İçeriğe atla

Osmanlı saray mutfağı

Osmanlı saray mutfağı ya da matbah-ı âmire (Osmanlıcaمطبخ آمره), Osmanlı İmparatorluğu'nda saray mutfağına verilen isimdir.

Saray Mutfağı

Fatih Sultan Mehmed tarafından 1475-1478 yıllarında yaptırılan Topkapı Sarayı'nın mutfak bölümü 5250 Metrekarelik bir alanı kapsar. Yemeklerin pişirildiği bölümler dışında - kiler, - aşçı ve yamakların koğuşları, - bir çeşme, - bir cami - bir hamam bulunur.

8 bölümden oluşan mutfakta her bölümün ayrı ocağı, ayrı fırını ve farklı uzmanlık alanları olan aşçı ve yamakları bulunur. 16. yüzyılda Saray mutfağında, hamurcular, simitçiler, pilavcılar, kebapçılar, kuşhaneciler, sebzeciler ve tatlıcılardan oluşan 60 kişilik aşçılar grubu ve 200 yamak çalışırdı. Başlarında ise üst rütbeli bir görevli olarak Aşçıbaşı yer alırdı.

Matbah-ı Amire mutfaklarla birlikte içinde sebzehane, kiler, kasap işletmesi gibi birçok kuruluşu barındırırdı. Saray mutfakları ikisi helvahane mutfağı ait olmak üzere 10 gözden oluşuyordu. Padişahtan en aşağı saray görevlisine kadar herkesin yemekleri bu mutfaklarda pişerdi. Bütün bu mutfaklar, sarayın Birun kısmında ikinci avlunun sağ tarafında inşa edilmişti. Padişah ayrıca Enderun kısmında bulunan ve usta aşçıların hizmet ettiği Kuşhane ismi verilen özel mutfaktan da yararlanıyordu.

Mutfak hizmetleri

Topkapı Sarayında Kubbealtı Vezirleri ve Harem halkı için yapılan yemekler Has Mutfakta, padişaha özel yemekler ise Kuşhane Mutfağında, haremin üst seviyeli kadınlarına Valide Sultan Mutfağında, Harem ağalarına Kızlarağası Mutfağında, Kapı Ağaları ve Divan memurlarına ayrı bir mutfakta, Hazinedar başı ve maiyetine, Kilercibaşı ve maiyetine, Saray ağası ve maiyetine ayrı ayrı mutfaklarda yemek pişiriliyordu. Günde yaklaşık olarak 4000 kişiye yemek hazırlayan, özel günlerde 10.000 yeniçeriye çorba-pilav-zerde pişiren bu hizmetlerin sayısı zaman zaman değişmesine rağmen 18. yüzyılda 500 kadardı. Bunlara ek olarak 400 kadar Helvacı tatlı yiyecekler (helva, macun, şerbet vb.) hazırlardı.

Saray aşçılarının ustalarına Üstüdan-ı Matbah-ı Has deniliyordu. Bunlara bağlı kalfalar ve daha sonra bölük başları ve şagirtler geliyordu. Bunlara da 300 civarında aşçı ve 100 aşçıya yakın Kızlarağası, Hazinedarbaşı, Kilercibaşı ve Saray Ağalarının özel aşçılarını eklemek gerekir. Haremin üst kademelerine de gerekirse özel bir menü çıkarılırdı. Bütün bu hizmetliler aşçıbaşı, aşçı, ocakbaşı, kebapçı, tatlıcı, hamurcu, pilavcı, balıkçı ve perhizi adlarıyla tanınan, konusunda uzmanlaşmış kişilerdi.

Aynı zamanda bir eczane olan saray mutfağında hekimler tarafından ihtiyaç duyulan ilaçlar yapılır, padişaha pişirilen yemekler ise kuşhane mutfağında hazırlanırdı. Padişaha gidecek yemekleri hazırlayan aşçılar ise Zülüflü Baltacılar içerisindeki güvenilir kişilerden seçilen aşçı ve helvacı ile birlikte bunlara bağlı kalfalardan oluşmaktaydı. Hazırlanmasında özel maharet isteyen yemekler tek kişilik tencerelerde pişirilir, Padişah sefere çıkarsa kuşhane mutfağı görevlileri de beraberinde giderlerdi.

Has mutfak

Osmanlı saray mutfağında İkinci önemli mutfak olan “Has mutfak" matbah-ı amireden bağımsız olarak çalışan mutfaklardan ikincisidir. Başlıca hizmet ettiği kişilerden bahsedecek olursak Valide Sultan, şehzadeler ve harem halkından nüfus sahibi olan ailelerdir. Osmanlı sarayı Mutfak Hizmetlerinde Divan Vezirleri ve Harem halkı için de yapılan yemekler Has Mutfakta pişirilirdi.

Üstüdan-ı Matbah-ı Has

Osmanlı Mutfak tarihinde saray mutfağındaki mutfak bölümlerindeki deneyimli aşçıların en bilgilisi ve en yetkilisine verilen isimdir.

Osmanlı'da "has" en iyisi anlamına gelmekle birlikte, çoğunlukta padişaha ait, padişahın hizmetinde olan "kişi" ya da "alan" anlamına gelir. Örnek olarak has bahçe, has gelir, has mutfak 23 Temmuz 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., has oda gibi padişaha ait olanlar için kullanılır. Has altın, has gümüş olarak dikkate aldığımızda bir nesnenin özü ve en değerlisi anlamında kullanılmıştır. Matbah (Matbah-ı Âmire) kelimesi ise yemek pişirilen yer yani mutfak anlamındadır.

Buradan yola çıkarak "Üstüdan-ı Matbah-ı Has"[1] teriminin anlamı "Osmanlı mutfak teşkilatındaki ustaların en iyisi", en bilgilisi, tüm mutfak bölümleri ve mutfak hizmetlerinde bilgi ve deneyim sahibi olan kişi anlamında kullanılmıştır.

Aşçıbaşı

Osmanlı saray mutfağında aşçıbaşı; ait olduğu mutfakta yetkili ve bilgili olan kişidir. Osmanlı saray mutfağı teşkilatında bulunan mutfak bölümleri (Has Mutfak, Kuşhane Mutfağı, Valide Sultan Mutfağı, Kızlarağası Mutfağı) arasında her mutfağın bir aşçıbaşı' sı vardır. Bu mutfak bölümleri çalışanları arasında; aşçılar, ocak aşçısı, kebap aşçısı, tatlıcı, hamurcu, helvacı, pilavcı, balıkçı ve hekimlerin verdiği reçete yemeklerini hazırlayan perhizci gibi aşçılar çalışmaktadır.

Aynı zamanda bir okul (ocak) olan ve "çıkma sistemi" bulunan osmanlı saray mutfağında tüm bu aşçılara hizmet eden kalfalar, bölük başları ve şagirtler (yardımcı çıraklar) bulunmaktadır. Osmanlı saray mutfağındaki diğer bölümlerde çalışanları görevlendiren, çalışmaların işleyişini kontrol eden ve yemeklerin sofra hizmetlerine gitmeden önce yapılan yemeklerin kalitesini bizzat tetkik eden kişiye (aşçıların şefi) "aşçıbaşı" denir.

Osmanlı Saray mutfağı teşkilatında Üstüdan-ı Matbah-ı Has, matbah-ı amire emini ve gerektiğinde Kilercibaşı' na karşı sorumludur. Günümüzde Profesyonel mutfaklarda ise aşçıbaşının görevleri daha detaylı ve farklıdır.

Sofra hizmetleri

Harem'de sofra hizmetlerine çeşnigir usta denilen harem kıdemlilerinden bir kadın bakardı. Peşkircibaşı ise kıdemli kilercilerden seçilirdi. Peşkirleri muhafaza eden kişi Peşkir Gulamı idi. Sultan II. Abdülhamid'e sofrada yalnız Kilercibaşı hizmet ederdi. Padişaha en yakın olanlar ise Hasodalılardı. Padişah Has Oda'da veya teras ve bahçelerde yalnız başına yemek yer, yemek için kaşık ve parmaklarını kullanır daha sonra ellerini sabunla yıkardı. Yemek sonrası ve öncesi padişahın ellerini yıkamak için İbrik Gulamı ve İbriktar görevlendirilmişti. Butün bu görevler Enderun ağaları tarafından gerçekleştirilirdi. Her birinin terfi edeceği görevler belliydi.

Helvacılar

Sarayın helva, macun, hoşaf gibi tatlıları helvahanede yapılır, burada çalışanlara Helvacıyan-ı Hassa denilirdi. Başarılı olanları Helvacıbaşı Çaşnigirbaşı veya Hoşafçıbaşı olurdu. Ocak, 18. yüzyılda 6 usta ve 100'ü aşkın şagirtten oluşuyordu. Topkapı Sarayında mutfaklara bitişik ayrı bir helvahane bulunur. Yapılan macunların bazıları aynı zamanda bazı hastalıklara ve zayıf bünyelilere iyi geldiğinden bunlar hekimbaşı denetiminde yapılırdı. Bu ocakta yılda bir kere ot gecesi denilen gecede yapılan özel macun bütün saray eşrafına ayrı ayrı gönderilir, aynı gece ocak ahalisi bayram yaparak eğlenirdi.

Diğer bölümler

Saray ekmekçilerine Habbazin-i Hassa denilirdi. Ekmekçibaşının yönetiminde çalışırlar ve hamurcu, pişirici ve elekçilerden oluşurlardı. Fodlacılar (Pideciler) ayrıydı.

Bunlardan ayrıca kasaplar, yoğurtçu ve sütçüler, sebzeciler, tavukçular, simitçiler, buzcu ve karcılar, kalaycı, mumcu, buğday döğücüler (Kendüm küban), sakalar ve yedi bölük halinde çalışan kilerciler vardı. Hepsi enderunda bulunan kilercibaşına bağlı çalışırlardı.

Sarayda mutfak işlerine bakan memura Hâcegân rütbesinde olur ve Matbah-ı Amire Emini adı verilirdi. Kilercibaşının denetiminde olan Matbah-ı Âmire Emini, mutfak ihtiyâçlarını karşılayan, masraf ve gider defterlerini tutan ve mali açıdan baş muhâsebeye karşı sorumlu bulunan kişiydi.

Osmanlı sarayının 19. yüzyılda tanıklık ettiği tarihsel süreçlere paralel olarak mutfak teşkilatı ve harcamalarında da değişiklikler meydana gelmiştir. Tanzimat döneminde sarayın tüm mutfak harcamaları ortalama 400-500 bin kuruş arasında tespit edilirken, daha sonraki süreçte özellikle de II. Meşrutiyet'ten itibaren (1909) sarayla ilgili her konuda olduğu gibi gıda masraflarında da önemli kısıtlamalara gidilmiştir. Bu dönemde saray mutfaklarında tabldot sistemine (standart mönü) geçilerek bu masraf kaleminden tasarruf edilmesi amaçlanmıştır. Arşivlerdeki belgelere göre bu dönemde Osmanlı saray mutfaklarında günlük olarak pişirilen yemekler şöyledir:

Çorba, Tavuk, Pilav, Mevsim Sebzesi, Börek, Tatlı, Muhallebi, Soğukluk, Süt, Haftalık Tatlı (Perşembe, Pazartesi), Haftada iki defa balık, Ekşi takımı (Tabak ve Tepsi)

Kaynakça

  1. ^ "Osmanlı İmparatorluğu'nda Mutfak Teşkilatı Protokol Tören ve Şenlik Yemekleri". www.turkish-cuisine.org. 24 Temmuz 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Temmuz 2021. 

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Topkapı Sarayı</span> İstanbulda bir saray

Topkapı Sarayı, İstanbul Sarayburnu'nda, Osmanlı İmparatorluğu'nun 600 yıllık tarihinin 400 yılı boyunca, devletin idare merkezi olarak kullanılan ve Osmanlı padişahlarının yaşadığı saraydır. Bir zamanlar içinde 4.000'e yakın insan yaşamıştır.

Krikor Amira Balyan, Osmanlı döneminde birçok mimari eserlere imzasını atmış Balyan ailesinden gelen mimardır.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı İmparatorluğu'nda kölelik</span> Osmanlı ekonomisinde ve toplumunda insan köleliği

Osmanlı İmparatorluğu'nda kölelik, Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomisinin ve geleneksel toplumunun yasal ve önemli bir parçasıydı. Köle edinilen ana kaynaklar Güney Avrupa, Doğu Avrupa, Balkanlar ve Kafkasya'daki savaşlar, siyasi olarak organize edilmiş köleleştirme seferleri ve Afrika'dan getirilen siyahilerin satıldığı köle ticaretiydi. Büyük askeri seferlerin ardından köle satış fiyatlarının düştüğü bilinir. Osmanlı İmparatorluğu'nun idari ve siyasi merkezi olan İstanbul'da, 16. ve 17. yüzyıl nüfusunun yaklaşık beşte biri kölelerden oluşuyordu. Bu yüzyılların gümrük istatistikleri, İstanbul'un Karadeniz'den yaptığı ilave köle ithalatının 1453'ten 1700'e kadar toplam 2,5 milyon civarında olabileceğini gösteriyor.

<span class="mw-page-title-main">Aşçılık</span> yemek yapma

Aşçılık, besinlerin çeşitli yöntemlerle yemeye hazır duruma getirilmesine denir. Ahçılık olarak da bilinir. Ev ekonomisi'nin temel bileşenlerinden biridir. Şef, aşçı, yardımcı şef, pasta şefi, mutfak şefi, fırıncı, gastronomcu, çikolatacı gibi mesleklerle sıkı ilgilidir. Birçok ülkelerde aşçılık mesleği öğrenmek için aşçılık okulu, aşçılık fakültesi, aşçılık akademileri bulunmaktadır. Aşçılığın en temel yöntemi pişirmedir. Ama "aşçılık" terimi, pişirmenin yanı sıra kurutma, isleme, dondurma ya da salamura gibi başka yöntemleri de kapsar. Besinler birkaç nedenden dolayı pişirilir. Bazı besinleri çiğ yeme düşüncesinden hoşlanmayız. Belirli besinleri pişirerek yemeye alışık olduğumuzdan, pişirmenin besinlere iyi bir tat kazandırdığına inanırız. Öte yandan pişirildiklerinde besinlerde değişiklikler oluşur ve bu da bazı besinlerin yenmesini ve sindirilmesini kolaylaştırır. Moleküler gastronomi, fizik ve kimya perspektifinden beslenmenin bilimsel yaklaşımıdır.

Osmanlı devlet teşkilatı, Osmanlı İmparatorluğu'nun idari, askeri ve siyasi olarak teşkilatlanmasını, yapılanmasını bütünüyle ele alan konudur. Osmanlı, genel olarak merkeziyetçi bir yapıya sahipti. Padişah, devlet teşkilatında en üst mertebede sayılmasına rağmen Harem, Divan ve çeşitli odakların fikirleri baskın olabiliyordu. II. Abdülhamid, kendi devrinde devletin yönetim şeklini değiştirerek meşrutiyet şeklini getirdi.

<span class="mw-page-title-main">Edirne Sarayı</span>

Tunca Sarayı, Hünkar Bahçesi Sarayı, Edirne Saray-ı Hümayunu gibi isimlerle de anılan Edirne Sarayı ; Edirne'nin Yeniimaret Mahallesi'nde Sarayiçi olarak adlandırılan bölgesinde, II. Murad'ın saltanatının son zamanlarında 1450 yılında Tunca Nehri'nin iki yakasında inşa edilmeye başlanmış ve esas karakterini II. Mehmed döneminde kazanmıştır. İstanbul'daki Topkapı Sarayı'ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu'nun en büyük ikinci sarayıdır. Büyük meydanlar etrafında konumlanan değişik işlevli yapılarıyla Türk saray mimarisinin genel karakterini de yansıtan Edirne birçok yapıyı bünyesinde barındırmış ve oldukça geniş bir alana yayılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Şehriye</span> Türk mutfağında çorba ve pilavlarda kullanılan hamurişi

Şehriye küçük taneli makarna. Priscilla Mary Işın'ın, Osmanlı Mutfak Sözlüğü kitabında Arapça Şa’riyye’den bozma bir kelime olduğu, çeşitli şekillerde kesilen çorbalık ve pilavlık küçük hamurlara denildiği yazılmaktadır. Kendi başına yemek olarak pişirilmez, çorba ve pilavlara çeşni vermek için kullanılır. En çok kullanılan çeşitleri tel şehriye ve arpa şehriyedir. Tel şehriye spagetti gibi yuvarlak kesitlidir ama çapı tel gibi çok daha küçüktür. Arpa şehriyenin şekli ise mekik gibi oval ve yassıdır.

Çaşnigirbaşı, Osmanlı saray teşkilatında sofra hizmetlerini gören garsonlar için kullanılan bir tabirdir. Bazıları yemeklerin malzemelerini temin eder, bazıları da pişen yemeklerin dağıtımında hizmet görürlerdi. Bunlara "Zevvakin-i hassa" da denirdi. Divan-ı Hümayun toplantılarında çaşnigirbaşı, çaşnigirlerin önlerine düşüp yemeklerin dağıtımına nezaret ederdi.

<span class="mw-page-title-main">Silahtar</span> Osmanlı İmparatorluğunda devlet büyüklerinin silahlarıyla ilgilenip onları koruyan kimse

Silahtar Ağa, Enderûn'un en nüfuzlu siması ve amiriydi. Saray anane ve nizamına göre has oda ağalarının en kıdemlisi, padişaha silahtar olurdu. Fakat asırlar boyunca daima padişahlar silahtarlarını has odalılar arasından, sevdikleri ve itimat ettikleri bir sima olarak kendileri seçmişlerdi. Silahtar yapmak istedikleri zülüflü ağayı, aşağı koğuşlardan birinde de olsa, evvela bir fermanla has odaya aldırtmış ve sonra da silahtar tayin etmişlerdir.

Zülüflü Baltacılar, Enderûn teşkilatının önemli bir kısmıdır. Baltacılar, saray hizmetlerinde ve Harem'in odun ihtiyacının temininde kullanılan saray hizmetlileri ve kapıkulu mensuplarıdır.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı mutfağı</span> Osmanlıdaki mutfak, yemek ve sofra kültürü

Osmanlı mutfağı Osmanlı dönemindeki mutfak kültürüdür. Kökeni Selçuklu mutfağına dayanır. Osmanlı Mutfağı'nı, Osmanlı saray mutfağı ve Osmanlı halk mutfağı şeklinde ikiye ayırmak doğru olacaktır. Halk mutfağı, saray mutfağı kadar gösterişli olmamasına rağmen lezzet ve çeşitlilik yönünden oldukça zengin bir menüye sahip olmuştur.

Hasekiler, Osmanlı İmparatorluğu'nda padişahların hizmetindeki kişilere verilen isim. Haseki olarak adlandırılan bu kesim, İslam devletleri arasında sadece Osmanlılar ile Memlûklulerde mevcuttu. Padişahın gittiği her yerde bulunan hasekilerin sayısı ilk zamanlar 20'yi aşmazken daha sonraları 1000'i geçmiştir. Hasekiler düzenli maaşlarının yanı sıra sultandan hediye alırlardı. Saraydaki diğer hizmetlilerden farklı olarak sırmalı elbise giyerler ve taç takıp kılıç taşırlardı.

Akağalar, Osmanlı İmparatorluğu saraylarında görev yapan bir kısım hizmetli. II. Murad zamanında sarayda görev yapan Akağalar, halifeliğin kaldırılmasına kadar sarayda yer aldılar. Bosnalı ve Anadolu kökenli olan Akağalar ayrıca hadımdırlar. II. Murad zamanında Akağaların toplam sayısı 40 civarındaydı. Akağaların en büyük rütbelisi Kapı Ağası'ydı. Daha sonra sırasıyla Has Odabaşı, Hazinedarbaşı, Kilercibaşı ve Saray Kethüdası gelmekteydi. Kapı Ağası, saray kapılarının ve içeri girip çıkanların kontrolünün sağlanması ile padişahın özel hizmetleri gibi görevlerle ilgilenirdi. Akağalar kapı bekçiliği, Hazine-i Hümayun'un korunması, harem ve diğer dairelerin denetlenmesi gibi görevlerde kullanılmıştır. Bu görevlilerin baş yetkilisi ise kapı ağasıdır.

Kapı Ağası, Osmanlı sarayında, padişahın çalışma mekanı da olan Enderun bölümü ile tüm Osmanlı saraylarının başı olan beyaz ırka mensup hadım yönetici. 17. asırdan itibaren görevlerinin büyük kısmını bir başka hadım olan haremin reisi kızlar ağasına bırakacak yetkili.

<span class="mw-page-title-main">Bostancı Ocağı</span>

Bostancı Ocağı, Şimdiki Devlet Başkanı Özel Koruması Görevinde olan tüfekli Osmanlı askerlerinin yetiştiği yerdir. Bostancıların görevi genellikle bahçe ve bağlarda Padişah'ın yanı başında ya da Saltanat Kayıklarında Padişah'ı koruma görevini üstlenirler.

Osmanlı saray mutfağında aşçıbaşı; ait olduğu mutfakta yetkili ve bilgili olan kişidir. Osmanlı saray mutfağı teşkilatında bulunan mutfak bölümleri arasında her mutfağın bir aşçıbaşı' sı vardır. Bu mutfak bölümleri çalışanları arasında; aşçılar, ocak aşçısı, kebap aşçısı, tatlıcı, hamurcu, helvacı, pilavcı, balıkçı ve hekimlerin verdiği reçete yemeklerini hazırlayan perhizci gibi aşçılar çalışmaktadır.

Kiler, Osmanlı saray mutfağında çoğunlukta mutfak deposu anlamında kullanılır. Daha önceden alınmış olan gıda maddelerinin depolandığı ve kilit altında tutulduğu yer anlamındadır. Osmanlı Saray Mutfağı Teşkilatı içerisinde en önemli mutfak deposunun ya da depolarının başındaki sorumlu kişiye verilen isimdir.

İç hazineden sorumlu Hazinedarbaşı ayrı, dış hazineden (birun) sorumlu Hazinedarbaşı ayrıdır. Osmanlı devlet teşkilatında iç hazinenin muhafaza edildiği Bâb-ı Hümâyun ve hil‘at hazineleri bölümünden, saray sanatkârlarının idaresinden sorumludur.

Has oda ya da Hane-i Hassa (خانه خاصّه), Enderun ile Harem Dairesi arasında bulunan sadece Osmanlı padişahının hizmetine tahsis edilmiş yazlık ve kışlık bölümlerden oluşan iki katlı bir dairedir. Fatih döneminden itibaren yazlık köşklerin ve havuzun bulunduğu Mermer Sofa padişah tarafından adeta yapının balkonu gibi kullanılmıştır. Hane-i has olarak da bilinen Has Oda, Osmanlı sarayında enderun olarak bili­nen iç bölümün en önemli dairesidir. Fatih Kanunnamesiyle kurulan Has Oda Teşkilatı görevli ağalar, padişahın özel hizmetlerini yerine getirmekle sorumludurlar. Padişahın hayatını korumakla da sorumlu olan Hasodalılar ilk etapta 32 kişiden oluşmaktaydılar.

<span class="mw-page-title-main">Birinci Beylerbeyi Sarayı</span> Beylerbeyindeki eski bir sarayı

Birinci Beylerbeyi Sarayı ya da Sarı Saray, Türkiye'nin İstanbul şehrinin Üsküdar ilçesinde bulunan eski bir saray kompleksidir. Adını, bulunduğu Beylerbeyi semtinden alan yapının yerine günümüzde aynı ada sahip başka bir saray vardır. Krikor Balyan'ın mimarında 1829'da başlayan inşası 1832'de tamamlanan ahşap saray, Osmanlı padişahları tarafından yaz aylarında kullanılmaktaydı. 1851'de çıkan yangın sonrası onarılarak kullanılmaya devam etti. Abdülaziz'in tahta geçmesinin ardından kendisinin talimatıyla, 1861-1863 yılları arasındaki bir tarihte yıkılarak günümüzde varlığını sürdüren sarayın inşasına başlandı.