
Çöl, Yerküre'de yer alan ana biyom tiplerinden birisidir. Çöl, yıllık 250 mm'den az yağış alan bölgeler için kullanılan bir terimdir.

Moren veya buzultaş, doğrudan doğruya buzulların ilerlemesi veya gerilemesi sırasında, buzulun taşıyarak oluşturduğu tabakalaşmamış depolara genel olarak verilen bir terimdir. Glasiyal koşullar ve süreçler ile taşınan ya da biriktirilmiş olan malzemenin her tanesine moren adı verilir.
Paleolimnoloji göllerin geçmiş durumlarını, çevredeki İklim değişikliğini ve seviye değişimlerini, tortullardaki kimyasal, fiziksel, biyolojik veriler yolu ile inceleyen bilim dalı. Limnoloji ve paleoekolojinin alt dalı olarak sınıflandırılmaktadır.

Kayaç, çeşitli minerallerin veya mineral ve taş parçacıklarının bir araya gelmesinden ya da bir mineralin çok miktarda birikmesinden meydana gelen katı birikintilerdir. Kayaç terimi eski Türkçede sahre, yeni Türkçede külte ve yabancı dillerdeki rock, roche, gestein sözcükleri karşılığı kullanılmaktadır.

İklim, bir yerde uzun bir süre boyunca gözlemlenen sıcaklık, nem, hava basıncı, rüzgâr, yağış, yağış şekli gibi meteorolojik olayların ortalamasına verilen addır. Hava durumundan farklı olarak iklim, bir yerin meteorolojik olaylarını uzun süreler içinde gözlemler. Bir yerin iklimi o yerin enlemine, yükseltisine, yer şekillerine, kalıcı kar durumuna ve denizlere olan uzaklığına bağlıdır. İklimi inceleyen bilim dalına klimatoloji adı verilir. İklim türleri, sıcaklık ve yağış rejimi gibi durumlara bakılarak sınıflandırılabilir. Ancak günümüzde en çok kullanılan sınıflandırma sistemi, aslen Wladimir Köppen tarafından geliştirilmiş olan Köppen iklim sınıflandırmasıdır.

Jeolojinin bir alt bilimi olan sedimantoloji biliminin konuları, yer kabuğundaki tortulların ve tortul kayaçların tanımlanması, sınıflandırılması ve orijininin araştırılması olarak sıralanabilir. Sedimantoloji, jeoloji içerisinde önemli bir yere sahiptir. Bunun nedeni yerkürenin yüzeyinin %75'i kadarının tortul (sedimanter) kayaçlardan oluşmuş olması ve şu anda kullanılan karbon bazlı (hidrokarbonik) enerji kaynaklarının tamamına yakınının bu tortul kayaçlardan çıkarılıyor olmasıdır. Ayrıca sedimenter sahalar çok verimli topraklara sahiptir. İklim şartlarının da uygunluğu yanında diğer şartların uygun olması durumunda tarım için çok önemli alanlar olabilirler.

Buzul, dağ zirvelerinde yaz kış erimeyen ve yer çekiminin etkisiyle yer değiştiren büyük kar ve buz kütlesidir. Eğimli arazilerde yıllar boyunca biriken kar kütlesinin önce buzkar, sonra da buza dönüşmesiyle oluşur. Buzullar okyanuslardan sonra dünya üzerindeki ikinci büyük su deposu ve en büyük tatlı su deposudur, tatlı suyun % 98,5'ini oluştururlar. Hemen hemen her kıtada buzullara rastlanır. Dünya'nın belirli bölgeleri, bütün yıl erimeyen ve "buzul" adını alan buzlarla kaplıdır. Bunlar kutup bölgeleriyle yüksek dağların tepeleridir. Buzul oluşabilecek bölgenin deniz yüzeyinden yüksekliği, enlemin artmasıyla azalır. Ekvator yakınlarında 0° enlem çevresinde buzullara rastlamak için Runewenzorilerin 4.400 m yüksekliğine çıkmak gerekirken, Alplerde (45°) 2500 m'ye, Norveç'te (60°) 1500 m'ye çıkmak yeterlidir. Kutupta buzullara deniz yüzeyinde rastlanır.

Göl, karalar üzerindeki çanakları doldurmuş tatlı veya tuzlu su kütlesidir. Göller, kapalı havzaları dolduran geniş, durgun su kütlesi olarak da tanımlanır. Gölsel ortamlar, oldukça belirgin çökel türü ve çökel yapılarına sahiptirler.

Üç ana kayaç türünden biri olan tortul kayaçlar, yeryüzünde en çok görülen kayaç türüdür. Dünya'nın yüzeyinin yaklaşık yüzde 75'ini yerkabuğunun ise yaklaşık yüzde 8'ini kaplarlar. Bu kayaçlar genellikle tabakalı olarak bulunurlar ve içerisinde organizma kalıntıları (fosil) bulundururlar. Sarkıt ve dikitler bu kayaçların oluşturduğu jeolojik yapılara örneklerdir. Tortul kayaçların büyük bir kısmı dış etmenler tarafından yeryüzünün aşındırılmasıyla meydana gelen çeşitli büyüklükteki unsurların (sediman) taşınarak çukur sahalara biriktirilmesi sonucu oluşmuşlardır. Bu olaya genel anlamda tortullaşma denir. Biriken unsurlar önceleri boşluklu gevşek bir yapıya sahiptirler. Fakat zamanla sıkışıp sertleşirler. Bir birikme sahasında, sonradan biriken unsurlar öncekiler üzerinde birikerek ağırlıkları vasıtasıyla basınç yaparlar. Bu basınç sonucu unsurlar, aralarındaki boşlukların küçülmesi ve büyük ölçüde ortadan kalkmasıyla sıkışır ve sertleşirler. Tortul depoların veya kayaçların oluştukları ortamlar yerden yere farklılık gösterirler.

Konglomera, kum ve çakılların basınçla birleşmesi ve zamanla sertleşmesi sonucu oluşan kütlelerdir. Konglomera, çapı 2 mm'den daha büyük kayaç türüdür, örneğin, granüller, çakıl taşları ve kayaçlar gibi, alt-köşeli çakıl boyutlarındaki yuvarlatılmış önemli bir fraksiyondan oluşan kaba taneli bir kırıntılı tortul kayaçtır. Çakılların konsolidasyonu ve

Altiplano Peru'nun güneydoğusu ile Batı Bolivya'da Batı ve Doğu-Andlar arasında bulunan bir platodur.
Paleoklimatoloji, doğrudan ölçümlerin alınmadığı iklimlerin incelenmesidir. Araçsal kayıtlar Dünya tarihinin yalnızca küçük bir bölümünü kapsadığından, eski iklimin yeniden inşası, doğal çeşitliliği ve mevcut iklimin evrimini anlamak için önemlidir. Paleoklimatoloji, kayalar, tortular, sondaj delikleri, buz tabakaları, ağaç halkaları, içinde korunmuş verileri elde etmek için Dünya ve yaşam bilimlerinden çeşitli PROXY yöntemlerini kullanır. Vekilleri tarihlendirme teknikleriyle birleştirilen bu paleoiklim kayıtları, Dünya atmosferinin geçmiş durumlarını belirlemek için kullanılır.

Haloklin düşey tuzluluk gradyanı yüksek, termoklin yakınında su düzeyinin altında kalan ve özellikle 0-500 metre derinlik arasında gelişen katmandır.

Dilivium, bir jeoloji terimidir. Sel ve taşkın sularının yüzeysel akışı sırasında bünyesinde taşıdığı kil ve benzeri alüvyonları yavaş ve istikrarlı bir şekilde biriktirmesiyle oluşan kayaçlardır. Bu terim eskiden Nuh tufanının neden olduğu sanılan kaya kil katmanlarına verilirdi.
Pediment, İngilizce bir terimdir. İnselberg türü sarp bir yamacın eteğinde, kristalli kayada oluşan eğik yüzey yamaca belirgin bir içbükeylik ya da dirsekte bağlanan çöl reliefi biçimidir. Mekanik bakımdan dayanıklı bir malzeme içinde yontulmanın oluşması günümüzde de tartışmalıdır.

Çamurtaşı, silt ve kil parçacıklarının bir karışımını içeren silisli bir tortul kayaçtır. "Çamurtaşı" terminolojisi, kireç taşları için Dunham sınıflandırma şeması ile karıştırılmamalıdır. Dunham'ın sınıflandırmasına göre, çamurtaşı yüzde ondan daha az karbonat taneleri içeren herhangi bir kireç taşıdır. Not, bir silisiklastik çamurtaşı karbonat taneleri ile ilgilenmez. Friedman, Sanders ve Kopaska-Merkel (1992), silisiklastik kayaçlarla karışıklığı önlemek için "kireç çamurtaşı" kullanımını önermektedir.
Fiziksel olgunluğa ulaşmamış bir organizma tarafından üreme konusu için Pedogenesis sayfasına bakınız.

Jeolojide, derecelendirilmiş bir yatak, yatağın bir tarafından diğerine tane veya talaş büyüklüğünde sistematik bir değişiklik ile karakterize edilir. En yaygın olarak tabanda giderek daha ince olanlara doğru derecelendirilen daha iri çökeltilerle normal derecelendirme biçimini alır. Normal olarak derecelendirilmiş yataklar genellikle, zaman geçtikçe taşıma enerjisinde düşen çökelme ortamlarını temsil eder, ancak bu yataklar hızlı çökelme olayları sırasında da oluşabilir. Muhtemelen en iyi türbidit tabakalarında temsil edilirler; burada, önce ağır, kaba çökeltileri çökelten ani ve güçlü bir akıntıya işaret ettikleri, daha ince olanları, akım zayıfladıkça takip eder. Ayrıca karasal akarsu birikintilerinde de oluşabilirler.

Dansgaard-Oeschger olayları, son buzul döneminde 25 kez meydana gelen hızlı iklim dalgalanmalarıdır. Bazı bilim adamları, olayların yarı periyodik olarak meydana geldiğini ve tekrarlama süresinin 1.470 yılın katları olduğunu söylüyor; ancak bu tartışılıyor. Holosen sırasında karşılaştırılabilir iklim döngüsü, Bağ olayları olarak adlandırılır.

Holosen'de gerçekleşen iklim değişikliklerini anlamak amacıyla yapılan en önemli çalışma, Kuzey Atlantik'te derin deniz tortulları ve buzul girdileri üzerindeki incelemelere ve sonuçlarına dayanmaktadır. Araştırma sonuçlarına göre Holosen ’deki iklim dalgalanmaları ile geçici olarak bağlantılı Kuzey Atlantik buz rafting olaylarından Bond Dönemi olarak bahsedilir. Buz raftingi, çeşitli malzemelerin buzla taşınması olayıdır. Buz raftingi bugün de meydana gelmektedir ancak etkisi önemli ölçüde daha az ve ölçülmesi çok daha zordur. Büyük buzdağlarının erimesi, genellikle buzul deniz tortusu olarak adlandırılan çeşitli büyüklükteki tortuları raflara ve daha derin deniz alanlarına yatırır. Bu tür 8 olay tespit edilmiştir ve Columbia Üniversitesi'ndeki Lamont-Doherty Yeryüzü Gözlemevi'nden Gerard C. Bond, 1997'de Geç Pleistosen ve Holosen'de 1470 yıllık iklim döngüleri teorisini ve Kuzey'deki buz akıntısının petrolojik izlerine dayanan teorisini öne sürmesiyle bu 8 dönem, Bond dönemleri olarak adlandırılmıştır.