Alevilik, Ali ve On İki İmam'ın öğretilerini öğretmiş olduğu varsayılan Hacı Bektaş-ı Veli'nin mistik Alevi İslami öğretilerini takip eden yerel bir İslami gelenektir. Alevi öğretileri dede adı verilen din adamları tarafından aktarılır. İslam'ın altı iman esası kabul edilir, ancak yorumlamada diğer mezheplerle farklılıklar bulundurur. Alevi öğretileri, yerel bir Türk dünya görüşüyle harmanlandı ve İslam'ın heterodoks bir yorumuna yol açtı. Geçmişin aksine günümüz Alevilerinin bir kısmı kendini Müslüman olarak tanımlandırmamaktadır. Hak-Muhammed-Ali teslis inancına bağlıdırlar.

I. Selim veya bilinen adıyla Yavuz Sultan Selim, Osmanlı İmparatorluğu'nun 9. padişahı ve 88. İslam hâlifesidir. "Hâdimü'l-Haremeyni'ş-Şerîfeyn" unvanına ve divan edebiyatındaki "Selîmî" mahlasına sahiptir. Babası sekizinci Osmanlı padişahı II. Bayezid, annesi II. Gülbahar Sultan'dır. 1512-1520 yılları arasında süren yalnızca 8 yıllık saltanatında imparatorluğu muazzam bir hızla genişletti ve özellikle 1516 ile 1517 yılları arasında düzenlediği sefer ile tüm Doğu Akdeniz ile Mısır dahil önemli Orta Doğu bölgelerini ele geçirdi. Padişahlığı döneminde Anadolu'da birlik sağlandı ve Mısır'da hüküm süren Memlûk Devleti'ne son verildi. Devrin en önemli iki ticaret yolu olan İpek ve Baharat Yolu'nu da ele geçiren Osmanlılar, bu sayede doğu ticaret yollarını da tamamen kontrolleri altına aldılar.

I. Ahmed, 14. Osmanlı padişahı ve 93. İslâm halifesidir. Sultan III. Mehmed ve Handan Sultan'ın oğludur. Sancağa gitmeyip tahta çıkan ilk Osmanlı padişahıdır. Saltanatı boyunca sefere gitmemiştir. Saltanatında Celali isyanları bastırılmıştır. Tarihi yarımadada bulunan ve Mavi Camii olarak da bilinen Sultanahmet Camii, 1609-1617 yılları arasında saltanatı döneminde yaptırılmıştır.

III. Murad, divan edebiyatındaki mahlasıyla Muradi, 12. Osmanlı padişahı ve 91. İslam halifesi. Saltanatı sırasında Osmanlı İmparatorluğu en geniş sınırlara ulaşmasına rağmen, devletteki yozlaşma yine saltanatı sırasında başlamıştır. Saltanatı boyunca sefere gitmemiştir.

Safevî İmparatorluğu, Safevîler veya Safevî Devleti, 1501 ve 1736 yılları arasında varlığını sürdürmüş, sıkça modern İran tarihinin başlangıcı olarak kabul edilen, İran tarihindeki en önemli hanedanlıklardan biri olan Türk kökenli Safevi Hanedanı tarafından yönetilmiş devlet. Bugünkü İran, Azerbaycan, Ermenistan, Irak, Afganistan, Türkmenistan ve Türkiye'nin doğu kesiminde varlığını sürdürmüş, Şiî Onikiciliği resmî mezhep olarak kabul etmiş ve İran'ın varisi olduğu Safevî Hanedanı'nın devletidir.
Ehl-i Hak, Yâresânizm veya Kaka'ilik, 14. yüzyılın sonlarında İran'ın batısında Sultan Sahak tarafından kurulan senkretik bir dini öğretidir. Toplam Ehl-i Hak nüfusunun 2 milyon ila 3 milyon arası olduğu tahmin edilmektedir. Esas olarak batı İran ve doğu Irak'ta bulunurlar ve çoğunlukla etnik Goran Kürtleridirler, ancak daha küçük gruplar halinde Türk, Fars, Lur, Azeri ve Arap inananları da bulunur. Irak'taki bazı Yarsanilere Kaka'i denir. Yarsaniler, bazen aşağılayıcı bir şekilde "Aliilahiler" veya "Aliyyullahiler" olarak da adlandırılabilirler. Birçok Yarsaninin, İran'daki İslami yönetimin baskısı nedeniyle dinlerini sakladığı tahmin edilir ve bu yüzden nüfuslarının kesin istatistikleri bulunmamaktadır.

Çaldıran Muharebesi, Osmanlı padişahı I. Selim ile Safevi hükümdarı Şah İsmail arasında 23 Ağustos 1514'te, günümüzde İran sınırları içinde yer alan Maku şehri yakınlarındaki Çaldıran Ovası'nda yapılan meydan muharebesidir. Muharebe, Osmanlı imparatorluğu'nun kesin zaferiyle sonuçlanmıştır.

Hilâfet veya halifelik, Arap coğrafyasında dünyanın diğer coğrafyalarındaki krallık, hanlık, çarlık, imparatorluk ve şahlık gibi makamlara eşdeğer olarak kurulmuş bir devlet başkanlığı makamıdır. 632'de ölen İslam peygamberi Muhammed'in kurduğu İslam Devleti'nin liderliğini sürdüren hükümdarlar; "kral", "çar" veya "imparator" gibi bir unvan olan halife unvanını kullanmıştır.

I. İsmail, bilinen adıyla Şah İsmail veya tam unvanıyla Ebu'l-Muzaffer Bahadır el-Hüseynî, Safevî Tarikatı'nın lideri, Safevî Devleti'nin kurucusu ve ilk hükümdarıdır. Alevilik ve Bektaşilikte Yedi Ulu Ozan'dan birisi olarak kabul edilir.
Kızılbaş, eski dinî inanış ve kültürleri ile İslamiyeti kendilerine has bir şekilde birleştirip Şiilik'ten etkilenen Safevi Tarikatı müridleri için kullanılan terim.
İmâmet ya da İmâmîlik İslam'ın bir kolu olan Şiiliğin temel ilkelerinden birisidir. Sünnilik imâmeti imanın esaslarından biri olarak saymaz.

Onikicilik / On ikiciler İlâhiyatı ya da On İki İmamcılık; Şiîliğin "İsnâaşeriyye" meşrebi içerisinde mevcûd olan On İki İmamcı tüm tarikat ve mezheplerin ortak itikadını tanımlamak maksadıyla kullanılan bir fıkıh deyimi olup, Ca'feriyye, Alevîlik, Bektaşîlik ile Arap Aleviliği'ni de kapsamı altına almaktadır. Şiîliğin "İsnâaşerîyye" ya da "On ikiciler" şubesine göre "On İki İmam", Muhammed bin Abdullah'ın ruhani ve siyâsi takipçileri olarak kabul edilmektedirler. Onikiciler'in İlâhiyâtı'na göre, Muhammed ile tâkipçilerinden oluşan toplam "On Dört Masum" insan (Muhammed, Fâtıma ve On İki İmâm) sadece toplumu adaletle yönetmekle kalmayıp, ayni zamanda şeriatın tefsiri ve Kur'an-ı Kerîm'in bâtınî te'vilini yapmakla selâhiyetlendirilmişlerdir. Toplum için birer rehber ve model olma husûsiyeti taşıyan peygamber ve imâmlar hatadan ve günahtan arındırılmış şahsiyetler olup, Allah tarafından ilâhî bir hüküm yani nass neticesinde seçilerek tâyin edilmişlerdir. On ikiciler'in itikadına göre, müslümanları ilgilendiren itikadî ve fıkhî konuların hepsi üzerinde tam bir mutlak otorite sahibi olan ve Cenâb-ı Hak tarafından ilâhî olarak atanmış olan bir "Mehdî" her çağda mevcûttur. Bu sıra içerisinde Ali birinci sırada yer almakta ve arkasından on bir tane imâm daha gelmektedir. (Bu kural Ehl-i Sünnet tarikat için de geçerli olup, orada yalnızca imâma, "Hazreti Üstâd", "Efendi", ya da "Pîr" gibi ünvânlar verilmekte olup, fıkhî ve diğer hususlarda bu hazreti üstâd efendiler tam bir mutlak otoriteye sahip bulunmaktadırlar.) Bunlar Muhammed bin Abdullah'ın neslinden olup, onun kızı olan Fâtıma'nın erkek çocuklarının soyundan gelmektedirler. Her bir "İmâm-ı Zamân" evvelkinin erkek çocuğu olmak zorundadır ve silsile bu şekilde devam etmektedir. Burada istisnâi kural sadece Hasan el-Mûctebâ'nın erkek kardeşi olan Hüseyin için geçerlidir. On İkinci ve son imâm olan Mehdî'nin ise hâlâ sağ olduğuna ve gayba halinde gizlendiğine inanılmaktadır.
İmamîye Şiası, Şiîlik meşrebi içerisinde mevcut olan tüm tarikât ve mezheplerin ortak i'tikatlarını tanımlamak maksadıyla kullanılan bir fıkıh deyimi olup, Aşırı Ghulât (Radikal dinci fırkalar), Keysanîlik (Dörtçüler), Zeydîlik (Beşçiler), İsmailîlik (Yedicilik/Yedi İmamcılık) (Mustâlîlik ve Nizarîlik) ve İsnâaşerîyye (Onikicilik/On İki İmamcılık) (Câferiyye Şiîliği ve Anadolu Alevîliği) ile Arap Aleviliği'ni de kapsamı altına alan bir şekilde tanımlanmaktadır.

İsmet sıfatı İslam inancına göre Muhammed'in ve diğer peygamberlerin ilahi koruma sayesinde günahtan ve yanlıştan uzak olduğunu ifade eder. Bu sıfat, Şiîlerin inancına göre On İki İmam ve Muhammed'in kızı Fatıma Zehra için de geçerlidir. Zeydîler, "İsmet" sıfatını imamlara atfetmeyerek bu noktada diğerlerinden ayrılır.

Musul Eyaleti veya Musul Beylerbeyliği, 1517'de kurulan Osmanlı eyaleti. 19. yüzyılda 7.832 milkare (20.280 km2) alan kapladığı bilinmektedir. 1517'de I. Selim tarafından böylece alınmasına karşın 1520'lerde yeniden Safevîlerin eline geçen Musul, 1534'te yeniden fethedilmiştir. 1864 yılında yeni vilayet sistemine geçilmesiyle Musul eyaleti ortadan kaldırılmasına rağmen 1867'den 1918'e de değin Osmanlı sınırları altında kaldı.
Osmanlı İmparatorluğu'nda Alevilere yapılan haksızlıklar, Osmanlı Sultanı I. Selim'in hükümranlığıyla (1512–1520) ve 1514'te Safevîlere karşı savaşıyla bağlantısı olan bir durumdur. Ancak 14. yüzyıldan beri Osmanlı İmparatorluğu ve Alevi vb. toplumları arasında önceden bulunan problemleri işaret eden örnekler vardır.
Cüneyd-i Bağdâdî, 9. yüzyılda yaşamış İslamî-Batınî alimi ve Alevi mutasavvıf ve filozof.

Ehl-i Hadis, İslam ın 2./3. yüzyıllarında Kuran'ı ve sahih hadisi hukuk ve inanç gibi meselelerde tek otorite olarak gören hadis alimlerinin bir hareketi olarak ortaya çıkan Sünni İslam'ın İslami bir okuluydu. Taraftarları aynı zamanda rivayetçi veya bazen de gelenekçiler olarak anılmıştır. Gelenekçiler, dördüncü İslami yüzyılda mezheplerin ortaya çıkmasından önce Sünni ortodoksluğun en yetkili ve baskın bloğunu oluşturuyordu. Ehl-i Hadis, hukuki muhakemelerini bilgilendirilmiş görüş رَأْي (re'y) veya yaşayan yerel uygulama عُرْف (ʽörf) üzerine temellendiren ve genellikle aşağılayıcı bir şekilde Ehl er-Re'y olarak anılan çağdaş fıkıhçıların çoğuna karşı çıktı. Gelenekçiler taklid suçlandılar veya kutsal metinler olmadan re'y) uygulamasını kınadılar. Buna karşılık ittiba'yı savundular. Buna karşılık Ehl-i Hadis, Kutsal Yazılara bağlı kalarak içtihadı savundu.
Âsârî (Eserî) Kur'ân-ı Kerîm'in en doğru tefsiri için daha evvelden yazılmış olan eserlerin metinlerine kesinlikle tam bağlılığı esas alan ve kelâm ilmini reddeden Evzâ'i, Leysî, Sevrî ve Taberî gibi erken fıkıh mezheplerini kuran geleneksel İslâm âlimleri tarafından oluşturulmuş i'tikadî bir mezhep, ekôl veya bir cereyandır.

Osmanlı-Safevi ilişkilerinin tarihi, 16. yüzyılın başlarında İran'da Safevi hanedanlığının kurulmasıyla başladı. İlk Osmanlı-Safevi çatışması 1514'teki Çaldıran Muharebesi ile doruğa ulaştı ve bunu yüzyıllık bir sınır çatışması izledi. 1639'da Safevi İran'ı ve Osmanlı İmparatorluğu, Irak'ın Osmanlı hakimiyetini tanıyan Kasr-ı Şirin Anlaşmasını imzaladı ve Kafkasya'yı iki imparatorluk arasında kesin olarak ikiye böldü. Kasr-ı Şirin Anlaşması büyük ölçüde yaklaşık bir asır önceki Amasya anlaşmasının pekiştirilmesiydi.