İçeriğe atla

Osmanlı İmparatorluğu'nda İslam

Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk başkenti Bursa'da bulunan Ulu Camii
Yukarıda görülen Bursa Ulu Camii'nin mihrabı
Yukarıdaki görselde Ulu Camii'nin şadırvanı, alttaki görseldeyse kubbesi görülmekte.
Osmanlı Padişahı I. Bayezid tarafından 1396-1400 yılları arasında inşa ettiirilen Ulu Camii, Bursa şehir merkezinde bulunmaktadır ve şehirdeki en büyük camidir.

Sünni İslam, Osmanlı İmparatorluğu'nun resmî diniydi. Memlûk Devleti'nin 1517'de uğradığı yenilginin ardından Sultan I. Selim, İslam'ın en yüksek mevkisi olan Hilafet makamını üstlenerek Osmanlı Halifeliği'ni kurdu. Halifeye ek olarak Sunni ulema da devlet üzerinde büyük yetkiye sahipti ve bu yetki, başlıca ekonominin düzenlenmesiyle ilgiliydi. Yine de padişah, kendi başına kanun koyacak yetkiye sahipti. Padişaha dinî meselelerde destek veren ve söz sahibi olan en yüksek mevki Şeyhülislam'dı. Başta Hristiyanlar olmak üzere çeşitli azınlıklar, İslam gelenekleri gereğince kendilerini askerî hizmetten muaf tutacak olan cizye vergisini ödemekteydi.[]

Sünni İslam

Mezhep ve Öğreti

Osmanlı İmparatorluğu'nun kuruluşundan beri hâkim mezhep, Hanefilik'ti.[1][2][3] Ancak medreselerde Eş'ari öğretileri daha yaygındı.[1] Hem Mâtürîdî hem de Eş'ari okullar, İslam ilkelerinin fetvalarda doğru uygulanmasını sağlamak amacıyla Kur'an ve hadislerin anlaşılması için Kelâm ilminden istifade ediyordu. Bu öğreti, İslamî metinlerin kelimesi kelimesine anlaşılması gerektiğini savunan Âsârî öğretisine taban tabana zıttır.[4]

Batıl inançlar

Müslüman Osmanlı tebaası, kendilerini kötülüklerden korumak için gerdanlık benzeri takılar takardı. Bu kötülüklerin en büyüğü, takıların da üzerinde bulunan nazar boncuğu idi. Nazarın sebep olduğu kesin bir kötülük olmasa da, genel olarak kıskançlıkla bağdaştırılırdı.[]

Alevilik

Hurûfi-Bektaşî Derviş Gül Baba'nın Budapeşte'de bulunan türbesi

Birtakım aykırı inançları ve uygulamaları sebebiyle Aleviler, tarihte ve yakın zamanda bazı baskılara maruz kalmışlardır. 1514 yılında I. Selim döneminde bazı Alevilerin Osmanlı'ya karşı Safevîler'in yanında savaşması,[] 40.000 Alevinin öldürülmesiyle sonuçlandı.[5] Anadolu'daki Kızılbaşlar, 1555 tarihli Amasya Antlaşması'nın ardından Osmanlı-Safevî sınırının Osmanlı tarafında kaldılar ve Osmanlı mahkemeleri tarafından şüpheyle izlendiler. Aleviler, I. Selim'i takip eden I. Süleyman döneminde de zulümlere ve hatta cinayetlere maruz kaldılar.

Dipnotlar

  • Lewis, Raphaela (1971). Everyday Life in Ottoman Turkey. Dorset Press. s. 208. 

Kaynakça

  1. ^ a b Gunduz, Sinai Change And Essence: Dialectical Relations Between Change And Continuity in the Turkish Intellectual Traditions 24 Ağustos 2021 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Cultural Heritage and Contemporary Change. Series IIA, Islam, V. 18, p.104-105
  2. ^ Middle East Institute: "Salafism Infiltrates Turkish Religious Discourse" By Andrew Hammond - Middle East Policy Fellow - European Council on Foreign Relations 7 Ağustos 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. July 22, 2015,
  3. ^ The National Interest: "Turkey's 200-Year War against 'ISIS'" by Selim Koru 6 Şubat 2018 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. July 24, 2015,
  4. ^ Halverson, Jeffry R. (2010). Theology and Creed in Sunni Islam: The Muslim Brotherhood, Ash'arism, and Political Sunnism. Palgrave Macmillan. s. 36. 21 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Ağustos 2021. The Atharis can thus be described as a school or movement led by a contingent of scholars (ulama), typically Hanbalite or even Shafi'ite, that retained influence, or at the very least a shared sentiment and conception of piety, well beyond the limited range of Hanbalite communities. This body of scholars continued to reject theology in favor of strict textualism well after Ash'arism had infiltrated the Sunni schools of law. It is for these reasons that we must delineate the existence of a distinctly traditionalist, anti-theological movement, which defies strict identification with any particular madhhab, and therefore cannot be described as Hanbalite. 
  5. ^ Jack David Eller,(1999), From culture to ethnicity to conflict, p.148

İlgili Araştırma Makaleleri

Alevilik, Ali ve On İki İmam'ın öğretilerini öğretmiş olduğu varsayılan Hacı Bektaş-ı Veli'nin mistik Alevi İslami öğretilerini takip eden yerel bir İslami gelenektir. Alevi öğretileri dede adı verilen din adamları tarafından aktarılır. İslam'ın altı iman esası kabul edilir, ancak yorumlamada diğer mezheplerle farklılıklar bulundurur. Alevi öğretileri, yerel bir Türk dünya görüşüyle harmanlandı ve İslam'ın heterodoks bir yorumuna yol açtı. Geçmişin aksine günümüz Alevilerinin bir kısmı kendini Müslüman olarak tanımlandırmamaktadır. Hak-Muhammed-Ali teslis inancına bağlıdırlar.

<span class="mw-page-title-main">I. Selim</span> 9. Osmanlı padişahı (1512–1520)

I. Selim veya bilinen adıyla Yavuz Sultan Selim, Osmanlı İmparatorluğu'nun 9. padişahı ve 88. İslam hâlifesidir. "Hâdimü'l-Haremeyni'ş-Şerîfeyn" unvanına ve divan edebiyatındaki "Selîmî" mahlasına sahiptir. Babası sekizinci Osmanlı padişahı II. Bayezid, annesi II. Gülbahar Sultan'dır. 1512-1520 yılları arasında süren yalnızca 8 yıllık saltanatında imparatorluğu muazzam bir hızla genişletti ve özellikle 1516 ile 1517 yılları arasında düzenlediği sefer ile tüm Doğu Akdeniz ile Mısır dahil önemli Orta Doğu bölgelerini ele geçirdi. Padişahlığı döneminde Anadolu'da birlik sağlandı ve Mısır'da hüküm süren Memlûk Devleti'ne son verildi. Devrin en önemli iki ticaret yolu olan İpek ve Baharat Yolu'nu da ele geçiren Osmanlılar, bu sayede doğu ticaret yollarını da tamamen kontrolleri altına aldılar.

<span class="mw-page-title-main">I. Ahmed</span> 14. Osmanlı padişahı (1603–1617)

I. Ahmed, 14. Osmanlı padişahı ve 93. İslâm halifesidir. Sultan III. Mehmed ve Handan Sultan'ın oğludur. Sancağa gitmeyip tahta çıkan ilk Osmanlı padişahıdır. Saltanatı boyunca sefere gitmemiştir. Saltanatında Celali isyanları bastırılmıştır. Tarihi yarımadada bulunan ve Mavi Camii olarak da bilinen Sultanahmet Camii, 1609-1617 yılları arasında saltanatı döneminde yaptırılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">III. Murad</span> 12. Osmanlı padişahı (1574–1595)

III. Murad, divan edebiyatındaki mahlasıyla Muradi, 12. Osmanlı padişahı ve 91. İslam halifesi. Saltanatı sırasında Osmanlı İmparatorluğu en geniş sınırlara ulaşmasına rağmen, devletteki yozlaşma yine saltanatı sırasında başlamıştır. Saltanatı boyunca sefere gitmemiştir.

<span class="mw-page-title-main">Safevîler</span> 1501–1736 arasında İranda varlığını sürdürmüş devlet

Safevî İmparatorluğu, Safevîler veya Safevî Devleti, 1501 ve 1736 yılları arasında varlığını sürdürmüş, sıkça modern İran tarihinin başlangıcı olarak kabul edilen, İran tarihindeki en önemli hanedanlıklardan biri olan Türk kökenli Safevi Hanedanı tarafından yönetilmiş devlet. Bugünkü İran, Azerbaycan, Ermenistan, Irak, Afganistan, Türkmenistan ve Türkiye'nin doğu kesiminde varlığını sürdürmüş, Şiî Onikiciliği resmî mezhep olarak kabul etmiş ve İran'ın varisi olduğu Safevî Hanedanı'nın devletidir.

Ehl-i Hak, Yâresânizm veya Kaka'ilik, 14. yüzyılın sonlarında İran'ın batısında Sultan Sahak tarafından kurulan senkretik bir dini öğretidir. Toplam Ehl-i Hak nüfusunun 2 milyon ila 3 milyon arası olduğu tahmin edilmektedir. Esas olarak batı İran ve doğu Irak'ta bulunurlar ve çoğunlukla etnik Goran Kürtleridirler, ancak daha küçük gruplar halinde Türk, Fars, Lur, Azeri ve Arap inananları da bulunur. Irak'taki bazı Yarsanilere Kaka'i denir. Yarsaniler, bazen aşağılayıcı bir şekilde "Aliilahiler" veya "Aliyyullahiler" olarak da adlandırılabilirler. Birçok Yarsaninin, İran'daki İslami yönetimin baskısı nedeniyle dinlerini sakladığı tahmin edilir ve bu yüzden nüfuslarının kesin istatistikleri bulunmamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Çaldıran Muharebesi</span> I. Selim ve I. İsmail arasındaki askeri muharebe

Çaldıran Muharebesi, Osmanlı padişahı I. Selim ile Safevi hükümdarı Şah İsmail arasında 23 Ağustos 1514'te, günümüzde İran sınırları içinde yer alan Maku şehri yakınlarındaki Çaldıran Ovası'nda yapılan meydan muharebesidir. Muharebe, Osmanlı imparatorluğu'nun kesin zaferiyle sonuçlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Hilâfet</span> Muhammedin ölümünden sonra oluşturulan devlet başkanlığı makamı

Hilâfet veya halifelik, Arap coğrafyasında dünyanın diğer coğrafyalarındaki krallık, hanlık, çarlık, imparatorluk ve şahlık gibi makamlara eşdeğer olarak kurulmuş bir devlet başkanlığı makamıdır. 632'de ölen İslam peygamberi Muhammed'in kurduğu İslam Devleti'nin liderliğini sürdüren hükümdarlar; "kral", "çar" veya "imparator" gibi bir unvan olan halife unvanını kullanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">I. İsmail</span> Safevî Devletinin kurucusu ve ilk hükümdarı

I. İsmail, bilinen adıyla Şah İsmail veya tam unvanıyla Ebu'l-Muzaffer Bahadır el-Hüseynî, Safevî Tarikatı'nın lideri, Safevî Devleti'nin kurucusu ve ilk hükümdarıdır. Alevilik ve Bektaşilikte Yedi Ulu Ozan'dan birisi olarak kabul edilir.

Kızılbaş, eski dinî inanış ve kültürleri ile İslamiyeti kendilerine has bir şekilde birleştirip Şiilik'ten etkilenen Safevi Tarikatı müridleri için kullanılan terim.

İmâmet ya da İmâmîlik İslam'ın bir kolu olan Şiiliğin temel ilkelerinden birisidir. Sünnilik imâmeti imanın esaslarından biri olarak saymaz.

<span class="mw-page-title-main">İmamet (İsnâaşeriyye öğretisi)</span>

Onikicilik / On ikiciler İlâhiyatı ya da On İki İmamcılık; Şiîliğin "İsnâaşeriyye" meşrebi içerisinde mevcûd olan On İki İmamcı tüm tarikat ve mezheplerin ortak itikadını tanımlamak maksadıyla kullanılan bir fıkıh deyimi olup, Ca'feriyye, Alevîlik, Bektaşîlik ile Arap Aleviliği'ni de kapsamı altına almaktadır. Şiîliğin "İsnâaşerîyye" ya da "On ikiciler" şubesine göre "On İki İmam", Muhammed bin Abdullah'ın ruhani ve siyâsi takipçileri olarak kabul edilmektedirler. Onikiciler'in İlâhiyâtı'na göre, Muhammed ile tâkipçilerinden oluşan toplam "On Dört Masum" insan (Muhammed, Fâtıma ve On İki İmâm) sadece toplumu adaletle yönetmekle kalmayıp, ayni zamanda şeriatın tefsiri ve Kur'an-ı Kerîm'in bâtınî te'vilini yapmakla selâhiyetlendirilmişlerdir. Toplum için birer rehber ve model olma husûsiyeti taşıyan peygamber ve imâmlar hatadan ve günahtan arındırılmış şahsiyetler olup, Allah tarafından ilâhî bir hüküm yani nass neticesinde seçilerek tâyin edilmişlerdir. On ikiciler'in itikadına göre, müslümanları ilgilendiren itikadî ve fıkhî konuların hepsi üzerinde tam bir mutlak otorite sahibi olan ve Cenâb-ı Hak tarafından ilâhî olarak atanmış olan bir "Mehdî" her çağda mevcûttur. Bu sıra içerisinde Ali birinci sırada yer almakta ve arkasından on bir tane imâm daha gelmektedir. (Bu kural Ehl-i Sünnet tarikat için de geçerli olup, orada yalnızca imâma, "Hazreti Üstâd", "Efendi", ya da "Pîr" gibi ünvânlar verilmekte olup, fıkhî ve diğer hususlarda bu hazreti üstâd efendiler tam bir mutlak otoriteye sahip bulunmaktadırlar.) Bunlar Muhammed bin Abdullah'ın neslinden olup, onun kızı olan Fâtıma'nın erkek çocuklarının soyundan gelmektedirler. Her bir "İmâm-ı Zamân" evvelkinin erkek çocuğu olmak zorundadır ve silsile bu şekilde devam etmektedir. Burada istisnâi kural sadece Hasan el-Mûctebâ'nın erkek kardeşi olan Hüseyin için geçerlidir. On İkinci ve son imâm olan Mehdî'nin ise hâlâ sağ olduğuna ve gayba halinde gizlendiğine inanılmaktadır.

İmamîye Şiası, Şiîlik meşrebi içerisinde mevcut olan tüm tarikât ve mezheplerin ortak i'tikatlarını tanımlamak maksadıyla kullanılan bir fıkıh deyimi olup, Aşırı Ghulât (Radikal dinci fırkalar), Keysanîlik (Dörtçüler), Zeydîlik (Beşçiler), İsmailîlik (Yedicilik/Yedi İmamcılık) (Mustâlîlik ve Nizarîlik) ve İsnâaşerîyye (Onikicilik/On İki İmamcılık) (Câferiyye Şiîliği ve Anadolu Alevîliği) ile Arap Aleviliği'ni de kapsamı altına alan bir şekilde tanımlanmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">İsmet (İslam)</span>

İsmet sıfatı İslam inancına göre Muhammed'in ve diğer peygamberlerin ilahi koruma sayesinde günahtan ve yanlıştan uzak olduğunu ifade eder. Bu sıfat, Şiîlerin inancına göre On İki İmam ve Muhammed'in kızı Fatıma Zehra için de geçerlidir. Zeydîler, "İsmet" sıfatını imamlara atfetmeyerek bu noktada diğerlerinden ayrılır.

<span class="mw-page-title-main">Musul (eyalet)</span>

Musul Eyaleti veya Musul Beylerbeyliği, 1517'de kurulan Osmanlı eyaleti. 19. yüzyılda 7.832 milkare (20.280 km2) alan kapladığı bilinmektedir. 1517'de I. Selim tarafından böylece alınmasına karşın 1520'lerde yeniden Safevîlerin eline geçen Musul, 1534'te yeniden fethedilmiştir. 1864 yılında yeni vilayet sistemine geçilmesiyle Musul eyaleti ortadan kaldırılmasına rağmen 1867'den 1918'e de değin Osmanlı sınırları altında kaldı.

Osmanlı İmparatorluğu'nda Alevilere yapılan haksızlıklar, Osmanlı Sultanı I. Selim'in hükümranlığıyla (1512–1520) ve 1514'te Safevîlere karşı savaşıyla bağlantısı olan bir durumdur. Ancak 14. yüzyıldan beri Osmanlı İmparatorluğu ve Alevi vb. toplumları arasında önceden bulunan problemleri işaret eden örnekler vardır.

Cüneyd-i Bağdâdî, 9. yüzyılda yaşamış İslamî-Batınî alimi ve Alevi mutasavvıf ve filozof.

<span class="mw-page-title-main">Ehl-i Hadis</span>

Ehl-i Hadis, İslam ın 2./3. yüzyıllarında Kuran'ı ve sahih hadisi hukuk ve inanç gibi meselelerde tek otorite olarak gören hadis alimlerinin bir hareketi olarak ortaya çıkan Sünni İslam'ın İslami bir okuluydu. Taraftarları aynı zamanda rivayetçi veya bazen de gelenekçiler olarak anılmıştır. Gelenekçiler, dördüncü İslami yüzyılda mezheplerin ortaya çıkmasından önce Sünni ortodoksluğun en yetkili ve baskın bloğunu oluşturuyordu. Ehl-i Hadis, hukuki muhakemelerini bilgilendirilmiş görüş رَأْي (re'y) veya yaşayan yerel uygulama عُرْف (ʽörf) üzerine temellendiren ve genellikle aşağılayıcı bir şekilde Ehl er-Re'y olarak anılan çağdaş fıkıhçıların çoğuna karşı çıktı. Gelenekçiler taklid suçlandılar veya kutsal metinler olmadan re'y) uygulamasını kınadılar. Buna karşılık ittiba'yı savundular. Buna karşılık Ehl-i Hadis, Kutsal Yazılara bağlı kalarak içtihadı savundu.

Âsârî (Eserî) Kur'ân-ı Kerîm'in en doğru tefsiri için daha evvelden yazılmış olan eserlerin metinlerine kesinlikle tam bağlılığı esas alan ve kelâm ilmini reddeden Evzâ'i, Leysî, Sevrî ve Taberî gibi erken fıkıh mezheplerini kuran geleneksel İslâm âlimleri tarafından oluşturulmuş i'tikadî bir mezhep, ekôl veya bir cereyandır.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı-Safevî ilişkileri</span>

Osmanlı-Safevi ilişkilerinin tarihi, 16. yüzyılın başlarında İran'da Safevi hanedanlığının kurulmasıyla başladı. İlk Osmanlı-Safevi çatışması 1514'teki Çaldıran Muharebesi ile doruğa ulaştı ve bunu yüzyıllık bir sınır çatışması izledi. 1639'da Safevi İran'ı ve Osmanlı İmparatorluğu, Irak'ın Osmanlı hakimiyetini tanıyan Kasr-ı Şirin Anlaşmasını imzaladı ve Kafkasya'yı iki imparatorluk arasında kesin olarak ikiye böldü. Kasr-ı Şirin Anlaşması büyük ölçüde yaklaşık bir asır önceki Amasya anlaşmasının pekiştirilmesiydi.