İçeriğe atla

Vicdani ret

Kontrol Edilmiş

Vicdani ret, bir bireyin politik görüşleri, ahlaki değerleri veya dinsel inançları doğrultusunda zorunlu askerliği reddetmesidir. Vicdani retçiler kendilerini antimilitarist ya da pasifist olarak tanımlayabilmektedirler.

Bu hakkın uygulanması ülkelere göre farklılık gösterebilmektedir. Bazı ülkeler zorunlu askerliğe alternatif olarak vicdani retçilere kamu hizmetinde bulunma olanağı sunarlar. Birey kamu hizmetini de reddederse buna "total ret" denir.

Vicdani retçilere göre kendilerinin tavrı; yaşamını düşündüğü gibi sürdürmek istemenin, bütün insanlar gibi kendilerinin de en doğal hakkı olduğunu, bu meşruiyete dayalı olarak ve gizlenme gereği duymadan yaşama isteğini duyurup, bütün sonuçlarına katlanılacağı bir eylem biçimidir.[1]

Tarihçe

Dünyanın bilinen ilk vicdani retçisi, Roma İmparatorluğu dönemi Kuzey Afrika'sındaki Numidiya topraklarında yaşayan 21 yaşındaki Maximilian'dır. Maximilian Roma ordusuna çağırıldığında, askerlik yapmayı inatla reddetmiş ve Romalılar tarafından idam edilmiştir. Yine Roma döneminde Askerlik yemininde Yahudiler, "imparator devletin başıdır" ifadesinden dolayı Roma ordularında asker olmayı reddettiler. Bu nedenle de Roma devleti, Yahudileri askerlikten muaf tutmuştur. Aynı dönemde ilk Hristiyanlar Roma ordusunda yer alanlar olsa da çoğu savaşı reddetmiştir. Roma'nın 4. yüzyılda Hristiyanlığı kabulünden sonra "adil savaş" kavramı oluşturularak bu pasifizmin önüne geçilmiştir. Uzun süre sonra 16. yüzyılda Protestanlık mezhebinin ortaya çıkışıyla birlikte Hristiyan pasifizmi yeniden ortaya çıkmış ancak çok fazla yaygınlaşamamış, Quakerlar, Menonitler ve Bretrenler gibi görece az üyesi olan mezheplerde yaygınlaşabilmiştir.[1]

Erken tanınan Vicdani ret hakkının erken tanındığı örneklerden biri de, Hollanda Devrimi'nin lideri Oranj Prensi Sessiz William tarafından 1575 yılında Hollanda Menonitlerine verilen imtiyazdır. Menonitlerin ücret ödemeleri şartıyla askerlik hizmetini reddedebilmeleri sağlanmıştır.[2]

Vicdani ret düşüncesi geniş anlamda ilk olarak 19. yüzyılda ortaya atılmış, 20. yüzyılın başlarında I. Dünya Savaşı ve II. Dünya Savaşı sırasında taraftar bulmuştur. Vicdani ret hakkı, günümüzde Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu tarafından temel insani hak olarak kabul edilmiştir.

Vicdani reddin geçmişi ilk devletlerin kuruluşu kadar eskiye uzansa da, resmîleşmesi yirminci yüzyılın başlarına denk gelmektedir. Örneğin, İngiltere 18. yüzyılda Quaker inancına sahip olanları zorunlu askere alınmadan muaf tutmuş ve 1916'da da vicdani reddi anayasasına dahil etmiştir. İngiltere'yi 1917'de Danimarka, 1920'de de İsveç izlemiştir. Ayrıca pek çok ülke 17 ve 18. yüzyıllardan itibaren askerliği zorunluluk değil, gönüllülük esasına dayalı uyguladığı için etkin olarak vicdani ret diye bir tanımlamaya gerek duymamıştır. Etkin olmasa da yasal olan bu durumun değişmesine I. Dünya Savaşı ile zorunlu askerlik uygulamasının yeniden getirilmeye çalışılması sebep olmuştur.

Tanımların gelişimi

Vicdani ret, bir bireyin politik görüşleri, ahlaki değerleri veya dinsel inançları doğrultusunda zorunlu askerliği reddetmesidir.[3]

Vicdani ret genel olarak kişinin moral ve vicdani değerlerini, bu değerlerle çatışan yasal yükümlülüklere rağmen yaşamak istemesi ve değerleri ile çatışan yasal yükümlülükleri reddetmesi biçiminde de tanımlanabilir.[4]

Nedenleri

En çok karşılaşılan ret nedenleri şunlardır:

  • Düşman olsa bile insan öldürmeyi ahlaki bulmamak,
  • Hiyerarşik ve statüsel yapılandırmalarda yer almayı ahlâki bulmamak,
  • Güncel sorunlardan dolayı o ülkenin silahlı birliğinde bulunmayı ideolojik veya dini inanca aykırı bulmak.[3]

Gelişimi

Asker toplamaktan askerî eğitime, giderek gelişen bir organizasyon olarak 16. ve 17. yüzyıllarda ordular büyümüş ve büyük bir sektör haline gelmiştir.[5] Savaş yalnızca asker toplamak ve onlara ödeme yapmaktan ibaret olmaktan çıkmıştır. Paralı asker toplama sisteminden daimi ordu düzenine geçilmesiyle birlikte devlet, ödeme karşılığı savaşan askerleri[5] beslemek zorunda da kalmıştır.

Askerî harcamalar, modern devletin gider kalemlerinin en büyüklerinden biri ve çoğu kez en büyüğü haline gelmiştir.[6]

Tarihsel olarak birçok vicdani retçinin inançları doğrultusundaki hareketleri toplumlarının hukuki sistemi veya hükûmetleriyle çeliştiğinden, retçiler idam edilmiş, hapse atılmış ya da muhtelif cezalara maruz kalmışlardır. Vicdani reddin hukuksal tanımı ve durumu yıldan yıla ve ülkeden ülkeye farklılık göstermiştir. Dini inançlar birçok ülkede vicdani reddin hukuken tanınmasında başlangıçta önemli rol oynamıştır.

Birleşmiş Milletler

Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu, 1987 / 46 ilke kararında devletleri vicdani ret hakkını tanımaya davet etmiş ve devletlerin bu hakkı kullananları cezalandırmaktan kaçınmaları gerektiğini belirtmiştir. Bunu takip eden 1989 / 59 ilke kararında Komisyon bir adım daha atarak vicdani ret hakkının İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi m. 18’de ve Medeni ve Siyasi Haklara İlişkin Uluslararası Sözleşme (MSHİUS) m. 18’de tanınan inanç özgürlüğünün bir parçası olduğunu belirtmiştir; 1993 / 84, 1995 / 83 ve 1998 / 77 ilke kararlarında da önceki ilkeler tekrarlanmış ve genişletilmiştir. Bu ilke kararları doğrultusunda Komisyon, devletleri kanunlarını ve uygulamalarını gözden geçirmeye; vicdani retçiler için af ve hakların iadesi uygulamalarını yürürlüğe koymaya çağırmıştır.[7]

İnsan Hakları Evrensel Bildirisi

"Benim Viet Cong'la bir sorunum yok... Bana asla nigger demediler. " (Muhammed Ali, 1966)

1948 yılında "vicdan" meselesi Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 18. Maddesinde ele alınmıştır. Bu maddeye göre: "Düşünce, vicdan ve dini özgürlük herkesin hakkıdır; bu hak dini ve inançları değiştirme özgürlüğünü ve tek başına ya da diğer insanlarla bir arada, halka açık ya da bireye özel olarak dini inançları açıkça uygulama ve aktarma haklarını kapsamaktadır. " Bu beyan 10 Aralık 1948'de Genel Kurul'da 48 kabul, 0 ret ve 8 çekimser oyla onaylanmıştır.

1974 yılında Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri asistanı Sean MacBride, Nobel konuşmasında şöyle demiştir: "İnsan Hakları Evrensel Bildirisi'nde beyan edilen haklara bir tane daha eklenebilir. Bu da "Öldürmeyi Reddetme Hakkı"dır".[8]

Avrupa Konseyi

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi (AKPM) ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, vicdani ret hakkını AİHS m. 9’da güvence altına alınan din ve vicdan özgürlüğünün zorunlu bir gereği olarak kabul etmiştir. Her ne kadar Parlamenterler Meclisi ve Bakanlar Komitesi’nin verdiği karar ve tavsiyeler hukuken bağlayıcı değilse de Sözleşme organları ve taraf devletlerin AİHS maddelerini yorumlarken bunları dikkate almaları gerekir. AKPM, vicdani ret hakkına ilk defa 1967 yılında 337 sayılı Kararında değinmiştir. Kararda, AİHS m. 9 ile Sözleşmeci devletlere inanç özgürlüğüne saygı duyma yükümlülüğü yüklendiği vurgulanmış ve kaynağını m. 9’dan alan vicdani ret hakkına ilişkin temel ilkeler, usul kuralları, sivil hizmete ilişkin kurallar belirlenmiştir. AKPM bu karara dayanarak 1967 yılında 478 sayılı Tavsiye Kararını almış; bu kararla ulusal mevzuatlarını, vicdani redde ilişkin bahsedilen temel ilkelere mümkün olduğunca uyumlu hale getirmeye üye devletleri davet etmesi için Bakanlar Komitesi’ne çağrıda bulunmuştur. AKPM, 1977 yılında aldığı 816 sayılı Tavsiye Kararında, 337 sayılı kararda ifade edilen vicdani reddin temel ilkelerini, usul kurallarını ve sivil hizmete ilişkin kuralları tekrar etmiştir. AKPM, 2001 yılında aldığı 1518 sayılı Tavsiye Kararlarında, o dönem Avrupa Konseyi’ne üye sadece beş devletin bu hakkı henüz tanımadığına; tanıyan devletlerde ise bu hakka farklı ölçülerde koruma sağladığına ve vicdani retçilere tanınan hakların son derece yetersiz olduğunu işaret edilmiştir. Kararda AİHS m. 9 ve m. 4 / 3’ü tadil eden ek bir protokolle vicdani ret hakkının AİHS’e dahil edilmesine yönelik Bakanlar Komitesi’ne tavsiyede bulunulmuştur.[7]

Avrupa Birliği

Avrupa Birliği, vicdani reddi açıkça inanç özgürlüğü kapsamında bir hak olarak tanımakta ve bu hak Avrupa Birliği üyesi devletlerin tamamında kabul edilmektedir. Avrupa Birliği Temel Haklar Bildirgesi'nin 10. maddesine göre:

1. Herkes, düşünce, din ve vicdan özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, din veya inancını değiştirme özgürlüğünü ve din veya inancını tek başına veya topluluk halinde, aleni veya gizli olarak ibadet etme, öğretme, uygulama ve gereklerine uyma şeklinde açığa vurma özgürlüğünü içerir.

2. Bu hakkın kullanılmasına ilişkin ulusal mevzuata uygun olarak dini nedenlerle askerlik görevini yapmayı reddetme hakkı tanınmaktadır.

Avrupa Konseyi kurumları tarafından geliştirilen ilkeler Avrupa Parlamentosu’nun 7 Şubat 1983, 13 Ekim 1989, 11 Mart 1993 ve 19 Ocak 1994 tarihli tavsiye kararlarına yansımıştır. Avrupa Parlamentosu, vicdani reddin AİHS m. 9’da tanınan inanç özgürlüğünün bir parçası olduğunu belirtmiş ve üye devletleri vicdani ret hakkını bir temel hak olarak hukuk sistemlerine dahil etmeye çağırmıştır. Nitekim günümüzde Avrupa Birliği üyesi ülkelerin tamamı vicdani ret hakkını tanımaktadır.[7]

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi

Sözleşme organları Temmuz 2011'e kadar vicdani reddi AİHS kapsamında değerlendirmemiştir. 07 Temmuz 2011 tarihli Bayatyan / Ermenistan kararı ile Sözleşme organları vicdani ret hakkına bakışını değiştirmiş ve bu hakkı AİHS m. 9'da düzenlenen inanç özgürlüğü kapsamında değerlendirmiştir. Bu bakımdan ilgili karar, vicdani ret hakkının korunmasında bir milat olarak kabul edilir. Bayatyan / Ermenistan kararına kadar olan süreçte Sözleşme organlarının görüşü, AİHS’de vicdani ret hakkını tanıyan bir maddenin olmadığı yönündedir. “Kölelik ve zorla çalıştırma yasağı”nı düzenleyen AİHS m. 4'ün üçüncü paragrafında, “askeri nitelikte bir hizmet(in) ya da inançları gereğince askerlik görevini yapmaktan kaçınan kimselerin durumunu meşru sayan ülkelerde bu inanca sahip kimselere zorunlu askerlik yerine gördürülecek başka” türden bir hizmetin, “zorla çalıştırma veya zorunlu çalışma”dan sayılmayacağı düzenlenmekte ve vicdani redde dolaylı olarak değinilmektedir. Sözleşme organları, Bayatyan / Ermenistan kararına kadar olan dönemde m. 4 ve m. 9'un birlikte okunması gerektiği görüşündedir. Bu görüşe göre Sözleşme, prensip olarak vicdani retçiliği ne benimsemekte ne de reddetmektedir; sözleşmeci devletler vicdani ret hakkını tanıyıp tanımamakta, tanırlar ise bunun yerine alternatif bir sivil hizmet getirip getirmemekte serbesttir. Ancak Bayatyan / Ermenistan kararı ile AİHM içtihadını değiştirmiştir; bu kararla savaş karşıtı inançlara mensup kişilerin zorunlu askerlik hizmetini yerine getirmekten kaçınması, AİHS m. 9 kapsamında koruma altına alınmıştır. Mahkeme öncelikle m. 9'un, m. 4 /3-b ile birlikte okunması gerektiği görüşünden ayrılmış, başvurunun sadece m. 9 kapsamında değerlendirilmesi gerektiği görüşünü benimsemiştir. Mahkeme’ye göre, askeri hizmet yükümlülüğüyle kişinin sahip olduğu inançlar arasındaki ciddi ve üstesinden gelinemez bir çelişkinin var olması halinde vicdani ret m. 9'un sağladığı güvenceden yararlanacaktır. Somut olayda başvurucu, inançları askeriyede silahsız olsa dahi görev yapmayı reddeden dini bir topluluk olan Yehova Şahitleri’nin bir üyesidir. Bu nedenle Mahkeme vicdani ret sebebinin, başvurucunun içtenlikle ve gerçekten sahip olduğu inançları olduğundan şüphe etmemekte; başvuruyu m. 9 kapsamında ele alarak vicdani ret hakkının tanınmamasının Sözleşme’ye aykırı olduğuna hükmetmektedir. Kararda Mahkeme, hem Avrupa Konseyi üye devletlerinin iç hukuk düzenlerinde hem de uluslararası alanda vicdani ret hakkına ilişkin önemli gelişmeler yaşandığına, Konsey üyesi devletlerin Türkiye hariç tamamında bu hakkın tanındığına dikkat çekmektedir. Bu bağlamda, Sözleşme’nin günün koşulları ve demokratik devletlerde egemen fikirler ışığında yorumlanması gereken yaşayan bir araç olduğunu vurgulayan Mahkeme, değişen koşulların dikkate alınarak Sözleşmenin yorumunun evrimleşebileceğini belirtmektedir.[7]

Retçilere sunulan alternatifler

Türkiye

Türkiye'de zorunlu askerlik mevcuttur. Türkiye'de henüz tanınmayan vicdani ret için başta savaş karşıtları olmak üzere çeşitli grupların çalışmaları sürmektedir. Perihan Mağden[9] gibi birçok kişi vicdani reddi işleyen yazılar ele aldıkları için haklarında dava açıldı. Ayrıca konu ile ilgili 'vicdani ret hakkı'nın verilmesi için kanun teklifi, DTP tarafından meclise sunuldu.[10] Türkiye'de 2013 Mayıs ayına kadar toplam 210 vicdani retçi çıktı.[11] İlk kez 1989 yılında Tayfun Gönül, 155. maddeden yargılandı ve aldığı ceza, para cezasına çevrildi. Mayıs 2011'e kadar otuz yedisi kadın olmak üzere toplamda yüz otuz üç kişi vicdani retlerini açıkladı.[12]

Vicdani ret hakkının tanındığı bazı ülkeler

2009 yılı itibarıyla 88 ülkede savaş ya da barış dönemi farkı gözetmeksizin zorunlu askerlik uygulaması olmadığından ayrı bir vicdani ret tanımlamasına da gerek yoktur.

Total ret

Total ret, bir ülkede zorunlu askerliğe politik görüşleri, ahlaki düşünüşleri ve dinsel inançları doğrultusunda reddetmesi sonucunda ülkenin bireye sunduğu kamu hizmetinde bulunma olanağını da reddetmesine denir. Avusturya, Danimarka, Finlandiya ve Yunanistan'da tanınan bir haktır.

Konuyla ilgili yayınlar

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ a b "Tarihçe". İstisna Dergisi. Vicdani Ret Derneği. 30 Kasım 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Kasım 2018. 
  2. ^ Churchill, Robert Paul; Wells, Donald K. (1996). "Conscientious Objection". An Encyclopedia of War and Ethics (İngilizce). Greenwood Press. ss. 99,102. ISBN 031-3-2911-6-0. 
  3. ^ a b Aydın, Muhammed Ali (2011). "Türkiye'de Vicdani Ret". İstisna Dergisi, Kış. Sohbetiihvan. s. 6. Erişim tarihi: 2 Kasım 2018. 
  4. ^ Nal, Sabahattin (2010). "Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Türk Hukukunda Vicdani Ret". Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 13. Mustafa Kemal Üniversitesi. s. 254. 23 Şubat 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Kasım 2018. 
  5. ^ a b Tilly, Charles (2001). Zor, Sermaye ve Avrupa Devletlerinin Oluşumu (1. bas.). Ankara: Imge Kitabevi. ss. 135, 146. ISBN 978-0-9877973-2-2. Erişim tarihi: 2 Kasım 2018. 
  6. ^ a b Esmer, Barış (Ocak 2012). Türkiye'de ve Dünyada Vicdani Ret (1. bas.). Propaganda Yayınları. s. 34. ISBN 978-0-9877973-2-2. Erişim tarihi: 2 Kasım 2018. 
  7. ^ a b c d Demir, Hande Seher (2011). "Vicdani Ret Hakkı". Ankara Barosu Dergisi. 3 Haziran 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ocak 2012. 
  8. ^ MacBride, Seán (1974). "The Imperatives of Survival". Nobel Foundation. 15 Mayıs 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 30 Ocak 2012. 
  9. ^ "Perihan Mağden 'vicdani ret' davasından beraat etti". 25 Haziran 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Kasım 2008. 
  10. ^ "DTP'DEN "VİCDANI RET" YASA ÖNERİSİ". 1 Kasım 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 29 Kasım 2008. 
  11. ^ "Türkiye'de Vicdani Retlerini Açıklayanlar". 22 Mayıs 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Mayıs 2013. 
  12. ^ "Altı Kadın Daha Vicdani Reddini Açıkladı". Bianet. 10 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 21 Mayıs 2011. 

İlgili Araştırma Makaleleri

Alevilik, Ali ve On İki İmam'ın öğretilerini öğretmiş olduğu varsayılan Hacı Bektaş-ı Veli'nin mistik Alevi İslami öğretilerini takip eden yerel bir İslami gelenektir. Alevi öğretileri dede adı verilen din adamları tarafından aktarılır. İslam'ın altı iman esası kabul edilir, ancak yorumlamada diğer mezheplerle farklılıklar bulundurur. Alevi öğretileri, yerel bir Türk dünya görüşüyle harmanlandı ve İslam'ın heterodoks bir yorumuna yol açtı. Geçmişin aksine günümüz Alevilerinin bir kısmı kendini Müslüman olarak tanımlandırmamaktadır. Hak-Muhammed-Ali teslis inancına bağlıdırlar.

<span class="mw-page-title-main">Montrö Boğazlar Sözleşmesi</span> Türkiyeye Boğazlar üzerinde tam kontrol hakkı veren uluslararası sözleşme

Montrö Boğazlar Sözleşmesi, 1936'da imzalanan ve Türkiye'ye İstanbul Boğazı, Çanakkale Boğazı ve Marmara Denizi üzerinde kontrol ve savaş gemilerinin geçişini düzenleme hakkı veren uluslararası sözleşmedir. Sözleşme, Türkiye'ye Boğazlar üzerinde tam kontrol hakkı verir ve barış zamanı sivil gemilerin özgürce geçişini garantiler. Sözleşme, Karadeniz'e kıyısı olmayan ülkelere ait savaş gemilerinin geçişini sınırlar. Sözleşmenin şartları, özellikle Sovyetler Birliği Donanması'na Akdeniz'e erişim hakkı sağlaması yıllar boyunca tartışma konusu olmuştur. 1923'te Lozan Antlaşması ile birlikte imzalanan Boğazlar Sözleşmesi'nin yerine geçmiştir. Bu sözleşmeyle birlikte Uluslararası Boğazlar Komisyonu'nun da görevi sonlanmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Zorunlu askerlik</span> Ulusal veya askeri hizmete zorunlu katılım

Zorunlu askerlik, bazı ülkelerde, ülke kanunlarına göre belli bir yaşa gelen erkek ve bazen kadınların yükümlü oldukları, süresi kanunlarla belirlenen devlet hizmeti. Zorunlu askerlik eski çağlardan beri uygulanmakla birlikte, bir ülkedeki genç erkek nüfusun çoğunluğunu kapsayacak şekildeki modern hâli Fransız Devrimi'ne ortaya çıkmış levée en masse sistemine dayanmaktadır. Çoğu Avrupa ülkesi daha sonra bu sistemi barış zamanında kendi ülkelerine uyarlamıştır.

<span class="mw-page-title-main">İnsan Hakları Evrensel Bildirisi</span> BM İnsan Hakları Komisyonunca 1948de kabul edilen bildiri

İnsan Hakları Evrensel Bildirisi, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu'nun Haziran 1948'de hazırladığı ve birkaç değişiklik yapıldıktan sonra 10 Aralık 1948'de, BM Genel Kurulunun Paris'te yapılan 183. oturumunda kabul edilen 30 maddelik bildiridir.

<span class="mw-page-title-main">Askerlik hizmeti</span>

Askerlik hizmeti, herhangi bir ülkede belirli bir yaşa gelen vatandaşların, zorunlu olarak, belirli bir süre orduda görev yapması veya anlaşmalı oldukları bir süre boyunca meslek olarak icra etmesi. Ayrıca askerlik veya vatanî görev olarak da bilinir.

<span class="mw-page-title-main">Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi</span> İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi ile kurulan, Avrupa Konseyine bağlı, Strazburgda bulunan uluslararası mahkeme

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) veya İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi (İHAM), uluslararası bir teşkilat olan Avrupa Konseyi'ne bağlı olarak 1959 yılında kurulmuş uluslararası bir mahkemedir. Mahkeme, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleriyle güvence altına alınmış olan temel hakların çiğnenmesi durumunda bireylerin, toplulukların, tüzel kişilerin ve diğer devletlerin, belirli usul ve kurallar dahilinde başvurabileceği bir yargı merciidir. 46 Avrupa Konseyi üyesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin yargı yetkisini tanımaktadır. Mahkeme, Fransa'nın Strazburg şehrinde bulunmaktadır.

Mehmet Tarhan, Kürt vicdani retçi ve SPoD Sosyal Politikalar Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Derneği gönüllüsü eşcinsel aktivist. Barış yanlısı bildirgesini ve zorunlu askerlik hizmetini reddettiğini ilk kez 27 Ekim 2001, tarihinde Ankara'da bir basın açıklaması yaparak kamuoyuna ilan etmiştir. Türk ceza kanununa göre suç sayılan bu açıklamasından sonra da savaş karşıtı etkinliklerine devam eden Tarhan, 5 Eylül 2004 tarihinde yine Ankara'da düzenlenen bir etkinlikte okuduğu basın açıklamasından dolayı, soruşturmaya tabi tutulmuş, ancak vicdani reddin temel bir insan hakkı olduğunu savunarak ifade vermeyi ve savcılığa gitmeyi reddetmiştir.

Osman Murat Ülke, Türk vicdani retçi ve 1997 "insan hakları" ödülünün sahibi.

<span class="mw-page-title-main">Anayasal iktisat</span>

Anayasal iktisat teorisi devletin gücü ve yetkilerinin nasıl sınırlandırılabileceğini ve nasıl sınırlandırılması gerektiğini inceleyen bir disiplindir. James M. Buchanan ve Anthony Downs, anayasal iktisadı şu şekilde tanımlamaktadır:

Anayasal iktisat...ekonomik ve politik birimlerin tercihlerini ve faaliyetlerini sınırlayan alternatif yasal-kurumsal ve anayasal kurallar bütününün işleyiş özelliklerini açıklamaya çalışır.
<span class="mw-page-title-main">Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi</span> Avrupada insan haklarını ve temel özgürlükleri korumak amacıyla hazırlanan sözleşme

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, 4 Kasım 1950'de İnsan Hakları Bildirisinde bulunan hakları topluca güvence altına almak için Avrupa Konseyi üyelerinin üzerinde anlaştıkları metindir.

Güney Dinç, hukukçu, yazar, insan hakları savunucusu.

<span class="mw-page-title-main">Kadın hakları</span>

Kadın hakları, kadınların erkeklerle eşit şekilde sahip olduğu sosyoekonomik, siyasi ve yasal hakların tamamına verilen isim.

<span class="mw-page-title-main">Türkiye'de insan hakları</span> Türkiyede yaşam hakkı, işkence, ifade özgürlüğü, dini özgürlükler, örgütlenme özgürlüğü ve benzeri konular

Türkiye'de insan hakları, çeşitli uluslararası hukuk anlaşmaları ile koruma altına alınmıştır. 1982 Anayasasının 90. maddesine göre uluslararası hukuk kurallarının iç hukuka karşı üstünlüğü kabul edilmiştir. Fakat yaşam hakkı, işkence, ifade özgürlüğü, dini özgürlükler, örgütlenme özgürlüğü gibi konularda sorunlar ve tartışmalar sürmektedir. Bu nedenle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde yıllardır Rusya ile birlikte en çok sayıda davası görülen ülke konumundadır.

Türkiye'de vicdani ret, kanunlarda hak olarak tanınmadığı ve vicdani retçilerle ilgili özel bir düzenleme yapılmadığı için vicdani retçiler, diğer tüm askerlik çağına gelmiş erkek Türk vatandaşları ile aynı şekilde muamele görürler. Türkiye'de vicdani ret kararından sonra alınan cezaya rağmen askerlik görevi için çağrının ve silah altına alınma emrinin devam etmesi sebebiyle retçiler ya retlerinden vazgeçip askerlik görevini yerine getirmekteler ya da sivil itaatsizliğe devam etmekteler. Reddinde ısrar edenler ya firari olarak yaşamakta ya da silah altına alınmalarına rağmen verilen görevleri reddettikleri için askeri cezaevlerine atılmaktadırlar.

Kendi kaderini tâyin hakkı, alışılmış anlamda ulusların kendi geleceklerini belirlemesi kavramıdır. Genel olarak, milletlerin kendi siyasal durumlarını, ekonomik, sosyal ve kültürel manada izleyecekleri yolu kendi istençleriyle belirlemeleri şeklinde tarif edilir. Buna göre; kendi geleceğini belirleme hakkı yalnızca ulusun kendisine aittir; kimse ulusun hayatına zorla müdahale etme, okullarını ve diğer kurumlarını yok etme, gelenek ve göreneklerine saldırma, dilini baskı altına alma ve özgürlüklerini kısıtlama hakkına sahip değildir. Kelime İngilizce Self determination kelimesinden türetilmiştir.

Dinî eğitim, bir ülkede insanlara belirli bir inancın aşılanması amacıyla o inancın ibadet şekillerinin uygulatılarak öğretilmesidir. Bu bakımdan dinî eğitim, dinî öğretimden ayrılır. Dinî öğretimde ise kişilere bütün dinlere ilişkin genel kültür düzeyinde bilgi verilir. Dinî eğitimin zorunlu olarak okutulması, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına göre inanç özgürlüğüne aykırıdır; dinî öğretim ise zorunlu olarak okutulabilir.

Klasik liberalizm, serbest piyasayı ve laissez-faire ekonomisini; sınırlı devleti, ekonomik özgürlüğü ve siyasi özgürlüğü vurgulayan, hukukun üstünlüğünün güvenceye aldığı sivil özgürlükleri savunan; liberalizmin bir dalı, felsefi ve politik ideolojidir. Klasik liberalizm, 19. yüzyılın başlarında, Avrupa ve Kuzey Amerika'da kentleşmeye ve Sanayi Devrimi'ne bir yanıt olarak önceki yüzyılın fikirleri üzerine inşa edilmiştir.

Tayfun Gönül, Türk yazar ve doktordur. Aralık 1989'da yaptığı açıklama ile Türkiye'de zorunlu askerliğe karşı vicdanî reddini açıklayan ilk kişi olan Gönül, kendi tanımıyla anarşisttir.

<span class="mw-page-title-main">Azerbaycan Cumhuriyeti Devlet Sınır Hizmeti</span>

Azerbaycan Devlet Sınır Hizmeti. Azerbaycan sınırları korumaktan sorumlu bir hükûmet kurumudur.

Azerbaycan Cumhuriyeti Anayasası'nın uyarlanmasından sonra (1995), Azerbaycan'da yasal reformlar kapsamında demokratik ilkelere ve uluslararası hukukun gerekliliklerine uygun olarak yeni yasal düzenlemeler ve değişiklikler yapılmıştır. Genel olarak, Azerbaycan Anayasasında temel insan ve sivil hakları ve özgürlükleri ile ilgili 48 madde bulunmaktadır. Anayasanın 3. bölümü özellikle Azerbaycan vatandaşlarının insan hakları, mülkiyet hakları, eşitlik hakları, fikrî mülkiyet hakları, medeni haklar, sanıkların hakları, grev hakkı, sosyal güvenlik hakkı, oy kullanma hakkı ve ifade, vicdan ve düşünce özgürlüğü haklarını kapsamaktadır. 28 Aralık 2001 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti Millet Meclisi, Azerbaycan Cumhuriyeti İnsan Hakları Komisyonu adında bir kurumun kurulması için anayasa kanununu kabul etti ve 5 Mart 2002'de cumhurbaşkanı bunun uygulanması, yasal çerçevesinin oluşturulması ve işleyişi hakkında bir kararname imzaladı.