İçeriğe atla

Waldorf eğitimi

Waldorf eğitimi, Rudolf Steiner tarafından yine onun kurucusu sayıldığı antropozofi ilkeleri üzerinde şekillenen bir eğitim sistemidir. 20. yüzyılın başlarında oluşturulan bu eğitim prensipleri, 1919 yılında Almanya'nın Stuttgart şehrinde kurulan ilk Waldorf okulu ile uygulanmaya başlandı.[1]

Waldorf Pedagojisinin temelinde Rudolf Steiner’in eğitim sanatı düşüncesi yatar demek yanlış olmaz. Ne de olsa, her çocuk yuvasında, her okulda bu eğitim sanatını yerinde ve zamanında gerçekleştirenler eğitmenler ve öğretmenlerdir. Bu eğitim sanatının her yuvada, her okulda, her ülkede kendine özgü bir havası ve gerçekleştirme biçemi vardır. Koşullar ve yaşamın yüklediği görevler ülkeden ülkeye, kıtadan kıtaya değişir, böylece her okul birliği kendine özgü biricik biçimini kazanır. Ama yine de bunlar Waldorf çocuk yuvaları, Waldorf okullarıdır, çünkü aynı ruhtan ve tinsel birlikten etkilenmiş ve esinlenmişlerdir.

Tin evrenseldir. İnsanlar tarafından yaşanırsa, bireysel olur. Ama merkezde daima, tüm farklılıklara karşın, oluşmaktaki insan, çocuk bulunur.[2]

Antroposofi

Steiner içinde bulunduğu yüzyıldaki siyasi ve kültürel yozlaşmaları gözlemlediği sıralarda antroposofi felsefesinin de temellerini atmış bulunuyordu. Steiner’ ın hayatını adadığı bu felsefeye on dokuzuncu yüzyıl siyasi ve toplumsal iklimi şiddetle karşı çıkmıştır (Selg, 2014). 8 Antroposofi felsefesi, insan bilgeliği anlamına gelmektedir. İnsanın sadece maddesel yapılardan oluşmadığını; manevi ve ruhsal yapılara da sahip olduğunu savunan bir felsefe olarak tanımlanmıştır. Steiner bunu evrenin ruhsal olanı ile insanın ruhsal olanının birleşimi olarak aktarmıştır (Steiner, 2002). İnsan yaşamını bir bitkiye benzeten Steiner, sadece dışarı görsel olarak sunduğu değil; derinlerinde yatan gizli bir gerçekliği de olduğundan bahsetmiştir. Tohumun içinden çıktıktan sonra nasıl bir bitki olacağı, kaç yaprak açıp kaç günde büyüyeceği tıpkı insanın geleceği büyük bir gizem olarak anlatılmaktadır. İnsan yaşamının varlık özünü geniş kapsamlı ve pratik bir dünya görüşü halinde toparlama görevi tin bilimine verilmiştir. Maddeci dünyanın insana baktığında gördüğü fiziksel bedenin haricinde; tin bilim dünyasının gördüğü başka bedenler de bulunmaktadır, ilk olarak: eter beden ya da yaşam bedeni. Bu tabir önceleri tamamen bilimdışı kabul edilse de günümüz dünyasında bilimsel olarak görülmektedir. Tin bilim insanın gelişmekte olan bir yeteneği olduğunu ve bu yetenek sayesinde de manevi organlar geliştirebileceğini ve bu yeni organlarla yeni dünyalar keşfedebileceğini savunmktadır. Steiner (1904), ‘Daha Yüksek Dünyalara Nasıl Ulaşılır?’ kitabında gerekli sabır ve emek gösterildiği takdirde herkesin bu organları geliştirebileceğini savunmuştur. Antropoofi felsefesine göre duyular ve duygular öz insanın sadece bir parçasını anlayabilmektedir. Bu parça fiziksel bedendir. Ancak insanın fiziksel bedeni kendi kendini canlı kılamadığı ve bir ‘güce’ ihtiyaç duyduğu düşünülmektedir. Bu güç, yaşamın (eterin) gücüdür: Eter beden bitki ve hayvanlarda da mevcuttur. Eter beden sayesinde fiziksel beden büyüme, gelişme, üreme vb. faaliyetler gerçekleştirebilmektedir. Bir başka deyişle fiziksel beden, eter bedenin dışa vurumu olarak görüldüğü de söylenebilmektedir. Antroposofi felsefesi eter bedeni, fiziksel bedenin şekillendiricisi, mimarı ve koruyucusu olarak değerlendirmektedir. Fiziksel kalbin özünde eter kalp, fiziksel beynin özünde de eter beyin vardır denilebilir. İnsanlarda fiziksel beden ve eter beden birbirinin neredeyse aynı olduğu ancak asla eşit değildir. Hayvanlarda ve esasında daha çok da bitkilerde eter beden fiziksel bedenden büyük ölçüde farklıdır (Steiner, 2006). Antroposofi felsefesine göre insan varlığının üçüncü yapıtaşı ise duyumsama bedeni ya da astral beden olarak isimlendirilmektedir. Acı, hüzün, dürtü ve ihtiras gibi duyguların taşıyıcısı; insan yaşamını bilinçsiz uykudan her sabah uyandıran üçüncü beden olan duyumsama bedenidir. Bitkilerde duyumsama bedeni bulunmaz. Bazı araştırmacılar 9 bitkilerin de dışarıdan gelen etkilere tepki verdiğini söylese de Steiner bunu turnusol kâğıdının da duyumsama bedeni olması ile eş değer görmüştür. Hayvanlarda ise astral bedenin olduğu antroposofi felsefesinde kabul edilmektedir. Astral bedende bahsi geçen acı, hüzün gibi duygular dışarıdan gelen bir uyarana verilen tepki değildir. Birey içsel bir süreç yaşadığında bu durumu acı, hüzün, sevinç gibi duygularla yansıtmaktadır. Antroposofi felsefesi bu süreci fizikel bedenin korunmak için eter bedene ihtiyaç duyması gibi, eter bedenin de bilinçle aydınlanmak için astral bedene ihtiyacı olduğu şeklinde açıklamaktadır. Duygu durumları, hisler ve dürtüleri barındıran astral beden tek başına doyumsuzdur. Acı, zevk ve susuzluk yaşar. Bu felsefeye göre insan içerisindeki ve dışarısındaki duygular yetersizdir ve doygunluğunu hissedebilmesi için bir başka bedene ihtiyaç duyar. İnsanın – sadece insanın- sahip olduğu son beden ben-bedenidir. Bu ben-bedeni yabancı literatürde Ich-Wesenheit ya da I-body olarak yer almaktadır. Ben bedeni sayesinde astral bedendeki geçici tatminler yerini kalıcılığı duyumsayabilen bir güce bırakmaktdır. Hayat, eter bedene; bilinç astral bedene ve hatırlamak da 'ben'e özgü olarak antroposof kaynaklarında açıklanmaktır. Steiner’a göre ben bedenin de tanrı artık içerden konuşmaya başlamıştır. Ben bedeni yüksek insani ruhun taşıyıcısı olarak görülmektedir. İnsanı yaratılmışların en üstünü kılan yapının da ben- bedeni olduğu söylenmektedir. Her insan ben bedenine sahiptir. Ben bedeni hayvani dürtüler kullanan insanlarda da vardır ancak ben bedeninin görevi bireyin değer geliştirerek ve bu değerlere sahip olarak arıtılmak ve asilleşmektir. Tüm bu bilgilerin ışığında antroposofi felsefesine göre insan varlığının sahip olduğu bedenleri özetlemek gerekirse eter beden büyüme ve üremenin; yaşamın taşıyıcısıdır. Astral beden, uyarılan güdüler ve heyecanların dışa vurumunu sağlar. Bu bedenleşmeler yaşanırken insan daha yüksek gelişmelere ulaşır (Clouder ve Nicol, 2008; Mancini ve Berger, 2018; Steiner, 2006)[3]

Kaynakça

  1. ^ Francis Edmunds (2004). An Introduction to Steiner Education: The Waldorf School. Forest Row: Sophia Books. s. 86. ISBN 9781855841727. 
  2. ^ ESDD, yazan. "Waldorf Pedagojisinin Temelleri – Eğitim Sanatı Dostları". 16 Nisan 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 3 Şubat 2023. 
  3. ^ CİVEK, İlknur (1 Ocak 2018). "OKUL ÖNCESİ EĞİTİM KURUMLARINA DEVAM EDEN 48-71 AYLIK ÇOCUKLARIN GÖRÜŞLERİNE GÖRE OKUL ALGILARININ İNCELENMESİ". International Journal of Social Humanities Sciences Research (JSHSR). 5 (26): 2571-2593. doi:10.26450/jshsr.633. ISSN 2459-1149. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Bilinç</span> Algı ve bilgilerin zihinde duru ve aydınlık olarak izlenme süreci. Düşünen öznenin kendisini anlama ve bilme durumu.

Bilinç, genel olarak, insanda farkındalığın, duygunun, algının ve bilginin merkezi olarak kabul edilen yetidir. Zihnin kendi içeriklerinin farkında olduğu, içebakış yoluyla bilinen, duyumları, algıları ve anıları ihtiva eden bölümüdür.

  1. Kişinin kendisine, yaşantılarına, çevresine, öteki kişilere, bir bütün olarak içinde yaşadığı dünyaya ilişkin farkındalığı, yaşanan deneyimlerden kendiliğinden doğan kendinin farkında olma görüngüsü;
  2. Öznenin duygularına, algılarına, bilgilerine ve kavrayışlarına bağlı olarak kendini anlama, tanıma ya da bilme yetisi;
  3. Bilme edimi ile bilinen içerik arasındaki ilişkiyi her ikisini de içerecek biçimde bir üst düzeyde kurabilme becerisi;
  4. Acı çekme, isteme, bekleme, düş kırıklığına uğrama, korkma gibi belli bir nesnesi bulunan bütün “geçişli” yaşama edimlerini olanaklı kılan ana ilke;
  5. Düşünen öznenin kendisine dönerek, kendisini kendi düşünceleri ile kavraması, kendisine bir başkası olarak dışarıdan bakabilmesi durumu;
  6. “İçebakış” yoluyla zihnin kendi deneyimlerinin gerçekliğini kavrama edimi;
  7. Zihinsel yaşamın geçmiş duyumları, algıları, bilgileri bellekte tutma yeteneği;
  8. Kişinin kendi içinde yaşadıklarına ya da dışarıda olup bitenlere yönelik incelmiş sezgisi, bütün yaşadıklarına ilişkin genel görüşü;
  9. Üzüntü, sevinç, hüzün gibi tek tek yaşantı durumlarına ilişkin kendilik izlenimleri, şeylerin kişiye nasıl göründüğüne yönelik görüngübilimsel yaşantılar bütünü.
<span class="mw-page-title-main">Çakra</span> İnsanlarda Metafiziksel güçleri olan Noktalar.7 tanedirler

Çakra, tekerlek ya da dönüş anlamına gelir. Hindu geleneklerine ve bazı inanç sistemlerine göre insanda bulunan enerji merkezlerinin girdap şeklinde dönen enerji alanlarından oluştuğuna inanıldığı için onlara bu isim verilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Ruh</span> yaşayan bir varlığın manevi özü

Ruh, can ya da tin; din ve felsefede, insan varlığının fiziksel olmayan yönü ya da özü olarak tanımlanır ve genellikle bireysellikle eşanlamlı olarak ele alınır. Teolojide ruh kişinin tanrısallığa ortak olan kısmı olarak tanımlanır ve genellikle bedenin ölümünden sonra kişinin varlığını sürdüren kısmı olarak ele alınır.

<span class="mw-page-title-main">Karl Jaspers</span>

Karl Theodor Jaspers,, felsefede varoluşçu akımın teorisyenlerinden Alman filozof ve psikiyatrist. Modern psikiyatri, din felsefesi, tarih felsefesi ve siyaset felsefesinde önemli etkileri olmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Georg Wilhelm Friedrich Hegel</span> Alman filozof

Georg Wilhelm Friedrich Hegel, Alman filozof.

<span class="mw-page-title-main">Advaita Vedanta</span>

Advaita Vedanta, Devanagari अद्वैत वेदान्त, Hint felsefesi dizgelerinden Vedanta'nın "ikicisizlik" öğretisinin Sanskritçe karşılığı.

<span class="mw-page-title-main">Sekiz Aşamalı Asil Yol</span>

Sekiz Katlı Asil Yol (Pāli: Ariyo aṭṭhaṅgiko maggo, Sanskrit: Ārya 'ṣṭāṅga mārgaḥ, Budizm'de acıları sona erdiren yol olarak kabul edilir. Gautama Buddha'ya atfedilen Dört Asil Hakikat öğretisinin dördüncüsüdür.

<span class="mw-page-title-main">Gilbert Ryle</span>

Gilbert Ryle (1900-1976), çağdaş İngiliz filozofudur. Dil felsefesi geleneği içinde yer alır. Ludwig Wittgenstein'ın felsefi sorunlara yaklaşımını paylaşan İngiliz sıradan dil filozofları kuşağının bir temsilcisiydi. Aristoteles'ten etkilenip, Edmund Husserl ve Meinong'la da ilgilenen Ryle'ın en önemli iki kitabı Zihin Kavramı ve İkilemler'dir.

<span class="mw-page-title-main">Maurice Merleau-Ponty</span> Fransız felsefeci ve fenomenolog

Maurice Jean Jacques Merleau-Ponty, Edmund Husserl ve Martin Heidegger tarafından büyük ölçüde etkilenmiş Fransız Fenomenoloji filozofu. Algı, sanat, politika, din, biyoloji, psikoloji, psikanaliz, dil, doğa ve tarih konuları üzerine yazılar kaleme almıştır. 1945 yılında Jean-Paul Sartre ve Simone de Beauvoir tarafından kurulmuş solcu Les Temps modernes dergisinde baş editörlük yapmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Teozofi</span>

Teozofi, "tanrı" ve "bilgi" sözcükleri birleştirilerek türetilmiştir. Günümüzde teozofi denildiğinde, öncelikle, kaynağını esas olarak Hint mistisizminin insan ile evren ve Tanrı arasındaki ilişkileri açıklayan felsefî denebilecek Hint teozofisinden almış olmakla birlikte Batı teozofisi akla gelir. Batı teozofisi bir yandan okült gelenek, diğer yandan Doğu gelenekleri üzerine kurulmuş, ezoterik bilgilerden yararlanan felsefî bir sistemdir.

Perispri, klasik ruhçuluk anlayışına göre, ruh ve beden bağlantısını sağlayan yarı maddî, akışkan bir bağdır; ruhun normal koşullarda göremediğimiz esîrî bedenidir. Madde-dışı bir varlık olan ruh madde evreninde icraatte bulunabilmek için doğal olarak bir araca gereksinim duyar ki, bu araca perispri adı verilir. Bu, ruhun bir bakıma mantosu, örtüsü ve dışa ait, maddi uygulama aracıdır. Fiziksel beden, perispri kalıbı üzerine kuruludur; insan bedeninin ruhtan beslenmesini sağlayan ve insan bedenini ayakta tutan perispridir. Ölümden sonra yok olmaz, ruha bağlı kalmaya devam eder. Perispriyi teozoflar astral, mantal, kozal bedenler şeklinde kısımlara ayırırlar.

<span class="mw-page-title-main">Zihin felsefesi</span> Zihnin doğasıyla ilgilenen felsefe dalı

Zihin felsefesi, zihin, zihinsel olaylar, zihinsel işlevler, zihinsel özellikler, bilinç ve bunların fiziksel bedenle, özellikle beyinle ilişkilerini inceleyen felsefenin bir alt araştırma koludur. Bedenin zihinle ilişkisi bakımından zihin-beden sorunu, zihnin doğası ve onun fiziksel bedenle ilişkili olup olmadığı gibi diğer sorunlara rağmen, zihin felsefesinin merkezinde yer alan bir sorun olarak görülmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Fizik felsefesi</span>

Fizik felsefesi, klasik ve modern fiziğin içerisindeki teori ve yorumları inceleyen bir bilim felsefesi dalıdır. Fizik teorileri ve yorumlarından yola çıkarak sorduğu sorularla çeşitli cevaplara ulaşmayı amaçlamaktadır. Uzay ve zaman felsefesi, kuantum mekaniği felsefesi, termal ve istatistiksel felsefe gibi alt dallara ayrılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Istırap</span>

Istırap, çeşitli felsefi ve dini sistemlere konu oluşturmuş, mistisizm, ezoterizm ve spiritüalizmde önem verilen ve ruhsal gelişimi sağlayıcı, öğretici niteliğiyle ele alınan bir kavramdır. Istırap konusunun işlendiği bu alanlarda, ıstırap, elin sobaya değmesi veya kesici bir aletle yaralanması gibi fiziksel bedenle ilgili maddi acılar anlamından ziyade, manevi acılara ilişkin bir kavram olarak ele alınır.

Ölümden sonraki yaşam; din, felsefe ve mitolojide insanın dünyadaki fiziksel yaşamını tamamladıktan sonra ruh veya bilinç hâlinde sürdürdüğüne inanılan hayat. Öteki dünya ve İslam kökenli bir terim olan ahiret kavramları Türkçede, ölümden sonraki yaşamın sürdürüldüğüne inanılan mekanı tanımlamakta kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Felsefe</span> soyut, genel ve temel birtakım probleme ilişkin yapılan sistematik çalışma

Felsefe veya düşünbilim; varlık, bilgi, değerler, gerçek, doğruluk, zihin ve dil gibi konularla ilgili soyut, genel ve temel problemlere ilişkin yapılan sistematik çalışmalardır. Felsefe ile uğraşan kişilere filozof denir.

<span class="mw-page-title-main">Fiziksel cisim</span> kütle, konum veya momentum gibi genel özellikler birlikte bir madde ya da ışınımın eşsiz şekilde toplanması, birleştirilmesi

Fiziksel cisim, fiziksel nesne veya fiziksel obje, 3 boyutlu uzayda dönme veya çevirme hareketiyle hareket etmek için daha fazla veya az sıkıştırılmış maddenin toplamı.

Nesneleştirme ya da objeleştirme, toplum felsefesinde bir kişiye veya bazen bir hayvana bir nesne veya bir şey olarak davranma eylemidir. İnsani özelliklerden ayırma, başkalarının insanlığını reddetme eyleminin bir parçasıdır. Cinsel nesneleştirme, bir kişiye yalnızca cinsel arzunun nesnesi olarak davranma eylemi, kendini nesneleştirme, kişinin benliğinin nesneleştirilmesi gibi nesneleştirmenin bir alt kümesidir. Marksçılık'da toplumsal ilişkilerin nesneleştirilmesi, cisimleştirilme olarak tartışılır.

Psikoloji felsefesi, modern psikolojinin teorik temellerinde yatan birçok konuyu ifade eder.

<span class="mw-page-title-main">Astral düzlem</span>

Astral âlem veya astral dünya olarak da adlandırılan astral düzlem, klasik, Orta Çağ, doğu ve ezoterik felsefeler ve gizem dinleri tarafından öne sürülen bir boyuttur. Doğum yolunda ve ölümden sonra ruhun astral bedeninde geçtiği göksel kürelerin dünyasıdır ve genellikle meleklerin, ruhların veya diğer ruhani varlıkların Astral Düzlem'de bulunduklarına inanılır.