İçeriğe atla

Veysel Güney

Veysel Güney
Doğum14 Şubat 1957(1957-02-14)
Davulku, Hekimhan, Malatya, Türkiye
Ölüm10 Haziran 1981 (24 yaşında)
Gaziantep, Türkiye
Ölüm sebebiİdam
VatandaşlıkTürkiye
OrganizasyonDevrimci Yol

Veysel Güney (14 Şubat 1957, Davulku, Hekimhan, Malatya - 10 Haziran 1981, Gaziantep), Devrimci Yol'un İskenderun sorumlusu militan. Üsteğmen Şahin Akkaya'yı öldürme suçundan mahkûm olmuştur. 12 Eylül Darbesi'nden sonra 1980-1984 arasında idam edilen 17'si sol görüşlü 50 mahkûmdan biridir.

Arka plan

Gaziantep'te 28 Aralık 1980 gecesi ihbar üzerine bir evi aramak isteyen güvenlik güçleri, evde bulunan Veysel Güney ve arkadaşını uyardı. Güney ve arkadaşı, lambaları söndürüp kapıyı açmadı. Kapının güvenlik güçlerince zorla açılmasının ardından içeriden ateş açıldı. Çıkan çatışmada Topçu Üsteğmen Şahin Akkaya ile Komiser Muavini Atilla Çınar ağır yaralandı. Üsteğmen Akkaya hastanede öldü. Atilla Çınar ise kurtuldu. Militanlardan Güney yaralı olarak ele geçirilirken diğer militan öldürüldü.[1]

8 Haziran 1981 Pazartesi günü saat 16.00'da Millî Güvenlik Konseyinin 58. birleşimi Orgeneral Kenan Evren tarafından açıldı. Veysel Güney'in idamı görüşülürken Adalet Komisyonu Başkanı Hâkim Albay Feridun Balatlıoğlu, Güney ve olay hakkında bilgi verdi:

"Hükümlü: Veysel Güney, Ali oğlu Malatya Hekimhan nüfusuna kayıtlı, okur - yazar, işçi, 1957 doğumlu.

Suç: Kendisinin cezadan kurtulmasını temin maksadıyla kasten adam öldürmek ve 6136 sayılı Kanuna muhalefet.

Suç tarihi: 28. 12. 1980

Suç yeri: Gaziantep Alleben Mahallesi, İncirlipınar Sokak Yüksel Apartmanı, daire 12.

Olay: Yasa dışı Dev-Yol Örgütünün Gaziantep İli Merkez Kuruluşu soruşturmasını yürütmekte olan İl Emniyet Müdürlüğü, yapılan bir ihbarı değerlendirerek tespit olunan adrese bir baskın düzenlemiş ve 28 . 12 . 1980 günü sabaha karşı saat 02.30'da Top. Üsteğmen Şahin Akkaya yönetimindeki güvenlik timi baskın planını uygulamıştır. Yüksel Apartmanı 12 numarada barınan 2 «terörist teslim olun» çağrısına ateş açarak cevap vermişler ve böylece başlayan silahlı müsademe esnasında Üsteğmen Şahin Akkaya, hükümlü Veysel Güney tarafından başından silahla vurularak öldürülmüştür. Daha sonra apartmanın aydınlık boşluğundan aşağı inen ve buradan kaçmak isteyen hükümlü, bulunduğu yerde yaralı olarak ele geçirilmiştir."[2]

Yakalanmasının ardından Veysel Güney'in ilk ifadesini alan Emekli Savcı Mete Göktürk, "Adaleti Gördünüz mü?" adlı kitabında olayı şöyle anlatmaktadır:[3]

1980 yılı sonuydu. Gaziantep'in Kolejtepe mevkiinde bir apartmanın en üst katında yasadışı örgüte mensup iki kişinin barındığı haber alındı. Güvenlik güçleri tarafından eve yapılan operasyonda, biraz aceleci davranılması nedeniyle çatışma çıkmıştı. Bir militan ölmüş, bir teğmen şehit düşmüştü. Çatışmanın yaşandığı apartmanın havalandırma boşluğundan kaçmaya çalışırken yakalanan ve görevlilerce feci şekilde dövülerek ağır şekilde yaralanan Veysel Güney'in hastanede ilk ifadesini ben aldım. Hazırlık soruşturmasını ben yaptım.

Yargı süreci ve idamı

Çatışmada öldürülen Üsteğmen Şahin Akkaya'nın faili olarak Adana Bölgesi Sıkıyönetim Komutanlığı 2 Numaralı Askerî Mahkemesi'nde yargılanan Veysel Güney, "kendisinin cezadan kurtulmasını temin maksadıyla kasten adam öldürmek" suçundan Türk Ceza Kanunu'nun 450/9 maddesi uyarınca idama ve 6136 sayılı Kanun[4] uyarınca 10 yıl hapis ve 50 bin lira ağır para cezasına çarptırıldı.[2]

Güney'in yargılanmasında görev alan Emekli Savcı Mete Göktürk, "Adaleti Gördünüz mü?" adlı kitabında şöyle yazmaktadır:[3]

Çatışmada, Güney'in silah kullandığına ilişkin bir kanıt elde edememiştik. Benim ilk tespitlerimle mahkeme kararında varılan sonuç örtüşmüyordu. O günlerde yaşanan ortamın olağandışılığı da göz önüne alındığında, yargılamanın tarafsız ve adil yapılmamış olacağına ilişkin kuşku duyuyordum.

O dönemde Güney'le aynı cezaevinde kalan Aydın Kışılı, Güney'in ağır işkenceye maruz kaldığına tanık olduğunu iddia etmiştir.[5]

Temyiz safhasında, verilen hüküm 21 Nisan 1981'de Askerî Yargıtay tarafından oy birliği ile onanmak suretiyle kesinleşti.[2][6] Ölüm cezasının yerine getirilmesine dair kanun, 8 Haziran 1981'de Orgeneral Kenan Evren başkanlığındaki Millî Güvenlik Konseyi tarafından oy birliği ile kabul edildi[2] ve Resmî Gazete'de yayımlandı.[7]

Güney'in infazı 10 Haziran 1981 tarihinde saat 02.40’ta Gaziantep E Tipi Cezaevi'nde gerçekleştirildi.[8] İnfazı, 12 Eylül döneminin 6. idamı oldu. Aydın Kışılı, infaza tanık olan bir gardiyandan duyduğunu iddia ettiği sözleri şöyle aktardı:[5]

Veysel infaz bahçesine getirildiğinde başı dimdikti. Üzerinde infaz kıyafeti yoktu. Sivil giysiler vardı. Kendisinden son isteği sorulduğunda, "Benim sizlerden bir isteğim olamaz!" dedi. Darağacına yürü denmesine fırsat bırakmadan, başını önüne eğmeden, en küçük bir tereddüt göstermeden yürüdü. Sehpaya çıktı. Cellat boynuna ipi geçirmeye hazırlandığında "Sehpaya kimse dokunmasın" diye uyardı. Ardından öyle bir bağırdı ki, yer-gök inledi. Ne dediğini anlayamadık bile. Slogan bitince cellata 'ipi boynuma geçir' dercesine baktı. Boğazına ilmek geçirildi. Cellat Veysel'in isteğine uyarak sehpadan uzaklaştı. Kanımız donmuş gibi, pür dikkat onu izliyorduk. Üzerine bastığı sehpaya ayağıyla vurdu, kendi infazını kendi gerçekleştirdi.

Güney'in idamından önce Güney'in yanında olan Emekli Savcı Mete Göktürk, "Adaleti Gördünüz mü?" adlı kitabında şöyle yazmaktadır:[3]

Saat 02.00'de Veysel'in annesi babası ve erkek kardeşi geldi. Güvenlik açısından sakıncalı bulunduğu için, cemsenin içerisinde oturan Veysel'le birer dakika görüşmelerine izin verildi. Kucaklaşmalarına dahi izin verilmedi. Anne ve babası ağlıyordu. Kardeşinin, 'Sen inandığın bir dava uğruna ölüyorsun. Bunun için onur duymalısın. Korkmadan git ölüme' dediğini duydum. Kardeş Güney'in anında eli kelepçelendi ve sorgulanmak üzere götürüldü. Annesi ağlıyordu, 'Kulunuz köleniz olayım, bu oğlumu bari bana bağışlayın' diye yalvarıyor, kendini askerin ayaklarına atıyordu. Bu çırpınışlar ne Veysel'i, ne de kardeşini kurtaramadı.
Veysel'in son isteği, sigara içmek ve babasına mektup yazmaktı. Yazdı, ancak mektup, örgüt propagandası içerdiği gerekçesiyle babasına verilmeden mahkeme dosyasına kondu. Yarım kalmış sigara paketi ve çakmağını babasına vermemizi de istedi.
İdam sehpasına çıkarken Che Guevara'nın ünlü 'Ölüm hoş geldi, safa geldi' dizelerini bağıra bağıra okuyordu. O ölüme giderken yanında avukatı dahil hiç kimse yoktu. Ona yabancı olmayan tek şey kendi sesiydi. Ayağının altındaki sandalyeyi, slogan atarak kendisi itti.

Güney'in son mektubu, 25 yıl sonra ailesine iletildi.[9] "Ben kimseyi öldürmedim, suçsuzum." diye yazan Güney, mektubunu tek dörtlük bir şiir ile sonlandırdı:[10]

Mezarımı yol kenarına kazın
Üzerine devrim şehidi yazın
Başına yumruklu yıldız kazın
Gidiyorum ölümsüzlüğe hoşçakalın...

Mezarının akıbeti

Cenazesi ailesine teslim edilmeyen Veysel Güney'in mezarının akıbeti bilinmemektedir. Konuyla ilgili Güney'in ailesinin ve bazı dernek ve vakıfların çabaları sonuçsuz kalmıştır. 2006'da Cumhuriyet Halk Partisi Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer, Güney'in mezar yerinin Adalet Bakanlığı tarafından bilinip bilinmediğine ve ailesine bildirilmesi için Bakanlığın bir çalışma başlatıp başlatmadığına dair Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir soru yönergesi verdi.[11] Önergeyi cevaplayan Adalet Bakanı Cemil Çiçek; idam sonrasında Güney'in cesedinin Gaziantep Belediyesi görevlilerine teslim edildiğini, ailesinin girişimleri sonucunda "hüviyeti meçhul" olarak defnedildiği tespit edilen bir cesedin 2006'da yapılan DNA testleri neticesinde Güney'e ait olmadığının belirlendiğini kaydetti.[12] İstanbul Milletvekili Ufuk Uras'in 2008'de verdiği soru önergesini[13] cevaplayan İçişleri Bakanı Beşir Atalay, Güney'in cesedini teslim aldığı kaydedilen Yüzbaşı Burhan Erdem'in 1997'de emekliye ayrıldığını ve yönergede cevaplandırılması istenen diğer hususlara ilişkin Jandarma Genel Komutanlığında herhangi bir bilgi veya belge bulunmadığını belirtti.[14] 2012'de Cumhuriyet Halk Partisi Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve 29 milletvekili, Güney'in mezar yerinin bulunması amacıyla bir meclis araştırması açılmasına ilişkin önerge verdi.[15]

Ayrıca bakınız

Türkiye'de sağ-sol çatışması

12 Eylül Darbesi

Türkiye'de ölüm cezası

Kaynakça

  1. ^ "29 Aralık 1980 tarihli Cumhuriyet gazetesi: Gaziantep'te bir üsteğmen teröristlerce şehit edildi". 27 Aralık 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Aralık 2022. 
  2. ^ a b c d Milli Güvenlik Konseyi Tutanakları 25 Mayıs 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. TBMM. 6 Nisan 2013 tarihinde erişildi.
  3. ^ a b c "Silah kullandığına dair bir delil yoktu" 6 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Milliyet. 26 Haziran 2006. 6 Nisan 2013 tarihinde erişildi.
  4. ^ Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun
  5. ^ a b Veysel Güney 29 Aralık 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Devrimci Yol. 6 Nisan 2013 tarihinde erişildi.
  6. ^ "Cumhuriyet gazetesi, 23 Nisan 1981: Askeri Yargıtay 1 idamı onayladı, 1'ini bozdu". 14 Kasım 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  7. ^ Veysel Güney Hakkındaki Ölüm Cezasının Yerine Getirilmesine Dair Kanun 10 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. TBMM. 6 Nisan 2013 tarihinde erişildi.
  8. ^ "10 Haziran 1981 tarihli Milliyet gazetesi, Sayfa 8: SOL EYLEMCİ VEYSEL GÜNEY'İN İDAM CEZASI İNFAZ EDİLDİ". 24 Aralık 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. 
  9. ^ Veysel'in son mektubu 25 yıl sonra yerine ulaştı 25 Haziran 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Radikal. 31 Temmuz 2006. 6 Nisan 2013 tarihinde erişildi.
  10. ^ 12 Eylül'den son mektuplar 16 Ağustos 2013 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. NTVMSNBC. 12 Eylül 2009. 6 Nisan 2013 tarihinde erişildi.
  11. ^ Mesut Değer'in soru önergesi 13 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. TBMM. 6 Nisan 2013 tarihinde erişildi.
  12. ^ Cemil Çiçek'in soru önergesine yanıtı 13 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. TBMM. 6 Nisan 2013 tarihinde erişildi.
  13. ^ Ufuk Uras'ın soru önergesi 4 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. TBMM. 6 Nisan 2013 tarihinde erişildi.
  14. ^ "Beşir Atalay'ın soru önergesine yanıtı" (PDF). 4 Mart 2016 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Şubat 2009. 
  15. ^ CHP meclis araştırması talebi 4 Mart 2016 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. TBMM. 6 Nisan 2013 tarihinde erişildi.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi</span> Türkiyenin ilk hukuk fakültesi

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, tüm idari ve akademik birimleriyle İstanbul Üniversitesi'nin Beyazıt merkez kampüsünde faaliyet gösteren Türkiye'nin ilk hukuk fakültesidir. Türkiye Barolar Birliği'nin hukuk fakültelerine yönelik 22 ölçütlü değerlendirmesine göre Türkiye'nin en iyi hukuk fakültesidir.

<span class="mw-page-title-main">Fatin Rüştü Zorlu</span> Türk diplomat ve siyasetçi

Ahmet Fatin Zorlu, Türk siyasetçi ve diplomattır. 1957-1960 yılları arasında Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı olarak görev aldı. Bundan önce ise 1954-55 yılları arasında Başbakan Yardımcılığı yaptı. 27 Mayıs Darbesi sonrası başlatılan Yassıada Yargılamaları sonrası Başbakan Adnan Menderes ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan ile birlikte İmralı adasında idam edildi.

<span class="mw-page-title-main">Erdal Eren</span> Türkiye Devrimci Komünist Partisi militanı

Erdal Eren, Halkın Kurtuluşu ve Türkiye Devrimci Komünist Partisi mensubu militan. 12 Eylül Darbesi'nden sonra 1980-1984 arasında idam edilen 50 mahkûmdan biridir. 2 Şubat 1980 günü Piyade Er Zekeriya Önge'yi öldürdüğü iddiası ile yargılanıp 19 Mart 1980'de ölüm cezasına çarptırılmış, darbe sonrasında idam edilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Ulucanlar Cezaevi Müzesi</span> Müze olarak yeniden düzenlenmiş eski bir cezaevi

Ankara Merkez Kapalı Ceza ve Tutukevi veya Ulucanlar Cezaevi, 1925 ve 2006 yılları arasında Ankara'nın Altındağ ilçesinin Ulucanlar semtinde faaliyet göstermiş olan bir cezaevidir. Türk siyasi ve edebî hayatında da önemli bir yere sahip olan Ulucanlar Cezaevi'nin restore edilerek müze ve kültür sanat merkezine dönüştürülmesi projesi Altındağ Belediyesine verildi. 2009 yılında başlatılan restorasyon çalışmaları 2010 yılında tamamlandı.

Ölüm cezası olarak da bilinen ve daha önce adli cinayet olarak adlandırılan idam cezası, bir suçun cezası olarak bir kişinin öldürülmesinin devlet tarafından onaylanmış uygulamasıdır ve genellikle kişinin söz konusu cezayı gerektiren normları ihlal etmekten sorumlu olduğu sonucuna varmak için yetkili, kurallarla yönetilen bir süreci takip eder. Bir suçlunun bu şekilde cezalandırılmasını emreden hüküm, ölüm cezası olarak bilinir ve cezanın yerine getirilmesi eylemi infaz olarak adlandırılır. Ölüm cezasına çarptırılan veya infaz edilmeyi bekleyen mahkumlara "idam mahkumu" denir. Etimolojik olarak idam terimi, kafa kesme yoluyla infaz anlamına gelir, ancak infazlar asma, vurma, zehirli iğne, taşlama, elektrik verme ve gaz verme gibi birçok yöntemle gerçekleştirilir.

<span class="mw-page-title-main">Savaş suçu</span> Savaş kanunlarının ihlali sonucu ortaya çıkan durum

Savaş suçu, askerî veya sivil, kişi veya kişilerin, savaş kanunları ihlâli için uluslararası ceza hukuku çerçevesinde cezalandırılabileceği suçtur. Bunlar özellikle, sivil halkın öldürülmesi, kötü muameleye tabi tutulması veya zorla çalıştırılması, savaş esirlerinin öldürülmesi ya da kötü muameleye tabi tutulması, rehinelerin öldürülmesi, kamu ve özel kişilerin mallarının yağmalanması, gereksiz yere şehirlerin yakılıp yıkılması gibi eylemleri kapsamaktadır. Devletler arası çatışmalarda savaş kanunlarının her ihlâli bir savaş suçu sayılmaktadır, ama devlet içi çatışmalarda yer alan ihlâller savaş suçu sayılmayabilir.

Mustafa Pehlivanoğlu, Türk Ülkücü militan. 10 Ağustos 1978'de dört kahvehaneyi otomatik silahla tarayıp 5 kişiyi öldürdüğü, 12 kişiyi yaraladığı iddia edilerek yargılandı ve 18 Ekim 1979'da idama mahkûm edildi. 12 Eylül Darbesi'nden sonra cezası infaz edildi. 1980-1984 arasında idam edilen 8'i sağ görüşlü 50 mahkûmdan biridir.

<span class="mw-page-title-main">Uluslararası Ceza Mahkemesi</span> hükûmetlerarası örgüt ve uluslararası mahkeme

Uluslararası Ceza Mahkemesi, kuruluş belgesi Roma Statüsü olan, savaş suçları, insanlığa karşı işlenen suçlar, soykırım suçları ve saldırı suçlarına bakan uluslararası bir mahkemedir. 1 Temmuz 2002 tarihinde kurulmuş ve 11 Mart 2003 tarihinde çalışmaya başlamıştır. Mahkeme binası "Ev Sahipliği Anlaşması" yaptığı Hollanda'nın Lahey kentinde bulunmaktadır. Mahkemeye 124 ülke taraf olmuştur.

Cengiz Gökçek,, Türk siyasetçidir.

Tuncay Mataracı, Türk siyasetçi, 42. Hükümet'te Gümrük ve Tekel Bakanı.

Necdet Adalı, Türk Marksist militan. 10 Temmuz 1977'de kahvehane basıp iki kişiyi öldürdü. Yargılandı ve 2 Ekim 1979'da idama mahkûm oldu. Cezası 12 Eylül Darbesi'nden sonra infaz edildi. 12 Eylül Askerî İdaresi tarafından idam edilen 15'i sol görüşlü 48 mahkûmdan biridir.

Türkiye Cumhuriyeti'nde ölüm cezası, 1984'ten bu yana uygulanmamaktadır ve 2004'te kaldırılmıştır. Ölüm cezası önce 2001'de savaş tehdidi ve terör suçları hâlleri dışındaki suçlar için kaldırılmış, 3 Ağustos 2002'de "savaş ve çok yakın savaş tehdidi hâllerinde işlenmiş suçlar hariç" şartı ile kaldırılmıştır. 7 Mayıs 2004 tarihli 5170 sayılı Kanun ile Anayasa'dan ölüm cezaları ile ilgili maddeler çıkarılmış, 14 Temmuz 2004 tarihli 5218 sayılı Kanun ile Türk Ceza Kanunu'ndan ölüm cezaları ile ilgili maddeler çıkarılmış, böylece ölüm cezası Türk Hukuku'ndan tamamen kaldırılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Asarak idam</span> idam çeşidi

Asarak infaz etme, tarihteki en eski ve en çok uygulanmış idam cezası yöntemlerinden biridir. Asarak infazda, ilk önce idam mahkûmü idam sehpasına çıkar ve cellat idam mahkûmünün boğazından ip geçirir. Sonra cellat idam sehpasını tekmeyle devirir ve idam mahkûmü boşlukta kaldığı için asılır, boynu kırılarak veya boğularak ölür. Ayrıca mahkûm infazdan kaçmasın diye elleri bağlanır. Asılmak, sadece idam yöntemi değil ayrıca bir intihar yöntemidir.

Genel af, Türk Dil Kurumunun tanımına göre, kamu yararına uygunluğu anlaşıldığında belli bir veya birkaç suç çeşidi için yapılan kovuşturmaların durdurulması, verilmiş cezaların kaldırılması veya azaltılmasıdır.

1981'deki Türkiye olayları.

Türkiye'de idam edilenler listesi, ülkede mahkemelerce ölüm cezası almış ve cezası TBMM ya da diğer yetkili organlarca onaylanarak infaz edilmiş insanların listesidir. Türkiye'de ölüm cezası en son 1984'te uygulanmış, 2004'te hukuk sisteminden tamamen çıkarılmıştır.

San Quentin Eyalet Hapisanesi (SQ), Kaliforniya ceza infaz ve rehabilitasyon departmanına bağlı erkek mahkûmların bulunduğu Kuzey San Francisco'daki bir eyalet hapishanesidir.

Ahmet Kerse, Türk Ülkücü militan. 22 Mayıs 1979 günü sol görüşlü Battal Türkaslan'ı öldürdü. 12 Eylül Darbesi'nden sonra 1980–1984 arasında idam edilen 8'i sağ görüşlü 50 mahkûmdan biridir.

İsmet Şahin, 12 Eylül Darbesi'nden sonra 1980–1984 arasında idam edilen 50 mahkûmdan biridir.

İran Şehinşah Devleti'nde (1925-1979), İran İslam Cumhuriyeti döneminde, hükûmetin İran vatandaşlarının haklarına yönelik muamelesi İranlılar, uluslararası insan hakları aktivistleri, yazarlar, STK'lar ve Amerika Birleşik Devletleri tarafından eleştirilmişti. Şahların yönetimi altındaki monarşi, çoğu Batılı örgüt tarafından berbat bir insan hakları siciline sahip olduğu için geniş çapta saldırıya uğrasa da, ondan sonra gelen İslam Cumhuriyeti hükûmeti birçokları tarafından daha da kötü kabul ediliyor.