İçeriğe atla

Osmanlı İmparatorluğu'nda kadının toplumdaki yeri

Harem'de Türk kahvesi içen bir kadın, 18. yüzyıl

Osmanlı İmparatorluğu'nda kadının toplumdaki yeri geleneksel ve dinsel birçok nedenden dolayı kısıtlıdır. Bu tutum Tanzimat Dönemi'ne kadar devam etmiş olup Tanzimat döneminin getirdiği eşitlik anlayışı kadın ile erkek arasındaki eşitsizliklere de yansımıştır. Tanzimat döneminde kâğıt üzerinde eşitlik sağlansa bile uygulamada önceki tutum devam etmiştir. Osmanlı'da hukuk kurallarının İslami kaynaklarca belirlenmesi kadın hakları üzerinde de etkisini göstermiştir. Ayrıca Türklerin Orta Asya kökenli olmasından dolayı İslamiyet öncesi dönemlerdeki Türk kültürü, Osmanlı döneminde kadınların sahip oldukları hakların kısıtlı olmasına neden olmuştur. Teokratik ve monarşik rejimli Osmanlı İmparatorluğu'nda şeriat hükümlerinin etkili olması kadınları ev yaşamına itmiştir. Osmanlı'da miras konusunda da kadınların erkeklere oranla daha az miras payına sahip olduğu gözlenmiştir. Osmanlı Mahkemelerinde 2 kadın ancak bir erkeğe denk tutulmuş, dini eğitimde ise kız-erkek ayrımı yapılmayıp kız çocukları sıbyan mekteplerinde eğitim görmüşlerdir. Köydeki kadınlar ise erkekler gibi tarlalarda çalışarak evini yönetip, halı ve kilim dokumasına karşın asla erkekler ile eşit haklara sahip olmamışlardır.[1][2]

Dönemler

16. yüzyıl

16. yüzyılda Eyüp'teki kaymakçı dükkânları kadınların erkeklerle buluşmalarına veya tanışmalarına olanak sağlayınca din hocaları bu durumu "kıyametin yaklaştığı" ve "dinin elden gittiği" şeklinde yorumlamıştı.[3] Şikayet başvuruları üzerine 1573 yılında kadınların kaymakçı dükkânlarına girişleri yasaklandı.[4] Dükkânına kadın müşteri alan dükkân sahibi ise cezaya çarptırılacaktı.[5]

18. yüzyıl

Kadınlara karşı olumsuz yaklaşımıyla bilinen III. Osman, haremde kadınlarla karşılaşmak istemediğinde büyük kabaraları olan takunya veya ayakkabılar giyerdi. Kadınlar da onunla karşılaşmamak için kenara çekilirlerdi. Kadınların süslü şekilde sokağa çıkmalarını yasak eden III. Osman, onlara sade giyinmelerini emretmişti.[6] III. Osman ayrıca kendi gezilerine ayırdığı haftanın üç gününde İstanbul'da kadınların sokağa çıkmasını yasaklamıştı. Diğer günlerde sokağa çıkan kadınların ise örtülü ve sade biçimde giyinmeleri zorunluydu. Buna uymayan şekilde sokağa çıkan kadınlar III. Osman'ın emri üzerine denize atılarak öldürülüyorlardı.[7]

Tanzimat

Osmanlı'da kadınların sahip olduğu haklara ilk kez karşı çıkıp reformlar öneren Jön Türkler olmuştur. Jön Türkler kadın haklarını engelleyen Osmanlı gelenek ve görenekleri eleştirmiş kadınların toplumdaki öneminden bahsetmişlerdir. Tüm bu çabalar sonucunda kadının toplumdaki önemi anlaşılmış yeni reformlar yapılmıştır fakat bunlar sadece büyük şehirlerde sınırlı kalmıştır. 19. yüzyılın ikinci yarısında ebe mektepleri açılmıştır bunu orta dereceli okullar ile İstanbul'da İnas Sanâyi-i Nefîse Mektebi ve Dar-ül Malumat gibi kadınların eğitim gördükleri yerler takip etmiştir. Tüm bu gelişmeler sonunda ebelik ve öğretmenlik Osmanlı kadınlarının ilk meslekleri olmuştur. Ayrıca 1854 yılında Cariyelik ve kölelik kaldırılmış ve kadınların alınıp satılması yasaklanmıştır.

II. Meşrutiyet

II. Meşrutiyet döneminde kadın hakları biraz daha genişletilmiştir. İttihat ve Terakki Cemiyeti politikalarında kadına önceki devirlere göre daha fazla haklar tanımıştır. Bu dönemde kız çocukları için çeşitli okullar açılmıştır.1913'te ilköğretim kızlar için zorunlu hale getirilmiştir. II. Meşrutiyet döneminde kadınların çeşitli haklara sahip olması birçok kesimin eleştirilerinde hedef haline gelmiştir. Bu dönemde Kör Ali Vakası yaşanmış ve dönem padişahına Müslüman kadınların sıkı biçimde kapatılması gibi çeşitli teklifler götürülmüştür. Tüm bunlara rağmen Osmanlı kadını bu dönemde daha fazla haklara sahip olmuş, çeşitli mitinglere katılmış, kısıtlı da olsa kamussal alanda çalışmış ve daha modern kıyafetler giymeye başlamıştır. Meşrutiyet döneminde kadın haklarını savunan dernekler kurulmuş ve kadınların toplumda daha fazla haklara sahip olması için çaba gösterilmiştir.

I. Dünya Savaşı

I. Dünya Savaşı Osmanlı'da kadının toplumdaki yeri açısından çeşitli gelişmelere sebep olmuştur. Erkeklerin cephelerde savaşmasından dolayı boş kalan postane memurluğu gibi mevkilerde kadınlar çalışmaya başlamıştır. Bu dönemde kadınlar fabrikalara girerek gıda ve dokuma sanayisinde iş imkânı bulmuşlardır. Bu dönemde hukuksal alanda 1917 yılında çıkarılan aile yasasıyla şeri kanunlarda kadınlara yönelik düzenlemeler yapılmış; çok eşlilik kadının isteğine bırakılmış,evlenecek kadının 16 yaş üzerinde olması zorunlu hale getirilmiş, ayrıca da kadınlara boşanma hakkı verilerek evlilik din adamlarının elinden devlet kontrolüne geçmiştir.[8] Daha sonra bu düzenlemeyi Hürriyet ve İtilaf Fırkası kaldırmıştır.

Kaynakça

  1. ^ Sibel Dulum. "Osmanlı Devletinde Kadının Eğitimi, Statüsü ve Çalışma Hayatı" (PDF). 21 Ocak 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 3 Kasım 2016. 
  2. ^ Saadet Tekin. "Osmanlı'da Kadın ve Kadın Hapishaneleri" (PDF). 1 Haziran 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 3 Kasım 2016. 
  3. ^ Şemsettin Kutlu, Bu Şehri İstanbul Ki, Milliyet Yayınları, s. 366.
  4. ^ İlhan Tekeli, Dünden Bugüne İstanbul Ansiklopedisi, 3. cilt, Kültür Bakanlığı, s. 361
  5. ^ Reşad Ekrem Koçu, Tarihimizde Garip Vakalar, Varlık Yayınları, s. 83.
  6. ^ M. Çağatay Uluçay, Padişahların Kadınları ve Kızları, Ötüken Yayınları, s. 147.
  7. ^ Tanzimat'tan Cumhuriyet'e Türkiye Ansiklopedisi 3, İletişim Yayınları, s. 858-859.
  8. ^ Erik Jan Zürcher, Modernleşen Türkiye'nin Tarihi, syf.151-152

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Fatma Aliye Topuz</span> Türk yazar, çevirmen ve feminist (1862–1936)

Fatma Aliye Topuz veya Fatma Aliye Hanım, Osmanlı Türkü yazar, çevirmen ve aktivist. Tanzimat'tan İkinci Meşrutiyet'e uzanan süreçte roman, felsefe, İslam, kadın hakları ve tarih üzerine eserler vermiştir. Zafer Hanım'ın 1877 yılında yayımladığı Aşk-ı Vatan adlı bir roman mevcut olsa da, yazarın tek romanı olduğu için Zafer Hanım değil, beş roman yayımlayan Fatma Aliye Hanım ilk kadın romancı unvanını aldı. 2009 yılında 50 Türk lirası'nın arkasında portresine yer verildi.

Tanzimât, Osmanlı İmparatorluğu'nda 1839 yılında Tanzimât Fermânı olarak bilinen Gülhane Hatt-ı Şerifi'nin okunmasıyla başlayan modernleşme ve yenileşme döneminin adıdır. Sözcük anlamı "düzenlemeler, reformlar" demektir. Batı dillerinde genellikle Osmanlı Reformu deyimi kullanılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Mehmed Esad Safvet Paşa</span> 198. Osmanlı sadrazamı

Mehmed Esat Safvet Paşa, Osmanlı hükûmetinde çeşitli nazırlıklarda ve II. Abdülhamit döneminde 4 Haziran 1878 - 4 Aralık 1878 arasında altı ay sadrazamlık görevinde bulunmuş bir Osmanlı devlet adamıdır. Tanzimat döneminin en mühim simalarındandır. Hürriyet gazetesinin kurucusu Sedat Simavi'nin dedesidir.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlıcılık</span> Tanzimat döneminin sonlarına doğru ortaya çıkan düşünce akımı

Osmanlıcılık veya Osmanlı milliyetçiliği, 19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu içindeki bütün ulusları ve unsurları Osmanlılık ruhu içinde birleştirmeyi amaçlamış bir ideolojiydi. Tanzimat, Osmanlı İmparatorluğu'nda 1839 yılında Gülhane Hatt-ı Şerifi'nin okunmasıyla başlayan modernleşme ve yenileşme döneminin adıdır. Sözcük anlamı "düzenlemeler, reformlar" demektir. Diğer dillerde genellikle "Osmanlı Reformu" deyimi kullanılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Jön Türkler</span> Osmanlı İmparatorluğunda siyasal reform hareketi

Jön Türkler veya Genç Türkler, Osmanlı İmparatorluğu'nun son döneminde ortaya çıkan meşrutiyetçi ve II. Abdülhamid Dönemi'nde muhalif olan "genç ve aydın" kuşağa verilen isimdir.

<span class="mw-page-title-main">Selma Rıza</span> Türk gazeteci

Selma Rıza, ilk Türk kadın gazeteci, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin tek kadın üyesi, Hilal-i Ahmer Cemiyeti genel sekreteri ve yazar.

<span class="mw-page-title-main">Türkiye'de laiklik</span> Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılması

Türkiye'de laiklik, Osmanlı İmparatorluğu zamanında yargı ve devlet yönetiminde kısmen kendini göstermeye başlamış, Cumhuriyet devrimi ile anayasanın temel unsurlarından biri haline gelmiş, din ve siyasetin birbirine karışmaması ilkesidir. Laiklik terimi Fransızcadaki karşılığı Laïcité kelimesinden Türkçeye uyarlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Osman Selahaddin Dede Efendi</span>

Osman Selâhaddin Dede Mevlevî şeyhi, mutasavvıf.

<span class="mw-page-title-main">Kadın hakları</span>

Kadın hakları, kadınların erkeklerle eşit şekilde sahip olduğu sosyoekonomik, siyasi ve yasal hakların tamamına verilen isim.

<span class="mw-page-title-main">Nakiye Elgün</span> Türk siyasetçi ve eğitimci

Nakiye Elgün, Türk siyasetçi ve eğitimcidir.

<span class="mw-page-title-main">Avlonyalı Ferid Paşa</span> 207. Osmanlı sadrazamı

Avlonyalı Mehmed Ferid Paşa, Arnavut asıllı Osmanlı devlet adamı.

İnâs Darülfünunu, Osmanlı Devleti’nde kadınların yükseköğrenim görebilmesi için 1914-1915 ders yılında İstanbul’da kurulmuş 3 yıllık bir yükseköğrenim kurumudur.

Türkiye'de nüfusun %95'e yakını İslam dinine mensuptur. Ülkedeki Müslümanların çoğunluğu Sünniliğin Hanefi mezhebine bağlıdır. Günümüzde modern Türkiye'yi oluşturan bölgede İslam'ın yerleşik varlığı, Selçukluların Doğu Anadolu'ya doğru genişlemeye başladığı 11. yüzyılın son yarısına kadar uzanmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı İmparatorluğu'nda eğitim</span> Osmanlı Devletinde eğitim sistemi

Osmanlı İmparatorluğu'nda eğitim. İslam eğitim sisteminin temel kurumu olan medrese, Osmanlılar dönemininde de eğitimin temeli olmuş, Osmanlı İmparatorluğu'na uygun biçimsel gelişmeler göstermiştir. Medrese sıbyan mektebinden sonra orta, lise, yüksek okul ve üniversite eğitimi veren, İslami kimliği nedeniyle yalnızca Müslümanların devam ettiği bir eğitim kurumu özelliğindedir. İmparatorluk sınırlarındaki Müslümanların eğitimi ulema adı verilen dindar topluluk tarafından İslam dininin hükümlerine göre denetlenmekteydi. II. Mahmut dönemine kadar İslami örgütlenme yürütülmüştür. Bu dönemde batı biçimi kurumlar oluşturulmadan önce, memur yetiştirmek amacıyla Acemi Oğlanlar Ocağı ve Enderûn Mektebi; sivil halkın eğitimi amacıyla Sıbyan Mektepleri ve Medreseler kurulmuş idi. İlk medrese 1331'de kurulan İznik Orhaniyesi'dir.

Osmanlı İmparatorluğu'nda yasaklar, Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki yasakları ele almaktadır.

Türkiye'de feminizm kavramının literatüre girişi, Türk milliyetçiliğinin ve Türkçülüğün düşünce babalarından Ziya Gökalp'in "Türkçülüğün Esasları" adlı kitabının "Türk Feminizmi" adlı bölümünde "feminizm" kavramına övücü bir dille değinmesiyle oldu. Jön Türkler ve İttihat & Terakki Cemiyeti içerisinde oldukça yetkili olan; Ziya Gökalp, Ahmet Rıza, İbrahim Hilmi ve Enver Beylerin başını çektiği Türk milliyetçisi kanat kadınların özgürleşmesinin milletin bir bütün olarak özgürleşmesindeki önemine dikkat çekerek kadınların eğitimine yönelik oldukça yoğun çabalar harcadılar. Bu çabalar sonucunda kadınlar için İnas Sanâyi-i Nefîse Mektebi ve İnâs Darülfünunu gibi üniversite düzeyinde eğitim veren kurumlar yanında İstanbul'da ve Anadolu'da kız liseleri açılmasını sağladılar. Ayrıca yine bu milliyetçi kanat Türkiye tarihindeki ilk feminist kadın derneği olan Teali-i Nisvan Cemiyeti ile dönemi için oldukça sert taleplerde bulunan Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti'nin ve kadınların iş gücüne katılımı için mücadele yürüten Osmanlı Kadınları Çalıştırma Cemiyeti'nin kuruluşuna önayak oldular. Ek olarak günlük yaşamda kadınları rahatlatmak için kadınlara uygulanan tek başına faytona binememek ve giyim-kuşam kısıtlamaları gibi bazı yasakları da kaldırdılar.

<i>Kadınlar Dünyası</i> Türkçe yayımlanan feminist kadın dergisi

Kadınlar Dünyası, Balkan Savaşları sonrasında 4 Nisan 1913 tarihinde yayın hayatına başlayan ve 1921'e kadar yayında kalan kadın dergisi.

Osmanlı İmparatorluğu'nda feminizm genel olarak II. Meşrutiyet sonrasındaki göreceli özgürlük ortamında ivme kazandı. Daha öncesinde ise dinsel ve geleneksel nedenlerden dolayı kısıtlı olan kadın yaşamı Tanzimat ile değişime uğramıştı. Tanzimat döneminde yetişen eğitimli kadınlar sonraki kuşaklarda Osmanlı'da hak arayışlarına girdi. II. Meşrutiyet döneminde ise örgütlü hareket edilmeye başlandı ve çeşitli kadın cemiyetleri kurulup kadın dergileri çıkarıldı. 19. Yüzyılda Avrupa feminizmi oy hakkını savunup bu konuda mücadele verirken Osmanlı kadını daha fazla özgürlük, iş olanağı, eğitim ve sosyal yaşam mücadelesi veriyordu. Özellikle Kadınlar Dünyası adlı dergi ile Osmanlı Müdafaa-i Hukuk-ı Nisvan Cemiyeti feminizm bağlamında Osmanlı'da uç noktalardaydı. Ülkeye geç gelen milliyetçilik anlayışı doğrultusunda da bazı kadınlar eski Türklerde var olan kadın-erkek eşitliğini verdikleri mücadelede dile getiriyordu.

<i>Demet</i> (dergi)

Demet, II. Meşrutiyet sonrasında çıkan haftalık kadın dergisi. Toplamda 7 sayı çıkan dergide çocuk eğitimi, moda dünyası, Osmanlı kadınının bilinçlendirilmesine yönelik içerikler yayımlanıyordu. İlk sayılarında yazarların çoğu İttihatçı Jön Türklerdi. Derginin sahibi ve imtiyazlı kişisi Celâl Sahir (Erozan) idi. Şefika Kurnaz'a göre ağırlıkla şiir ve hikâyelere yer veren bir edebiyat dergisi mahiyetindeydi. Kadınlığa dair fikir yazıları ise oldukça azdı. Meşruti yönetimi destekleyen dergideki 44 imzadan sadece 11'i kadın yazarlara aitti. Bu yazarlar arasında "Halide Salih" imzasıyla Halide Edib Adıvar, Selim Sırrı Tarcan, Mithat Cemal Kuntay, Cenap Şahabettin, "Enis Avni" imzasıyla Aka Gündüz ve Tahsin Nahit gibi isimler yer almaktaydı.

Nimet Cemil, Osmanlı Devleti'nin ilk feminist dergisi olan Kadınlar Dünyası dergisinin yazarlarındandır.