Yunus Emre
Yunus Emre | |
---|---|
Tam adı | Yunus Emre |
Doğumu | 1240[1] Sarıköy, Sivrihisar, Eskişehir, Anadolu Selçuklu |
Ölümü | 1320[2] Yunusemre, Mihalıçcık, Eskişehir |
Çağı | 13. - 14. yüzyıl |
Bölgesi | İç Anadolu Bölgesi |
İlgi alanları | Divan edebiyatı, Tasavvuf edebiyatı, Şiir, Tasavvuf |
Etkilendikleri
|
Yunus Emre (Osmanlıca: يونس امره ya da Kul Yunus, Âşık Yunus veya Yunus)[a] (1240-1320), Anadolu sahasında yetişmiş Türk şair ve mutasavvıf.[3] 13. yüzyılın son yarısı ve 14. yüzyılın başlarında yaşamış Türkmen bir derviş olan Yunus Emre, Anadolu'da Türkçe şiirin öncüsüdür.[3][4][5] Tarihî şahsiyeti hakkındaki bilgiler yetersiz, hatta birbirini yalanlayıcı nitelikte olmakla birlikte biraz da menkıbelere karışmıştır.[3] Yunus Emre hakkında biyografik bilgi veren velayetnameler ile manzum şiirler dışında temel kaynak bulunmamaktadır.[2]
Yunus Emre, 1240 yılında Sarıköy'de doğmuştur.[6] Şiirlerindeki bilgilerden evli ve İsmail adında bir oğlunun olduğu anlaşılmaktadır.[7] Her ne kadar ümmi olduğu söylense de tasavvuf yoluna girmeden önce iyi bir medrese eğitimi almış olması olağandır. İyi derecede Farsça, Arapça bilmektedir. Bazı beyitlerinden Maraş, Kayseri, Tebriz, Nahcıvan, Yukarı Azerbaycan, güneyde Bağdat ve Şam'ı dolaştığı anlaşılmaktadır.
Tapduk Emre, Yunus Emre'nin mürşididir; Yunus, divanının 17 ayrı beytinde bunu dile getirmiştir. Tapduk Emre, Yunus Emre'yi Nallıhan'daki zaviyesinde yetiştirmiştir.[8]
Yunus Emre, resmî yazışma ve edebiyat dilinin Farsça olduğu, ilmî eserlerin Arapça yazıldığı bir dönemde yetişmiş bir geçiş dönemi şairidir.[9] Bu yüzden eserlerinde yerine göre Türkçe, Arapça, Farsça sözler kullanmış, hatta bazen üç dilden de sözcükler kullanmıştır.[10] Yunus, 13. yüzyılda Anadolu sahasında Oğuz Türklerinin konuşup yazdığı yazı dilinin en önemli temsilcisidir. Eski Anadolu Türkçesi de denilen bu şivenin oluşumunda; kullandığı kelime ve ifade kalıpları, mecazlar ve terimlerle Türkçenin edebîleşmesi yolunda bir dönüm noktası olmuştur.[11] Şiirlerini genel olarak hece ölçüsüyle yazmakla birlikte, hece ölçüsüne uyan aruz vezinleriyle de şiir söylemiştir. Tek heceli dil olan Türkçe ile aruz vezni uyum sağlamadığından ister istemez aruz hataları oluşmuştur. Kimi zor kavramları Türkçe kelimelerle rahatlıkla ifade edebilen Yunus Emre, bu özelliğiyle kendisinden sonra yetişecek şairlerin öncüsü olmuştur.[9] Yaşadığı asırda başlattığı millî tarz, takipçileriyle gelişerek sürmüştür.[2]
Yunus Emre'nin Risâletü'n-Nushiyye adlı tasavvufi bir mesnevisi ile Dîvân'ı Türkiye Türkçesinin en önemli metinleri olarak kabul görmektedir.[12] Mısralarında kendisini "Şairler kocası" veya "Âşık Kocası" ibareleriyle tanıtan Yunus Emre, yaklaşık 1320 yılında, 82 yaşında ölmüştür. Ancak, nereye defnedildiği kesin olarak bilinmemektedir. Yunus'tan bahseden çeşitli kaynaklar, mezarının Sarıköy'de olduğunu söylemektedir.[13]
UNESCO, Yunus Emre'nin yaklaşık 750. doğum yılı olan 1991 yılını "Uluslararası Yunus Emre Yılı" ilan etmiştir. Fikir babası, zamanın kültür bakanı Namık Kemal Zeybek'tir.[14]
Hayatı
Menkıbeleri Hacı Bektaş Veli Velayetnamesi'ne ve sonraki tarihî eserlere girecek kadar büyük bir ün kazanan Yunus Emre'nin hayatı hakkında kesin olarak bir şey söylenemez.[15] Doğum yeri hakkında rivayetlere dayanan görüşlerse tutarsızdır. Kimi araştırmacılara göre doğum yeri Sarıköy kimi araştırmacılara göre ise Karaman'dır.[15] Yunus ve mürşidi Tapduk Emre, Sakarya havzasında yaşamıştır. Bu nedenle Yunus'un Sarıköy'lü olduğu düşüncesi genel kanı hâline gelmiştir.[16][17] Fuat Köprülü, Yunus hakkında Bektaşi geleneğinde anlatılan rivayetleri kabul etmiş, "13. yüzyılın son yarısında Sivrihisar civarında, yahut Bolu sınırı içindeki Sakarya Suyu civarındaki köylerden birinde yetişmiş bir Türkmen köylüsü" olduğunu dile getirmiştir.[18] Abdülbaki Gölpınarlı'nın belirttiğine göre, Yunus'un tahsil hayatı Konya'da geçmiştir. Hayatı boyunca yolunu ve inancını yaymak için gezmiş, ihtiyarlık çağını ise doğduğu Sarıköy'de geçirmiştir.[6] Netice itibarıyla Yunus, Orta Anadolu'da Sakarya Nehri çevresinde bir yerde doğmuş ve Nallıhan'a yakın Emrem Sultan'daki zaviyede Tapduk Emre Dergâhı'nda yaşamıştır.[19][8]
Hacı Bektaş Veli Velayetnamesi'nde, Hacı Bektaş'ın "nefes"ini kabul etmeyen Yunus'un "ehlim var, ayalim var, bana buğday gerek" sözünden hareketle evlendiği ve çocukları olduğu söylenebilir.[20][21] Başbakanlık Arşivi'nde 871 sayılı Konya Defteri'ndeki 1518 tarihli bir belgede ise Yunus'un İsmail adında bir oğlundan söz edilir.[15][21][22] Yunus'un bir şiirinde, "Bunda dahi verdin bize oğul u kız çift ü helâl/ Andan dahi geçdi arzum benim âhım didâr için" demesi de evli ve çocuklu olduğuna işarettir.[21]
Yunus Emre'nin ümmi oluşu hakkındaki rivayet; bazı şiirlerinde, bilgiyi gerçeğe ulaşmak için bir vasıta saydığından ilme önem vermemesi, dervişlik tevazusuyla kendisini bir şey bilmez olarak tavsif etmesi ve bilgisine güvenip gururlananları taşlaması yüzündendir.[23] Köprülü'nün deyişiyle: "Zamanında Anadolu'da hâkim olan tasavvuf felsefesini Celâlettin Rumi'den hiçbir surette aşağı sayılamayacak bir manevi kabiliyet ile kavrayan ve onu emsalsiz bir kudretle en basit şekiller altında ifadeye muvaffak olan bu adam, 'harfleri heceleyemeyecek kadar ümmi' olamazdı."[23] Yunus'un iyi bir eğitim aldığı; Arapça, Farsça,tefsir, hadis, İslam tarihi ve diğer İslam ilimlerini okuduğu şiirlerinden anlaşılmaktadır. Ancak Kur'an'ı anlayacak kadar Arapçayı, Mevlâna'yı anlayacak kadar da Farsçayı öğrenmiş olması,[24][25] İslami ilimleri bilmesi; bir medrese eğitiminin mi, yoksa dergâhta şeyhinden aldığı bir eğitimin mi sonucu olup olmadığı bilinmemektedir.[16] Yunan mitolojisini,[17] evliya ve enbiya menkıbelerini, eski İran efsanelerini bilmektedir,[24] Kur'an'dan, hadisten, erenlerin sözlerinden mazmunlar aldığını ve Mevlâna'nın Mesnevî'sini ve Dîvân-ı Kebîr'deki gazelleri okuduğunu yine şiirlerinden anlaşılmaktadır.[17] Şirazlı Sadi'nin bir gazelini, nazmen Türkçeye çevirmiştir.[26] Kendisi de birkaç şiirinde medresede tahsil gördüğünü açıkça söylemektedir.[17]
Yunus, kendinden önce Anadolu'yu etkisi altına alan İran edebiyatı sufiliğine karşı Türk edebiyatı sufiliğini oluşturur. Onun millî tarz ve şekilli sufiyane şiirleri, Anadolu'da hızla yayılarak takipçisi olan birçok şair yetiştirir. Âşık Paşa, Eşrefoğlu Abdullah Rumi, İbrahim Gülşeni, Aziz Mahmud Hüdayi ve Said Emre bunların en tanınmışlarıdır.[27] Tanpınar, Yunus Dîvân'ını "Anadolu lehçesinin kendisini idraki" olarak niteler.[28] Yunus Dîvân'ının 14. yüzyılın sonuna kadarki Türk şiirinin ve dilinin havasını yansıttığını belirtir.[29]
Yunus, Tapduk Emre adlı Babai şeyhine bağlıdır.[23][17] Köprülü, Yunus'un Tapduk Emre'ye mürit oluşunu: "Dîvân'ındaki eserlerinden anlaşıldığına göre, uzun müddet Hak yoluna erişmeye çalışmış, fakat bu emeline ancak Tapduk Emre'ye mürit olduktan sonra muvaffak olabilmiştir." sözleriyle açıklar.[18] Şeyhinin ölümünden sonra, onun müritleri Yunus Emre'nin etrafına toplanmıştır. Yunus henüz hayatta iken menkıbeleri bütün Anadolu'ya yayılmıştır.[23]
Yunus, Mevlâna öldüğünde 34 yaşındadır ve Mevlâna'yı gençlik çağında görmüş, onun meclislerinde bulunmuştur.[6] İki şiirinde, 1273'te ölen Mevlâna Celâlettin'in meclislerinde bulunduğunu anlatır ve ondan büyük bir saygıyla bahseder.[17] Yunus'un, Anadolu'nun birçok şehrini gezdiğini, Azerbaycan taraflarına ve Şam'a gittiğini söyleyen ve bir iki şiirinde şeyhliğinden ve ihtiyarlığından bahseden Yunus, Risâletü'n-Nushiyye adlı mesnevisini 1307-1308'de yazdığını belirtir.[13] Bu bakımdan, bu tarihte olgun bir eser veren ve 1273'te ölen Mevlâna ile çağdaş olan Yunus, 1320 yılında 82 yaşında ölmüştür.[13]
Ölüm tarihi ve defnedildiği yer hakkında çeşitli tartışmalar vardır. Ancak, Adnan Erzi, Beyazıt Devlet Kütüphanesinde bulduğu bir belgede Yunus Emre'nin hicri 720 tarihinde (M. 1320/1321) 72 yaşında öldüğüne dair bir kayıt bulmuştur.[30] Belgedeki verilen diğer tarihlerin doğruluğuna ek olarak, bizzat Yunus'un bahsettiği kişilerin yaşadığı yüzyıllarla da Yunus'un yaşadığı yıllar uymaktadır.[17] Yunus'tan bahseden en eski kaynaklardan Hacı Bektaş Veli Velayetnamesi,[20] Nefahâtü'l-Üns tercümesi[31] ve Şakaik tercümelerinde[32][33][34] onun, Porsuk Çayı'nın Sakarya Nehri'ne karıştığı yer yakınında, yani Sarıköy'de yattığı söylenmektedir.[13]
Abdülbaki Gölpınarlı, Yunus'un mezarının Sarıköy'de olduğunu, diğer yerlerde bulunan mezarların Yunus'un makamları olduğunu kabul eder.[17] Fuat Köprülü de Lamii Çelebi'nin tercümesindeki rivayeti tercih ederek Yunus Emre'nin, Porsuk Çayı'nın Sakarya'ya karıştığı yerde (Sarıköy) gömülü olduğunu "tamamıyla müspet olmamakla beraber, diğer rivayetlere göre herhâlde daha akla yakın" kabul etmektedir.[35]
Bektaşi geleneğinde hayatı
Bektaşi geleneğine göre: Hacı Bektaş Veli, Anadolu'ya geldiği sırada, orada Seyyid Mahmud Hayrani, Celâlettin Rumi, Hacı İbrahim Sultan gibi birtakım büyük mutasavvıflar arasında, Emre adlı "kuvvetli velayet sahibi" bir şeyh varmış. Hacı Bektaş'ın daveti üzerine tüm Anadolu erenleri onun yanına gelmişler ancak bu şeyh davete icabet etmemiş. Diğer Anadolu erenleri onun gelmek istemediğini Hacı Bektaş'a bildirmişler. O da, Sarı İsmail ismindeki dervişini gönderip Emre'yi yanına çağırtmış, gelmemesindeki hikmeti sormuş. Emre, perde arkasından çıkan bir elin kendisine nasip verdiğini, hazır bulunduğu o erenler meclisinde Hacı Bektaş adlı bir kimseyi hiç görmediğini söylemiş. Hacı Bektaş Veli, o elin herhangi bir belirtisi olup olmadığını sorunca Emre, avucunda yeşil bir ben gördüğünü söylemiş. O vakit Hacı Bektaş elini uzatmış ve avucundaki yeşil beni hayretle gören Emre, kendisine evvelce el veren mürşidin karşısında bulunduğunu fark etmiş. Tam üç defa hayretle "Tapduk Padişahım!" demiş. İsmi işte o zamandan başlayarak Tapduk Emre olmuş.[36][37][38]
Sivrihisar'ın güneyinde Sarıgök adlı bir köy vardır. O köyde doğmuş Yunus Emre adlı biri varmış. Yunus, ekincilikle geçinir, yoksul bir adammış.[20] Bir sene kıtlık olmuş, Yunus'un yoksulluğu iyice artmış. Son çare, birçok keramet ve inayetini duyduğu Hacı Bektaş Veli'ye gidip yardım istemeyi düşünmüş. Sığırının üstüne bir miktar alıç (yaban elma) koyup dergâha gelmiş. Pir'in ayağına yüz sürerek hediyesini vermiş ve kendisine bir miktar buğday istemiş. Hacı Bektaş Veli, ona iyilikle muamele ederek, birkaç gün dergâhta misafir etmiş. Ancak Yunus geri dönmek için aceleci davranmış. Dervişler Pir'e, Yunus'un acelesini anlatmış. O da, "Buğday mı ister, yoksa erenler himmeti mi?" diye haber göndermiş. Yunus, buğday istemiş. Bunu duyan Hacı Bektaş, tekrar haber göndermiş, "İsterse, o alıcın her tanesine nefes edeyim." demiş. Yunus buğdayda ısrarcı imiş. Hacı Bektaş üçüncü defa yine haber göndermiş, "İsterse, her çekirdek sayısınca himmet edeyim." demiş. Yunus tekrar buğdayda ısrar edince artık buğdayı vermişler. Yunus, dergâhtan çıkıp gitmiş ancak biraz yürüdükten sonra, işlediği hatanın büyüklüğünü anlamış, çok pişman olmuş. Derhâl geri dönerek kusurunu itiraf etmiş. O vakit, Hacı Bektaş, onun kilidini Tapduk Emre'ye verdiğini, bu yüzden, isterse ona gitmesini söylemiş. Yunus bu cevabı alır almaz derhâl Tapduk dergâhına giderek başına geleni anlatmış; o da, Yunus'u dergâhının odunculuğuna tayin etmiş. Fedakâr derviş, tam 40 yıl bu hizmette bulunmuş, buna rağmen, eğri ve yaş odun getirdiği hiç görülmemiş. Böyle uzun senelerden sonra bir gün, bir erenler meclisi kurulmuş; orada şeyhi ile beraber oduncu Yunus hazır olduğu gibi, Yunus-ı Gûyende adlı pek tanınmış bir ilahici de varmış. Mecliste Tapduk Emre'ye vect hâli gelmiş, "Şevkimiz var, haydi, sen de biraz terennüm et!" diye Yunus-ı Gûyende'ye seslenmiş ancak bunu birkaç kere söylediği hâlde, ondan hiçbir ses çıkmamış. Nihayet, oduncu Yunus'a dönerek "Haydi, artık zamanı geldi, kilidin açıldı; Hacı Bektaş Veli sözü yerine geldi, durma söyle!" demiş. Bunun üzerine Yunus'un perdesi kalkarak kilidi açılmış, derhâl beliğ ve arifane nutuklar, ilahiler söylemeye başlamış.[20][39][38]
Hayatı hakkında çeşitli fikirler
Fuat Köprülü, Yunus'un sufiyane şahsiyetinin yalnız Tapduk Emre etkisinde oluştuğunu kabul etmese de tamamıyla Tapduk etkisi altında olmadığını da kabul etmez.[23] 13. yüzyıl Anadolu'sundaki tasavvufi cereyanların niteliği ve Yunus'un şahsiyeti göz önüne alınmasıyla, Tapduk Emre'nin "manevi siması"nın aydınlanacağını; Tapduk'un, Moğol istilası üzerine Buhara tarafından Anadolu'ya gelmiş Sinan Efendi adlı Orta Asyalı bir Türk şeyhi tarafından irşat edildiği hakkında Anadolu dervişleri arasında eskiden beri mevcut bir geleneğin Yunus üzerindeki Ahmet Yesevi etkilerini açıklayacağını söyler.[23]
Abdülbaki Gölpınarlı'ya göre, Yunus Emre, Tapduk Emre'ye intisap etmiştir, Tapduk ise Barak Baba'nın halifesidir. Sarı Saltuk da Barak Baba'nın halifesi olup, Vilayetname'de Barak Baba ve Tapduk Baba Hacı Bektaş'ın halifeleri arasında gösterilir.[17] Hacı Bektaş da Baba İshak'ın halifesi olarak geçer. Yunus Emre'nin bir şiirinde "Baba Tapduk" ifadesini kullanması, onun Babailik zümresine mensup olduğu fikrini destekler.[17] Gölpınarlı'nın belirttiğine göre Yunus, bir beyitten anlaşıldığı üzere, Tapduk Baba'nın dervişidir; Tapduk, Barak Baba'nın, Barak Baba da Sarı Saltuk'un halifesidir.[40]
Talat Halman'a göre, "Aslında hiçbir tarikata girdiği söylenemez. (…) Yunus Emre'yi tarikat ve tekkeler dışında kalmış bağımsız bir mutasavvıf, vicdanı hür bir şair ve manevi güç olarak düşünmektir."[41]
Taşköprülüzade Ahmed Efendi'nin Şakaiku'n Numaniyye adlı eseri ve tercümelerinde Yunus Emre'nin Tapduk Emre'nin müritlerinden biri olduğu zikredilir. Tapduk Emre ise Sakarya Nehri yakınlarında bir köyde insanlardan uzak yaşayan irşat sahibi ve keramet göstermiş biri olarak tanıtılır. Yunus Emre, şeyhinin zaviyesine odun çeken, eğri bir odun getirmeyen birdir. Şeyhi sorunca, "Bu kapıya eğri odun yaraşmaz." diye cevap vermiş. Yunus; Türkçe tasavvufta birçok nazmı bulunan, tevhidde makamı yüksek, kerameti olan, vect ve manevi hâl sahibi bir kişi olarak tanıtılır.[32][33][34][42] Yunus’tan Yıldırım Beyazıt (1389-1402) devrinin dervişlerinden biri olarak bahsedilir.[43][44][45]
Mehmed Fahreddin Bursavî, Gülzâr-ı İrfân adlı eserde, Tapduk Emre'nin Yunus Emre'nin şeyhi olduğunu söyler. Bu hususta Yunus'un, "Yûnus bir doğan idi kondu Tapduk koluna/ Ava şikâre geldi bu yuva kuşu değil" beyitini misal verir. Tapduk Emre'nin şeyhinin Şeyh Sinan Buhari olduğunu, Sinan Buhari'nin Buhara'dan Anadolu'ya göç edip Hamit ilinde bir köye yerleştiğini orada ise Tapduk Emre'nin mürşidi olduğunu anlatır. Tapduk Emre'nin, şeyhinin ona "Tapduk" demesiyle Tapduk ismini aldığını, Tapduk'dan kasıt ise mürşidine biat ettiğini tasdik ve beyan olduğunu söyler. Yunus'un, Yıldırım Beyazıt devrinde yaşadığını söyler.[46]
Lamii Çelebi'nin, Molla Cami'nin Nefahatü'l-Üns adlı eserinden tercüme ettiği,[47] Fütûhu'l Mücâhidîn'de Yunus Emre'nin Tapduk Emre'nin müridi olduğundan bahsedilir. Şeyhine yıllarca odun taşıdığını, bir gün bile eğri odun getirmediğini söyler. Tapduk'un Yunus'a, "Yunus bu odunların içinde hiçbir eğri odun görünmez." dediğini Yunus'un da "Bu kapıdan eğri odun geçmez." dediğini rivayet eder. Yunus Emre'nin mezarının, Kütahya Suyu'nun Sakarya Suyu'na karıştığı yerin yakınında (Sarıköy) olduğunu söyler.[31]
Yunus Emre'nin tarihî şahsiyeti hakkında çok farklı görüş ileri sürülmüştür.[15] Âşıkpaşazade, Tevârih-i Âl-i Osman'da Yunus Emre'nin Orhan Gazi (1324-1362) devrinde yaşamış dervişlerden biri olduğunu söyler.[48] Abdurrahim Şerif Beygu, Yunus Emre'nin ve Tapduk Emre'nin mezarının Erzurum'un Düzcü köyünde olduğunu, Yunus'un Yıldırım Beyazıt devrine eriştiğini söylemiştir.[49] Hammer ise Kanuni Sultan Süleyman dönemi (1520-1566) şairleri arasında Yunus'a yer vermiştir.[50]
Menkıbevi ve edebî kişiliği
Sevelim sevilelim dünyâya kimse kalmaz[51]
Anlatılagelen bir menkıbeye göre Tapduk, Doğu'dan Anadolu'ya gelen bir evliyaymış. Softalar geçit vermeyeceğinden güvercin kılığına girmiş, ancak softalar da kartal olup ona saldırmış. Tapduk yaralanıp kanlar içinde yere düşmüş. Kartallar, öldü diye orada bırakıp gitmişler. Yaralı güvercini, bir köylü kadın gelip yerden almış. Evine götürüp yaralarını sarmış, iyileştiğindeyse göğe uçurmuş. Anadolu kadınının himmetiyle iyileşen Tapduk'un ruhu, bütün ülkede bir güvercin gibi uçarmış. Yunus'un anahtarını Hacı Bektaş Veli işte o ulu Tapduk'a göndermiş. Yunus gidip bulmuş Tapduk Emre'yi. Tekkesine girmiş, her gün dağdan odun sırtlayıp getirirmiş ama hiç eğri odun getirmemiş. "Niçin?" diye sorulduğunda "Erenler meclisine eğri bir şey yakışmaz." diye cevap verirmiş. Tapduk'a ve tekkesine otuz yıl, kırk yıl böyle hizmet etmiş.[52]
Süleyman Şeyhî de Yunus'tan, Tapduk Emre'den, şiirlerinden ve tekkeye taşıdığı odunlardan söz etmiş, Mevlâna Celâlettin Rumi'nin Yunus hakkında, "İlahi menzillerin hangisine çıktımsa bu Türkmen kocasının izini önümde buldum, onu geçemedim." dediğini rivayet etmiştir. Yunus ile Mevlâna Celâlettin Rumi arasında geçtiği aktarılagelen başka bir rivayete göre, Yunus Emre bir gün karşılaştığı Mevlâna'ya, "Mesnevi'yi sen mi yazdın?" diye sormuş, Mevlâna "Evet." deyince Yunus, "Uzun yazmışsın. Ben olsam, 'Et ü kemik büründüm / Yûnus diye göründüm' derdim." karşılığını vermiş.[15]
Bir diğer menkıbeye göre Yunus'un 3000 şiiri varmış, softalar bu şiirleri şeriata aykırı buluyormuş. Bir gün Molla Kasım adlı bir softa bunları ele geçirerek 1000 tanesini yakmış, 1000 tanesini suya atmış, kalan 1000 şiiri okurken, "Derviş Yûnus bu sözü eğri büğrü söyleme / Seni sîgaya çeken bir Molla Kasım gelir" beytine rastlayınca neye uğradığını şaşırmış, Yunus'un büyüklüğünü anlayarak şiirleri yok etmekten vazgeçmiş ve Yunus'un veliliğine inanmış. Böylelikle 1000 şiir kurtulmuş. Halk arasında şöyle denilegelmiş: "Molla Kasım'ın yaktığı şiirleri melekler, suya attığı şiirleri balıklar, yok etmediği şiirleri insanlar okur o zamandan beri."[15][52]
Yunus Emre'nin 417 şiirinden 138'i aruz, diğerleri hece vezniyle yazılmıştır.[15] Yunus Emre şiirlerinin ilk kez ne zaman yazıya geçirildiği ve bir divan hâline getirildiği bilinmemektedir. Yunus Emre divanına ait eldeki yazmaların en erkeni olan Bursa nüshası 15. yüzyılın ikinci yarısına, Fatih nüshası tahminen 15. yüzyıla, Nuruosmaniye nüshası ise 1540 yılına aittir. Yunus'un şiirleri semai ve gazel tarzında kaleme alınmıştır. İlahi, nefes veya nutuk başlıkları altında kaydedilen şiirleri farklı birer edebî tür değildir. İlahi, nefes ve nutuk, mutasavvıf şairlerin hak ve hakikatten söyledikleri kelamlardır. Varlıkların her zerresinde Tanrı'yı arayışını coşkun bir şekilde dile getirmiştir. Yunus bu duygu ve bilgiyle olgunlaşıp[53] derinleşen, bazen coşkun[54] bazense rint ve her hâliyle cana yakın görünümde bir derviştir. Yunus, düşünüş ve inanışlarını büyük bir sadelik ve kolaylıkla şiirleştirmeye muvaffak olmuştur.[55]
Ölüm tarihi
Yunus Emre'nin doğum ve ölüm tarihiyle ilgili bilgiler farklılık arz etmektedir. Adnan Erzi'nin Beyazıt Devlet Kütüphanesi'ndeki bir yazmaya dayanarak yayımladığı belge,[30] en azından Yunus'un doğumuyla ilgili yorum ve tahminlerden kurtarmıştır.[56][57] Yazmadaki kayıt şudur:
وفات يونس امره |
Vefât-ı Yunus Emre: |
Bu belgeye istinaden Yunus Emre'nin, 1240 yılında doğduğu ve 82 yıl ömür sürdüğü, 1320 yılında vefat ettiği ileri sürülebilir. Belgedeki tarih aralığının Yunus'un hayat seyriyle isabetli bir şekilde örtüşmesi, belgenin doğruluğunu kuvvetlendirmektedir. Ayrıca, Yunus Emre'nin hayatıyla ilgili kendi kaleminden çıkan yegane kayıt, Risâletü'n Nushiyye adlı mesnevisinde yazım yılının belirtildiği şu beyittir:[57]
Söze tarih yedi yüz yedi idi,
Yunus canı bu yolda feda idi.[59]
Beyitten anlaşıldığına göre Risâletü'n Nushiyye, 1307 yılında tamamlanmıştır. Belgedeki tarihle eserdeki tarih karşılaştırıldığında Yunus'un bu eseri, ölümünden 13 yıl önce nazma çektiği, 67 yaşın olgunluğuyla kaleme aldığı anlaşılır. Mısralarında kendisini "Şairler Kocası" veya "Âşık Kocası" ibareleriyle tanıtan Yunus'un uzun bir ömür sürdüğünü anlıyoruz.[13]
Türbesi
En eski kaynaklar Yunus Emre'nin mezarının Sivrihisar yakınlarındaki Sarıköy'de olduğu belirtmektir.[20][31][43] Sarıköy'deki mezar, Ankara-Eskişehir demir yolu hattının yapımı esnasında 6 Mayıs 1946 tarihinde açılmış, mezardaki kalıntılar geçici bir mezara nakledilmiştir.[60] Gölpınarlı şöyle anlatır:
Yunus'un son zamanlarda Sarıköy'deki merkadi (mezarı) açılmış, çıkan kafatasına göre, mütehassıs, Yunus'un dâhi bir adam olduğunu, iskeletin takriben altı asırdan önceye ve seksen yaşlarında ölmüş bir adama ait bulunduğunu söylemiş ve bu suretle eski kaynakların rivayetleri tamamıyla tahakkuk ve teeyyüt etmiştir. Merkat, geniş bir bahçe içine alınmış, methal (giriş) kapısına, Yunus'un bir mısrasındaki "sevelim sevilelim" sözü, merkadin altındaki çeşmeye "Hak'tan inen şerbeti içtik elhamdülillah" mısrası işlenmiş, kemiklerinin konduğu tabut da, resmen ilan edilmediği hâlde, yirmi binden fazla bir halk kütlesi tarafından kucaklanarak yeni merkadine gömülmüştür.[61]
Evliya Çelebi, Seyahatname'de Yunus Emre'nin mezarının Karaman'da Yunus Emre Cami'nin avlusunda bulunduğunu söyler.[62] Fahreddin Bursavî'nin Gülzâr-ı İrfân'da da bahsettiğine göre Karamazak türbesinin yanında Yunus Emre ve Âşık Yunus isimli mezarlar bulunmaktadır. Bursavî, Yunus adına iki mezar olmasını halkın yanlış anlaması addetmiştir: "…İnsanların çoğu Âşık Yunus ve Yunus Emre'yi ayrı kişiler zannedip hataya düşmüşler, Yunus Emre ki marifet ve hakikat mertebesinde şeyhi ermiş evliyalardan Tapduk Emre hazretleridir…"[46] Mustafa Tatcı durumu şöyle açıklar: "Âşık Yunus, Bursalı olup H. 843/M. 1439 senesinde vefat etmiştir... Âşık Yunus'un Bursa'da Kara Abdürrezzak (Karamazak) mahallesindeki kabrinde, Bizim Yunus'a ait bir de makam vardır."[63]
Yunus'un mezarı ya da makamı, bazı tarihî kaynaklarda veya halk öykülerinde çeşitli yerleşim merkezlerinde gösterilmektedir. Yunus'u çok seven halk, manevi kişiliği dolayısıyla ona birçok makam ve mezar izafe etmiştir:[63] Eskişehir'in Mihalıççık ilçesine bağlı Sarıköy, Karaman'da Yunus Emre Cami avlusu, Bursa, Aksaray ile Kırşehir arası, Ünye, Kula ile Salihli arasında Emre Sultan köyü, Erzurum'un Düzcü köyü, Isparta'nın Gönen ilçesi, Afyon'un Sandıklı ilçesi, Sivas'ta bir yol üstü ve Azerbaycan'ın Gah bölgesinin Oncallı kentinde makamları bulunmaktadır.[63]
Eserleri
- Dîvân
- Risâletü'n-Nushiyye
Ayrıca bakınız
- Yunus Emre Oratoryosu
- Yunus Emre Enstitüsü
- Yunus Emre Vakfı
- Yunus Emre Kültür Merkezi
- Yunus Emre Türbesi
- MEB 100 Türk Edebiyatçısı
Notlar
- ^ Yunus, şiirlerinde çoğunlukla bu adları kullanır, bunlara ek olarak; Miskin Yunus, Derviş Yunus, Koca Yunus ve Yunus Emrem mahlaslarına da rastlanır.
Kaynakça
Özel
- ^ Gölpınarlı 2006, s. xxviii.
- ^ a b c Gölpınarlı 2006, s. xxxix.
- ^ a b c Köprülü 1976, s. 261.
- ^ Eyüboğlu, İsmet Zeki (1992). Bütün Yönleriyle Hacı Bektaş Velî - Yaşamı, Düşünceleri, Çevresi, Etkisi (2 bas.). Cağaloğlu-İstanbul: Özgür Yayın Dağıtım. s. 197. ISBN 978-975-447-020-8.
- ^ Tatcı 2021, s. 7.
- ^ a b c Göpınarlı 2006, s. xxxi.
- ^ Mustafa Tatcı, Yûnus Emre Dîvânı-Tahlil, İstanbul 1997, s. 46-47.
- ^ a b Tatcı 2021, ss. 43-44.
- ^ a b Tatcı 2021, s. 85.
- ^ Gölpınarlı 2006, s. xxxvii.
- ^ Tatcı 2021, s. 89.
- ^ Develi, Hayati (2015). "Açıklamalı Yunus Emre Sözlüğü'ne Dair" (PDF). Türk Dili Dergisi. s. 83. 2 Ocak 2024 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Ocak 2024.
- ^ a b c d e Tatcı 2021, ss. 45-46.
- ^ Halman 2022, s. 73.
- ^ a b c d e f g Tatcı 2013.
- ^ a b Gevrek, Alev (2012). Türk Tiyatrosu'nda Yunus Emre (1 bas.). İstanbul: Toplumsal Yayıncılık. s. 14. ISBN 978-605-87579-7-4.
- ^ a b c d e f g h i j Gölpınarlı 1975, ss. 11-13.
- ^ a b Köprülü 1976, s. 265.
- ^ Tatcı, Mustafa (2012). Yûnus Emre’nin Mürşidi Tapduk Emre. Ankara: Nallıhan Turizm Gönüllüleri Derneği. ss. 81-93.
- ^ a b c d e Gölpınarlı 1990, ss. 47-48.
- ^ a b c Tatcı 2021, s. 23.
- ^ Güngör, İ. Hulusi (1991). "Devlet Arşivlerinde Yunus Emre ile İlgili Belgelerin Ortaya Koyduğu Gerçekler". Vakıf Haftası Dergisi. Cilt 8. s. 36. 6 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Ocak 2024.
Amma Yirce nâm yeri bu cemâtten Yunus Emre Karamanoğlu İbrahim Bey'den satun almış imiş elinde mülknâmesi vardır. Yunus Emre fevt olup evlâdına intikal eylemiştir.
- ^ a b c d e f Köprülü 1982, ss. 265-266.
- ^ a b Köprülü 1976, ss. 273-274.
- ^ Gölpınarlı 2017, s. 337.
- ^ Gölpınarlı 2017, s. 66.
- ^ Alkan, Mustafa (2015). Said Emre: Yunus Emre'nin İzinde Bir Sûfi. Net Kitaplık Yayıncılık. ss. 45-46. ISBN 978-605-2392-78-2.
- ^ Tanpınar 2010, s. 19.
- ^ Tanpınar 2010, s. 20.
- ^ a b Erzi, Adnan Sadık (Ocak 1950). "Türkiye Kütüphanelerinden Notlar ve Vesikalar I". Belleten. 14 (53). Türk Tarih Kurumu. ss. 84-88. 3 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ocak 2024.
- ^ a b c Karaca, Songül (2019). Lâmi'î Çelebi, Fütûhu'l-Mücâhidîn li-Tervîhi Kulûbi'l-Müşâhidîn (Nefehâtü'l-üns tercümesi): İnceleme, tenkitli metin, sözlük, dizin. ss. 1418-1419. 5 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Ocak 2024.
- ^ a b İbrahim b. Ahmed el-Amâsî (2021). Tercüme-i Şakâ’ik-i Nu‘mâniyye. Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı. s. 239. 4 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Ocak 2024.
- ^ a b Mecdî Mehmed Efendi (2022). Hadâ’iku’ş-Şakâ’ik. 1. Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı. ss. 260-261. 9 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ocak 2024.
- ^ a b Habîbî Ahmed bin Dervîş (2021). Ed-Devhatü'l-İrfâniyye fî Ravzati Ulemâ'i'l-Osmâniyye: Habîbî'nin Şakâ'ik Tercümesi. Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı. s. 140. 9 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ocak 2024.
- ^ Köprülü 1976, ss. 277-278.
- ^ Korkmaz 1999, s. 41.
- ^ Gölpınarlı 1990, s. 21.
- ^ a b Köprülü 1976, ss. 257-259.
- ^ Korkmaz 1999, ss. 93-94.
- ^ Gölpınarlı 2006, s. xxiv.
- ^ Halman 2022, s. 19.
- ^ Taşköprülüzâde Ahmed Efendi (2019). eş-Şakâ’iku’n-Nu‘mâniyye fî Ulemâi’d-Devleti’l-Osmâniyye,. Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı. s. 108. 5 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Ocak 2024.
- ^ a b İbrahim b. Ahmed el-Amâsî (2021). Tercüme-i Şakâ’ik-i Nu‘mâniyye. Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı. s. 75. 4 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 4 Ocak 2024.
- ^ Özcan, Abdülkadir. "eş-ŞEKĀİKU'n-NU'MÂNİYYE". TDV İslâm Ansiklopedisi. 1 Kasım 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Ocak 2024.
- ^ Habîbî Ahmed bin Dervîş (2021). Ed-Devhatü'l-İrfâniyye fî Ravzati Ulemâ'i'l-Osmâniyye: Habîbî'nin Şakâ'ik Tercümesi. Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı. ss. 51-52. 9 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ocak 2024.
- ^ a b Mehmed Fahreddin Bursavî (2023). Gülzâr-ı İrfân. Kültür ve Turizm Bakanlığı. ss. 609-610.
- ^ Uludağ, Süleyman. "NEFEHÂTÜ'l-ÜNS". TDV İslâm Ansiklopedisi. 5 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Ocak 2024.
- ^ Aşıkpaşazade; Yavuz, Kemal; Saraç, M. A. Yekta (2003). Osmanoğulları'nın Tarihi. K kitaplığı Anatolia. Beşiktaş, İstanbul: Koç Kültür Sanat Tanıtım. ss. 296-297. ISBN 978-975-296-043-5.
…dervişlerden Âşık Paşam Hazreti vardı. Geyikli Baba, Yunus Emre, Şeyh Tapduk Emre, Ahi Evren, Karaca Ahmet Sultan da gazi hünkâr zamanında bulundular. Bunlar da kerametleri açıkça ortada olan ve duaları kabul edilen dervişlerdir.
- ^ Beygu, Abdurrahim Şerif (1936). Erzurum Tarihi, Anıtları, Kitabeleri. Bozkurt Basımevi. ss. 170-175. 9 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ocak 2024.
- ^ Hammer-Purgstall, Joseph von (1837). Geschichte der Osmanischen Dichtkunst bis auf unsere Zeit: 2: Von der Regierung Sultan Suleimanʼs des Gesetzgebers bis zu der Sultan Muradʼs 3 (Almanca). 2. Hartleben. s. 566. 9 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Ocak 2024.
- ^ Gölpınarlı 2021, s. 383.
- ^ a b Halman 2022, ss. 27-29.
- ^ Cahit Öztelli. Yûnus Emre. Özgür Yayınları, 1984.
- ^ Esra Akbalık (2013). "Yunus Emre'nin Şiirlerinde Gönül İmgesi" (PDF). Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi. 11 Ocak 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi (PDF). Erişim tarihi: 11 Ocak 2014.
- ^ Zekeriya Başkal, "Turfanda Aşk: Modern Zamanlarda Yunus Emre Yorumları", Sütun, 2011.
- ^ Gölpınarlı 2006, s. xxvii.
- ^ a b Yunus Emre (2013). Avşar, Ziya (Ed.). Nasihatler Kitabı (Risâletü’n Nushiyye). Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı. s. 11.
- ^ Erzi, Adnan Sadık (Ocak 1950). "Türkiye Kütüphanelerinden Notlar ve Vesikalar I". Belleten. 14 (53). Türk Tarih Kurumu. s. 30. 3 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Ocak 2024.
- ^ Yunus Emre (2013). Avşar, Ziya (Ed.). Nasihatler Kitabı (Risâletü’n Nushiyye). Eskişehir 2013 Türk Dünyası Kültür Başkenti Ajansı. s. 139.
- ^ "Yûnus Emre'nin Kabri Nasıl Taşınmıştı?". Türkiye Yazarlar Birliği. 1 Nisan 2013. 5 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Ocak 2024.
- ^ Gölpınarlı 1975, s. 13.
- ^ Evliya Çelebi (1935). Evliya Çelebi seyahatnamesi. 9. Maarif Vekâleti. s. 315. 5 Ocak 2024 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Ocak 2024.
…Keresteci Baba Cami (Yunus Emre Cami)'nde Yunus Emrem hazretlerinin mezarı, Türkçe tasavvufi beyitleri ve ilahi şiirleri ile şöhreti yaygındır…
- ^ a b c Tatcı 2021, ss. 48-49.
Genel
- Gölpınarlı, Abdülbaki (2017), Tasavvuftan Dilimize Geçen Deyimler ve Atasözleri, 4, İnkılap Kitabevi
- Gölpınarlı, Abdülbaki (2006), Yunus Emre Hayatı ve Bütün Şiirleri, Türkiye İş Bankası Kültür yayınları, ISBN 978-975-458-804-0
- Gölpınarlı, Abdülbaki (1990), Menakıb-ı Hacı Bektâş-ı Velî: Vilâyet-nâme, İnkılap Kitabevi
- Gölpınarlı, Abdülbaki (1975), Yunus Emre: Hayatı, Sanatı, Şiirleri, 8, Varlık Yayınevi
- Halman, Talât Sait (2022), A'dan Z'ye Yunus Emre, İstanbul: İBB Kütüphane ve Müzeler Müdürlüğü
- Korkmaz, Esat, (Ed.) (1999), Vilâyetname (Menakıb-ı Hacı Bektaş Veli), 2, İstanbul: Can Yayınları
- Köprülü, Fuat (1982), Türk Edebiyatı Tarihi, Ötüken Yayınları
- Köprülü, Fuat (1976), Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar, 3, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları
- Tanpınar, Ahmet Hamdi (2010), XIX. Asır Türk Edebiyatı Tarihi, 8, İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, ISBN 978-975-08-1159-3
- Tatcı, Mustafa (2013), "YÛNUS EMRE", TDV İslâm Ansiklopedisi, İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı, 43, ss. 600-606
- Tatcı, Mustafa (2021), Dîvân: Seçmeler, Ankara: Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları
Konuyla ilgili yayınlar
Biyografik eserler
- Gölpınarlı, Abdülbaki (1941). "Yunus İle Aşık Paşa Ve Yunus'un Batınıliği". Kenan Basımevi
- Köprülü, Fuat (1976). "Türk Edebiyatında İlk Mutasavvıflar". Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları. ss. 257-357.
- Fuat, Memet (1976). "Yunus Emre". De Yayınevi.
- Gölpınarlı, Abdülbaki (1990). "Vilayetname - Manakıbı Hacı Bektaş-ı Veli". İnkılap Kitabevi. ss. 47-48.
- Öztelli, Cahit (1992). "Yunus Emre - Yaşamı ve Bütün Şiirleri". Özgür Yayın Dağıtım.
- Toprak, Burhan (2004). "Yunus Emre Divanı". Yeni Zamanlar Yayınları.
- Ilgınlar, Elif Sena (Ed.). (2005). "Yunus Emre'den Seçmeler". Timaş Yayınları.
- Gölpınarlı, Abdülbaki (2006). "Yunus Emre – Hayatı ve Bütün Şiirleri". İş Bankası Yayınları.
- Tatcı, Mustafa (2008). "Yunus Emre Külliyatı" (6 Cilt). H Yayınları.
- Yakıt, İsmail (2009). "Çıktım Erik Dalına - Yunus Emre'de Sembolizm". Ötüken Neşriyat.
- Tatcı, Mustafa (2009). "Yunus Emre Divan - Risaletü'n Nushiyye". H Yayınları.
- Ocak, Ahmet Yaşar (Ed.). (2012). "Yunus Emre". Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.
- Gevrek, Alev (2012). "Türk Tiyatrosunda Yunus Emre". Toplumsal Yayıncılık.
- Özçelik, Mustafa (2013). "Bizim Yunus". Nar Yayınları
- Timurtaş, Faruk Kadri (Haz.). (2018). "Yunus Emre Divanı". Kapı Yayınları.
- Tatcı, Mustafa (Haz.). (2021). "Yunus Emre - Divan". Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları.
Konusu olduğu eserler
- Ulu, Mahmut (2012). "Aşka Ağlayan Derviş". Karatay Akademi.
- Pala, İskender (2012). "Od". Kapı Yayınları.
- Argun, Galip (2013). "Aşk'ın Kandili Yunus Emre". Paradoks Yayınları.