İçeriğe atla

William James

William James
1890'larda William James
Doğumu11 Ocak 1842(1842-01-11)
New York
Ölümü26 Ağustos 1910 (68 yaşında)
Tamworth, New Hampshire
MilliyetiAmerikalı
Çağı19 ve 20. yüzyıl
BölgesiBatı felsefesi
OkuluPragmatizm
Fonksyonel psikoloji
Radical deneyimcilik
İlgi alanlarıPragmatizm, Psikoloji, Din felsefesi, Epistemoloji, Anlamlandırma
Önemli fikirleriBeynin kullanımı
Etkilendikleri
Etkiledikleri

William James (11 Ocak 1842, New York - 26 Ağustos 1910, Chocorua, New Hampshire, ABD), psikolojide işlevselcilik hareketinin öngörücüsü, pragmatizmin öncüsü Amerikalı filozof ve psikologdur.

Yaşamı

James ve romancı ve eleştirmen kardeşi Henry James, zengin ve iyi tanınan bir ailenin çocukları olarak dünyaya geldi. Babaları ilahiyatçı ve düşünür Henry James, çocuklarının eğitimine çok önem vermekteydi. New York, Boulogne (Fransa), Cenevre, İngiltere, Almanya ve İtalya’da öğrenim gördü. Babasının felsefe ve ilahiyat alanlarındaki görüşlerinin James’in yetişmesinde büyük etkisi vardı. Babası, zihinsel özgürlüğün önemine inanıyor ve çocuklarını bu doğrultuda yetiştiriyordu. James, eleştirel yaklaşımını bu sayede kazandı. Babası çocuklarının meslek edinme ve hayatlarını kazanma zorunluluklarının olmadığını düşünüyordu. Yine de James’in ilgisinin bilime yönelmesi için çabaladı. James 15 yaşındayken babası ona bir mikroskop hediye etti. On sekiz yaşına geldiğinde ressam olma amacıyla Amerikalı ressam William M. Hunt’ın yanında resim dersleri almaya başladı, altı ay sonra bundan vazgeçti. 1861 yılında Harvard Üniversitesi Lawrence Bilim Okulu’na girdi. Bu okulda kimya, anatomi ve benzeri konularda dersler aldı. Daha sonra nörotik bir hastalığa yakalandı. Kısa bir süre sonra kimyadan vazgeçti ve Harvard Tıp Okulu’na kaydoldu. Tıp öğrenimine bir yıl ara vererek ünlü doğa bilimci Louis Agassiz’in Amazon’a yapacağı bir keşif gezisine deniz hayvanları örnekleri toplamak amacıyla asistan olarak katıldı. Gezi esnasında hastalandı ve bir yarıyıl için tekrar Tıp Okulu’na döndü. 1867-68’de Almanya’da, enerjinin korunumu ilkesini ortaya koyan fizyolog ve fizikçi Hermann von Helmholtz, patolog Rudolf Virchow, 19. yüzyılda tıpta deneyciliğin öncüsü Claude Bernard gibi bilim insanlarının derslerini takip etti. Bunun yanında dönemin öne çıkan psikoloji ve felsefe eserlerini, özellikle Kantçı idealist ve göreci Charles Renouvier’nin eserlerini okudu. Renouvier’yle tanıştı ve bu tanışma James’in kişiliğinin ve düşünsel hayatının dönüm noktalarından biri oldu. Haziran 1869’da Harvard Tıp Okulu’nu bitirdikten sonra ruhsal bunalıma girdi. İntiharı bile düşünmesine yol açan bu bunalım sebebiyle hekimliğe hemen başlayamadı. 1872’ye kadar babasının evinde çeşitli eserleri okumak ve ara sıra kitap tanıtım yazıları yazmak haricinde hiçbir şey yapmaksızın yarı hasta durumda yaşadı. Kendi ifadesine göre, Renouvier’nin özgür irade üzerine yazdıklarını okuyarak ve “özgür iradeye dayalı ilk edinim, özgür iradeye inanmak olacak” kararını vererek bu bunalımdan kurtuldu.[2]

Akademik yaşamı

James 1861 yılında Harward’da Lawrence Bilim Okuluna girdi. Burada kimya eğitimi alıyordu. Kimya ile olan deneyimi çocukken evde gizemli sıvılarıyla yaptığı bazen tehlikeli patlamalara sebep olabilen deneylerden ibaretti. Kısa süre sonra James dikkat ve özen isteyen laboratuvar çalışmalarını ilginç bulmamaya başladı. Hayatına çok büyük etkisi olan nörotik bir rahatsızlığı baş gösterdi. Kısa bir süre sonra kimya eğitimini bıraktı.[3] James hem bilimsel eğitime elverişli olması hem de ekonomik olarak iyi bir gelir sunması açısından 1864’te Harward’da tıp eğitimi almaya başladı.[4] 1865’te zoolog Louis Agassiz deniz hayvanları toplamak amacıyla Brezilya’ya gidiyordu.[3] James bu alanla ilgili yeteneklerini keşfetme umuduyla ücretsiz bir yardımcı olarak bu geziye katıldı. Gezi, James’ın umduğu gibi geçmemişti, yaptığı işler onu heyecanlandırmıyordu. Yolculuğun büyük bir kısmında deniz tutulmasına yakalanan James çiçek hastalığına da yakalanmıştı. James bu alanla uğraşmanın getirdiği yaşam şartlarının kendisine uygun olmadığını anladı.[4] Ayrıca biyolojinin gerektirdiği düzenli sınıflandırmalara tahammül edemezdi. Kimya ve biyolojiye olan tepkisi daha sonra psikolojide deneyden hoşlanmamasının bir işareti sayılabilirdi. 1865 yılındaki yolculuğun ardından James isteksizce de olsa tıp alanındaki çalışmalarına devam etti.[3] Ancak sağlık sorunları yine kendini göstermeye başlamıştı. Çiçek hastalığı göz zayıflığına neden olmuştu ve sırt ağrıları çekiyordu. Bu nedenle okuması güçleşmişti, hastanede dolaşmaları ve ayakta yaptığı laboratuvar çalışmaları zorlaşmıştı. O dönemde sırt sorunları için Avrupa’ya maden suyu banyosu almaya gidiliyordu. James de bu neden 1867’de Almanya’ya gitmek üzere yola çıktı. Sağlığı için attığı bu adım ile Almancasını da geliştirmeyi umuyordu.[4] Gözleri iyileşmişti ve o dönemde Almanya’da gelişmekte olan fizyolojik yönelimli ruh bilimi dikkatini çekiyor, bu alanda okumalar yapıyordu. İlk kez Wundt’un adını duymuş ve Heidelberg’de Wundt’u ve Helmholtz’u ziyaret etme girişiminde bulunmuştu. Berlin’de du Bois-Reymond ‘un derslerine katılmıştı ve yeni düzenekçi ruhbilimin açıklayıcı gücünden etkilenmişti.[4] James Berlin Üniversitesindeki fizyoloji derslerine devam edip zamanın “ Psikolojinin yeni bir bilim olmaya başladığı zaman” olduğunu belirtmişti.[3] Cambridge’e döndüğünde James biraz iyileşmişti ancak ruhsal olarak bir çöküntü durumundaydı. Duygusal olarak iyileşmesinde 29 Nisan 1870'te okuduğu, Fransız felsefecisi Charles Renouvier tarafından özgür istenç üzerine yazılan denemenin etkisi büyüktü. James‘ın ruhsal durumu yavaş olsa da sürekli iyileşiyordu.[4] 1869 yılında Harward ‘dan tıp diplomasını aldı.[3] 1872 yılında Harward’ın başkanı Charles Eliot, James‘dan fizyoloji derslerinin yarısı vermesini istedi. James bunalımdan tam olarak kurtulamadığını ve bu dersin getireceği sorumlulukları üstlenemeyeceğini düşünüyordu. Bir yıl izin isteyerek Avrupa gezisine çıktı. Geri döndüğünde görevi kabul etti. Hatta bir sonraki yıl dersin yarısını değil tümünü üstlenmesi istenmişti. James bundan sonraki yaşamı boyunca birincil olarak bir Harward profesörü kimliğinde kalacaktı.[4]

Psikolojinin ilkeleri

William James 1878 yılında yayımcı Henry Holt ile psikoloji ile ilgili bir kitap yazmak için anlaştı. Alman, İngiliz ve Fransız literatürü ile yakından ilgili olduğu için çalışmanın kolay olacağını düşünerek, Henry Holt’a iki yıl içerisinde bitireceğine söz verdi. Ancak 1880 yılında henüz yazmaya yeni başlamıştı. 1890 yılına kadar psikoloji ile ilgili çeşitli dergilerde yazılar yazdı. Bunları metnin parçaları olarak toparlayarak 1890 yılının ocak ayında Holt’a 350 sayfalık bir el yazması gönderdi ve bunun kitabın kısa bir bölümü olduğunu, kalanının da yakın zamanda gönderileceğini söyledi. 1890’ların sonlarına doğru Psikoloji’nin İlkeleri iki kalın cilt halinde yayınlandı. 12 yıl süren bu çalışma James’ i fazlası ile bunaltmıştı ve yayıncıya yolladığı son bölümlerde gönderdiği bir mektupta kendini beceriksiz olarak tanımlayıp şunları söylemekteydi: “ Hiç kimse kitabın görünüşünden benden daha çok iğrenemez. Hiçbir konu 1000 sayfada ele alınmaya değmez! On yılım daha olsaydı onu 500 sayfada yeniden yazabilirdim.”.[4]

Psikolojinin İlkeleri psikoloji dünyasında büyük ses getirmiş ve İngilizcede en çok satan psikoloji metni olmuştur.[4]  Kitabın yayınlanması psikoloji tarihi için büyük bir öneme sahiptir. Binlerce öğrencinin görüşlerini etkilemiş ve birçok çalışmaya ilham kaynağı olmuştur. Ayrıca yapısalcı ABD’de yapısalcı görüşündeki psikologların işlevselcilik ekolüne doğru yönelmesinde neden olmuştur.[3] Kitabın ilk cildi biyolojik temellerle başlamaktadır. Zihinsel işleyişin sinir sistemi faaliyetleri ile oluştuğundan ve benzer tepkilerin oluşumunun ilk oluşumdan sonra daha kolay olduğundan bahsetmektedir. Bu durum alışkanlıkları zihinsel yaşam için önemli bir hale getirmektedir. Birinci cildin kalan kısmı ise psikolojinin konusu ve araştırma metotları ile devam etmektedir. İkinci cilt ise; duyum davranışı, algı, inanç, muhakeme, içgüdü, irade, hipnoz ve psikogenesis konularından oluşmaktadır.[3]  

İçgüdü ve alışkanlıklar

James insan davranışının içgüdü ve alışkanlıklardan etkilendiğini söylemiştir. Arkadaşları ile birlikte insan içgüdüleri için hazırladıkları listede ‘ bir araya gelmek, bir arada bulunmak, birbiri ile kavga etmek’ gibi içgüdülerden bahsetmiştir. Alışkanlıklar ve duygular gibi fenomenler iç güdüler ile etkileşim halindedir ve deneyimlere bağlı olarak iç güdülerde değişimler olabilmektedir.[4]

James için alışkanlıklar belli bir yere kadar özgürlüğümüzü iç güdülerimizden fazla kısıtlamaktadır.[5] Tekrar fiziğin olduğu gibi fizyolojinin de temel ögelerindendir. Sinir sisteminin işleyişi gereği tekrarlanan faaliyetler zamanla daha kolay hale gelmektedir ve daha az dikkat gerektirmektedir.[3] James’e göre öğrenilmiş edimlerin tüm insanlardaki tekrarlanışları toplumu bir arada tutan şeydir.[4] Ancak kötü şartlar içerisinde bulunan insanların durumlarını değiştirememesinin nedeni de alışkanlıklardır. Alışkanlıklardan ‘dönme dolabı’ diye söz etmiştir. Kişilik 30 yaşına kadar insana yerleşir ve sonrasında onlar yürüyen alışkanlık yığınlarıdır.[5]

Bilinç akışı

Wundt'un bilinç anlayışına karşı çıkan James, aynı akıntıya iki kez girmenin olanaksız olduğunu söyleyen Yunan filozof Herakleitos'a göndermede bulunarak, bilincin durmayan sürekli hareket halinde olan bir şey olduğunu söylemiştir.[4] Bilinç yerinde durmayan, yeni durumlarla karşılaşıp yeni bölgelere geçen bir ırmak gibidir.  Süreklidir ve parçalara ayrılamaz. Zaman ve alanda bir bütün halindedir.[5] Wund’un içebakış yöntemine karşı çıkma nedeni de budur;  bilinçli düşünce sürekli bir akış halinde olduğu için durdurulamaz ve yapısına zarar verilmeden çözümlenemez.[4]

Benlik kavramı

William James’e göre benliğin 3 yönü bulunmaktadır. Benliğin 3 yönü; a) Maddesel Benlik, b)Sosyal Benlik, c)Ruhsal Benlik'tir. Maddesel benlik kişinin kendisine ait olan, sahip olduğu her şeydir. Bedeni, kıyafetleri, ailesi, arabası, banka hesabı gibi. Buradaki vurgu kişinin başkaları ile ve maddesel şeylerle özdeşleşmiş olmasıdır. Özdeşleştiği şey değişime uğrarsa kişinin benliği de değişim yaşar. Örneğin sahip olduğumuz ailemizi kaybettik, bu durumdan benliğimizde etkilenir ve ailevi benliğimizin de yok olduğunu söyleyebiliriz. Sosyal benlik içinse James, kişilerin kendi sosyal yaşamları içinde bulundukları ortama, konuma, statüye göre bir takım maskeler kullanmakta olduğumuzu söylemektedir. Örneğin; aile benliğimiz, dernek benliğimiz, arkadaş benliğimiz. Kişiler bulundukları ortamlardaki üstlendikleri roller içinde tutarlı davranışlar sergilemektedir ancak  birbirlerini farklı bir ortamda tanıyan kişiler başka ortamda birbirlerini izlediklerinde farklı sosyal benlik içerisinde olduğunu görünce şaşırabilirler. Bunun nedeni bizi daha önce farklı bir benlikle tanımış olmalarıdır. James ruhsal benliğimizin ise çok subjektif olduğunu ve bizim kendimizi nasıl değerlendirdiğimizde ve nasıl algıladığımızda belirleyici olduğunu söyler. Yeteneklerimizi, ilgilerimizi, görüşlerimizi, tutumlarımızı kendi içimizde kişisel olarak değerlendirme biçimimiz ruhsal benliğimizin içine girmektedir. Benliğin bu üç yönü ‘Deneyimci Benlik’ adı verilen bir bütünü oluşturur.[5]

Benlik saygısı

James, benliğin doğası ile ilgili çalışırken benlik saygısı kavramını da gündeme getirmiştir. Bu konuda bir formül geliştirmiştir ve bu formül kişilik değerlendirmeleri konusunda geliştirilen ilk formüllerden biridir. Bu formül:

Başarı / İstekler = Benlik Saygısı

James bu formülle kişinin benlik saygısı üzerinde ne isteklerin ne başarının ne de amaçların tek başına etkili olmadığını göstermek istemiştir. Benlik saygısını, insanın kendisiyle barışık olma durumu, isteklerini gerçekleştirebilmesi yani başarılarının isteklerine oranı etkilemektedir. Örneğin; dünyanın en ünlü ressamı olma gibi bir isteğiniz vardı ve siz şu anda küçük bir okulda herhangi resim öğretmeninden biri oldunuz. Bu durum sizin kendine olan saygınızı etkiler ve benlik saygınızı düşürebilir. James’in bu formülüne göre mutlu olan kişi; hayata bakış açısı daha gerçekçi olan, ortalama bir başarıda dahi kendilerine pay çıkarıp kendilerini değerli gören kişiler olacaktır.[5]

Özgür irade

William James gençliğinde bir bunalım geçirmiştir. Günümüzde ‘varoluş krizi’ denilmektedir. Bu dönemde bilimsel yönünü, bilimsel bakış açısını, kendi üzerinde bir yük olarak görmeye başlamıştır. Yaptığı çalışmalar onu insan doğasına ilişkin bir takım sonuçlara inandırmıştır. İnsanın bir neden sonuç ilkeleri içerisinde var olan karmaşık bir makine olduğuna inanmıştır. Bu düşünceler onu intihar etme düşüncesine, nevrotik semptomlar geliştirmeye itmiştir.[5]

James, filozof Charles Renouvier’in özgür irade üzerine yazdığı birkaç makaleyi okumuştur ve bu okumalardan sonra özgür iradenin varlığına inanmaya başlamıştır. Böylece özgür iradeye güvenerek ve kendi iradesini kullanarak kendi kendini iyileştirebileceğini düşünmeye başlamıştır. Bir nebzede olsa bu sayede kendini iyileştirmeyi başarmıştır.[3]

James’in bu öyküsü onun yaşadığı objektif ve subjektif bakış açıları arasındaki çatışmayı yansıtmaktadır. Bilim objektiftir ve dıştan gözlem gerektirir, insanın kendi yaşamı ise subjektiftir ve içten bakışı gerektirmektedir. James özgür irade yaklaşımını benimsemiştir ancak bu yaklaşım bilimsel bir yaklaşım değildir ve James psikolojinin bir bilim olarak iradenin özgürlüğüne dair sorulara cevap üretemeyeceğini de belirtmiştir. Bu  metafizik bir sorudur ve metafiziki sorular bilimsel araştırmalarla yanıtlanamaz. James’e göre, eğer bilimsel psikoloji, davranışın, kalıtımsal özelliklere, iç güdülere veya alışkanlıklara bağlanabileceğini savunuyorsa; bu durum metafizik sorulara ilişmediği sürece geçerlidir.[5]

James Lange Kuramı

Ormanda bir ayı gördüğümüzde sağduyumuza göre korktuğumuz için koşarak kaçarız. James ise sağduyunun böyle bir yorumlamasını doğru bulmamıştır. Ona göre korktuğumuz için değil, kaçtığımız için korkarız. Yani, bu süreç tersinedir. Aynı kuram, James’ten bağımsız olarak, Carl Lange isimli Danimarkalı bir fizyolog tarafından da ortaya atıldığı için ‘’James Lange kuramı’’ adını almıştır. Her ikisinin de öne sürdükleri şey, davranışın, duyguları belirlediğidir. Yani kişi, davranışı yönünde duygular içinde bulunur. Bu görüşü vurgulayan, pek çok örnek verebiliriz. Sabahları kalkınca, yavaş yavaş ona kadar sayıp aynada kendimize tebessüm ederiz, bütün gün neşeli olacağımızı söyleyenlerle karşılaşmışızdır. Oscar Hemmerstein, anılarında, korktuğu zamanlar, neşeli bir melodiyi mırıldandığını ve korkusunun bir süre sonra geçtiğini söylemiştir. İngilizlerin bir atasözü ise *Cesur gibi davran, kendini cesur hissedesin* şeklindedir.

James-Lange kuramı, ‘duygular’ üzerinde geniş araştırmalara yol açmıştır. Duygular konusundaki çağdaş kuramlar ise, James Lange kuramından daha karmaşıktır. Hatta, bu kuramın her zaman doğru olmadığını da söyleyebiliriz. Buna rağmen, duygusal durumların oluşturulmasında, davranışın rolü önemlidir.[5]

Din çalışmaları

Principles’ı tamamladıktan sonra, James’in psikolojiye ilgisi zayıflamıştır. William James, ABD’deki ilk psikoloji laboratuvarının kurucusudur fakat laboratuvar çalışmasından da hoşlanmamaktaydı. Psikoloji soruları, felsefe ve din sorularına göre ona daha sıkıcı gelmiştir. Tanrı’nın doğası ve varlığı ruhun ölümsüzlüğü, özgür irade ve belirlenimcilik, yaşamın değerleri üzerine araştırmalarında geçmişteki savlar için kanıt aramak yerine yeni sonuçlara varmaya çalışmıştır. 1880’lerin sonlarında etik ve din dersleri vermeye başlamıştır. Çalışmaları sonunda ölümden sonra yaşamın kanıtlanamayacağı yargısına ulaşmıştır. Ama James’e göre, dinsel deneyimin varlığı tanrısal bir varlığın göstergesi olmuştur. O, özgürlüğü, şeylerin rastlantısal bir araya gelişinden doğan belli bir kararsızlık olarak ele almıştır. Yani, geçmiş ve bugün, geleceğin nasıl olacağını kaçınılmaz bir biçimde belirlemiyordu. James bu görüşlerini, 1893-1903 arasında çeşitli deneme ve derslerinde dile getirmiştir ve sonrasında çeşitli kitaplarında toplamıştır. Bu yapıtları arasında en önemlileri The Will to Believe and Other Essays in Popular Philosophy olmuştur.

Doğal din üzerine Gifford Konferansları vermesi için Edinburgh Üniversitesinden aldığı çağrıyı ancak 1901-02’de yanıtlayan James, bu konferansları hazırlamak birkaç yıl boyunca çalışmalarının odak noktasını oluşturmuştur. The Varieties of Religious Experience başlığıyla toplanan bu konferanslar, dindarlara bilimle ve bilimsel yöntemle çatışmayan, kendilerini savunabilecekleri bir malzeme sağlamıştır.[2]

Felsefe çalışmaları

James, sadece eylemlerin sonuçlarını baz alan pragmatizm olarak bilinen yöntemin kuramını 1898’de California Üniversitesi’nde, bir filozof olarak felsefi bir şekilde, olaylar ve hayatımızdaki sonuçlarını anlattığı bir konferans gerçekleştirdi.Ona göre pragmatizmde önemli olan ilkler değildir, sonuçlardır. O felsefenin ‘nesne nedir’ sorusunu sormasını kabul etmiyordu. Halbuki, pragmatizm, ’sonuçlar nelerdir?’ diye sormalıdır. Oysaki James, hayatı birebir ilgilendiren somut şeyleri, nesneleri önemsemiştir. Ona göre, dünya hiçbir şekilde henüz tamamlanmış değildir ve sürekli bir oluş içerisindedir. James’e göre, dünya hakkındaki herhangi bir teori, insanla ilgili çalışmalarda kesin sonuçlar barındırıyorsa bu teori kabul edilmemelidir.Bu şekildeki bir teoriyi dogmatik olarak kabul edebilirsiniz. James bu görüşe katılmaz aksine pragmatizmin dogmatik olmadığını savunur. O, sadece yaşamı ön plana alır. James'in ilgilendiği bir diğer konu ise bilgi teorisidir. Bu teoride James hedef olarak kendisine sonucu alır.Yaşamdaki birçok şeyin ve alanın kesin olmadığını savunur. James anlamlılığı yararlılıkla ilişkilendirmiştir. Bu yararlılık sadece insanın maddi gereksinimlerini içermemektedir. O, dinin metafizikliğini bilmediğini söylese de dini yararlı olarak kabul eder. James pratiği ve uygulamayı teorinin önüne koyar yani daha mühim olduğunu düşünür. Pratiği olan şeyi gerçek olarak kabul eder.

Kadınların işlevsel eşitsizliği

James kadınlara karşı gösterilen işlevsel eşitsizlik konusunda Mary Whiton Calkins’in yüksek lisans eğitimini tamamlamasına Mary’e destek olmuştur. Bu durum öğrencinin cinsiyet ayrımcılığından ve önyargıdan kaynaklanan sorunlarla baş etmesi noktasında önemli bir durumdur. “Calkins daha sonra bellek araştırmalarında kullanılan ikili çağrışım tekniğini geliştirmiş ve psikolojiye önemli ve kalıcı bir hizmette bulunmuştur[6]”.

"Calkins, Amerikan Psikoloji Derneğinin(APA) ilk kadın başkanı oldu. 1906’da ABD’deki en önemli 50 psikolog sıralamasında 12.sırayı aldı[7]". Harvard Üniversitesi Calkins’in resmi olarak kaydolmasına hiçbir zaman izin vermedi buna rağmen James onu seminerlerine kabul etti ve Calkins’in üniversiteye kabulü için uğraştı. "Üniversite isidare bu ısrarlara direndi ve James, Calkins’e şunları yazdı: “Senin ve tüm kadınların şaşırtıcılığı başarmak için yeter. Senin çabalarının tüm engelleri aşacağını umuyor ve inanıyorum. Bu konuda yapabileceğim her şeyi yapacağım[8]". “James’in çabalarına ve Calkins’in sınavının (James ve diğer öğretim görevlileri tarafından resmen idareye bildirilerek) ‘Harvard’da şimdiye kadar gördüğümüz en parlak doktora sınavı’ olarak nitelendirilmesine rağmen, Harvard bir kadına cinsiyetinden ötürü doktora derecesi vermedi[9]”.[3] Calkins’in yaşadıklarından, 20. yüzyıla girerken bile yaşanılan bu olayı öğretimde kadınların karşılaştıkları ayrımcılığa bir örnek olarak gösterebiliriz.

Kaynakça

  1. ^ "Bill James, of Harvard, was among the first foreigners to take cognizance of Thought and Reality, already in 1873...", Lettres inédites de African Spir au professeur Penjon (Unpublished Letters of African Spir to professor Penjon), Neuchâtel, 1948, p. 231, n. 7.
  2. ^ a b James, William. (1993). Ana Britannica içinde (8. Baskı. Cilt. 12, s. 212-213). İstanbul: Ana Yayıncılık.
  3. ^ a b c d e f g h i j Schultz, P., D. ve Schultz, S.,E., (2004).Modern psikoloji tarihi.(Y. Aslay, Çev). İstanbul:Kaknüs Yayınları.(Orijinal basım tarihi 2004).
  4. ^ a b c d e f g h i j k l Fancher, E., F. (1990). Ruh Biliminin Öncüleri. (A. Yıldırım, Çev.). İstanbul: İade Yayınları. (Orijinal çalışma basım tarihi 1979).
  5. ^ a b c d e f g h Bruno, F., J.(1982).Psikoloji tarihine giriş.(N. Hisli, Çev.).İzmir: Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları.(Orijinal çalışma basım tarihi 1971).
  6. ^ akt.Madigan&O’Hara,1992
  7. ^ akt. Furumoto,1990
  8. ^ Benjamin’den alıntı,1993,s.72
  9. ^ Schultz, P., D. ve Schultz, S., E., çev.,2007

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

Psikoloji veya Ruh bilimi, içgüdüsel davranışları ve zihni inceleyen bilimdir. Bilinçli ve bilinçsiz olayların yanı sıra daha çok duygu ve düşüncenin incelemesini içeren Psikoloji, çok kapsamlı bir bilimsel alandır. Bu alanda uzman olan ve aynı zamanda bilgi araştırması yapanlara psikolog denir. Psikologlar, beyinin ortaya çıkan özelliklerini ve ortaya çıkan özelliklerle bağlantılı tüm fenomenleri anlamaya çalışırlar ve bu şekilde daha geniş nöro-bilimsel araştırmacı grubuna katılırlar. Psikoloji bilimi, bir sosyal bilim olmasına rağmen aynı zamanda doğa bilimleri olarak da kategorize edilebilir. Özellikle beyin biyolojisi bilgisini oldukça kullanır ve geliştirir.

<span class="mw-page-title-main">Farmakoloji</span> İlaçlarla ilgili biyoloji dalı

Farmakoloji ya da eczabilim günümüzdeki anlamıyla canlı organizmadaki ilaç etkilerini ve canlı organizmaya alınan ilaçların yapısını inceleyen bir bilim dalıdır. Yeni sentezlenmiş veya bitkilerden ayrıştırılmış maddelerin etkilerini biyolojik yapısını laboratuvar çalışmaları ile deney hayvanlarında, klinik araştırmalar ile insanlarda inceleyerek ilaç geliştirme çalışmalarına katkı veren bir tıp ve eczacılık bilimidir. Diğer bir deyişle, ilaçların yapımından, kullanıma sunulmasına, ilaçlar ile biyolojik dizgeler arasındaki etkileşimleri inceleyen bilim dalıdır. Farmakoloji, deneyleri ve canlılar üzerindeki araştırmalardan klinik uygulamaya değin uzanan bu karmaşık ve yoğun süreci birçok alt dalı ve yardımcı bilim dalları ile yakından bağlantılı yürütür.

Din psikolojisi, insana özgü olan dinsel yaşamın psikolojik açıdan çeşitli yönlerini inceleyen bilim dalı. Diğer bir ifade ile din psikolojisi, dinin insan ruhundaki temel karakteristiklerini, davranışlara yansıyan etki durumlarını ele alır. Psikoloji duygu, düşünce ve davranışların bilimsel olarak araştırılmasını konu edinirken; din psikolojisi dinî duygu, düşünce ve davranışların araştırılmasını konu edinmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Carl Gustav Jung</span> İsviçreli psikiyatr, analitik psikolojinin kurucusu (1875–1961)

Carl Gustav Jung, İsviçreli psikiyatr. Analitik psikolojinin kurucusudur. Derinlik psikolojisinin Sigmund Freud ve Alfred Adler ile beraber üç büyük kurucusundan birisidir.

Paradigma Türk Dil Kurumu sözlüğündeki anlam karşılığı; "Değerler dizisi" olarak tanımlanır.

<span class="mw-page-title-main">Wilhelm Wundt</span>

Wilhelm Maximilian Wundt, Alman fizyolog, psikolog, filozof, profesör, tıp doktoru ve modern psikolojinin kurucularındandır. Almanya'nın Leipzig şehrinde 1879 yılında ilk psikoloji laboratuvarını kurarak deneysel psikolojinin adımlarını atmıştır. Zihnin yapısını incelemeye alan yapısalcılık ekolünün kurucusu sayılır. Almanya'da Leipzig Üniversitesi'nde kurulan bu laboratuvar sayesinde insan davranışlarının sebepleri bilimsel ortamda araştırmaya tabi tutulmuştur. Wundt özellikle "KBY" olarak bilinen "konfüzyonel beden algısı" isimli konuda yaptığı çalışmaları ile kendisinden söz ettirmiştir. Halen bu çalışmaların psikolojik alanda geçerliliği bulunmamaktadır.

<span class="mw-page-title-main">İvan Pavlov</span> Rus fizyolog

İvan Petroviç Pavlov , klasik koşullanma üzerine yaptığı çalışmalarla bilinen Rus fizyologdur.

<span class="mw-page-title-main">Sosyal psikoloji</span> toplumun insanların düşüncelerini ve davranışlarını nasıl etkilediğini araştıran bilim dalı

Sosyal psikoloji bireylerin düşüncelerinin, iç dünyalarının ve davranışlarının başkalarının gerçek, hayalî ve anlaşılan oluşundan nasıl etkilendiğine dair bir bilimsel çalışmadır. Bu alanda araştırma yapanlar genellikle psikolog veya sosyolog'lardan oluşmaktadır. Buna rağmen bütün sosyal psikologlar hem birey, hem de topluluk bazında çalışırlar. Benzerliklerine rağmen iki alan amaçları, yaklaşımları, yöntemleri ve terimlerinde farklılaşırlar. Biyofizik ve kavrama psikolojisi gibi sosyal psikoloji de disiplinlerarası bir alandır.

<span class="mw-page-title-main">Transpersonel psikoloji</span>

Transpersonel psikoloji, insan zihninin aşkın veya ruhsal yönleri üzerinde araştırmalar yapan psikoloji okulu.

<span class="mw-page-title-main">Pierre Janet</span> Fransız psikolog (1859 – 1947)

Pierre Marie Félix Janet, Fransız psikolog ve nörolog. Akademik psikoloji ve akıl hastalıklarının klinik tedavisi arasında bağlantı kurulması konusunda Fransa ve ABD'de etkili olmuştur. Ayrıca hipnozdaki psikolojik etkenleri vurgulamış; bunaltı (anksiyete), fobi gibi zihinsel ve duygusal bozukluklar konusundaki çağdaş anlayışın gelişmesine katkıda bulunmuştur.

Bireysel psikoloji, Alfred Adler tarafından geliştirilen, psikanalizden ayrı olarak daha çok toplumsallık ve bütünlüğe önem veren psikolojik kuram.

<span class="mw-page-title-main">Deneysel psikoloji</span>

Deneysel psikoloji, psikolojiye doğa bilimleri gözlüğüyle bakar ve onu bilimsel yöntem yardımıyla anlamaya çalışır. Deneysel psikolojinin odaklandığı konular davranışı belirleyen süreçler ve zihinsel yaşamın doğasıdır. Bu dal, psikolojik bilgi birikimini günlük yaşamda karşılaşılan sorunları çözmekte kullanan uygulamalı psikoloji ve zihinsel hastalıkları terapi yoluyla ortadan kaldırmayı amaçlayan klinik psikolojiden ayrılır.

Kişilik psikolojisi, bireylerin kendilerine özgü davranış, düşünce ve duygu biçimleriyle ilgilenir.

<span class="mw-page-title-main">Evrimsel psikoloji</span> evrim teorisinin sosyal ve doğa bilimlerinde uygulanması

Evrimsel psikoloji (EP), bellek, algı, dil gibi psikolojik özellikleri çağdaş evrimsel bir bakış açısıyla inceleyen bilim dalıdır. Evrimsel psikoloji, bunun yanında insanın hangi psikolojik özelliklerinin, ne tür bir uyarlanma geliştirdiğini, yani doğal seçilim veya cinsel seçilimin işlevsel sonuçlarını belirlemeye çalışır. Kalp, akciğer ve bağışıklık sistemi gibi fizyolojik mekanizmalar hakkındaki uyarlanımcı düşünce ile evrimsel biyolojideki düşünce ortaktır.

<span class="mw-page-title-main">Ryōji Noyori</span> Japon kimyager

Ryōji Noyori, Japon kimyager. İlk chiral katalizörün geliştirilmesine yönelik çalışmaları neticesinde 2001 yılında Nobel Kimya Ödülünü K. Barry Sharpless ve William S. Knowles ile paylaşmıştır.

<span class="mw-page-title-main">John B. Watson</span> Amerikalı psikolog (1878 – 1958)

John Broadus Watson, psikolojide davranışçılık ekolüne yaptığı katkılarla tanınan Amerikalı psikologdur.

<span class="mw-page-title-main">Fizyonomi</span>

Fizyonomi, bir kişinin karakterini veya kişiliğini dış görünüşünden, özellikle de yüzünden değerlendirme uygulamasıdır. Genellikle yüz okuma olarak bilinir. Özellikle insan yüzünde görünen özellikleri tanımlayıp soyut kavramları açıklamak olarak da özetlenebilir. Fizyonomi, cinsiyet, sınıf olgusu ve ait olunan ırk çevresinde gelişen bir beden biliminin geçerli durumda olduğunu savunmaktadır. Bu alanı bir bilim dalı olarak görmekten çok Richard Leppert gibi bir sanat uğraşı olarak görenler de vardır.

<span class="mw-page-title-main">Psikoloji tarihi</span>

Psikolojinin tarihi, çok eski uygarlıklara uzanmaktadır. Psikoloji "davranış ve zihinsel süreçlerin bilimsel olarak incelenmesi" olarak tanımlanmaktadır. İnsan zihnine ve davranışına felsefi ilgi, Mısır, İran, Yunanistan, Çin ve Hindistan'ın eski uygarlıklarına dayanmaktadır.

Psikoloji felsefesi, modern psikolojinin teorik temellerinde yatan birçok konuyu ifade eder.

<span class="mw-page-title-main">Mary Whiton Calkins</span> Amerikalı filozof ve psikolog (1863 – 1930)

Mary ; 30 Mart 1863 - 26 Şubat 1930 ), bilgilendirilmiş teori hakkında çalışan ve hafıza, rüyalar ve özbenlik üzerine araştırmalar yapmış Amerikalı bir filozof ve psikologdur. 1903 yılında, Calkins, meslektaşları tarafından seçilerek en değerli elli psikolog listesinde on ikinci olmuştur. Cinsiyeti nedeniyle Harvard Üniversitesi tarafından doktorası reddedilmiştir.