İçeriğe atla

Zihin felsefesi

Çeşitli zihinsel faaliyetleri beynin belirli yerleriyle eşleştiren 1894 tarihli bir çizim

Zihin felsefesi, zihin, zihinsel olaylar, zihinsel işlevler, zihinsel özellikler, bilinç ve bunların fiziksel bedenle, özellikle beyinle ilişkilerini inceleyen felsefenin bir alt araştırma koludur. Bedenin zihinle ilişkisi bakımından zihin-beden sorunu, zihnin doğası ve onun fiziksel bedenle ilişkili olup olmadığı gibi diğer sorunlara rağmen, zihin felsefesinin merkezinde yer alan bir sorun olarak görülmektedir.

Zihin felsefesinden önce, zihnin tanımlanması gerekir. Zihin, insan beyninin düşünme, algılama, muhakeme etme, duygu, davranışla ilgili süreçleri kapsayan etkinliklerinin toplamıdır. Ruhbilim felsefesiyle ortak konuları varsa da zihin felsefesinin özellikle uğraştığı kavramlar farklıdır. Günümüzde dil felsefesiyle birlikte en aktif felsefe dalı zihin felsefesidir. Bazı felsefeciler, zihin felsefesinin aynı zamanda beyin felsefesi olduğunu ileri sürmüşlerdir.

Guttenplan bir zihin haritası çıkarmıştır. Ona göre zihin ülkesinin üç temel unsuru vardır: Deneyimlemek, Tutum Takınmak ve Eylemek. Ona göre bütün zihinsel içerik(Anlam Coğrafyası) bu üç kategoride toplanır. Örneğin "Sıcak bir bardağı hissetmek", "Deneyimleme"ye girer; "Politik tartışmadan uzak durmak" "Tutum Takınma"ya, "Araba Kullanmak" ise "Eylemek" zihinsel coğrafyasının alanına girer. İnsanda bu üç kategori dışına taşan herhangi bir kavram, eylem ve tutum bulunmamaktadır.

İkicilik (dualism) ve tekçilik (monism) zihin-beden sorununun çözümüne yönelik iki büyük düşünce ekolüdür. İkicilik, Platon, Aristoteles ve Hint felsefesindeki Sankhya ve Yoga ekollerine kadar geri götürülebilir. Ancak sorun en kesin olarak 17. yüzyılda Descartes tarafından formüle edildi. Töz ikiciler (substance dualist) zihnin bağımsız bir töze sahip olduğunu savunurlar. Nitelik ikiciler (property dualist) ise zihnin farklı özelliklere sahip olmakla birlikte ayrı bir tözü olmadığını iddia ederler.

Tekçilik bircilik bağlamında, materyalizmle başlayacak olursak, burada öncelikle eleyici materyalizmi görüyoruz. Zihin diye bir şeyin, zihnin bileşensel öğelerini meydana getirdiği düşünülen duyum, imge, algı, duygu ya da düşünce gibi şeylerin hiçbir şekilde var olmadığını öne süren eleyici maddeciliğe göre, duygu, düşünce ve algı benzeri şeylerin varoluşuna inanan kimseler yanılmaktadır, zira bu türden şeylerle ilgili konuşma anlamsız olup, modası geçmiş ve bilimsel bakımdan yararsız teorilerin bir parçasını meydana getirmektedir. Aynı bircilik ve dolayısıyla materyalizm çerçevesi içinde, eleyici materyalizmin söz konusu zihin anlayışına alternatif bir zihin anlayışı geliştiren indirgeyici materyalizm, duyum, imge, algı, düşünce, duygu türünden şey ya da zihin hallerinin, gerçekte var olmakla birlikte, hareket halindeki maddenin daha karmaşık formlarından başka bir şey olmadığını öne sürer. İndirgeyici materyalizm, kendi içinde ikiye ayrılmaktadır. Başka bir deyişle, indirgeyici materyalizme, duyumların, imgelerin, düşüncenin, ne olduğu sorulursa, bize burada, indirgeyici materyalizmin iki ayrı türü olarak, iki alternatif karşılık verilir. Bunlardan davranışçılık olarak bilinen birincisi, duyum, imge, düşünce türünden terimlerin, insan benzeri yüksek düzeyden hayvanların vücutlarının davranış ya da hareketlerine gönderme yapmaktadır. Başka bir deyişle, davranışçılığa göre, zihne, zihin hallerine ve zihinsel faaliyetlere gönderimde bulunan terimler davranışsal terimlerle analiz edilmek durumunda olup, zihinle ilgili her terim davranış bildiren bir terimle tam bir eşanlamlılık sergiler. İndirgeyici materyalizmin ikinci türü merkezi hal teorisidir. Özdeşlik teorisi olarak da bilinen bu anlayışa göre, zihin halleri ve zihinsel faaliyetler beden içindeki bir takım hal ve faaliyetlerle özdeştir. Daha doğru bir deyişle, zihin halleri ve zihnin faaliyetler merkezi sinir sistemi ya da beynin halleri veya hareketleriyle özdeşlik gösterir. Yine söz konusu bircilik veya materyalist bircilik bağlamında materyalist bir panpsişizmi ifade eden ve insanda psişik bir madde ya da bir tür zihinsel malzeme bulunduğunu, insanın zihinsel güç ve yetilerinin bu maddenin artması ya da azalması oranında geliştiğini, karmaşıklaştığını ya da zayıfladığını öne süren zihin görüşüne zihinsel malzeme teorisi, buna karşılık zihni biyolojik evrim süreci içinde ortaya çıkan yeni bir öğe ya da ürün olarak gören doğurucu evrim görüşüne tümüyle karşıt olan ve bireysel zihinlerin, baştan beri maddi atomlarla birlikte var olmuş olan zihin parçacıklarının bir birleşiminin sonucu olduğunu savunan metafizik öğretiye zihin tozu öğretisi adı verilmektedir. Yalnızca madde var olduğu için, tinsel ya da zihinsel olanın hiçbir şekilde varolmadığını öne süren bu materyalist yaklaşım karşısında, maddenin varolmadığını, fakat salt zihin ya da zihinlerin var olduğunu öne süren ve dolayısıyla, zaman zaman maddesizcilik olarak da tanımlanan idealist yaklaşım bulunmaktadır. Burada da iki yaklaşım söz konusudur: Bunlardan nesnel idealizm olarak bilinen ve Fichte, Schelling, Hegel ve Bradley gibi düşünürler tarafından savunulan öğretiye göre, gerçeklik, var olan her şeyi kapsayan, kucaklayıcı tek bir zihinden meydana gelmektedir.Buna karşın, Berkeley tarafından savunulmuş olan öznel idealizme göre, gerçeklik, nesnel idealizmde olduğu gibi, her şeyi kucaklayan bir zihinden değil de, bir zihinler toplamından, yani tanrısal zihinle sonlu zihinler çokluğundan meydana gelmektedir ve bu gerçeklikte maddi olan hiçbir şeye yer yoktur. Nötr Öğretiler: Gerçeklik bakımından ne madde ya da bedenin, ne de zihnin temel olduğunu öne süren bu nötr öğretilerin başında Spinoza’nın zihin öğretisi meydana gelmektedir. Spinoza’ya göre, zihin ve madde ya da beden, gerçeklik bakımından her ikisinin de gerisinde ve temelinde yer alan bir tözün tezahür ya da görünümlerinden başka hiçbir şey değildir. Spinoza’nın bu görüşünün daha modern bir versiyonu, yüzyılımızda, gündelik dil felsefesinin ünlü temsilcilerinden biri olan P.Strawson tarafından öne sürülmüştür. Bazıları katışıksız bir biçimde maddi olup, bazıları da kişilere karşılık gelen bir tözler çokluğundan söz eden Strwson’a göre, kişiler hem zihinsel ve hem de fiziki niteliklere sahip olduğunu savunan bu görüş, zihinsel olanla fiziki olan arasındaki farklılığı niteliksel bir farklılığa indirger. Aynı nötr zihinler bağlamında, biraz daha farklı bir yaklaşım pragmatist düşünür W. James’la, E.Mach, R.Carnap ve A.E.Ayer gibi pozitivistler tarafından benimsenmiştir. Birtakım tikel öğelerin, yani tecrübe ya da deneyimlerin varlığından söz eden bu yaklaşıma göre, bu tecrübeler birbirlerine, örneğin bellek ve çağrışım yasalarıyla bağlandıkları zaman da maddi nesneleri meydana getirirler. Bir kişinin zihninin, salt onun deney ya da tecrübelerinin toplamından ibaret olduğunu öne süren bu yaklaşım, zihinsel olanla maddi ya da fiziki olan arasındaki farklılığı, nötr tikeller, yani tecrübeler arasındaki farklılığa indirger.[1]

Kaynakça

  1. ^ Ahmet Cevizci:Felsefe Sözlüğü/ Paradigma Yayınları 2005
  • CHOMSKY, Noam (2001), Dil ve Zihin, (Çeviren : Ahmet KOCAMAN), Ayraç Yayınları.
  • CHURCHLAND, Paul (2011), Madde ve Bilinç-Zihin Felsefesine Güncel Bir Bakış, (Çeviren; Berkay ERSÖZ), Alfa Yayınları.
  • DENNETT, Daniel C.; HOFSTADTER, Douglas(2009), Aklın G'özü Benlik ve Ruh Üzerine Hayaller ve Düşünceler, Boğaziçi Üniversitesi Yayınevi.
  • GELLATLY, Angus (2010), Zihin ve Beyin, (Çeviren: Duygu AKIN), NTV Yayınları.
  • GUTTENPLAN Samuel (1996) (ed.), A Companion to the Philosophy of Mind, s.6-27, Blackwell
  • GÜNDAY, Şeref (2002), Zihin Felsefesi, Asa Yayınevi.
  • SEARLE, John R. (2006), Zihin Dil Toplum, (Çeviren: Alaaddin TURAL) Litera Yayınları.
  • SEARLE, John R. (2004), Zihnin Yeniden Keşfi (Zihin Felsefesi), (Çeviren: Muhittin MACİT), Litera Yayınları.
  • SCHAFFER, Jerome A. (2005), Zihin Felsefesi, (Çeviren: Turan KOÇ), İz Yayıncılık.

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

Ontoloji, varlık felsefesi ya da varlıkbilim, temel sorunu varlık olan felsefi disiplin. Varlık ya da varoluş ile bunların temel kategorilerinin araştırılmasıdır. "Varlık" ve "varolan" ayrımını; "varlık vardır" ve "varlık yoktur" fikirlerini tartışır.

<span class="mw-page-title-main">Matematik felsefesi</span>

Matematik felsefesi, matematiğin varlıksal, bilgisel ve yöntemsel sorunlarını inceleyen, matematiğin temelleriyle ilgili ana kavramları irdeleyen bir felsefe dalıdır.

<span class="mw-page-title-main">Deneycilik</span> bilginin sadece veya öncelikle duyusal deneyimden geldiğini belirten teori

Deneycilik, empirizm veya ampirizm, bilginin duyumlar sayesinde ve deneyimle kazanılabileceğini öne süren görüştür. Deneyci görüşe göre insan zihninde doğuştan bir bilgi yoktur. İnsan zihni, bu nedenle boş bir levha gibidir.

<span class="mw-page-title-main">Baruch Spinoza</span> Hollandalı filozof

Baruch Spinoza, Yahudi kökenli Hollandalı filozof. Aydınlanmanın erken dönem düşünürlerinden olan Spinoza, evren ve insan hakkında modern fikirler ileri sürerek öncü ahit eleştirileri yapmış ve zamanla 17. yüzyıl felsefesinin en önde gelen rasyonalistlerinden biri olarak kabul edilmiştir. Descartes'ın fikirlerinden etkilenen Spinoza, Hollanda Altın Çağının önde gelen filozofu olmuştur.

Maddecilik, özdekçilik veya materyalizm, her şeyin maddeden oluştuğunu ve bilinç de dahil olmak üzere bütün görüngülerin maddi etkileşimler sonucu oluştuğunu öne süren, a priori olan hiçbir metafiziksel kavramı kabul etmeyen felsefe kuramıdır. Bir diğer deyişle madde, var olan tek tözdür. Maddecilik "fiziksel maddenin tek veya esas gerçeklik olduğu" yönündeki kuramdır.

<span class="mw-page-title-main">Diyalektik materyalizm</span> Karl Marx ve Friedrich Engelsin eserlerinden türetilen felsefi görüş

Diyalektik Materyalizm, materyalizmin Karl Marx tarafından yorumlanmış biçimi, Marksist felsefenin adlandırılma biçimi ya da Marksizmin felsefi öğretisidir.

<span class="mw-page-title-main">Tarihsel materyalizm</span>

Tarihsel materyalizm, Marx ve Engels tarafından ortaya konulan diyalektik materyalizmin doğadan topluma doğru geliştirilerek tarihsel süreçlerin anlaşılmasında ve açıklanmasında kullanılmasıyla formüle edilen yöntemsel yapı. Diyalektik materyalizmde olduğu gibi tarihsel materyalizmi de bir felsefe dizgesi olarak anlayıp açıklamanın yanı sıra, bir bilim yöntemi dahası bir bilimsel kuram olarak değerlendiren düşünceler de vardır. Bu görüşler, Marksizm içindeki eğilimlere göre çeşitli ayrımlar gösterir.

<span class="mw-page-title-main">Gilbert Ryle</span>

Gilbert Ryle (1900-1976), çağdaş İngiliz filozofudur. Dil felsefesi geleneği içinde yer alır. Ludwig Wittgenstein'ın felsefi sorunlara yaklaşımını paylaşan İngiliz sıradan dil filozofları kuşağının bir temsilcisiydi. Aristoteles'ten etkilenip, Edmund Husserl ve Meinong'la da ilgilenen Ryle'ın en önemli iki kitabı Zihin Kavramı ve İkilemler'dir.

Töz ya da cevher, değişen yüklemlere desteklik eden değişmez gerçeklik; kendi kendisiyle, kendi kendisinde var olan anlamındaki felsefi kavram. Öznede değil, kendinde var olan. Bağımsızca kendi içinde var olan.

<span class="mw-page-title-main">İdealizm</span> felsefi görüş

İdealizm, gerçekliğin özünü yalnızca fenomen olarak kabul ettiği cisimler dünyasında değil, maddesel olma­yan varlıkta arayan, nesnel gerçekliği; idea, us, tin olarak belirleyen ve maddeyi düşüncenin (tinin) bir görünüş biçimi olarak inceleyen görüş. Materyalizmin ve natüralizmin karşıtı.

Alman felsefesi, 18. yüzyıl sonu ve 19. yüzyıl başlarından itibaren belirgin bir ağırlık kazanan, bir bakıma felsefenin yurdu hâline gelen Alman felsefe geleneğini ya da başka bir açıdan farklı felsefi eğilimlere sahip olan Alman felsefecilerinin bütünlüğünü ifade etmektedir.

<span class="mw-page-title-main">19. yüzyıl felsefesi</span>

19. yüzyıl felsefesi öncelikli olarak Alman felsefesinde romantizmin ve idealizmin zirveye ulaştığı bir dönemdir. Aynı şekilde materyalizmin de yeni bir derinlik kazandığı ve öne çıktığı görülür. Fransız felsefesinde bir yanda Charles Fourrier, Pierre-Joseph Proudhon, Claude Henri de Saint-Simon gibi reformcu düşünürler; öte yanda da August Comte ile pozitivizmin belirginleştiği görülür. Tarihçi Tocqueville ile sosyolog ve düşünür olan Emile Durkheim'ı da buraya eklemek gerekir.

<span class="mw-page-title-main">20. yüzyıl felsefesi</span>

20. yüzyıl felsefesi, 19. yüzyıl sonlarından başlayıp günümüze kadar gelen ve devam eden düşünce geleneklerini ve felsefi akımları kapsar. Her çağın felsefesinin kendi toplumsal, kültürel ve siyasal koşullarıyla etkileşimli olduğu gibi, 20. yüzyıl felsefesi de kendi siyasal ve toplumsal gelişmelerinden etkilenmiştir. Çağın siyasal olayları, kültürel ve teknolojik gelişmeler, bilimsel alandaki yeni sonuçlar, ortaya çıkan yeni düşünce eğilimlerinin hepsi 20. yüzyıl felsefesinde görülen bilime yönelik sorgulayıcı yaklaşımların, aklın sorgulanması girişimlerinin, dile yönelik ilginin, özne kavramı üzerinde yürütülen tartışmaların, zihin problemlerinin, yeni bir boyut kazanan bilgi sorununun, cinsellik soruşturmasının, yabancılaşma ve iktidar sorunsalının arka planını oluşturmaktadır. Bu çağın düşünürlerinin çoğunluğu bir şekilde çalışmalarında çağın kuramsal sorunlarını dillendirmiş ve yanıt arayışında olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">17. yüzyıl felsefesi</span>

17. yüzyıl felsefesi, Rönesans'ın etkisiyle ortaya çıkan gelişmelere dayanarak, Yeni Çağ düşüncesinin temellerini atmak üzere ortaya çıkan felsefe eğilimidir. Rönesansın ortaya koyduğu düşünsel gelişmeleri ve belirsiz kavram içeriklerini kullanan 17. yüzyıl düşünürleri, felsefi formüllerini tam bir sağlamlık ve kesinlik içinde ortaya koyma arayışı içinde olmuşlar ve ortaya koydukları çalışmalarla sistematik felsefeyi yeni bir derinlikle temellendirmişlerdir. Aydınlanma çağı düşüncesinin ilkeleri ve temel kavramları büyük ölçüde 17. yüzyıl felsefesinde hazırlanmıştır.

Ebu'l-Huzeyl el-Allâf, İslam felsefesinde rasyonel din düşüncesinin ortaya çıkışında önemli bir rol oynamış düşünürdür. Ayrılanlar olarak da adlandırılan Mutezile akımının, yunan felsefesiyle bağlantılı başlıca din filozoflarından biridir. İslam felsefesinde nedensellik ilkesini ilk defa olmak üzere ileri süren ve temellendirmeye yönelen filozof olmuştur. Doğal nedenselliği tanrısal nedenselliğe bağlayarak açıklamış ve kelâmcılar gibi o da Tanrı sorusunu temel almıştır.

<i>Etika</i> (kitap) Spinoza eseri

Etika, Ethica veya Törebilim, Baruch Spinoza'nın 1661 ile 1675 yılları arasında yazılan, ilk kez ölümünden sonra 1677'de yayımlanan eseridir.

Belirimcilik, özellikle bilinç ve zihin felsefesinde indirgemecilikle yer yer tezat oluşturan belirme nosyonuna duyulan inanç. Bir sistemin bir özelliği sistemin diğer özelliklerinin etkileşimi sonucu yeni bir sonuç veriyorsa bu beklenmedik ve diğerlerinden farkı özellik belirim olarak adlandırılır. Beliren özellikler özdeş, birbirine indirgenebilir veya diğer özelliklerden çıkarsanabilir değildir. Bu bağlamsızlık durumunu açıklığa kavuşturabilmek için belirmenin farklı varyasyonları öne sürülmektedir. 

<span class="mw-page-title-main">Zihin-beden düalizmi</span> Zihin ve bedenin ayrı olduğunu savunan felsefi düşünce

Zihin felsefesinde, Zihin-beden düalizmi, zihinsel işlevlerin fiziksel olmadığı ya da zihin ve bedenin ayrılabilir olduğu görüşüdür. Buradan hareketle, zihin-madde ilişkisi ve özne-nesne ilişkisi hakkında bazı görüşler öne sürer. Zihin-beden problemi konusunda fizikalizm ve enaktivizm ile karşıtlık gösterir.

Felsefede, fizikalizm ya da fizikselcilik, var olan her şeyin maddesel olduğunu, fiziksel olanın üzerinde bir şey olmadığını ya da her şeyin fiziksel olanlardan meydana geldiğini savunan metafizik tezidir. Fizikselcilik, bir çeşit ontolojik monizmdir; yani düalizmin ve plüralizmin aksine gerçekliğin tek bir tözü olduğunu savunur. Fizikselin tanımı ve fizikselciliğin anlamı konusunda farklı görüşler vardır.

Psikoloji felsefesi, modern psikolojinin teorik temellerinde yatan birçok konuyu ifade eder.