İçeriğe atla

Virchow üçlüsü

Virchow üçlüsü
Virchow üçlüsü
Ayırıcı tanıTromboz

Virchow üçlüsü veya Virchow triadı, tromboza katkıda bulunduğu düşünülen üç geniş faktör kategorisini tanımlar:[1]

  • Hiperkoagülabilite
  • Hemodinamik değişiklikler (staz, türbülans)
  • Endotel hasarı/işlev bozukluğu

Adını ünlü Alman doktor Rudolf Virchow'dan (1821-1902) almıştır. Ancak Virchow üçlüsünü oluşturan unsurlar Virchow tarafından önerilmemiştir. Virchow venöz trombozun patogenezini tanımlamak için bir üçlü de önermemiştir. Aslında, Virchow'un ölümünden onlarca yıl sonra trombozun kan akışındaki değişiklikler, vasküler endotel hasarı veya kan yapısındaki değişikliklerin bir sonucu olduğunu öne süren bir fikir birliğine varılmıştır. Yine de emboliye yol açan faktörlere ilişkin modern anlayış Virchow tarafından yapılan tanımlamaya benzemektedir. Virchow üçlüsü, tromboza katkıda bulunanları anlamada hem klinisyenler hem de patologlar için yararlı bir kavram olmaya devam etmektedir.[2]

Üçlü

Üçlü, üç bileşenden oluşmaktadır:

Virchow'un[3]Modern Notlar
Kesintili kan akışı ile ilgili fenomeni Staz[4]İlk kategori olan normal kan akışındaki değişiklikler çeşitli durumları ifade eder. Bunlar arasında venöz staz, uzun cerrahi operasyonlar, uzun süreli hareketsizlik (uzun bir uçak veya araba yolculuğu sırasında, hastanede yatarken yatağa bağlı kalma) ve varisli damarlar yer almaktadır. Virchow'un versiyonu ile modern versiyonun eşdeğerliği tartışmalıdır.[5]
Damar ve çevresinde tahriş ile ilişkili fenomeni Endotel hasarı veya damar duvarı hasarıİkinci kategori olan endotel hasarı ve/veya travması, damar delinmelerini ve kayma gerilmesi veya hipertansiyondan kaynaklanan hasarları içerir. Bu kategori yüzey olayları ve bakteriler, yabancı madde parçaları, implantların veya tıbbi cihazların biyomateryalleri, aktive trombositlerin membranları ve kronik inflamasyondaki monositlerin membranları gibi prokoagülan yüzeylerle temas tarafından yönetilir.
Kan pıhtılaşması fenomeni HiperkoagülabiliteSon kategori olan kan yapısındaki değişiklikler,[6] hiperviskozite, pıhtılaşma faktörü V Leiden mutasyonu, pıhtılaşma faktörü II G2021A mutasyonu, antitrombin III eksikliği, protein C veya S eksikliği, nefrotik sendrom, ciddi travma veya yanık sonrası değişiklikler, kanser, geç gebelik ve doğum, ırk, ileri yaş, sigara kullanımı, hormonal kontraseptifler ve obezite gibi çok sayıda olası risk faktörüne sahiptir. Tüm bu risk faktörleri hiperkoagülabilite (kanın aşırı kolay pıhtılaşması) adı verilen duruma neden olabilir.

Tarihçe

"Virchow'un Üçlüsü" teriminin kökeni tarihsel olarak ilgi çekicidir ve son yıllarda yeniden yorumlanmıştır.[7] Hem Virchow'un hem de modern üçlü trombozu tanımlarken, önceki üçlü "trombozun sonuçları", modern üçlü ise "trombozun nedenleri" olarak nitelendirilmiştir.[8]

Rudolf Virchow, pulmoner embolinin etiyolojisini, özellikle ekstremitelerdeki venlerde oluşan pıhtıların yerinden oynayarak pulmoner vaskülatüre geçmesi şeklinde açıklamıştır. Tanımını 1856 yılında yayınlamıştır.[9] Pulmoner emboliyi çevreleyen patofizyolojiyi detaylandırırken, venöz tromboza katkıda bulunduğu bilinen faktörlerin çoğuna atıfta bulundu. Bu faktörler tıp literatüründe daha önce başkaları tarafından belirlenmiş olsa da[10][11] belirsiz nedenlerden dolayı Virchow üçlüsü olarak bilinmeye başlandı. Bu eponim, Virchow'un ölümünden çok sonrasına kadar literatürde ortaya çıkmamıştır. İfadenin ilk kullanımına ilişkin bir tahmin, 1950'lerin başlarına tarihlenmektedir.[3]

Üçlü kavramı genellikle Virchow'a atfedilse de Virchow tanımlamasına endotelyal hasarı dahil etmemiştir.[12] Bu durum, Virchow'un pulmoner arter trombozu gelişiminde lokal travmanın birincil öneme sahip olduğunu düşünen Jean Cruveilhier ile yaşadığı bir anlaşmazlığa bağlanmıştır.[13][14]

Kaynakça

  1. ^ April Wang Armstrong; David E. Golan; Armen H. Tashjian; Ehrin Armstrong (2008). Principles of pharmacology: the pathophysiologic basis of drug therapy. Philadelphia: Wolters Kluwer Health/Lippincott Williams & Wilkins. s. 396. ISBN 978-0-7817-8355-2. 
  2. ^ Bagot CN, Arya R (October 2008). "Virchow and his triad: a question of attribution". Br. J. Haematol. 143 (2). ss. 180-190. doi:10.1111/j.1365-2141.2008.07323.x. PMID 18783400. 
  3. ^ a b Malone, P. Colm, Agutter, Paul S. (2008). The Aetiology of Deep Venous Thrombosis: A Critical, Historical and Epistemological Survey. Paris: Springer. s. 84. ISBN 978-1-4020-6649-8. 15 Ekim 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 6 Aralık 2021. 
  4. ^ Lowe GD (2003). "Virchow's triad revisited: abnormal flow". Pathophysiol. Haemost. Thromb. 33 (5–6). ss. 455-457. doi:10.1159/000083845. PMID 15692260. 
  5. ^ "Further reflections on Virchow's triad". 5 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Şubat 2009 – Free Online Library vasıtasıyla. 
  6. ^ Chung I, Lip GY (2003). "Virchow's triad revisited: blood constituents". Pathophysiol. Haemost. Thromb. 33 (5–6). ss. 449-454. doi:10.1159/000083844. PMID 15692259. 
  7. ^ Dickson, B.C. (2004). "Venous thrombosis: on the history of Virchow's triad" (PDF). University of Toronto Medical Journal. Cilt 81. ss. 166-171. 5 Mart 2016 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Mayıs 2012. 
  8. ^ "Response: further reflections on Virchow's Triad". 3 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Şubat 2009 – Free Online Library vasıtasıyla. 
  9. ^ Virchow, R. (1856). "Thrombose und Embolie. Gefässentzündung und septische Infektion". Gesammelte Abhandlungen zur wissenschaftlichen Medicin (Almanca). Frankfurt am Main: Von Meidinger & Sohn. ss. 219-226. Matzdorff AC, Bell WR (1998). Thrombosis and embolie (1846–1856). Canton, Massachusetts: Science History Publications. ISBN 0-88135-113-X. 
  10. ^ "Virchow's triad?". 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Şubat 2009 – Free Online Library vasıtasıyla. 
  11. ^ Wiseman R. Several Chirurgical Treatises. (2nd ed.) London, Norton and Macock, 1686, pp. 64–66.
  12. ^ synd/1223 ; ("İsmini Kimden Aldı" websitesi) Whonamedit?
  13. ^ "Virchow's triad revisited". 3 Mart 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Şubat 2009 – Free Online Library vasıtasıyla. 
  14. ^ Aschoff L. Thrombosis, in Lectures on Pathology. New York, Paul B. Hoeber, Inc., 1924, pp 253–278.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">DNA</span> Canlıların genetik bilgilerini barındıran molekül

Deoksiriboz nükleik asit veya kısaca DNA, tüm organizmaların ve bazı virüslerin canlılık işlevleri ve biyolojik gelişmeleri için gerekli olan genetik talimatları taşıyan bir nükleik asittir. DNA'nın başlıca rolü bilgiyi uzun süre saklamasıdır. Protein ve RNA gibi hücrenin diğer bileşenlerinin inşası için gerekli olan bilgileri içermesinden dolayı DNA; bir kalıp, şablon veya reçeteye benzetilir. Bu genetik bilgileri içeren DNA parçaları gen olarak adlandırılır. Bazı DNA dizilerinin yapısal işlevleri vardır, diğerleri ise bu genetik bilginin ne şekilde kullanılacağının düzenlenmesine yararlar.

<span class="mw-page-title-main">Yüksek tansiyon</span> atardamarlardaki kan basıncının yükseldiği kronik bir tıbbi durum

Yüksek tansiyon da denilen hipertansiyon, atardamarlardaki kan basıncının sürekli yükseldiği uzun süreli tıbbi bir durumdur. Yüksek tansiyon genellikle semptomlara neden olmaz. Ancak felç, koroner arter hastalığı, kalp yetmezliği, atriyal fibrilasyon, periferik arter hastalığı, görme kaybı, kronik böbrek hastalığı ve demans için önemli risk faktörüdür.

<span class="mw-page-title-main">Tromboz</span> Kan pıhtılarının neden olduğu tıbbi durum

Tromboz (thrombosis), canlı organizmada kan elemanlarının kalp ve damar iç yüzüne kitle (pıhtı) ha­linde yapışması olgusudur; oluşan pıhtı kitlesine trombüs ya da trombus (thrombus) adı verilir. Trombozun yaşam kurtarıcı (fizyolojik) ve öldürücü (patolojik) sonuçları vardır. Tromboz olgusu genellikle damarlara yönelik olumsuzluklarda görülür. Endotel zararıyla birlikte pıhtılaşma (hemostaz) mekanizması çalışmaya başlar. Önce trombin aktive olur, sonra da fibrinojen fibrine dönüşür. Fibrin, pıhtının ana elemanıdır. Ayrıca, genel bir tanım olarak herhangi bir damardaki trombustan kopan pıhtı parçasının başka bir bölge damarını tıkamasına tromboembolizm denir.

<span class="mw-page-title-main">Akciğer embolisi</span> akciğer hastalığı

Akciğer embolisi veya akciğer embolizmi ya da bilimsel adıyla Pulmoner embolizm, genellikle venöz tromboemolizmin en önemli komplikasyonudur. Klinik acillerinde ve otopsilerde çok sık rastlanan bir olgudur. Postoperatif akciğer embolizmi özellikle 40 yaş üzeri hastalarda izlenir. Önceden bulunan bir vena patolojisi, şişmanlık, operasyon süresi, postoperatif infeksiyonlar, kanserler akciğer embolizmi riskini arttırırlar. Embolusların %90'ı alt ekstremitelerdeki derin ven trombozundan kökenlidir. Kalan %10'luk bölümünde pelvis venalarından, sağ kalpten ve damar yolu açılan venalardan kökenli emboluslar rol oynar. En tehlikeli olanlar kasık (iliofemoral), uterus ve prostat çevresi venalarından kopan emboluslardır. Klinik bulgular embolusun çapıyla ve olayın süresiyle ilgilidir. Akut akciğer embolizminde çok küçük çaplı bir embolus hiçbir belirti vermez (asemptomatik). Embolusun çapı büyüdükçe sonuçları da büyür:

<span class="mw-page-title-main">Kalp krizi</span> Kalbin bir kısmına kan akışının kesilmesi

Kalp krizi, kalp enfarktüsü ya da akut miyokard enfarktüsü, kan akımının azalması veya durması sonucunda koroner arterlerden birinde meydana gelen enfarktüs ile karakterize edilir. Tipik belirtiler arasında, sıklıkla sol omuz, kol veya çeneye yayılan, göğüs kemiğinin arkasında (retrosternal) göğüs ağrısı veya rahatsızlığı bulunur. Bu ağrı, bazen mide yanması gibi algılanabilir.

<span class="mw-page-title-main">Derin ven trombozu</span> derin bir toplardamarda kan pıhtısı (trombüs) oluşumu

Derin ven trombozu (DVT), çoğunlukla bacaklarda veya pelviste olmak üzere derin bir toplardamarda kan pıhtısı oluşumunu içeren bir venöz tromboz türüdür. DVT'lerin az bir kısmı kollarda meydana gelir. Belirtiler arasında etkilenen bölgede ağrı, şişme, kızarıklık ve genişlemiş damarlar yer alabilir, ancak bazı DVT'lerin hiçbir belirtisi yoktur.

<span class="mw-page-title-main">Pulmoner yüksek tansiyon</span> tıbbi durum

Pulmoner hipertansiyon (PH), prognozu son derece kötü olan, sebebi anlaşılamamış ve çaresi henüz olmayan, ancak hastaların yaşam kalitesini arttıran ve ömrünü uzatan tedavilerinin olduğu bir hastalıktır.

<span class="mw-page-title-main">İnme</span> zayıf kan akışı nedeniyle beyin hücrelerinin bir bölgesinin ölümü

İnme, beyne giden zayıf kan akışının hücre ölümüne neden olduğu tıbbi bir durumdur. İnmenin iki ana türü vardır: kan akışının yetersizliğinden kaynaklanan iskemik ve kanamadan kaynaklanan hemorajik. Her ikisi de beynin bazı bölümlerinin düzgün çalışmamasına neden olur.

<span class="mw-page-title-main">Alzheimer hastalığı</span> günlük yaşamsal etkinliklerde azalma ve bilişsel yeteneklerde bozulmayla karakterize edilmiş, nöropsikiyatrik belirtilerin ve davranış değişikliklerinin eşlik ettiği nörodejeneratif bir hastalık

Alzheimer hastalığı (AH), genellikle yavaş yavaş başlayan ve giderek kötüleşen nörodejeneratif bir hastalıktır ve demans vakalarının %60-70'inin nedenidir. En sık görülen erken belirti yakın zamanda yaşanan olayları hatırlamada zorluktur.

<span class="mw-page-title-main">Ateş (tıp)</span> vücut sıcaklığının yükselmesi ile karakterize olan yaygın tıbbi belirti

Ateş veya pireksi insanlarda, organizmanın enfeksiyona karşı savunma mekanizmasının bir belirtisidir ve vücut sıcaklığının hipotalamustaki sıcaklık set noktasının artması nedeniyle normal aralığı aşmasıyla ortaya çıkar. Normal sıcaklık için üzerinde mutabık kalınmış tek bir üst sınır yoktur: Kaynaklar insanlarda 37,2 ve 38,3 °C aralığında değerler kullanmaktadır. Set noktasındaki artış, artan kas kasılmalarını tetikler ve soğuk veya üşüme hissine neden olur. Bu durum, daha fazla ısı üretimine ve ısıyı koruma çabalarına yol açar. Set noktası sıcaklığı normale döndüğünde, kişi sıcak hisseder, kızarır ve terleme başlayabilir. Nadir olarak, ateş ateşli nöbeti tetikleyebilir, bu durum özellikle küçük çocuklarda daha yaygındır. Ateşler genellikle 41 ila 42 °C aralığını geçmez.

<span class="mw-page-title-main">Dissemine intravasküler koagülasyon</span>

Dissemine intravasküler koagülasyon, DIC, dissemine intravasküler koagülopati veya yaygın damariçi pıhtılaşma; pıhtılaşmanın geniş çapta aktivasyonu ile meydana gelen ve küçük-orta çaplı damarlarda trombotik tıkanmalarla karakterize ciddi bir klinik sendrom/semptomdur. Bu tablo hemodinamik ve metabolik bozukluklar neticesinde ortaya çıkar ve organlara kan iletiminde aksamaya ve çoklu organ yetmezliğine sebep olur.

<span class="mw-page-title-main">Barbara McClintock</span> Amerikalı bilim insanı ve sitogenetikçi (1902-1992)

Barbara McClintock, 1983 yılı Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü sahibi Amerikalı bilim insanı. Dünyanın en önemli sitogenetikçilerinden kabul edilir.

Kalp kulakçığı veya atriyum, kalbin karıncıklarına kanın girdiği üst odacıktır. İnsan kalbinde iki atriyum vardır. Sol atriyum, pulmoner (akciğer) dolaşımdan, sağ atriyum ana toplardamardan kan alır. Kulakçıklar rahatken kanı içlerine alır (diyastol) ve daha sonra kanı karıncıklara taşımak için kasılırlar (sistol). Kapalı dolaşım sistemine sahip bütün hayvanlar en az bir atriyuma sahiptir. İnsanlarda iki adet atriya bulunur.

<span class="mw-page-title-main">Dural venöz sinus</span> dural mater içerisindeki venöz kanallar

Dural venöz sinusler, duranın dış (endosteyal) ve iç (meningeal) yaprakları arasında kalan beynin venöz dolaşımına ait sistemlerdir. Serebral venlerden venöz kan, subaraknoid aralıktan da beyin omurilik sıvısını alır ve en son kafatasından çıkan internal juguler vene boşaltır.

<span class="mw-page-title-main">Galen veni</span>

Galen veni ya da diğer adıyla Vena serebri magna insan beyninin en büyük toplar damarlarından biridir. Bu veni ilk tanımlayan kişi Yunan doktor Galen'dir.

<span class="mw-page-title-main">Kavernöz sinus trombozu</span> insan hastalığı

Kavernöz sinus trombozu kafa kaidesinde, sfenoid kemiğin sella turcicanın her iki yanında yer alan, beyindeki venöz kanın kalbe gönderilmesinde rol kavernöz sinusun kan pıhtısı ve mikroorganizmalar ile tıkanması durumudur.

<span class="mw-page-title-main">Venöz sinus trombozu</span> Serebral sinusler içerisinde pıhtı oluşmasına bağlı ortaya çıkan dolaşım bozukluğu durumu

Serebral venöz sinus trombozu beyinde venöz kanı taşıyan dural venöz sinuslerde pıhtı oluşmasına bağlı ortaya çıkan dolaşım bozukluğu ve beraberinde ortaya çıkan klinik durumu tanımlamak için kullanılır. Semptomlar baş ağrısı, bulanık görme, bulantı, kusma, nöbet, tek veya çift taraflı kuvvet kayıpları, duyu kayıplarıdır.

<span class="mw-page-title-main">Santral dogma (moleküler biyoloji)</span> Biyolojik bir sistem içindeki genetik bilgi akışının açıklanması

Moleküler biyolojinin santral (merkezi) dogması, biyolojik bir sistem içindeki genetik bilgi akışının bir açıklamasıdır. Orijinal anlamı bu olmasa da, genellikle "DNA RNA'yı, RNA proteini yapar" şeklinde ifade edilir İlk olarak 1957'de Francis Crick tarafından ifade edilmiş, 1958'de ise yayınlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Rudolf Virchow</span> Alman doktor ve polimat (1821-1902)

Rudolf Ludwig Carl Virchow Alman hekim, antropolog, patolog, prehistoryacı, biyolog, yazar, editör ve siyasetçidir. "Modern patolojinin babası", sosyal tıbbın kurucusu ve meslektaşları tarafından "tıbbın Papa'sı" olarak bilinir.

Dalteparin düşük molekül ağırlıklı bir heparindir. Diğer düşük molekül ağırlıklı heparinler gibi dalteparin de felç veya kalp krizi riskini azaltmak için derin ven trombozu ve pulmoner emboli profilaksisi veya tedavisinde kullanılır. Dalteparin, antitrombin III'ün aktivitesini güçlendirerek hem Faktör Xa hem de trombin oluşumunu inhibe ederek etki gösterir. Normalde enjeksiyon yoluyla uygulanır.