İçeriğe atla

1922 Manisa yangını

1922 Manisa Yangını
Türk Kurtuluş Savaşı sırasında Yunan yakıp yıkma taktiği'nin parçası
Manisa şehrinin 1922 yangınından önceki planı.
BölgeManisa
Tarih5-8 Eylül 1922
ÖlüBinlerce (James Loder Park'ın tahmini)-4.355 (Türk kaynakları)
İşleyenlerYunan ordusu

1922 Manisa yangını, 5 Eylül 1922 gecesi başladı ve 8 Eylül'e kadar devam etti ve yangının sonucunda şehirdeki binaların yüzde 90'ı yıkıldı (~10.000 bina).[1][2] Olaylar Türk-Yunan Savaşı (1919-1922) sırasında meydana geldi. Yangın Türk ordusu önünde geri çekilen Yunan askerleri tarafından başlatıldı.[3] ABD Viskonsülü James Loder Park, Manisa'da ve komşu bölgedeki kurbanların sayısını binlerle tahmin etmektedir. Türk kaynakları ise Manisa kasabasında 4.355 kişinin öldüğünü iddia ediyor.[4][5]

Arka plan

Manisa, Batı Anadolu'da Spil Dağı'nın eteğinde bulunan tarihi bir kent, 15. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu'na katıldı. 19. yüzyılda Anadolu'nun Ege Bölgesi'nin en büyük şehirlerinden biriydi. Osmanlı döneminde Manisa'yı Osmanlı şehzadeleri sancak beyi olarak yönettikleri için[6] (Şehzadeler Şehri) olarak da bilinir. Şehirde Osmanlı mimarisinin birçok örneği inşa edilmiştir, mesela 1586 yılında III. Murad için Mimar Sinan tarafından inşa edilen Muradiye Camii gibi.[7][8]

Yangından 4 ay sonra çekilmiş bir fotoğraf. Ön sıranın en solunda oturan adamın yakılan bir binada sıkışıp kaldıktan sonra aklını kaçırdığı not edilmiş. 12 Ocak 1923. Frédéric Gadmer-Albert Kahn Koleksiyonu

19. yüzyılda yangından önce şehrin nüfusu 35.000[9] ve 50.000[10] arası tahmin ediliyor. Şehirde farklı dini ve etnik gruplar bulunuyordu, Hristiyanlar, Yahudiler ama çoğunluğu Müslüman Türklerdi. 19. yüzyılda Gayri Müslim gruplarda bir artış oldu, çoğunlukla Yunanlarda. 1865 yılında İngilizler tarafından toplam 40,000 ve azınlıklar 5.000 Rum, 2.000 Ermeni ve 2.000 Yahudi olarak tahmin edilmiştir.[11] 1898 yılında nüfusu Osmanlı dilbilimci Şemseddin Sami göre toplam 36,252, bunlardan 21.000 Müslümanlar, 10.400 Yunanlar, 2.000 Ermeniler olarak tahmin edilmiştir.[12]

Birinci Dünya Savaşı ardından Yunanistan Müttefik Güçler tarafından desteklenerek 15 Mayıs 1919 tarihinde İzmir'e çıkartma yapar ve çevre bölgeyi işgal etmeye başlar. Manisa kasabası silahlı muhalefet olmadan 26 Mayıs 1919 tarihinde Yunan askerleri tarafından işgal edildi.[13] Üç yıldan fazla süren işgal sırasında, yerel Türklerin kötü muameleden şikayetleri oldu.[5] Savaş sırasında Türkler ve Yunanlar arasında karşılıklı mezalim uygulandı.

Yangın

Yangından önce Manisa'ya genel bir bakış. Fotoğraf kuzey yönüne doğru çekilmiştir. Ön planda gözüken Sultan ve Muradiye camileri ve Cami-i Kebir mahalle çevresi. Bu camilerin etrafında küçük bir alan yangından kurtarıldı.

Türk ordusunun Ağustos 1922 tarihinde başlayan saldırıları karşısında Yunan orduları İzmir ve Ege kıyılarına doğru çekildiler. Geri çekilme sırasında, kasaba ve köyleri yaktılar ve yol boyunca Türk halkına zulüm uyguladılar.[14] Manisa'nın doğusundaki Alaşehir ve Salihli gibi Kasabalar, yakıldı. Manisa'da yangından birkaç gün önce, şehrin yakılacağı söylentileri dolaşmaya başladı.[5] Türk kaynaklarına göre, Rum ve Ermeni nüfusunun şehri terk etmesine Yunan ordusu tarafından izin verildi.[5] Batılı kaynaklara göre Hristiyanlar genel olarak Türk ordusu gelmeden önce kaçtılar.[14] Türk kaynakları, yerli Türklerin ve Müslümanların yangın gününe kadar evlerinde kalmalarının emredildiğini iddia ediyor.[5]

Şehrin yakılması Yunan ordusu tarafından itina ile organize edildi ve yangınlar özel organizeli gruplar tarafından birden fazla yerde başlatıldı.[1] Türk kaynaklarına göre kundakçıların önemli bir kısmı yerli Rumlar ve Ermeniler'den oluşuyordu.[5] Salı 5 Eylül gecesi ve 6 Eylül sabahı, yangınlar Çarşı mahallesinde ve başka yerlerde başladı.[5] Birçok insan güvenli yere ulaşmak için evlerini terk etti ve dağlara ve tepelere doğru kaçtı.[2] Bu kaos sırasında bazı insanlar Yunanlar tarafından öldürüldü ya da yandı.[5] Kaçan nüfus birkaç gün boyunca dağlarda saklandılar.[5][15] Bu arada Türk ordusu hızla ilerlemeye devam etti ve bazı arta kalan Yunan birlikleri ile çatışmadan sonra 8 Eylül'de şehrin kalıntıları üzerinde kontrolü ele aldı.[2] Fakat o sırada zaten şehrin çoğu yıkılmıştı.

Gülfem Kaatçılar İrem, küçük bir kız olarak yangına tanık oldu ve ailesi ile tepelere kaçtı, onun hatırladıkları:

"Sabaha karşı milislerden kaçtıktan sonra, tepelerde gizlemek için kuru bir dere yatağına tırmandık. Biz tırmanırken, şehir yanıyordu ve biz onun ışığı ile aydınlatıldık ve ısısı bizi ısıttı. Şehir üç gün ve üç gece yandı. Ben evlerin pencere camlarını bomba gibi patladığını gördüm. Üzüm reçeli gibi köpüren, birbirine yapışmış. Havada kendi ayakları ile ölü inekler ve atları, balonlar gibi. Eski ağaçlar kökleri ile devrildi. Ben bu şeyleri unutmadım. Isı, açlık, korku, koku. Üç gün sonra, aşağıda vadide toz bulutları göründü. At sırtında Türk askerleri; biz onları tepelerde bizi öldürmeye gelen Yunanlar sanıyorduk. Ben yeşil ve kırmızı bayraklar taşıyan üç asker hatırlıyorum. İnsanlar ağlıyor, atlarının toynakları öpüyordu "Bizim kurtarıcılarımız geldi diye."[15]

Akıbet

Şehir neredeyse tamamen Cemalettin adında bir Türk mimar tarafından modern bir plana göre yeniden inşa edildi.[16] Şehir tarihi yapılarını ve öğelerinin birçoğunu kaybetti, ancak iki selatin Osmanlı camii'sinin etrafındaki küçük bir alan kurtuldu. Sonraları kasaba tekrar büyüdü ve 2012 yılında 309.050 nüfusuna ulaşmıştı.[17]

Hasar

Yangından sonra bir caddenin bir resmi.

Daha sonra, harap şehir ve çevresi, çok sayıda insan tarafından gezildi. Türk hükûmeti Tetkik-i Mezalim veya Tetkik-i Fecayi heyeti adında bir komisyon kurdu ve bunlar olayları ve mezalimi araştırmış ve belgelemiştir.[5] Ünlü Türk kadın yazarı Halide Edip yangından sonra şehri gördü. Fransız hükûmeti temsilcisi, Henry Franklin-Bouillon, şöyle demiştir: "Magnesia (Manisa) kentinde 11.000 evden sadece 1.000'i ayakta kalmıştır.[18] Patrick Kinross'a göre: "kutsal tarihi Manisa şehri içindeki on sekiz bin binadan sadece beş yüz ayakta kalmıştır."[19] Toplam ekonomik hasar elli milyondan fazla lira (çağdaş değer)olarak tahmin edilmiştir.[5] Yunan askerlerinin bazıları, şehrin yeniden inşasında kullanıldı, Karaköy camii'nde olduğu gibi.[5]

İstanbul'da Amerika Birleşik Devletleri Konsolos Yardımcısı, James Loder Park, Yunan çekilişinden hemen sonra yaptığı gezide durumu şöyle açıkladı:[1]

Manisa ... neredeyse tamamen yangında silindi ... 10.300 ev, 15 cami, 2 hamam, 2.278 dükkân, 19 otel, 26 villa ... [] imha edildi... "
"1. Partimiz tarafından ziyaret edilen iç şehirlerin imhası Rumlar tarafından gerçekleştirilmiştir. "

"3. Bu şehirlerin yakılması ne düzensiz, ne de aralıklı, ne de kaza değildi, ama iyi planlanmış ve iyice düzenlemişti."
"4. Fiziksel şiddet uygulandığının birçok örnekleri vardı, tam rakamlar elde etmek imkânsız fakat yaşanan olayların çoğu kasıtlı ve nedensiz. Yunanlar tarafından bu dört şehirde işlenen 'zulümler', güvenli bir şekilde binlerle tahmin edilebilir. Bunlar böyle tür vahşetin her üç olağan tipi, yani cinayet, işkence ve tecavüz'den oluşuyordu. "

Mağdurlar

Batı Anadolu haritası ve diğer şehirler ile Manisa'nın konumu.

Yangın sırasında kurbanların toplam sayısı tam olarak bilinmemektedir. Türk kaynakları 855 kişinin vurularak ve 3.500 kişinin alevler içinde öldüğünü tahmin ediyor.[4][5] Çekilen Yunanların tarafından yakılan birkaç yakın kasaba ile bir karşılaştırma yapılabilir. Alaşehir'de 3.000 ve Turgutlu'da 1.000 ölünün olduğu tahmin edilmiştir. Yaralı sayısı da bilinmiyor, Türk kaynakları üç yüz kızın Yunanlar tarafından kaçırıldığını ve tecavüz edildiğini belirtiyorlar.[4] Birçok tecavüz mağduru korkusundan ya da utancından bu konuda sessiz kaldığı düşünülüyor.[5] Esir alınan Yunan askerlerinin bazıları tecavüz ettikleri Türk kadınları tarafından linç edildi.[5]

Olaylar yağma eşliğinde gerçekleşti ve insanlar, ateşte eşyalarını ve mallarını kaybettiler.[20] Evlerin sakinleri yıkıntıları arasında bir süre yaşadı ya da sağlam kalan binalarda birlikte kalabalık bir şekilde oturdular.[21] Kamil Su mahallesine döndüğünde cesetler ve yıkılan binaların arasından geçti, tarihi Aydın Camii'nin sadece duvarları ayakta kalmıştı.[5] Tamamen yıkılan kendi evininin önünde yabancı bir erkek cesedi yatıyordu.[5]

Türk edebiyatında

Falih Rıfkı Atay şöyle yazmıştır:[22]

"Henüz çürümeyen cesetler ve neredeyse henüz tüten yangınlar içinden geçiyorduk. Yanıp külleri savrulan Manisa’ya, cetlerimizin şehrine iki eli böğründe bakakaldık. Yunanlar çekilişlerinde yok edici bir tahrip yapmışlardı. Yanmayanlar, vakit bulup da yakamadıkları, yaşayanlar fırsat bulup da öldüremedikleri idi. İki millet arasında yalnız birinin arta kalacağı bir boğazlaşma geçmiş olduğunu görüyorduk. Yunanlar Batı Anadolu’yu Türkler için oturulmaz bir çöle çevirmek istemişlerdi…"

İlhan Berk küçük bir çocuktu ve Deveciler mahallesinde oturuyordu, onun ablası yangında öldü ve kendisi Uzun Bir Adam kitabında hatıralarını yazdı.[21] Tarihçi Kamil Su, 13 yaşında Alaybey mahallesinde oturuyordu, olayları yaşadı ailesiyle dağa kaçtı. Sonradan Manisa ve Yöresinde İşgal Acıları, adlı eseri yazdı.[5] Ressam Cemal Tollu, yangına Türk ordusunda bir asker olarak şahit oldu ve 1968'de "Manisa Yangını" tablosunu boyadı.[23][24]

Resimler

Ayrıca bakınız

Bibliyografya

  • Fisher, Sydney Nettleton (1969), The Middle East: a History, New York: Alfred A. Knopf 
  • Kinross, Patrick (1960). Atatürk: The Rebirth of a Nation. Weidenfeld & Nicolson. ISBN 978-0-297-82036-9. 8 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Haziran 2014. The Turkish forces hurried...to overtake the Greeks before they could decimate all Western Anatolia 'by fire and sword'...Already most of the tons in its path were in ruins...One third of Ushak no longer existed. Alashehir was no more than a dark scorched cavity, defacing the hillside. Village after village had been reduced to an ash-heap. Out of the eighteen thousand buildings in the historic holy city of Manisa, only five hundred remained."...Everywhere the Greek troops, especially those from Anatolia...carried off Christian families that their quarters too might be burned and not a roof left for the advancing Turks...They pillaged and destroyed and raped and butchered...permeating the atmosphere...was the stench of unburied bodies, of charred human and animal flesh. 

Kaynakça

  1. ^ a b c U.S. Vice-Consul James Loder Park to Secretary of State, Smyrna, 11 April 1923. US archives US767.68116/34

    Consul Park concluded:
    "1. The destruction of the interior cities visited by our party was carried out by Greeks."
    "2. The percentages of buildings destroyed in each of the last four cities referred to were: Manisa 90 percent, Cassaba (Turgutlu) 90 percent, Alaşehir 70 percent, Salihli 65 percent."
    "3. The burning of these cities was not desultory, nor intermittent, nor accidental, but well planned and thoroughly organized."
    "4. There were many instances of physical violence, most of which was deliberate and wanton. Without complete figures, which were impossible to obtain, it may safely be surmised that 'atrocities' committed by retiring Greeks numbered well into thousands in the four cities under consideration. These consisted of all three of the usual type of such atrocities, namely murder, torture and rape."
    "Cassaba (present day Turgutlu) was a town of 40,000 souls, 3,000 of whom were non-Muslims. Of these 37,000 Turks only 6,000 could be accounted for among the living, while 1,000 Turks were known to have been shot or burned to death."
  2. ^ a b c Emecen, Feridun Mustafa (2006). Tarihin içinde Manisa. Manisa Belediyesi. s. 6. ISBN 9789759550608. Yunan kuvvetleri çekilirken 5 Eylül Salı günü şehri ateşe verdiler, akşam söndürülen yangın sabah çarşı kesiminde tekrar başladı ve 8 Eylül'de kendiliğinden söndü. Yangın sırasında halk dağlara kaçtı, bu büyük yangın neredeyse şehrin tamamını etkiledi, 10.700 ev, on üç cami, 2728 dükkân, on dokuz han yandı, Manisa tam bir harabeye dönüştü. 8 Eylül’de Türk birlikleri Manisa yakınlarındaki küçük bir çarpışmanın ardından şehre girdi. Cumhuriyet döneminde bu tahribatın izleri kapandı ve şehir yeniden gelişmeye başladı." 
  3. ^ Freely, John (2010). Children of Achilles: The Greeks in Asia Minor Since the Days of Troy. .B.Tauris. s. 212. ISBN 9781845119416. 8 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Haziran 2014. Manisa, which was burned to the ground by the Greeks when they evacuated the town. 
  4. ^ a b c Ergül, Teoman (1991). Kurtuluş Savaşında Manisa, 1919-1922. Manisa Kültür Sanat Kurumu. s. 337. 14 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Haziran 2014. Daha acısı 3500 kişi ateşte yakılmak ve 855 kişi kurşunlanmak suretiyle öldürülmüştü. Üç yüz kızın ırzına geçilmişti. Sadece bir mahalleden 500 kişi götürülmüştü. Ölü veya diri oldukları hakkında bir bilgi alınamamiştır." 
  5. ^ a b c d e f g h i j k l m n o p q r Su, Kamil (1982). Manisa ve yöresinde işgal acıları. Kültür ve Turizm Bakanlığı. ss. 26-87. 29 Mayıs 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Haziran 2014. 
  6. ^ Ayliffe, Rosie (2003). Turkey. Rough Guides. s. 313. ISBN 9781843530718. 2 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Haziran 2014. Later, the Ottomans sent heirs to the throne here (Manisa) to serve an apprenticeship as local governors, in order to ready them for the rigours of Istanbul palace life. 
  7. ^ Richardson, Terry; Dubin, Marc (2013). The Rough Guide to Turkey. Rough Guides UK. ISBN 9781409332473. 15 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Haziran 2014. 
  8. ^ Jayyusi, Salma Khadra; Holod, Renata; Raymond, André; Attilio Petruccioli,, Attilio Petruccioli, (2008). The City in the Islamic World. BRILL. s. 469. ISBN 9789004171688. 13 Eylül 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Haziran 2014. Murat III (1574–1595) donated his Muradiye to the town of Manisa, one of the two Anatolian seats of crown princes. 
  9. ^ United States. Dept. of State (1866). Papers Relating to Foreign Affairs, 3. U.S. Government Printing Office. s. 311. 8 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Haziran 2014. this is a florishing city of about 35,000 inhabitants, about one-fourth of whom are Greeks and Armenians 
  10. ^ Adams, Charles Kendall (1895). Johnson's universal cyclopaedia, Volume 8. A.J. Johnson Co. s. 310. 8 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Haziran 2014. 
  11. ^ Clarke, Hyde (1865). On the Supposed Extinction of the Turks and Increase of the Christians in Turkey. A paper read before the Statistical Society of London. Journal of the Statistical Society of London. s. 283. 13 Eylül 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Haziran 2014. 
  12. ^ M., Th. Houtsma (1993). E.J. Brill's First Encyclopaedia of Islam, 1913-1936, Volume 5. BRILL. s. 246. ISBN 9789004097919. 8 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Haziran 2014. 
  13. ^ ÇAGRI, ERHAN (1999). "GREEK OCCUPATION OF IZMIR AND ADJOINING TERRITORIES REPORT OF THE INTER-ALLIED COMMISSION OF INQUIRY (MAY-SEPTEMBER 1919)" (PDF). SAM PAPERS No. 2/99. 29 Mayıs 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 29 Mayıs 2014. 
  14. ^ a b Chenoweth, Erica (2010). Rethinking Violence: States and Non-state Actors in Conflict. MIT Press. s. 49. ISBN 9780262014205. 8 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Haziran 2014. The Turkish counter-offensive, which began in August 1922, routed the Greeks and within two weeks led to the evacuation of what remained of the Greek Army from Smyrna. The retreating Greeks left a trail of scorched earth behind them as they torched Turkish towns and villages along their line of retreat, killing thousands in the process. Christian civilians (Greeks and Armenians) fled before the advancing Turks. 
  15. ^ a b Neyzi, Leyla (2008). Remembering Smyrna/Izmir (PDF). History and Memory. s. 115. 8 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 22 Haziran 2014. As Manisa was torched by the Greeks, the townspeople fled to the hills. It was here that they would remain “for three days and three nights.” 
  16. ^ KARAKAYA, EMEL. RECONSTRUCTION OF ANATOLIA FOR THE CONSTRUCTION OF NATION-STATE: ROLES ATTAINED TO ANKARA AND İZMİR (PDF). 1 5 t h INTERNA T IONAL PLANNING H ISTORY SOCIETY CONFERENCE. 15 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 22 Haziran 2014. 
  17. ^ "Main cities". Geohive. 3 Mayıs 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Mayıs 2014. 
  18. ^ "Turks halt embarkation of all Smyrna refugees; Quit the neutral zone" (PDF). Rome Daily Sentinel. 23 Kasım 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 24 Mayıs 2014. visiting the areas devastated by the Greeks. He declared that out of 11.000 houses in the city of Magnesia only 1.000 remained 
  19. ^ Kinross 1960, s. 318.
  20. ^ Hirschon, Renée (2008). Crossing the Aegean: An Appraisal of the 1923 Compulsory Population Exchange between Greece and Turkey. Berghahn Books. s. 200. ISBN 9780857457028. 13 Eylül 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Haziran 2014. 
  21. ^ a b ŞEN, Can (2013). "MANISA IN ILHAN BERK'S CHILHOOD AND YOUTH MEMORIES" (PDF). Celal Bayar Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. 3, 11. ss. 348-349. 29 Mayıs 2014 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 24 Mayıs 2014. lived his chilhood and youth years in Manisa. In his work entitled “A Tall Man”, the poet included his Manisa memories 
  22. ^ Atay, Falih Rıfkı (1984). Çankaya. İstanbul. s. 331. 
  23. ^ Grove Encyclopedia of Islamic Art & Architecture: Three-Volume Set. Oxford University Press. s. 340. ISBN 9780195309911. 
  24. ^ "Fire of Manisa (painting)". Turkresmi. 14 Ağustos 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Mayıs 2014. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">1922 İzmir Yangını</span> 13-22 Eylül 1922de İzmirde etkili olan yangın

1922 İzmir Yangını veya, yabancı kaynaklarda kullanılan terimle, Büyük İzmir Yangını -İzmir geçmişte başka büyük yangınlar da geçirmiş olduğu için bu terimin ne derece yerinde olduğu tartışmaya açıktır-, 13 Eylül 1922 günü Basmane'de başlayan ve dört gün sürerek İzmir şehir merkezini geniş ölçüde tahrip eden yangın hadisesidir.

<span class="mw-page-title-main">Girit Türkleri</span>

Girit Türkleri, Girit adasının Müslüman sakinleriydi. Osmanlı öncesi ada halkından İslamiyet'e geçenlerin bir kısmı 19. yüzyıl başında Yunan milliyetçiliği akımlarının etkisinde kalarak Hristiyanlığa geri dönmüş (irtidad), Girit Türkleri toplumunun dışına çıkmışlar, Müslüman kalanlar ise Türk kimliğini benimseyerek kendilerine Türk demişlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Yunanlar</span> Güneydoğu Avrupada yaşayan bir halk

Yunanlar ya da Helenler, Yunanistan, Kıbrıs, Arnavutluk, İtalya, Türkiye, Mısır ve Doğu Akdeniz'i çevreleyen diğer ülkelerde yaşamış veya yaşayan, aynı zamanda da dünya çapına yayılmış ve diasporalar oluşturmuş bir etnik grup.

<span class="mw-page-title-main">Pontus Cumhuriyeti</span>

Pontus Cumhuriyeti, Karadeniz'in güney sahilinde kurulması önerilmiş bir Pontus Rum devletiydi. Ülke topraklarının Kuzey-doğu Anadolu'da yer alan tarihi Pontus Bölgesi ve günümüz Türkiye'sinin Karadeniz Bölgesi'nin bir kısmını da kapsaması düşünülmüştür. Bu önerilen ülke, 1919 Paris Barış Konferansı'nda tartışılmış fakat Eleftherios Venizelos yönetimindeki Yunan hükûmeti, böyle bir devletin güvence altında olamayacağından çekinmiştir. Böylece, daha geniş çapta önerilmiş bir ülke olan Wilson Ermenistanı'na dahil edilmiştir. En nihayetinde, iki ülke de var olamamıştır. Pontus Rum nüfusu katliama uğrayarak 1922'den sonra Türkiye'den sürgün edilmiş ve Sovyetler Birliği ya da Yunanistan'ın Makedonya bölgesine yerleştirilmiştir. Bu olaylar zinciri daha sonra 1923 yılında Yunanistan ile Türkiye arasında gerçekleşmiş olan nüfus mübadelesinin bir parçası olarak tanınacaktır. Günümüzde Yunan politik çevreleri, mübadeleyi Rum Kırımı'ndan ayrıştırılamaz olarak görmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Rum Kırımı</span> Pontus Rumlarının tarihsel anayurtlarından sistematik olarak sürgün edilmesi

Rum Kırımı, Rum Soykırımı veya Pontus Soykırımı, I. Dünya Savaşı esnası ve sonrasında Osmanlı İmparatorluğu topraklarında yaşanan, hükûmetin ülkedeki Rum nüfusa karşı uyguladığı politikayla başlayan etnik temizliktir. Bu politika çerçevesinde çeşitli katliamlar, sürgünler ve hak ihlalleri gerçekleştirildi. Pontus olarak bilinen Karadeniz bölgesindeki Rumların bir kısmı kırım sonucunda Rusya'ya kaçtı. 1923 yılında, kırım sonrasında Türk Kurtuluş Savaşı sonucu Türkiye ve Yunanistan arasında yapılan mübadeleyle Anadolu Rumları Yunanistan'a gönderildi. Kırımın soykırım niteliği taşıyıp taşımadığı konusunda uluslararası akademik camiada fikir birliği yoktur.

<span class="mw-page-title-main">Müslüman-Türk katliamları</span>

Müslüman-Türk katliamları, Türk Kırımı ya da Türk Soykırımı Osmanlı İmparatorluğu'nun dağılma döneminde Navarin Katliamı ile başlayan ve 1922 Manisa yangınıyla son bulan Balkan, Ortodoks Devletler ve Fransa tarafından Türkler, Türk Yahudileri ve Osmanlılara yönelik gerçekleşen katliamlar, zorunlu göçler, etnik temizlik. Olaylardan etkilenenlerin ana dili Türkçedir.

<span class="mw-page-title-main">Müslüman Rumlar</span> Etnik grup

Müslüman Rumlar veya Müslüman Yunanlar, Osmanlı döneminde İslam’ı kabul eden Rum kökenli bir halktır. Özellikle yeniçerilerin soyundan gelenler ve Yunan Makedonyası, Girit, Kuzeydoğu Anadolu ve Pontus Alpleri bölgesinde bulunan halk İslam’ı kabul etmiştir. Günümüzde çoğunlukla Türkiye’nin batı kısmında ve kuzeydoğu kısmında bulunurlar. Ayrıca Yunanistan, Kıbrıs, Gürcistan, Lübnan ve Suriye'de de Müslüman Rum bulunur.

<span class="mw-page-title-main">Tripoliçe Katliamı</span> Tripoliçeyi kuşatan Yunan ayrılıkçıların Türk halkı topluca katletmesi

Tripoliçe Katliamı, Yunan Bağımsızlık Savaşı'ndaki Tripoliçe kuşatması esnasında 23 Eylül 1821 günü şehrin düşmesi ile Müslümanların ve Yahudilerin katledilme olaylarıdır. İngiliz asker ve tarihçi Thomas Gordon, katledilen sivillerin sayısını 8.000 olarak tahmin ederken, 8.000 de Osmanlı askerinin öldürüldüğünü belirtmektedir. J. M. Wagstaff ise 10.000 - 15.000 sivilin katledildiğini yazmıştır. Yunan tarihi üzerinde uzman olan tarihçi ve yazar William St. Clair öldürülen sivillerin sayısının 10.000 üzerinde olduğunu belirtmiştir. Katledilenlerin içinde kadınların da olduğu görülmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Menemen Katliamı</span>

Menemen Katliamı, 16-17 Haziran 1919'da Yunan askerleri ve Rum yerlileri tarafından Türk sivillere karşı yapılan bir katliamdır. İtilaf Devletleri Kontrol Komisyonu Menemen'de yaşanan bu olayı katliam olarak teyit etti.

Türkiye Rumları ya da Türkiye Yunanları, Türkiye sınırları içinde yaşayan ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan etnik azınlıktır. Çoğunlukla İstanbul'da ve Çanakkale Boğazı'nın batı girişindeki Bozcaada ve Gökçeada'da yaşayan, Rumca konuşan Doğu Ortodoks Hristiyanlardan oluşan küçük bir nüfusu kapsamaktadır. Rumlar; Yahudiler, Ermeniler ve Bulgarlarla birlikte 1923 Lozan Antlaşması ile Türkiye'de resmen tanınan dört etnik azınlıktan biridir.

Mirfatih Zekiyeviç Zekiyev, Tatar türkolog, düşünür, dilbilimci ve öğretmen. Tataristan Cumhuriyeti Bilimler Akademisi üyesidir.

<span class="mw-page-title-main">İzmit Katliamı</span> Yunanların bölgeden çekilirken şehri yağmalaması

İzmit katliamı 24 Haziran 1921 tarihinde meydana geldi ve İngiliz gazeteci Arnold Joseph Toynbee'nin tahminine göre 300'den fazla sivil Türk o gün öldürüldü. Toynbee olaydan kısa bir süre sonra şehri ziyaret etti ve olayları belgeledi. Olaylar Türk-Yunan Savaşı (1919-1922) sırasında Yunan kuvvetleri şehirden çekilirken meydana geldi ve şehir yağmalandı ve bir bölümü yandı. 29 Haziran 1921 günü İngiliz parlamentosu Yunan çekilmesini ve olası zulümleri tartıştı.

Samsun tehcirleri, Osmanlı İmparatorluğu'nun kuzeyindeki Samsun şehri ve çevresindeki Rum nüfusunu ortadan kaldırmak için Anadolu Hareketi tarafından gerçekleştirilen ölüm yürüyüşleri. Bu yürüyüşler Rumlara yönelik yağma, yerleşim yerlerinin yakılması, tecavüz ve katliam gibi olaylarla desteklendi. Sonuç olarak 1921-1922 yıllarında şehrin yerleşik Rum nüfusu ve daha önceden buraya sığınan yaklaşık 24.500 kişi yerinden edilerek Anadolu içlerine zorla sürüldü. Bölgedeki katliamlar, hem Amerikalı Yakın Doğu Yardım Heyeti misyonerleri tarafından hem de bölgede bulunan donanma görevlileri tarafından gün yüzüne çıkarıldı.

<span class="mw-page-title-main">1920 Yunan Yaz Taarruzu</span>

1920 Yunan Yaz Taarruzu, İngiliz kuvvetleri tarafından desteklenen Yunan ordusunun, Marmara Denizi'nin güney bölgesini ve Ege Bölgesi'ni, Ankara'daki geçici Büyük Millet Meclisi Hükûmeti'ne bağlı Kuvâ-yi Milliye'den ele geçirmek için yaptığı taarruzdur. Buna ek olarak, Anadolu'daki direniş hareketini ezmeye çalışan İstanbul'daki Osmanlı Hükûmeti'ne bağlı Kuvâ-yi İnzibâtiye tarafından Yunan ve İngiliz kuvvetleri desteklendi. Taarruz, Batı Cephesi'nin bir parçasıydı ve İngiliz birliklerinin ilerleyen Yunan ordusuna yardım ettiği birkaç angajmandan biriydi. İngiliz askerleri aktif olarak Marmara Denizi kıyı kasabalarını işgal etti. İtilaf Devletleri'nin onayı ile Yunanlar, 22 Haziran 1920'de saldırıya başladı ve 'Milne Hattı'nı geçti. 'Milne Hattı', Paris'te ortaya konan Yunanistan ile Türkiye arasındaki sınır çizgisi oldu. Batı Anadolu'da az sayıda ve kötü donanımlı birlikleri olduğu için Türklerin direnci sınırlıydı. Doğu ve güney cephelerinde de meşguldüler. Birtakım muhalefetin ardından, Mustafa Kemal Paşa'nın emriyle Eskişehir'e çekildiler.

Tarih boyunca Türklere ve Kıbrıs Türklerine yönelik yapılmış katliamlar ve pogromlar listesi.

Türk Kurtuluş Savaşı boyunca, hem Anadolu Hareketi hem de İtilaf Devletleri sorumluluğunda, Türk, Rum ve Ermeni sivillere yönelik birçok katliam gerçekleşti. Katliamlar boyunca tecavüz, işkence ve soygun yaygın olarak yaşandı.

<span class="mw-page-title-main">İtalya'daki Yunanlar</span>

Yunanlar'ın İtalya'daki varlığı MÖ 8. yüzyılda eski Yunan diyasporasının göçleriyle başlar ve günümüze kadar devam eder. Güney İtalya'daki Calabria ve Puglia bölgelerinin, özellikle Salento yarımadasının, başka bir deyişle tarihi Magna Graecia bölgesinin yerlisi olan Yunanlar Griko adıyla anılmakta olup Yunancanın farklı bir şivesiyle konuşurlar. Grikoların yüzyıllardır İtalya'nın güneyine İlk Çağ'da ve Orta Çağ'da yerleşmiş Yunan topluluklarından kalanlar olduğu düşünülmektedir. Yunanların uzun süredir yaşamış olduğu Venedik, İtalya ve Malta'daki Rum Ortodoks Kilisesi'nin günümüzdeki başpiskoposluk merkezi olmasının yanı sıra Venedik, 10. yüzyıla kadar Bizans bölgesi olmuştur. Ayrıca tarihi Venedik Cumhuriyeti 17. yüzyıla dek Mora ve Girit'te toprak sahibi olarak Yunanlarla bağını korumuştur. Bunların dışında İtalya'da daha az da olsa Yunanistan'dan İtalya'ya modern zamanlarda göç etmiş bir gurbetçi topluluğu da yaşamaktadır. Günümüzde Güney İtalya'daki Yunanlar İtalyan gelenek ve kültürlerini takip etmekte ve asimilasyon yaşamaktadırlar.

<span class="mw-page-title-main">1922 Alaşehir yangını</span>

1922 Alaşehir yangını, Yunan ordusu tarafından geri çekilme sırasında başlatıldı ve 3 Eylül 1922'de başlayıp 5 Eylül'e kadar devam etti. Yangın ve katliamlar sonucu 3,000 kadar sivil öldü ve şehirdeki 4550 evin sadece 100 tanesi kurtulabildi.

<span class="mw-page-title-main">50-50 Teorisi</span>

50-50 Teorisi, Türk Kurtuluş Savaşı'nın Batı Cephesi boyunca Yunan ordusu ve Rum isyancılar tarafından Türklere karşı gerçekleştirilen savaş suçlarının Rum Kırımı kadar kötü ve iki olayın aynı şiddette olduğu fikridir. Fikir Türk halkı arasında ilk olarak Türk ordusunun Yunan işgali altındaki topraklarda ilerlemesi ve böylece Türk halkının Yunan ordusunun oluşturduğu tahribata tanık olması ile ortaya çıkmış, ilk kez 1926'da George Horton'ın The Blight of Asia kitabında ele alınmıştır. Her ne kadar Horton kitabında 50-50 Teorisi'nin yanlış olduğunu ve Yunanlar tarafından katledilen Türklerin Rum Kırımı'na "50-50 değil 1'e 10.000 bile olamayacağını" söylese de, Horton'ın bu tavrı hem Türk hem de Türk olmayan akademisyenler tarafından Türk düşmanı ve aşırı Filhelenist olarak yorumlanıp tarihi çarpıtmak ile suçlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Türk-Arnavutlar</span>

Türk-Arnavutlar, Rumlar tarafından 1715 ve sonrasında Müslüman Arnavutlar için kullanılan etnografik ve dini bir terimdir. Daha geniş bir anlamda, Balkanlar'daki Osmanlı yönetiminin hem Müslüman Arnavut hem de Türk siyasi ve askeri seçkinlerini içeriyordu. Terim, Osmanlı İmparatorluğu'nun halkları dine göre sınıflandırmaya yönelik idari millet sistemi nedeniyle Müslümanların Osmanlılar ve/veya Türklerle özdeşleştirilmesinden türetilmiştir ve burada Müslüman millet lider rol oynamıştır.