Estonya ya da resmî adıyla Estonya Cumhuriyeti, Kuzey Avrupa'da bulunan bir Baltık devletidir. Kuzeyinde Finlandiya Körfezi ve Finlandiya, güneyinde Letonya, batısında Baltık Denizi ve İsveç, doğusunda Peipus Gölü ve Rusya bulunmaktadır. Başkenti ve en büyük şehri Tallinn'dir. Estonya toprakları anakara ve Baltık Denizi'ndeki 2.222 adadan oluşur. Nemli karasal iklim görülür. Ülke nüfusunun büyük çoğunluğunu bir Fin halkı olan Estonlar oluşturmaktadır. Ülkenin resmî dili, Finceden sonra dünyanın en çok konuşulan ikinci Baltık-Fin dili olan Estoncadır. Yapılan araştırmalara göre Estonya, Avrupa'nın; komşusu Finlandiya'dan sonra en temiz ikinci ülkesi, yaşam kalitesi en yüksek dokuzuncu ülkesi, en güvenli beşinci ülkesidir.
Şehir veya kent, en büyük yerleşim birimidir. Şehirler genellikle barınma, emlak, sanitasyon, kamu hizmeti, temel kamu hizmetleri, arazi kullanımı, imalat, hizmet, toplu ulaşım, kavşak ve iletişim için kapsamlı altyapı ve sistemlere sahiptir. Şehirler eski ve modern mimariye sahiptir. Yoğunlukları insanlar, merkezî iş alanı, iş kümesi, devlet kurumları ve işletmeler arasındaki etkileşimi kolaylaştırır ve bazen mal ve hizmet dağıtımının verimliliğini artırır. Şehirler ayrıca önemli bir finans merkezi ve kültür merkezi de olabilirler.
Tallinn, Estonya'nın başkenti ve ana liman kentidir. Estonya'nın kuzeyinde, Baltık Denizi'nin Finlandiya Koyu kıyısında, Finlandiya'nın başkenti Helsinki'nin 80 kilometre güneyinde yer alan Tallinn'in nüfusu 2022 itibarı ile 437.811'dir. Tallinn, aynı zamanda Estonya'nın temel finans, sanayi ve kültür merkezidir. Helsinki dışında yakın olduğu önemli şehirler, 300 kilometre güneyindeki Letonya başkenti Riga, 320 kilometre doğusundaki Rus şehri Sankt-Petersburg ve 380 kilometre batısındaki İsveç başkenti Stockholm'dur. 2023 yılının Yeşil Avrupa Başkenti seçilen Tallinn, ülkenin tek teknik üniversitesi olan Tallinn Teknoloji Üniversitesi'ne ev sahipliği yapmaktadır. Sosyal bilimler üzerine eğitim veren Tallinn Üniversitesi de bu şehirde yer almaktadır.
Sürdürülebilirlik daimi olma yeteneği olarak adlandırılabilir. 21. yüzyılda genel olarak biyosfer ve uygarlığın bu yeteneğine atfen kullanılır. Aynı zamanda, kaynakların sömürülmesi, yatırımların yönü, teknolojik gelişmenin yönlendirilmesi ve kurumsal değişimin uyum içinde olduğu ve insan ihtiyaçlarını ve isteklerini karşılayabilme potansiyelinin hem günümüzde hem de gelecek için korunduğu dengeli bir ortamda değişimin sağlanması olarak tanımlanabilir. Bu alanda çalışanların birçoğu için, sürdürülebilirlik birbirine bağlı şu etki alanları ile tanımlanır: çevre, ekonomik ve sosyal; ve bunlar Fritjof Capra'ya göre Sistemsel Düşüncenin prensiplerine dayanmaktadır. Sürdürülebilir gelişmenin alt etki alanları kültürel, teknolojik ve politik olarak kabul edilir. Bazıları için sürdürülebilir gelişme sürdürülebilirlik için ana prensip olmasına karşın diğerleri için bu iki terim paradoksaldır. Sürdürülebilir gelişme gelecek neslin ihtiyaçlarını karşılama yetisine zarar vermeden günümüzdeki ihtiyaçları karşılayabilen gelişmedir. Sürdürülebilir Gelişme terimi Çevre ve Gelişme Dünya Komisyonu için Brundtland Raporu (1987) tarafından ortaya atılmıştır.
Avrupa Kültür Başkenti, Avrupa Birliği tarafından periyodik olarak her yıl belirlenen kent veya kentlere verilen ünvandır. Seçilen kentin kültürel yaşamını ve kültürel gelişimini sergilemesi için oldukça iyi bir fırsattır. Bu kentler, uluslararası platformda kendi kültürlerine has özellikleri sergilemeleri için birtakım değişimler yaşamaktadırlar.
Kentleşme, kentsel yaşam biçimlerinin gelişimi olarak tarif edilmektedir. Başka bir deyişle, dar bir alana yerleşen büyük nüfus birikimi, yeni fiziksel ve sosyal oluşum, karmaşık ilişkiler ağı, iş dallarının farklılaşması ve kendine özgü bir kültürel sistemin ortaya çıkması olarak tanımlanmaktadır. Kentleşme, kente göç eden bireyin ya da kentte ikamet eden nüfusun değişim sürecini oluşturur ve sosyal, kültürel, ekonomik özellikleri ile ele alınır. Kentlileşme sosyal bakımdan, kente özgü tavır ve davranış biçimlerinin benimsenmesi ile gerçekleşirken kırsal alanlarda yaşayanlar daha farklı ekonomik ve sosyo-kültürel yaşam biçimine sahiptir.
Ekoturizm çevreyi koruyan ve yerel halkın refahını gözeten, doğal alanlara karşı duyarlı bir seyahattir. Ekoturizm tipik olarak flora, fauna ve kültürel mirasın başlıca cazibe merkezleri olduğu yerlere seyahat etmeyi içerir. Ekoturizm, gezginleri koruma biyolojisine dikkat ederek yerel ve doğal çevre hakkında eğitmeye odaklanabilir.
Türkiye Çevre Eğitim Vakfı (TÜRÇEV), merkezi Ankara'da olan bir sivil toplum kuruluşudur.
Tallinn Teknoloji Üniversitesi (TalTech), Estonya'da bulunan tek teknik üniversite olup, ülkede önde gelen üç yükseköğretim kurumundan biridir. Ülkenin başkenti Tallinn'de bulunan üniversite, Tallinn Üniversitesi ile ilişkili değildir. Üniversitenin Tallinn, Kuressaare ve Kohtla-Järve'de binaları bulunmaktadır. Okul, Münih Teknik Üniversitesi, Danimarka Teknik Üniversitesi, École Polytechnique, Çek Teknik Üniversitesi ve Eindhoven Teknoloji Üniversitesi ile birlikte Avrupa Konseyi tarafından fonlanan EuroTeQ isimli teknik üniversite birliğinin bir üyesidir.
Peyzaj mimarlığı, doğal ve kültürel kaynakları ve fiziksel çevreyi insan yararı, mutluluğu, güvenliği, sağlığı ve konforu için estetik ve bilimsel ilkeler çerçevesinde ele alan, mekan ve yaşam ortamı oluşturan, biyoçeşitliliği destekleyen arazi planlaması, tasarımı, yönetimi, korunması, onarılması ve denetlenmesi konularını kapsayan eğitim, araştırmalar yapan ve ülkesel, bölgesel, kentsel ve kırsal ölçekte fiziksel planlar içerisinde yer alarak kültürel ve doğal değerlerin korunması ve sürdürülebilirlik adına ekolojik öncelikli projeler üretilmesini sağlayan bir planlama ve tasarım dalıdır.
2. François Fillon Hükûmeti, 5. Cumhuriyet'in 33. hükûmetidir. 2007 Fransa genel seçimleri sonucunda 18 Haziran 2007'de François Fillon yeniden başbakanlığa getirilmiş ve 19 Haziran 2007'de de diğer hükûmet üyeleri atanmışlardır. Bu hükûmet 13 Kasım 2010 tarihinde başbakanın istifa etmesiyle son bulmuştur.
Türkiye'de çevre sorunları ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ilgilenmektedir.
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları (SKA), Birleşmiş Milletler üyesi ülkeler tarafından 2030 sonuna kadar ulaşılması amaçlanan hedefleri içeren bir evrensel eylem çağrısıdır.
Yeşil kuşak, büyük ölçüde gelişmemiş, vahşi veya tarım arazilerini çevreleyen veya komşu kentsel alanların alanlarını korumak için arazi kullanım planlamasında kullanılan bir politika ve tanımdır. Özünde yeşil bir kuşak, bölgenin gelişmesini engelleyerek ve yaban hayatının geri dönmesini ve kurulmasını sağlayan belirli bir alanın etrafında bir sınır belirleyen görünmez bir çizgidir.
Estonya kültürü ülkenin dili olan Estonca ile temsil edilen yerel miras ve İskandinav kültür ögelerinin birleşiminden oluşmaktadır. Tarihi ve coğrafyasından dolayı Estonya kültürü Alman, Fin, Balt ve Slav kültürlerinden ve bir zamanlar coğrafya üzerinde egemenlik kurmuş olan İsveç, Danimarka ve Rusya kültürlerinden etkiler taşımaktadır. İskandinav ülkelerinin genelgeçer kültürlerinde olduğu gibi Estonya kültüründe de doğa olayları ve geleneksel yaşam büyük önem taşımaktadır.
Kentsel tarım, kent içinde ve çeperindeki tarımsal faaliyetleri kapsayan tarımdır. Endüstriyel tarıma karşı bir alternatif üretim modelidir. Kentsel tarım, sürdürülebilir kentsel gelişmenin zorunlu bir parçası olup, kendine yetebilen kentler için bir gerekliliktir. Kentsel tarım, gıda üretimini belirli sayıdaki tarım işletmesinden, fazla sayıdaki kent sakinlerine devretmeyi hedefler.
Yeşil ekonomi, çevresel riskleri ve ekolojik kıtlıkları azaltmayı hedefleyen ve çevreyi bozmadan sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen bir ekonomidir. Ekolojik ekonomi ile yakından ilişkilidir, ancak daha politik olarak uygulamalı bir odağı vardır. 2011 UNEP Yeşil Ekonomi Raporunda, "Yeşil olmak için bir ekonominin sadece verimli değil, aynı zamanda adil olması gerekiyor. Adalet, özellikle düşük karbonlu, kaynakları verimli kullanan ve sosyal açıdan kapsayıcı bir ekonomiye Adil Geçişin sağlanmasında küresel ve ulusal düzeyde eşitlik boyutlarının tanınması anlamına gelir." ifadesi kullanıldı.
Ecocity Builders tarafından tanımlanan bir eko-kent veya eko kentin, "doğal ekosistemlerin kendi kendini idame ettiren esnek yapısı ve işlevi üzerine modellenen bir insan yerleşimidir". Basitçe ifade etmek gerekirse, bir eko-kent ekolojik anlamda sağlıklı bir kenttir. Dünya Bankası, ekolojik şehirleri "ekolojik sistemlerin faydalarından yararlanan ve bu varlıkları gelecek nesiller için koruyan ve besleyen entegre kentsel planlama ve yönetim yoluyla vatandaşların ve toplumların refahını artıran kentler" olarak tanımlamaktadır. Mevcut tanımlar arasında evrensel olarak kabul edilmiş bir 'eko-kent' tanımı olmamasına rağmen, bir eko-kentin temel özellikleri üzerinde bazı fikir birlikleri vardır.
Biyofilik tasarım , doğal malzemeler, doğal havalandırma, doğal aydınlatma doğadan ilham alan şekil ve formları modern yapılı çevreye dahil etmeyi içeren yapı tasarım ilkeleridir. Bu unsurların, sağlıklı olma özellikleri ile bireysel ve toplumsal yaşanabilirliği artırdığı görüşüne dayanır.
Yeşil altyapı, kentsel ve iklimsel zorlukları doğayla birlikte inşa ederek çözmek için "bileşenler" sağlayan bir ağ anlamına gelmektedir. Bu yaklaşımın ana bileşenleri arasında yağmur suyu yönetimi, iklim adaptasyonu, ısı stresinin azaltılması, biyoçeşitliliğin artırılması, gıda üretimi, daha iyi hava kalitesi, sürdürülebilir enerji üretimi, temiz su ve sağlıklı toprakların yanı sıra rekreasyon yoluyla yaşam kalitesinin artırılması ve kasaba ve şehirlerde ve çevresinde gölge ve barınak sağlanması gibi daha insan odaklı fonksiyonlar yer almaktadır. Yeşil altyapı aynı zamanda çevrenin sosyal, ekonomik ve çevresel sağlığı için ekolojik bir çerçeve sağlamaya da hizmet etmektedir. Son zamanlarda akademisyenler ve aktivistler, mevcut yapıları güçlendirmek yerine sosyal kapsayıcılığı ve eşitliği teşvik eden yeşil altyapı projelerine çağrıda bulunmaktadırlar.