İçeriğe atla

Vasa (gemi)

Koordinatlar: 59°19′K 18°05′D / 59.317°K 18.083°D / 59.317; 18.083

Vasa, 2023
Tarihçe
İsveç Deniz kuvvetleri bayrağıİsveç
Kızağa konuluşu 1626
Denize indirilişi 1627
Akıbet 1628 yılında battı, 1961 yılında enkazı kurtarıldı. Şu anda müze gemi
Genel karakteristik
Tonaj c. 1200 ton
Uzunluk 69 metre (226 ft)
Genişlik 11.7 metre (38 ft)
Yükseklik 52.5 metre (172 ft)
Su çekimi 4.8 metre (16 ft)
İtme gücü Yelkenler, 1,275 metre kare (13,720 sq ft)
Mürettebat 145 denizci, 300 asker
Silah donanımı

64 silah:

  • 24-librelik—48
  • 3-librelik—8
  • 1-librelik—2
  • Obüs—6

Vasa veya Wasa, 1626-1628 yılları arasında yapılmış olan bir İsveç İmparatorluğu kalyonudur. Gemi 10 Ağustos 1628 tarihindeki ilk yolculuğunda limandan ayrıldıktan hemen sonra henüz 1 deniz mili bile gitmeden su alarak batmıştır. Gemideki en değerli olarak değerlendirilen bronz toplar kurtarıldığı için unutulan geminin batığı 1950’li yıllarda yeniden keşfedilmiştir. Stockholm limanının giriş ağzında yoğun deniz trafiğinin olduğu bölgedeki batık 24 Nisan 1961 tarihinde neredeyse hiç yıpranmamış olarak kurtarılmış ve su yüzeyine çıkartılmıştır. Önce geçici bir müzeye konan gemi daha sonra Stockholm’deki gemiyle aynı adla anılan Vasa Müzesine aktarılmıştır. İsveç’in en önemli turist çeken merkezlerinden birisi haline gelen müze 1961 yılından günümüze kadar 28 milyon kişi tarafından ziyaret edilmiştir.

Gemi döneminin ağır gemilerinden birisiydi ve yeterince safra almamıştı. Limanda gözlemlenen dengesizliğine rağmen demir almasına izin verilmiş ve birkaç dakika içinde kuvvetli bir rüzgârla karşılaşınca yana yatarak su almaya başlamış ve hızla batmıştır. Geminin batmasında birkaç etkenin ortak etkisi vardır. Dönemin İsveç kralı II. Gustaf Adolf yurtdışında bulunuyor ve bu önemli savaş gemisinin sürmekte olan Otuz Yıl Savaşı sırasında Baltık filosuna acilen katılmasını istiyordu. Aynı zamanda kralın danışmanları geminin zayıf yanlarını krala bildirmekten çekinmişler ve denize açılmasını erteleyememişlerdir. Batışın ardından toplanan Danışma Meclisi soruşturma yürütse de sorumlu kimseye hiçbir ceza verilmemiştir.

Geminin 1961 yılında yeniden su yüzeyine çıkartılmasıyla beraber binlerce dönemsel eşyanın yanı sıra 15 denizciye ait ceset de bulunmuştur. Bulunan eşyalar arasında elbiseler, silahlar, toplar, araç-gereçler, mutfak takımları, yiyecek-içecekler sayılabilir. Çok iyi korunmuş olan gemi tarihçilere dönemin denizciliğinin yanı sıra günlük hayata dair çok önemli bilgiler vermektedir. Gemi İsveç’in gurur duyacağı bir büyük savaş gemisi olarak tasarlandığı için hiçbir masraftan kaçınılmamış ve gemi çeşitli sanat eseri niteliğindeki süslerle bezenmişti. Bugün müze gemi olarak sergilenmektedir.

Tarihi dönem

İsveç İmparatorluğunun 1560-1815 yılları arasındaki durumu
Vasa'nın güvertesi
17.yüzyılda batık gemi yüzdürme yöntemi
Basit bir denizaltı olan ilk dalgıç hücrelerine bir örnek (İsveç)
Batığın çıkartılması sırasında Franzen
Vasa'da bulunan dönemsel bir tüfek
Döneme ait gemilerdeki gövde su seviyesinden yükseldikçe kesit azalacak şekilde içe doğru eğimlidir. Aşağıya doğru inildikçe topların ağırlık ve çapları büyümektedir
Vasa'nın 1991 yılında Japonya'da yapılan kopyası

17. yüzyıl boyunca İsveç küçük, yoksul ve önemsiz bir krallıktan Avrupa sahnesinde önemli rol oynayan bir güç haline gelir. Uluslararası alanda artan bu önemin en belirgin sebebi ülkenin askerî gücünün artması ve bu amaç uğruna tüm ülke kaynaklarının seferber edilmesidir.[1]

Bu dönemdeki en başarılı liderlerden olan II. Gustaf Adolf baştadır. Vasa gemisi inşa edilirken on yılı aşkın bir süredir tahttadır. İsveç donanması iyi durumda değildir, sürmekte olan Polonya-İsveç Savaşı ve Otuz Yıl Savaşı ülkeyi iyice yorgun düşürmüştür. İsveç'in durumunu pekiştirebilmesi için donanmasını güçlendirmesi kaçınılmazdır.

İsveç donanması bu dönemde önemli kayıplar vermiştir. 1625 yılında Riga Körfezi’nde fırtınaya yakalanan filo on gemisini kaybederken 1627 yılındaki Oliwa Muharebesi'nde Lehistan-Litvanya Birliği İsveç donanmasına ağır bir mağlubiyet yaşatır.[2] 1628 yılında Vasa’nın talihsiz batışı da dahil olmak üzere üç büyük gemi kaybedilir.

17. yüzyıla kadar küçük ve görece zayıf ateş gücüne sahip gemilerden oluşan İsveç donanması, II. Gustaf Adolf döneminde büyük gemilere yönelmiştir. İmparatorluğun askerî gücünü simgelemesi ve düşmanlara hakimiyet kurulması için kurulan yeni donanmada Vasa dönemin en büyük savaş gemisiydi. Aynı dönemde inşa edilen Äpplet, Kronan, Scepter ve Göta Ark 1660’lı yıllara kadar başarıyla hizmet etmiş ve İsveç donanmasının omurgasını oluşturmuştur.

Yapımı

Vasa’nın yapıldığı Stockholm tersanesi bu dönemde özellikle Hollandalı gemiciler tarafından işletilmektedir. 1627 yılında Vasa’nın gövdesi büyük oranda tamamlanmıştır. Bu yıllarda İsveç’te dokumacılık sanayisi pek gelişmemiş olduğundan gemini yelkenleri Fransa, Almanya ve Hollanda’dan ısmarlanmıştır. Geminin teçhizatı ise Litvanya’dan getirtilir. 1628 yılında geminin inşasından sorumlu kaptan Söfring Hansson, amiral Clas Fleming’in katılacağı bir deneyle geminin dayanımını ölçmek ister. Otuz askerin güvertede ileri geri koşarak geminin dengesini bozmaya çalıştığı deneyler amiral tarafından geminin devrileceği endişesiyle durdurulur. Kral II. Gustaf ise yurtdışından yazdığı ağır mektuplarla geminin neden hala suya verilmediğini sormaktadır.

Silahları

Vasa deniz savaşı taktiklerinin değişmekte olduğu bir dönemde inşa edilmiştir. Bu dönemde en belirgin savaş şekilleri düşman gemisini bordalamak olurken artık uzak mesafeden topçu ateşiyle düşmana üstünlük sağlamak yavaş yavaş ağır basmaktaydı. Vasa’yı döneminin en güçlü gemilerinden birisi yapan özellik de hem çok sayıda asker taşıyabilmesi hem de çok büyük ateş gücüne sahip olmasıydı. Bir yönden ateş edilebilecek mermi ağırlığı 267 kg seviyesindeydi. Bu ortalama dönemin diğer savaş gemilerine göre oldukça gelişkin bir seviyedeydi.

Bu dönemde deniz topçuluğu henüz gelişmemişti. Toplar çok pahalıydı ve her gemi çıkacağı sefere göre toplarını alırdı. Yer ve para sıkıntısı olduğundan gemilerde her çeşit tip ve kalibrede toplara rastlamak mümkündü. Vasa, bünyesindeki yeni tasarım toplar ve beraberinde taşıdığı yaklaşık top mermisi ve barutla dönemin önemli silahlarından birisiydi.

Süslemeler

O dönemdeki savaş gemilerinde adet olduğu üzere Vasa da monarşinin gücünü, ihtişamını simgelemek amacıyla süslemeler, heykellerle bezenmişti. Özellikle heykeller gemi masrafının önemli bir kalemi haline gelmiştir. Geminin süslenmesinde Rönesans izleri bulunabilmektedir. İç dekor süslemeler ise genellikle kaptan köşküyle sınırlı kalmıştır.

Gemideki heykellerde ortaya çıkartılan boya kalıntılarına göre geminin çok gözalıcı şekilde süslendiği bilinmektedir. Müzedeki gemi modelleri bu özelliğe göre aslına uygun olacak şekilde boyanmıştır. Heykeller genelde meşe, çam ve ıhlamur ağaçlarından oyulmuştur. 3 metre uzunluğundaki aslan başı heykeli gibi büyük yapılar ise cıvatalarla birbirine tutturulan küçük heykellerden oluşturulmuştur. Toplam sayıları 500 civarında olan heykeller geminin kıç kısmında yoğunluktadır. Roma imparatorlarından İsveç krallarına kadar çok sayıda önemli tarihi kişiliğin de büstleri heykeller arasında yer alır. En azından altı usta heykeltıraş ve çok sayıda yardımcının iki yılda tüm heykelleri bitirdiği tahmin edilmektedir. Heykellerin kaliteleri de çok çeşitlidir. Başyapıt sayılabilecek heykellerin yanı sıra sıradan eserler de gemideki heykellerin üretiminde çok çeşitli heykeltıraşın çalıştığını göstermektedir.

İlk yolculuk

10 Ağustos 1628 günü Kaptan Söfring Hansson, Vasa’nın Älvsnabben Deniz Üssünden ayrılarak ilk seferine çıkması için emir verdi. Hava açıktı, güneydoğu yönünden hafif bir rüzgar vardı. Gemi limandayken üç yelkenini açarak doğu yönünde ilerlemeye başladı. Topların ateş edebilmesi için lumbar kapaklar açıldı ve Stockholm’den ayrılan gemi şehri selamlamak için hazırlanıyordu.[3] Vasa şehirden ayrılmak üzereyken aniden değişen rüzgar yelkenlerini doldurunca sağa doğru yalpalar. Rüzgar tam kesilmişken yeniden şiddetlenince diğer tarafa yalpalamaya başlar ve topların lumbar kapaklarının açıklığından su almaya başlar. Geminin su alması yalpalamayı şiddetlendirir ve bir anda sahilden 120 metre açıkta 32 metre derinlikte batar. Gemi mürettebatı etraftakilerin yardımıyla kurtarılsa da kıyıya çok yakın bir yerdeki olayda 30 ila 50 denizci hayatını kaybeder. Geminin ilk yolculuğunu izlemeye gelmiş olan kalabalık halkın yanı sıra yabancı elçiler de batışa şahitlik ederler.[3]

Soruşturma

Vasa’nın kaderi yurtdışında olan krala 27 Ağustos tarihli mektupla bildirilir. Kral çok sert bir şekilde yazdığı cevapta sorumluların cezalandırılmasını talep eder.[4] Kazadan kurtulan Kaptan Hansson derhal hapse atılır ve mahkemeyi beklemeye başlar. İlk sorgusunda topların yerlerine sabitlendiğine ve mürettebatın ayık olduğuna şahitlik eder. Kapsamlı soruşturma 5 Eylül 1628 tarihinde amiraller ve kraliyet danışma konseyi üyelerinin birleşimiyle yapılır. Gemideki her subay sorgulanır ve uzmanlar dinlenir. Soruşturmanın amacı geminin neden battığından çok bir sorumlu bulma arayışına döner. Süreç içinde gemideki mürettebat da ayrıntılı şekilde sorgulanır. Dava sırasında mürettebat ile geminin imalatçıları arasında suçu birbirinin üzerine atma çabaları görülür. Bu sırada geminin denge testlerinin gereği şekilde yapılmadığı ortaya çıkınca konunun hasıraltı edilmesi yönünde ortak bir eğilim ortaya çıkar. Soruşturma kimsenin açıkça suçlanmayacağı bir şekilde tamamlanır.[5] Sonuçta talihsizlik ve ilahi gündemlere bağlanan batış İsveç ekonomisine oldukça ağır bir yük getirir.[6]

Batık

Kazadan hemen sonra geminin yeniden yüzdürülmesi çalışmaları başlasa da başarısız olur. 1628 yılında İngiliz mühendis Ian Bulmer gemiyi yerinden oynatmakta başarılı olsa da yana iyice yatıp çamura saplanmasına neden olacak ve günümüzdeki kurtarma çalışmalarının iyice zorlaşmasına yol açacaktır.[7]

O dönemde kurtarma teknolojisi geri olsa da 20.yüzyılda da prensip ve mantık aynı kalacaktır. Batık geminin iki yanına gelecek şeklide yerleştirilen iki gemi veya büyük kütle olabildiğince su alarak batık gemiyi kancalarla yakalar. Bundan sonra su boşaltıldıkça batık gemi yüzdürülür. 1664 yılında geminin içindeki batık toplar, indirilen dalgıç hücresi ile ellinin üzerinde değerli top kurtarılır.Ancak geminin kurtarılamayacağı anlaşılır. Gemi unutulmaya yüz tutmuş olsa da İsveç Donanması haritalarında geminin yeri sürekli olarak işaretlenir. 20.yüzyıl başlarında İsveç Donanması batığa çeşitli dalışlar düzenlemiştir.

Çürüme

Suyun altında kaldığı 333 yıl boyunca Vasa çok çeşitli etken altında çürüme ve bozulmayla karşı karşıya kalmıştır. Baş ve kıç taraftaki ana gövdede kullanılan binlerce demir bağlantı elemanı çürümüştür. Gemideki ahşap heykeller de çok büyük zarar görmüştür. Özellikle yoğun demir içeren top gibi silahlar tamamen paslanmıştır. Cesetler ise deniz canlıları ve bakteriler tarafından sadece geriye kemikler kalacak şekilde parçalanmıştır. Gemideki giysi, ayakkabı gibi eşyalar zarar görse de günümüze ulaşmıştır.

Doğal çürümenin etkilerine insanların mekanik olarak açtığı hasarlar da eklenmiştir. Özellikle gemiyi yüzdürme ve topları kurtarma çabaları sırasında gemi güvertesine ciddi hasar verilmiştir. Batık, işlek bir rota üzerinde olduğu için geçen gemilerin atıkları da olumsuz etkiye sahip olmuştur.

Yerinin bulunması

1950'li yıllarda amatör arkeolog Anders Franzén Baltık Denizinde ahşap batıkların denizin soğuk olması ve teredo navalis adı verilen kemirgenin yaşayamadığı bir ortam olmasından dolayı diğer denizlere oranla daha rahat bulunabileceğini öne sürmüştür. Bu yönde araştırmalar yapan Franzén, Riksäpplet ve Lybska Svan gemilerinin ardından Vasa’nın da yerini bulur. Yıllarca araştırmalar yapan Franzén, Beckholmen açıklarında deniz dibinde bir anomali bulur. Batığın Vasa’ya ait olabileceğinin açıklanması üzerine plana İsveç Deniz Kuvvetleri de dahil olur. Geminin yüzeye çıkartılması için Vasa Komitesi adlı bir yapı oluşturulur.[8]

Su yüzüne çıkartılması

Batık prensip olarak basit bir şekilde geminin altına açılan altı tünelden geçirilen çelik halatların mavnalardaki vinçler sayesinde kaldırılması ile yüzeye çıkarılmıştır. Geminin altında dalgıçlar tarafından yapılan kazı çalışmaları çok tehlikeli olsa da kazasız tamamlanmıştır. Kazılar sırasında toplam 1300 dalış yapılmıştır.

Batık 1959 yılı Ağustos-Eylül döneminde 18 ayrı kaldırma işlemiyle 32 metre derinlikten 16 metre derinliğe çekilmiştir. Burada son kaldırma işlemi için batık yaklaşık bir buçuk yıl hazırlanmıştır. Bu kapsamda güvertedeki çamur ve enkazlar temizlenmiş, top kapakları kapatılmış, kıç tarafında yıkılan yerler onarılmış, düşen birleşim elemanları tamir edilmiştir. Sonunda 8 Nisan 1961 tarihinde 333 yılın ardından Vasa yeniden su yüzüne çıkmıştır.

Tersaneye çekilen Vasa, geçici olarak sergilendiği müzeden alınarak özel olarak yapılan Vasa Müzesine 1988 yılında alınır. Müze resmî olarak 1990 yılında halka açılır.[9]

Arkeoloji

Vasa arkeologlar için benzersiz zorluklar ortaya çıkartmıştı. Daha önce hiçbir dört katlı gemi tamamına yakın bileşenleriyle ve el değmemiş şekilde bulunmamıştı. Arkeologların çalışma koşulları zorlukları artırmaktaydı. Gemideki ahşap yapının kırılmaması için yapı sürekli nemli tutulmuştur. Buluntuların asıl yerlerinin işaretlenebilmesi için gövde farklı bölmelere ayrılarak işaretlenmiştir. Farklı katlarda aynı anda paralel çalışmalar yürütülmüştür.

Bulgular

Vasa’da korunan dört kat ambar, en alt güverte ile üst, alt top güverteleriydi. Geminin korunması için hızlı çalışmak zorunda olan bilim adamları günde 13 saate varan vardiyalarla çalıştı. Bu çalışmalar sırasında çok iyi korunmuş günlük kişisel eşyalar bulunmuştur. 17. yüzyılda sıradan denizcilerin basit hayatlarını yansıtan şapka, dikiş iğnesi, tahta kaşık, tarak, ayakkabı, eldiven ve bozuk para gibi eşyalar çok aydınlatıcı olmuştur. Bu kapsamda bulunan 26 bin eşya veritabanına işlenmiştir.[10] Gemi batığının çıkartılmasının ardından deniz yüzeyinin araştırması sırasında çok sayıda heykel ve bir filika da bulunmuştur.

Batış sebebi

17.yüzyılda bir geminin yapımına dair tasarım ve hesaplamalar sadece tersane işçilerinin deneyimlerinde ve tersanecilerin kafalarındaydı. Yazılı bir kaynak veya geliştirilmiş bilimsel teoriler bulunmamaktaydı. Geminin ağırlık merkezi veya dengesi gibi önemli konular üreticilerin deneyimlerine göre yapılıyordu. Vasa’nın en alt kısmı denge sağlaması için safra olarak kullanılan büyük kayalarla doluydu. 120 ton safra, geminin su seviyesi üzerindeki yüksek kısmını dengelemekten uzaktı. Bu dönemde genelde yapılan uygulamadengeyi artırmak için ağır topların daha alt seviyeye, hafif topların ise bir üst güverteye konması olmuştu. Ancak bu planlama Vasa için geçerli olsa da uygulamada her iki güvertede de ağır toplar kullanılmıştır.

Dönemin gemileri yoğun olarak dengesizdir. Özellikle bu büyüklükte gemi inşaatının yoğun olmaması sebebiyle üst güvertelerin olağanın üzerinde ağır yapılmış olması önemli bir etken olmuştur. Ancak geminin gövde kesitinde yapısal bir hata görülmemektedir. Gövdenin yükseldikçe içe doğru kavis yaparak kesit alanını azaltması günümüzde halen kullanılmaktadır.

Kaptan Hansson gemiyi top kapakları açık olarak sefere çıkartmıştır. Genellikle davranışı bilinmeyen gemilerin ilk seferlerinde bu kapaklar açılmaz. Bu dönemde inşa edilen her geminin ayrı bir dengesi bulunmaktaydı. Geminin kaptan tarafından tanınması için belirli bir sürenin geçmesi gerekliydi. Ayrıca geminin ilk seferine tam yüklü ve tüm personeliyle birlikte çıkmaması da dengeyi azaltan bir etken olmuştur.

Koruma

Vasa 333 yıl suyun altında kalmasına rağmen görece iyi bir konumdaydı. Ancak gövdenin kurumasına izin verilmesi durumunda gemi tamamen dağılabilirdi. 900 metreküp hacme sahip Vasa’nın hammaddesi olan meşe ağacının korunması büyük bir sorun oluşturmaktaydı. Bilimsel bir değerlendirmenin ardından gemiyi en iyi koruma şeklinin Polietilen Glikol (PEG) ile olacağına karar verildi. 17 yıl boyunca gemi yüzeyine uygulanan glikolün ardından 9 yıl yavaş kurutma adı verilen süreç gerçekleştirildi.

Vasa’nın iyi korunmasının bir nedeni de Stockholm açıklarındaki sulardaki aşırı kirlenmedir. En güçlü mikroorganizmaların bile hayatta kalmasına izin vermeyen oksijensiz ortam gemiyi korumuştur. Bu kirliliğin bir olumsuz etkisi ise ortamdaki sülfatların ağacın içine işlemiş olmasıdır. Gemi yüzeye çıkartılıp oksijenli ortamla temas edince atmosferdeki oksijenle tepkimeye girmiştir. Sülfatlarla tepkimenin ardından oluşan sülfürik asit gövde boyunca beyaz lekelerle görülebilecek şekilde ortaya çıkmıştır. Bu yoğun tuz içeren bölgeler geminin içlerinde de etkili olmaktadır. Gemideki sülfat miktarı geminin içten içe asit üretmesine yol açmaktadır. Gemideki çürüme ve eğilme-bükülmeler sürekli olarak izlenmektedir. Gemideki malzemelerde sürekli olarak testler yapılarak en iyi koruma yolları araştırılmaktadır.[11] Çevresel etkilerin en aza indirilmesi için müze sürekli olarak 18–20 °C sıcaklık ve %55 nem oranı olacak şekilde tutulmaktadır. Paslanmaya başlayan bağlantı elemanlarının yerine titanyum ve karbon fiber gibi yeni nesil ürünler kullanılmaktadır.

Mirası

Tarihi ve ulusal anlamı

Vasa, 17.yüzyıldaki İsveç İmparatorluğu'nun güçlü dönemlerini hatırlatan popüler bir tarihi simge haline gelmiştir. Benzer batıklar Vasa’ya göre değerlendirilir hale gelmiştir. Ayrıca çok sayıda batık çalışmasına katılmış olan arkeolog Carl-Olof Cederlund gemiye olan ilgiyi milliyetçilik ve ulus devlet oluşum süreciyle açıklayarak, zaferler ve büyük liderlerle anlatılan resmî tarihin bir parçası haline geldiğini savunmuştur.[12]

Popüler kültüre etkileri

Vasa sualtı arkeolojisinden mutfak tarihine kadar çok sayıda kitap, yazı ve bilimsel makaleye konu olmuştur. İsveççe yazılan üç adet çocuk kitabı birçok dile çevrilmiştir:

  • The Vasa Saga (Bertil Almqvist)
  • The Vasa Sets Sail (Mats Wahl, çizimler: Sven Nordqvist)
  • The Vasa Piglet (Björn Bergenholtz)

Vasa Müzesi geminin tarihi dönemi ve yeniden su yüzeyine çıkartılmasına dair iki adet belgesel hazırlamıştır. Ayrıca müzenin internet sitesinde o dönem gemicilik anlayışının anlaşılabilmesi için eğitim amaçlı bir bilgisayar oyunu bulunmaktadır.[13] Ayrıca 1991 yılında Japonya’da Vasa’nın tıpatıp aynısı olan bir gemi yapılarak Ashi Gölünde turist ziyaretine açılmıştır.

Kaynakça

  1. ^ Ülke kaynaklarının temelde ordunun ihtiyaçları için düzenlenmesi için bakınız Songun
  2. ^ Bu muharebede amiral gemisi Tigern Lehlilere kaptırılırken, benzer kaderi paylaşmak üzere olan Solen kendi mürettebatı tarafından batırılır
  3. ^ a b Cederlund, Carl Olof, Vasa I, The Archaeology of a Swedish Warship of 1628, 2006 s.53
  4. ^ Kvarning, Lars-Åke and Ohrelius, Bengt, The Vasa: the Royal Ship, 1998 s.25-35
  5. ^ Kvarning, s.29
  6. ^ Geminin batışından İsveç’in zararı 40.000 riksdaler seviyesindedir
  7. ^ Vasa kronolojisi[] (İngilizce) 14 Temmuz 2011 tarihinde erişilmiştir
  8. ^ Cederlund & Hocker, Vasa I, s.172–180
  9. ^ Vasa Müzesi internet sitesinden 22 Haziran 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (İngilizce) 18 Temmuz 2011 tarihinde erişilmiştir
  10. ^ İlgili veritabanı 16 Ekim 2007 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (Fince) 18 Temmuz 2011 tarihinde erişilmiştir
  11. ^ Konuyla ilgili haber (İsveççe) 19 Temmuz 2011 tarihinde erişilmiştir
  12. ^ Cederlund, s.38
  13. ^ İnternet sitesindeki oyun 26 Nisan 2011 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (İsveççe) 19 Temmuz 2011 tarihinde erişilmiştir

Ayrıca bakınız

Konuyla ilgili yazılan eserler

  • Cederlund, Carl Olof, Vasa I, The Archaeology of a Swedish Warship of 1628, 2006 ISBN 91-974659-0-9

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Gemi</span> Ulaşım aracı

Gemi dünya denizlerini, okyanuslarını, nehir, göl ve diğer yeterince derin su yollarını dolaşan, mal ve yolcu taşıyan veya savunma, araştırma ve balıkçılık gibi özel görevleri yapan büyük bir deniz taşıtı’dır. Gemiler genellikle boyut, şekil, yük kapasitesi ve amaca göre teknelerden ayrılır. Yelken çağı'nda "gemi", en az üç Kabasorta arma‘lı direkleri ve tam cıvadra yelken planıyla yelkenli gemi olarak tanımlanır.

USS <i>Arizona</i> (BB-39)

USS Arizona (BB-39) Birleşik Devletler Donanması'nın Pennsylvania sınıfı zırhlısıdır. 48. Eyalet Arizona onuruna ismi verilen üçüncü gemidir. 1916 yılında hizmete girdi ve I. Dünya Savaşı sırasında da hizmet verdi. USS Arizona en çok 7 Aralık 1941'de gerçekleştirilen ve Birleşik Devletleri II. Dünya Savaşına sokan Pearl Harbor saldırısı sırasında 1177 kişinin öldüğü ve kendisi için felaket olan dramatik batışıyla tanınır. Enkaz temizlenmemiş ve şu anda limanın suları altındadır ve üzerinde o gün ölenlerin anısına USS Arizona Anıtı dikilmiştir.

<i>Midilli</i> (kruvazör) Osmanlı İmparatorluğunun I. Dünya Savaşına girmesine yol açan Alman yapımı savaş gemisi

SMS Breslau veya sonraki adıyla Midilli, Alman İmparatorluğu donanması için inşa edilen Magdeburg sınıfı hafif kruvazördür. Yapımına 1910'da başlandı ve 16 Mayıs 1911'de denize indirildi. Göreve alınmasından sonra savaş kruvazörü Goeben ile birlikte, Balkan Savaşları'nın patlak vermesi nedeniyle Akdeniz Tümeni'nde görevlendirildi. Breslau ve Goeben, İstanbul'a ulaşmak için Akdeniz'deki İngiliz savaş gemilerinden kaçtıktan sonra Ağustos 1914'te Osmanlı İmparatorluğu tarafından satın alındı ve gemilerin adları Midilli ve Yavuz Sultan Selim olarak değiştirildi. İki gemi, ağırlıklı olarak Karadeniz'de, Rusların Karadeniz Filosu'na karşı hizmet etti ve diğer Osmanlı gemileri ile birlikte Ekim 1914'te Rus limanlarına baskınlar düzenledi. Bu baskınlar, Rusya'nın Osmanlı'ya savaş ilan etmesine ve Osmanlı İmparatorluğu'nun I. Dünya Savaşı'na İttifak Devletlerinin yanında katılmasına yol açtı.

<span class="mw-page-title-main">Akagi (uçak gemisi)</span>

Japon Uçak Gemisi Akagi , Japon İmparatorluk Donanmasında II. Dünya Savaşı sırasında hizmet etmiş bir uçak gemisidir. Japon İmparatorluk Donanması için aslında Amagi sınıfı muharebe kruvazörü olarak tasarlamış ve 1922'de Washington Deniz Silahsızlanması Konferansı'nun sonucu gereğince gemi çeşidini değiştirilmiştir. Geminin adı Japonya'nın Kanto bölgesinde bir yanardağ Akagi-Yama 'dan alınmıştır.

RMS <i>Titanic</i> 1912de batan İngiliz gemisi

RMS Titanic, 15 Nisan 1912 tarihinde Southampton, İngiltere'den New York City, Amerika Birleşik Devletleri'ne yaptığı ilk seferinde bir buzdağına çarpması sonucu batan bir İngiliz okyanus gemisiydi. Gemideki tahmini 2.224 yolcu ve mürettebattan yaklaşık 1.500 kişi hayatını kaybetti ve bu olay barış zamanında tek bir geminin battığı en ölümcül olaylardan biri oldu. White Star Line tarafından işletilen Titanic, dünyanın en zengin insanlarından bazılarının yanı sıra, Britanya Adaları, İskandinavya ve Avrupa'nın başka yerlerinden Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada'da yeni bir hayat arayan yüzlerce göçmeni taşıyordu. Felaket, kamuoyunun dikkatini çekerek deniz güvenliği düzenlemelerinde önemli değişikliklere yol açtı ve popüler kültürde kalıcı bir mirasa ilham verdi.

<span class="mw-page-title-main">Müze gemi</span>

Müze gemi, eğitim veya tarihi önemini anma amacıyla korunarak müze haline getirilmiş, ziyarete açık gemilere verilen addır. Bazı müze gemiler eğitim ve gösteri amacıyla kullanılmaktadır. Müze gemilerin çok azı çalışır halde bulunmaktadır. Dünyada birkaç yüz adet müze gemi bulunmakta, bunlar uluslararası olarak kayıt altına alınmaktadır. Müze gemilerin savaş gemisi veya denizaltı gemisi olma zorunluluğu bulunmamaktadır, yolcu gemileri ve römorkör gibi araçlar da müze olarak hizmet verebilmektedir. Müze gemilerin çoğu bir denizcilik müzesinin parçası olarak hizmet vermektedir.

<i>Mary Celeste</i> 1872de Atlantik Okyanusunda terk edilmiş olarak bulunan gemi

Mary Celeste 4 Aralık 1872 tarihinde Atlantik Okyanusu'nda terk edilmiş olarak bulunduğundan beri gizemini koruyan bir ticari gemidir. Gemi bulunduğunda bir filikası kayıptı ve iyi bir durumdaydı, rüzgarın da etkisiyle Cebelitarık Boğazı'na doğru ilerliyordu. Yaklaşık bir ay önce yola çıkmıştı ve halihazırda güvertesinde altı aylık su ve erzak mevcut idi. Kargosuna dokunulmamıştı, yolcu ve tayfaların da şahsi eşyaları yerlerinde duruyordu. Gemi mürettebatı bir daha hiç bulunamadı ve hiç haber alınamadı. Bu terk edilmiş ve başıboş gemi denizcilik tarihinin en gizemli hikâyelerinden biri olarak hala çözümlenememiş sebepsel teorilere sahiptir.

<span class="mw-page-title-main">Zırhlı kruvazör</span>

Zırhlı kruvazör, 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarındaki, uzun menzilli ve bağımsız bir savaş gemisi tipidir. Savaş gemileri dışındaki bütün gemileri yok edebilecek ve çarpıştığı çoğu savaş gemisine ise büyük zarar verebilecek niteliktedir.

SMS <i>Wörth</i>

SMS Wörth, Alman Donanması'nın 1890'ların başında inşa edilen Brandenburg sınıfı dört ön dretnot zırhlısından biridir. Sınıftaki diğer gemiler SMS Brandenburg, SMS Kurfürst Friedrich Wilhelm ve SMS Weißenburg zırhlılarıdır. SMS Wörth, Alman Donanması için inşa edilen ilk okyanus aşırı gemilerden ve ilk ön dretnot gemidir. Geminin omurgası Mayıs 1890'da Kiel'deki Germaniawerft tersanesinde serildi. 6 Ağustos 1892'de denize indirilen gemi, donatımının tamamlanmasının ardından 31 Ekim 1893'te Alman Donanması'na katıldı. Wörth ve üç kardeş gemisi, taşıdıkları altışar ağır topla dönemin dört ağır top taşıyan zırhlılarına kıyasla daha modern tasarımlardı. Geminin adı 1870-71 Fransa-Prusya Savaşı'nın başındaki Wörth Çatışması'ndan gelmektedir.

<i>Deutschland</i> sınıfı zırhlı Alman İmparatorluk Donanması için inşa edilen beş ön dretnot savaş gemisinden oluşan gemi sınıfı

Deutschland sınıfı, Alman İmparatorluk Donanması için inşa edilen beş ön dretnot savaş gemisinden oluşan gemi sınıfıdır. Sınıf Deutschland, Hannover, Pommern, Schlesien ve Schleswig-Holstein gemilerinden oluşmaktaydı. 1903-1908 arasında inşa edilen gemiler, daha önceki Braunschweig sınıfı zırhlılara çok benzerdi; ancak daha iyi koruma sağlayan zırhları vardı. İngiliz Kraliyet Donanması'nın devrimci gemisi HMS Dreadnought'un hizmete girişiyle daha inşaları tamamlanamadan teknolojinin gerisinde kalan Deutschland sınıfı, Alman donanmasına katılan son ön dretnot gemiler oldular. Deutschland sınıfının ardından inşa edilen Nassau sınıfı zırhlılar ise Almanya'nın ilk dretnot sınıfı oldu.

<span class="mw-page-title-main">Dromon</span> Bizans donanmasının 5 ile 12. yüzyıllar arasında en önemli savaş gemisi olan kadırga türü

Dromon bir kadırga çeşidi ve İtalyan tarzı kadırgalar yerlerini alana kadar Bizans donanmasının 5 ile 12. yüzyıllar arası en önemli savaş gemisi. Roma İmparatorluğu döneminde Roma donanmasının ana ekseni Antik Liburna gemisinden geliştirilmiştir.

<i>Muin-i Zafer</i>

Muin-i Zafer, 1860'ların sonlarında Osmanlı donanması için inşa edilen iki Avnillah sınıfı zırhlı korvetin ikincisiydi. Geminin inşasına 1868'de başlandı, 1869'da denize indirildi ve ertesi yıl filoya katıldı. Merkezî bataryalı olan gemi, ana silah olarak kazamatlara monte edilmiş dört adet 230 mm top taşıyordu ve saatte 12 deniz mili (22 km/sa) hıza ulaşabiliyordu.

<span class="mw-page-title-main">Yamato</span> II. Dünya Savaşında Japon İmparatorluk Deniz Kuvvetlerinde görev yapmış Yamato sınıfı savaş gemisi IJN Yamato

Yamato (大和) 2.Dünya Savaşı sırasında Japon İmparatorluk Deniz Kuvvetleri tarafından kullanılmış olan bir savaş gemisidir. Yamato ve kardeş gemisi Musashi yapılmış olan en ağır savaş gemileridir. Ana silahı olan 46 cm Type 94 topu bir savaş gemisine monte edilmiş olan en büyük silahtır. Ancak bu kadar güçlü olmasına rağmen iki gemi de savaştan sağ çıkamamıştır. Amerikan uçaklarının saldırısına uğradı ve ağır hasar gördü.

<i>Peyk-i Şevket</i> sınıfı torpido kruvazörü

Peyk-i Şevket sınıfı, Osmanlı donanması için Almanya'daki Germaniawerft tersanesinde 1906-1907 yıllarında inşa edilen bir çift torpido kruvazörüdür. Peyk-i Şevket ve Berk-i Satvet adlarında iki gemiden oluşuyordu. 20. yüzyılın başında Osmanlı donanmasını modernize etme programının bir parçası olarak sipariş edildiler. 775 metrik ton deplasmanındaki gemiler, görece küçük boyutlarına göre ağır silahlıydılar ve üç torpido tüpü, bir çift 105 milimetre (4,1 in) top ve birçok küçük silah taşıyorlardı.

<span class="mw-page-title-main">Batık</span> batık bir geminin kalıntıları

Batık ya da gemi batığı, deniz veya nehirlerde bir kaza yahut deniz savaşı sonucu suya batan, seyahat, ticaret ya da savaş amacıyla inşa edilmiş deniz taşıtlarına verilen isimdir. Su altında olmayan ama yine de aynı sebeplerden ötürü kullanılmaz hale gelen diğer ulaşım araçları, genellikle enkaz olarak tanımlanırlar. Almanca ve İngilizce gibi bazı avrupa dilleri, batık kelimesi yerine gemi enkazı kelimesini tercih etmektedir.

Gemicilik arkeolojisi ya da batık arkeolojisi hem batmış, hem kısmen batmış, hem de günümüze değin batmaksızın ulaşmış gemi ve tekneleri, bu gemilerin inşa metotlarını merkeze koyan, sualtı arkeolojisi ve denizcilik arkeolojisi ile iç içe geçmiş arkeolojik bir alt daldır. Gemicilik arkeolojisi yalnızca gemi ve teknelerin imalat özellikleri, teknolojik değişimleri ve işlevleri üzerine odaklanmakla kalmaz, bunun ötesinde ticaret rotaları ve gemilerin kargoları gibi unsurları da incelemektedir. Alper Gölbaş, gemicilik arkeolojisi şöyle tanımlamaktadır;

"Gemicilik Arkeolojisi, özellikle gemilerin yapım teknikleri, inşada kullanılan malzemeler, gemide görev alan personelin kullandığı eşyalar, gemilerin rotaları, batmış ise batış nedenleri gibi hem maddi kalıntıları hem de bazı fiili durumları inceler. Gemilerle ilgili yazılmış antik kaynaklar, çanak çömlek üzerine ya da duvarlara boya ile yapılmış, kazınmış-çizilmiş, bazen kabartma olarak yapılmış gemi tasvirleri gibi dolaylı buluntular da Gemicilik Arkeolojisi tarafından incelenmektedir. Gemicilik Arkeolojisi, yalnızca gemileri değil, basit salları, kanoları, şişirilmiş deriden üretilmiş ulaşım araçlarını da inceler."

<i>Avnillah</i> sınıfı zırhlı korvet Osmanlı Donanmasının zırhlı savaş gemisi sınıfı

Avnillah sınıfı, Osmanlı donanması için 1860'larda inşa edilen iki zırhlı korvet savaş gemisinden oluşan bir gemi sınıfıdır. Sınıfta yer alan gemiler Avnillah ve Muin-i Zafer'dir. İki gemi İngiltere'de 1868 ve 1870 arasında inşa edildi. Gemi ortasındaki kazamatlara monte edilmiş dört adet 230 mm çapında top taşıyorlardı.

<i>Osmaniye</i> sınıfı zırhlı fırkateyn

Osmaniye, 1860'larda Osmanlı donanması için inşa edilmiş dört zırhlı fırkateynden oluşan bir gemi sınıfıdır. Sınıf; öncü gemi Osmaniye ile Aziziye, Orhaniye ve Mahmudiye'den oluşmaktaydı. Osmanlı İmparatorluğu için inşa edilecek demir zırhlı tipteki ilk gemilerdi. İlk üçü Robert Napier and Sons, dördüncüsü ise Thames Iron Works tarafından olmak üzere tamamı Birleşik Krallık'ta inşa edildi. Gemiler borda toplu zırhlılardı; taşıdıkları birer 229 mm top üst güvertenin ön kısmında, geri kalan on dörder 203 mm ve onar 36 librelik Armstrong top ise geminin bordalarında dizilmişti.

<i>Çesma</i> 1880lerde Rus İmparatorluk Donanması için inşa edilen Yekaterina II sınıfının ikinci gemisi olan zırhlı.

Çesma, 1880'lerde Rus İmparatorluk Donanması için inşa edilen Yekaterina II sınıfının ikinci gemisi olan zırhlıdır. Adını, 1770'te gerçekleşen Çeşme Deniz Muharebesi'ndeki Rus zaferinden almakta olup planlanandan daha ağır inşa edildiğinden dolayı zırh kuşağının çoğu su hattının altında kalmıştı. Rus şirketleri, Donanma Genel Komutanlığının istediği gelişmiş zırh ve makineleri üretemediği için bu parçalar Birleşik Krallık ve Belçika'dan ithal edildi. Çesma, kariyerini Rus Karadeniz Filosu'nun bir parçası olarak geçirdi.

HMHS Britannic, White Star Line'ın Olympic sınıfı buharlı gemilerinin üçüncü ve sonuncusu ve Britannic adını taşıyan ikinci White Star gemisiydi. RMS Olympic ve RMS Titanic'in en küçük kardeşiydi ve transatlantik yolcu gemisi olarak hizmete girmesi planlanmıştı. Kasım 1916'da Ege Denizi'ndeki Yunan adası Kea yakınlarında batana kadar 1915'ten itibaren hastane gemisi olarak işletildi. O dönemde dünyanın en büyük hastane gemisiydi.