İçeriğe atla

Uygulamalı halkbilim

Uygulamalı halkbilim  halkbilimin bir dalı olarak gerçek toplumsal sorunların çözümü için geleneksel kültürel araçların kullanımı ve çalışması ile ilgilenir. Terim  1939'da halkbilimci Benjamin A. Botkin tarafından bir konuşma sırasında Alan Lomax ile birlikte türetilmiştir.  Otuz yıl boyunca bu ikili bu alanın önemli çalışanları olmuştur. Uygulamalı halkbilim uygulamalı toplumsal bilimlere benzer. Sadece araştırma değil sorun çözmeye yönelik çalışmaları da vardır.

Halkbilim sahasında 20. Yüzyılın ilk yarısından itibaren oluşan, yeni teorik yapılanmaların sonuçlarından biri de sosyal ve ekonomik sorunlarda kullanılan uygulamalı halkbilimin ortaya çıkmasıdır. Kuzey Amerika’da 1970’lerde sistematik hale gelmeden önce, İskandinav ülkeleri, Almanya ve Avrupa’nın diğer ülkelerinde gelişen halk hayatı halkbilimi bu sahaya kadar genişletmiştir. Halkbilime yüklenen bu yeni anlamın gerçekleştirileceği kurum 19. Asırdan itibaren ortaya çıkan tarihsel ve sanatsal objelerin muhafaza ve organize edildiği müzelerdi. İskandinav ülkeleri başta olmak üzere bu objelerin sergilendiği “açık hava müzeleri”ne eleştiriler oluştu. Tarihin savaşı kutsadığını, tarımı ve üretimi unuttuğunu eleştiren çevreler mevcuttu. Sonuçta, 1950’lerden sonra ortaya çıkan uygulamalı halkbilim çalışmalarının halk hayatını muhafaza etmeye çalıştığını ve bu amaçla tasarladığı halk kültürü müzelerinin farklı bir sosyal tarih anlayışına yol açtığı söylenebilir.

Bu anlayış toplumsal bir bakış açısı ile, insanların günlük yaşamını ve “tipik” özelliklerini ortaya koymayı amaçlıyordu. Amerikalılar İskandinav halkbilimcilerin “açık hava müzesi” kavramını geliştirerek objelerin canlı gösterimini de müzelere eklediler. ABD. Vahşi Batı olarak bilinen dönemi kültür turizminin bir ögesi olarak geliştirdi ve bu kavramın gelişmesinde rol oynadı. Halkbilimde “metin” merkezli yönelimlilikten “bağlam” merkezliliğe dönüşmesi ya da Performans Teori’nin ortaya çıkması söz konusudur. Halk kültürü müzeciliği artık pasif objelerin yer aldığı depolar olmaktan çıkarak halk kültürünü araştıran, uygulayan ve sergileyen bir yer haline gelmiştir. Alman halkbilimciler bunun teorik ve pratik gelişmesinde önemlidir.

Fin halkbilimci Lauri Hanko’nun başlatıp liderliğini sürdürdüğü fikre göre güçlendirilmemiş halk kültürü kültürel sömürgecilik ve hegemonya ile tehdit edilmektedir. Bu hareketi önleme amacıyla UNESCO’nun kültür bölümünde çalışmalara başlanmış, uluslararası antlaşmalar düzenlenmiştir. Türkiye’de de Kültür Bakanlığı bünyesinde çalışmalara girişilmiştir. Sözlü ve somut olmayan başyapıtların ilanı, yaşayan insan hazinelerinin tespiti gibi uygulamalar, uygulamalı halkbilim ile ortaya çıkmıştır. Küreselleşmeye karşı ve yozlaşmış akademiye önlem olarak da uygulamalı halkbilim çalışmaları bir olanak sağlamaktadır. Bu gelişmeler uygulamalı halkbilimin küresel ölçüde veya uluslararası ilişkilerde görevler üstlenmek sürecini başlatması bakımından önemlidir. Yirmi birinci yüzyılda siyasi hedefli anlaşmazlıkların kültürel göreceliğe dayalı hoşgörü zemininde çözümlenmesi için halkbilimin uygulamaya yönelik işlevleri nazara alınmalıdır.

Kaynakça

  • Özkul Çobanoğlu, Halkbilimi Kuramları ve Araştırma Yöntemleri Tarihine Giriş, Akçağ Yayınları

Kaynakça

  • Botkin, B.A., Lay My Burden Down. Chicago: University of Chicago Press, 1945.
  • Jones, Michael Owen, ed., Putting Folklore to Use. Lexington: University of Kentucky Press, 1994.
  • Goldstein, Diane, Once Upon a Virus: AIDS Legends and Vernacular Risk Perception. Logan: Utah State University Press: 2004.

İlgili Araştırma Makaleleri

Antropoloji ya da insan bilimi, geçmiş ve günümüz topluluklarında yaşayan insanların çeşitli yönlerini inceleyen bilim dalı. İnsanın kültürel ve fiziki yapısını araştıran antropoloji, insanlık tarihinin en eski dönemlerinin aydınlatılmasına yardımcı olur. Bu bilim, insanı kültürel, toplumsal ve biyolojik çeşitliliği içinde anlamaya; insanlığın başlangıcından beri toplulukların çeşitli koşullara nasıl uyarlandığını, bu uyarlanma biçimlerinin nasıl gelişip değiştiğini, çeşitli küresel olayların nasıl dönüştüğünü görmeye ve göstermeye çalışır.

<span class="mw-page-title-main">Turizm</span> eğlence veya iş için yolculuk

Turizm ya da gezim, dinlenmek, eğlenmek, görmek ve tanımak gibi amaçlarla yapılan geziler ve bir ülkeye veya bir bölgeye gezmen (turist) çekmek için alınan ekonomik, kültürel, teknik önlemlerin, yapılan çalışmaların tümüdür. Turistik gezi, insanların sadece bir yerden bir yere gitmesi değil kültürel, ekonomik ve toplumsal olarak da iletişim içinde olmalarıdır. Turizm sayesinde insanlar hem diğer ülkelerin, hem kendi ülkelerinde yaşadıkları bölgenin dışındaki güzelliklerin, hem de geçmişte yaşamış olan insanların bırakmış oldukları kültürel mirasın farkına vararak, gelecek kuşaklara daha yaşanılabilir bir dünya bırakmanın gerekliliğine inanarak hayata farklı açılardan bakabilirler. Turistler gittikleri ülke ya da bölgede gördükleri yerler karşılığında o yöre halkına para kazandırırlar. Yani turizm ziyaret edilen ülke ve bölgenin ekonomisine büyük bir maddi katkı sağlar. Turizm açısından Türkiye'ye en çok Antalya ve Bodrum gelir kazandırır. Turizm sözcüğü ilkin 21. yüzyılda bazı İngilizlerin Avrupa'ya yaptığı yolculuklar için kullanılmıştır. II. Dünya Savaşı'ndan sonra bu eylem, dünya çapında yaygınlık kazanınca, turizm sözcüğü de dilden düşmez olmuştur. Eskiden yalnız zengin ve aylak kimselerin yaptığı bu geziler, ulaşım kolaylıklarının sürekli olarak gelişmesi ve kısa zamanda herkesin tatil yapmasını sağlayan toplumsal gelişmeler sonucunda gittikçe çoğalmıştır.

Etik veya ahlak felsefesi, doğru davranışlarda bulunmak, iyi bir insan olmak ve insani değerler hakkında düşünme pratiğidir. Etik sözcüğü Yunanca "kişilik, karakter" anlamına gelen "ethos" sözcüğünden türemiştir.

<span class="mw-page-title-main">Uygarlık</span> bir devletin karmaşık toplum veya genel anlamda küresel bir tezahürü

Bir uygarlık kentsel gelişme, kültürel seçkin sınıf tarafından empoze edilen sosyal sınıflaşma, iletişimle ilgili sembolik sistemler ve doğal çevreden ayrı olma ve üzerinde hükmetme algısı ile karakterize edilen karmaşık yapıdaki toplumdur.

<span class="mw-page-title-main">Frankfurt Okulu</span>

Frankfurt okulu, Almanya'da 1923 yılında kurulan ve sosyoloji, siyaset bilimi, psikanaliz, tarih, estetik, felsefe, müzikoloji gibi farklı disiplinlerden insanları bir araya getiren Toplumsal Araştırma Enstitüsü'nün bir düşünce akımı olarak ifade edilmesidir. Okulun genel yaklaşım biçimi eleştirel teori olarak adlandırılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Tarihsel materyalizm</span>

Tarihsel materyalizm, Marx ve Engels tarafından ortaya konulan diyalektik materyalizmin doğadan topluma doğru geliştirilerek tarihsel süreçlerin anlaşılmasında ve açıklanmasında kullanılmasıyla formüle edilen yöntemsel yapı. Diyalektik materyalizmde olduğu gibi tarihsel materyalizmi de bir felsefe dizgesi olarak anlayıp açıklamanın yanı sıra, bir bilim yöntemi dahası bir bilimsel kuram olarak değerlendiren düşünceler de vardır. Bu görüşler, Marksizm içindeki eğilimlere göre çeşitli ayrımlar gösterir.

Frankfurt Okulu'nun, özellikle Max Horkheimer ve Theodor W. Adorno tarafından geliştirilen ve kullanılan ve Okul'un genel yaklaşımını ifade ana kavramlardan birisi de kültür endüstrisi. Okul'un özgül Marksizm anlayışlarını açıkça gösterir bu kavramlaştırma, çünkü geleneksel Marksizm düşüncesindeki altyapı-üstyapı ya da ekonomi-kültür gibi temel ayrımları dışta bırakır. Geleneksel Marksizm altyapı-üstyapı kavramlarıyla ve özellikle de altyapıya verilen ağırlıklı rol ile ilgilenir. Frankfurt Okulu'nda ise bu anlayış, yerini yeni bir durum olarak tespit ettikleri altyapı-üstyapı kaynaşması fikrine bırakır.

Halk bilimi veya folklor, bir ülkede veya bölgede yaşayan halkın kültür ürünlerini, sözlü edebiyatını, geleneklerini, törelerini, inançlarını, mutfağını, müziğini, oyunlarını, halk hekimliğini inceleyerek bunların birbirleriyle ilişkilerini belirten, kaynak, evrim, yayılım, değişim, etkileşim vb. sorunlarını çözmeye, sonuç, kural, kuram ve yasaları bulmaya çalışan bilim dalıdır.

Kültür tarihi belirli dönemlerin, ülkelerin ya da toplulukların düşünsel ve kültürel özelliklerini inceleyen bir bilim dalıdır.

Devlet, toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş millet veya milletler topluluğunun oluşturduğu tüzel varlıktır. Devlet siyasal bir birliktir. Bunun için her şeyden önce devleti kuran bireyler arasında kültürel bir birlik lazımdır. Ancak kültürel birlik devletin yaşaması için yeterli değildir. Tarihte görülen birçok iç savaş, kültürel birliğin devlet kurulmasında yeterli olmadığını göstermektedir. Amerikan İç Savaşı'nın anayasal düzenin kurulmasının ne kadar gerekli olduğunu ortaya koyması ve savaş kültürü yerine hukuk devlet ilişkisinin kavranması açısından önemi büyüktür.

<span class="mw-page-title-main">Etnografya</span> İnsanın toplumsal varlığını niteliksel ve niceliksel olarak inceleyen bilim dalı

Etnografya, kavimleri karşılaştırarak inceleyen, kültür oluşumlarını araştıran, kültür bilimidir. İnsanın toplumsal varlığını niteliksel ve niceliksel olarak inceler. Bu incelemeleri alan çalışmasına göre gerçekleştirir. Bütünlükçü bir yöntem tercih eder. Bu yönteme göre insan-toplum ilişkisi birbirinden ayrı ögeler olarak anlaşılamaz. Geleneği gezi yazıları ve sömürgecilik dönemi raporlarına da dayanmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Müze</span> kazılarda bulunan yapıtların, eski devirlerden kalan antikaların, sanata ve bilime ilişkin nesnelerin, sanat ve bilim yapıtlarının, budunbilimsel vb. nesnelerin bir arada ya da ayrı ayrı sergilendiği, saklandığı, korunduğu yapı

Müze, somut ve somut olmayan kültürel mirası araştıran, ilgili nesneleri toplayan, muhafaza edip sergileyen kurumlar ve sergileme mekanlarıdır.

<span class="mw-page-title-main">Türk folkloru</span>

Türk folkloru, Türkçe çevresinde gelenekselleşmiş folklor, halk bilimidir.

Tahtakuşlar Köyü Alibey Kudar Etnografya Galerisi, Edremit'in Tahtakuşlar köyünde 1991 yılında kurulmuş özel etnografya galerisi.

<span class="mw-page-title-main">Franz Boas</span>

Franz Uri Boas modern antropolojinin kurucusu ve antropolojideki bütüncü yaklaşımı kişiliğinde de bulunduran Alman kökenli Amerikan vatandaşı dilbilimci ve etnolog. Antropoloji'nin ABD'de yerleşmesinde öncü olmuştur

Kültürel çalışmalar siyasal, kuramsal ve deneysel olarak kültür analiziyle bağlantılı bir alandır. Çatışmaları ve özellikleri tanımlayarak çağdaş kültürün siyasi dinamiklerine ve tarihi temellerine odaklanır. Kültürel çalışmalar alanındaki araştırmacılar genellikle kültürel uygulamaların daha geniş kapsamlı bir sistem olan güçle nasıl ilişkili olduğunu araştırır. Bu güç sistemi, ideoloji, sınıf yapıları, ulusal oluşumlar, etnik köken, cinsel yönelim, cinsiyet ve nesil gibi toplumsal olgularla ilişkilidir ya da bunlar aracılığıyla faaliyet gösterir. Kültürel çalışmalar kültürleri sabit, sınırlı, değişmeyen ve birbirinden bağımsız olarak görmekten ziyade onları sürekli birbirleriyle etkileşim hâlinde olan, uygulamaları ve süreçleri değiştiren birer oluşum olarak görür. Kültürel çalışmalar alanı çeşitli kuramsal, yöntemsel yaklaşımları ve uygulamaları kapsar. Kültürel çalışmalar, kültürel antropoloji ve etnik çalışmalar gibi alanlardan ayrı tutulsa da, bu alanların her ikisine de destek vermiş ve katkıda bulunmuştur.

Kültürel görelilik, görecilik ya da kültürel rölativizm bir kişinin inanç ve aktivitelerinin, o kişinin kültüründe yaşayan başka kişiler aracılığıyla, bu kişilerin gözlemlenmesi ile anlaşılması gerektiğini öne süren prensip.

<span class="mw-page-title-main">Beypazarı Yaşayan Müze</span> Beypazarında müze

Yaşayan Müze; Ankara'nın Beypazarı ilçesinde 2007 yılında bir sivil inisiyatif girişimi ile kurulmuş halk bilim müzesidir.

Kültürlerarası psikoloji, değişkenlik ve değişmezlik de dahil olmak üzere, farklı kültürel koşullar altında insan davranışlarının ve zihinsel süreçlerin bilimsel bir çalışmasıdır. Davranış, dil ve anlamdaki kültürel farklılığı tanımak için araştırma yöntemlerini genişleterek psikolojiyi genişletmeyi ve geliştirmeyi amaçlar. Akademik bir disiplin olarak psikoloji büyük ölçüde Kuzey Amerika ve Avrupa'da geliştiği için, bazı psikologlar, evrensel olarak kabul edilen yapıların, daha önce varsayıldığı kadar değişmez olmadığı konusunda endişe duymuşlardır, özellikle de diğer kültürlerde dikkate değer deneyleri çoğaltma girişimlerinin değişen başarıları vardır. Etki, biliş, benlik kavramları ve psikopatoloji, anksiyete ve depresyon gibi ana temaları ele alan teorilerin, diğer kültürel bağlamlara "dışa aktarıldığında" dış geçerliliğe sahip olup olamayacağı, kültürel psikoloji, kültürel farklılıkları hesaba katmak için kültürel farklılıkları hesaba katmak için tasarlanmış yöntemleri kullanarak bunları yeniden inceler. Her ne kadar bazı eleştirmenler kültürlerarası psikolojik araştırmalardaki metodolojik kusurlara işaret etseler ve kullanılan teorik ve metodolojik temellerdeki ciddi eksikliklerin psikolojideki evrensel ilkeleri araştırmaya engell olduğunu iddia etseler de, kültürler arası psikologlar, fizik veya kimya gibi evrenselleri aramaktan ziyade farklılıkların (varyans) nasıl ortaya çıktığını araştırmaya yönelmektedirler.

Ekonomik ve siyasal küreselleşmenin yeni bir uluslararası kültür oluşturması ile kültürün küreselleşmesi ortaya çıkmıştır. Küreselleşme kavramıyla ilgili geçmişe veya günümüze baktığımızda ne zaman ortaya çıktığına dair herhangi bir kanıya rastlanılmamasıyla birlikte bu konu üzerinde kesin bir uzlaşıya varılmamış olunup hem dinamiği hem içerdiği farklı anlamlar ile anlaşılması zor bir olgudur. Yine de kültürün küreselleşmesinde geçmişe baktığımızda insanların yeni alanları keşfetme istekleri, ticari yolların ortaya çıkması ve göç etmenin başlamasına kadar eskiye dayanmaktadır. Bu sistemsel başlangıç bizi geçmişe götürse dahi şu anda olan tamamen etnik değişimlerin bir örneğidir. Son zamanların en çok ilgi gören kavramlarından biri olan küreselleşmenin kültürel sonuçlarını dile getiren bu çalışma, iki kısımdan oluşmaktadır. Birinci kısımda küreselleşme kavramı teorik olarak ele alınmaktadır. İkinci kısımda ise kültürel bakımdan küreselleşmenin sonuçları yer almaktadır.