İçeriğe atla

İcap

İcap ya da öneri, bir sözleşmenin kurulabilmesi için gerekli olan iki irade beyanından birisidir. Önce olan irade beyanı icap, sonra gelen irade beyanı ise kabuldür. İrade açıklamasının icap mı kabul mü olduğunun pratikte yansımaları olduğu için bu ikisi arasında yapılacak ayrım önem taşır. İcapta bulunan kişi, o icabıyla belirli bir süre bağlı olacaktır. icapta bulunan, icabın kendisini bağladığı süre boyunca icabından vazgeçemez. Bir sözleşme teklifinin teknik anlamda icap sayılabilmesi için bazı özellikleri taşıması gerekir.

Unsurları

icabın içeriğinin belli ya da belirlenebilir olması gerekir. Sözleşmenin türünün, esaslı noktalarının belirli ya da açıkça dile getirilmediyse bile belirlenebilir şekilde ifade edilmiş olması gerekir. Örneğin bir A kişisi bir emlakçıya gidip, ev almak istediğini belirtirse ancak kaç liralık bir ev almak istediğini belirtmezse, sözleşmenin esaslı unsurlarından birisini muğlak bıraktığı için henüz icapta bulunmuş sayılmaz. Böyle durumdaki bir A kişisi, icaba davette bulunmuş olur. Emlakçı eğer o kişiye belirli bir evi gösterip, fiyatını da belirterek teklif ederse, emlakçının bu fiili bir icap olur. Eğer A kişisi emlakçıya gittiğinde, ne istediğini tam olarak beyan etseydi, icapta bulunmuş olurdu. Burada aranan bir sözleşmenin (zikredilen örnekte satış sözleşmesinin) esaslı noktalarının belirlenmiş olmasıdır. Aksi halde o teklif bir icap değil, icaba davet olmuş olur.

Başka bir örnekte, A satıcısı mağazasına gelen B alıcısına 30 liralık bir elbiseyi göstererek, aradığı niteliklere sahip olduğunu ve onu almasını önerdiğinde, A artık B'ya icapta bulunmuş olur. Eğer B sözleşmenin esaslı bir noktasını değiştirirse, örneğin, "Bunu 25 liradan alabilirim" derse, sözleşmenin esaslı bir noktasını değiştirdiğinden yaptığı fiil kabul sayılmaz, aksine yeni bir icap sayılır. Bu defa icabı kabul edecek taraf, satıcı A'dır. Eğer B fiyatı değiştirmeseydi ve şöyle deseydi, "Bu elbisenin fiyatını peşin değil de taksitle ödemem mümkün müdür?" deseydi, yeni bir icapta bulunmuş olmazdı. Aradaki fark, ikinci örnekte, sözleşmenin konusu ve bedeli gibi esaslı noktalarda değil, ikincil noktalarda anlaşılmamış olmasıdır.

Esaslı noktalarda uyuşulursa veya uyuşulmazsa karşı tarafın cevabı kabul ya da reddir, esaslı noktalarda değişikliğe gidilirse, değişikliği teklif eden taraf yeni bir icapta bulunmuş sayılır.

Türleri

İcap, süreli icap ve süresiz icap olmak üzere ikiye ayrılır. Süreli icapta, icapta bulunan kişi, icabın hangi vakte kadar ya da ne kadar süreyle geçerli olduğunu açıkça belirtmiştir. Süresiz icapta ise, icapta bulunan kişi, icabın ne zamana kadar geçerliliğini devam ettireceğine dair bir beyanda bulunmamıştır. Süresiz icap ikiye ayrılır:

  • Hazırlar arasında süresiz icap
  • Hazır olmayanlar arasında süresiz icap

Telefon, bilgisayar gibi doğrudan iletişim sağlayan aletler vasıtasıyla doğrudan iletişim esnasındaki icap, hazır olanlar arasında yapılmış sayılır. Video konferanslar da bu kapsamda değerlendirilir. Ancak faks, e-posta gibi eş zamanlı olmayan iletişim vasıtalarıyla yapılan icap, hazır olmayanlar arasında yapılan irade beyanı sayılır. Ancak hukuksal öğretilerde (doktrinde) bunun aksini belirten ve e-posta gibi mesajlaşma vasıtalarıyla yapılan icapları hazırlar arasında irade beyanı olarak kabul eden görüşler de mevcuttur.

İcabın bağlayıcılık süresi dışında gelen bir kabul haberi, kabul niteliği taşımaz, o artık yeni bir icap sayılır. İrade beyanının kabul sayılması için mutlaka icabın bağlayıcılık süresi sona ermeden icapta bulunan tarafa beyan edilmiş olması gerekir. icabın bağlayıcılık süresi, sözleşmenin konusuna göre değişir. Bir otomobil satışı icabıyla, antika olmayan normal bir kalemin satışının icabının bağlayıcılık süresinin aynı olması beklenemez.

Sona ermesi

Bir icabın sona ermesi için şu durumlardan birisinin gerçekleşmiş olması gerekir:

  1. kabul
  2. Red
  3. icap süresinin dolmuş olması
  4. Ölüm veya fiili ehliyetini kaybetme (icapta bulunulan kişi için söz konusudur)

Şayet icabı yapan ölmüş fakat o icabın bağlayıcılık süresi dolmamışsa, karşı taraf o icabı kabul ettiğinde icapta bulunan mevtanın mirasçıları o icabın kabulüyle kurulan sözleşmeyle sorumludurlar. Ancak, icapta bulunulan kişi icabı kabul etmeden ölmüş ise bu defa mevtanın mirasçıları, henüz kabul edilmemiş olan o icabı kabul etmekle yükümlü değillerdir. Ancak zikredilen birinci durumun bir istisnası vardır. Örnek olayda, eğer A cerrahı, B hastasına kendisini iyileştirmek için ameliyat etmeyi teklif ederse, B hastası da ameliyat masasına yatmayı kabul ederse, ancak ameliyat gerçekleştirilmeden A cerrahı ölürse, böyle bir durumda icapta bulunulan kişi icabı kabul etse bile, cerrahın mirasçıları bu sözleşmeyle bağlı değillerdir. Zira sözleşme, A kişisinin kişisel özellikleri üzerine bina edilmiştir. O özellikler ortadan kalktığında, yani cerrah artık öldüğü için ameliyat yapamayacak durumda olduğunda, kurulan sözleşme de iptal olur. Yine cerrahın çalıştığı hastane örneğin, B hastasını ameliyat olmaya zorlayamaz. Zira, her ne kadar cerrah C hastanesinde çalışıyor idiyse ve sözleşme kağıt üzerinde hastane ile yapılmışsa da, B kişisi burada cerrah ile aralarında kurdukları hukuki ilişkinin A cerrahının kişisel özellikleri üzerine bina edildiğini, aynı hastanenin başka bir doktoruyla ameliyat olmak istemediğini öne sürerek sözleşmeyi feshedebilir.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Tıp</span> hastalıkların teşhisi, tedavisi ve önlenmesi için çalışma alanı

Tıp, bir hastaya bakma, teşhis, prognoz, önleme, tedavi, yaralanma veya hastalıklarının palyasyonunu yönetme ve sağlığını geliştirme bilimi ve uygulamasıdır. Tıp, hastalıkların önlenmesi ve tedavisi yoluyla sağlığı korumak ve iyileştirmek için geliştirilen çeşitli sağlık uygulamalarını kapsar. Çağdaş tıp, yaralanma ve hastalıkları teşhis etmek, tedavi etmek ve önlemek için biyomedikal bilimleri, biyomedikal araştırmaları, genetiği ve tıbbi teknolojiyi, tipik olarak farmasötikler veya cerrahi yoluyla, ancak aynı zamanda psikoterapi, harici ateller ve traksiyon, tıbbi cihazlar, biyolojikler ve iyonlaştırıcı radyasyon gibi çeşitli tedaviler yoluyla uygular.

<span class="mw-page-title-main">Satranç</span> İki oyuncu ile oynanan, turnuvaları düzenlenen ve birçok farklı türü olan zeka oyunu

Satranç, iki oyuncu arasında satranç tahtası ve taşları ile oynanan bir masa oyunudur. Dünya çapında turnuvaları düzenlenir ve bir spor dalı olarak kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Dava</span>

Dava, bir hakkın, devlet kanalıyla devletin organları olan mahkemeler vasıtasıyla kullanılmasıdır. Dava; asli ve feri olur. İhtilaflı ve ihtilafsız veya ceza davası, hukuk davası, idari dava, amme (kamu) davası, şahsi dava olarak da tarif edilir. Tek başına dava sözcüğü, sıklıkla hukuk davalarını işaret eder.

<span class="mw-page-title-main">Transseksüellik</span> kişinin kendisini farklı bir cinsiyet kimliğinde hissetmesi veya cinsiyet değiştirmesi

Transseksüellik, kişinin, kendisini atanmış cinsiyetine ait hissetmeyerek farklı bir cinsiyet kimliğini benimsemesi durumudur. Transseksüellik, kişinin cinsiyet kimliğini belirtir, bu sebeple cinsel yönelim ile karıştırılmamalıdır. Transseksüel bir kişi heteroseksüel, homoseksüel, aseksüel ya da biseksüel gibi cinsel yönelimlere sahip olabilir.

Çevirmen bir metni veya sözlü iletişimi bir dilden başka bir dile çevirmeyi meslek edinen kişiye denir. Yazılı çeviri yapan kişiye mütercim, sözlü çeviri yapan kişiye de tercüman adı verilir. Çevirmenler kitap, film, video oyunu, makale, tez, ticarî yazışma ve sözleşmeler, hukukî dokümanlar, vize evrakı gibi belgeleri tercüme eden veya toplantılarda, seminerlerde, konferanslarda ardıl veya eş zamanlı çeviri yapan kişilerdir.

<span class="mw-page-title-main">Borç</span> geri verilmek üzere alınan veya ödenmesi gerekli para veya başka bir şey

Borç, geniş anlamda, bir borç ilişkisini, dar anlamda ise borçlu tarafın ödemekle yükümlü olduğu parasal değeri ya da yerine getirme taahhüdünde olduğu edimi ifade eder. Hukuki alanda kullanılışı, geniş anlamıdır. Borç ilişkisi, borçlu ve alacaklı olmak üzere iki taraf arasında bir edimin yerine getirilmesine dayanan hukuki bağdır. Edim, borçlu açısından bakıldığında borç, alacaklı açısından bakıldığında ise alacaktır. İki farklı kelime aynı davranışın iki farklı açıdan bakılması ile oluşturulmuş adlandırmalardır. Edim fiili, yapma, yapmama veyâ verme olarak üç şekilde tezâhür edebilir.

<span class="mw-page-title-main">Nikâh</span>

Nikâh veya evlenme, evlilik amacıyla bir araya gelmiş bir çiftin, nikâh memuru önünde, kamuya açık olarak evlenmeyi kabul etmesi ve bunun belgelenmesidir. Nikâh, Medeni hukuk ile ilgili bir husustur.

Deniz ticareti hukuku, deniz üzerinde yürütülen ticari ilişkileri düzenleyen hukuk dalıdır. 29/06/1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nda deniz ticaretini konu alan bazı başlıklar şunlardır:

<span class="mw-page-title-main">Sözleşme</span> birden fazla tarafça gönüllü olarak akdedilen yasal bir nesneye sahip anlaşma (açıkça yazılı veya sözlü olabilir)

Sözleşme ya da Kontrat, iki ya da daha fazla kişi arasında yapılan ve koşullarına uyulması yasayla desteklenmiş olan hukukî işlemlere denir. Tarafların birbirine uygun irade açıklamalarıyla yapılan bir hukuki işlem olan sözleşmenin, genel olarak belirli bir biçimde yapılması zorunlu değildir ama bazı tür sözleşmelerin belirli biçimde yapılması yasalarda öngörülmüştür. Örneğin, taşınmaz malların satış sözleşmesinin resmi biçimde yapılması zorunludur. Sözleşmenin yazılı biçimde yapılması anlaşmazlık durumunda kanıtlamayı kolaylaştırmak için de yararlıdır.

Hukukun herkes bakımından bağlayıcı olması gerekir. Kişiler bazen olması gereken gibi davranırlar, bazen de bu düzeni bozarlar. Hukukun var oluş nedenlerinden biri de bu noktada başlar. Yani toplumun düzenini korunması durumu. Devreye giren hukuki kuralları çiğneyen kişilerin bu yanlış davranışlarına engel olunur ve o kişilere bu kurallara uymaya zorunlu kılınır. Yaptırım bir hukuk kuralına aykırı davranılmasının sonucunda yol açılan zararın ortadan kaldırılmasını amaçlar. Kısaca yaptırım "Bir hukuk kuralına aykırı davranılması halinde hukuk düzenince öngörülen sonuçtur.". Yaptırım bir hukuk kuralını diğer sosyal düzen kurallarından ayırır.

<span class="mw-page-title-main">Hak</span> Kişinin hukuken korunan ve kendisine bu korumadan yararlanma yetkisi veren menfaat

Hak, kişilerin hukuk düzenince korunan menfaatleridir. Kişilerin lehlerine olan bir durumun kanunlar tarafından korunması, bu korumaya uymayan kişilere karşı ise kanuni girişimlerde bulunulması gibi yetkiler verir. Esasen Arapçada hukuk kelimesinin tekil hâli olan bu kelime, zamanla kişilerin hukuken korunan menfaatlerini tanımlamak için kullanılırken, hakların oluşturduğu düzene ise hukuk adı verilmiştir.

INCOTERMS, Uluslararası Ticaret Odası (ICC) tarafından uluslararası ticarette kullanılan terimlerin bir standarda kavuşturulması amacıyla uygulamaya konulan bir programdır.

Cinsiyet değiştirme ameliyatı, Beden uyum ameliyatı veya Cinsiyet doğrulama ameliyatı, bir kişinin atanmış cinsiyeti ile birlikte gelen fiziksel görünümünü ve biyolojik cinsel özelliklerini, tanımladıkları cinsiyet kimliğine uyacak şekilde değiştirilmesini sağlayan cerrahi bir prosedür veya prosedürler dizisidir. Tarihte bilinen ilk beden uyum ameliyatı 1931 yılında Berlin'de vajinoplasti olan Dora Richter'e yapılmıştır.

Tacir ya da tüccar, başkası tarafından üretilen malların ticaretini yapan kimse.

Tazminat, hukuka aykırı bir eylem sonucunda meydana gelen maddi veya manevi zarara karşılık olarak ödenen bedel, zarar ödencesidir. Tazminat zararların giderilmesini amacıyla sorumlu tarafından zarar görene ödenen veya mahkeme tarafından ödenmesine karar verilen parasal veya bir değer veya edimdir. Mahkemelerce kişilik haklarının uğradığı zararları gidermek için manevi tazminat, hukuka aykırı eylem nedeniyle mal varlığında yaşanan eksilmeleri karşılamak üzere maddi tazminat veya bir hukuka aykırı eylemin yarattığı düşünülen tüm zararın ödetilmesi amacıyla cezalandırıcı tazminat ödenmesine karar verilebilir.

III. Hişâm veya tam ismiyle Hişam bin Muhammed bin Abdülcebbar, Endülüs Emevi Devleti ve Kurtuba Halifeliği'nin 1026-1031 tarihleri arasında hükümdarlık ve halifelik yapmış olan son yöneticisidir.

<span class="mw-page-title-main">İyatrojenez</span> Herhangi bir tıbbi faaliyetin zarara yol açması

Iatrogenesis, sağlık meslek mensupları gibi hareket eden ya da sağlık için yararlı olduğunu savunduğu ürün veya hizmet tanıtımı üstlenen bir veya daha fazla kişinin herhangi bir faaliyetinden kaynaklanan, etkilenen kişide desteklemeyen etkiler oluşturan olgulardır.

Yüksek erişilebilirlik, bir sistemin kabul gören bir operasyonel performansla normalden uzun süre çalışmasını sağlamaya yönelik bir karakteristiktir. Örneğin hastaneler ve veri merkezleri, sistemlerinin günlük rutin işlerini gerçekleştirebilmek için yüksek erişilebilirliğe ihtiyaç duyarlar. Erişilebilirlik insanların bir hizmet ya da malı elde etme, sisteme erişme, yeni bir işe başlama ya da var olan bir işi güncelleme ya da daha önce yapılmış bir işin sonuçlarını toplayabilmesini ifade eder. Eğer kişi sisteme erişemezse - kullanıcının bakış açısından - sistem erişilebilir değil olarak nitelendirilir. Sistemin erişilebilir olduğu süreye "ayakta kalma süresi" (uptime), erişilebilir olmadığı süre ise "kapalı kalma süresi" (downtime) adı verilir.

İkinci Jön Türk Kongresi, 27-29 Aralık 1907 tarihinde yapılmıştır. Kongre başladığında kongre başkanlığı görevine Prens Sabahattin getirilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Bizans İmparatorluğu'nda tıp</span>

Bizans tıbbı, Bizans İmparatorluğu'nun yaklaşık MS 400 ile MS 1453 arası yaygın tıbbi uygulamalarını kapsar. Bizans tıbbı, Greko-Romen öncülleri tarafından geliştirilen bilgi temeli üzerine inşa edilmesiyle dikkate değerdir. Bizans tıbbı, antik çağlardan kalma tıbbi uygulamaları koruyarak İslam tıbbını etkiledi ve Rönesans döneminde Batı'nın tıbbın yeniden doğuşunu destekledi.