
Yunan mitolojisi, Antik Yunanistan'da dünyanın yaratılışı, tanrı, tanrıça ve kahramanların hayatı hakkındaki söylence ve öğretileri içermekle kalmayıp aynı zamanda Eski Yunan dininin gövdesini oluşturmaktadır. Günümüzde, bu mitoloji hakkındaki bilgilerimizi bu sözlü edebiyatın yazılı hâllerinden alıyoruz. Tarihçiler, mitoloji hakkında daha ayrıntılı bilgi almak için o dönemin sanatındaki ipuçlarını bile toplar.
Monoteizm veya tek tanrıcılık, tek bir tanrının varlığına ya da Tanrı'nın birliğine duyulan inanç olarak tanımlanır. Monoteizm sözcüğü, etimolojik açıdan Yunanca mono (tek) ve theoi (tanrı) sözcüklerinden türemiştir.

Mısır mitolojisi, eski Mısır kültürünün inanç yapısını ifade etmek için kullanılır. Eski Mısır'daki yaşamın her yönü, dünyanın yaratılışı ve dünyanın tanrılar tarafından idamesi ile ilgili hikâyelerle metaforlaştırılmıştı. Mısır mitolojisi durağan bir birlik içinde var olan ritmik yapılar olarak nitelendirilebilir. Sonuçlarda çatışma ve gerginlikten ziyade istikrar eğilimi ağır basmıştır.
Kelt mitolojisi en yalın tanımıyla Kelt politeizminin mitolojisidir. Kelt politeizmi Demir Çağı Keltlerinin diniydi. Demir Çağı'ndaki diğer Avrupalılar gibi erken dönem Keltleri de politeistik mitoloji ve dinî yapıyı benimsemişlerdi. Kelt insanlarının içinde, Roma ile yakın iletişimi olan Galyalıların ve İber Yarımadasındaki Keltlerin mitolojileri Roma İmparatorluğu altında devam edememiş, daha sonra ise bu insanlar Hristiyan olmuş ve Kelt(ik) dillerini de kaybetmişlerdir. İronik bir şekilde bu insanların inanç ve geleneklerine dair bilgiler çeşitli Roma ve Hristiyan kaynakları sayesinde bugüne kadar ulaşmıştır. Bir başka açıdan ise, kendi politik veya lenguistik (dilsel) kimliklerini korumuş olan Keltler Demir Çağı'ndaki atalarının mitolojilerinin en azından artakalan küçük bir kısmını iletebilmişlerdir. Bu iletilebilmiş kısım genellikle Orta Çağ'da kaydedilmiş ve yazılmıştır.

Roma mitolojisi, Antik Roma'da yaşayan insanların mitolojik inançlarının bütününe verilen isimdir. Genelde iki ana bölümü olduğu düşünülür; ilk bölüm ki daha sonraları etkin olmuştur ve edebidir, genellikle Etrüsk mitolojisindeki öğelerin Romalılaştırılmış hallerinden meydana gelir, ikinci bölüm ise daha erken dönemlerde etkin olmuş olan ve daha çok kültik olan farklı uygulama ve inançlara sahip daha özerk bir bölümdür.
Çin mitolojisi, Çin halk ve kültürünün biriktirdiği mitolojik ve efsanevi söylence, inanç ve tarih anlayışın bütününü tanımlar. Oxford'un Asya Mitolojisi Sözlüğü Çin mitolojisini tanımlarken şu ifadeye yer verir:
Çin mitolojisi, ..., tarih, efsane ve mitin bir karışımıdır.

İbrahimî dinler, aynı zamanda İbrahimizm olarak da bilinir, İbrani din büyüğü ve atası İbrahim tarafından kurulan Yahudilik ile birlikte başlamış, monoteizm üzerine kurulu Semitik dinler grubudur. İlk İbrahimî din Yahudiliktir; sonrasında sırasıyla Hristiyanlık ve İslamiyet kurulmuştur. Yahudilik ve Hristiyanlık, kökenlerini İshak (Y'ishak) ve soyuna bağlarken İslamiyet, İsmail (Y'işmael) ve soyuna bağlar.

Emanuel Swedenborg, İsveçli bilim insanı, filozof, Hristiyan mistiği ve din bilimcisidir.

Çin, dünyanın en eski ve sürekli öğreti ve felsefi geleneklerinin beşiği olmuştur. Çin'de batıdaki anlamıyla bire bir örtüşen bir din anlayışı hiç olmamıştır. Milattan önce 6. yüzyıldan itibaren görülmeye başlayan düşünce okulları kendi içinde özgün olarak sürekli gelişmiştir. Bu yüzden Çin'de inanç sistemleri olarak Çin kültürünü tarihi boyunca şekillendiren Konfüçyüsçülük, Taoizm ve çok sonradan gelen Budizm düşünce okulları sıralanır. Bu iç içe geçmiş düşünce okulları kendi aralarında kökten farklı bir evren anlayışı taşımazlar ancak klasik anlamıyla batıda ortaya çıkan Musevilik, Hristiyanlık ve Müslümanlık dinlerinden kökten ayrıdırlar. Bu düşünce okulları öncesinde de Çin'in hem toplayıcı ve avcı şamanik toplumlarında hem de yerleşik tarım toplumları döneminde kainatın doğuşuyla ilgili anlatılan masal ve efsanelerde evrenin; klasik dinlerde olduğu gibi bir yaratıcı tarafından yaratılmasından çok her şeye hamile olan ve hiçbir şeyin henüz bir biçimi olmadığı karanlık bulamaç bir şeyden doğduğu inançları yer bulmaktadır. Bu bulamaç, karanlık hiçbir nesnenin henüz şekil almadığı ama her şeye hamile olunan bu hale masallarda Hundun, düşünce okullarında Dao denmektedir. Dao'dan Gök ve Yer yani somut ve soyut olan her şey doğar, yin ve yang değişim ilkeleriyle her şey biçim alır ve dönüşür. Günümüzde Kuantum Kuramı'nın kozmogoni görüşleri Çin'de ortaya çıkan bu evren anlayışına daha yakın durmaktadır. Gök uzayı, yer ise yıldızlar, gezegenler gibi yoğun her şeyi temsil etmektedir. Dao düşünce okulunda Gök ve Yerin ham doğası yani kendiliğindenlik hali olan Zìrán (自然)'a uyması çabasız çabayı uygulaması en uygun yönetim olarak anlatılırken, Konfüçyüsçü okullara göre ise Gök ve Yer ilişkisi hiyerarşik ele alınır, erdem ve görevlere önem verilir, dolayısıyla devletin yönetimi ve halk ile ilişkisi buna uymalıdır anlayışı hakim olmuştur. Çin imparatorları, özellikle Konfüçyüs okuluna göre Gök gibi olmalıydılar ve bu yüzden "Göğün Vekaleti"ni (Tianming) talep edip Çin efsanevi ve geleneksel pratiklerine katılırlardı. Yaygın inanç sistemi bu şekilde kendini gösterirken sonraki yüz yıllarda Batıda ortaya çıkan dinler Çin'de yayılmak istemiş olsa da halk arasında bu inanç sistemleri çok rağbet görmemiştir. Ancak günümüzde sayıları fazla olmasa da Çin'de Hristiyanlık ve müslümanlık da yaşamaktadır. 1949 Mao Zedong devriminden beri Çin, bir ateist ve Marksist kurum olan Çin Komünist Partisi tarafından yönetilmektedir. Bu dönemde bilimsel bir zemini olmayan hiçbir görüşe izin verilmedi. Dini hareketler ve kurumlar önce hükûmet kontrolü altına alındı, sonra Kültür Devrimi (1966-1976) sırasında baskıya uğradı. Devrimin yumuşama döneminde geleneksel öğretiler ve sonradan gelen dini örgütlere haklar verilmeye başlanmıştır. Hükûmet henüz beş tane öğreti ve dini resmen tanımaktadır: Budizm, Taoizm, İslam, Protestanlık ve Katoliklik. 21. yüzyılın başında kurumsal idarelerde Konfüçyüsçülük ve Çin halk gelenekleri giderek daha fazla tanınma kazanmaktadır.

Yahudilik, Hristiyanlık, İslam ve Bahai dinleri İbrahim'in Tanrı geleneğini sürdürdükleri için İbrahimî dinler olarak da adlandırılırlar. Bu yüzden İbrahimî dinlerin teolojik gelenekleri bir ölçüde Tanah'taki Tanrı tasavvurundan ve Yahudi tarihindeki monoteizmin tarihi gelişimden etkilenmiştir.
Vedik mitolojisi, Rigveda'nın ilahilerinde değinilen tarihi Vedik din ve Vedik edebiyatın mitolojik yönlerini ifade eder.

Kenan dini, antik Levant'ta yaşayan Kenanlılar tarafından en azından Erken Tunç Çağı'ndan Ortak Çağ'ın ilk yüzyıllarına kadar uygulanan eski Semitik dinler grubunu ifade eder.
Antik Roma din ve mitinde Luna, Ay'ın ilahi düzenlemesidir. Bir tanrı olarak tasavvur edilen Güneş'in tanrısı Sol'un dişi tamamlayıcısı olarak sunulur. Luna bazen Roma üçlü tanrıçasının Proserpina ve Hecate ile birlikte bir yönü olarak temsil edilir.

Aius Locutius veya Aius Loquens, MÖ 4. yüzyılın başlarında Roma'nın Galya istilalarıyla ilişkili bir Roma tanrısıdır.
Oset mitolojisi, birkaç tanrı ve doğaüstü varlık içeren Kafkasya bölgesindeki Oset halkının inançları ve uygulamaları için kullanılan ortak bir terimdir. Dinin kendisinin Sarmatya kökenli olduğuna inanılmaktadır, ancak din Hıristiyanlıktan sonraki birçok unsurları içermektedir ve Oset tanrıları genellikle Hristiyan azizlerle özdeşleştirilir. Tanrılar, Nart olarak adlandırılan ünlü hikâyelerde rol oynar.

Geleneksel Sámi ruhani uygulamaları ve inançları bir tür animizm, çok tanrıcılık ve antropologların şamanizm olarak düşünebilecekleri geleneklere dayanır. Dini gelenekler, Laponya'da bölgeden bölgeye önemli ölçüde değişebilir.

Doğa ibadetinde bir doğa tanrısı, su tanrısı, bitki tanrısı, gök tanrısı, güneş tanrısı, ateş tanrısı veya dağlar, ağaçlar veya yanardağlar gibi doğal olarak meydana gelen diğer olaylar gibi doğa güçlerinden sorumlu bir tanrıdır.

Farklı mitolojilerde birçok çeşitli yağmur tanrısı bulunur:

Hava tanrıları, gök, yıldırım, yağmur, rüzgar, fırtına, kasırga ve kasırgalar gibi konularla ilişkilendirilen tanrılardır. Çok tanrılı dinlerde yaygın olarak bulunurlar.

Bantu dini, Afrika'daki Bantu halkının inanç ve efsanelerine dayanmaktadır. Bantu halkları yüzlerce farklı etnik gruptan oluşsa da Bantu kültürleri ve geleneklerinde yüksek derecede bir homojenlik vardır. Bantu kültürlerinden pek çoğu geleneksel olarak adı Nyambe/Nzambe'nin bir çeşidi olan yüce bir tanrıya inanırdı.