Edebiyat, yazın veya literatür, dil aracılığıyla; duygu, düşünce, hayal, olay, durum veya herhangi bir olgunun edebî bir tarzda ve etkili bir şekilde yazılı veya sözlü anlatımını gerçekleştiren; malzemesi söz ve ses; muhatabı insan olan bir sanat dalıdır. Edebî yazılar yazan sanatçılara edebiyatçı denir. Daha kısıtlayıcı bir tanımla, edebiyatın; bir sanat formu olarak oluşturulan yazılar olduğu düşünülmüştür. Bunun nedeni, günlük kullanımdan farklı olarak edebiyatın, dil ürünü olmasıdır.
Fransızca, Hint-Avrupa dil ailesinin bir Romen dilidir. Tüm Romen dillerinde olduğu gibi, Roma İmparatorluğu'nun Halk Latincesinden türemiştir. Fransızca, Gallo-Romen dillerinden, Galya'da konuşulan Latinceden ve özellikle Kuzey Galya'da gelişmiştir. En yakın akrabası Oïl dilleridir. Fransızca, Gallia Belgica gibi Kuzey Roma Galyası'nın yerli Kelt dillerinden ve Roma sonrası Frank işgalcilerin (Cermen) Frank dilinden de etkilenmiştir. Bugün, Fransız sömürge imparatorluğu sayesinde, en önemlisi Haiti Kreolü olmak üzere, Fransız kökenli çok sayıda kreol dili vardır. Fransızca konuşan bir kişi veya ulus, Frankofon olarak anılır.
İtalyanca, çoğunluğu İtalya ve İsviçre'nin güneyindeki Ticino kantonunda yaşayan 61 milyon kişi tarafından konuşulan Hint-Avrupa dil ailesine mensup bir Latin dilidir. İtalyan asıllı göçmenlerce Amerika Birleşik Devletleri'nde, Arjantin'de, Brezilya'da, Kanada'da ve Avustralya'da da sıkça konuşulur.
Rumence, Romanya'nın resmî dilidir ve Latin dillerinin doğu koluna mensuptur. Çoğunluğu Romanya ve Moldova'da yaşayan 28 milyon kişi tarafından konuşulur. Moldova'nın resmî dili Moldovaca da Rumence ile aynı olmasına rağmen ülke yasaları kapsamında ülkenin resmî dili Moldovaca olarak yer almaktadır.
İspanyollar, Güneybatı Avrupa'nın İber Yarımadası'nda yer almakta olan İspanya'nın yerli halkına verilen isimdir. Bunun yanı sıra, en büyük kısmı Latin Amerika'da olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde İspanyol kolonizasyoncuları soyundan gelen önemli sayıda İspanyol yaşamaktadır.
Romans, özellikle Orta Çağ şövalyelik sistemini anlatışıyla karakterize olmuş bir edebiyat türü. 12. yüzyıl Fransası'nda ortaya çıkmıştır. Benzer tarzda yazılmış öncülü eserler de bazen aynı isimle anılsa da ayrı bir tür olarak romans, Akitanya düşesi Eleanor'un aristokratik çevresinde ortaya çıkmıştır.
Latin veya Romen dilleri, kökeni Roma İmparatorluğu'nda konuşulmuş Latince lehçelerine dayanan, Hint-Avrupa dil ailesinin İtalik koluna mensup bir dil grubudur. Dünya çapında Latin dillerini anadil olarak konuşan 600 milyondan fazladır. Dil grubunun modern dağılımı Amerika, Avrupa ve Afrika kıtalarında yoğunlaşmakla birlikte, genel olarak dünyada geniş bir yayılıma sahiptir.
İtalik diller, bilinen ilk üyeleri MÖ 1. milenyumda İtalyan Yarımadası'nda konuşulmuş olan bir Hint-Avrupa dil ailesi koludur. Eski dillerinin en önemlisi, milattan önce diğer İtalik halkları fetheden Antik Roma'nın resmi dili olan Latinceydi. Diğer İtalik diller; MS ilk yüzyıllarda, konuşanları Roma İmparatorluğu'nda asimile olduğundan ve Latinceye kaydıklarından dolayı yok oldu. MS 3. ve 8. yy. arasında Halk Latincesi, günümüzde ana dil olarak konuşulan tek İtalik dil grubu olan Latin (Romen) dillerine ayrıldı, ayrıca Edebi Latince de hayatta kaldı. Latincenin yanında bilinen diğer antik İtalik dilleri; Faliskçe, Umbriyaca ve Oskanca ve Güney Pikencedir. Yarımadada konuşulmuş ve sınıflandırması tartışmalı olan diğer İtalik diller Venetçe ve Sikulcadır. Uzun zaman önce yok olmuş bu diller, yalnızca arkeolojik bulgulardaki birkaç yazıttan bilinmektedir.
İtalyan Edebiyatı, İtalyan yazarlarca İtalyanca yazılmış edebiyat yapıtlarını kapsar. İtalya'nın siyasal birliğini 19. yüzyıla kadar kuramaması ve Katolik Kilisesi'nin etkisiyle, yazılı metinlerde uzun süre Latince kullanılmış ve yerel bir dilin yaygınlaşması öbür Avrupa ülkelerine göre daha geç başlamıştır. 12. ve 14. yüzyıllar arasında İtalya'da Fransızca düzyazı ve koşukla yazılmış romanslar okunmuş ve klasik metinlerden uyarlamalar yapılmıştır. Böylece 13. yüzyılda bir Fransız-İtalyan edebiyatı gelişmiştir. İtalyanlar Fransız öykülerini çoğu zaman uyarlayarak ve bunlara çeşitli eklemeler yaparak kaleme almışlardır. Bu edebiyatta Fransızca kullanılmakla birlikte, yazarlar yapıtlarına yer yer kendi lehçelerinin özelliklerini de katmışlardır.
Batı edebiyatlarının temelini Yunan ve Latin edebiyatı oluşturur. Yunan Edebiyatı'nda İlyada ve Odise destanlarıyla Homeros, trajedileriyle Aiskhilos, Sophokles ve Euripides, komedileriyle Aristophanes, tarih eserleriyle Herodot, felsefe eserleriyle Eflatun, Aristoteles, fablleriyle Ezop kendinden sonrakileri etkilemiştir. Yunan edebiyatı MÖ 2. yüzyılda biter.
Giuseppe Peano, bir İtalyan matematikçi ve glottologdu. 200'den fazla kitap ve makalenin yazarı, birçok notasyona katkıda bulunduğu matematiksel mantık ve küme teorisinin kurucusuydu. Doğal sayıların standart aksiyomatizasyonu, onuruna Peano aksiyomları olarak adlandırılır. Bu çabanın bir parçası olarak, matematiksel tümevarım yönteminin modern titiz ve sistematik yaklaşımına önemli katkılarda bulundu. Kariyerinin çoğunu Torino Üniversitesi'nde matematik öğreterek geçirdi. Ayrıca Klasik Latincenin basitleştirilmiş bir versiyonu olan Latino sine flexione adlı uluslararası bir yardımcı dil yazdı. Kitaplarının ve kağıtlarının çoğu Latin sinüs fleksiyonu ile, diğerleri İtalyanca olarak yazılmıştır.
Latino-Faliskan veya Latin-Falisk dilleri, Hint-Avrupa dil ailesinin İtalik koluna ait bir dil grubudur. MÖ 1. milenyumun başlarında İtalya'da yaşayan Latin-Falisk halkları tarafından konuşulmuştur.
Latin edebiyatı ya da Roma edebiyatı, Antik Roma yazılı kültürünün oluşturduğu edebî birikim. Yunan edebiyatının etkisinde olan bu edebiyat Yunan edebiyatının devamı niteliğindedir. En verimli ve parlak dönemini MÖ 78 ile MS 14 yılları arasında Altın Çağ adı verilen dönemde yaşamıştır.
Halk Latincesi, Latin dilinin halk lehçelerinin ve sosyolektlerini kapsayan bir genel terimdir. Bu farklı lehçeler Orta Çağların başlarında birbirlerinden farklılaşarak 9. yüzyılda Latin dillerine dönüştüler.
Arnavutça, ait olduğu Hint-Avrupa Dil Ailesi'ne ait özellikler barındırmasına rağmen bulunduğu grup içinde yalıtılmış bir haldedir. Arnavutçanın dahil olduğu bu grupta konuşulmaya devam eden diğer diller Ermenice ve Yunancadır. Dilin kökeni hakkındaki ilk çalışmaları yapan ve Arnavutçanın Hint-Avrupa Dil Ailesi'ne mensup olduğunu kanıtlayan kişi Alman filolog Franz Bopp'dur. Arnavutçanın, eski zamanlarda Balkanlar'da konuşulan bir dil olan İlir diliyle bağlantısı olup olmadığı sıklıkla tartışılan bir konudur.
Çek edebiyatı çoğunlukla Çek dilinde yazılmış olan edebiyattır. Modern zamana yakın dönemlerde Çekçe kullanılsa da tarihte Latince ve Almanca gibi diller de kullanılmıştır. Çek dilinde yazılmış en eski edebî eserler 14. yüzyıla dayanır. Modern edebiyat ise üç döneme ayrılır:
Çoğu Avrupa dili Hint-Avrupa dil ailesine üyedir. 2018'le birlikte 744 milyonluk toplam Avrupa nüfusunun %94'ü bir Hint-Avrupa dilini ana dili olarak konuşmaktadır. Her biri 200 milyon konuşanla Latin, Cermen ve Slav dilleri Avrupalıların %90'ını oluşturarak en büyük grubu oluşturmaktadır. Daha küçük Hint-Avrupa dillerine Helenik, Baltık, Arnavutça, Hint-Aryan ve Kelt dilleri örnek verilebilir.
Romalılaştırma terimi tarihi ve kültürel anlamlarda, ilk olarak Roma Cumhuriyeti ve daha sonra da Roma İmparatorluğu tarafından Roma egemenliği altına alınan veya Roma'nın çevresinde yaşayan nüfusların Roma kültürüne uyum sağlamasını, entegrasyonunu ve asimilasyonunu içerir. Antik Roma tarihçiliği ve İtalyan tarihçiliği, faşist dönemin sonuna kadar çeşitli süreçleri " barbarların uygarlaşması " olarak adlandırırdı.
Osko-Umbriya, Sabelik veya Sabel dilleri, Antik Roma'nın gücünün genişlemesiyle yerini Latinceye bırakmadan önce Osko-Umbriyalılar tarafından Merkez ve Güney İtalya'da konuşulmuş Hint-Avrupa dilleri olan İtalik dillerin soyu tükenmiş bir grubudur. Yazılı tasdikleri MÖ 1. milenyumun ortasından MS 1. milenyumun ilk yüzyıllarına kadar gelişmiştir. Diller neredeyse sadece yazıtlardan - özellikle Oskanca ve Umbriyaca - biliniyor ama Latincede bazı Osko-Umbriyaca alıntı kelimeler de var. Oskanca ve Umbriyaca'nın iki ana kolunun yanında Güney Pikence, Sabel dillerinin üçüncü bir kolunu gösterebilir. Tüm dilsel Sabel bölgesi bir lehçe sürekliliği olarak da kabul edilebilir. "Küçük lehçelerin" çoğundan elde edilen kanıtların azlığı, bu tespitleri yapmanın zorluğuna katkıda bulunuyor.
Faliskçe veya Faliskanca, Güney Etrürya'da yaşamış antik Falisklerin (Falisci) konuştuğu soyu tükenmiş bir İtalik dildir. Latince ile birlikte, İtalik dillerin Latin-Falisk grubunu oluşturur. Dilin - Latincenin yavaş yavaş nüfuz etmesiyle birlikte - en az MÖ 150'ye kadar devam etmiş olması muhtemel görünmektedir.