynanan spor dallarından biridir. At üzerindeki sporcunun ciridini rakibe karşı isabetli bir şekilde atmasını, muharebe anında kendisine ve bineğine olan hakimiyetini sağlayarak rakibine üstün gelmesini amaç edinen, kuralları olan bir spordur. Genellikle Kars, Bayburt, Ardahan, Uşak ve Erzurum'da oynanır.

Balıkesir'in Kurtuluşu, Türk ordusunun Balıkesir'e girmesi ile 6 Eylül 1922 tarihinde, Balıkesir'in Yunan işgalinden kurtulması olayıdır.

Rahvan binicilik Rahvan atın 'tek ayak' koşma stiline verilen isimdir. Atın aynı taraftaki ayaklarının birlikte hareket ettiği ve binicisini sarsmayan bir koşu şeklidir. Atı rahvan yürütmekten amaç; üzerindeki binici ve teçhizat yükünü en uzun mesafeye, en kısa zamanda biniciyi yormadan ve en az enerji harcayarak yürütülmesini sağlamaktır.

<span class="mw-page-title-main">Balkıcalı Hacı Hüseyinoğlu İbrahim Efe</span>

Ödemiş'te eşkıyalık yapan bir zeybekdir. Aslen Tavas ilçesinin Balkıca köyünden gelir ve Koçaroğlu Hasan Hüseyin çetesine mensuptur. 1917 yılında bölgede eşkıya takibatı sürerken, Jandarma Alay Komutanı Avni Bey eşkıyalığın bastırılmasında önemli aşamalar kaydetmiştir. Koçaroğlu Hasan Hüseyin çetesinden Hacı Hüseyinoğlu İbrahim ile Hüseyinoğlu Mustafa ve Nazilli'de meşhur olan Koca Ömeroğlu Ali, silahları ve cephaneleri ile birlikte 20 Mayıs 1917'de teslim olmuştur. Bu gelişme, Jandarma Alay Komutanı Avni Bey tarafından bir telgrafla bildirilmiştir.