İçeriğe atla

Yaşlanma

Her canlının belirli bir yaşam süresi vardır. Döllenen hücre, gelişimi tamamlayıp yeni döller verdikten sonra yaşlanmaya başlar. Yaşlanma sonucu ölüm meydana gelir. Yaşam uzunluğu türlere göre değişkenlik gösterir. Ömür ile vücut büyüklüğü arasında herhangi bir bağlantı bulunamamıştır. Yapıları benzer olan hayvanların hayat süreleri arasında büyük farklılıklar olabilir. Bazı hayvanların yaşam süreleri şöyledir:

CanlıYaşam süresi
Balinalar300-400 yıl
Kaplumbağalar300-350 yıl
Filler70-90 yıl
Atlar40-45 yıl
Sığırlar20-25 yıl
Köpekler, Keçiler12-15 yıl
Tavşanlar5-7 yıl
Sıçanlar3 yıl
Tavuklar, Ördekler20 yıl
Atmacalar, Puhular, Papağanlar60-100 yıl
Bazı sazanlar60-80 yıl
Yayınbalığı100 yıl
Kraliçe karınca1-5 yıl

Eklembacaklılarda ömür gün olarak ölçülürken, birgün sinekleri denilen sinekler birkaç saat, en fazla bir gün yaşabilmektedir. Çoğu hayvanın ergini, beslenme yapmadan sadece üremek için meydana gelir.

Yaşlanmanın nedenini araştıran bilim dalı gerontolojidir. Yaşlanan bireylerde meydana gelen yapısal ve ruhsal bozuklukları, yaşlanmanın belirtilerini inceleyen bilim dalına simptomatoloji denir. Yaşlanma, doğumdan önce başlar ve belli bir süre sonra hızlanır.

İnsanlarda Yaşlanma[1][2][3]

Canlıların yaşlanma sürecini endojen ya da ekzojen faktörler belirler. Olguya insanlar açısından bakıldığında, endojen faktörler arasında en önemlisi serbest radikallerdir. Çevresel (ekzojen) ya da yapısal (endojen) faktörler akut ve güçlü olduklarında ölüme, küçük miktarlarda ve kronik etkilerini birikerek gösterdiklerinde ise yaşlanmaya neden olurlar. İnsanların yaşlandıkça çok sayıda dejeneratif hastalıklarla karşılaşmalarının temelinde bu faktörlerin etkisi vardır.

Yaşlanma hızı bireysel farklılıklar gösterir. Bireysel farklılıklara neden olan çok sayıda faktör vardır. Bunlara arasındaki en önemli faktör "genetik eğilim"dir. Anne ve baba ile onların atalarındaki yaşam süresi çocuklarının yaşam süresini önemli düzeyde etkiler. Kalıtsal olabilen hastalıklar (metabolizma hastalıkları; örneğin diyabet), kanser oluşumunda etkili gen mutasyonları mutasyonları, vb yaşam süresini kısaltırlar. Çevresel (ekzojen) faktörler başlıcaları şunlardır;

  • Beslenme bozuklukları: aşırı kalori yüklenme ya da açlık
  • Sosyal çevre: hareketsizlik, stres
  • Toksik maddeler: alkol, sigara, eroin, kokain, amfetamin gibi toksik maddelere bağımlılık; toksik madde içeren laboratuvarlar
  • Meslek: madencilik, radyasyonlu işler, iş kazaları

Yaşlanma modelleri

Model sistemler üzerinde yalpan çalışmalar, yaşlanmanın bir gen grubu tarafından kontrol edildiğini göstermektedir. Bu kapsam içinde;

  • Hücre yaşlanması: insanlar yaşlandıkça hücrelerinin yenilenme hızı da düşmektedir. Çocuklardaki hücre yenilenmesi yaşlı bireylere oranla çok hızlı ve sağlıklıdır. Yaşlılardaki hücre yenilenmesi ise “yaşlanma olgusunun aşırı ivme kazandığı” hastalardan daha yavaştır; örneğin, DNA mutasyonu sonucu ortaya çıkan Werner sendromunda yaşlanma belirtileri çok erken yıllarda ortaya çıkar.
  • Metabolik ve Genetik zararların birikmesi: organizma tarafından onarılamayan ve etkileri birikerek artan faktörlerden oluşan zararlardır. En iyi örnek “serbest oksijen radikalleri (ROS)”dir. Aşırı ROS oluşumu (radyasyon etkisi) ya da antioksidan madde (glutathione peroxidase, superoxide dismutase) yetersizliği yaşlanma sürecini aşırı biçimde hızlandırır.
  • DNA zararlarının algılanmasındaki ve onarılmasındaki aksamalar: hızlı bir yaşlanma sürecinin önemli nedenlerinden biridir (Werner sendromu, ataxia-telangiectasia hastalığı),
  • Organellerin işlevlerinde aksamalar: hücre yaşlanmasını hızlandırmaktadır.

İnsan hücrelerinin yaşlanma ve yenilenme süreleri

  • Deri epiteli: 10-30 gün
  • Ağız epiteli 2-3 gün
  • Mide epiteli: 2-9 gün
  • İnce bağırsak epiteli: 1-4 gün
  • Kalın bağırsak epiteli: 6 gün
  • Alyuvarlar: 120 gün (maks)
  • Trombositler: 10 gün
  • Nötrofiller: 1-5 gün
  • Eozinofiller 2-5 gün
  • Kemik iliği kök hücreleri: 2 ay
  • Akciğer alveol hücreleri: 8 gün
  • Vajina epiteli: 6 gün
  • Sperm: 2 ay
  • Karaciğer epitel hücreleri: 180-400 gün
  • Düz kas hücresi: yıllar
  • Çizgili kas hücresi: yenilenmez
  • Kalp kası hücresi: yenilenmez
  • Nöronlar: yenilenmez

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Kumar V, Abbas AK, Aster JC. Robbins and Cotran Pathologic Basis of Disease. 9th edt., Elsevier Saunders, Philadelphia, 2015
  2. ^ Goljan EF. Rapid Review Pathology. 5th edt., Elsevier, Philadelphia, 2019
  3. ^ "Arşivlenmiş kopya". 11 Ağustos 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Şubat 2020. 

İlgili Araştırma Makaleleri

Tümör (ur; neoplasm; tumor) tanımı önceleri vücuttaki herhangi bir şişlik ya da kitle için kullanılırdı. Sonraları hücrelerin kuralsız ve sınırsız çoğalmaları nedeniyle oluşan kitleler için kullanılmaya başlandı. Yaşamın herhangi bir döneminde organizmanın bir bölümündeki hücre­ler biyolojik niteliklerini düzenleyici kurallara uyum göstermez ve sınırsız ola­rak çoğalabilir (otonomi). Bu nitelikleri içeren bir kitleye tümör ya da neoplazm (neoplasm; yeni gelişen kitle) adı verilir. Tümör kitleleri vücudun kendi hücrele­rinden yapılıdır.

<span class="mw-page-title-main">Zehirlenme</span> Kimyasal bir maddenin canlı üzerindeki patolojik etkisidir

Zehirlenme, kimyasal bir maddenin canlı organizma üzerindeki patolojik etkisidir. Görece küçük miktarlarda kimyasal ya da biyokimyasal etki gösteren zehir, süresi ve ağırlığı değişebilen bir hastalık haline ya da ölüme yol açar. Adli tıp uzmanları, zehirlenme olgularını 3 orijine ayırarak inceler:

  1. Kaza
  2. İntihar
  3. Cinayet
<span class="mw-page-title-main">Alyuvar</span>

Alyuvar, kırmızı kan hücresi veya eritrosit, en yaygın kan hücresi türüdür. Çağdaş bilim insanları laboratuvarda alyuvar geliştirebilmeyi başarmışlardır.

<span class="mw-page-title-main">Eozinofil polimorflar</span>

Eozinofiller, bazende asidofiller denilen çeşitli beyaz kan hücreleridir ve omurgalılarda çok hücreli parazitler ve belirli enfeksiyonlarla mücadeleden sorumlu bağışıklık sistemi'nin bileşenlerinden biridir. Mast hücreleri ve bazofiller ile birlikte alerji ve astım ile ilişkili mekanizmaları da kontrol ederler. Kana geçmeden önce kemik iliği'nde hematopoez sırasında gelişen granülositlerdir bundan sonra son olarak farklılaşır ve çoğalmazlar. Akyuvarların yaklaşık %2-%3'ünü oluştururlar.

<i>Escherichia coli</i> enterik, çubuk şeklinde, gram-negatif bakteri

Escherichia coli (E.coli), Enterobacteriaceae familyasının bir üyesi olup memeli canlıların kalın bağırsağında yaşadığı için bu adı alan bir bakteri türüdür. E.coli çubuk şeklindedir ve gram negatif bakteri olduğundan endospor oluşturmaz. E. coli yaklaşık 2,0 μm uzunluğunda ve 0,5 μm çapındadır. E.coli ilk olarak 1885 yılında Theodor Escherich tarafından bebek dışkısından izole edilmiş ve özellikleri belirlenmiştir. "E. coli, doğumdan birkaç saat sonra bebeklerin mide ve bağırsak sisteminde kolonize olur ve burada yaşar." E.coli suşları insan vücudunda herhangi bir olumsuz etki olmaksızın bir arada bulunur. Bununla birlikte, E. coli gastrointestinal bariyerleri aşınmış ve/ya da bağışıklığı baskılanmış konakçılarda hastalığa neden olabilir. Özellikle bir kısım E. coli, dünya genelinde insanlarda ve hayvanlarda bağırsakta ve bağırsak dışında çeşitli hastalıklara aracılık eder. İnsanlardan izole edilen E. coli suşları ishale ve bir takım bağırsak dışı hastalıklara neden olmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Lösemi</span> kemik iliğinde oluşan kan kanserleri

Lösemi, kan hücrelerinin özellikle de akyuvarların normalin üzerinde çoğalması ile kendini gösteren bir kanser türüdür.

<span class="mw-page-title-main">İnflamasyon</span> iltihaplanma

İnflamasyon, canlı dokunun her türlü canlı, cansız yabancı etkene veya içsel/dışsal doku hasarına verdiği sellüler (hücresel), humoral (sıvısal) ve vasküler (damarsal) bir seri vital yanıttır. İnflamasyon normalde patolojik bir durum olmasına karşın, inflamatuar reaksiyon fizyolojik olarak vücudun gösterdiği bir tepkidir. Halk arasında iltihap tabiri yangı için kullanılmasına rağmen sık sık apseler için de iltihap denmesinden dolayı inflamasyon (inflammare) terimini kullanmak daha yerinde olacaktır. Hücre dejenerasyonu ile birlikte inflamasyon konusu, hastalıkların patolojik temelini oluşturmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Apoptoz</span>

Apoptozis veya Apoptoz, programlanmış hücre ölümünün ana tiplerinden biridir; genetik sistemde kodlanmış kendi kendini yok etme programını içeren mekanizmanın aktifleşmesiyle tetiklenir. Çoğu hücrede bulunan “intihar” programının en önemli amacı, streslerden onarılması olanaksız zararlar gören, vücutta ihtiyaç duyulmayan veya anormalleşmiş hücrelerden kurtulmanın normal yoludur. Böylece ileride ortaya çıkabilecek komplikasyonlar önlenir.

<span class="mw-page-title-main">Üreme</span> Bir veya daha fazla ana organizmadan yeni organizmaların üretildiği biyolojik süreç

Üreme, çoğalma olarak da bilinir, bir canlının neslini devam ettirmesi olayı. Büyüme ve gelişmesini tamamlayan her canlı üreme yeteneğine sahip olur. Üreme yeteneğine sahip canlılar kendilerine benzer bireyler oluştururlar ve bu sayede nesillerini devam ettirmiş olurlar.

<span class="mw-page-title-main">Çevre kirliliği</span> Doğa sorunu

Çevre kirliliği, çevrenin doğal olmayan bir şekilde insan eliyle doğallığının bozulmasıdır. Bu ekosistemi bozma eylemleri; kirlenme şeklinde tabir edilmektedir.

Homeostaz (homeostasis) veya dengeleşim, çevresinde gerçekleşen olumsuzluklar karşısında hücrenin kendi dengelerini koruma çabası, değişen koşullarda iç dengenin aktif düzenlemesidir. Fransız bilim insanı Claude Bernard'ın tanımlandığı hemostaz sürecinin amacı, fiziksel ve kimyasal tüm dengelerin yerinde olduğu dinginlik durumunu korumaktır.

Özbağışıklık, otoimmünite, otoimmunite, bağışıklık sisteminde aşırıduyarlıkla oluşan tepkilere genel olarak verilen genel addır. Olağan koşullarda organizma kendi hücrelerinin antijenik yapılarına karşı tepki göstermez; buna “immun tolerans” ya da “doğal hoşgörü” tanımı yapılır. Bu toleransın aksadığı olağanüstü koşullarda otoimmun hastalıklar belirir; bağışıklık sisteminin tüm savunma sistemleri kendi antijenlerine karşı savaşım konumuna geçer. Otoimmun hastalıklardaki doku zararları II, III ve IV tiplerde aşırıduyarlık reaksiyonlarının sonucu olarak belirir.

Virülans, bir mikrobun patojenliği, yani onun hastalığa neden olma yeteneğidir. Patojenlik terimi mutlak anlamda hastalığa neden olma yeteneği için kullanılır, virülans ise bir patojenin ne derecede hastalık yapabileceğini ifade etmek için kullanılır. Virülansın sıfat hali virülandır. Ekolojik bir bakış açısıyla virülans, bir parazitin neden olduğu, konak organizmadaki evrimsel uyum azalmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">İskemi</span> Dokulara kan akışında eksiklik

İskemi (ischemia) yerel kanlanma eksikliğidir.

Hücre yaşlanması, tüm dokuların ve organların, sonuç olarak tüm bedenin yaşlanmasını getirir. Canlılar, doğumdan sonraki her gün bir gün daha yaşlanır. Yaşlanma, fizyolojik organizasyonun giderek azalması ve organların çalışmalarındaki aksamalarla başlayan ve somatik ölüme dek giden bir süreçtir. Yaşlanmayla birlikte çok sayıda hastalık tablosunun oluşmasına yol açan risk faktörleri yoğunlaşır; sonuçta kanserler, diabet, kalp ve damar hastalıkları gibi ölüme neden olabilen patolojiler belirir.

Konjenital bozukluk olarak da bilinen doğum kusuru, nedeni ne olursa olsun doğumda mevcut olan anormal bir durumdur. Doğum kusurları fiziksel, zihinsel veya gelişimsel engelliliklerle sonuçlanabilir.

Atrofi ya da körelme, normal büyüklükteki bir organın sonradan küçülmesidir; edinsel bir olgudur. İrileşim ve aşırı gelişim (hiperplazi), körelmenin karşıtı olan olgulardır.

Nörodejenerasyon, nöronların ölümü de dahil olmak üzere nöronların ilerleyen yapı veya fonksiyon kaybıdır. Nörodejeneratif süreçlerin bir sonucu olarak amiyotrofik lateral skleroz, Parkinson hastalığı, Alzheimer hastalığı, ölümcül ailesel uykusuzluk ve Huntington hastalığı gibi birçok nörodejeneratif hastalık ortaya çıkar. Bu tür hastalıklar tedavi edilemez ve nöron hücrelerinin ilerleyici dejenerasyonu ve / veya ölümüyle sonuçlanır. Araştırmalar ilerledikçe, bu hastalıkları hücre altı düzeyde birbirleriyle ilişkilendiren birçok benzerlik ortaya çıkmaktadır. Bu benzerliklerin keşfedilmesi, birçok hastalığı aynı anda iyileştirebilecek terapötik ilerlemeler için umut vermektedir. Atipik protein düzenekleri ve uyarılmış hücre ölümü dahil olmak üzere farklı nörodejeneratif bozukluklar arasında birçok paralellik vardır. Nörodejenerasyon, molekülerden sistemik olana kadar birçok farklı nöronal devre seviyesinde bulunabilir.

<span class="mw-page-title-main">Kazanılmış saf kırmızı hücre aplazisi</span>

Saf kırmızı hücre aplazisi (PRCA), kemiklerin merkezindeki süngerimsi doku olan kemik iliğinin yeterli şekilde işlev göremediği ve anemiye neden olduğu nadir görülen bir kan üretimi bozukluğudur. Kırmızı kan hücreleri, tüm vücuda oksijen taşımaktan sorumludur.

Tümör oluşması ya da Karsinogenez (Carcinogenesis) kavramı normal bir hücrenin tümör hücresine dönüşmesi ve çoğalarak bir kitle oluşturması sürecini tanımlar. Tüm tümörlerin oluşumundaki temel ilke “bir dizi genetik farklılaşma”nın varlığıdır. Gen yapısındaki bozulmaların ve hasarların sonucunda normal hücrelerdeki biyolojik düzen bozulur. Biyolojik düzeni bozulan hücrelerde (a) Aşırı düzeyde hücre çoğalması başlar, (b) Bu tür hücrelerden oluşan kitlenin işlevi yoktur ya da düzensizdir, (c) Etken ortadan kalksa da tümör yerinde kalır.