Topkapı Sarayı, İstanbul Sarayburnu'nda, Osmanlı İmparatorluğu'nun 600 yıllık tarihinin 400 yılı boyunca, devletin idare merkezi olarak kullanılan ve Osmanlı padişahlarının yaşadığı saraydır. Bir zamanlar içinde 4.000'e yakın insan yaşamıştır.
Dîvân-ı Hümâyun, Osmanlı İmparatorluğu'nda 15. yüzyıl ortalarından 17. yüzyılın yarısına kadar en önemli yüksek karar organı. İmparatorluğun yıkılışına kadar varlığını korusa da 17. yüzyıldan sonra önemini kaybetmiş ve 19. yüzyılda II. Mahmud'un teşkilat reformuyla kabine sistemine geçilerek Divan-ı Hümayun sembolik hale gelmiştir. Sadrazam, kubbealtı vezirleri, Rumeli beylerbeyi, Rumeli ve Anadolu kazaskerleri, Rumeli ve Anadolu defterdarları, nişancı ve vezirlik rütbesine sahip olan yeniçeri ağası ve kaptan-ı derya'da divanın asli üyeleri arasında yer alırdı.
Hatice Turhan Sultan, Osmanlı padişahı Sultan İbrahim'in eşi ve IV. Mehmet'in annesidir. 5 yıl kadar bir süre saltanat naibesi sıfatıyla Osmanlı Devleti'ni yönetmiş ikinci valide sultandır. Osmanlı Tarihinin en uzun valide sultanlık yapan ve kadınlar saltanatının sonunu getiren Ukrayna kökenli sultandır.
Siyavuş Paşa, IV. Mehmed saltanatında 21 Ağustos 1651 - 27 Eylül 1651 ve 5 Mart 1656 - 26 Nisan 1656 tarihleri arasında iki kez toplam iki ay yirmi dokuz gün sadrazamlık yapmış bir Osmanlı devlet adamıdır. 1641 - 1642 döneminde Kaptan-ı Derya'lık da yapmıştır.
Topal Recep Paşa IV. Murad saltanatında 10 Şubat 1632 - 18 Mayıs 1632 tarihleri arasında dört ay on beş gün sadrazamlık yapmış bir Osmanlı devlet adamıdır. Nikris (gut) hastalığından muzdarip olan Topal Recep Paşa aksak yürüyüşü dolayısıyla Topal ismini almıştı.
Osmanlı İmparatorluğu'nda kölelik, Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomisinin ve geleneksel toplumunun yasal ve önemli bir parçasıydı. Köle edinilen ana kaynaklar Güney Avrupa, Doğu Avrupa, Balkanlar ve Kafkasya'daki savaşlar, siyasi olarak organize edilmiş köleleştirme seferleri ve Afrika'dan getirilen siyahilerin satıldığı köle ticaretiydi. Büyük askeri seferlerin ardından köle satış fiyatlarının düştüğü bilinir. Osmanlı İmparatorluğu'nun idari ve siyasi merkezi olan İstanbul'da, 16. ve 17. yüzyıl nüfusunun yaklaşık beşte biri kölelerden oluşuyordu. Bu yüzyılların gümrük istatistikleri, İstanbul'un Karadeniz'den yaptığı ilave köle ithalatının 1453'ten 1700'e kadar toplam 2,5 milyon civarında olabileceğini gösteriyor.
Hezarpare Ahmed Paşa, ölümünden önceki ismi Tezkereci Ahmed Paşa, Osmanlı padişahı İbrahim'in saltanatında 21 Eylül 1647-7 Ağustos 1648 tarihleri arasında on ay on altı gün sadrazamlık yapmış bir Osmanlı devlet adamı.
Divitdar Mehmet Emin Paşa I. Mahmud saltanatında, 3 Ocak 1750 - 1 Temmuz 1752 tarihleri arasında iki yıl dört ay on gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır.
Çorlulu Köse Bahir Mustafa Paşa, I. Mahmud, III. Osman ve III. Mustafa saltanat donemlerinde 1 Temmuz 1752 - 16 Şubat 1755, 30 Nisan 1756 - 3 Aralık 1756 ve 29 Eylül 1763 - 30 Mart 1765 arasında üç kez sadrazamlık yapmış olan bir Osmanlı devlet adamıdır.
Alemdar Mustafa Paşa veya Bayraktar Mustafa Paşa, II. Mahmud saltanatında 29 Temmuz 1808 - 15 Kasım 1808 tarihleri arasında üç ay on sekiz gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır. Bazı kaynaklar, Arnavut kökenli olduğunu bildirir.
Osmanlı saray mutfağı ya da matbah-ı âmire, Osmanlı İmparatorluğu'nda saray mutfağına verilen isimdir.
Sofu Mehmet Paşa veya Mevlevi Mehmed Paşa, Osmanlı Padişahı I. İbrahim'in saltanatının son döneminde ve IV. Mehmed saltanatında 7 Ağustos 1648-21 Mayıs 1649 tarihleri arasında dokuz ay on beş gün sadrazamlık yapmış bir Osmanlı devlet adamı. 18 Ağustos 1648'de İstanbul'da liderliğini yaptığı isyanda Sultan İbrahim'in boğdurulması emrini vermiştir.
Osmanlı devlet teşkilatı, Osmanlı İmparatorluğu'nun idari, askeri ve siyasi olarak teşkilatlanmasını, yapılanmasını bütünüyle ele alan konudur. Osmanlı, genel olarak merkeziyetçi bir yapıya sahipti. Padişah, devlet teşkilatında en üst mertebede sayılmasına rağmen Harem, Divan ve çeşitli odakların fikirleri baskın olabiliyordu. II. Abdülhamid, kendi devrinde devletin yönetim şeklini değiştirerek meşrutiyet şeklini getirdi.
Gulâm, İslam devletlerinde kölelerden oluşan, hükümdarı korumakla görevli olan askerî birliklerdir. Osmanlı İmparatorluğu'nda kapıkulu askerleri olarak devam etmiştir. Gulâm, kelime itibarıyla Arapça kökenli olup, erkek çocuk anlamına gelmektedir. Büyük Selçuklu Devleti ve Anadolu Selçuklu Devleti'nde gulâmların çoğunlukla Türk olduğunu ileri süren araştırmacılar vardır. Buna karşın, İslam hukukundaki doğuştan müslüman olanların köle olarak alınamayacağına ilişkin hüküm gereği, tüm gulâmların aslen gayrimüslim oldukları da ileri sürülmektedir.
Silahtar Ağa, Enderûn'un en nüfuzlu siması ve amiriydi. Saray anane ve nizamına göre has oda ağalarının en kıdemlisi, padişaha silahtar olurdu. Fakat asırlar boyunca daima padişahlar silahtarlarını has odalılar arasından, sevdikleri ve itimat ettikleri bir sima olarak kendileri seçmişlerdi. Silahtar yapmak istedikleri zülüflü ağayı, aşağı koğuşlardan birinde de olsa, evvela bir fermanla has odaya aldırtmış ve sonra da silahtar tayin etmişlerdir.
Engereğin Gözündeki Kamaşma, Zülfü Livaneli'nin yazdığı konusu 17. Yüzyıl Osmanlı sarayında geçen psikolojik romandır.
Hasekiler, Osmanlı İmparatorluğu'nda padişahların hizmetindeki kişilere verilen isim. Haseki olarak adlandırılan bu kesim, İslam devletleri arasında sadece Osmanlılar ile Memlûklulerde mevcuttu. Padişahın gittiği her yerde bulunan hasekilerin sayısı ilk zamanlar 20'yi aşmazken daha sonraları 1000'i geçmiştir. Hasekiler düzenli maaşlarının yanı sıra sultandan hediye alırlardı. Saraydaki diğer hizmetlilerden farklı olarak sırmalı elbise giyerler ve taç takıp kılıç taşırlardı.
Harem, II. Mehmed döneminde kurumsallaşan ve Osmanlı padişahının annesi, kız kardeşi, cariyeleri ve bunların hizmetkârlarının yaşadığı saray alanı. Osmanlı hareminde ortalama olarak 400 kadın bulunduğu, bu sayının 1600'e kadar çıkabildiği ifade edilmektedir.
Kapı Ağası, Osmanlı sarayında, padişahın çalışma mekanı da olan Enderun bölümü ile tüm Osmanlı saraylarının başı olan beyaz ırka mensup hadım yönetici. 17. asırdan itibaren görevlerinin büyük kısmını bir başka hadım olan haremin reisi kızlar ağasına bırakacak yetkili.
Kapı Ağası & Babüssaade Ağası & Ak Ağalar, Osmanlı döneminde sarayda bulunan iç ağaların en büyüğüne verilen isimdir. Kapı Ağası padişahın devamlı en yakınında bulunmakla görevlidir. Aynı zamanda Osmanlı'da sadrazam kapısının iç düzenini sağlamakla vazifeli olan ağalar. Saray kayıtlarında buna Ak Ağalar başı' da deniyordu. Osmanlı devlet teşkilatında padişahın bulunmuş olduğu saraylar da yetki sahibi beyaz ırka mensup hadım yönetici olarak da bilinmektedir.