Osmanlı Ermenileri
Osmanlı İmparatorluğu tarihi |
Toplumsal yapı |
---|
Saray ve aristokrasi |
Etno-dini topluluklar |
Milliyetçiliğin yükselişi |
Sınıflar |
Osmanlı Devleti kuruluş döneminde Ermeniler, genellikle Çukurova, Doğu Anadolu Bölgesi ile Kafkasya bölgelerinde bulunan beyliklerin egemenliği altında yaşamışlardır. Bursa'nın başkent olduğu dönemde Ermeni ruhani reisliği başkente alınmıştır. İstanbul'un fethinden sonra da İstanbul'a taşınmış ve daha sonra da İstanbul Ermeni Patrikhanesi kurulmuştur. Ermeniler Anadolu'dan gelen göçlerle İstanbul'da büyük bir cemaat oluşturmuştur.
Osmanlı Devleti, Gülhane Hatt-ı Hümayunu ile yapmayı vadettiği ıslahatları ilân etmiş, ancak gayrimüslimler verilen yeni haklardan memnun kalmamışlardır. Tanzimat ile gayrimüslimlere askerlik mükellefiyeti getirilmiş, devlet memuriyetleriyle idari ve askeri okullara girmelerine izin verilmiştir. Osmanlı yönetimindeki diğer gayrimüslim azınlıklar gibi Ermeniler de askere gitmedikleri gibi, gerek bürokraside gerekse ticari hayatta kilit noktaları ele geçirmek suretiyle, toplum içinde ön plana çıkmışlardır.
1915 Ermeni Kırımı'dan sonra Anadolu'daki Ermeni cemaatler yok olmuştur.[1]
Tarihçe
Arka plan
10. yüzyılda, Abbâsî ordusunda yer alan Türk kumandan ve ailelerin Ermenilerle ilişkileri olsa da;[2] Ermeniler ile Türkler arasındaki ilk büyük çaplı ilişliler 11. yüzyılda, 1015-1020 yılları arasında Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Alp Arslan'ın babası Çağrı Bey'in Doğu Anadolu Bölgesi'ne düzenlediği bir sefer sırasında başladı.[3] Bu yıllarda Ermeniler, Doğu Roma İmparatorluğu himayesinde yaşamaktaydı.[3] 1071'deki Malazgirt Meydan Muharebesi'nde Selçukluların galip gelmesi ve kısa sürede Anadolu'ya yerleşmesinin ardından Doğu Roma himayesinde yaşayan Ermeniler Kilikya bölgesine yerleşerek, burada Doğu Roma'ya bağlı bir prenslik kurdu.[3] Bu prenslik, 1375 yılında Memlûk Sultanlığı tarafından yıkıldı.[3] Bölgenin 15 ve 16. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu tarafından ele geçirilmesiyle, buradaki Ermeniler Osmanlı egemenliğine girdi.[3]
İmparatorluğun kuruluş ve yükseliş dönemi
Osmanlı İmparatorluğu'nun kurucusu Osman Gazi'nin 1324 yılında Bursa'yı başkent yapmasının ardından Kütahya'daki Ermenilerin çoğunluğu ve Ermeni ruhani merkezleri Bursa'ya nakledildi.[4] 1461'de II. Mehmed, Bursa'da bulunan Ermeni piskopos Hovagim ve Anadolu'daki bazı Ermenileri, devletin yeni başkenti İstanbul'a getirdi.[4] Samatya'daki Sulu Manastır isimli kiliseyi Ermenilere veren II. Mehmed, yayınladığı bir fermanla İstanbul Ermeni Patrikhanesini kurdurttu ve Hovagim'i patrik olarak tayin etti.[4]
I. Selim'in 1514-1516'da Güney Kafkasya ve Doğu Anadolu'yu fethetmesiyle buradaki Ermeniler de aynı cemaat bünyesine alınarak İstanbul Patrikliğine bağlandı.
Tanzimat sonrası
- Tanzimat ile gayrimüslimlere askerlik mükellefiyeti getirilmiş, devlet memuriyetleriyle idari ve askeri okullara girmelerine izin verilmiştir.
- 1863: Buna dayanarak Ermeniler, 1863'te yürürlüğe giren 99 maddeden oluşan Nizamnâme-i Millet-i Ermeniyân ve Ermeni Millet Meclisi bir fermanla Babıâli'ye onaylatmışlardır.
I. Dünya Savaşı öncesi dönem
1914 Osmanlı nüfus sayımı sonuçlarına göre, imparatorluk sınırları içerisindeki Ermenilerin toplam nüfusu 1.229.007'ydi. Bunların çoğu 1915 Katliamları'nda öldürülmüştür.[1]
Osmanlı yönetimi altında Ermeniler
Ermenistan, on altıncı ve on yedinci yüzyıllarda büyük ölçüde Osmanlı yönetimi altındaydı. Ermeni milleti olarak adlandırılan Ermenilere, İstanbul Ermeni Patrikhanesi'nin ruhani lideri önderlik ediyordu. Büyük cemaatlerin batı illerinde, özellikle başkent İstanbul'da de yaşamasına rağmen nüfus, Türkiye Ermenistanı ya da Batı Ermenistan olarak da anılan Osmanlı İmparatorluğu'nun doğu illerinde yoğunlaşmıştı. Halk; ezici çoğunluğun bağlı olduğu Ermeni Apostolik mezhebinin yanı sıra Ermeni Katolik ve Ermeni Protestan mezheplerine de bağlıydı. Millet sistemi sayesinde, Osmanlı hükûmeti tarafından yapılan küçük kapsamlı müdahaleler sayılmazsa Ermeni toplumuna kendilerini kendi sistemleri altında yönetme hakkı verilmişti. Düzyanları (darphane yöneticileri), Balyanları (saray mimarları) ve Dadyanları (barut kontrolörleri ve sanayi fabrikası yöneticileri) kapsayan Kostantiniyye merkezli zengin sosyete Amira sınıfı dışındaki Ermeni nüfusun yaklaşık %70'i taşrada tehlikeli koşullar altında fakir bir şekilde yaşamaktaydı.[5][6] Ermeni nüfusla ilgili var olan verilerde, Ermeni Patrikhanesi'ne ait rakamlar ile Osmanlı resmî rakamları birbirini tutmamaktadır. Patrikhaneye göre 1878 yılında 400.000'i Kostantiniyye ile Balkanlarda, 600.000'i Anadolu ile Kilikya'da, 670.000'i Küçük Ermenistan ile Kayseri civarında ve 1,300.000'i Batı Ermenistan'da olmak üzere üç milyon Ermeni yaşamaktaydı.[7] Doğu illerinde Ermeniler, Türk ve Kürt komşuları tarafından zaman zaman ağır vergi uygulamalarına, haydutluğa ve adam kaçırmalara maruz kalmalarının yanı sıra İslam'a geçmeye zorlanmaktaydı ve bunlar yapılmadığı takdirde merkezî ya da yerel makamların müdahalesi olmaksızın sömürülmekteydi.[6] Müslüman ülkelerde uygulanan zimmî sistemine uygun olarak Osmanlı İmparatorluğu'nda da Hristiyan ve ayrıca Yahudilere tanınan belirli özgürlükler vardı. İmparatorluğun zimmî sistemi büyük ölçüde Ömer Paktı örnek alınarak oluşturulmuştu. Gayrimüslimlere yaşama ve ibadet özgürlüğü hakları tahsis edilmişti ancak özünde ikinci sınıf vatandaş konumundaydılar ve Türkçede kâfir ya da imansız anlamlarına gelen gâvur sözcüğüyle küçük düşürücü bir şekilde adlandırılıyorlardı. Ömer Paktı kapsamında gayrimüslimlerin yeni ibadet alanları inşa etmesi yasaklansa da bu yasağa Osmanlı İmparatorluğu'nun her bölgesinde uyulmadı. Bazı yerlere tapınak inşa edilmesinin önüne geçilse de bazı bölgelerde yeni ibadet yapılarının ortaya çıkışı görmezden gelindi. Dini azınlık mahallelerinin oluşumu ile ilgili herhangi bir yasa bulunmamasına rağmen ibadet yeri oluşturma engeli yüzünden gayrimüslim halk var olan tapınaklara yakın yerlerde toplanıp yaşamaya başladı.[8][9]
1890'ların sonlarında doğru Osmanlı İmparatorluğu'nda yaptığı gezi sonrasında İskoç etnograf William Ramsay, Ermenilerin yaşamlarıyla ilgili şunları yazdı:[]
Ermenilere ve Rumlara benzer şekilde uygulanan kontrolsüz Türk yönetiminin ne anlama geldiğini tam olarak anlamak istiyorsak daha eski bir zamana gitmemiz gerekir. Bu dini anlamda zulüm demek değildi; kelimelerle anlatılamayan bir hor görmeydi ... Onlar [Ermeniler ve Rumlar] köpek ve domuz gibi muamele görüyorlardı; temel özellikleri Hristiyan olmaktı, nefret edilmekti, eğer gölgeleri bir Türk'ü karanlıkta bıraktıysa eziyet çekmekti, bir Türk'ün ayaklarındaki çamuru sildiği paspas olmaktı. Yüzyıllar süren köleliğin, hakarete ve aşağılanmaya uğramanın kaçınılmaz sonucunu; ne malı, evi, canı, bedeni ne de ailesi direnirken uygulanan ve ölüm anlamına gelen şiddet -değişken, nedensiz şiddet- karşısında kutsal veya güvende olan bir Ermeni'nin kendisine ait hiçbir şeyinin bulunmadığı yüzyılları zihninizde canlandırın.[10]
XVII. yüzyıl için Polonyalı Simeon'un bazı gözlemleri de dikkat çekicidir. Ona göre;
“özellikle Adalardaki Rumlar Ermenilere iyi gözle bakmazlar ve onları gördüklerinde yere tükürüp köpek muamelesi yaparlar, Rumlar eskiden beri Ermeni düşmanıdırlar. Hatta zamanında patrikleri Müslümanlara müracaat ederek Rumların baskısından kendilerini kurtarmışlardır. İstanbul Rumların elinde bulunduğunda, Ermenilerin oraya yerleşmesi şöyle dursun, bezirgan/tüccar olarak bile hiçbir Ermeni şehre sokulmamıştır. Halbuki Türkler İstanbul’u alınca burada birçok Ermeni’yi iskan etmiş, onlara iki büyük kiliseyi vermiştir (Samatya’da Surp Georg ve Balat’ta Surp Hıreşdapapet). Ermenileri Rumlardan başka diğer Hıristiyanlar ve Müslümanlar severler. Hatta Türkler onlara çok iyi davranır, mesela Malatya’daki Türk ahali çok iyi ve insansever olduklarından Ermenilere çok itibar gösterir, onları İsevi, İsa kulu diye çağırır. Kayseri yöresindeki Ermeniler, Ermenice konuşamazlar, Türkçe konuşurlar. Ankara piskoposluğuna bağlı Ermeniler de aynı şekilde sadece Türkçe bilirler. Anadolu şehirlerine nispetle Suriye yöresindeki şehirlerde görev yapan idareci ve kadılar Ermenilere daha sert davranırlar”
(Andreasyan, 1964, s.83, 84, 89, 158, 163).
Diğer yasal kısıtlamalara ek olarak Hristiyanlar, Müslümanlarla eşit görülmüyordu ve onlara karşı çeşitli yasaklamalar vardı. Gayrimüslimlerin Müslümanlara karşı herhangi bir suçta tanıklığı mahkemeler tarafından kabul edilmiyordu ve bu durum, onların tanıklığının yalnızca ticari durumlarda göz önüne alınabilir olduğu anlamına geliyordu. Ayrıca gayrimüslimlerin silah taşıması ve atlara ya da develere binmesi de yasaktı. Gayrimüslim evleri de Müslümanların gözünden kaçmadı ve inançlarına ait uygulamalar birçok şekilde sınırlandırıldı. Örneğin imparatorlukta kilise çanlarının çalması kesinlikle yasaktı.[8][11]
Ayrıca bakınız
Kaynakça
- Özel
- ^ a b Göncü, Gürsel (Kasım 2012). "1915 Katliamları Öncesi Anadolu Ermenileri: Bir Varmış. Bir Yokmuş". NTV Tarih, 46. s. 41.
- ^ Göyünç, Nejat (1983). Osmanlı İdaresinde Ermeniler. s. 42.
- ^ a b c d e Halaçoğlu 2011, s. 13-14.
- ^ a b c Halaçoğlu 2011, s. 16.
- ^ Barsoumian, Hagop (1982), "The Dual Role of the Armenian Amira Class within the Ottoman Government and the Armenian Millet (1750–1850)", Braude, Benjamin; Lewis, Bernard (Ed.), Christians and Jews in the Ottoman Empire: The Functioning of a Plural Society, I, New York: Holmes & Meier
- ^ a b Barsoumian, Hagop (1997), "The Eastern Question and the Tanzimat Era", Hovannisian, Richard G (Ed.), The Armenian People From Ancient to Modern Times, II: Foreign Dominion to Statehood: The Fifteenth Century to the Twentieth Century, New York: St. Martin's, ss. 175-201, ISBN 0-312-10168-6
- ^ (Ermenice) Hambaryan, Azat S. (1981). "Հայաստանի սոցիալ-տնտեսական և քաղաքական դրությունը 1870-1900 թթ." [Armenia's social-economic and political situation, 1870-1900] in Հայ Ժողովրդի Պատմություն [Ermenilerin Tarihi], ed. Tsatur Aghayan et al. Yerevan: Armenian Academy of Sciences, cilt 6, s. 22.
- ^ a b Gábor Ágoston, Bruce Alan Masters (2009). Encyclopedia of the Ottoman Empire. Infobase Publishing. ss. 185, 186. ISBN 9781438110257. 9 Haziran 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Nisan 2016.
- ^ Balakian, Peter (2003). The Burning Tigris: The Armenian Genocide and America's Response. New York: HarperCollins. ss. 25, 445. ISBN 0-06-019840-0.
- ^ Ramsay, W.M. (1897). Impressions of Turkey during Twelve Years' Wanderings. Londra: Hodder and Stoughton. ss. 206-207.
- ^ Akçam, Taner (2006). A Shameful Act: The Armenian Genocide and the Question of Turkish Responsibility. New York: Metropolitan Books. ISBN 0-8050-7932-7.
- Genel
- Halaçoğlu, Yusuf (2011). Ermeni Tehciri (20. bas.). İstanbul: Babıali Kültür Yayıncılığı. ISBN 978-975-8486-15-1.
- Sertel, Savaş (2006). XI. ve XII. Yüzyıllarda Türk-Ermeni İlişkileri. Elâzığ: Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı. 3 Şubat 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Şubat 2013.
- İzrail, Nesim Ovadya (2015). "1915'te Öldürülen 7 Ermeni Millletvekili". Çubukçu, Aydın; Onaran, Nevzat; Zariç, C. Hakkı; Öztürk, Onur (Ed.). Utanç ve Onur 1915-2015 Ermeni Soykırımı’nın 100. Yılı (İkinci bas.). İstanbul: Evrensel Basım Yayın. ISBN 978-605-331-348-9. Erişim tarihi: 11 Mart 2021.