Feodalizm ya da derebeylik, başta Ortaçağ Avrupası olmak üzere tarihin birçok evresinde rastlanan toplumsal, siyasal ve ekonomik bir örgütleniş biçimidir. Feodalizm kelimesi, Latince feodum (tımar) ile taşınabilir değerli mal anlamına gelen Latin kökenli bir kelimeden türetilmiştir.
Maoculuk ya da Maoizm, adını Mao Zedong'dan alan, kapitalizmin Avrupa'daki gibi bir gelişme seyri izlemediği Uzak Doğu toplumlarına özgü Marksizm'in pratiği olarak ifade edilebilir. Maoizm, taraftarlarına göre, Marksizm-Leninizm siyaset biliminin 3. nitel aşamasıdır ve kırlardan şehirleri kuşatarak proleterya diktatörlüğüne ulaşabilmenin tek altın anahtarıdır. Maocuların asgari programlarında ise, bağımsızlığın sağlanması ve feodalizmin tasfiyesi vardır.
Asya tipi üretim tarzı, Karl Marx tarafından 1850'lerde geliştirilmiş, Asya toplumlarında merkezî şehirlerde yaşayan despot yönetici sınıfın, köylerde yaşayan genellikle farklılaşmamış ve büyük oranda otarşik toplulukların sermaye fazlasını direkt olarak istimlak ettiğini öne süren bir teoridir.
Burjuva; köylü, işçi ya da soylu sınıfına dahil olmayıp, sosyal statüsünü ve gücünü, eğitiminden, işveren konumundan ve zenginliğinden alan kentli kişi. Bu kimselerin oluşturduğu sosyal sınıfa burjuvazi denir. Bu kavram Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından yazılan Komünist Manifesto'da "kapitalist orta sınıf" anlamında kullanılmıştır. Zaman zaman eleştirel olarak "materyalist veya basmakalıp uygulamalara sadık" anlamında kullanılır.
Proletarya alt sosyal sınıfı tanımlamak için kullanılan terim, bu sınıfa mensup kişilere proleter denir. İlk olarak oğullarından başka malı olmayan insanları tanımlamak için kullanılan aşağılayıcı bir kelime iken, Karl Marx'tan sonra işçi sınıfını tanımlamak için kullanılan sosyolojik bir terim halini almıştır.
Devlet, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır. Devlet siyasal bir birliktir. Bunun için her şeyden önce devleti kuran bireyler arasında kültürel bir birlik lazımdır. Ancak kültürel birlik devletin yaşaması için yeterli değildir. Tarihte görülen birçok iç savaş, kültürel birliğin devlet kurulmasında yeterli olmadığını göstermektedir. Amerikan İç Savaşı'nın anayasal düzenin kurulmasının ne kadar gerekli olduğunu ortaya koyması ve savaş kültürü yerine hukuk devlet ilişkisinin kavranması açısından önemi büyüktür.
Deniz ticareti hukuku, deniz üzerinde yürütülen ticari ilişkileri düzenleyen hukuk dalıdır. 29/06/1956 tarihli ve 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu'nda deniz ticaretini konu alan bazı başlıklar şunlardır:
Egemenlik ya da hâkimiyet, bir toprak parçası ya da mekân üzerindeki kural koyma gücü ve hukuk yaratma kudretidir. Bu güç siyasi erkin dayattığı yasallaşmış bir üst iradeyi ifade etmektedir.
Rus İmparatorluğu veya Çarlık Rusyası, Büyük Kuzey Savaşı'nı sona erdiren Nystad Antlaşması'nın ardından Rusya Çarlığı'ndan evrilerek 1721'den itibaren Avrasya ve Kuzey Amerika'ya yayılan tarihi bir imparatorluk. Rus İmparatorluğu'nun yükselişi, İsveç İmparatorluğu, Polonya-Litvanya Birliği, İran, Osmanlı İmparatorluğu ve Çin gibi komşu rakip güçlerin zayıflamalarıyla eş zamanlı olmuştur.
Sivil toplum kuruluşları ya da sivil toplum örgütleri, resmî kurumların dışında kalan ve bunlardan bağımsız olarak çalışan, politik, sosyal, kültürel, hukukî ve [çevre]sel amaçları doğrultusunda lobi çalışmaları, ikna ve eylemlerle çalışan, üyelerini ve çalışanlarını gönüllülük usulüyle alan, kâr amacı gütmeyen ve gelirlerini bağışlayan veya üyelik ödemeleri ile sağlayan kuruluşlardır. Sivil toplum örgütleri oda, sendika, vakıf ve dernek adı altında faaliyet gösterir. Vakıf ve dernekler topluma yararlı bir hizmet geliştirmek için kurulmuş yasal topluluklardır ve herkese yardım etmek için kurulmuşlardır.
Húskarl sadece savaşmak için edinilen köle, özellikle İskandinavya’da kralın veya yerel yöneticilerin özel muhafızı anlamında kullanılır. Bu kurum İngiltere’nin 11. yüzyılda Vikingler tarafından istilasının ardından Anglosaksonlar arasında da yerleşmiştir. İngiltere’de húskarlın hem askeri hem de idari sorumlulukları olurdu. Hastings Muharebesi sırasında İngiltere kralı Harold Godwinson için savaştıkları bilinmektedir.
İngiltere'nin Normanlar tarafından fethi, 28 Eylül 1066 tarihinde İngiltere'nin Normandiya dükü William tarafından işgal edilmesiyle başlar. William 14 Ekim 1066 tarihinde yapılan Hastings Muharebesini kazanınca I. William olarak başa geçer. Yenik İngiltere kralı Harold Godwinson 25 Eylül 1066 tarihindeki Vikinglere karşı Stamford Bridge Muharebesinde zafer kazanmasına rağmen ordusunun oldukça yıpranmış olması muharebede belirleyici olmuştur.
Vasal, Avrupa feodal sisteminde, derebeyine hizmet karşılığında, kendisine toprak ve köylü (yurtluk) tahsis edilen kişi. Bununla birlikte bazı vasallara yurtluk tahsis edilmezdi ve bunlar efendilerinin şatosunda ikâmet ederdi. Bunlara örnek olarak sarayda yaşayan şövalyeler gösterilebilir.
Anglo-Normanlar, kökeni genel olarak 1066 yılında William tarafından gerçekleştirilen İngiltere'nin fethiyle birlikte İngiltere'yi yöneten Normanlara dayananları tanımlar. Fetihten önce de az sayıda olmakla beraber Norman varlığı bulunmaktaydı. Ancak Hastings Muharebesi'ndeki zaferin ardından adaya doğru yaşanan yoğun Norman göçü ile özgün bir toplum oluşmuştur. Normanlar tüm İngiltere'nin yanı sıra, Galler'in bir kısmını ve 1169 yılından sonra İrlanda'ya hakim oldukları için zaman içinde özgün bir kültür oluşturmuşlardır. Özellikle dilleri Normandiya'daki eski Normancadan ayrılarak evrimleşmiştir.
Sol milliyetçilik, eşitliğe, halk egemenliğine ve self determinasyona dayalı bir milliyetçilik akımıdır. Kökleri Fransız Devrimi'ndeki jakobenizme dayanır. Sol milliyetçilik anti emperyalizmi benimser. Sol milliyetçilik, etnik milliyetçiliği ve faşizmi reddeder; buna rağmen sol milliyetçiliğin bazı minör formları tahammülsüzlük ve ırksal önyargıyı içerisinde barındırır.
İstanbul Sözleşmesi ya da tam adıyla Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi, Avrupa Konseyi tarafından hazırlanan, 45 ülke ve Avrupa Birliği tarafından imzalanan, kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddeti önleme ve bununla mücadelede temel standartları ve devletlerin bu konudaki yükümlülüklerini belirleyen uluslararası insan hakları sözleşmesidir.
Pronoia geç dönem Doğu Roma İmparatorluğu'ndaki birey ve kurumlara devlet gelirleri tahsis edilmesini sağlayan bir sistemdi. 11. yüzyıldan başlayarak 15. yüzyılda imparatorluk feth edilene kadar devam eden sistem, aynı dönemdeki Avrupa feodalizminden farklıydı.
Ayrımcılık karşıtı yasa veya ayrımcılıkla mücadele yasası çeşitli iş grupları, cinsiyet, cinsel kimlik, ırk, engellilik, inanç veya bireysel siyasi görüşlere dayalı gruplar için korumaları içeren yasalardır. Ayrımcılıkla mücadele yasaları, ayrımcılık türlerine ve bu yasalarla korunan gruplara göre çeşitlilik gösterebilmektedirler. Ayrımcılıkla mücadele yasaları, özellikle belirtilen özelliklerinden dolayı bireylere farklı muamele edilmemesi gerektiği konusunda eşitlik ilkelerine dayanmaktadır.
Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi, tüm dünyada sürdürülebilir, ortak bir küresel kalkınma kültürünü yaymak üzere; şirketleri sürdürülebilir ve sosyal sorumluluklarına uygun uygulamalar geliştirmeye teşvik eden, bağlayıcılığı olmayan bir Birleşmiş Milletler (BM) sözleşmesi ve bu sözleşmenin imzacılarını kapsayan bir oluşumdur.
Uluslararası insan hakları hukuku, insan haklarını sosyal, bölgesel ve yerel düzeylerde geliştirmek için tasarlanmış uluslararası hukuk bütünüdür. Bir uluslararası hukuk biçimi olarak, uluslararası insan hakları hukuku, öncelikle egemen devletler arasında, üzerinde anlaşmaya varan taraflar arasında bağlayıcı yasal etkiye sahip olmayı amaçlayan antlaşmalardan oluşur; ve geleneksel uluslararası hukuk kapsamındadır. Diğer uluslararası insan hakları belgeleri, yasal olarak bağlayıcı olmamakla birlikte, uluslararası insan hakları hukukunun uygulanmasına, anlaşılmasına ve geliştirilmesine katkıda bulunur ve bir siyasi yükümlülük kaynağı olarak kabul edilir.