İçeriğe atla

Yatağan (kılıç)

Yatağan

Yatağan, 16. yüzyılda yaygınlaşan bir Türk kılıcı. Bilinen ilk yatağanlardan biri Ahmet Tekelû ustanın Kanuni Sultan Süleyman için yaptığı işlemeli yatağandır. Bu kılıç New York Metropolitan Müzesi'nde sergilenmektedir. Yatağan, saldırma (tek ağzı yalman) türünde bir Türk kılıcıdır. Yatağan kılıcı, günümüzde de Serinhisar, Denizli'de üretilmeye devam edilmektedir.[1]

Köken bilimi

Genel kanı, bu kılıçlar çoğunlukla Denizli'nin Yatağan köyünde yapıldığından ötürü, kılıcın da buranın ismiyle anıldığı şeklindedir. Ayrıca köye de ismini veren Bektaşi Yatağan Baba'nın etkisi de göz önünde bulundurulmalıdır. Bir rivayet ise, kuşağa sıkıştırılan yatağanın, yan durmasından ötürü bu ismi aldığıdır. Hacı Bektaş-ı Veli'nin tavsiyesi üzerine Türkmen ustalar tarafından yapılan kılıcın en önemli özelliği sadece tek tarafının keskin olması ve aman diyen, teslim olan düşmana yaşama şansı vermesidir.

Özellikleri

Yatağan, pek çok doğu kılıcı gibi kavislidir, ancak (geleneksel kılıçların aksine) keskin ağzı içe gelecek biçimde, ters kavislidir. Çarpışma anında yüksek strese maruz kalan yatağanların ağızları çelikten, sırtları ise esneklik kazanması için demirden yapılırdı. Sapındaki kulaklar, bileği kavrayarak, içe doğru kavislenmesi nedeniyle savrulması zor olan yatağanın kullanımını kolaylaştırır. Bu kulaklar yüzünden, halk arasında "kulaklı" diye de bilinir. Genelde sapından sırtına doğru uzanan bir kemer, darbe anında kırılması muhtemel olan bu bölgeyi destekler. Yatağanların çoğu, sapında ve kabzasında işlemeler taşır. Kabzaya sedef kakma, inci ve değerli taşlarla süslemeler yapılır. Yanaklara ise ustanın adı, "Allah", "Muhammed", "Ali" gibi kakmalar yapılır veya Kur'an'dan ayetler yazılırdı. Ancak kullanımının yaygınlaşmasıyla, siviller tarafından kullanılan oldukça basit yatağanlar da yapılmıştır.

Ağırlık merkezi diğer kılıçlara göre kabzasından daha uzakta ve uç tarafa daha yakındır. Yatağan kılıcının kendine has ilave bir eğitimi vardır.

Kullanımı

Yatağan'ın bıçak eğimi, İspanyol "falcata"sı, Mısır "kopesh"i ve Yunan "kopis"iyle benzerlik göstermektedir. Yarımay biçimindeki gövdenin, iç kısmı keskin, dış kısmı ise küttür. Yatağan, görünüş itibarıyla doğu esintileri taşısa da, kullanımı daha ziyade Romalıların "gladius"larına benzer. Zira, pala, şimşir gibi kılıçlar, darbe enerjisini bıçağa yayarak, kesme üzerine odaklanırken, düz kılıçlar daha çok enerjiyi kılıcın ucuna yakın odaklayarak, daha sert darbeler vurma eğilimindedir. Yatağanda ise, kılıcın ucu keskin kenar üzerine yatırılarak, uç kısmın açısı değiştirilmiş, kılıç daha çok baş-boyun bölgesine vurulması için geliştirilmiştir. Boyna inen sert bir darbe, bu bölgede zaten zayıf olan Ortaçağ zırhlarından pek etkilenmeden hasmı öldürebilir. Avrupalılar bu kullanım tarzına istinaden, bir çift yatağana "kelle makası" demişlerdir.

Kısa bir kılıç olması dolayısıyla, hem sivil kullanımına uygun, hem de askerlerin yan silah olarak taşıyabileceği bir silahtı. Birçok hançer ve kısa kılıca göre daha ölümcül olması da yatağana olan ilgiyi arttırdı. Yatağan, yeniçerilerin olduğu gibi, 18 ve 19. yüzyıllarda pek çok Balkan ordusunun sembolüydü. Yeniçeriler, öncelikli kullandıkları tüfek ve kılıçların yanında, kuşaklarında birer yatağan da taşıyorlardı.

Siviller arasında da oldukça yaygın olan yatağan, kullanımı hançerden daha zor olmasına ve ustalık gerektirmesine karşın, kulaklarının azameti ve şeklinin güzel olması dolayısıyla, oldukça popüler bir silahtı. Kavgalarda, açıkça üstün olan tarafın, zayıf olan tarafa yatağanın keskin ağzıyla değil de, sırtıyla müdahale etmesi bir töre gereğiydi.

Galeri

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ "Türk kılıcının kaderi internetle değişti". 30 Mayıs 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Mayıs 2016. 

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Topkapı Sarayı</span> İstanbulda bir saray

Topkapı Sarayı, İstanbul Sarayburnu'nda, Osmanlı İmparatorluğu'nun 600 yıllık tarihinin 400 yılı boyunca, devletin idare merkezi olarak kullanılan ve Osmanlı padişahlarının yaşadığı saraydır. Bir zamanlar içinde 4.000'e yakın insan yaşamıştır.

Silah veya teçhizat, canlıların diğer canlılara karşı savunma veya saldırı amacıyla kullandığı her türlü araç. Silahlar, bıçak ve kılıç gibi kesici araçlardan, top ve tüfek gibi patlayıcı araçlara kadar çok geniş bir yelpazede yer alırlar.

<span class="mw-page-title-main">Katana</span> kılıç türü

Katana, kavisli, tek ağızlı, iki elle tutulabilecek kadar uzun saplı bir Japon kılıcı. Japon samurayı tarafından kullanılan, geleneksel tek-yönlü, kıvrık kılıç çeşididir. Vakizaşi veya şoto ile ya da tanto ile eş olarak bilinen katana, buşi sınıfı savaşçılar olan bukeler tarafından kullanılırdı. İki silah beraber olduğunda büyük-küçük anlamına gelen dayişo olarak adlandırılır ve samurayların kişisel onur ve sosyal gücünü temsil ederdi. Uzun kılıç açık alanda yapılan dövüşlerde kullanılırken kısa kılıç yan silah olarak taşınır ve saplama amacıyla ya da yakın dövüşlerde ve seppuku için kullanılırdı.

<span class="mw-page-title-main">Tekfur Sarayı</span>

Tekfur Sarayı veya Porfiroğenitus Sarayı, bütün Dünya'da geç Bizans mimarisinin nispeten bozulmamış örneklerinden biridir. İstanbul'da Fatih ilçesi sınırları içerisinde, Edirnekapı semtinde bulunmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Yay (silah)</span> kol kuvveti ile gerilip atılan, delici uzun menzilli savaş aleti

Yay, kirişi kol kuvvetiyle gerilip salıverildiğinde oku kontrollü bir şekilde çok uzaklardaki hedefe saplayabilen bir savaş, av ve okculuk sporu aletidir. Kavs veya kabza da denir.

<span class="mw-page-title-main">Eskrim</span> silahlı bir uzak dövüş sporu

Eskrim, kılıçla yapılan bir dövüş sporudur. Kökleri düellolar ve nefsi müdafaa için kullanılan kılıç ustalığıyla yakından ilişkilidir. Eskrimin bir spor dalı olarak gelişmesi 18. yüzyılın ortalarında başlamıştır. 1896 Yaz Olimpiyatları'nda yer alan spor dallarından biridir.

<span class="mw-page-title-main">Tanto</span> Japon bıçağı

Tanto (短刀) Japon bıçak veya kamasıdır. Genellikle tek, bazen de çift taraflı ve 1 şaku (15–30 cm) uzunluğundadır. İddialı bir özdeyiş; "Tanto, vakizaşi ve katana aynı kılıcın farklı boylarıdır" der.

Yatağan, Denizli'nin Serinhisar ilçesine bağlı bir mahalle.

<span class="mw-page-title-main">Bıçak</span> Keskin uçlu demir el aleti

Bıçak, keskin ağızlı el aletidir. İşlevine, icrasında kullanıldığı iş ya da hobiye göre farklı biçimleri bulunmaktadır.

Kılıç, tarih boyunca birçok uygarlık tarafından kullanılmış, metal veya başka malzemelerden yapılmış çeşitli boyutlarda olabilen, keskin kenarlı, sivri uçlu, delici ve kesici olan ateşsiz silahtır. Bazı kaynaklara göre kılıç, modern ateşsiz silahların atasıdır. Tarih boyunca birçok uygarlık kendi kültürlerine özgü kılıçlar yapmıştır. Bunlara örnek olarak, Romalılar tarafından kullanılan gladius, Japonlara özgü katana ve Türklere özgü yatağan sayılabilir.

<span class="mw-page-title-main">Sedef kakma</span>

Sedef kakma, ayrıca sedefçilik ya da sedef işleme olarak bilinen teknikte sedef, ahşap üzerine açılan çukur veya oymalara yerleştirilir ve tahtaya temas eden yüzeyden düşmelerini önleyecek yapıştırıcılar sürülür ya da sedeflerin etrafı madeni tellerle çevrilir. Sedef kakmacılık işine sedefkâri, sedef kakma yapan ustaya sedefkâr denilmektedir. Bağa, fildişi, kemik, çeşitli filetolar ve altın, gümüş gibi kıymetli madenler de sedefkârlıkta kullanılan malzemelerdir.

<i>Topkapı</i> (film) 1964 yapımı Amerikan filmi

Topkapı 1964 ABD yapımı bir serüven filmidir. Özgün adı Topkapi şeklinde yazılmaktadır. Film, Türkiye'de ilk kez 1965 yılında İstanbul Beyoğlu'nda Yeni Ar ve Şan sinemalarında gösterime girmişti.

Ateşsiz silahlar, saldırı ya da savunmada kullanılan kesici, delici veya bereleyici aletlerdir. Barutun icadından önce yaygın olarak kullanılmaktayken, ateşli silahların ortaya çıkmasıyla birlikte önemini yitirmiştir. Bazı türleri günümüzde de hâlen kullanılmaktadır.

Orta Dünya savaş aletleri J. R. R. Tolkien'in Orta Dünya evreninden Hobbit, Yüzüklerin Efendisi ve Silmarillion'da bahsettiği silahları ve zırhları içerir.

<span class="mw-page-title-main">Çakı</span>

Çakı, ikiye katlanarak kesici ağzı sapı içine saklanan, böylece hem sapının kın vazifesi görmesi, hem de boyunun yarılanarak küçülmesi sayesinde daha cepte taşımaya uygun hale gelen küçük boyutlardaki bıçakların genel adıdır.

<span class="mw-page-title-main">Yara</span>

Yara, fiziksel veya kimyasal bir etkenin vücut bütünlüğünü bozacak şekilde oluşturduğu her türlü hasara denir. Biyolojik, fiziksel ve kimyasal nedenlerle deri ya da mukoz membran bütünlüğünün bozulması, tahrip olması, dokuların kesilmesi sonucu, dokuların fizyolojik özelliklerinin geçici veya tamamen kaybolmasına yara adı verilir. Sadece cilt bütünlüğünün bozulması anlamına gelmez; örneğin, künt bir darbeyle ciltte bozukluk gözlenmeyebilir ancak kemik kırığı veya iç organ yırtığı oluşabilir.

<span class="mw-page-title-main">Şaşka</span>

Şaşka, Kafkasya kökenli keskin, tek kenarlı, tek elli ve kabza ucu bulunmayan özel bir kılıç türüdür. Görünüş olarak tam bir kılıç ve düz bir kılıç arasındadır ve hafif kavisli bir bıçağı vardır.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı silahları</span>

Osmanlı İmparatorluğu'nun askeri kuvvetleri yüzyıllar boyunca çeşitli silahlar kullandı. Topkapı Sarayı'nın cephaneliğinde seçkin eşyaların bulunduğu geniş bir koleksiyon vardır.

<span class="mw-page-title-main">Türk-Moğol kılıcı</span>

Bu kılıçlar, Avrasya bozkırlarının Türk göçebeleri tarafından öncelikle 8. ve 14. yüzyıllar arasında kullanıldı. Bu türden kaydedilen en eski kılıçlardan biri, Romanya'da 7. yüzyılın ortalarına tarihlenen bir Avar mezarında bulunmuştur. Boyut ve kabzada küçük farklılıklar olmasına rağmen, bunlar 5 yüzyıl boyunca tasarımda yeterince yaygındır ki, başka bir bağlam olmadan keşfedildiklerinde tek tek bıçakların tarihlendirilmesi zordur. Bununla birlikte, bu kılıçlar muhtemelen çeşitli Çin kılıçları gibi başkaları tarafından kullanılan kılıçlardan etkilenmişti.

<span class="mw-page-title-main">Karabela</span> 0⁷u

Karabela, Polonya-Litvanya Birliği'nde popüler olan bir tür Polonya kılıcıydı (szabla). Polonyalı eskrimci Wojciech Zabłocki, karabela'yı, sapı kuş başı ve açık çapraz koruma olarak stilize edilmiş süslü bir kılıç olarak tanımlar.