Cizye, İslam ülkelerinde Müslüman olmayanlardan alınan bir vergi türüdür. Kaynağını Tevbe suresi 29. ayetinden alır;
Tanzimât, Osmanlı İmparatorluğu'nda 1839 yılında Tanzimât Fermânı olarak bilinen Gülhane Hatt-ı Şerifi'nin okunmasıyla başlayan modernleşme ve yenileşme döneminin adıdır. Sözcük anlamı "düzenlemeler, reformlar" demektir. Batı dillerinde genellikle Osmanlı Reformu deyimi kullanılmaktadır.
Vatandaşlık ya da yurttaşlık, genellikle bir ülke olan politik kurumların bir parçası olmak demektir. Anayasal ülkelerde, o ülkede yaşayanların devlet tarafından anayasada vadedilen haklardan yararlanmaları için o ülkeye vatandaşlık bağı ile bağlı olmaları gereklidir. Bu kişilere vatandaş denir. Vatandaşın politik katılım hakkı vardır.
Mehmed Emin Âli Paşa, Osmanlı Devleti'nde Tanzimat döneminin Mustafa Reşid Paşa ve Keçecizade Fuat Paşa ile birlikte en önemli üç devlet adamından biridir. Abdülmecid ve Abdülaziz saltanatlarında beş defa olmak üzere toplam sekiz yıl üç ay sadrazamlık yapmıştır. Ayrıca Londra Büyükelçiliği, İzmir ve Bursa valiliği, Meclis-i Vala reisliği, Meclis-i Tanzimat reisliği ile birlikte toplam sekiz kez hariciye nazırlığı görevinde bulunmuştur. Âli Paşa, Tanzimat devrinde 1871'e kadar çeşitli mevkilerde Osmanlı idaresini ve dış siyasetini elinde tuttu. Bazen hariciye nazırı, bazen de sadrazam olarak devlet idaresinin en üst düzeyinde bulundu. Devlet idaresini senelerce elinde tutan Âli Paşa, her zaman için sultanın keyfî idaresine karşı koymaya çalıştı ve onun mutlak salahiyetini kısıtlamak amacını güttü.
Birinci Meşrutiyet, Osmanlı İmparatorluğu'nda 23 Aralık 1876'da II. Abdülhamid tarafından ilan edilen, anayasal monarşi rejiminin ilk dönemi. Bu dönemin anayasası Kanun-ı Esasi, yürütme organı padişah II. Abdülhamid, yasama organı ise Meclis-i Umumi'dir.
Şura-yı Devlet Osmanlı Devleti'nde günümüzdeki Danıştay'a karşılık gelen yüksek yargı kurumudur. 1868-1922 yılları arasında görev yapmıştır.
Gayrimüslim, İslam hukuku ve dünya görüşünde Müslüman olmayanları tanımlamak için kullanılan terimdir. İslam esasıyla yönetilen devletlerin idaresi altında yaşayan ve İslam'dan başka bir inanca sahip kişi ve topluluklar ayrıca zimmî olarak sınıflanmaktadır.
Osmanlı Devleti kuruluş döneminde Ermeniler, genellikle Çukurova, Doğu Anadolu Bölgesi ile Kafkasya bölgelerinde bulunan beyliklerin egemenliği altında yaşamışlardır. Bursa'nın başkent olduğu dönemde Ermeni ruhani reisliği başkente alınmıştır. İstanbul'un fethinden sonra da İstanbul'a taşınmış ve daha sonra da İstanbul Ermeni Patrikhanesi kurulmuştur. Ermeniler Anadolu'dan gelen göçlerle İstanbul'da büyük bir cemaat oluşturmuştur.
Millet, Osmanlı Türkçesinde dini grupları belirtmek için kullanılan terimdir. 19. yüzyılda Tanzimat reformlarıyla, hakim sınıf olan Sünniler dışındaki, kanunen korunan dini azınlıkları ifade etmek için kullanılmaya başlanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu'nda tüm Sünni gruplar bir millet kabul edilirken, azınlıklar yani gayrimüslimler sadece dine veya mezhebe göre değil aynı zamanda etnik gruplarına göre de ayrı milletler oluştururlardı. Örneğin Ermeniler tek bir millet olmayıp Ermeni Katolik ve Ermeni Protestan milletlerine ayrılırlardı. Millet kelimesi Arapça bir kelime olan mille (ملة)'den gelmektedir. Millet kelimesi günümüzde, Osmanlı'da kullanılandan farklı olarak, dinsel bir anlam değil dilsel bir anlam ifade etmektedir.
İspanya’daki Yahudi kültürünün altın çağı ya da İberya’daki Arap hakimiyetinin altın çağı olarak bilinen dönem, İber Yarımadası’ndaki Yahudilerin toplumda yaygın kabul gördüğü ve Yahudi dini, kültürel ve ekonomik yaşamının canlandığı İslam hakimiyeti altındaki tarihi döneme atıfta bulunmaktadır.
Rüşvet, resmî işlerde kayırma ve öne alma karşılığında bir ücret/bedel alma ya da verme. Etkilemek amacıyla değerli herhangi bir şeyin teklif edilmesi, verilmesi, alınması veya talep edilmesidir.
İsrail ve Yahudiye toprakları dışında kalan Orta Doğu bölgelerinde Yahudiler en azından Babil Sürgünü'nden beri 2600 yıldır yaşamaktadır.
Şam olayı, 1840'ta Yahudilere atılan kan iftirasının ardından patlak veren hadisedir.
İran'daki Yahudilerin tarihinin başlangıcı Antik çağın son zamanlarına rastlar. Dini kitaplar olan Yeşaya, Daniel, Ezra ve Nehemya kitaplarında Yahudilerin Pers İmparatorluğu'ndaki yaşamı ve deneyimleri aktarılmıştır. Ezra kitabında, Pars Krallarının Yahudilerin Kudüs'e dönmesine ve Tapınağın tekrar inşa edilmesine izin verdiği yazılıdır; "İsrail Tanrısı'nın buyruğu ve Pers kralları Koreş'in, Darius'un, Artahşasta'nın buyrukları uyarınca tapınağın yapımını bitirdiler." Yahudi tarihi için önemli olan bu olay M.Ö. 6. yüzyılda gerçekleşti ve bu sırada İran'da köklü ve etkili bir Yahudi cemaati bulunmaktaydı.
Osmanlı İmparatorluğu'nun ekonomik tarihi, iki alt döneme ayrılır. Birincisi, oluşturulan kapalı tarım ekonomisinin imparatorluk içinde bölgesel fark gösterdiği klasik çağ (genişleme); ikincisi ise devlet ve kamu işlevleri üzerine, idari ve politik düzenlemeler ile başlayan devlet örgütlü reformları kapsayan reform dönemidir. Askerî reformlar ile başlayan değişim; kamu ve zanaatkar loncalarına uzanmıştır.
Nasyonal Sosyalist Program, Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi'nin 25 maddeden oluşan resmî parti programıdır. 24 Şubat 1920 tarihinde Adolf Hitler ve Anton Drexler tarafından yazılmıştır.
Bizans İmparatorluğu zamanından beri Bursa şehrinde Hristiyan ve Yahudi toplumları yaşamaktaydı. Bursa Osmanlı İmparatorluğu'nun kontrolüne geçtikten sonra da gayrimüslim toplumlar Bursa'da yaşamaya devam etti. 1831 yılında Bursa'da 10.552 hane müslüman ve 5.586 hane gayrimüslim yaşamaktaydı. Kiliseleri, sinagogları, cemaat okulları, idari yapıları ve yargı kurumları bulunan gayrimüslim azınlıklar, Osmanlı tebaası ve birer Osmanlı milleti olarak yaşadılar. Bursa'nın Osmanlı dönemindeki ticaret, zanaat ve tarım etkinliklerinde, kentin gelişiminde, Müslümanların olduğu kadar Rum, Ermeni ve Yahudi nüfusun da önemli bir payı olmuştur. 1915 Ermeni Soykırımı olayları ve 1923 Nüfus Mübadelesi sonucu Bursa'nın Hristiyan nüfusu büyük ölçüde azaldı. Yahudi nüfus ise İsrail'in kuruluşundan sonra giderek azalmıştır. Günümüzde Bursa'da gayrimüslim olarak ancak 60 civârında Yahudi vatandaşın yaşadığı tahmin edilmektedir.
Diyet İslam hukukunda, cinayet, bedensel zarar veya maddi hasar durumlarında mağdur veya mağdurun varislerine ödenen mali tazminattır. Kısasa alternatif bir cezadır. Arapçada diyah ya da diyeh olarak ifade edilen kelime kan parası anlamına gelmektedir. Diğer anlamı kefalettir.
Osmanlı İmparatorluğu'nun millet sistemi altında Hristiyanlar ve Yahudiler, devlete sadakat göstermesi ve cizye vergisini ödemesi karşılığında Osmanlı hukukuna göre zimmi olarak kabul edilirdi.
Dini ayrımcılık, bir kişiye veya gruba, mensubu oldukları din veya belirli inançları sebebiyle farklı işlem yapılmasıdır. Farklı dinlere, mezheplere ya da herhangi bir dine mensup olmayan kişilere inançları nedeniyle yasalarca farklı davranılması ya da istihdam veya barınma gibi kurumsal ortamlarda eşitsiz muamele edildiği durumlar da dini ayrımcılık kapsamında yer alır.