İçeriğe atla

Osmanlı Ermenileri

Osmanlı devlet teşkilatı için râiya'da çalışan bir Ermeni Bey (1779)

Osmanlı Devleti kuruluş döneminde Ermeniler, genellikle Çukurova, Doğu Anadolu Bölgesi ile Kafkasya bölgelerinde bulunan beyliklerin egemenliği altında yaşamışlardır. Bursa'nın başkent olduğu dönemde Ermeni ruhani reisliği başkente alınmıştır. İstanbul'un fethinden sonra da İstanbul'a taşınmış ve daha sonra da İstanbul Ermeni Patrikhanesi kurulmuştur. Ermeniler Anadolu'dan gelen göçlerle İstanbul'da büyük bir cemaat oluşturmuştur.

Osmanlı Devleti, Gülhane Hatt-ı Hümayunu ile yapmayı vadettiği ıslahatları ilân etmiş, ancak gayrimüslimler verilen yeni haklardan memnun kalmamışlardır. Tanzimat ile gayrimüslimlere askerlik mükellefiyeti getirilmiş, devlet memuriyetleriyle idari ve askeri okullara girmelerine izin verilmiştir. Osmanlı yönetimindeki diğer gayrimüslim azınlıklar gibi Ermeniler de askere gitmedikleri gibi, gerek bürokraside gerekse ticari hayatta kilit noktaları ele geçirmek suretiyle, toplum içinde ön plana çıkmışlardır.

1915 Ermeni Kırımı'dan sonra Anadolu'daki Ermeni cemaatler yok olmuştur.[1]

Tarihçe

Arka plan

10. yüzyılda, Abbâsî ordusunda yer alan Türk kumandan ve ailelerin Ermenilerle ilişkileri olsa da;[2] Ermeniler ile Türkler arasındaki ilk büyük çaplı ilişliler 11. yüzyılda, 1015-1020 yılları arasında Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Alp Arslan'ın babası Çağrı Bey'in Doğu Anadolu Bölgesi'ne düzenlediği bir sefer sırasında başladı.[3] Bu yıllarda Ermeniler, Doğu Roma İmparatorluğu himayesinde yaşamaktaydı.[3] 1071'deki Malazgirt Meydan Muharebesi'nde Selçukluların galip gelmesi ve kısa sürede Anadolu'ya yerleşmesinin ardından Doğu Roma himayesinde yaşayan Ermeniler Kilikya bölgesine yerleşerek, burada Doğu Roma'ya bağlı bir prenslik kurdu.[3] Bu prenslik, 1375 yılında Memlûk Sultanlığı tarafından yıkıldı.[3] Bölgenin 15 ve 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu tarafından ele geçirilmesiyle, buradaki Ermeniler Osmanlı egemenliğine girdi.[3]

İmparatorluğun kuruluş ve yükseliş dönemi

Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu Osman Gazi'nin 1324 yılında Bursa'yı başkent yapmasının ardından Kütahya'daki Ermenilerin çoğunluğu ve Ermeni ruhani merkezleri Bursa'ya nakledildi.[4] 1461'de II. Mehmed, Bursa'da bulunan Ermeni piskopos Hovagim ve Anadolu'daki bazı Ermenileri, devletin yeni başkenti İstanbul'a getirdi.[4] Samatya'daki Sulu Manastır isimli kiliseyi Ermenilere veren II. Mehmed, yayınladığı bir fermanla İstanbul Ermeni Patrikhanesini kurdurttu ve Hovagim'i patrik olarak tayin etti.[4]

I. Selim'in 1514-1516'da Güney Kafkasya ve Doğu Anadolu'yu fethetmesiyle buradaki Ermeniler de aynı cemaat bünyesine alınarak İstanbul Patrikliğine bağlandı.

Tanzimat sonrası

  • Tanzimat ile gayrimüslimlere askerlik mükellefiyeti getirilmiş, devlet memuriyetleriyle idari ve askeri okullara girmelerine izin verilmiştir.
  • 1863: Buna dayanarak Ermeniler, 1863'te yürürlüğe giren 99 maddeden oluşan Nizamnâme-i Millet-i Ermeniyân ve Ermeni Millet Meclisi bir fermanla Babıâli'ye onaylatmışlardır.

I. Dünya Savaşı öncesi dönem

1914 Osmanlı nüfus sayımı sonuçlarına göre, imparatorluk sınırları içerisindeki Ermenilerin toplam nüfusu 1.229.007'ydi. Bunların çoğu 1915 Katliamları'nda öldürülmüştür.[1]

Osmanlı yönetimi altında Ermeniler

Ermenistan, on altıncı ve on yedinci yüzyıllarda büyük ölçüde Osmanlı yönetimi altındaydı. Ermeni milleti olarak adlandırılan Ermenilere, İstanbul Ermeni Patrikhanesi'nin ruhani lideri önderlik ediyordu. Büyük cemaatlerin batı illerinde, özellikle başkent İstanbul'da de yaşamasına rağmen nüfus, Türkiye Ermenistanı ya da Batı Ermenistan olarak da anılan Osmanlı İmparatorluğu'nun doğu illerinde yoğunlaşmıştı. Halk; ezici çoğunluğun bağlı olduğu Ermeni Apostolik mezhebinin yanı sıra Ermeni Katolik ve Ermeni Protestan mezheplerine de bağlıydı. Millet sistemi sayesinde, Osmanlı hükûmeti tarafından yapılan küçük kapsamlı müdahaleler sayılmazsa Ermeni toplumuna kendilerini kendi sistemleri altında yönetme hakkı verilmişti. Düzyanları (darphane yöneticileri), Balyanları (saray mimarları) ve Dadyanları (barut kontrolörleri ve sanayi fabrikası yöneticileri) kapsayan Kostantiniyye merkezli zengin sosyete Amira sınıfı dışındaki Ermeni nüfusun yaklaşık %70'i taşrada tehlikeli koşullar altında fakir bir şekilde yaşamaktaydı.[5][6] Ermeni nüfusla ilgili var olan verilerde, Ermeni Patrikhanesi'ne ait rakamlar ile Osmanlı resmî rakamları birbirini tutmamaktadır. Patrikhaneye göre 1878 yılında 400.000'i Kostantiniyye ile Balkanlarda, 600.000'i Anadolu ile Kilikya'da, 670.000'i Küçük Ermenistan ile Kayseri civarında ve 1,300.000'i Batı Ermenistan'da olmak üzere üç milyon Ermeni yaşamaktaydı.[7] Doğu illerinde Ermeniler, Türk ve Kürt komşuları tarafından zaman zaman ağır vergi uygulamalarına, haydutluğa ve adam kaçırmalara maruz kalmalarının yanı sıra İslam'a geçmeye zorlanmaktaydı ve bunlar yapılmadığı takdirde merkezî ya da yerel makamların müdahalesi olmaksızın sömürülmekteydi.[6] Müslüman ülkelerde uygulanan zimmî sistemine uygun olarak Osmanlı İmparatorluğu'nda da Hristiyan ve ayrıca Yahudilere tanınan belirli özgürlükler vardı. İmparatorluğun zimmî sistemi büyük ölçüde Ömer Paktı örnek alınarak oluşturulmuştu. Gayrimüslimlere yaşama ve ibadet özgürlüğü hakları tahsis edilmişti ancak özünde ikinci sınıf vatandaş konumundaydılar ve Türkçede kâfir ya da imansız anlamlarına gelen gâvur sözcüğüyle küçük düşürücü bir şekilde adlandırılıyorlardı. Ömer Paktı kapsamında gayrimüslimlerin yeni ibadet alanları inşa etmesi yasaklansa da bu yasağa Osmanlı İmparatorluğu'nun her bölgesinde uyulmadı. Bazı yerlere tapınak inşa edilmesinin önüne geçilse de bazı bölgelerde yeni ibadet yapılarının ortaya çıkışı görmezden gelindi. Dini azınlık mahallelerinin oluşumu ile ilgili herhangi bir yasa bulunmamasına rağmen ibadet yeri oluşturma engeli yüzünden gayrimüslim halk var olan tapınaklara yakın yerlerde toplanıp yaşamaya başladı.[8][9]

1895'te Ermeni (diğer Hristiyanlar) ve Müslüman nüfusun Türk (Batı) Ermenistan'da ve Kuzeydoğu Osmanlı İmparatorluğu'nun diğer komşu bölgelerindeki dağılımının haritası
  %75 ve üzeri Müslüman nüfusu
  %50 - %75 arası Müslüman nüfusu
  %50 - %75 arası Ermeni nüfusu
  %50 - %75 arası Rum ve Nestoriyan nüfusu

1890'ların sonlarında doğru Osmanlı İmparatorluğu'nda yaptığı gezi sonrasında İskoç etnograf William Ramsay, Ermenilerin yaşamlarıyla ilgili şunları yazdı:[]

Ermenilere ve Rumlara benzer şekilde uygulanan kontrolsüz Türk yönetiminin ne anlama geldiğini tam olarak anlamak istiyorsak daha eski bir zamana gitmemiz gerekir. Bu dini anlamda zulüm demek değildi; kelimelerle anlatılamayan bir hor görmeydi ... Onlar [Ermeniler ve Rumlar] köpek ve domuz gibi muamele görüyorlardı; temel özellikleri Hristiyan olmaktı, nefret edilmekti, eğer gölgeleri bir Türk'ü karanlıkta bıraktıysa eziyet çekmekti, bir Türk'ün ayaklarındaki çamuru sildiği paspas olmaktı. Yüzyıllar süren köleliğin, hakarete ve aşağılanmaya uğramanın kaçınılmaz sonucunu; ne malı, evi, canı, bedeni ne de ailesi direnirken uygulanan ve ölüm anlamına gelen şiddet -değişken, nedensiz şiddet- karşısında kutsal veya güvende olan bir Ermeni'nin kendisine ait hiçbir şeyinin bulunmadığı yüzyılları zihninizde canlandırın.[10]

XVII. yüzyıl için Polonyalı Simeon'un bazı gözlemleri de dikkat çekicidir. Ona göre;

özellikle Adalardaki Rumlar Ermenilere iyi gözle bakmazlar ve onları gördüklerinde yere tükürüp köpek muamelesi yaparlar, Rumlar eskiden beri Ermeni düşmanıdırlar. Hatta zamanında patrikleri Müslümanlara müracaat ederek Rumların baskısından kendilerini kurtarmışlardır. İstanbul Rumların elinde bulunduğunda, Ermenilerin oraya yerleşmesi şöyle dursun, bezirgan/tüccar olarak bile hiçbir Ermeni şehre sokulmamıştır. Halbuki Türkler İstanbul’u alınca burada birçok Ermeni’yi iskan etmiş, onlara iki büyük kiliseyi vermiştir (Samatya’da Surp Georg ve Balat’ta Surp Hıreşdapapet). Ermenileri Rumlardan başka diğer Hıristiyanlar ve Müslümanlar severler. Hatta Türkler onlara çok iyi davranır, mesela Malatya’daki Türk ahali çok iyi ve insansever olduklarından Ermenilere çok itibar gösterir, onları İsevi, İsa kulu diye çağırır. Kayseri yöresindeki Ermeniler, Ermenice konuşamazlar, Türkçe konuşurlar. Ankara piskoposluğuna bağlı Ermeniler de aynı şekilde sadece Türkçe bilirler. Anadolu şehirlerine nispetle Suriye yöresindeki şehirlerde görev yapan idareci ve kadılar Ermenilere daha sert davranırlar

(Andreasyan, 1964, s.83, 84, 89, 158, 163).

Diğer yasal kısıtlamalara ek olarak Hristiyanlar, Müslümanlarla eşit görülmüyordu ve onlara karşı çeşitli yasaklamalar vardı. Gayrimüslimlerin Müslümanlara karşı herhangi bir suçta tanıklığı mahkemeler tarafından kabul edilmiyordu ve bu durum, onların tanıklığının yalnızca ticari durumlarda göz önüne alınabilir olduğu anlamına geliyordu. Ayrıca gayrimüslimlerin silah taşıması ve atlara ya da develere binmesi de yasaktı. Gayrimüslim evleri de Müslümanların gözünden kaçmadı ve inançlarına ait uygulamalar birçok şekilde sınırlandırıldı. Örneğin imparatorlukta kilise çanlarının çalması kesinlikle yasaktı.[8][11]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

Özel
  1. ^ a b Göncü, Gürsel (Kasım 2012). "1915 Katliamları Öncesi Anadolu Ermenileri: Bir Varmış. Bir Yokmuş". NTV Tarih, 46. s. 41. 
  2. ^ Göyünç, Nejat (1983). Osmanlı İdaresinde Ermeniler. s. 42. 
  3. ^ a b c d e Halaçoğlu 2011, s. 13-14.
  4. ^ a b c Halaçoğlu 2011, s. 16.
  5. ^ Barsoumian, Hagop (1982), "The Dual Role of the Armenian Amira Class within the Ottoman Government and the Armenian Millet (1750–1850)", Braude, Benjamin; Lewis, Bernard (Ed.), Christians and Jews in the Ottoman Empire: The Functioning of a Plural Society, I, New York: Holmes & Meier 
  6. ^ a b Barsoumian, Hagop (1997), "The Eastern Question and the Tanzimat Era", Hovannisian, Richard G (Ed.), The Armenian People From Ancient to Modern Times, II: Foreign Dominion to Statehood: The Fifteenth Century to the Twentieth Century, New York: St. Martin's, ss. 175-201, ISBN 0-312-10168-6 
  7. ^ (Ermenice) Hambaryan, Azat S. (1981). "Հայաստանի սոցիալ-տնտեսական և քաղաքական դրությունը 1870-1900 թթ." [Armenia's social-economic and political situation, 1870-1900] in Հայ Ժողովրդի Պատմություն [Ermenilerin Tarihi], ed. Tsatur Aghayan et al. Yerevan: Armenian Academy of Sciences, cilt 6, s. 22.
  8. ^ a b Gábor Ágoston, Bruce Alan Masters (2009). Encyclopedia of the Ottoman Empire. Infobase Publishing. ss. 185, 186. ISBN 9781438110257. 9 Haziran 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Nisan 2016. 
  9. ^ Balakian, Peter (2003). The Burning Tigris: The Armenian Genocide and America's Response. New York: HarperCollins. ss. 25, 445. ISBN 0-06-019840-0. 
  10. ^ Ramsay, W.M. (1897). Impressions of Turkey during Twelve Years' Wanderings. Londra: Hodder and Stoughton. ss. 206-207. 
  11. ^ Akçam, Taner (2006). A Shameful Act: The Armenian Genocide and the Question of Turkish Responsibility. New York: Metropolitan Books. ISBN 0-8050-7932-7. 
Genel

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Ermeniler</span> anayurdu Ermeni Yaylaları olan bir halk

Ermeniler, anayurdu Batı Asya'daki Ermeni Yaylaları olan etnik grup ve millettir.

<span class="mw-page-title-main">Ermeni isyanları</span> Osmanlı İmparatorluğunda Ermeni ayaklanmaları

I. Dünya Savaşında Ermeni İsyanları, Taşnak, Armenakan, Hınçak Ermeni partilerinin faaliyetleridir. Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu karşısına Ermeni ulusal örgütleri Ermeni milisleri ile karşı faaliyetler yürütmüş, ayrıca Rus İmparatorluğunda oluşan Ermeni gönüllü birliklerine katılarak Rus Kafkasya Ordusu'na destek vermiştir. 14 Kasım 1922 tarihli New York Times gazetesi, Birinci Dünya Savaşı'nda 200.000 Ermeni'nin İtilaf Devletleri ordularında veya İtilaf Devletleri tarafında savaşan bağımsız birliklerde savaştığını yazdı.

<span class="mw-page-title-main">Yusuf Halaçoğlu</span> Türk tarihçi ve politikacı

Yusuf Halaçoğlu, Türk tarihçi, akademisyen ve siyasetçi. 1993-2008 yılları arası Türk Tarih Kurumu Başkanlığı yapmıştır. Milliyetçi Hareket Partisinin 24, 25 ve 26. dönem Kayseri milletvekili ve eski TBMM MHP Grup Başkanvekili'dir.

Türkiye Ermenileri, Türkiye sınırları içinde yaşayan ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan etnik azınlıktır. 1914-1921 yılları arasında 2 milyondan fazla olan Ermeni nüfusunun, günümüzde 40.000 ila 76.000 arasında olduğu tahmin edilmektedir. Bugün Türkiye Ermenilerinin ezici çoğunluğu İstanbul'da yaşamaktadır. Kendi gazetelerini, kiliselerini ve okullarını desteklemektedirler ve çoğunluğu Ermeni Apostolik inancına mensuptur ve Türkiye'deki Ermenilerin azınlığı Ermeni Katolik Kilisesi'ne veya Ermeni Evanjelik Kilisesi'ne mensuptur. Dört bin yıldan fazla bir süredir tarihi anavatanlarında yaşadıkları için Ermeni Diasporası'nın bir parçası olarak görülmemektedirler.

Gayrimüslim, İslam hukuku ve dünya görüşünde Müslüman olmayanları tanımlamak için kullanılan terimdir. İslam esasıyla yönetilen devletlerin idaresi altında yaşayan ve İslam'dan başka bir inanca sahip kişi ve topluluklar ayrıca zimmî olarak sınıflanmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">İstanbul Ermeni Patrikhanesi</span>

İstanbul Ermeni Patrikhanesi, Osmanlı Devleti'nde yaşayan Ermenilerin ruhani ve dünyevi işlerini yönetmek üzere 1461'de Fatih Sultan Mehmed tarafından kurulmuş olan teşekküldür. Günümüzde Apostolik Kilisesi'ne (Gregoryen) mensup Türkiye Ermenilerinin dini önderliğini yapmaktadır. 1915 Ermeni Kırımı'ndan beri cemaatleri küçülmüştür. Patrikhane merkezi İstanbul'un (Kumkapı) semtinde bulunan Surp Asdvadzadzin Patriklik Kilisesi'dir.

Yakın Doğu Amerikan Yardım Heyeti, ismini 1918'den sonra almış olan Amerikan Ermeni ve Suriye Yardım Heyeti adı altında başlayan ve kısaca Yakın Doğu Yardım/ Muavenet Heyeti olarak bilinen ve I. Dünya Savaşı sırasında kurulan yardım organizasyonudur.

<span class="mw-page-title-main">Millet (Osmanlı İmparatorluğu)</span>

Millet, Osmanlı Türkçesinde dini grupları belirtmek için kullanılan terimdir. 19. yüzyılda Tanzimat reformlarıyla, hakim sınıf olan Sünniler dışındaki, kanunen korunan dini azınlıkları ifade etmek için kullanılmaya başlanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nda tüm Sünni gruplar bir millet kabul edilirken, azınlıklar yani gayrimüslimler sadece dine veya mezhebe göre değil aynı zamanda etnik gruplarına göre de ayrı milletler oluştururlardı. Örneğin Ermeniler tek bir millet olmayıp Ermeni Katolik ve Ermeni Protestan milletlerine ayrılırlardı. Millet kelimesi Arapça bir kelime olan mille (ملة)'den gelmektedir. Millet kelimesi günümüzde, Osmanlı'da kullanılandan farklı olarak, dinsel bir anlam değil dilsel bir anlam ifade etmektedir.

10 Ocak 1828 yılında Katolik ve Gregoryen Ermenilerin arasında çıkan ihtilafların hat safhaya varması sonucu, II. Mahmud, İstanbul Ermeni Patrikliğine bir ferman göndererek İstanbul ve Ankara'daki Katolik Ermenilerin, Osmanlı sınırlarındaki taşra bölgelere zorunlu olarak gönderilmelerini emretmiştir. Bu olay Osmanlı tarihindeki ilk zorunlu Ermeni göçü olarak kayıtlara geçmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Ermeni Kırımı</span> Osmanlı İmparatorluğunda ikamet eden Ermenilerin savaş boyunca göçe zorlanması ve sistematik katli

Ermeni Kırımı, 1915 Olayları/Ermeni Tehciri veya Ermeni Soykırımı, Osmanlı hükûmetinin Ermenilere karşı gerçekleştirdiği sürgün ve katliamlardır. Etnik temizliğin sonucunda ölen Ermenilerin sayısı tartışmalıdır; sayı, çeşitli araştırmacılara göre 600.000 ile 1,5 milyon arasında değişiklik gösterir. 1914 yılında Osmanlı topraklarında yaşayan Ermeni nüfusu yapılan farklı tahminler mevcuttur. Osmanlı resmî kayıtlarına göre 1.2 milyon ile Ermeni Patrikhanesi'ne göre 1 milyon 914 bin 620 Ermeni yaşamaktaydı. 1922 sayımlarına göre ise 817 bin Ermeni 'mülteci' olarak Osmanlı topraklarını terk etmiş, 95 bin Ermeni ise din değiştirerek Türkiye topraklarında yaşamaya devam etmiştir. Bu tahminlere göre Osmanlı topraklarında bulunan 900 bin hayatta kalmışken, 300 bin ile 1 milyon arasında Ermeni hayatını kaybetmiştir. Olayların başlangıç tarihi çoğunlukla 250 Ermeni aydının ve komite liderinin Osmanlı yöneticileri tarafından İstanbul'dan Ankara'ya sürüldüğü ve birçoğunun öldürüldüğü 24 Nisan 1915 ile ilişkilendirilmektedir. Ermeni Kırımı, sağlıklı erkek nüfusun toptan öldürülmesi ya da askere alınarak zorla çalıştırılması ve sonrasında kadın, çocuk ve yaşlılarla birlikte ölüm yürüyüşü koşullarında Suriye Çölü'ne sürülmesi gibi olaylarla birlikte I. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında iki aşamada gerçekleşti. Osmanlı askerlerinin koruması eşliğinde yaşadıkları yerlerden sürülen Ermeniler; sürgün sırasında yiyecek ve su sıkıntısı yaşadı; ayrıca çeşitli raporlara göre zaman zaman soygun ve katliamlara maruz kaldı. Ülke genelindeki Ermeni diasporası, genel anlamda Ermenilerin Doğu Anadolu'dan sürülme işleminin doğrudan bir sonucu olarak ortaya çıktı.

<span class="mw-page-title-main">Gedikpaşa</span>

Gedikpaşa, İstanbul, Fatih İlçesi'nde, Emin Sinan, Küçük Ayasofya, Kadırga, Şahsuvar, Muhsine Hatun, Nişanca, Mimar Kemalettin ve Beyazıt mahalleleri ile çevrili olup, Mimar Hayrettin Mahallesi sınırları içinde kalan semt.

<span class="mw-page-title-main">Ermeni Ulusal Hareketi</span>

Ermeni Ulusal Hareketi, 1780 Zeytun İsyanı ile başlayarak 1984 yılına kadar süren dönemdeki "Ermeni ulusal kurtuluş hareketi" olarak da bilinen Ermeni milliyetçiliğini savunan Ermenilerin tarihte kurulmuş olan Ermeni devletlerinin kapsadığı bölgelerde, Doğu Anadolu Bölgesi ve Kafkasya'da, yeniden bir Ermeni devleti kurma amacı doğrultusunda düzenlenen faaliyetlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Bursalı I. Hovagim</span>

Bursalı I. Hovagim, Ermeni din adamı.

<span class="mw-page-title-main">Batı Ermenistan</span> Tarihsel iddiaların olduğu bir bölge

Batı Ermenistan, Ermenilerin tarihî ana vatanının bir parçası olan ve günümüzde Türkiye'nin doğusunda kalan bir bölgedir. Bizans Ermenistanı olarak da anılan Batı Ermenistan, MS 387'de Büyük Ermenistan'ın Bizans İmparatorluğu ve Sasani İmparatorluğu arasında bölünmesinden sonra ortaya çıkmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Bursa'daki gayrimüslimler</span>

Bizans İmparatorluğu zamanından beri Bursa şehrinde Hristiyan ve Yahudi toplumları yaşamaktaydı. Bursa Osmanlı İmparatorluğu'nun kontrolüne geçtikten sonra da gayrimüslim toplumlar Bursa'da yaşamaya devam etti. 1831 yılında Bursa'da 10.552 hane müslüman ve 5.586 hane gayrimüslim yaşamaktaydı. Kiliseleri, sinagogları, cemaat okulları, idari yapıları ve yargı kurumları bulunan gayrimüslim azınlıklar, Osmanlı tebaası ve birer Osmanlı milleti olarak yaşadılar. Bursa'nın Osmanlı dönemindeki ticaret, zanaat ve tarım etkinliklerinde, kentin gelişiminde, Müslümanların olduğu kadar Rum, Ermeni ve Yahudi nüfusun da önemli bir payı olmuştur. 1915 Ermeni Soykırımı olayları ve 1923 Nüfus Mübadelesi sonucu Bursa'nın Hristiyan nüfusu büyük ölçüde azaldı. Yahudi nüfus ise İsrail'in kuruluşundan sonra giderek azalmıştır. Günümüzde Bursa'da gayrimüslim olarak ancak 60 civârında Yahudi vatandaşın yaşadığı tahmin edilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Ermeni milliyetçiliği</span>

Ermeni milliyetçiliği, modern çağda Mikayel Çamçiyan'ın romantik milliyetçiliğine dayalıdır ve genel olarak Ermeni Davası olarak formüle edilmiş özgür, bağımsız ve birleşik bir Ermenistan'ın oluşturulması olarak tanımlanır. Ermeni millî uyanışı 1880'lerde Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki milliyetçiliğin genel yükselişi bağlamında gelişmiştir. Ermeni Apostolik Kilisesi, hayatını köylülüğe adamış Mıgırdiç Hrimyan gibi liderlerle Ermeni milliyetçiliğinin büyük bir savunucusu olmuştur. Modern Ermenistan ve Ermeni sosyal dokusunun daha karmaşık hale gelmesi, Ermeni Davası'nın siyasal etkisini giderek azaltmış ve liberal bir milliyetçilik olarak gelişen modern bir Ermeni milliyetçiliğine doğru kaymıştır. Öte yandan, Ermeni diasporası, ekonomik menfaatten ziyade asimilasyon tehdidini koruyan "diaspora milliyetçiliğine" sahiptir.

<span class="mw-page-title-main">Ermeni-Kürt ilişkileri</span> Irklararası tarihsel ilişki

Ermeni-Kürt ilişkileri, Kürtler ve Ermeniler arasındaki tarihsel ilişkileri kapsamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Wilson Ermenistanı</span>

Wilson Ermenistanı ABD Başkanı Woodrow Wilson Dışişleri Bakanlığı tarafından çizildiği üzere Sevr Antlaşması'ndaki Birinci Ermenistan Cumhuriyeti'nin sınır yapılandırmasını ifade eder. Sevr Antlaşması, Ağustos 1920'de Batı Müttefik Güçleri ile Osmanlı İmparatorluğu'nun mağlup hükûmeti arasında hazırlanmış ve imzalanmış bir barış antlaşmasıydı. Anlaşma Amerika Birleşik Devletleri tarafından asla imzalanmadı. Antlaşmanın imzalanmasına rağmen Osmanlı İmparatorluğu tarafından hiçbir zaman onaylanmadı.

Ermenistan'da İslam, yedinci yüzyılda Ermeni Yaylası'na girmeye başladı. Arap ve daha sonra Kürt aşiretler, ilk Arap istilalarının ardından Ermenistan'a yerleşmeye başladı ve Ermenistan'ın siyasi ve sosyal tarihinde önemli bir rol oynadı. On birinci ve on ikinci yüzyıldaki Selçuklu istilaları ile Türk unsuru Arap ve Kürt unsurlarının yerini almıştır. İranlı Safevi Hanedanı, Afşar Hanedanı, Zend Hanedanı ve Kaçar Hanedanlığı'nın kurulmasıyla Ermenistan, nispeten bağımsız bir Hristiyan kimliğini korurken Şii dünyasının ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Millet-i Rûm</span>

Rūm milleti ya da "Roma milleti", Osmanlı İmparatorluğu'ndaki Doğu Ortodoks Hristiyan cemaatinin adıydı. Cemaat, Osmanlı siyasi sistemine tabi olmasına rağmen, belirli bir iç özerkliği vardı.