İçeriğe atla

Zehirlenme

Haşhaş Bitkisi - Eroin zehirlenmesinin ham maddesi
Zehirli mantarlar - Karaciğer ve böbrek yetmezliğiyle ölüme neden olurlar

Zehirlenme, kimyasal bir maddenin canlı organizma üzerindeki patolojik etkisidir. Görece küçük miktarlarda kimyasal ya da biyokimyasal etki gösteren zehir, süresi ve ağırlığı değişebilen bir hastalık haline ya da ölüme yol açar.[1][2][3] Adli tıp uzmanları, zehirlenme olgularını 3 orijine ayırarak inceler:[4]

  1. Kaza
  2. İntihar
  3. Cinayet

Zehirlenmelerin başlıca nedenleri ilaçlar, keyif verici maddeler, ev kaynaklı, doğal kaynaklı, besin kaynaklı, endüstriyel ve işyeri kaynaklı, tarımsal kaynaklı toksik maddeler ve kimyasal savaş ajanlarıdır.[1][2][3][4][5] Zehirlenme nedeni olan maddelerin organizmaya girişi, gastrointestinal, solunum, deri, mukozalar, göz ve intravenöz yollardan olabilir. Genellikle karaciğerden metabolize olarak böbrekler ya da safra yolu ile atılırlar. İntihar orijinli zehirlenmelerde pestisidler ve antidepresanlar dikkati çeker. Ülkemizdeki zehirlenmelerin büyük bölümü kaza orijinli akut zehirlenme niteliğindedir; belirtiler kısa sürede ortaya çıkar ve tanıda güçlük çekilmez.[4]

Kaza orijinli zehirlenmeler

  • Açıkta bırakılan ilaç tabletlerinin çocuklar tarafından yenilmesi/yutulması
  • Tarım ilacı (pestisid) torbalarına ya da şişelerine konulmuş gıda maddelerinin tüketilmesi
  • Tatlı olan sıvı kimyasalların içeceklere karışması (etilen glikol)
  • Metil alkol zehirlenmeleri
  • Toplu taşıma araçlarının koltuklarındaki kirlilik (koltuklar üzerine konmuş kimyasal madde içeren kutulardan/torbalardan sızmalar)
  • Duvar kağıtları ya da seramik eşyalardaki kimyasal maddelerin açığa çıkması
  • Aşırı dozda tarım ilacı kullanılması
  • Rafine (işlenmiş) yiyeceklerdeki katkı maddeleri
  • Fabrika ve ev atıklarıyla kirlenmiş içme suları
  • Aşırı doz ilaçların toksik etkilerine bağlı organ zararları
  • Aşırı doz uyutucu-uyarıcı madde etkisi (örnek: eroin)
  • Fitoterapi amacıyla kullanılan bitkilerden kaynaklanan zehirlenmeler
  • Bozuk gıda maddelerinin neden olduğu bireysel ya da toplu zehirlenmeler
  • Mantar zehirlenmeleri (amanita phalloides)
  • Zehirlenme riski bulunan işyerlerinde gereken önlemlerin alınmaması
  • Parazit hastalıklarının tedavisi için deriye tarım ilacı sürülmesi
  • Fosil yakıtı kökenli zehirlenmeler (karbonmonoksid)
  • Kuyu gazları zehirlenmeleri
  • Kapalı ortamlardaki zehirli gazlar (soba kaçakları, havagazı, doğal gaz, ekzost gazı, vb)

Zehirlenmelerde genel etki mekanizmaları

Toksik maddelerin kimyasal etkileri hücre düzeyinde başlar. Hücrelerin reseptör bağlarının bozulması, hücre zarı işlevlerinin aksaması, enerji mekanizmasının bozulması, kalsiyum homeostazisinin etkilenmesi, hücre ölümleri ve hücrelerin genetik sistemindeki bozulmalar başlıcalarıdır. Zehirlenme olgularında saptanan başlıca klinik belirtiler aşağıdaki faktörlerin etkisine göre şekillenir:[1][5]

Maddeye özgü faktörler

Toksik maddenin...

  • Miktarı
  • Etkinliği
  • Biyoaktivitesi
  • Enzimlere etkisi (uyarma ya da baskılama)

Hastaya özgü faktörler

  • Geçirdiği hastalıklar
  • Kullandığı ilaçlar
  • Böbrek fonksiyonları bulguları
  • Hastaneye gelme zamanı

Toksik sendrom (toksidrom)

Toksik sendrom (toksidrom), bir maddeyle karşı karşıya kalındıktan sonra, hastanın gözlenmesi sırasında görülen bulgu ve semptomların toplamıdır. Zehirlenme nedeni olan madde kesin olarak tanımlandığı zaman yararlıdır. Toksidromlardan örnekler:[5]

  • Kolinerjik sendrom: İshal, aşırı idrar, gözbebeğinde küçülme, bradikardi, bulantı, gözlerde yaşarma, tükürük salgısı artışı
  • Sempatomimetik sendrom: Aşırı terleme ve dehidrayon, gözbebeğinde büyüme, taşikardi, hipertansiyon, hipertermi, kaslarda istemsiz kasılmalar
  • Narkotik Sendrom: Gözbebeğinde küçülme, solunumda yavaşlama, bradikardi, hipotansiyon, koma

Zehir kapsamına giren maddeler

Korozif Kimyasal Maddeler

Genel hücre zehirleridir, yerel etkilidirler. Girdikleri ya da değdikleri yerdeki hücreleri proteinlerini pıhtılaştırırlar. Deride ve mukozalarda erozyonlara ve ülserlere neden olurlar. Asit ve alkaliler, antiseptikler (fenol, krezol, lizol), inorganik oksidanlar (permanganat, klorat) bu tür etki gösterirler. Bazılarının sistemik etkisi de vardır.[1][3] Örnekler:

  • Kana geçen oksalik asit, kan kalsiyumu ile suda erimeyen tuzlar yapar; hipokalsemi ve buna bağlı tetani görülür,
  • Kana geçen fenol, karaciğer ve böbreklerde nekrozlar yapar; üremi ve ikter olur (hepatorenal sendrom),
  • İnorganik oksidanlar hemoliz yaparlar.

Asitler: Asetik asit, formik asit, nitrik asit, pikrik asit, sülfat asidi, hidroklorik asit, fosforik asit, vb

  • Doku proteinleriyle birleşerek asit proteinatlar yaparlar
  • Hemoglobini hematine dönüştürürler
  • Deri, mukoza, konjunktiva ülserleri
  • Yutulursa yemek borusu ve mide kanaması
  • Konsantre buharı solunursa gırtlak (glottis) ve akciğer ödemi
  • Seyreltik asit buharının kronik solunmasında dişlerde erozyon, çene kemiklerinde nekroz, pnömoni

Alkaliler: Hidroksidler, çimento, etilaminler, dietilaminler, sodyum ve potasyum karbonat, sodyum fosfat, sodyum silikat, kalsiyum oksid, kalsiyum hidroksid

  • Vücut proteinleriyle proteinatlar, yağ dokusuyla sabun oluştururlar
  • Geniş nekrozlar
  • Yutulduklarında özofagus-mide lezyonları, mide delinmesi
  • Yutan kişilerde yemek borusu (özofagus) darlığı önemli sekel

Korozif gazlar: Azot oksidleri - NO, NO2, NO3, N2O5, N2O

  • Saf NO solunmasında alyuvarlar bozulur (hemoglobin methemoglobine dönüşür)
  • Kronik NO2 (silo gazı) solunmasında akciğer yangısı (bronchiolitis fibrosa cystica)
  • Kükürt oksidleri (SO2, SO3) akut zehirlenmelerinde güçlü akciğer ödemi ve lobüler pnömoni; smog yoluyla KOAH ve göz lezyonları (keratit, konjunktivit)
  • Amonyak ve amonyum hidroksid gazları mukozalarda zedelenme, akciğer ödemi ve pnömoni

Fluor ve türevleri bileşikler:

  • Fluor, fluor tuzları ve hidrojen flüorür buharlarının solunmasında akut akciğer ödemi ve pnömoni
  • Azot trifluorür, hemoglobinin yapısını bozar.
  • Bromin pentafluorür, karaciğer ve böbrek zararlarına yol açar
  • Sodyum fluorür ve sodyum silikofluorür, solunum felci yapar
  • Hidrojen fluorür, kandaki kalsiyumu bağlar, hipokalsemi bulguları saptanır

Klor ve türevleri: Çamaşır suyu (hipoklorid) akciğer ödemi yapar.

Metallerin ve Metal tuzlarının etkileri

Protoplazma zehirleri olan metaller ve metal tuzları genellikle kan dolaşımına karışarak sistemik etki gösterirler, organlarda birikebilirler.[1][4]

Kadmiyum: Solunum yoluyla alındığında akut akciğer ödemi, akut kadmiyum pnömonisi gelişir. Ağızdan alındığında karaciğer ve böbrek zararları olur. Kronik kadmiyum zehirlenmeleri nefrotoksik etki yapar; ayrıca böbrek taşları (nefrolityaz), akciğerlerde fibrozis, prostat ve akciğer kanseri riski oluşur.

Krom: Akut zehirlenmelerde deri ve mukoza ülserleri, korozif yanıklar, akut tubuler nekroz, karaciğer epitel hücrelerinde dejenerasyon ve nekrozlar saptanır. Kronik zehirlenme olgularında böbrek tubulus hücrelerinde dejenerasyon, üst solunum yolları yangıları, burun mukozasında krom delikleri oluşur; sigara içenlerde akciğer karsinomu riskini arttırır.

Bakır: Akut zehirlenmelerde dermatit, midede erozyonlar ve ülser, karaciğerde dejenerasyonlar görülür. Kronik zehirlenme akciğerde fibrozis ve kanser, karaciğerde dejeneratif değişiklikler ve siroz gelişebilir.

Nikel: Akut zehirlenme olgularında kontakt dermatit, hemorajik gastrit ve ülser, akut akciğer ödemi ve pnömoni gelişebilir. Dermatit, burun polipleri, nazal septum perforasyonları, akciğerde fibrozis ve kanser kronik nikel zehirlenmelerine özgü bulgulardır.

Cıva: Hücrelerin sülfidril içeren enzim sistemlerini bozar. Akut cıva zehirlenmelerinde ağız mukozası yangıları (stomatit), akciğer patolojileri (nekrotizan bronşiyolit, akut akciğer ödemi, pnömoni, pnömotoraks) ve mide-bağırsak erozyonları/ülserleri ve kanamaları ile böbrek patolojileri (akut tubuler nekroz, hemorajik glomerülonefrit) görülür. Kronik cıva zehirlenmesinde beyinde birikme bulguları önemlidir (Minimata hastalığı; beyincik atrofisi ve demans bulguları). Ayrıca, nefrotik sendrom, ülserli stomatit, dişetlerinde gri-yeşil çizgilenme, dişlerde dökülmeler görülür.

Kurşun: Akut zehirlenmelerde klinik tablo hızlı gelişir; beyin ödemi, beyin ve serebellum (beyincik) nekrozları, böbrek yetmezliği ile ölüm olabilir. Kronik kurşun zehirlenmelerinde hipokrom anemi, ateroskleroz, böbrek patolojileri (proksimal tubulus dejenenerasyonları, nefroskleroz), hipertansiyon ve kalp hipertrofisi, dişetlerinde mavi-siyah çizgilenme, abdominal kramplar, abortuslar, çocuklarda uzun kemiklerin uçlarında kurşun çizgileri, çocuklarda kurşun ensefalopatisi ve serebellum atrofisi, erişkinlerde periferik sinirlerde motor nöropatilere bağlı elbileği ve ayakbileği düşmesi sık görülür.

Arsenik: Akut arsenik zehirlenmesinde, ağız yoluyla alındığında hemorajik gastroenterit, karaciğer ve böbrek dejenerasyonları (ikter ve anüri), periferik nöropatiler gelişir. Arsin gazı solunumuyla akut akciğer ödemi ve hemoliz ile kısa sürede ölüme neden olur. Kronik zehirlenmelerde gövde derisinde su damlası şeklinde melanin artışı, ellerde ve ayaklarda hiperkeratoz (arsenik keratozu), kıllarda dökülmeler, dermatit bulguları, periferik sinir patolojileri (periferik nöropati, optik nörit), karaciğerde zararları ve karaciğerde angiosarkom, kalp yetmezliği, kronik nefrit, santral sinir sistemi lezyonları gelişebilir.

Fosfor: Akut fosfor zehirlenmelerinde sindirim kanalında hemorajik erozyonlar, seröz zarlarda peteşiyal kanamalar, fokal myokard nekrozları, karaciğer ve böbrek nekrozları, akut akciğer ödemi görülür. Karaciğerde yağlanma, kemiklerde (özellikle altçenede) osteomyelit, deriye temasla (sarı fosfor) geç iyileşen yanıklar kronik zehirlenmeslerin başlıca bulgularıdır.

Antimuan: Akut zehirlenmelerde akut hemorajik nefrit (böbrek yetmezliği), karaciğer zararları, hemoliz; kronik zehirlenmelerde ise deride püstüller oluşur.

Alkoller

Etil alkol: Akut etil alkol zehirlenmesi ölüme yol açabilir; karaciğerde fokal nekrozlar (akut alkolizm hepatiti) ve sarılık (ikter), kalpte alkolik myokardit gelişir. Nöropsikiyatrik bulguların oluşturduğu davranış ve hareket bozukluklarına “parti sendromu” ya da “sarhoşluk” nitelemesi yapılır.[1][2][4]

Kronik alkolizm başlı başına bir hastalıktır. En önemli etki karaciğerde saptanır (alkolik hepatit ve siroz). Zieve sendromunda tabloya hemolitik anemi bulguları da eşlik eder. Kronik alkoliklerin virüs hepatitine aşırı duyarlı olmaları ve proteinden eksik beslenmeleri karaciğer lezyonlarının güçlü olmasına yol açar. Sindirim kanalı ülserleri, pankreatit ve pankreas taşları, karaciğer sirozundan primer karaciğer karsinomu çıkması, alkolik kardiyomyopati ve alkolik myopati kronik alkoliklerde saptanan önemli hastalıklardır. Ağız, yemek borusu, mide ve pankreas karsinomu riski artar. Alkol alan gebelerde abortuslar, bebeklerinde zeka ve gelişme geriliği bulguları izlenir.

Beyin fonksiyonlarının giderek azalması, duygu ve düşünce dalgalanmaları, alkol paranoyası ve benzeri çok sayıda psikiyatrik bozukluk kronik alkolizmin kaçınılmaz sonuçlarıdır. Kronik alkoliklerde vitamin eksikliği nedeniyle oluşan önemli patolojiler saptanır:

  • B1 vitamini (Tiamin) eksikliği: Wernicke ensefalopatisi + Korsakoff psikozu (Wernicke-Korsakoff sendromu)
  • Folik asit (B9 vitamini) eksikliği: Kansızlık (megaloblastik anemi)
  • B6 vitamini (Piridoksin) eksikliği: Kansızlık (sideroblastik anemi)
  • A vitamini eksikliği: Göz patolojileri

Metil alkol: Sanayi alkolüdür. Etil alkolden çok daha ucuz olduğu için kaçak alkollü içki üretiminde kullanılır. Sindirim yoluyla alınmasından sonra kana geçer ve formik aside indirgenir. Bu madde retina hücrelerini ve optik siniri bozarak tam körlük yapar. Ağır zehirlenmelerde nörotoksik etki, metabolik asidoz, akut hemorajik pankreatit ve böbrekteki dejenerasyonlar ölümle sonlanır. Solunum yoluyla girdiğinde akciğerde ödem ve kanamalar olur.

Etilen glikol: Otolarda antifriz olarak kullanılan maddedir. Şekerli tadı nedeniyle çocuk zehirlenmeleri sıkça görülür. Kanda oksalik aside indirgenir, kalsiyumu bağlayarak hipokalsemi ve tetani yapar. Akciğer, kalp, böbrekler ve beyinde kalsiyum oksalat kristaller oluşur. Ağır zehirlenmeler metabolik asidozla ölüme neden olur.

Hidrokarbonlar

Gazyağı, benzin, benzen, toluen, ksilen, mazot, kerosen, madensel yağlar, terbentin başlıcalarıdır. Kalpte myokard nekrozu, geç dönemde hipertrofik kardiyomyopati nedenidir. Deride yanıklar, kontakt dermatiti, ekzema, nekroz oluşur. Sindirim kanalında gastrite ve erozyonlara, karaciğerde hepatosellüler nekroza, böbreklerde akut tubuler nekroza neden olabilir.[1][2][4]

Tarım İlaçları (Pestisidler)

İnsektisidler: İnsektisidler sinekler, böcekler, vb zararlı canlılara karşı üretilmiş, bazıları oldukça güçlü zehirlerdir. Organofosfat ve Karbamat sınıfı insektisidler asetilkolinesteraz inhibisyonu yaparak solunum ve dolaşım durmasına neden olurlar. Organoklorinlerin en önemli etkisi hipoksidir..[1][2][4]

Rodentisidler: Fare zehirleri olarak bilinir; kemirgenlere karşı kullanılır. İçeriklerine göre farklı etkileri vardır:

  • Talyum içerenler: Mitokondrial sistemi bozar
  • Sodyum monofluoroasetat içerenler: Kalp ve beyin işlevlerini etkiler
  • Striknin içerenler: Motor sinirlerin iletisini bozar
  • Çinko fosfid içerenler: Mide kanaması, kardiyovasküler ve solunum sistemi etkilenmesi, hepatorenal sendrom nedenidir
  • Arsenik içerenler: Mide kanaması ve kardiyovasküler kollaps yapar
  • Elementer fosfor içerenler: Kardiyovasküler kollapsa ve hepatorenal sendroma yol açar

Herbisidler (Parakuat): İstenmeyen (yabanıl) bitkileri yok ederek tarımda verimi artırmak amacıyla kullanılır. Zehirlenmelerinde orofarinkste erozyon ve ülserler, farinkste fibrinli membranlar; yemek borusu delinmesi (özofagus perforasyonu); böbreklerde akut tubuler nekroz; akciğerlerde akut akciğer ödemi ve kanama, fibrozis; pankreas yangısı (pankreatit); karaciğerde ve adrenallerde nekroz; beyinde ödem görülür.

Zehir etkisi: Sistemlere ve Organlara Etkiler

Santral sinir sistemini etkileyenler[1][3][4]

Solunum sistemini etkileyenler[1][3][4]

  • Maddeler: Toksik gazlar, Siyanür, İlaçlar (salisilat, sedatifler), Alkol, Opium alkaloidleri (eroin, morfin, kodein), Kimyasal madde aspirasyonu
  • Etkiler: Hipoksi ve/veya hiperkapni, Akciğer grafisinde infiltrasyon, Akut solunum sıkıntısı sendromu (ARDS), Respiratuvar asidoz, Solunum durması (arresti)

Kalp-Damar sistemini etkileyenler[1][3][4]

  • Maddeler: Alkol, Amfetaminler, İlaçlar (antikolinerjikler, salisilat, sempatomimetikler, teofilin, trisiklikler, beta reseptör antagonistleri, dijital, kolinesteraz inhibitörleri, sedatifler, antiaritmikler, antihipertansifler)
  • Etkiler: EKG bozuklukları, aritmiler, bradikardi, taşikardi, hipotansiyon, hipertansiyon, A-V bloklar, kardiyak arrest

Karaciğeri etkileyenler[1][3][4]

Böbrekleri etkileyenler[1][3][4]

Zehirlenme olgularında tedavi

Hastayla karşılaşan doktor hastaya ilk müdahale olarak neler yapacağını bilmelidir.[5] Önce hasta sonra zehir tedavi edilmelidir. Tedavi olay yerinde başlamalı, acil serviste sürmeli ve gerekirse yoğun bakımda devam etmelidir. Tedaviyi belirleyecek olan doktor neleri bilmelidir?[5]

  • Tıbbi öyküyü
  • Yaşamsal organların desteğinin önemini
  • Destek tedavilerini
  • Antidotları
  • Sık görülen zehirlenmelerin farmakolojisini
  • Toksik maddenin eliminasyon yöntemlerini
  • Hasta ve yakınlarına yeterli emosyonel destek vermeyi, bilmelidir.

Tedavi şeklini belirleyecek olan doktor, güvenilir kaynaklardan tıbbi öyküyü almalı, hastanın hangi maddeyi, ne kadar, ne zaman, nasıl, neden aldığını araştırmalı, kaç kişinin zehirlendiğini ve ek başka bir madde alımını araştırmalıdır. Herhangi bir zehirlenme hastasıyla ilk karşılaşıldığında hastanın durumunun ön değerlendirilmesi için aşağıdaki sorulara yanıt aranmalıdır:[5]

  • Hasta komada mı?
  • Solunum, kalp-damar ve böbrek fonksiyonları ne durumda?
  • Sıvı-elektrolit, asit-baz durumu nasıl?
  • Fizik ve laboratuvar inceleme sonuçları nasıl?
  • Kanda toksik madde var mı ve varsa düzeyleri yüksek mi?

Zehirlenme tedavisi; semptomatik ve destekleyici tedavi, zehiri uzaklaştırma ve spesifik tedavi yöntemlerinden oluşur.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ a b c d e f g h i j k l m Klaassen CD (editor). Casarett & Doull’s Toxicology: The Basic Science of Poisons, 9th edition. McGraw-Hill,  New York-Toronto-London-Milan, 2019
  2. ^ a b c d e Kumar V, Abbas AK, Aster JC. Robbins and Cotran Pathologic Basis of Disease. 9th edt., Elsevier Saunders, Philadelphia, 2015
  3. ^ a b c d e f g h T.C. Sağlık Bakanlığı. Birinci basamak zehirlenmeler tanı ve tedavi rehberleri, Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi Baskanlığı, Yücel Ofset Matbaacılık, Ankara, 2007
  4. ^ a b c d e f g h i j k l Çöloğlu AS. Kimyasal Zararlara Bağlı Ölümler. Adli Tıp Ders Kitabı, s.183-229, Editörler: C.Çakalır, Z.Soysal, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Yayınları, Rektörlük No.: 4165, Fakülte No.: 224, İ.Ü. Basımevi ve Film Merkezi, İstanbul, 1999
  5. ^ a b c d e f Karabıyık L. Zehirlenmeler, Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi, PDF, 21.03.2020  [1][]

İlgili Araştırma Makaleleri

Zatürre, pnömoni ya da batar, akciğerde görülen yangılardır. Klasik pnömonilerde, akciğerlerin hava geçitlerindeki son bölüm ve hava kesecikleri (alveoller) etkilenir. İnterstisiyel pnömonilerde, hava kesecikleri (alveoller) arasındaki bölmeler yoğunlukla etkilenen alanlardır. Akciğerler günde 10.000 litre havayı süzer. Kan dolaşımına oksijen taşıyan solunum havasıyla birlikte çok sayıda katı ve sıvı partikül ile zararlı gazlar da akciğerlere ulaşır. Solunum havası içindeki zararlı etkilere verilen tepkilerin büyük bölümü canlı etkenlerden kökenli infeksiyon hastalıklarıdır. Toksik gazların ve sıvıların büyük bölümü “kimyasal pnömoniler” olarak nitelenir.

Şok, kalbin aorta attığı kanın akut olarak azalmasına bağlı bir hipoperfüzyon sendromdur. Şok olgusunda yaşamsal dokulara ve organlara yeterli kan gidemez. Dolaşan kanın azalması, dokuların oksijen ve enerji kaynaklarının kesilmesi, metabolizma artıklarının temizlenememesi anlamına gelir. Başlangıç belirtiler hipotansiyon, bilinç kaybı, ağızda kuruluk, deride solukluk, terleme, nabızda artma/azalma, laktik asidoz, parmak uçlarında ve dudaklarda siyanozdur.

<span class="mw-page-title-main">Ödem</span>

Ödem, kan sıvısının damar dışına çıkması ve hücreler arasındaki sıvının artışı olgusudur. Ödemin yaygın biçimine anazarka (anasarca) denir. Ödem olgusunun temel ilkesi, kan sıvısı ile hücre dışı (ekstrasellüler) sıvı arasındaki dengenin yitirilmesidir. İnsan vücudunda ortalama 40 litre sıvı vardır. Bu sıvının yaklaşık ½ ‘si hücrelerin içindedir. Öteki yarısı ise kanı, lenf sıvısını ve hücreler arasındaki sıvıyı oluşturur. Kan ve lenf sıvılarının dengesini proteinler sağlar. Bunların dışındaki sıvı türlerinin dengesi elektrolitlere bağlıdır. Hücre içi sıvı dengesini potasyum, hücre dışı sıvı dengesini ise sodyum denetler.

<span class="mw-page-title-main">Sarılık</span> İnsan hastalığı

Sarılık (ikter; icterus), bir hastalık değil, çoğu karaciğerle ilgili olan bazı hastalıkların belirtisidir. İkter tablosunda gözakı (sklera), deri, mukozalar ve organlar sarıya boyanır. En önemli nedeni kandaki bilirubin düzeyinin artmasıdır. Normalde periferik kanın 100 ml’sinde 1 mg kadar bilirubin bulunur. Kandaki bilirubin düzeyinin 2.5 mg’ın üzerine çıkmasına “hiperbilirubinemi”, bunun neden olduğu klinik tabloya "sarılık; ikter (icterus)” adı verilir.

<span class="mw-page-title-main">Alkolizm</span> alkolik olma durumu

Alkolizm, alkollü içkilere kişinin fiziki ve psikolojik sağlığına zarar verecek şekilde olan aşırı tutkunluk. Alkolizm sorunu olan kişiye ise alkolik denir.

Panzehir, bir zehirin etkisini önleyen veya yok eden madde. Panzehirler ağız yoluyla zehirlenmelerde emilimi azaltmak amacıyla kullanılanlar ve kan dolaşımına çeşitli yollarla karışmış olan zehire karşı kullanılanlar olmak üzere iki büyük grupta toplanırlar.

<span class="mw-page-title-main">Madde bağımlılığı</span>

Madde bağımlılığı, uyutucu-uyarıcı-keyif verici psikotrop maddelere bağımlı olma durumudur. Bu maddeler, halk dilinde uyuşturucu olarak bilinirler ve bu maddeler merkezi sinir sistemini doğrudan etkileyen kimyasallardır. 4 ana grupta toplanırlar;

  1. Uyarıcı maddeler,
  2. Uyutucu/uyuşturucu maddeler,
  3. Halüsinojenler,
  4. Uçucular
  5. Tütün ürünleri
  6. Alkol içeren ürünler,
  7. Enerji içeceği
<span class="mw-page-title-main">İnflamasyon</span> iltihaplanma

İnflamasyon, canlı dokunun her türlü canlı, cansız yabancı etkene veya içsel/dışsal doku hasarına verdiği sellüler (hücresel), humoral (sıvısal) ve vasküler (damarsal) bir seri vital yanıttır. İnflamasyon normalde patolojik bir durum olmasına karşın, inflamatuar reaksiyon fizyolojik olarak vücudun gösterdiği bir tepkidir. Halk arasında iltihap tabiri yangı için kullanılmasına rağmen sık sık apseler için de iltihap denmesinden dolayı inflamasyon (inflammare) terimini kullanmak daha yerinde olacaktır. Hücre dejenerasyonu ile birlikte inflamasyon konusu, hastalıkların patolojik temelini oluşturmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Bilirübin</span> Kimyasal bileşik

Bilirubin, çok büyük bölümü (%90) parçalanan alyuvarlardan (eritrosit) kökenlidir. Kan kökenli (hematojen) bir pigment olmasına karşın demir içermez. Safranın ana pigmentidir. Normal yaşam süresi olan 120 günü dolduran eritrositler dalak, kemik iliği ve karaciğerdeki fagositler tarafından dolaşımdan alınır ve parçalanırlar. Alyuvarların yıkımı sırasında hemoglobin moleküllerinin parçalanmasıyla açığa çıkan serbest bilirubin albumin aracılığıyla karaciğere taşınır ve burada işlenir. Bilirubin karaciğerde üretilir, safra kesesinde depolanır ve duodenumdaki Vater papillasına açılan safra kanalı aracılığıyla bağırsaklara akıtılır. Safradaki konjuge bilirubin bağırsaktaki bakterilerin etkisiyle “stercobilinogen”e dönüşür. Sterkobilinojenin büyük bölümü dışkıyla atılır. Kalanı bağırsaktan emilerek yeniden karaciğere gelir ve işlenerek konjuge bilirubine dönüştürülür. Kana geçen konjuge bilirubin ise idrarla atılır (urobilinogen). Bilirubin pigmentiyle ilgili olan en önemli patoloji "sarılık " tablosudur.

<span class="mw-page-title-main">Meloksikam</span> non steroidal antienflamatuar ilaç etken maddesi

Meloksikam primer dismenore, ameliyat sonrası ağrı, romatoid artrit ve osteoartrit semptomlarını azaltmak için kullanılan bir non steroidal antienflamatuar ilaç etken maddesidir. Piroksikamla çok benzeşmektedir. Bir selektif COX-2 inhibitörü bir olan non-streoid antienflamatuvar olan bir ilaçtır. COX-2 spesifik ürünler gibi miyokardiyal prostasiklini inhibe etmediği için hipertansiyona ve ödeme neden olmaz. Kardiyovasküler risk açısından oldukça güvenli bir alternatiftir. Meloksikam’ın, bazı klasik NSAİ ilaçlar tarafından indüklenen trombosit agregasyonu inhibisyonu sonucu oluşan kanama zamanının uzaması üzerine etkisi yoktur.

<span class="mw-page-title-main">Ketoprofen</span> Ağrı kesici ve ateş düşürücü etkiye sahip bir ilaç etken maddesi

Ketoprofen, ağrı kesici ve ateş düşürücü etkiye sahip bir ilaç etken maddesidir. Non steroidal antiinflamatuar ilaçların propiyonik asitler sınıfındandır.

Solunum yetmezliği veya respiratuar yetmezlik solunum sisteminin gaz değişiminde (ventilasyon) yetersiz kalması durumudur. Bunun sonucu olarak arteriyel oksijen ve/veya karbon dioksit seviyesi normal aralıklarda korunamaz. Oksijenasyondaki düşüş hipoksemi ve arteriyel karbon dioksit seviyesinde yükselme hiperkapni olarak bilinir. Bunların normal referans değerleri oksijen için PaO2 > 60 mmHg ve karbon dioksit PaCO2 < 45 mmHg şeklindedir. Yetersiz ventilasyon alveollerden (hava kesecikleri) kapiller dolaşıma yeterince bikarbonat geçişini sağlayamayacağı için kan pH'sı düşmeye başlar ve metabolik asidoz şekillenir. Bu, solunum yetmezliğine ilişkin önemli komplikasyonlardan biridir. Hiperkapninin varlığı veya yokluğuna göre sırasıyla tip 1 ve tip 2 şeklinde sınıflandırılır.

<span class="mw-page-title-main">Pulmoner ödem</span> akciğerlerin hava boşluklarında ve parankiminde sıvı birikmesi

Pulmoner ödem, pulmonary edema, akciğer ödemi, akciğer konjesyonu; çeşitli sebeplerden ötürü alveollerde transudat birikmesi sonucu meydana gelir. Akciğer ödemi bir hastalık değil polifaktöriyel kaynaklı bir semptomdur. Süngersi bir yapısı olan akciğeri ödem oluşmasından koruyan 3 önemli faktör vardır. Bu faktörlerin olumsuz etkilendiği her süreç akciğer ödemi ile sonlanır:

Toksemi (toxemia), vücutta mikroorganizmaların aktiviteleri sonucu oluşan, gıdalarla mikrobiyel aktivite sonucu oluşan veya kimyasal madde özelliğinde herhangi bir maddenin vücuda değişik yollarla katılması sonucu meydana gelen bir zehirlenme tablosudur. Söz konusu toksin maddeler kan dolaşımına geçerek sistemik bir etki oluşturur.

Meslek hastalığı, belirli bir meslek ya da sanayi kolunda çalışanlarda çalışılan ortamdan, işin niteliğinden ya da çalışma koşullarından dolayı, bedensel ya da ruhsal bütünlüğün bozulmasıyla ortaya çıkan hastalıkların ortak adıdır. İş kazası ile meslek hastalığı arasındaki temel fark, ilkinde ani bir gelişmeye yol açan bir olay bulunmasına karşılık, ikincisinde sağlığın tedrici bir gelişme sonucunda bozulmasıdır. Türkiye'de Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu'na göre meslek hastalığı; çalıştırıldığı işin niteliğine göre tekrarlanan bir sebeple veya işin yürütüm şartları yüzünden uğradığı geçici veya sürekli hastalık, sakatlık ya da ruhî arıza hâlidir.

Hepatotoksisite ; karaciğerde kimyasal madde kaynaklı oluşmuş hasara verilen addır. Karaciğer hasarı olarak da adlandırılabilir.

<span class="mw-page-title-main">Akut solunum sıkıntısı sendromu</span> Solunum sistemi hastalığı

Şok akciğeri akciğer alveol sistemine özgü hücresel komponentlerin ileri düzeyde etkilendiği akut bir tablodur. ARDS süreci akciğerlerde hızlı başlayan yaygın inflamasyon ile tüm alveolleri etkileyen bir zararla bir solunum yetmezliği türüdür. Etken savuşturulabilirse hastadaki yüzeysel bulgular kısa sürede kaybolur. Etkenin güçlü olduğu olgularda solunum desteği gerektiren yoğun bir hipoksi tablosu gelişir. Mortalite ortalaması: %50 (yaşlılarda%90). Yaşama tutunabilen hastalarda, akciğerlerde, solunum işlevlerini ileri derecede etkileyen yaygın doku yıkımları oluşabilir.

<span class="mw-page-title-main">Embolizm</span> Atardamar, arteriyol ve kılcal damar hastalıkları

Embolizm, bir kütlenin kan akımıyla sürüklenerek damarları tıkamasına embolizm (embolism), bu cisme embolus denir. Kan akımıyla sürüklenen kütle maddenin her türden fiziksel niteliğini taşıyabilir. Bir embolizm sürecinin etkisi, embolusun kaynağı ve izlediği yol ile belirlenir. Trombuslardan kökenli emboluslar en sık görülen embolizm türünü oluşturur (tromboembolizm).

İnfarkt, dolaşım yetmezliğine bağlı yerel iskemik doku nekrozudur; bu olguya infarksiyon (infarction) nitelemsi yapılır. Kısa sürede oluşan güçlü iskemilerin büyük bölümü infarktla sonuçlanır. Çoğu infarktlar arterlerin bir embolus ya da trombusla tıkanmasına bağlı olarak ortaya çıkar. Vena tıkanmaları ve bunlara ilgili infarktlar seyrektir. İnfarktlar genellikle koagülasyon nekrozu, beyindekiler kollikuasyon nekrozu biçimindedir.

Restriktif akciğer hastalığı, solunumun kısıtlanması, eforla artan solunum güçlüğü ve akciğer vital kapasitesinin azalmasıyla karakterize bir klinik tablodur. Restriktif hastalıkların tümünde etkilenen sistemin işlevlerinde azalma vardır. Solunum sistemini kısıtlayan etkiler akciğer dokusuna özgü faktörler ya da akciğer zarları (plevra) veya akciğer-dışı faktörlerden kaynaklıdır. Akut olguların büyük bölümünde saptanan nedenler ve bulgular "akut solunum güçlüğü sendromu" olgularında saptananlardır. Kronikleşen olgularda, giderek yoğunlaşan eforsuz solunum güçlüğü ve zamanla solunum yetmezliği gelişir.