İçeriğe atla

William McDougall

William McDougall
Doğum22 Haziran 1871
Chadderton, İngiltere
Ölüm28 Kasım 1938 (67 yaşında)
Durham, ABD
MilliyetBritanyalı
MeslekPsikolog
EtkilendikleriThorstein Veblen,[1] Konrad Lorenz, Cyril Burt

William McDougall (22 Haziran 1871 - 28 Kasım 1938) 20. yüzyıl erken dönem psikologlarındandır. 22 Haziran 1871 yılında İngiltere’de doğmuştur.[2]

Eğitim hayatı

Akademik hayatının ilk yıllarını Spencer, Darwin ve Huxley’in eserlerini okuduğu Manchester’daki Owen’s College’da geçirdi.[2] 1890’da burs kazanarak Cambridge’e girdi ve sonra da tıp eğitimi almak için Londra’ya gitti. Londra’da geçirdiği süre içerisinde ünlü fizyolog Charles Sherrington’un laboratuvarında çalıştı. William James’in Principles’ını okuduktan sonra psikolojiye dönmeye karar verdi. 1897’de araştırma bursu kazanarak, psikolog ve düşünür James Ward’ın asistanlığını yapacağı Cambridge’e geri döndü. Bir yıl sonra Cambridge’in düzenlediği Torres Boğazı gezisine katıldı. Bu gezi, yarım yüzyıl kadar sonra kültürler-arası psikolojiye dönüşecek yaklaşımın ilk adımıydı.

W. H. R Rivers’ın yönetimi altında Murray Adası sakinlerine psikolojik testler uyguladı. 1903’te Oxford’da Wilde Reader in Mental Philosophy olarak atandı. Görevi gereği deney yapması açıkça yasaklandığı için deney yapmak istediğinde fizyoloji laboratuvarının konukseverliğine sığınmak zorunda kalıyordu. Bu koşullar altında, 1920’de Harvard’dan gelen teklifi memnuniyetle kabul etti. Harvard’da yedi yıl kalmasının ardından Duke Üniversitesi’ne geçmiştir.

William McDougall çok geniş ve çeşitli ilgi alanına sahipti; klasikleri olduğu kadar fizyoloji ve antropolojiyi de kapsayacak şekilde geniş birçok konuya ilgi duyuyordu. Zihnin gelişen ve davranışın da amaca yönelik olduğu yönündeki görüşü onu John B. Watson'ın davranışçılığının önde gelen muhaliflerinden biri haline getirdi.[2]

Akademik çalışmaları

McDougall’ın ilk çalışmaları Fizyolojik psikoloji üzerineydi ve Psikoanalitik Kuram söylemleriyle de tutarlılık gösteren sinirlerin engellemesi ile ilgili hidrolik bir model öneren bir kitap yayımladı. Fizyolojik yönelimini insan zihninin erekselci, amaçlı işleyişine duyduğu güçlü inançla birleştiriyordu. McDougall’ın amaçlı terimiyle ne kastettiği tam olarak açık değildir. Bazen sonuçların öngörülmesi anlamında kullanıyormuş gibi görünmektedir ki bu durumda hayvanlar hakkındaki spekülasyonlarını doğrulamak mümkün olmayacaktır. Bazen de bir amaca ulaşıncaya kadar devam eden davranış silsileleri anlamında kullanıyormuş gibi görünmektedir. Buna daha sonra ‘hormik kuram’ adı verilmeye başlanmıştır. Bu bakış açısı tam olarak ilk kez olarak 1908’de yayımlanan ve Psikoloji alanında en çok baskısı yapılan kitap olduğu söylenen An Introduction to Social Psychology’de dile getirilmiştir. McDougall ön sözünde Darwinci Evrim Kuramı’nın psikoloji açısından önemini, özellikle eylemin çıkış kaynağı sayılan İçgüdü ile ilişkili olarak açıklamıştır.[2]

McDougall Darwin’in etkisi altından kalan sayısız psikologtan biriydi ancak içgüdüsel olduğu farz edilen davranışlarla tutarlı bir kuram geliştiren bir başkası yoktur. McDougall’ın açıkladığı amaçları arasında sosyal bilimlere psikolojik bir temel kazandırmak da vardır. McDougall o dönemki psikolojinin zihinsel çabalamayı ve duygulanımı göz ardı ederek büyük ölçüde içgözlem ile ilgilendiğini bunun da Antropoloji, Ekonomi ya da Tarih gibi disiplinlerin ‘kendin pişir kendin ye’ türü bir psikolojiden medet ummalarına neden olduğunu iddia ediyordu.

İçgüdü kuramı ve sosyal psikolojiye katkıları

McDougall, Darwin’in alternatif içgüdülerin iki farklı kökene dayanabileceğini kabul ettiğini gözlemlemiştir: İlk olarak pek çok nesil boyunca tekrarlanan zekice davranışlar içgüdüselleşebilirdi; ikinci olarak karmaşık içgüdüler daha basit içgüdülere göre hareket eden doğal seçilim aracılığıyla ortaya çıkabilirlerdi. İlk alternatif Lamarkçılığı gerektirir ve McDougall’ın buna itirazı yoktur. Ancak bu yaklaşımın Lamarkizm'in doğru olmasına bağlı olmadığı belirtilmelidir.

McDougall’n kullandığı anlamda içgüdüler katı davranış kalıpları değildir, dış etkenlerden etkilenirler ve gelişim boyunca değiştirilebilirler. McDougall’a göre İçgüdüler doğuştan belirlenmiş Psikofiziksel eğilimlerdir ve üç veçheye sahiptirler: algısal-belli bir sınıfa ait nesnelere dikkat etmek, duyusal-bu nesneyi algılayarak belli bir niteliği olan duygusal bir heyecan yaşamak, motor-böylesi nesnelere belli bir tarzda tepki vermek.[2]

En yeni aynı zamanda en tartışmalı olan veçhe duygunun içgüdüyle ilişkilendirilmesidir. Örneğin duygunun yalnızca içgüdüsel davranış engellendiğinde ortaya çıktığı ileri sürülmüştür ve McDougall, daha sonraki bir çalışmasında bu gibi güçlükleri ele almaya çalışmıştır. Bireyin gelişimi sırasında içgüdülerin pek çok farklı şekilde değiştirildiğini ileri sürüyordu: İçgüdüsel davranışı içsel olarak serbest bırakan şey nesnelerden fikirlere doğru genişletilmiştir; içgüdünün neden olduğu hareketler daha çok çeşitlenir; pek çok İçgüdü aynı anda harekete geçirilebilir ve sonuç bunların bir karışımı olacaktır. McDougall, kullanmış olduğu içgüdü kavramı nedeniyle birçok eleştiriye tabi tutulmuştur. Daha sonra bu kavram yerine ‘doğal eğilim’ kavramını kullanmayı tercih etmiştir. Bu doğal eğilim kavramını açıklarken 12  içgüdüsel eğilimden bahsetmiştir. Bunlar açlık, tiksinti, merak, korku, engellenince kızma, cinsel istek, annelik, topluluğa katılma, kendini kanıtlama, açıkça aşağı konumdaysa kabullenme ve tabi olma, bir şeyler meydana getirmeye çalışma, sahip ol yapmaya çalışma içgüdüsüdür. McDougall, sosyal ilişkilerde bu eğilimlerin birinci dereceden etkili olduğu görüşündeydi. Ona göre insanın bütün etkinliklerini doğrudan ya da dolaylı olarak doğuran, bu etkinliklerin hedefini koyan ve enerji sağlayan bu temel eğilimlerdir. En gelişmiş zihnin bile bütün düşünme donanımı tatmin arayan bu eğilimlere hizmet eder. McDougall’ın bu iddiaları daha sonra Etologların çalışmalarıyla ve Sosyal psikoloji çalışmalarıyla desteklenmiştir.

McDougall’ın grup ve grup üyeliği hakkında sunmuş olduğu tanımlamaları sosyal psikolojiye yapmış olduğu bir diğer katkıdır.[3] McDougall düzenli her toplumun bir kolektif zihni olduğunu tartışır ama kolektif bilinç veya bilinçsizlik fikrini reddeder. Kendisine göre toplumda zihinsel bir birlik vardır. Ona göre herhangi bir kişinin zihni zihinsel veya maksatlı güçlerin bir düzen içerisinde bir arada olduğu bir sistem arz eder. Bu sistemi şekillendiren toplumun bütün üyelerinin zihnidir; toplum kişinin zihni, kişinin zihni ise toplumun zihnidir. Bu grup zihni o gruptaki kişinin zihni dışında veya onun üstünde bir zihniyet değildir. İşin ilginci sosyal psikolojiye hatrı sayılır katkılarda bulunan McDougall’ın kendisinin fazla sosyal bir insan olmayışı idi. Hiçbir sosyal gruba düzenli olarak katılmadığını ifade etmiştir. ‘’Grup hayatının, grupça duygulanmanın ve düşünmenin çekiciliğinden habersiz olmamama rağmen kendimi hiçbir sistemin veya partinin içinde bir bütün olarak hissedemedim, kendimi hep dışarıda tuttum, eleştirel bir tavır içinde oldum’’ demiştir.[4]

Davranışçılık eleştirisi

Watson ve ekolünün göze çarpan muhaliflerinden biri William McDougall olmuştur. Watson’ın davranışı mekanik bir biçimde ele alan ekolü McDougall’ın Içgüdü teorisi dinamikleriyle taban tabana zıttı. Amerika Birleşik Devletleri'ndeki çoğu psikolog McDougall’ın etkisini bir dereceye kadar kabullenmişken 1920’lerin sonlarında davranışçılığa yönelik eleştirileri sebebiyle psikoloji toplulukları tarafından yerilmişti. Yaklaşık 1928 yılında McDougall, Amerika’daki genel Psikoloji akımı tarafından dışlanmıştı. Kendisinin bir aşağılanmaya maruz bırakıldığını düşünüyordu. On yıl sonra McDougall kanserden öldüğünde Watson’un John Hopkins’teki halefi olan Knight Dunlop ‘‘Nihayet öldü, bu kuşkusuz psikoloji için çok daha iyi olmuştur.’’ demiştir. Aralarındaki farklılıkları tartışmak üzere 5 Şubat 1924’te Washington D.C.’deki psikoloji topluluğunda toplandılar. Münazaraya bin kişi katıldı. Bu nedenle dinleyici topluluğunun büyüklüğü Watson davranışçılığının popüleritesi hakkında oldukça iyi bir fikir verir. Ancak münazaranın hakemleri McDougall’ın lehine oy verdiler. Münazaranın büyük kısmı Watson ve McDougall tarafından 1929’da Davranışçılık Savaşı adı altında yayınlandı.[4] 

Kaynakça

  1. ^ Hodgson, Geoffrey M. 1998. "On the Evolution of Thorstein Veblen's Evolutionary Economics." Cambridge Journal of Economics. 22(4):415–431.
  2. ^ a b c d e Sosyal Psikoloji Tarihi, Gustav Jahoda, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2011.
  3. ^ Grup İlişkileri, Sibel Arkonaç, Alfa Basın Yayım Dağıtım, 1993.
  4. ^ a b Modern Psikoloji Tarihi, Diane P. Schultz ve Sydney Ellen Schultz, Kaknüs Yayınları, 2007.

İlgili Araştırma Makaleleri

Psikoloji veya Ruh bilimi, içgüdüsel davranışları ve zihni inceleyen bilimdir. Bilinçli ve bilinçsiz olayların yanı sıra daha çok duygu ve düşüncenin incelemesini içeren Psikoloji, çok kapsamlı bir bilimsel alandır. Bu alanda uzman olan ve aynı zamanda bilgi araştırması yapanlara psikolog denir. Psikologlar, beyinin ortaya çıkan özelliklerini ve ortaya çıkan özelliklerle bağlantılı tüm fenomenleri anlamaya çalışırlar ve bu şekilde daha geniş nöro-bilimsel araştırmacı grubuna katılırlar. Psikoloji bilimi, bir sosyal bilim olmasına rağmen aynı zamanda doğa bilimleri olarak da kategorize edilebilir. Özellikle beyin biyolojisi bilgisini oldukça kullanır ve geliştirir.

<span class="mw-page-title-main">William James</span> Amerikalı filozof ve psikolog (1842–1910)

William James, psikolojide işlevselcilik hareketinin öngörücüsü, pragmatizmin öncüsü Amerikalı filozof ve psikologdur.

Davranışçılık veya behaviorizm, I. Dünya Savaşı sıralarında bir grup Amerikalı psikoloğun, yapısalcılığa ve işlevselciliğe karşı çıkmaları ve bilincin iç gözlem yöntemi ile incelenmesine kuşku ile bakmaları sonucu ortaya çıkan, bilinç hallerinin değil, davranışların, gözlenebilir durumların incelenmesi gerekliliğini savunan psikoloji kuramı akımıdır.

Sosyal biliş sosyal etkileşimde rol oynayan bilgiyi işleme, kodlama, depolama ve hatırlama gibi bilişsel süreçlerdir. İnsanların kendilerini kuşatan fiziksel, sosyal çevrelerini ve çevreleriyle olan ilişkilerini, diğer insanlar ve kendileri hakkında nasıl izlenim oluşturduklarını, nasıl hissettiklerini ve düşündüklerini ve bu türden bir düşünce biçiminin yargıları ve davranışları nasıl etkilediğini incelemektedir. Toplumsal bağlamdan etkilenen ve toplumsal bağlamı etkileyen bilişsel süreç ve yapıları incelemektedir Ancak sosyal biliş terimi diğer psikoloji ve bilişsel sinirbilim alanlarında yaygın şekilde kullanılmaktadır. Bu alanlarda sosyal biliş terimi çoğunlukla otizm ve diğer bozukluklar nedeniyle kesintiye uğrayan çeşitli sosyal becerilere karşılık gelmektedir. Bilişsel sinirbilim alanında ise sosyal bilişin biyolojik temelleri araştırılmaktadır. Benzer şekilde Gelişim psikolojisi alanında da sosyal biliş becerileri gelişimsel perspektifle incelenmektedir.

Baskınlık, psikolojide, başkalarıyla yüz yüze ilişkilerde baskın olma veya liderlik rolünü alma eğilimidir.

<span class="mw-page-title-main">Wilhelm Wundt</span>

Wilhelm Maximilian Wundt, Alman fizyolog, psikolog, filozof, profesör, tıp doktoru ve modern psikolojinin kurucularındandır. Almanya'nın Leipzig şehrinde 1879 yılında ilk psikoloji laboratuvarını kurarak deneysel psikolojinin adımlarını atmıştır. Zihnin yapısını incelemeye alan yapısalcılık ekolünün kurucusu sayılır. Almanya'da Leipzig Üniversitesi'nde kurulan bu laboratuvar sayesinde insan davranışlarının sebepleri bilimsel ortamda araştırmaya tabi tutulmuştur. Wundt özellikle "KBY" olarak bilinen "konfüzyonel beden algısı" isimli konuda yaptığı çalışmaları ile kendisinden söz ettirmiştir. Halen bu çalışmaların psikolojik alanda geçerliliği bulunmamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Sosyal psikoloji</span> toplumun insanların düşüncelerini ve davranışlarını nasıl etkilediğini araştıran bilim dalı

Sosyal psikoloji bireylerin düşüncelerinin, iç dünyalarının ve davranışlarının başkalarının gerçek, hayalî ve anlaşılan oluşundan nasıl etkilendiğine dair bir bilimsel çalışmadır. Bu alanda araştırma yapanlar genellikle psikolog veya sosyolog'lardan oluşmaktadır. Buna rağmen bütün sosyal psikologlar hem birey, hem de topluluk bazında çalışırlar. Benzerliklerine rağmen iki alan amaçları, yaklaşımları, yöntemleri ve terimlerinde farklılaşırlar. Biyofizik ve kavrama psikolojisi gibi sosyal psikoloji de disiplinlerarası bir alandır.

<span class="mw-page-title-main">Albert Bandura</span>

Albert Bandura, sosyal öğrenme kuramı ve öz yarar teorisi üzerindeki çalışmalarıyla tanınan Kanadalı ünlü psikolog.

Bilişsel psikoloji, düşünme, hissetme, öğrenme, anımsama, karar verme, dil, problem çözme ve yargılama gibi zihinsel süreçlerin en geniş anlamda incelenmesidir. Yani bilişsel psikologlar insanların bilgiyi anlama, saklama ve bilincine geri getirmeleriyle ilgilenirler. Bilişsel psikologlar zihinsel süreçlerin incelenebileceğine ve incelenmesi gerektiğine inanırlar. Her ne kadar bilişsel süreçler doğrudan gözlenemeseler de, davranışlar gözlenebilir ve bu davranışların altında yatan bilişsel süreçler hakkında çıkarımlar yapılabilir.

<span class="mw-page-title-main">Deneysel psikoloji</span>

Deneysel psikoloji, psikolojiye doğa bilimleri gözlüğüyle bakar ve onu bilimsel yöntem yardımıyla anlamaya çalışır. Deneysel psikolojinin odaklandığı konular davranışı belirleyen süreçler ve zihinsel yaşamın doğasıdır. Bu dal, psikolojik bilgi birikimini günlük yaşamda karşılaşılan sorunları çözmekte kullanan uygulamalı psikoloji ve zihinsel hastalıkları terapi yoluyla ortadan kaldırmayı amaçlayan klinik psikolojiden ayrılır.

<span class="mw-page-title-main">Evrimsel psikoloji</span> evrim teorisinin sosyal ve doğa bilimlerinde uygulanması

Evrimsel psikoloji (EP), bellek, algı, dil gibi psikolojik özellikleri çağdaş evrimsel bir bakış açısıyla inceleyen bilim dalıdır. Evrimsel psikoloji, bunun yanında insanın hangi psikolojik özelliklerinin, ne tür bir uyarlanma geliştirdiğini, yani doğal seçilim veya cinsel seçilimin işlevsel sonuçlarını belirlemeye çalışır. Kalp, akciğer ve bağışıklık sistemi gibi fizyolojik mekanizmalar hakkındaki uyarlanımcı düşünce ile evrimsel biyolojideki düşünce ortaktır.

<span class="mw-page-title-main">John B. Watson</span> Amerikalı psikolog (1878 – 1958)

John Broadus Watson, psikolojide davranışçılık ekolüne yaptığı katkılarla tanınan Amerikalı psikologdur.

Lightner Witmer, klinik psikoloji hareketinin öncüsü Amerikalı psikologdur.

<span class="mw-page-title-main">James McKeen Cattell</span> Amerikalı psikolog (1860 – 1944)

James Mckeen Cattell, (d. 25 Mayıs 1860 - ö. 20 Ocak 1944, Amerikalı psikolog ve Amerika Birleşik Devletleri'nde psikoloji profesörü unvanı almış ilk bilim insanı.

<span class="mw-page-title-main">Grup dinamiği</span> toplumsal grup içinde ya da toplumsal gruplar arasında oluşan davranış ve psikolojik süreçler sistemi

Grup dinamiği toplumsal grup içinde ya da toplumsal gruplar arasında oluşan davranış ve psikolojik süreçler sistemidir. Grup dinamiği üzerine yapılan araştırmalar karar verme davranışını anlamaya, toplum içinde hastalıkların yayılışını izlemeye, etkin terapi teknikleri geliştirmeye ve yeni fikirler ile teknolojilerin ortaya çıkışını ve popülerlik kazanmasını takip etmede yararlı olabilir. Irkçılık ve cinsiyetçilik gibi toplumsal önyargıları ve ayrımcılıkları anlamanın özünde grup dinamiği yer alır. Bu alandaki uygulamalar psikoloji, sosyoloji, antropoloji, siyaset bilimi, epidemiyoloji, eğitim, toplumsal çalışma, ticaret ve iletişim bilimlerinde araştırılır.

Kültürlerarası psikoloji, değişkenlik ve değişmezlik de dahil olmak üzere, farklı kültürel koşullar altında insan davranışlarının ve zihinsel süreçlerin bilimsel bir çalışmasıdır. Davranış, dil ve anlamdaki kültürel farklılığı tanımak için araştırma yöntemlerini genişleterek psikolojiyi genişletmeyi ve geliştirmeyi amaçlar. Akademik bir disiplin olarak psikoloji büyük ölçüde Kuzey Amerika ve Avrupa'da geliştiği için, bazı psikologlar, evrensel olarak kabul edilen yapıların, daha önce varsayıldığı kadar değişmez olmadığı konusunda endişe duymuşlardır, özellikle de diğer kültürlerde dikkate değer deneyleri çoğaltma girişimlerinin değişen başarıları vardır. Etki, biliş, benlik kavramları ve psikopatoloji, anksiyete ve depresyon gibi ana temaları ele alan teorilerin, diğer kültürel bağlamlara "dışa aktarıldığında" dış geçerliliğe sahip olup olamayacağı, kültürel psikoloji, kültürel farklılıkları hesaba katmak için kültürel farklılıkları hesaba katmak için tasarlanmış yöntemleri kullanarak bunları yeniden inceler. Her ne kadar bazı eleştirmenler kültürlerarası psikolojik araştırmalardaki metodolojik kusurlara işaret etseler ve kullanılan teorik ve metodolojik temellerdeki ciddi eksikliklerin psikolojideki evrensel ilkeleri araştırmaya engell olduğunu iddia etseler de, kültürler arası psikologlar, fizik veya kimya gibi evrenselleri aramaktan ziyade farklılıkların (varyans) nasıl ortaya çıktığını araştırmaya yönelmektedirler.

Psikoloji, davranış ve zihinsel süreçlerin bilimidir. Öncelikli hedefi, hem genel prensipler oluşturarak hem de spesifik vakaları araştırarak bireyleri ve grupları anlamaktır.

Psikoloji temel bilimi, psikoloji alanında yapılan araştırmaların bazıları, uygulanan psikolojik disiplinlerde yapılan araştırmalardan daha "temel" dir ve doğrudan bir uygulaması yoktur. Psikoloji içerisindeki temel bilim yönelimini yansıttığı düşünülen alt disiplinler arasında biyolojik psikoloji, bilişsel psikoloji, nöropsikoloji vb. alt dallar sayılabilmektedir. Bu alt disiplinlerdeki araştırmalar, metodolojik titizlik ile karakterizedir. Psikolojinin temel bilim olarak kaygı, davranış, biliş ve duyguların altında yatan yasaları ve süreçleri anlamaktır. Temel bilim olarak psikoloji, uygulamalı psikoloji için bir temel sağlar. Uygulamalı psikoloji, aksine, temel psikolojik bilimlerin ortaya koyduğu psikolojik ilkelerin ve teorilerin uygulanmasını içerir; bu uygulamalar zihinsel ve fiziksel sağlık ayrıca eğitim gibi alanlarda sorunların üstesinden gelmeyi veya refahı artırmayı amaçlamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Psikoloji tarihi</span>

Psikolojinin tarihi, çok eski uygarlıklara uzanmaktadır. Psikoloji "davranış ve zihinsel süreçlerin bilimsel olarak incelenmesi" olarak tanımlanmaktadır. İnsan zihnine ve davranışına felsefi ilgi, Mısır, İran, Yunanistan, Çin ve Hindistan'ın eski uygarlıklarına dayanmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Margaret Floy Washburn</span>

Margaret Floy Washburn, 20. yüzyılın başlarında öne çıkan psikologlarından biri olarak en çok hayvan davranışı ve motor teori geliştirme alanındaki deneysel çalışmaları ile tanınıyordu. Psikoloji branşında doktoraya sahip olan ilk kadın (1894), Mary Whiton Calkins ardından APA'da başkan olarak görev alan ikinci kadındı (1921) ve de Deneysel Psikologlar Derneği'ne seçilen ilk kadındı. 2002 yılında yayımlanan “A Review of General Psychology” anketi; Washburn'ü John Garcia, James J. Gibson, David Rumelhart, Louis Leon Thurstone ve Robert S. WoodWorth ile birlikte 20. yüzyıldaki en çok araştırılan psikologlarda 88. sıraya getirdi.