
Coğrafya; beşerî (insanî) sistemleri ve yeryüzünü araştıran, bunlar arasındaki ilişkiyi neden-sonuç ve dağılış ilkesine bağlı olarak inceleyen ve sorgulayan bir bilim dalıdır. Yer ve insanlar arasındaki ilişkiler coğrafyanın konusunu oluşturur. Coğrafya sözcüğü Yunanca “γεωγραφία” gaia (yer) ve gráphein sözcüklerinden türemiştir. Türkçesi yerçizim sözcüğüdür. Zamanımızdan 2200 yıl önce coğrafya terimini ilk kullanan kişi Eratosthenes olmuştur. Gregg ve Leinhardt (1994), coğrafyayı 4 özellikle karakterize edilen bir disiplin olarak tanımlamaktadırlar:
- Birincisi, bir yere eşsiz bir karakter kazandıran, yeryüzü üzerindeki özelliklerin dağılımıdır.
- İkincisi, bazı şeylerin oldukları yerlerde ve zamanda neden ve nasıl meydana geldiğini anlamaktır.
- Üçüncüsü, meydana gelen olayların, diğer olaylarla ilgisi ve bağlantısıdır.
- Sonuncusu, coğrafyanın haritalar ile bilgilerin ve düşüncelerin iletişimini sağlamasıdır.

Klaudyos Batlamyus, İskenderiyeli Yunan matematikçi, coğrafyacı, astronom ve müzik teorisyeniydi ve üçü daha sonra Bizans, İslam ve Batı Avrupa bilimi için önemli olan yaklaşık bir düzine bilimsel tez yazmıştır. MS 100–170 yılları arasında yaşadığı tahmin edilmektedir.

Hârizmî ya da tam künyesiyle Ebû Ca'fer Muhammed bin Mûsâ el-Hârizmî ; matematik, gök bilim, coğrafya ve algoritma alanlarında çalışmış Fars bilim insanı. Hârizmî 780 yılında Harezm bölgesinin Hive şehrinde dünyaya gelmiştir. 850 yılında Bağdat'ta ölmüştür.
Dâvûd-i Kayserî, Osmanlı devletinin kuruluş döneminde yaşamış İran'lı mutasavvıf, filozof ve yazar.

Bîrûnî, İslam'ın Altın Çağı'ndaki çalışmaları ile bilinen hezârfen. Tam adı Ebu Reyhan Muhammed bin Ahmed el-Birûnî'dir.

Mâtürîdî ya da tam adıyla Ebû Mansûr Muhammed bin Muhammed bin Mahmûd el-Mâtürîdî es-Semerkandî,, İslam dininin iki itikadi mezhebinden birisi olan Mâtürîdîlik mezhebinin kurucusu ve Hanefîlik mezhebine bağlı olanların itikad imamı sayılan İslâm alimi.

Babür ve Bebür veya tam adıyla Zahîreddîn Muhammed Bâbur Türk lider, Babür İmparatorluğu'nun kurucusu ve ilk hükümdarı. Soyu, baba tarafından Timur anne tarafından Cengiz Han'a dayanan Babür Şah, 1519'dan itibaren Hindistan'a düzenlediği seferler sonunda bütün Kuzey Hindistan'ı kontrol altına alıp 1526'da Delhi Sultanlığı'na son vererek günümüzdeki Afganistan, Pakistan ve Hindistan'ın kuzeyini kapsayan topraklar üzerinde Babür İmparatorluğu'nu kurdu.
Şeybanîler, Cengiz Han'ın oğullarından Cuci'nin 5. oğlu ve Batu'nun kardeşi olan Şeyban'ın (Şiban) sülalesinden olup Özbekleri yöneten Ebu'l Hayr tarafından kurulmuş Türk veya Türk-Moğol sonradan Farslaşan hanlık.

İslam'ın Altın Çağı veya İslam Rönesansı, tarihsel olarak Orta Çağ'da, Abbâsîler döneminde 8. yüzyılın ortalarında başlayan ve 15. yüzyılın sonlarına kadar devam eden, İslâm dünyasının çoğunun bilimsel, ekonomik, kültürel, sanatsal, siyasi ve dinî yönlerden zirvede olduğu dönemi ifade eder. Abbâsîler devrinde, Hârûnürreşîd tarafından Bağdat'ta Beytülhikme adında büyük bir bilim merkezinin kurulması ile başlayan bu dönemin, Moğolların 1258'de Bağdat'ı kuşatıp yağmalaması ve böylelikle Abbâsî Hâlifeliği'nin yıkılması ile son bulduğu şeklinde genel bir kabul vardır. Ancak bazı kaynaklarda bu dönemin 14. yüzyıla kadar, bazı kaynaklarda da 15. yüzyıla, hatta 16. yüzyıla kadar sürdüğü ifade edilir.

Ebu Hanife Dinaverî veya sadece Dinaverî, 9. yüzyıl'da yaşamış, astronomi, botanik, metalürji, coğrafya, matematik, tarih ve Kürdoloji gibi pek çok alanlarda çalışmalarda bulunmuş Fars bilim insanı.
Asarü'l-Bilad ve Ahbarü'l-İbad, Zekeriya el-Kazvinî'nin 1275 tarihinde tamamladığı Arapça coğrafya eseridir.
Hudûd el-âlem(Arapça: حدود العالم من المشرق الی المغرب, Hudûd el-âlam min el-maşrik ila el-mağrip Türkçe: Dünyanın sınırları) Guzgan vilayetinden tanınmamış bir yazar tarafından 982 yılında yazımı biten daha sonra Gurluların hükümdarı Ebu Haris Muhammed ibn Ahmed'e sunulan Farsça yazılmış bir kitapdır.

Cezerî ya da tam adıyla İsmâil bin er-Rezzâz el-Cezerî, İslam'ın Altın Çağı döneminde çalışmalar yapan Cizreli Müslüman âlim, mucit ve mühendistir. Sibernetiğin ilk adımlarını attığı ve ilk robotu yapıp çalıştırdığı kabul edilen Cezerî'nin, ünlü sanatçı Leonardo da Vinci'ye ilham kaynağı olduğu düşünülür.
Muhammed Hüdabende veya Hudabende, Muhammed Şah, Sultan Muhammed, 1578 ve 1587 yılları arasında hükümdarlık yapmış Safevî Devletinin 4. şahı.

Ebu'l-Fida (Arapça: أبو الفداء, Kürtçe: Ebûlfîda Îsmaîlê Hemewî veya Ebu'l-Fida İsmail Hamavi Kürt filozof, komutan, İslam tarihçisi, coğrafyacı ve döneminde Eyyubiler Hama Emiridir.

Ebu el-Abbas Ahmed bin Muhammed bin Kesir el-Fergani Batı'da Alfraganus olarak da bilinen Türk Müslüman astronom ve 9. yüzyıl'da yetişmiş en ünlü astronomlardan biridir. Ay'daki "Alfraganus" kraterinin ismi O'na ithafen verilmiştir.
Kıyamet günü, hesap günü ya da mahşer günü ; dünyanın sonunun geleceğine ve tüm insanların mahşerde toplanarak hesap vereceğine inanılan zaman. "Dünya merkezli evren" anlayışında dünyanın sonu, evrenin de sonu olarak algılanmıştır. Kıyametin zamanı ile ilgili çok sayıda inanç, öngörü ve kehanet bulunmaktadır. Zerdüştlük, Hristiyanlık ve İslam gibi dinlerde ölülerin dirilerek mahşerde toplanacağına, hayattayken yaptıkları iyilik ve kötülükler için hesap vereceklerine ve haklarında hüküm verileceğine, bunun sonucunda iyilerin cennete, kötülerin ise cezalarını çekmek üzere cehenneme gideceğine inanılır. Apokalypse terimi ile eş anlamlı olarak kullanılır.
Hasan Ali, Ebû'l Hasan, Alâ Zikrihi's-Selâm, Hasan-ı Sânî Alâ Zikrihi's-Selâm ya da ;, II. Hasan veya bazen Hând Hasan olarak da anılmaktadır. yılları arasında Elemûtlar-Nizârî Devleti hükümdârı ve Nizârî Bâtınî-İsmâ‘îl’îyye Mezhebi'nin Yirmi Üçüncü İmâm-ı Zamânı.

Kaf Dağı veya Kafkuh veya olarak da bilinen veya aynı zamanda Farsça Koh-Kaf ve Kuh-i-Kaf veya Kuh-e Kaf olarak da yazılabilen popüler Orta Doğu mitolojisinde efsanevi bir dağdır. İslam mitolojisinde Kaf Dağı'nın cinlerin yurdu olduğu ve Tanrı tarafından parlak zümrütten yapıldığı söylenir.

Müneccimbaşı Mustafa Çelebi ve Koca Saatçi olarak da bilinen Mustafa ibn Ali al-Muwaqqit, on altıncı yüzyıldan kalma bir Türk astronomu ve matematikçi ve coğrafyacı. Zaman işleyişi bilimi ve uygulamalı astronomi alanındaki çalışmaları nedeniyle bu alanların "Osmanlı geleneğinin kurucusu" olarak kabul edilir. Muhammed el-Konevi'nin ardından İslam dünyasında daha yaygın olan Arapça yerine Osmanlı Türkçesiyle astronomi literatürünün öncülerinden biriydi. Gençliğinden itibaren I. Selim Camii'ne bağlı muvakkit olarak görev yaptı. Yazılarının çoğunu bu sıfatla ürettiği İstanbul'da 1560 yılında veya daha sonra, imparatorluğun astronomları için en yüksek makam olan müneccimbaşı makamına atandı.