İçeriğe atla

Yahudilere yönelik zulüm

Yahudilere yönelik zulüm, farklı zamanlarda ve geniş bir coğrafya içindeki farklı yerlerde meydana gelmiştir. Yahudilerin tarihinde önemli bir yere sahip olmasının yanı sıra, zulüm gören Yahudilerin içinde yaşadığı ülke ve toplumların genel tarihi ve sosyal gelişimini de kayda değer ölçüde etkilemiştir.

Hristiyan antisemitizmi

Orta Çağ’da, Avrupa’daki Antisemitizmin kökenleri dine dayanmaktaydı. Her ne kadar Katolik Kilisesi dogmasının bir parçası olmasa da, aralarında din adamlarının da bulunduğu birçok Hristiyan, İsa’nın öldürülmesinden Yahudileri toplu olarak sorumlu tutmak şeklindeki, kökenleri Sardisli Melito’ya kadar uzanan uygulamayı sürdürmüştür. Özel bir Katolik Cizvit araştırma üniversitesi olan Boston College’ın İsa’nın Çilesi Piyesleri Rehberi’nde (Guide to Passion Plays) de belirtildiği üzere, “Zaman içinde Hristiyanlar… Yahudilerin tümünün İsa’nın öldürülmesinden sorumlu olduğunu… kabul etmeye başlamıştır. Bu yoruma göre, gerek İsa’nın ölümü sırasında hazır bulunan Yahudiler gerekse de tüm zamanlarda, toplu olarak Yahudi halkı, tanrı öldürme suçunu işlemişlerdir. 1.900 yıllık Hristiyan-Yahudi tarihinde de, tanrıyı öldürme suçlaması, Avrupa ve Amerika’daki Yahudilere karşı nefrete ve cinayete dönüşmüştür.”[1]

On bir ve 13. yüzyıllar arasındaki dönem, Yahudiler için Avrupa’nın birçok yerinde, kan iftiraları, kovulmalar, din değiştirmeye zorlanmalar ve katliamlar ile dolu, geniş çaplı baskılar ile geçmiştir. Avrupa’da Yahudilere karşı önyargıların kökeninde ise din yatmıştır. Yahudiler sıklıkla birçok Avrupa ülkesinde katledilmiş ve buralardan sürülmüştür. Zulüm ilk zirvesine Haçlı Seferleri sırasında ulaşmıştır. Ren ve Tuna boylarında gelişmekte olan cemaatler Birinci Haçlı Seferi (1096) sırasında tamamiyle yok edilmiştir. İkinci Haçlı Seferi (1147) sırasında da, Fransa’daki Yahudiler sık sık katliamlara kurban gitmişlerdir. Yahudiler, 1251 ve 1320 yıllarındaki Çoban Haçlı Seferleri sırasında da saldırılara maruz kalmışlardır. Haçlı Seferleri’ni, 1290 yılında tüm İngiltere Yahudilerinin kovulması, 1396 yılında 100.000 Yahudinin Fransa’dan kovulması ve 1421 yılında da binlercesinin Avusturya’dan sürülmesi gibi kovulmalar izlemiştir. Yaşadıkları ülkelerden sürülen Yahudilerin çoğu Polonya’ya kaçmıştır.[2]

Kara Veba salgınlarının Avrupa’yı perişan ettiği ve nüfusun yarıdan fazlasının ölümüne yol açtığı 14. yüzyıl ortasında, Yahudiler günah keçisi yapılmıştır. Salgına, kasıtlı olarak su kuyularını zehirleyen Yahudilerin yol açtığı dedikoduları yayılmış, bunun sonucunda çıkan şiddet olaylarında yüzlerce Yahudi cemaati yok edilmiştir. Her ne kadar Papa VI. Clement ilk olarak 6 Temmuz 1348 ardından da yine 1348 tarihli bir diğer papalık emri ile Yahudileri korumaya çalışmışsa da, birkaç ay sonra, henüz salgından etkilenmemiş olan Strazburg’da 900 Yahudi diri diri yakılmıştır.[3]Hindistan’daki Yahudiler, bu ülkeye göç ettiklerinden beri hiçbir zulüm görmemişlerdi, ancak, 1552 yılından itibaren Goa engizisyonu sırasında Hristiyan misyonerlerin boyunduruğu altına girmişlerdir. Güney Hindistan’ı işgal eden Portekizliler, 17. yüzyılda Güney Hindistan’daki Yahudilere karşı korkunç bir vahşet uygulamışlardır.[4]

1870 yılına kadar varlığını sürdüren Papalık Devletleri’nde, Yahudilerin sadece getto adı verilen belirli mahallelerde yaşamalarına izin veriliyordu. 1840’lara kadar, Hristiyanlığa dönmeleri yönünde baskı gördükleri vaazlara düzenli olarak katılmaya zorlanıyorlardı. Hristiyanlığa geçen Yahudiler için kurulan yatılı devlet okullarını desteklemek üzere sadece Yahudilerden alınan bir vergi salınmıştı. Hristiyanlıktan Yahudiliğe dönmek yasadışıydı. Kimi zaman Yahudiler zorla vaftiz ediliyor, hatta bu gibi vaftizlerin yasadışı olduğu zamanlarda dahi Hristiyanlığı uygulamaya zorlanıyorlardır. Bu gibi birçok durumda, devlet tarafından ailelerinden ayırılıyorlardı. Edgardo Mortara’nın yaşamı, 19. yüzyılın ikinci yarısında Papalık Devletleri’nde Katolikler ile Yahudiler arasında yaşanan talihsizliklerin en yaygın bilinen örneklerinden birini oluşturmaktadır.

On dokuzuncu yüzyıl ile 20. yüzyılın ilk yarısında (II. Dünya Savaşı’nın sonuna kadar), Katolik Kilisesi, “iyi Antisemitizm” ile “kötü Antisemitizm” arasında bir ayrım yapıyordu. “Kötü” olanı, soylarından ötürü Yahudilere karşı nefreti körüklüyordu. Bu gayrı-Hristiyan bir hareket olarak nitelendiriliyordu, zira Hristiyanlığın mesajı etnik kimlikleri ne olursa olsun tüm insanlığa gelmişti ve herkes Hristiyan olabilirdi. “İyi” olanı ise, Yahudilerin sadece servetlerine servet katmak ile ilgilendiği ve gazeteleri, bankaları ve diğer kurumları kontrol etmek için komplolar düzenlediği iddialarını öne sürerek bu sözde uygulamaları eleştirirdi. Birçok Katolik psikopos, Yahudileri bu gerekçeler ile eleştiren makaleler kaleme almış, Yahudilere karşı nefreti körüklemek ile suçlandıklarında ise, “kötü” Antisemitizm’i lanetlediklerini hatırlatmıştır. Tarihçi David Kertzer’in The Popes Against the Jews (Papalar Yahudilere Karşı) adlı kitabında bu fenomenin kapsamlı bir anlatımı bulunmaktadır.

Müslüman ve Arap Antisemitizmi

Mark R. Cohen’e göre, İslam’ın yükselişi sırasında, Müslümanlar ile Yahudiler arasındaki ilk karşılaşmalar, Muhammed’in Medine’deki Yahudi kabilelerini sürmesi veya öldürmesi ile sonuçlanmıştır. Bununla birlikte, Cohen, bu karşılaşmanın genelden ziyade, istisnai bir durum olduğunu da ekler.[5]

Geleneksel olarak, İslam topraklarında yaşayan ve Hristiyanlar ile birlikte, zımmi statüsünde olan Yahudilerin kendi dinlerini uygulamalarına ve kendi iç işlerini yönetmelerine belirli koşullar çerçevesinde izin verilmiştir.[6] Devlete, cizye adı verilen (tüm gayrımüslüm erkeklere salınan kişi başı vergi) vergiyi ödemek zorundaydılar.[7] Zımmiler, İslami yönetimde Müslümanlardan daha düşük bir statüdeydiler. Silah taşımalarına veya Müslümanların da yer aldığı davalarda şahitlik etmelerine getirilen yasaklar gibi, çok sayıda sosyal ve yasal engel bulunuyordu.[8] Bu engellerin büyük kısmı son derece sembolikti. Ancak kimi yer ve dönemlerde Yahudileri aşağılayıcı uygulamalar da görülmüştür. Proselit Übediye M.S. 1100 yılında Bağdat’da karşılaştıklarını şöyle anlatıyordu:

“Bağdat Halifesi el Muktedi’nin [1075-1094] yetki verdiği veziri Ebu Şuya, her Yahudi erkeğin şapkasına sarı bir işaret takmasını zorunlu kılmıştı. Bu, biri başa takılan ayırt edici bir işaretten, diğeri de boyna takılan ve her Yahudinin boynundan sarkan, Yahudinin kelle vergisi ödemek zorunda olduğunu belirtmek için üzerine zımmi yazısı işlenmiş bir gümüş dinar ağırlığındaki kurşun parçasından oluşuyordu. Yahudiler, bellerine kuşak da bağlamak zorundaydılar. Ebu Şuya, Yahudi kadınlar için de iki işareti zorunlu kılmıştı. Her bir Yahudi kadını biri siyah diğeri kırmızı iki ayakkabı teki giymek ve boynuna veya ayakkabısının üzerine pirinç bir çan takmak zorundaydı; çınlayan çanın sesi Yahudi kadınların Yahudi olmayan [Müslüman] kadınlardan ayırt edilişini belirtiyordu. Yahudi kadınları gözetleyecek ve her türlü kötü söz, aşağılama ve nispet ile baski altında tutacak zalim Müslüman erkekler görevlendirmişti. Yahudi olmayan nüfus, Tüm Yahudiler ile alay ederdi, ayak takımı ve çocukları Bağdat’ın tüm sokaklarında Yahudileri döverdi. Kelle vergisinin [cizye] tamamını ödememiş, az ya da çok borcu olan bir Yahudi öldüğünde, kelle vergisi ödenene kadar gömülmesine izin verilmezdi. Şayet mevta geride değerli hiçbir şey bırakmamışsa, mevtanın kelle vergisi borcunu diğer Yahudilerin kendi ceplerinden ödemesi beklenirdi; aksi takdirde naaşı yakmakla [tehdit ederlerdi]. (Scheiber, A. “The Origins of Obadyah, the Norman Proselyte” Journal of Jewish Studies (Oxford), Vol. 5, 1954, s. 37.)

Endülüs’te, ibn Hazm ve Ebu İshak tarafından kaleme alınan Yahudi düşmanı yazılar, 1066'daki Gırnata Katliamı'nın da en büyük nedenlerinden biri olmuş, “1.500’den fazla Yahudi aileden toplam 4.000 kişi tek bir gün içinde öldürülmüş,”[9] 1033 yılında, Fez’de de 6.000 Yahudi katledilmiştir.[10] Fez’de 1276 ve 1465 yıllarında başka katliamlar da olmuştur.[11]

Arap topraklarında meydana gelen diğer kitlesel katliamlar arasında, 8. yüzyılda Müslüman hükümdar I. İdris’in Fas’ta birçok cemaati ortadan kaldırması; 12. yüzyılda Kuzey Afrika’da Muvahhidlerin çok sayıda cemaati din değiştirmeye zorlaması veya ortadan kaldırması; 1785’te Ali Burzi Paşa’nın yüzlerce Yahudiyi öldürtmesi; 1805, 1815 ve 1830 yıllarında Cezayir şehrindeki Yahudilerin katledilmesi ve Fas’ın Marakeş şehrinde 1864 ve 1880 yılları arasında çok sayıda Yahudinin öldürülmesi de bulunmaktadır. 1840 yılında bir İtalyan keşiş ve uşağı Şam’da ortadan kaybolması sonrasında patlak veren olaylar Şam Hadisesi olarak adlandırılır. İkilinin kaybolmasının hemen ardından, şehirdeki çok sayıdaki Yahudiye karşı törensel cinayet suçlaması yapılmıştır. Bu olayda İngiliz, Fransız ve Alman konsoloslarının yanı sıra, Hristiyanlar, Müslümanlar ve Yahudilerin tümü büyük rol oynamışlardır.[12] Şam hadisesinin ardından, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın dört bir yanında pogromlar yaşanmıştır. Bunlar arasında, Halep (1850,1875), Şam (1840, 1848, 1890), Beyrut (1862, 1874), Deir el Kamar (1847), Kudüs (1847), Kahire (1844, 1890, 1901-02), Mansura (1877), İskenderiye (1870, 1882, 1901-07), Port Said (1903, 1908), Damanhur (1871, 1873, 1877, 1891), İstanbul (1870, 1874), Büyükdere (1864), Kuzguncuk (1866), Eyüpsultan (1868), Edirne (1872) ve İzmir (1872, 1874) pogromları da bulunmaktadır.[13] 1828 yılında, Bağdat’daki Yahudilere yönelik bir katliam gerçekleştirilmiştir.[10] 1867 yılında, Berfuruş’da da bir başka katliam yaşanmıştır.[10]

1839 yılında, İran’ın Meşhed kentinde, Yahudi Mahallesi’ne giren bir güruh, sinagogu yakmış ve Tora tomarlarını imha etmiştir. Olaylar sırasında yaşanabilecek bir katliam ancak Yahudilerin zorunlu olarak din değiştirmesi ile engellenebilmiştir.[14]

1941 yılında, Reşit Ali’nin Mihver güçleri yanlısı hükûmet darbesinin ardından Bağdat’da Fahrud adı ile bilinen ayaklanmalar patlak vermiş, bunlarda yaklaşık 180 Yahudi öldürülürken 240’ı da yaralanmış, Yahudilere ait 586 işyeri yağmalanmış, 99 ev de tahrip edilmiştir.[15]

Holokost sırasında, Ortadoğu’da da büyük bir kargaşa yaşanmaktaydı. Britanya, Yahudilerin Filistin’deki Britanya Mandası’na göçünü yasaklamıştı. Kahire’de, Stern Çetesi olarak da bilinen Yahudi Lehi Örgütü’nün Britanya’nın Filistin’i Yahudi göçüne kapatmasına karşı yürüttüğü silahlı mücadele çerçevesinde Lord Moyne’a yönelik düzenlediği suikast Britanya-Arap-Yahudi ilişkilerini daha da karmaşık hale getirmiştir. Müttefik ve Mihver güçleri petrol zengini bölgenin kontrolü için mücadele verirlerken, Kudüs Müftüsü Emin el Hüseyni Irak’ta Nazi yanlısı bir darbe yapmış ve Ferhud pogromunu düzenlemiştir. Bu, Irak’ta yaşayan yaklaşık 150.000 Yahudi için bir dönüm noktası olmuş, bu olayın ve daha sonra 1948 yılında İsrail ile yapılan savaşın ardından ortaya çıkan husumet sonucunda, Yahudiler şiddet, zulüm ve boykotlara hedef olmuş, mal varlıklarına el konulmuş ve 1951’de neredeyse tümü ülkeden kovulmuşlardır. Darbe girişimi başarısızlık ile sonuçlanmasının ardından müftü Berlin’e kaçarak burada Hitler’e aktif destek vermiştir.

Arap-İsrail çatışmasının yarattığı gerilimler de Ortadoğu’nun dört bir yanında Yahudilere karşı husumetin artmasında önemli bir rol oynamış, yüz binlerce Yahudi mülteci durumuna düşmüş, özellikle 1948 ve 1956 savaşlarının ardından göçler zirveye ulaşmıştır. 1956 yılında patlak veren Süveyş Krizi’ne tepki olarak, Mısır Hükûmeti 25.000’e yakın Mısır Yahudisini ülkeden kovarak mal varlıklarına el koymuş ve yaklaşık 1.000 Yahudiyi de hapishanelere ve tevkif kamplarına yollamıştır. 1948 yılında 900.000 olan Ortadoğu (İran hariç) ve Kuzey Afrika’daki Yahudi topluluklarının nüfusu bugün itibarıyla 8.000’e düşmüştür.

Nazizm

İkinci Dünya Savaşı öncesinde, Almanya derin ekonomik krizin yanı sıra, farklı siyasi partiler arasındaki yoğun siyasi mücadeleye de sahne oluyordu. Bu siyasi partiler arasındaki çekişmeler, sıklıkla ülkedeki çeşitli şehirlerin caddelerindeki kavgalar ile tezahür etmekteydi. Bu partilerden özellikle ikisi çatışmalarda başı çekmekteydi: Nazi Partisi ve Komünist Parti. Alman Komünist Partisi’nin 13 lideri de Yahudiydi. Komünizmin ülkelerini etkilemesinden Batı demokrasilerine kıyasla daha fazla korkan Alman halkı nazarında komünizm Yahudilik ile eş anlamlı hale gelmişti. Nazi liderlerinin çoğunluğu Hristiyan ailelerden gelirken (Hitler, Himmler, Göbbels ve Höss, Katoliklikten dönmüşlerdi[16]) Alman halkının çok büyük bir kısmı da Hristiyandı. Kimi Hristiyanlar Yahudileri İsa’yı katletmekle, yani tanrı öldürmekle, suçluyordu. Yahudilerin her biri için günah keçisi haline getirildiği komünizm, tanrı öldürme suçlaması, ırkçılık ve diğer birçok sorun, Nazileri ve diğer birçok Nazi olmayan Almanı ölümcül bir şekilde Yahudiler karşısında birleştirmiştir. Bu tarz Antisemitizmin savunucularından biri de merkezi Almanya’nın Erfurt şehrinde bulunan kötü ünlü Welt-Dienst (Dünya Servisi) yoluyla uluslararası alanda faaliyet gösteren propagandacı Ulrich Fleischhauer olmuştur.

Yahudilere yönelik zulümler, en yıkıcı şekline, Yahudilerin ortadan kaldırılmasını öncelik haline getiren Nazi Almanya’sında ulaşmış, 1941 ve 1945 yılları arasında meydana gelen Holokost’ta yaklaşık altı milyon Yahudinin öldürülmesi ile sonuçlanmıştır.[17] Başlangıçta, Naziler işgal ettikleri topraklardaki Yahudilerin açık havada infaz edilmesi için Einsatzgruppen adı verilen ölüm mangalarından yararlanmışlardır. 1942 yılında ise, Nazi liderliği Avrupa’daki Yahudilere yönelik soykırımı içeren Nihai Çözüm’ü hayata geçirmiş, Yahudileri öldürmek için özel olarak ölüm kampları (bu kamplarda çok sayıda Çingene, Yahudi olmayan Polonyalı ve Sovyet savaş esiri de öldürülmüştür) kurarak kıyımlara hız kazandırmıştır.[18][19] Sınai bir ölçekte gerçekleştirilen bu soykırım yöntemi ile, salgın hastalıkların kol gezdiği aşırı kalabalık Gettolarda tutulan milyonlarca Yahudi (çoğunlukla trenler ile) ölüm kamplarına nakledilmiş, buralarda da gruplar halinde belirli bir yere (genellikle gaz odasına) götürülerek ya gaz verilerek ya da vurularak öldürülmüştür. Öldürülen kişilerin cesetleri altın diş kaplamaları ve saç gibi değerli veya işe yarayacak maddeler için aranıyor, ardından da toplu mezarlara gömülüyor ya da yakılıyordu. Diğerleri ise hastalıkların yaygın olduğu, kendilerine az gıda verilen kamplarda alıkonuyordu.[20] Kamplardan çok az olsa da kaçanlar olduğu bilinmektedir. Auschwitz’den kaçabilen çok az kişi de bunu kamp içinde faaliyet gösteren Polonya yeraltı örgütü ve dışarıdaki yerel halk sayesinde başarmıştır.[21] 1940 yılında, Auschwitz’in komutanı şu raporu gönderiyordu: “Yerel nüfus fanatik ölçüde Polonyalı ve... nefret edilen SS kamp personeline karşı her türlü eylemde yer almaya dünden hazır. Kaçmayı başaran her mahkûm bir Polonyalıya ait ilk çiftliğin çitlerine ulaştığı andan itibaren yardım alacağından emin olabilir.”[22]

Rusya ve Sovyetler Birliği

Çarlık Rusyası

On dokuzuncu yüzyılın büyük kısmında, bugünkü Polonya’nın büyük bir bölümünü içine alan İmparatorluk Rusya’sı dünyanın en büyük Yahudi nüfusunu barındırıyordu. Çar III. Aleksandr döneminden Rusya’daki Çarlık hakimiyetinin son ermesine kadar, Yahudilerin büyük bölümünün sadece Yahudi Pale Yerleşimi’nde yaşanmasına izin verilmiş, bu kişiler birçok işe girmekten ve birçok yere gitmekten men edilmişti. Mayıs Kanunları gibi, ırkçı yasalara tabi tutulmuşlar ve pogrom adı verilen, devletin de gayriresmî olarak desteklediği, şiddet içeren Yahudi karşıtı ayaklanmalarda hedef alınmışlardır. Küresel bir Yahudi komplosu iddiasının ortaya atıldığı, “Siyonlu Liderlerin Protokolleri” adı verilen sahte belgenin ortaya çıkışı da bu döneme rastlar.

Sovyetler Birliği

Her ne kadar Eski Bolşeviklerin büyük kısmı Yahudi kökenli olsa da, Yahudilik ve Siyonizm ile bağlarını tamamiyle kesmeyi hedeflemiş, bunun için de Yevsektsiya’yı kurmuşlardır. 1940’ların sonuna gelindiğinde, SSCB’nin Komünist liderliği birkaç göstermelik sinagog dışında neredeyse tüm Yahudi örgütlerini tasfiye etmişti. Bu sinagoglar daha sonra gerek aleni olarak gerekse de muhbirler kullanılarak polis gözetimi altında tutulmuştur. 1948-1953 yılları arasındaki sözde “köksüz kozmopolitler”e karşı yürütülen kampanya, “Doktorlar komplosu” iddiası, “Siyonoloji”nin yükselişi ve ardından Sovyet Kamuoyunun Anti-Siyonist Komitesi gibi resmî kuruluşların faaliyetleri, “Siyonizm karşıtlığı” bayrağı altında gerçekleştirilmiştir. 1950’li yılların ortasından itibaren, Sovyet Birliği’ndeki Yahudilere yönelik devlet eliyle yürütülen baskılar da gerek ülke içinde gerekse Batı’da önemli bir insan hakları sorunu olarak ortaya çıkmıştır. []

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Paley, Susan and Koesters, Adrian Gibbons, eds. "A Viewer's Guide to Contemporary Passion Plays" 1 Mart 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., accessed March 12, 2006.
  2. ^ "Why the Jews? - Black Death". 29 Nisan 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Nisan 2010. 
  3. ^ See Stéphane Barry and Norbert Gualde, La plus grande épidémie de l'histoire ("The greatest epidemics in history"), in L'Histoire magazine, n°310, June 2006, p.47 (Fransızca)
  4. ^ "Dr. P K John, Jews of Kerala". 23 Ekim 2005 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Nisan 2010. 
  5. ^ Cohen, Mark R. Under Crescent and Cross: The Jews in the Middle Ages, Princeton University Press, 1994, p. 163. ISBN 0-691-01082-X
  6. ^ Lewis, Bernard (1984). The Jews of Islam. Princeton: Princeton University Press. ISBN 0-691-00807-8 pp.10,20
  7. ^ Lewis (1984), pp.10,20
  8. ^ Lewis (1987), p. 9, 27
  9. ^ Granada 24 Aralık 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. by Richard Gottheil, Meyer Kayserling, Jewish Encyclopedia. 1906 ed.
  10. ^ a b c Morris, Benny. Righteous Victims: A History of the Zionist-Arab Conflict, 1881-2001. Vintage Books, 2001, pp. 10-11.
  11. ^ Gerber (1986), p. 84
  12. ^ Frankel, Jonathan: The Damascus Affair: 'Ritual Murder', Politics, and the Jews in 1840 (Cambridge University Press, 1997) ISBN 0-521-48396-4 p.1
  13. ^ Bodansky, Yossef. "Islamic Anti-Semitism as a Political Instrument" Co-Produced by The Ariel Center for Policy Research and The Freeman Center for Strategic Studies, 1999. ISBN 0-9671391-0-4, ISBN 978-0-9671391-0-4
  14. ^ Patai, Raphael (1997). Jadid al-Islam: The Jewish "New Muslims" of Meshhed. Detroit: Wayne State University Press. ISBN 0-8143-2652-8. 
  15. ^ Levin, Itamar (2001). Locked Doors: The Seizure of Jewish Property in Arab Countries. (Praeger/Greenwood) ISBN 0-275-97134-1, p. 6.
  16. ^ Phayer, Michael. The Catholic Church and the Holocaust, 1930-1965. Indiana University Press, 2000, p. 112. http://books.google.com/books?id=1LOrZz-SJZEC&pg=PA112&dq=excommunication+hitler+apostate&sig=vav1qEoAX03VDd9agu5WnZNshO0#PPA112,M1 20 Temmuz 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi., caption.
  17. ^ "ushmm.org". 16 Mart 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Ağustos 2007. 
  18. ^ Manvell, Roger Goering New York:1972 Ballantine Books--War Leader Book #8 Ballantine's Illustrated History of the Violent Century
  19. ^ "Ukrainian mass Jewish grave found". 28 Eylül 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 1 Nisan 2010. 
  20. ^ Berenbaum, Michael. The World Must Know," United States Holocaust Museum, 2006, p. 103.
  21. ^ Linn, Ruth. Escaping Auschwitz. A culture of forgetting, Cornell University Press, 2004, p. 20.
  22. ^ Swiebocki, Henryk. "Prisoner Escapes," in Berenbaum, Michael & Gutman, Yisrael (eds). Anatomy of the Auschwitz Death Camp, Indiana University Press and the United States Holocaust Memorial Museum, 1994, p. 505.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Holokost</span> Adolf Hitler liderliğindeki Nazi Almanyasının azınlıklar, eşcinseller, esirler ve muhaliflere uyguladığı soykırım

Holokost, Yahudi Soykırımı veya HaŞoah, Nazi Almanyası döneminde 1941 ve 1945 yılları arasında, Adolf Hitler ve Heinrich Himmler'in liderliğindeki SS güçleri tarafından işgal edilen sınırlar içerisinde yaklaşık 6 milyon Yahudi'nin sistemli bir şekilde öldürüldükleri soykırımdır.

<span class="mw-page-title-main">Antisemitizm</span> Yahudi ulusuna, kültürüne ve dinine karşı duyulan düşmanlık, önyargı veya ayrımcılık

Antisemitizm (anti-semitizm), Yahudi milletine karşı duyulan düşmanlık, nefret, ön yargı veya ayrımcılıktır. Bu tür pozisyonlara sahip bir kişiye antisemit denir. Antisemitizm bir ırkçılık olarak kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Türkiye'de Yahudilik</span> Türkiyedeki Yahudilerin tarihi

Türkiye'deki Yahudilerin tarihi, Yahudilerin Anadolu'da bulundukları yaklaşık 2400 yılı kapsar. Anadolu'da en az MÖ beşinci yüzyıldan beri Yahudi toplulukları bulunuyordu ve Elhamra Kararnamesi ile 15. yüzyılın sonlarına doğru İspanya'dan sürülen İspanya ve Portekiz Yahudilerinin birçoğu Osmanlı İmparatorluğu'na kabul edildiler ve Osmanlı Yahudilerinin çoğunluğunu oluşturdular. Bugün Türkiye Yahudilerinin büyük çoğunluğu İsrail'de yaşarken günümüz Türkiye'si, yaklaşık 14 bin kişilik bir Yahudi nüfusuna ev sahipliği yapmaya devam etmektedir.

Tarihte Yahudilik ile İslam arasındaki etkileşimin tarihi, İslamın Arap Yarımadası'nda doğup buradan yayılmaya başladığı 7. yüzyıla kadar uzanır. Gerek Yahudiliğin gerekse İslamın kökenleri Ortadoğu'da, İbrahim'e dayandığından, her ikisi de İbrahimi olarak kabul edilir. Yahudilik ile İslam'ın paylaştığı birçok ortak yön bulunmaktadır: temel dini görünümü, yapısı, hukuk felsefesi ve uygulaması ile İslam ile Yahudilik birbirine benzer. Gerek bu benzerliklerden ötürü, gerekse Müslüman kültürü ve felsefesinin İslam dünyası içinde yaşayan Yahudi cemaatleri üzerindeki etkisi yoluyla, geride kalan 1.400 yıl boyunca bu iki din arasında kesintisiz ve hatrı sayılır bir fiziki, teolojik ve siyasi örtüşme ortaya çıkmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Treblinka imha kampı</span>

Treblinka imha kampı, II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası tarafından işgal altındaki Polonya'da inşa edilen ve işletilen en ölümcül ikinci imha kampıydı. Varşova'nın kuzey doğusunda, günümüzde Mazovya voyvodalığı olan Treblinka köyünün 4 km güneyindeki bir ormanda bulunuyordu. Kamp, Nihai Çözüm'ün en ölümcül aşaması olan Reinhardt Operasyonu'nun bir parçası olarak 23 Temmuz 1942 ile 19 Ekim 1943 tarihleri arasında faaliyet göstermiştir. Bu süre zarfında gaz odalarında 700.000 ila 900.000 Yahudi'nin ve 2.000 Roman'ın öldürüldüğü tahmin edilmektedir. Treblinka'da Auschwitz-Birkenau dışındaki diğer Nazi imha kamplarından daha fazla Yahudi öldürülmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Yahudi tarihi</span> Geçmiş

Yahudi tarihi, Yahudi halkının, inancının ve kültürünün tarihidir. Yahudi tarihi yaklaşık altı bin yıllık bir süreyi ve yüzlerce farklı topluluğu kapsadığından, burada ancak genel bir şekilde ele alınabilmektedir. Aşağıda sıralanan ana maddelerde ve bu maddede belirtilen her ülkedeki Yahudi topluluklarının ayrı tarihlerine ek bilgiye ulaşılabilir.

Arap dünyasında Antisemitizm, Yahudilere karşı uygulanan ayrımcılığa atıfta bulunur. Her ne kadar Araplar da Yahudiler gibi Sami ırkına mensup bir halk olsalar da, günümüzde bütün dillerde "Antisemitizm" kelimesi sadece Yahudilere yönelik ayrımcılığı tanımlamak için kullanılmaktadır.

Yahudilerin Arap topraklarından toplu göçü 20. yüzyılda, başta Sefarad ve Mizrahiler olmak üzere, Yahudilerin Arap ve Müslüman ülkelerden kovulması veya toplu olarak ayrılmasına atıfta bulunmaktadır. Göç, 19. yüzyılın sonlarında başlamışsa da özellikle 1948 Arap-İsrail Savaşı'nın ardından ivme kazanmıştır.

Belçika'daki Yahudilerin tarihi 1. yüzyıla kadar uzanır. II. Dünya Savaşı'ndan önce 100.000'i bulan ülkedeki Yahudi nüfusu Holokost'tan sonra nüfusunun yarısından fazlasını kaybetti.

İspanya’daki Yahudi kültürünün altın çağı ya da İberya’daki Arap hakimiyetinin altın çağı olarak bilinen dönem, İber Yarımadası’ndaki Yahudilerin toplumda yaygın kabul gördüğü ve Yahudi dini, kültürel ve ekonomik yaşamının canlandığı İslam hakimiyeti altındaki tarihi döneme atıfta bulunmaktadır.

İslam ve antisemitizm, Yahudilere ve Yahudiliğe karşı İslami öğretiler ve İslam hakimiyeti altındaki Yahudilere yapılan muamelelerle ilgilidir.

İsrail ve Yahudiye toprakları dışında kalan Orta Doğu bölgelerinde Yahudiler en azından Babil Sürgünü'nden beri 2600 yıldır yaşamaktadır.

İran'daki Yahudilerin tarihinin başlangıcı Antik çağın son zamanlarına rastlar. Dini kitaplar olan Yeşaya, Daniel, Ezra ve Nehemya kitaplarında Yahudilerin Pers İmparatorluğu'ndaki yaşamı ve deneyimleri aktarılmıştır. Ezra kitabında, Pars Krallarının Yahudilerin Kudüs'e dönmesine ve Tapınağın tekrar inşa edilmesine izin verdiği yazılıdır; "İsrail Tanrısı'nın buyruğu ve Pers kralları Koreş'in, Darius'un, Artahşasta'nın buyrukları uyarınca tapınağın yapımını bitirdiler." Yahudi tarihi için önemli olan bu olay M.Ö. 6. yüzyılda gerçekleşti ve bu sırada İran'da köklü ve etkili bir Yahudi cemaati bulunmaktaydı.

<span class="mw-page-title-main">Tunus'taki Yahudilerin tarihi</span>

Tunus'taki Yahudilerin tarihi Roma dönemine kadar dayanır. 1948'de önce Tunus'taki Yahudi nüfusu 110.000'lere kadar ulaştı. 1950'lerde nüfusun yarısı İsrail'e diğer yarısı Fransa'ya göç etti. 2011 itibarıyla Tunus şehrinde 700 ve Cerbe Adası'nda 1000 Yahudi yaşamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Yahudiler</span> Orta Doğu kökenli etno–dinî grup ve antik millet

Yahudiler veya Yahudi milleti, tarihî İsrail ve Yehuda'nın İsrailoğulları ve İbranilerinden köken alan bir etno-dinî grup ve millettir. Yahudilik, Yahudi milletine özel etnik bir din olduğundan Yahudi etnisitesi, milleti ve inancı birbiriyle güçlü bir şekilde ilişki içerisindedir.

<span class="mw-page-title-main">İmha kampı</span>

İmha kampları, II. Dünya Savaşı dönemindeki Holokost sırasında Nazi Almanyası tarafından milyonlarca Yahudiyi sistematik bir şekilde öldürmek için inşa ettirilmiştir. Polonyalılar, savaştaki Sovyet esirleri ve Çingeneler gibi diğer etnik gruplar da imha kamplarında öldürülmüştür. İmha kamplarındaki kurbanlar en çok gaz odalarında öldürülmüştür. Öldürülmeler ya bu özel amaç için yapılmış kalıcı tesislerde ya da gaz kamyonetlerinde gerçekleşmiştir. Auschwitz-Birkenau ve Majdanek gibi bazı Nazi toplama kampları, 1945 yılında savaşın bitiminden önceki dönemde ikili bir amaca hizmet etmiştir: zehirli gazla imha ve açıktan ölmek üzere olan insanları çok yoğun bir şekilde çalıştırma.

<span class="mw-page-title-main">Mesiyanik Yahudilik</span> modern Hristiyan dinî hareketi

Mesiyanik/Mesihçi Yahudilik, Yahudilik ile Hıristiyanlık ve İsa'nın Yahudi mesih olduğu inancını birleştiren modern bir senkretik dinî hareket. 1960'larda ve 1970'lerde ortaya çıkmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Yunanistan'da Holokost</span>

Yunanistan'da Holokost, II. Dünya Savaşı boyunca çoğu Auschwitz toplama kampına tehcir edilmek üzere Yunanistan Yahudilerinin toplu katliâmını kapsar. 1945 yılına gelindiğinde, Yunanistan Yahudilerinin %83 ilâ %87'si öldürülmüştü. Bu, Avrupa'da Holokost kapsamında katledilmiş Yahudi toplulukların en büyük ölüm oranlarından biridir.

<i>Yahudiler ve Yalanları Üzerine</i> Martin Lutherin antisemitik kitabı

Yahudiler ve Yalanları Üzerine, Alman Reform lideri Martin Luther (1483-1546) tarafından 1543'te yazılmış 65.000 kelimelik Yahudi karşıtı ve antisemitik bir incelemedir.

Dini ayrımcılık, bir kişiye veya gruba, mensubu oldukları din veya belirli inançları sebebiyle farklı işlem yapılmasıdır. Farklı dinlere, mezheplere ya da herhangi bir dine mensup olmayan kişilere inançları nedeniyle yasalarca farklı davranılması ya da istihdam veya barınma gibi kurumsal ortamlarda eşitsiz muamele edildiği durumlar da dini ayrımcılık kapsamında yer alır.