Ekoloji ya da doğa bilimi, canlıların hem kendi aralarında hem de fiziksel çevreleri ile olan ilişkileri inceleyen bilim dalıdır. Ekoloji canlıları birey, popülasyon, komünite, ekosistem ve biyosfer düzeylerinde inceler. Ekoloji çok yakından ilişkili olduğu biyocoğrafya, evrimsel biyoloji, genetik, etoloji ve doğa tarihi dallarıyla örtüşür. Ekoloji, biyoloji biliminin bir dalıdır.
Yaygın kullanımda ve tıpta sağlık, Dünya Sağlık Örgütüne göre, "yalnızca hastalık ve sakatlığın olmaması değil, fiziksel, zihinsel ve sosyal açıdan tam bir iyilik halidir". Zaman içinde farklı amaçlar için çeşitli tanımlar kullanılmıştır. Sağlık, düzenli fiziksel egzersiz ve yeterli uyku gibi sağlıklı faaliyetlerin teşvik edilmesi ve sigara veya aşırı stres gibi sağlıksız faaliyetlerin veya durumların azaltılması veya bunlardan kaçınılması yoluyla teşvik edilebilir. Sağlığı etkileyen bazı faktörler, yüksek riskli bir davranışta bulunup bulunmama gibi bireysel seçimlerden kaynaklanırken diğerleri toplumun insanların gerekli sağlık hizmetlerini almasını kolaylaştıracak veya zorlaştıracak şekilde düzenlenmiş olması gibi yapısal nedenlerden kaynaklanmaktadır. Genetik bozukluklar gibi diğer faktörler ise hem bireysel hem de grup seçimlerinin ötesindedir.
Sürdürülebilirlik daimi olma yeteneği olarak adlandırılabilir. 21. yüzyılda genel olarak biyosfer ve uygarlığın bu yeteneğine atfen kullanılır. Aynı zamanda, kaynakların sömürülmesi, yatırımların yönü, teknolojik gelişmenin yönlendirilmesi ve kurumsal değişimin uyum içinde olduğu ve insan ihtiyaçlarını ve isteklerini karşılayabilme potansiyelinin hem günümüzde hem de gelecek için korunduğu dengeli bir ortamda değişimin sağlanması olarak tanımlanabilir. Bu alanda çalışanların birçoğu için, sürdürülebilirlik birbirine bağlı şu etki alanları ile tanımlanır: çevre, ekonomik ve sosyal; ve bunlar Fritjof Capra'ya göre Sistemsel Düşüncenin prensiplerine dayanmaktadır. Sürdürülebilir gelişmenin alt etki alanları kültürel, teknolojik ve politik olarak kabul edilir. Bazıları için sürdürülebilir gelişme sürdürülebilirlik için ana prensip olmasına karşın diğerleri için bu iki terim paradoksaldır. Sürdürülebilir gelişme gelecek neslin ihtiyaçlarını karşılama yetisine zarar vermeden günümüzdeki ihtiyaçları karşılayabilen gelişmedir. Sürdürülebilir Gelişme terimi Çevre ve Gelişme Dünya Komisyonu için Brundtland Raporu (1987) tarafından ortaya atılmıştır.
Kişilik psikolojisi, bireylerin kendilerine özgü davranış, düşünce ve duygu biçimleriyle ilgilenir.
Geçimlik ekonomi; avcılık, toplayıcılık ve tarım sâyesinde temel ihtiyaçların temin edildiği, doğal kaynaklara bağlı bir ekonomik yapıdır. Geçim, asgârî düzeyde kendi kendine yetebilmeyi ve geçinmeyi gerektirir.
Varoluşçu bunalım, bireyin kendi yaşamının temelini; yaşamının herhangi bir anlamının, amacının ya da değerinin olup olmadığını sorguladığı bir andır. Varoluşun anlamı ve amacı sorunu varoluşçuluk felsefe okulunun konusudur. Buna karşın, önce varoluşçu olduğu sanılan pek çok bunalımın depresyon ya da temel karşılanmamış güvenlik, yakınlık, vb. gereksinimler gibi başka bir nedenden kaynaklandığı ortaya çıkabilir.
Benlik kaynaklarının tükenmesi, öz-kontrol ya da özgür irade gücünün kullanılabilecek sınırlı kaynaklara dayandığı düşüncesini ifade etmektedir. Zihinsel aktivite için enerji düşük olduğunda, öz kontrol zayıflar ve bu durum benlik kaynaklarının tükenmesi olarak adlandırılır. Özellikle, benlik kaynaklarının tükenmesi durumunun deneyimlenmesi, kişinin daha sonraki aktivitelerde kendini kontrol etme becerisini zayıflatır. Öz-kontrol gerektiren benlik kaynaklarını tüketici bir görev, sonrasında gelen öz-kontrol görevi için, her ne kadar görevler birbiriyle ilişkisiz görünse de, engelleyici bir etki yaratır. Öz-kontrol benliğin hem birey hem de bireylerarası düzeyindeki işlevinde önemli bir role sahiptir. Bu nedenle, benlik kaynaklarının tükenmesi, deneysel psikolojide ve spesifik olarak sosyal psikolojide önemli bir konudur, çünkü mekanizması, insanın öz-kontrol süreçlerinin anlaşılmasına katkıda bulunmaktadır.
Kişisel gelişim, Kapitalist modern dünya ekonomilerinin geliştiği toplumlarda bireylerin ekonomik, sosyal veya psikolojik sorunlarına kendi başlarına çözüm üretmelerini sağlamaya dönük ortaya çıkan kültürel hareket ve onun uzantısı ürünlerin tümünü kapsayan bir ifadedir.
Benlik kurgusu, kişinin kendine dair algısını, kendisiyle ilgili farkındalığını sosyal etkileşimler sonucu oluşturduğu bir yapıdır.
Benlik; öz varlık, birini kendisi yapan şey, onu diğerlerinden ayıran temel şey, kendilik olarak farklı biçimlerde tanımlanabilen bir kavramdır. Daha genel anlamda ise benlik, özne olarak "ben"in nesne olan "ben" hakkında düşünmesi olarak ifade edilebilir.
Öz sunum (kendini sunma ya da benlik sunumu) bireylerin, etkileşim içinde bulundukları kişilerdeki izlenimlerini kontrol etme çabası olarak tanımlanır. İzlenim yönetimi bazı kaynaklarda öz sunum ile aynı anlamda kullanılmasına rağmen tanım olarak öz sunumu içinde barındıran, daha kapsayıcı bir kavramdır. Kısaca, izlenim yönetimi bireyin bir eşya, grup, olay veya kendisi hakkında başkalarının izlenimini şekillendirme çabası olarak tanımlanmaktadır.
Kendini tanıma psikolojide kullanılan bir terimdir ve bireyin “Ben neye benziyorum?” sorusuna cevap verirken kullandığı bilgiyi tanımlar. Bu sorunun cevabına yönelik kendini tanıma süreci, öz farkındalık ve öz bilinç gerektirir.
Kendini tanıma benliğin, daha doğrusu benlik kavramının, bir bileşenidir. Kişinin kendisinin veya özelliklerinin bir bilgisidir ve benlik kavramının gelişimine rehberlik eden bilgiyi aramak için bir arzudur. Kendini tanıma, benzersiz şekilde bizi kendimizle eşleştiren nitelikleri ve bu niteliklerin dinamik olup olmadığı üzerine teorileri içeren şekilde, zihinsel temsillerimiz hakkında bizi bilgilendirir.
Benlik kavramının üç ana yönü olduğu düşünülmektedir:
- Bilişsel benlik
- Yönetici benlik
- Duygusal benlik
Sosyal kimlik kuramı, grup olgusunun analizinde iç grup dinamikleri, gruplar arası ilişkiler ve kolektif benliğe yönelik açıklamalar getiren bir sosyal psikoloji kuramıdır. Sosyal psikologlar Henri Tajfel ve John Turner tarafından geliştirilmiştir. Kişisel bilişsel süreçleri, kişiler arası etkileşimleri ve sosyolojik süreçleri bir arada ele alarak sosyal kimlik kavramının farklı analiz düzeylerinden incelenmesini mümkün kılmaktadır.
Ekolojik sistemler teorisi, Urie Bronfenbrenner’in (1917-2005) 1940’lı yıllar boyunca çocukluk ve arkadaşlık örüntülerine dayanan çalışmalarından ortaya çıkmıştır. Ekolojik sistemler kuramı üzerinde, Sovyet gelişim psikoloğu Lev Vygotsky ve Alman doğumlu psikolog Kurt Lewin’in önemli etkileri bulunmaktadır. Kuram; hem gelişim psikolojisinde hem de kültür ve insan gelişiminin incelenmesinde ileri sürülen ekolojik-ortamsal yaklaşımlara temel olmuştur. Aktif bireyin; fiziksel, toplumsal ve kültürel çevre içerisinde karşılıklı etkileşimini temel alan dinamik bir modeldir. Çocuğun sosyalizasyonunu şekillendiren ekolojik bağlam; kişiler arası ilişkilere ve bu ilişkilerin bağlam ile ilişkisine vurgu yapmaktadır. Her bağlam, başarılı uyuma engel olan veya başarıyı sağlayan belirli riskler ve koruyucu faktörler içermektedir. Çocuk geliştikçe ortamındaki etkileşimler daha karmaşık hale gelmektedir. Bu karmaşıklık, çocuğun fiziksel ve bilişsel yapıları büyüdükçe ve olgunlaştıkça ortaya çıkabilir.
Basit yaşam, bir kişinin yaşam tarzını basitleştirmek için bir dizi farklı gönüllü uygulamayı kapsar. Bunlar, örneğin, genellikle minimalizm olarak adlandırılan malların azaltılmasını veya kendi kendine yeterliliğin arttırılmasını içerebilir. Basit yaşam, bireylerin istedikleri şeyler yerine sahip oldukları ile tatmin olma ile karakterize edilebilir. Her ne kadar çilecilik genellikle basit yaşamı teşvik edip lüks ve düşkünlükten kaçınmayı teşvik etse de, basit yaşamın tüm savunucuları münzevi değildir. Basit yaşam, gönüllü bir yaşam tarzı seçimi olduğu için de, mecburi yoksulluk içinde yaşayanlardan ayrışır.
Alt orta sınıf, toplumun orta sınıfının alt kategorilerinden biridir ve sosyal sınıf yapısında önemli bir role sahiptir. Alt orta sınıf, genellikle beyaz yakalı çalışanlar, memurlar, işçiler ve küçük iş sahipleri gibi meslek gruplarını içerir. Bu sınıf, gelir ve yaşam tarzı açısından orta sınıfın altında yer alır, ancak düşük gelirli veya yoksul sınıfın üzerindedir.
Otobiyografik hafıza, epizodik ve anlamsal hafızanın bir kombinasyonuna dayanan, bireyin hayatından hatırlanan bölümlerden oluşan bir bellek sistemidir. Bu nedenle bir tür açık bellek olarak kabul edilir.
Metroseksüel, 1994 yılında metropolitan ve seksüel kelimelerinin bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş; özellikle kentsel, post-endüstriyel, kapitalist bir kültürde yaşayan, bakım ve görünüş konusunda bilhassa titiz olan ve bunun bir parçası olarak genellikle alışverişe önemli miktarda zaman ve para harcayan bir erkeği tanımlar.
Bir Ekoköy, sosyal, kültürel, ekonomik ve/veya ekolojik olarak daha sürdürülebilir olmayı amaçlayan geleneksel veya kasıtlı bir topluluktur. Bir ekoköy, kasıtlı fiziksel tasarım ve yerleşik davranış seçimleri yoluyla doğal çevre üzerinde mümkün olan en az olumsuz etkiyi yaratmaya çalışır. Sosyal ve doğal çevrelerini yenilemek ve restore etmek için yerel olarak sahiplenilen, katılımcılar bu konularda bilgilidir ve süreçlerle bilinçli olarak tasarlanmıştır. Bazıları daha küçük olmasına ve geleneksel ekoköyler genellikle çok daha büyük olmasına rağmen çoğu 50 ila 250 kişilik bir nüfusa sahiptir. Daha büyük ekoköyler genellikle daha küçük alt topluluklardan oluşan topluluk ağları olarak mevcuttur. Bazı ekoköyler, ekoköyün çevresine yerleşen ve topluluğa fiilen katılan, en azından başlangıçta üye olmayan benzer düşüncelere sahip bireyler, aileler veya diğer küçük gruplar aracılığıyla daha da büyümüştür. Şu anda dünya çapında 10.000'den fazla ekoköy bulunmaktadır.
Sürdürülebilir yaşam, bir birey veya toplum tarafından Dünya'nın doğal kaynaklarının kullanımını azaltmaya çalışan bir yaşam tarzını tanımlamaktadır. Uygulayıcıları genellikle ev tasarımlarını, ulaşım yöntemlerini, enerji tüketimlerini ve beslenme biçimlerini değiştirerek ekolojik ayak izlerini azaltmaya çalışmaktadır. Ekolojik yaşamı savunanlar, yaşamlarını sürdürülebilirlikle tutarlı, doğal dengeyi koruyan ve insanlığın Dünya'nın doğal ekolojisiyle simbiyotikilişkisine saygılı bir şekilde sürdürmeyi amaçlamaktadır. Ekolojik yaşamın uygulaması ve genel felsefesi, sürdürülebilir kalkınmanın temel ilkelerini yakından takip etmektedir.