İçeriğe atla

Vakum tüpü

Vakum tüpü ya da elektron tüpü, elektronik devrelerde kullanılan bir grup devre elemanıdır. Tüplerin pek çok cinsi vardır. Yirminci yüzyılın ilk yarısında bütün elektronik devrelerde kullanılmışlarsa da, yarı iletken teknolojisinin gelişmesi sonucunda kullanım alanları daralmıştır.

Tarihi

İlk tüp 1904 yılında John Ambrose Fleming tarafından bulundu. Bu kenetron adında iki terminalli bir elemandı ve devrelerde doğrultmaç (redresör) olarak kullanılıyordu. İki yıl sonra Lee de Forest, terminal sayısını üçe çıkararak audion tüpü geliştirdi. Bu tüp yükselteç (amplifikatör) olarak kullanılıyor, yani zayıf sinyalleri güçlendiriyordu. Dört terminalli tüp ise Birinci Dünya savaşı yıllarında Alman fizikçi Walter H.Schottky tarafından geliştirildi. Bunu 1926 yılında Hollandalı mühendis Bernard D.H.Tellegen (1900-1990) tarafından geliştirilen beş terminalli tüp izledi. Bu tüplerin ana kullanım yerleri yükselteçlerdi. Sonraki yıllarda farklı amaçlar için daha çok sayıda terminali olan tüpler de geliştirildi.

Tüpün yapısı ve terminal sayısı

Tipik bir tüpün (tetrot) şamatik gösterimi

Tüpler çeşitli boyutlarda metal, cam veya seramik kapsüllü elemanlardır. Tüplerin içindeki hava genellikle boşaltılmıştır. Bu sebepten tüplere boşluk (vacuum) tüpü de denilir. Tüplerin yaygın olarak kullanıldığı dönemde, radyo alıcılarındaki cam tüplerin görünüşleri kullanıcılar tarafından lambaya benzetilmişti. Bu sebepten halk arasında tüpler, lamba olarak da bilinir.

Tüplerin çok sayıda terminali (bağlantı noktası) vardır. Çoğu kez bu noktalardan iki tanesi ısıtıcı (filaman) adını alır. Bu terminaller tüpün çalışması için zorunludur, flamanın ürettiği ısı olmadan anod ve katod arasında elektron akışı sağlanamaz. (Bazı modern tüplerde ısıtıcının bir ucu katot ile ortaktır ve izolasyon basit bir kondansatör devresiyle sağlanmaktadır.)

Günümüzde kenetron ya da audion gibi adlar yerine terminal sayısından üretilmiş adlar kullanılmaktadır. Ancak tüpe isim veren terminaller ısıtıcı dışında kalan terminallerdir. Buna göre (ısıtıcı hariç) iki terminalli tüp diyot, üç terminalli tüp triyot, dört terminalli tüp tetrot ve beş terminalli tüp te pentottur. Yandaki şamada bir tetrod bağlantıları gösterilmiştir.

Termoiyonik yasa

Elektron tüpün çalışma ilkesi İngiliz fizikçi Owen Willian Richardson (1879-1959) ve Rus Amerikan kimyager Saul Dushman (1883-1954) tarafından geliştirilen termoiyonik yasaya dayanır. Bu yasaya göre bir metalin yüzeyindeki elektronlar sıcaklığa bağlı olarak metalden kopma eğilimindedir. Richardson-Dushman denklemi;

Burada,

(amper/cm2 cinsinden) akım yoğunluğu
( Kelvin cinsinden) metalin sıcaklığı
Boltzmann sabiti
Richardson sabiti ve
(elektron volt cinsinden) söz konusu metalden elektron koparmak için gerekli enerjidir.(İş fonksiyonu da denilir)

Bu Denklemdeki sabitler;

Değerler yerine konursa,

Denklemdeki w parametresi ise metalden metale değişen bir sabittir. Mesela bakır ve kobalt için 5, krom ve tungsten için 4.5 tur. Bu denklem ısıtılmış bir katodun rahatça elektron kaybedebileceğini göstermektedir. Elektron kaybetmenin eşiğine gelmiş bir katoda küçük bir negatif gerilim uygulanması bile bu katodun elektron yayması için yeterlidir.

Diyotun çalışma ilkeleri

Diyotun iki terminali anot (+) ve katottur (-). Katot ısıtıcı ile ısıtılır. Isınmış olan katottan anoda bir elektron akışı olması için katoda bir negatif gerilim uygulamak yeterlidir. Buna karşılık aynı gerilim ısıtılmamış olan anoda uygulandığında hiçbir elektron akışı olmaz. Bu sebepten, devreye bir dalgalı akım (alternatif akım) uygulandığında, katottan anoda sadece dalganın negatif olduğu süre içinde elektron akışı olur. (Konvansiyonel akım yönü elektron akışının tersinedir.) Böylelikle dalgalı akım kırpılmış olur ve kondansatör ve direnç gibi uygun devre elemanlarının da yardımıyla doğrultma işlemi yapılır.

Diyot adı günümüzde aynı görevi gören yarı iletkenler için de kullanılmaktadır.

Triyodun çalışma ilkesi

Triyotta diyottaki iki terminale ek olarak grid (ızgara) terminali de vardır. Izgara anot ile katodun arasında yer alır . Grid üzerinde (katoda göre) küçük genlikli negatif bir gerilim vardır (DC bias). Bu gerilim anot katot arasındaki gerilimi denetler. Grid üzerindeki gerilimde küçük bir değişiklik anot katot arasındaki elektron akışında büyük bir değişime yol açar. Bu sebepten, gritteki DC gerilime bir sinyal eklendiğinde, bu sinyalin genliğine bağlı olarak anot katot arasındaki gerilim de değişir. Bir başka deyişle grid katot arasındaki düşük genlikli sinyal anot katot arasında yükseltilmiş olur. Bu sayede tritot yükselteç olarak kullanılır.

Çok terminalli diğer tüpler

Yüksek güçlü bir tübün üstten görünüşü
Radyo alıcılarında kullanılan Sovyet yapımı bir elektron tübü

Yüksek frekansta kullanıldığı takdirde, triyotta anot ve grid arasında geri beslemeden kaynaklanan kapasitif etki oluşmağa başlar. Triot yükseltecin yükseltme katsayısı arttıkça kapasitif etki de artar. Yüksek frekanslarda tüpün kullanımını kısıtlayan bu olaya elektronikte Amerikalı mühendis John Milton Miller adına izafeten Miller etkisi denilir. Tetrot bu etkiyi azaltmak amacıyla geliştirilmiştir. Tetrotta anot ile grit arasına sürekli olarak pozitif gerilimde tutulan ikinci bir ızgara daha yerleştirilmiştir. Bu ikinci ızgaraya ekran (screen) adı verilir. Yüksek güçlü tipik bir tetrodun alttan görünüşü (terminalleri) yanda gösterilmiştir.

Ancak ilk üretilen tetrotların yükseltme karakteristiği doğrusal değildi. Pentot bu bozukluğu gidermek amacıyla geliştirilmiştir. Pentotta katoda bağlı üçüncü bir ızgara daha vardır ve bu ızgara bastırıcı (supressor) olarak bilinir. (Ancak modern tetrotlarda bu sorun bastırıcı olmadan da çözülmüştür.)

Altı terminalli heksot, yedi terminalli heptot ve sekiz terminalli oktot gibi tüpler ise ise pentot ve tetrodun özel amaç için geliştirilmiş türleridir. Bu tüpler genellikle yarı iletken döneminden önce radyo vericilerinde mikser (elektronik) olarak kullanılmak üzere geliştirilmişlerdir.

Çift tüpler

Elektronik devrelerde çoğu kez yükseltme elemanları çift çift kullanılır (push pull gibi) Bu gibi durumlarda kullanılmak için çift tüpler de geliştirilmiştir. Gerçekte bu tüpler aynı tüp şasesi içerisinde yer alan iki ayrı tüptür.

Günümüzde tüpler

Yarı iletken teknolojisinin geliştirilmesiyle, tüketici tarafından kullanılan elektronik devrelerde (radyo ve TV alıcıları gibi) tüpler yerlerini transistör ve benzeri katı hâl aletlerine bırakmışlardır.[1] Buna karşılık tüpün hala kullanıldığı yerler vardır. Bunlar yüksek duyarlılık veya güç gerektiren devrelerdir.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ Navarro Sosa, Estanislao. "Electron tube". Encyclopædia Britannica (İngilizce). 14 Nisan 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Kasım 2019. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Bilgisayar monitörü</span> elektronik ekran

Monitör, görüntü sergilemek için kullanılan elektronik ya da elektro-mekanik aygıtların genel adıdır. Monitör, başta televizyon ve bilgisayar olmak üzere birçok elektronik cihazın en önemli çıktı aygıtıdır. Monitör, plastik bir muhafaza içerisinde gerekli elektronik devreleri, güç transformatörünü ve resmi oluşturan birimleri içerir. Monitörle bilgisayar arasındaki iletişimi ekran kartı sağlar. Yani, monitörden çıkan veri kablosu bilgisayar kasasında ekran kartına bağlanır. Monitörlerin boyutları inç ölçü cinsiyle ifade edilir. Bu boyut monitör ekranının bir köşesinden karşı çaprazındaki diğer köşesine olan uzaklıktır.

<span class="mw-page-title-main">Elektronik devre elemanları</span> elektronik devreyi meydana getiren ögeler

Elektronik devre elemanları, elektrik devresinin çalışabilmesi için kullanılan parçalara denir. Aktif ve pasif devre elemanları olarak iki gruba ayrılır.

<span class="mw-page-title-main">Kondansatör</span> Ani yük boşalması amacıyla kullanılan devre elemanı

Kondansatör ya da sığaç veya yoğunlaç, elektronların kutuplanıp elektriksel yükü elektrik alanın içerisinde depolayabilme özelliklerinden faydalanılarak bir yalıtkan malzemenin iki metal tabaka arasına yerleştirilmesiyle oluşturulan temel elektrik ve elektronik devre elemanı. Piyasada kapasite, kapasitör, sığaç gibi isimlerle anılan kondansatörler, 18. yüzyılda icat edilip geliştirilmeye başlanmış ve günümüzde teknolojinin ilerlemesinde büyük önemi olan elektrik-elektronik dallarının en vazgeçilmez unsurlarından biri olmuştur. Elektrik yükü depolama, reaktif güç kontrolü, bilgi kaybı engelleme, AC/DC arasında dönüşüm yapmada kullanılır ve tüm entegre elektronik devrelerin vazgeçilmez elemanıdır. Kondansatörlerin karakteristikleri olarak;

<span class="mw-page-title-main">Diyot</span> Yalnızca bir yönde akım geçiren devre elemanı.

Diyot, yalnızca bir yönde akım geçiren devre elemanıdır. Bir yöndeki dirençleri ihmal edilebilecek kadar küçük, öbür yöndeki dirençleri ise çok büyük olan elemanlardır.

<span class="mw-page-title-main">Ohm kanunu</span> iki nokta arasındaki iletken üzerinden geçen akımın, potansiyel farkla doğru; iki nokta arasındaki dirençle ters orantılı olması

Ohm yasası, bir elektrik devresinde iki nokta arasındaki iletken üzerinden geçen akım, potansiyel farkla doğru; iki nokta arasındaki dirençle ters orantılıdır.

<span class="mw-page-title-main">Tristör</span> kontrollü yarı iletken bir anahtarlama elemanı

Tristör, kontrollü yarı iletken bir anahtarlama elemanıdır. SCR olarak da bilinirler. SCR silikon kontrollü doğrultucu anlamına gelmektedir. Özellikle güç elektroniği devrelerinde kullanılan tristörler çok hızlı açma ve kapama özelliğine sahiptirler. Son teknikle saniyede 25.000 defa açıp kapama yapan tristörler yapılmıştır. Dört katlı bir yarı iletkenden meydana gelen tristörler (P-N-P-N) kapı (gate) ucu ile iletken yapılabilmektedir. Doğru akım ve Alternatif akımla çalışırlar. Her yönlü akım geçirirler. Anot-Katot ve gate olmak üzere üç bağlantı ucu mevcuttur. Yüksek güçlü tristörlerde anot geniş bir taban üzerine tespit edilir. Bu tristörün hem kolay soğutulmasını hem de kolay monte edilmesini sağlar. Katot kalın bir kablo ile gate ucu ince bir bükülebilir kablo ile çıkartılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Korozyon</span> Kimyasal tepkime ile oluşan bilinen ismi ile paslanma olayı

Korozyon, metal veya metal alaşımlarının oksitlenme veya diğer kimyasal etkilerle aşınma durumu. Demirin paslanması, alüminyumun oksitlenmesi korozyona örnek olarak verilebilir. Türkçeye yabancı dillerden giren korozyon sözcüğü; yenme, kemirilme gibi anlamlarla alakalıdır. Aşınma, çürüme, paslanma, bozulma ve yenim gibi sözcüklerle karşılanabilir.

<span class="mw-page-title-main">Lamba (ses)</span>

Hi-Fi terminolojisinde lamba. Aslında İngilizceden vakumlu tüp olarak çevrilebilecek olan terim zamanla değişerek lamba olarak yerleşmiştir. Müzik sistemlerinde özellikle amplifikatörlerde bir yükseltme ünitesi olarak kullanılmaktadır. Elektrotlar, vakumlanarak havası alınmış cam tüp içerisinde bulunur, filaman yardımıyla ısıtılan elektrotlar elektron yaymaya başlarlar. Anot ve katot arasındaki bu elektron akışı sayesinde sinyaller yükseltilir.

<span class="mw-page-title-main">Elektrik akımı</span> elektrik yükü akışı

Elektrik akımı, elektriksel akım veya cereyan, en kısa tanımıyla elektriksel yük taşıyan parçacıkların hareketidir. Bu yük genellikle elektrik devrelerindeki kabloların içerisinde hareket eden elektronlar tarafından taşınmaktadır. Ayrıca, elektrolit içerisindeki iyonlar tarafından ya da plazma içindeki hem iyonlar hem de elektronlar tarafından taşınabilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Transistör</span> Devre elemanı

Transistör veya geçirgeç girişine uygulanan sinyali yükselterek gerilim ve akım kazancı sağlayan, gerektiğinde anahtarlama elemanı olarak kullanılan yarı iletken bir elektronik devre elemanıdır. BJT çift birleşim yüzeyli transistördür. İki N maddesi, bir P maddesi (NPN) ya da iki P maddesi, bir N maddesi (PNP) birleşiminden oluşur. Transistör üç kutuplu bir devre elemanıdır. Devre sembolü üzerinde orta kutup Base (B), okun olduğu kutup Emitter (E), diğer kutup Collector(C) olarak adlandırılır. Base akımının şiddetine göre kollektör ve emiter akımları ayarlanır. Bu ayar oranı kazanç faktörüne göre değişir. Transistörler elektronik cihazların temel yapı taşlarındandır. Günlük hayatta kullanılan elektronik cihazlarda birkaç taneden birkaç milyara varan sayıda transistör bulunabilir.

Elektrokimya, kimya biliminin bir alt dalı olup elektronik bir iletken ile iyonik bir iletken (elektrolit) arayüzeyinde gerçekleşen reaksiyonları inceler. Elektrokimyada amaç kimyasal enerji ve elektrik enerjisi arasındaki değişimi incelemektir.

<span class="mw-page-title-main">MOSFET</span> Elektronik devre bileşeni

Metal oksit yarı iletken alan etkili transistör bir tür alan etkili transistör (FET)’dür ve daha çok silisyum'un kontrollü oksitlenmesi ile üretilir. Voltajı cihazın iletkenliğini belirleyen yalıtımlı bir kapısı vardır. Uygulanan voltaj miktarıyla iletkenliği değiştirme özelliği, elektronik sinyal’lerin güçlendirilmesi veya değiştirilmesi için kullanılabilir.

<span class="mw-page-title-main">Güç (elektrik)</span>

Elektriksel güç, elektrik enerjisinde elektrik devresi tarafından taşınan güç olarak tanımlanır. Gücün SI birimi watt'tır. Elektrikli cihazların birim zamanda harcadığı enerji miktarı olarak da bilinir. 1 saniyede 1 joule enerji harcayan elektrikli alet 1 watt gücündedir.

Elektronikte kullanılan boyutsuz ve logaritmik bir birim.

<span class="mw-page-title-main">Saçtırma biriktirme</span>

İnce film kaplamalarda, buhar kaynağı olarak, genellikle saçtırma yöntemi kullanılmaktadır. Diğer yöntemlere göre birçok avantaj sunan bu yöntemde, katı malzeme pozitif iyonlarla bombardıman edilerek, atomlar yüzeyden kopartılır. Kaplanacak olan malzeme, hızlandırılmış iyonlar gibi enerjik parçacıklarla bombardıman edilirse, saçılan atomlar substrat (alttaş) yüzeyinde film tabakası oluştururlar.

<span class="mw-page-title-main">Frekans modülasyonu</span> frekans modülasyonu, İletişim teknolojisinde (yayıncılıkta) kullanılan bir modülasyon türü

Frekans modülasyonu, İletişim teknolojisinde (yayıncılıkta) kullanılan bir modülasyon türüdür. FM kısaltmasıyla gösterilir. Bu modülasyon türü 1933 yılında Amerikalı mühendis Edwin Howard Armstrong (1890-1954) tarafından geliştirilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Elektron demeti</span> Vakum tüplerinde gözlemlenen elektron akışları

Elektron demeti veya eski adıyla katot ışını, vakum tüplerinde gözlemlenen elektron akışlarıdır. İki elektrot içeren ve bir gerilim uygulanan havası boşaltılmış bir cam tüpte, elektronların katottan yayılması nedeniyle pozitif elektrodun parlamasıyla gözlemlenmektedir. Seyreltilmiş gazlarda elektriksel iletkenlik üzerine çalışmalarda bulunan Julius Plücker, 1859 yılında, katottan yayılan radyasyonun yol açtığı fosforesans ışığın, katodun yanındaki tüpte göründüğünü ve bu ışığın, manyetik alan uygulanmasına bağlı olarak hareket ettiğini gözlemledi. 1869'da Johann Wilhelm Hittorf, katot ile tüpün duvarları arasında koyduğu katı bir cismin bir gölge oluşturduğunu tespit etti. 1876'da Eugen Goldstein, bu cismin gölgesinin, cismin kendisinden daha büyük boyutlarda olduğunu gözlemleyerek fosforesansı oluşturan ışınların katottan direkt bir yol izleyerek geldiğini belirledi ve bu ışınlara katot ışını adını verdi. 1897'de J. J. Thomson, katot ışınlarının daha önceleri bilinmeyen, sonraları elektron olarak adlandırılan negatif yüklü parçacıklardan meydana geldiğini tespit etmiştir. Günümüzde kavram, daha yaygın bir biçimde "elektron demeti" olarak adlandırılmaktadır.

Grid elektron tüplerindeki terminallerden birinin adıdır. Diotlar dışında her elektron tüpte grid terminali vardır. Bu terminal 1906 yılında Amerikalı mühendis Lee de Forest tarafından geliştirilmiştir.

Aktiflik, kimyasal tepkimelerde elektron alma ve/veya elektron verme isteğine denir. Yarı pil tepkimelerinde elektrotları belirlemede kullanılır.

<span class="mw-page-title-main">Albert W. Hull</span> Amerikalı mucit (1880 – 1966)

Albert Wallace Hull vakum tüplerinin geliştirilmesine katkıda bulunan ve magnetronu icat eden Amerikalı fizikçi ve elektrik mühendisi.