İçeriğe atla

Çatalhöyük

Koordinatlar: 37°40′03″K 32°49′42″D / 37.66750°K 32.82833°D / 37.66750; 32.82833
Kontrol Edilmiş
Çatalhöyük Neolitik Kenti
UNESCO Dünya Mirası
Konum Türkiye
KriterKültürel: iii, iv
Referans1405
Tescil2012 (36. oturum)
BölgeAvrupa ve Kuzey Amerika
Arkeolojik Höyük
Adı:Çatalhöyük
il:Konya
İlçe:Çumra
Köy:Küçükköy
Türü:Höyük
Tahribat:
Tescil durumu:Tescilli[1][2]
Tescil No ve derece:Doğu: A-3256, Batı: 2536
Tescil tarihi:Doğu: 11.12.1981, Batı: 24.04.1996
Araştırma yöntemi:Kazı

Çatalhöyük, bugün Konya'nın Çumra ilçesine bağlı Küçükköy yakınlarında, milattan önce 7000 yıllarından itibaren Cilalı Taş Devri ve Bakır Çağı'nda yerleşim yeri olarak kullanılmış arkeolojik kalıntılardır.[3]

Doğu ve batı yönlerinde yan yana iki höyükten oluşmaktadır. Doğudaki Çatalhöyük (Doğu) olarak adlandırılan yerleşme Neolitik Çağ'da, Çatalhöyük (Batı) olarak adlandırılan batıdaki höyük ise Kalkolitik Çağ'da iskan görmüştür.[4] Bugünkü Konya şehrinin 52 km. güneydoğusunda, Hasandağı'nın yaklaşık olarak 136 kilometre uzağında, Çumra ilçesinin 11 km. kuzeyinde, Konya Ovası'na hakim buğdaylık arazide bulunmaktadır. Doğu yerleşimini, en son Cilalı Taş Devri sırasında ovadan 20 metre yüksekliğe kadar ulaşan bir yerleşim birimi oluşturmaktadır. Ayrıca, batıya doğru da ufak bir yerleşim birimi ve birkaç yüz metre doğuya doğru da bir Bizans yerleşimi bulunmaktadır.

Höyükler kabaca 2 bin yıl kesintisiz iskan edilmiştir. Özellikle neolitik yerleşimin genişliği, barındırdığı nüfusu, oluşturduğu güçlü sanat ve kültür geleneği ile son derece dikkat çekicidir.[5] Yerleşimde 8 bin üzerinde insan yaşadığı kabul edilmektedir.[6] Çatalhöyük'ün diğer neolitik yerleşimlerden temel farkı, bir köy yerleşmesini aşıp kentleşme evresini yaşamakta olmasıdır.[7] Dünyanın en eski yerleşimlerinden biri olan bu yerleşimin sakinleri, ilk tarımcı topluluklardan da biridir. Bu özelliklerinin bir sonucu olarak 2009 yılında UNESCO'nun Dünya Mirası Geçici Listesi'ne eklendi.[5][8] UNESCO tarafından 2012 yılında Dünya Miras Listesi'ne dahil edilmesine karar verildi.[9][10]

Araştırma ve kazı

Çatalhöyük'te yürütülen kazı çalışmaları

Doğu Höyük (Çatalhöyük (Doğu)), muhtemelen, bugüne kadar bulunmuş en eski ve en gelişmiş Neolitik Çağ yerleşim merkezidir. 1958 yılında James Mellaart tarafından keşfedilmiş, ilk kazıları 1961-1963 ve 1965 yıllarında yapılmıştır. 1993'te yeniden başlayan ve günümüze kadar devam eden kazılar Cambridge Üniversitesi'nden Ian Hodder tarafından yönetilmektedir ve İngiltere, Türkiye, Yunanistan, Amerikalı araştırmacılardan oluşan karma bir ekip tarafından yürütülmektedir.[4] Kazı çalışmaları ağırlıklı olarak "ana höyük" olarak görülen Doğu Höyük'te yürütülmüştür.[11] Buradaki kazı çalışmalarının 2018 yılına kadar sürdürülmesi planlanmaktadır.[3]

Batı Höyük'te ise 1961 yılında höyüğün üzerinde ve güney yamaçta iki derinlik sondajı gerçekleştirilmiştir. Doğu Höyük'te 1993 yılında ikinci dönem kazıları başladığında Batı Höyük'te de yüzey araştırması ve yüzey sıyırması çalışmaları başlatılmıştır.[12]

Tarih öncesi yerleşim birimleri Tunç Çağı'ndan önce terk edilmiştir. Bir zamanlar iki yerleşim birimi arasında Çarşamba Nehri'nin bir kanalı akmaktadır ve yerleşim birimleri, ilk tarım zamanlarında elverişli sayılabilecek alüvyonlu toprak üzerine kurulmuştur. Evlerin girişleri üst kısımlarında bulunmaktadır.

Tabakalanma

Çatalhöyük (Doğu)

Kazı çalışmalarında MÖ. 7400 - 6200 yılları arasına tarihlenen 18 neolitik yerleşim katmanı açığa çıkarılmıştır.[10] Romen rakamlarıyla gösterilen bu katmanlardan XII - VIII katmanlar Erken Neolitik'in (MÖ 6500 - 6000) ilk evresine tarihlenmektedir. Erken Neolitik'in ikinci evresi ise VI. katman sonrasıdır.[13]

Çatalhöyük (Batı)

İlk kazı yılında tepede ve güney yamaçta.öçm gerçekleştirilen açmalarda elde edilen çanak çömlek buluntularına dayanılarak Höyük'teki yerleşmenin, iki evreli Erken Kalkolitik Çağ yerleşmesi olduğu ileri sürülmüştür. Mellaart tarafından Erken Kalkolitik I'e tarihlenen mal grubu Batı Çatalhöyük malı olarak adlandırılır. Erken Kalkolitik II mal grubu ise öncekinden kaynaklanıp Can Hasan 1'in 2B tabakası ile ilişkili daha geç bir yerleşme tarafından üretilmiş görünmektedir.[12] Doğu Höyük'te kazı çalışmaları devam ederken Batı Höyük'te başlanılan yüzey toplamalarında Bizans Dönemi ve Helenistik Dönem çanak çömleği toplanmıştır. 1994 yılında yapılan yüzey taramalarında da Bizans Dönemi'ne ait mezar çukurları ortaya çıkarılmıştır.[12]

Doğu Höyük'teki Kalkolitik Çağ tabakaları MÖ 6200 - 5200 yılları arasına tarihlenmektedir.[10]

Buluntular

Çatalhöyük (Doğu)

Kuzey kesimdeki mimari diğer kesimlerden farklı görünmektedir. Buradaki ışınsal düzen muhtemelen yerleşmenin merkezine uzanan sokaklar, geçitler, su ve drenaj kanallarına bağlıdır. Bu kesimde mimari, konutlar ve açık alanlardan oluşmakta, saray, tapınak, ortak kullanıma ait büyük depolama alanları bulunmamaktadır.[4]

Yerleşimin genelinde evlerin birbirine bitişik inşa edildiği, dolayısıyla duvarların ortak kullanıldığı, aralarında avluya açılan dar geçitlerin bırakıldığı anlaşılmaktadır. Bu avlular bir yandan hava ve aydınlatma sağlayan, diğer yandan da çöp alanı olarak kullanılan alanlardır.[4][14] Avlular etrafından yapılmış bu konutlar mahalleleri oluşturmuştur. Bu mahallelerin yan yana sıralanmasıyla da Çatalhöyük kenti ortaya çıkmıştır.[7]

Konutlar birbiri üstüne, aynı plana göre inşa edilmiştir. Bir önceki konutun duvarları, bir sonrakinin temelleri olmuştur. Konutların kullanım süresi 80 yıl gibi görünmektedir. Bu süre dolduğunda ev temizlenmiş, toprak ve molazla doldurulmuş, üstüne aynı planda yenisi inşa edilmiştir.

Bir konutun içinden görünüm
Bir konutun içinden farklı görünüm

Konutlar dörtgen biçimli kerpiç tuğlalarla taş temel kullanılmadan dörtgen planlı olarak yapılmıştır. Ana odalara bitişik depo ve yan odalar bulunmaktadır. Aralarında dikdörtgen, kare ya da oval biçimde geçişler vardır. Çatılar, saz ve kamış damların üstlerinin, günümüzde bölgede ak toprak olarak adlandırılan kalın bir kil tabakasıyla sıvanmasıyla yapılmıştır. Bu çatıları taşıyan ahşap kirişlerdir ve duvarların içine yerleştirilen yine ahşap dikmelere dayanmaktadır.[4] Arazinin farklı eğilimleri yüzünde konut duvarlarının yüksekliği de farklıdır ve bu farklılıktan yararlanılarak batı ve güney duvarlarının üst kısımlarında, ışıklandırmayı ve havalandırmayı sağlamak üzere pencere boşlukları bırakılmıştır.[15] Konutların tabanları, duvarları ve içlerindeki tüm yapı ögeleri beyaz renkte bir sıva ile kat kat sıvanmıştır. Yaklaşık 3 cm. kalınlıktaki bir sıvada 160 kat belirlenmiştir. Sıva, beyaz kalkerli, milli bir kil kullanılarak yapıldığı anlaşılmıştır. Çatlamaması için içine ot, bitki sapları ve yaprak parçaları katılmıştır. Konutlara giriş çatıda açılan bir delikten, büyük olasılıkla tahta bir merdivenle sağlanmaktadır. Yan duvarlarda giriş yoktur. Konut içindeki ocak ve oval biçimli, üstleri düz bırakılan fırınlar çoğunlukla güney duvarında yer almaktadır. Her konutta en az bir platform bulunmaktadır. Bunların altlarına, zengin gömüt armağanlarıyla ölüler gömülmüştür. Depo odalarının bir kısmında açkılama taşları, baltalar ve taş aletlerin konduğu kilden yapılma kutular ele geçmiştir.[4]

Höyüğün erken tabakalarında Mellaart'ın saptadığı yanmış kireç topaklarına üst tabakalarda rastlanmamaktadır. Zaten alt tabakalarda sıva olarak kireçten yararlanıldığı, ancak üst tabakalarda sıva için kil kullanıldığı görülmektedir. Kazı başkanı Hodder ve Ankara İngiliz Arkeoloji Enstitüsü'nden Wendy Matthews, kireç kullanımının, çok fazla odun gerektirdiği için daha sonraki evrelerde terk edildiği görüşündedir. Kireç taşı, 750 dereceye kadar bir ısıda fırınlandıktan sonra sönmemiş kirece dönüşmektedir. Bu ise çevreden büyük miktarda ağaç kesilmesini gerektirmekteydi. Arkeologlar benzer sıkıntıların Ortadoğu neolitik yerleşimlerinde de yaşandığını, örneğin Ayn Gazal'ın 8.000 yıl önce, yakacak odun sağlamak uğruna çevreyi yaşanamayacak hale getirmeleri yüzünden terk edilmiş olduğunu kabul etmektedirler.[16]

Bir kutsal mekan olduğu düşünülen yapının kuzey ve doğu duvarlarında 1963 yılı kazıları sırasında Çatalhöyük kent planı olduğu anlaşılan bir harita ortaya çıkarılmıştır. Günümüzden yaklaşık olarak 8200 yıl öncesine tarihlenen radyokarbon tarihleme yöntemi ile saptanan yaşı MÖ 6200 ± 97) bu çizim, dünyanın bilinen ilk haritasıdır. Yaklaşık olarak 3 metre uzunluğa ve 90 cm. yüksekliğe sahiptir. Hâlen Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi'nde sergilenmektedir.[17][18]

Çatalhöyük (Batı)

James Mellaart başkanlığındaki 1961 yılındaki kazılarda erken Bakır Çağı'na tarihlenen bir yapı açığa çıkarılmıştır. Kerpiç duvarlı, dörtgen planlı bu yapıda duvarlar yeşilimsi sarı renkte bir sıvayla sıvalıdır. Erken kalkoliltik II tabakasında ise, etrafı hücre tipi odalarla çevrili, görece büyük ve iyi inşa edilmiş merkezi odalardan oluşan bir yapı ortaya çıkarmıştır.[12]

Çanak çömlek

Çatalhöyük (Doğu)

Doğu Höyük'te çanak çömlek, önceden biliniyor olmasına karşın ancak V. yapı katından sonra yaygın biçimde kullanılmaya başlanmıştır. Bunun nedeni, ahşap ve sepet konusunda gelişkin bir beceriye sahip olunmasıdır. XII. yapı katına ait çanak çömlek ilkel görünümlü, kalın, siyah özlü, bitki katkılı ve kötü pişirilmiştir. Renk, devetüyü, krem ve açık gri olup alacalı ve açkılıdır. Biçim olarak ise derin kaseler, daha az da dar ağızlı çömlekler yapılmıştır.[4]

Çatalhöyük (Batı)

Mellaart'a göre Batı Höyük'ü çanak çömleği tabakalanmaya bağlı olarak iki gruba ayrılmaktadır. Erken Kalkolitik I malı, devetüyü ya da kırmızımsı hamurlu, taşçık ve mika katkılıdır. Kullanılan boya kırmızı, soluk kırmızı ve açık kahverengidir. Boya sonrasında açkılanmış bu mallarda genellikle astar bilinmez.[12]

Küçük buluntular

Çatalhöyük (Doğu)

Ele geçen çok çeşitli küçük buluntulardan bazıları, obsidyen aynalar, topuz başları, taş boncuklar, eyer biçimli el değirmenleri, öğütme taşları, havanlar, havanelleri, açkı taşları, taş yüzükler, bilezikler, el baltaları, keserler, oval bardaklar, derin kaşıklar, kepçeler, iğneler, bizler, cilalanmış kemikten kemer kopçaları ve kemik aletlerdir.[19]

Pişmiş kilden damga mühürler, damga mühürlerin ilk örneklerinden sayılır. Dokuma ürünleri ve ekmek gibi çeşitli baskı yüzeylerinde kullanıldıkları düşünülmektedir. Çoğu oval ya da dikdörtgen biçimli olmakla birlikte çiçek şeklinde bir damga mühür de bulunmuştur ve dokuma desenlerinde görülmektedir.[20]

Ele geçen heykelcik buluntuları pişmiş toprak, tebeşir, sünger taşı ve su mermerinden oyulmuştur. Tüm heykelcikler birer tapınma nesnesi olarak görülmektedir.[20]

Kültür – Çatalhöyük (Doğu)

Yaşam tarzı

Konutların bu denli iç içe, yan yana yapılmış olması ayrı bir araştırma konusu olmuştur. Bu konuda kazı başkanı Hodder, savaş ve yıkım izlerine hiç rastlanmadığı için bu sıkışık yapılanmanın savunma endişesine dayanmadığı görüşündedir. Muhtemelen birçok kuşağı kapsayan aile bağlarının kuvvetli olmasıydı ve konutlar, sahiplenilmiş arsalar üzerine, birbiri üstüne inşa ediliyordu.[16]

Konutların temiz ve bakımlı tutulduğu düşünülmektedir. Kazılarda konutların içinde herhangi bir çöp ya da kalıntı bulunmamıştır. Bununla birlikte çöplerin ve küllerin konutlar dışında yığıntılar oluşturduğu görülmüştür. Damlar, sokak olarak kullanıldığı gibi birçok günlük etkinliğin de özellikle havanın iyi olduğu günlerde damlarda sürdürüldüğü düşünülmektedir. Daha geç evrelerde damlarda ortaya çıkarılan büyük ocakların, bu tarzda ve ortaklaşa kullanıldığı kabul edilmektedir.[21]

Çocuk gömütlerinin daha çok odalardaki sekilerin altına, yetişkinlerin ise oda tabanına gömüldükleri görülmektedir. Bazı iskeletler başsız olarak bulunmuştur. Bunların başlarının bir süre sonra alındığı düşünülmektedir. Bazı bedensiz başlar da terk edilmiş konutlarda bulunmuştur.[22] Özenle örülmüş sepetlere konularak gömülen çocuk gömütlerinin incelenmesinde, bazılarının göz çukurlarının çevresinde olağandan fazla delik olduğu saptanmıştır. Bu durumun yetersiz beslenmeye dayanan kansızlıktan kaynaklanmış olabileceği ileri sürülmektedir.[16]

Ekonomi

Çatalhöyük'ün ilk yerleşimcilerinin avcı-toplayıcı bir topluluk olduğu anlaşılmaktadır. Yerleşimin sakinlerinin 6. Tabakadan itibaren Tarım Devrimi'ni gerçekleştirdikleri, buğday, arpa ve bezelye gibi bitkilerin tarımını yapmaya başladıkları, yoğun biçimde avcılığa devam ederken sığırı evcilleştirdikleri belirlenmiştir. Ekonomik faaliyetlerin bununla sınırlı olmadığı, Hasan Dağı'ndan obsidyen ve Ilıcapınar'dan tuz üretildiği, kasaba kullanımını aşan üretim fazlasının civar yerleşimlere satıldığı düşünülmektedir. Akdeniz kıyılarından geldiği düşünülen ve takı olarak kullanılan deniz kabuklarının varlığı, bu ticaretin yayılımı hakkında bilgi vermektedir. Öte yandan ele geçen kumaş parçaları dokumacılığın en eski örnekleri olarak tanımlanmaktadır. Çanak çömlekçilik, ahşap işçiliği, sepetçilik, kemik alet üretimi gibi zanaatlerin de gelişkin durumda olduğu belirtilmektedir.[23]

Sanat ve Kültür

Duvar resimlerinden bir örnek

Konutların iç duvarlarında panolar yapılmıştır. Bazıları bezeksiz, kırmızının çeşitli tonlarında boyalıdır. Bazılarında geometrik bezekler, kilim desenleri, iç içe geçmiş daireler, yıldızlar ve çiçek motifleri bulunmaktadır. Bir kısmında el ve ayak izleri, tanrıçalar, insan, kuş ve diğer hayvanlar, av sahneleri ile doğal çevreyi yansıtan çok çeşitli tasvirlerle bezenmiştir. Kullanılan diğer bir bezeme türü kabartma betimlemelerdir. İç düzenlemelerde platformlara oturtulmuş boğa başları ve boynuzları ilginçtir.[4] Birçok evin duvarında gerçek boğa başlarının kille sıvanmasıyla yapılan kabartmalar mevcuttur.[24] Bazı mekanlarda bunlar bir dizi halindedir ve Mellaart tarafından bu yapıların kutsal mekan ya da tapınak olduğu ileri sürülmektedir. Bina 52 olarak adlandırılan yapının yangın geçirmiş odasında bütün halinde in situ bir boğa başı ve boynuzları bulunmuştur. Duvarın içine yerleştirilmiş olan boğa başı açkılanmamıştır. Üst kısımda ise 11 sığır boynuzuyla bazı hayvan kafatasları bulunmaktadır. Bir dizi boğa boynuzu, boğa başının hemen yanındaki bir sekide yer almaktadır.[4]

Konut duvarlarında yer alan tasvirler av ve dans sahneleri, insan ve hayvan resimleridir. Hayvan resimleri akbaba, leopar, çeşitli kuşlar, geyik ve aslan gibi hayvanlardır. Ayrıca 8800 yıl öncesine ait, kilim motifleri denilebilecek motifler de görülmektedir ve günümüz Anadolu kilim motifleriyle ilişkilendirilmektedir.[25] Figürin buluntular sığır, domuz, koyun, keçi, boğa, köpek ve tek olarak sığır boynuzlarıdır.[26]

İnanç

Boğa başları

Doğu Höyük, Anadolu'da kutsal yapılara rastlanan en eski yerleşimdir. Kutsal mekan olarak tanımlanan odalar diğerlerinden daha geniştir.[27] Geniş odalar ayin amaçlı yapılmıştır. Duvar resmi, kabartması ve heykeller, diğer konut odalarına oranla daha yoğun ve daha farklıdır.[22] Doğu Höyük'te bu tarz kırktan fazla yapı ortaya çıkarılmıştır. Bu yapıların duvarlar süslemeleri av ve bereketi simgeleyen büyüler ve inançlarını yansıtan betimlemelerle zenginleştirilmiştir. Süslemelerin haricinde kabartma olarak da boğa doğumu gerçekleştiren tanrıça, leopar, koç başları ve boğa figürleri resmedilmiştir. Bu duvarlarda geometrik süslemeler de sıkça yer almaktadır. Diğer yandan toplumu etkileyen doğa olaylarının da betimlendiği görülmektedir. Örnek olarak yakınlardaki volkanik Hasan Dağı'nı patlaması olduğu düşünülen bir betimleme açığa çıkarılmıştır.[28]

Ünlü Çatalhöyük Ana Tanrıça heykelciği

Çatalhöyük Doğu Höyük'te III. tabakadan X. tabakaya kadar olan tabakalarda, kutsal yapıların içinde çok sayıda pişmiş kilden yapılma ana tanrıça heykelcikleri, boğa başı ve boynuzları ile kadın göğsü rölyefleri bulunmaktadır. Ana tanrıça, genç kadın, doğuran kadın ve yaşlı kadın olarak betimlenmiştir.[29] Bu buluntuların tarihlendirilmesiyle Anadolu'da en eski ana tanrıça kült merkezlerinden birinin Çatalhöyük olduğu kabul edilmektedir.[30] Bereketi simgeleyen ana tanrıça kültünde erkek ögeyi boynuzlu boğa başlarının temsil ettiği düşünülmektedir. Güleryüzlü ve sevecen betimlemeler ana tanrıçanın doğaya sunduğu yaşamı ve bereketi simgelerken, kimi zaman korkunç denebilecek betimlemeler de, bu yaşam ve bereketi geri alabilme yetisini ifade etmektedir. Elinde akbaba olabileceği düşünülen yırtıcı bir kuşla betimlenen tanrıça heykeli ile yarı ikon tarzı ürkütücü heykelcik ise, ana tanrıçanın ölüler ülkesiyle bağını temsil etmektedir. İki yanındaki leoparlara dayanmış durumda doğum yapan şişman kadın figürü ile aslanlı tahtlarda oturur biçimde tasvirlerine rastlanan Tunç Çağı'nda Mezopotamya'da İnanna - İştar'ı ve Mısır inancındaki İsis - Sekhmet'i arasındaki benzerlik dikkat çekicidir.[30]

Öte yandan Çatalhöyük Neolitik yerleşiminde konutun sadece barınmak, erzak ve eşya depolamak / güven altına almak gibi işlevlerinin olmadığı, aynı zamanda bir dizi sembolik anlam üstlendiği anlaşılmaktadır. Hem konutlarda hem de kutsal mekan olarak görülen yapıların duvar resimlerinde ana tema boğa başlarıdır. Günümüzde yabani sığır olarak tanımlanan boğaların alın kemikleri, alın kemiklerinin boynuzların oturduğu kısımlar ve boynuzlar, kerpiç dikmelerle birleştirilerek mimari öge olarak kullanılmıştır.[27] Konutlardaki duvar resimlerinin, ölülerin gömülmüş olduğu kesimlerde daha yoğun olduğu dikkati çekmiş, bunun belki de ölülerle bir çeşit iletişim kurma amaçlı olduğu ileri sürülmüştür.[31] Öyle ki duvar resimlerinin üstünün tekrar sıvanmasından sonra, sıva altında kalan resmin aynen yeni sıva üzerine boyanmış olduğu saptanmıştır.[32]

İlginç bir buluntu da bir evin gömüt çukurunda bulunan dişlerin, bir alt evredeki evin gömüt çukurundaki çene kemiğinden geldiğinin saptanmasıdır. Böylece evden eve geçen insan ve hayvan kafataslarının miras ya da önemli eşya olarak görüldüğü anlaşılmaktadır.[33]

Değerlendirme ve tarihlendirme

EXPO Antalya'da Bulunan Çatalhöyük Modellemesi[34]

Kazı başkanı Hodder, yerleşmenin uzak bölgelerden gelen göçmenler tarafından değil, küçük bir yerli topluluk tarafından kurulduğunu, zaman içinde nüfus artışına bağlı olarak büyüdüğü düşünmektedir. Gerçekten de ilk katmanlardaki konutlar, üst katmanlarla karşılaştırıldığında daha seyrektir. Daha üst katmanlarda ise iç içe girmiş durumdadırlar.[16]

Öte yandan Orta Doğu'da Çatalhöyük'ten daha eski neolitik yerleşmeler vardır. Örneğin Eriha, Çatalhöyük'ten bin yıl daha eski bir neolitik yerleşimdir. Yine de Çatalhöyük, daha eski ya da çağdaşı yerleşimlerden farklı özelliklere sahiptir. Başta, onbin kişiye ulaşan nüfusudur. Hodder'e göre Çatalhöyük "köy kavramını mantıksal boyutların ötesine taşıyan bir merkez"dir. Pek çok arkeolog Çatalhöyük'teki olağanüstü duvar resimlerinin ve aletlerin, bilinen neolitik geleneklerle bağdaşmadığı görüşündedirler. Çatalhöyük'ün bir başka farklılığı da, belirli bir büyüklüğe ulaşan yerleşimlerde merkezileşmiş yönetim ve hiyerarşinin ortaya çıktığı, genellikle kabul edilmektedir. Oysa Çatalhöyük'te kamusal binalar gibi toplumsal işbölümüne ilişkin kanıtlar bulunmamaktadır. Hodder, son derece büyük bir nüfusu barındırır hale gelmesine karşın Çatalhöyük "eşitlikçi bir köy" niteliğini yitirmemiştir. Çatalhöyük hakkında,

"Bir yandan daha geniş bir örüntünün parçası, öte yandan da tümüyle özgün bir birim, Çatalhöyük'ün en şaşırtıcı yanı da bu."

demektedir.[16]

Daha sonraki araştırmalarda, diğerlerinden daha fazla gömüt barındıran (en fazla 5-10 iken bu evlerden birinde 30 gömüt bulunmuştur), mimarî ve iç dekoratif unsurların çok daha iyi çalışıldığı konutlar dikkat çekmiştir. Kazı ekibi tarafından "tarih evleri" olarak adlandırılan bu yapıların,[3] üretimde (ve tabi dağıtımda) daha fazla kontrol sahibi olduğu, daha zengin olduğu düşünülmüş, Çatalhöyük toplumunun başlangıçta düşünüldüğü kadar eşitlikçi bir toplum olmayabileceği ileri sürülmüştür.[35] Ancak elde edilen çeşitli veriler, bu tarih evlerinin iç dekorasyon ve fazla gömüt sayısı dışında diğer evlerden farklı olmadığı, bir sosyal farklılaşma bulunmadığı anlaşılmıştır.[3] Araştırmalar, Çatalhöyük neolitik kültürünün devamına ilişkin bir ipucu vermemiştir. Neolitik yerleşimin terk edilmesinden sonra neolitik kültürün gerilediği ifade edilmektedir.[25]

Kaynakça

  1. ^ "TAY - Yerleşme Ayrıntıları * Doğu". 29 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Temmuz 2012. 
  2. ^ "TAY - Yerleşme Ayrıntıları * Batı". 11 Aralık 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Temmuz 2012. 
  3. ^ a b c d "Çatalhöyük News – December 2010" (PDF). 12 Aralık 2012 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Temmuz 2012. 
  4. ^ a b c d e f g h i "TAY – Yerleşme Dönem Ayrıntıları * Doğu". 29 Ekim 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Temmuz 2012. 
  5. ^ a b Muna Silav Utkan, Acta Turcıca 3 Temmuz 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Sh.: 52
  6. ^ Çatalhöyük 2008 Archive Report 8 Temmuz 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Sh.: 1
  7. ^ a b Fatma Gasimov (Karaaslan), Neolitik Çağ Çatalhöyük Kültür Unsurlarının Çağdaş Türk Seramik Sanatlarına Etkileri 29 Mayıs 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Selçuk Üniversitesi - Yüksel Lisans Tezi, Sh.: 5
  8. ^ "Neolithic Site of Catalhoyuk" (İngilizce). UNESCO. 30 Ocak 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ağustos 2015. 
  9. ^ "Neolithic Site of Çatalhöyük". UNESCO. 7 Temmuz 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ağustos 2015. 
  10. ^ a b c Çatalhöyük Neolitik Kenti 12 Aralık 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Kültür Varlıkları ve Müzeler Gn. Md.
  11. ^ Meltem Ağcabay, Atabay Düzenli, Çatalhöyük Neolitik Dönemdeki Güney Açmalarındaki Çöp Yığınlarının (1996-1998) Arkebotanik Açıdan Değerlendirilmesi[] Çukurova Üniversitesi Yüksel Lisans Tezi,
  12. ^ a b c d e "TAY – Yerleşme Dönem Ayrıntıları * Batı". 24 Eylül 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 13 Temmuz 2012. 
  13. ^ Early Neolithic Period (6500 - 6000 BC) 5 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Sh.: 192
  14. ^ Muna Silav Utkan, Sh.: 54
  15. ^ Fatma Gasimov (Karaaslan), Sh.: 6
  16. ^ a b c d e "Çatalhöyük'ün Yeni Resmi – TUBİTAK" (PDF). 28 Haziran 2012 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Temmuz 2012. 
  17. ^ Serdar Bilgi, Fotogrametri ve Uzaktan Algılamada Veri Elde Etme Yöntemlerinin Gelişimi ve Kısa Tarihçesi 12 Aralık 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  18. ^ "Kartografyanın Tarihçesi" (PDF). 11 Ağustos 2013 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Temmuz 2012. 
  19. ^ Fatma Gasimov (Karaaslan), Sh.: 19
  20. ^ a b Fatma Gasimov (Karasalan) Sh.: 14
  21. ^ Çatalhöyük: 9000 Year Old Neolithic Site In Anatolia[]
  22. ^ a b Fatma Gasimov (Karaaslan) Sh.: 23
  23. ^ Fatma Gasimov (Karaaslan), Sh.: 6-7
  24. ^ "Anadolu Medeniyetleri, Çatalhöyük Mimarisi". 27 Eylül 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Temmuz 2012. 
  25. ^ a b Fatma Gasimov (Karaaslan), Sh.: 7
  26. ^ Fatma Gasimov (Karaaslan), Sh.: 8
  27. ^ a b Muna Silav Utkan, Sh.: 55
  28. ^ Edibe Uzunoğlu – Gülay Topaloğlu, Anadolu Uygarlıkları 12 Aralık 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  29. ^ Ekrem Sarıkçıoğlu, Anadolu'nun Tarih Öncesi İnançları 21 Şubat 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  30. ^ a b Seher Özdemir, Sızmahöyük ve Tanrıça Zizimene Kültü 21 Şubat 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Selçuk Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi - 2007 Sh.: 18
  31. ^ Çatalhöyük News - December 2013 17 Nisan 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Sh.: 3
  32. ^ Çatalhöyük News - December 2012 Sh.: 10
  33. ^ Çatal News 13 Nisan 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Sh.: 5
  34. ^ Çatalhöyük Modellemesi (Fotoğraf: Ramazan Volkan ÇOBAN; Tarih: 20.07.2019, Yer: EXPO/Aksu/Antalya)
  35. ^ Çatanl News - 2007 13 Nisan 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Sh.: 6

Dış bağlantılar

Türkçe

İngilizce

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Çayönü</span>

Çayönü Höyüğü ya da Çayönü Tepesi Diyarbakır il merkezinin kuzeybatısında, Ergani İlçesi'nin 7 km güneybatısında yer alan bir höyüktür. Höyük, 4,5 metre yükseklikte 160 x 350 metre boyutlarında yayvan, geniş bir tepe üzerindedir. Güneyinden Boğazçay Deresi geçmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Yeşilova Höyüğü</span> İzmir, Türkiyede arkeolojik sit

Yeşilova Höyüğü İzmir'in en eski yerleşim birimidir. Bornova ilçesinin Karacaoğlan mahallesinde, Manda çayı kıyısında bulunan bir höyüktür. Yer olarak Işıkkent Eğitim Kampüsü'nün doğusuna, Bornova Anadolu Lisesi'nin güneybatısına düşmektedir. Yerleşim olduğu dönemlerde İzmir Körfezi iki kilometre daha içerideydi, bölge bugünkünden daha sulaktı ve daha zengin bir flora ile faunaya sahipti. Bornova Ovası'nın orta kesimindeki Yeşilova Höyüğü, Yassıtepe Höyüğü ve İpeklikuyu Höyüğü, günümüz İzmir'inde ilk düzenli yerleşimlerin olduğu noktalardır. Diğer yandan alan olarak bakıldığında Batı Anadolu'daki en büyük yerleşimdir. Günümüzde, Bornova Ovası yüzeyinin 4-5 metre altında kalmış durumdadır.

<span class="mw-page-title-main">Obeyd kültürü</span>

Obeyd Kültürü ya da Ubeyd Kültürü, Güney Mezopotamya'da MÖ 5.900 – 4.300 tarihleri arasında var olmuş bir yerel ve tarihöncesi kültürdür. Güney Mezopotamya'nın en eski yerleşimi olarak Çanak Çömlekli Neolitik Çağ'dan Kalkolitik Çağ'a uzanan ve Uruk Dönemi başlarına kadar süren bir kültürdür.

Bademağacı Höyüğü, Antalya'nın merkez ilçenin 2,5 km kuzeydoğusunda, Çubuk Geçidi'nin 5 km kuzeyinde yer alan arkeolojik bir yerleşimdir. Höyüğün eski adı Kızılkaya'dır. Yerleşim alanı 210 metreye 120 metredir. Tepenin yüksekliği 7 metredir.

Hayaz Höyük, Adıyaman ilinin Samsat ilçesine bağlı Hayaz köyü yakınında bulunan arkeolojik bir yerleşmedir. Samsat ilçesinin 17 km. güneyinde bulunan köy ve höyük daha sonra Atatürk Baraj Gölü suları altında kalmıştır. Göl oluşmadan önce Fırat ile onun bir kolu olan Kalburcu Çayı'nın birleştiği noktada bulunmakta idi.

Nevali Çori, Şanlıurfa ilinin Hilvan ilçesine bağlı Güluşağı mahallesinin hemen kuzeybatısında bulunan bir höyüktür. Höyük, Atatürk Baraj Gölü suları altında kalmadan önce Fırat'ın bir kolu olan Kantara Deresi'nin iki yanında yer almaktaydı. Dere höyüğü ikiye bölmüş durumdadır. Yerleşme, derenin doğu yakasında 90 X 40 metre boyutlarında, batı yakasında ise daha küçük bir alandır. Bu yerleşmelerden büyük olanı (doğu) Nevali Çori I, batı taraftaki ise Nevali Çori II olarak adlandırılmaktadır. Yerleşmenin arkeolojik olarak en önemli tabakaları, beş yapı katı olarak izlenen, Nevali Çori I olarak tanımlanan kesimdeki Çanak Çömleksiz Neolitik Çağ tabakalarıdır. Bu tabakalarda yürütülen kazı çalışmaları ve buluntular üzerinde yapılan analizler, Nevali Çori neolitik halkının esas olarak avcı - toplayıcı yaşam tarzını sürdürmekle birlikte, tarım ve hayvancılık yaptığını ortaya koymaktadır. Ortaya çıkarılan mimari kalıntılar ise Orta Fırat Havzası'nın Erken Neolitiği hakkında önemli bilgiler vermiştir. Özellikle, Göbekli Tepe, Urfa – Yeni Mahalle, Karahan, Sefer Tepe, Hamzan Tepe ve Taşlı Tepe gibi arkeolojik alanlarda benzerleri görülen T biçimli sütunların yer aldığı kült binası önemli bir keşif olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Köşk Höyük</span> Niğde il merkezine 17 km mesafedeki bir höyük

Köşk Höyüğü, Niğde il merkezine 17 km mesafede bulunan bir höyüktür. Höyük 80 metre çapında 15 metre yüksekliktedir. Kazılarda ulaşılan buluntular Niğde Müzesinde sergilenmektedir. Müze'de diğer buluntular yanında MÖ 4883 yılına tarihlenen bir Kalkolitik ev modeli, birebir ölçülerde sergilenmektedir.

Köşkerbaba Höyük, Malatya İl merkezinin 31 km. kuzeydoğusunda, Karakaya Baraj Gölü suları altında kalmış olan bir höyüktür. Öncesinde Fırat kıyısından 100 metre içerdeydi. Höyük adını hemen yakınındaki bir yatırdan almaktadır. Höyüğün en üst tabakası eski yıllarda köprü inşaatı sırasında büyük ölçüde tahribata uğramıştır.

Kuruçay Höyüğü, Burdur'un 15 km. batısında, Kuruçay köyünün 1,5 km. güneybatısında yer alan bir höyüktür. Höyük, Burdur Gölü'ne bakan bir tepe üzerinde yer alıp üç yanı derin dere yataklarıyla çevrilidir. Buradaki arkeolojik yerleşim 90 x 60 metre boyutlarında ve 8 metre yüksekliktedir. Höyüğün en üst noktası Burdur Gölü'nden 110 metre yüksekliktedir.

<span class="mw-page-title-main">Hacılar Höyük</span>

Hacılar Höyük, Burdur İl merkezinin 26–27 km güneybatısında yer alan bir höyüktür. Toroslar'ın kuzeye uzanan sırtları arasında oluşmuş bir vadide bulunmakta olup batısında Koca Çay akmaktadır.

Fikirtepe Höyüğü, İstanbul İli'nin Anadolu yakasında, Kadıköy İlçe merkezinin birkaç kilometre doğusunda, Fikirtepe Tepesi'nin doğu kenarında yer alan bir düz yerleşmedir. Denizden 26 metre yükseklikteki yayvan bir tepenin güney-güneydoğu kesiminde, Kalamış Koyu'nda Marmara Denizi'ne dökülen Kurbağalıdere'ye doğru uzanan yamaçta bulunmaktaydı. Günümüz yerleşiminin altında kalmış ve tümüyle tahrip olmuştur. Yerleşmenin Kalamış Koyu'na mesafesi 1.300 metre, Kadıköy Koyuna ise 2 km.dir. eski çağlarda çevrenin ormanlık olduğu, bu yüzden balıkçılık, avcılık ve sınırlı ölçüde de olsa tarım olanaklarına sahip olduğu düşünülmektedir.

Barcın Höyük, Bursa İl merkezinin doğusunda, Yenişehir İlçesi'nin 4 km. batısında, Barcın Köyü'nün 3–4 km. güneyinde yer alan bir höyüktür. Yenişehir Ovası'ndaki tepe 100 metre çapında ve 4 metre yüksekliktedir. Arkeoloji yayınlarında Yenişehir Batı Höyüğü ve Yenişehir 2 olarak da geçmektedir. Esasen bulunduğu bölge Üyecek Mevkii, tepe de Üyecek Tepe olarak bilinmektedir.

Aşağı Pınar Höyüğü, Kırklareli İl merkezinin 3 km. güneyinde yer alan bir höyüktür. Haydardere, bir kıvrım yaparak tepenin kuzeyinden ve batısından geçmektedir. Höyüğün üzerine Geç Antik Çağ'da yapılan bir tümülüs tahribata neden olmuştur. Tümülüs, 38 metre çapında bir çevre duvarı üstüne kurulmuş olup, höyüğün eteklerinden alınan toprakla doldurulmuştur. Oluşan tepenin 19. yüzyıl sonlarında bölgeyi bir süreliğine işgal eden Rus kuvvetleri tarafından hazine aramak için düzleştirilmiş olduğu düşünülmektedir.

Ilıpınar Höyüğü, Bursa İl merkezinin kuzeydoğusunda, Orhangazi İlçesi'nin yaklaşık 2 km. güneyinde, İznik Gölü'nün 2 km. batısında yer alan bir höyüktür. Yerleşim alanı 2,5 hektar olup tepenin çağı 250 metredir. Yüksekliği 3 metreden 10 metreye değişmektedir. Höyükte ilk yerleşmenin günümüzden 8 bin yıl önce gerçekleştiği ileri sürülmektedir. İlk yerleşimcilerin Orta Anadolu'dan 10-15 aile olarak gelip yerleştikleri düşünülmektedir. Höyüğün ilk yerleşmede dahi eksiksiz bir tarım ekonomisine sahip olduğu anlaşılmaktadır. Şimdilik, bölgede tarıma başlanılan ilk yerleşim olarak görülmektedir.

Menteşe Höyüğü, Bursa İl merkezinin doğu-kuzeydoğusunda, Menteşe Köyü'nün yaklaşık 500 metre güneybatısında yer alan bir höyüktür. Höyük, Yenişehir Ovası'nın kuzeybatısında olup, 100 x 4 metre boyutlarındadır. Ilıpınar Höyüğü'ne 25 km. mesafededir. Yakın zamanlara kadar tepenin birkaç yüz metre mesafesinde bataklık bir alan vardı. Bu bataklık alan antik çağlarda geniş bir alana yayılmış bir göldü. Höyük'te ele geçen buluntular İznik Müzesi'nde sergilenmektedir.

Boncuklu Höyük, Konya İl merkezinin güneydoğusunda, Karatay İlçesi'ne bağlı Hayıroğlu Beldesi sınırları içinde, Çatalhöyük'e 9 km. mesafede yer alan bir höyüktür. Boncuklu Höyük'ü iskan eden topluluk yerleşik avcı-toplayıcı bir topluluktur. Kazı çalışmalarında tarım yapıldığına ilişkin herhangi bir bulguya rastlanmamıştır. Bununla birlikte Boncuklu Höyük sakinlerinin "tarımcılık aşamasının başlarında bulunan bir grup" olduğu düşünülmektedir ve Çatalhöyük Kültürü'nün öncüsü olarak görülmektedir. Tepe, 180 x 120 metre boyutlarında olup 2 metre yüksekliktedir. Bu tepe üzerindeki yerleşmenin 1 hektarlık alana yayıldığı belirtilmektedir.

Dedecik-Heybelitepe Höyüğü, İzmir ili'nin yaklaşık 35 km. güneyinde, Torbalı Ovası'nın batı kenarında, Metropolis Antik Kenti'nin 2 km. kadar güneyinde, Özbey ve Yeniköy köyleri arasında yer alan bir höyüktür.

Karayavşan Höyüğü, Ankara il merkezinin güneybatısında, Polatlı İlçesi'nin 20 km. doğusunda, Karayavşan Köyü'nün hemen yanında yer alan bir höyüktür. Polatlı – Haymana kara yolunun hemen kuzeyindedir. Tepe, 13 metre yükseklikte orta boy bir höyüktür.

Alan Höyük, Konya il merkezinin güneybatısında, Beyşehir İlçesi'nin batısında, Beyşehir – Akseki yolunun güneyinde, Karadiken Köyü'nün 3 km. batısında yer alan bir höyüktür. Höyük, 700 x 250 metre boyutlarındaki doğal bir tepe üzerinde oluşmuş olup 100 metre çapında ve 3,5 – 4 metre yüksekliktedir.

Kanal Höyük, Konya il merkezinin güneybatısında, Seydişehir İlçesi'nin 7,5 km. doğusunda, Bağra Köyü'nün batısında yer alan bir höyüktür. Arkeoloji yayınında Kanal Höyük olarak yer almaktadır. Yerel adları Höyük; Bağlası Höyük; Höyük Bağları'dır. Beyşehir Kanalı Çayı'nın getirdiği kalın bir alüvyon dolguyla kaplı Beyşehir Ovası'nın kabaca tam ortasındadır.