İçeriğe atla

Upanişad

Upanişad, Hinduizm'in felsefi ve daha çok mistik yapıdaki kutsal kitaplarıdır, Şruti kategorisinde yer alırlar. Anlamı "yanıbaşına oturmak"tır. Bu metinler geçmişte Hindu rişilerinin ("peygamberlerin") öğrencilerine öğrettiği gizli bilgilerdi, Vedalar'ın sonu (Vedanta) ve tamamlayıcısı olarak görülürler.

200'ün üzerinde Upanişad vardır ama Muktika Upanişad, yalnızca 108 Upanişad'ın ismini listeler, bu nedenle "resmî" upanişad sayısının 108 olduğu söylenebilir. Bir Hindu efsanesine/inanışına göre Upanişadların toplam sayısı eskiden 1180 idi ama zamanla çoğu kayboldu ve ancak birkaç yüz Upanişad kaldı.

En eski Upanişadlar Brihadaranyaka Upanişad ve Çandogya Upanişad'dır, bu iki Upanişad MÖ 800-700 yılları arasında yazılmıştır. Kaushitaki Upanişad, Taittiriya Upanişad, Kena Upanişad, Aitareya Upanişad, Mundaka Upanişad, Katha Upanişad da Upanişad edebiyatının eski örnekleridir ve Budizm öncesi dönemde MÖ 600-500 yılları arasında yazılmışlardır.

Daha sonra, olasılıkla Budizm döneminden hemen önce veya Buddhizm döneminde yazılan Svetasvatara, Maitrayani, İşa, Prasna ve Mandukya Upanişad'ı da eklenirse Hinduizmin bütün mezhepleri ve okullarınca kabul edilen 13 temel Upanişad listesi ortaya çıkar. 13 temel Upanişad Hindu felsefesinin ve mistisizminin en büyük ve en önemli kaynağıdır. Bu Upanişadlara 8. yüzyılda yaşamış filozof Şankara tefsir niteliğinde metinler, yorumlar yazmıştır. Bu tefsirler Upanişadlar üzerine yapılmış en eski tefsir niteliği taşır. Geri kalan 95 Upanişad'dan 59'u bütün mezheplerde "vahiy" kategorisinde sruti olarak kabul edilen daha genç upanişadlardır. Bunlar, 13 temel Upanişad'ın değindiği konular hakkında daha detaylı açıklamalar yapar, 13 Upanişad'ın dışındaki en önemli Upanişadlar'dan bazıları Maha-Narayana, Adhyatma, Mandala Brahmana, Nada-Bindu, Dhyana-Bindu, Subala gibi Upanişadlardır bunların da İsa'dan önceki dönemde yazıldıkları düşünülmektedir. Son kategoride olan 36 upanişad ise tamamen mezhepseldir. 36 upanişad'tan 14'ü Saivism mezhebine, 13'ü vaishnavism mezhebine, 9'u shaktism mezhebine aittir.

Bütün upanişadlarda üzerine basılarak öğretilen temel öğreti, bütün evrenin Tanrı olduğu, insan ruhunun da (Atman) aslında Tanrı'nın bir parçası olduğu ve öldükten sonra su damlasının okyanusla birleşmesi gibi insanın da Tanrı ile birleşeceği, onda özümlenip Tanrı'da yok olacağı, onunla bir olacağı doktrinidir:

"Bu Atman benim kalbinin derinliklerindedir ve bir pirinç veya arpa tanesi ya da hardal çekirdeği kadar küçüktür... Kalbimin derinliklerindeki bu Atman dünyadan, gökyüzünden, göklerden ve bütün dünyalardan daha büyüktür. Bütün hareketler, istekler, korkular, tatlar ondadır, kendi içini kapsayan her şeyi tutan odur; o konuşmaz, hiçbir şeyi dert etmez; bu kalbimin derinliklerindeki Atman, Brahman’dır. Bu yaşamdan ayrıldığım zaman onunla birleşeceğim." Çandogya Upanişad
"Brahman her şeydir. Evrende var olan bütün görüntüler, arzular, duyular Tanrı’dan zuhur ederler. Tanrı’yı tanımak için, kişinin kendisi ile kalbinin derinliklerinde gizli bulunan Tanrı’nın aynı Varlık olduğunu idrak etmesi gerekir. Kişi, ancak bu şekilde ölümden kurtulur." Çandogya Upanişad
"İnsan hayatı soluk düşünce, duyular ve hareketlerden ibaret bir varlıktır. Bu unsurlar, Atman’dan dolayı meydana gelirler ve eninde sonunda bir akarsuyun denize karıştığı zaman kaybolması gibi, Brahman'a karışarak ortadan kaybolurlar." Prasna Upanişad
"Bütün bu evren Brahman'dır. Her şey O'ndan çıkar, ondan kaynaklanır. Her şey O'nda erir, O'nda çözülür, O'nda yok olur. Ve her şey O ile devamlılığını sürdürür..." Çandogya Upanişad
"Brahman en üstün olandır, bütün duyuların ve düşüncelerin ötesindedir... Brahman her insanın yüreğindedir." Çandogya Upanişad

Upanişadlara göre her şeyin özünde Atman vardır. Bir Hindu Rişisi bu konuyu öğrencisine etkili bir örnekle anlatır:

"Hiçbir şey yok ki O özden gelmemiş olsun. Her şeyin içinde bu öz varlıktan vardır, o gerçektir. O, her şeyin özüdür. Sen de O’sun Svetekatu. Atman bir ağaç dalını bırakacak olursa o dal ölür, tüm ağacı bırakırsa tüm ağaç ölür. Atman bedeni terk ettiğinde beden ölür, ama o öz Atman ölmez."
- Ne olur bana biraz daha bu öz varlığı anlatır mısın.
- "Anlatacağım. Bana bir Hint inciri getir."
- "İşte burada efendim."
- "Onu yar."
- "Yardım efendim."
- "Ne görüyorsun?"
- "Küçücük çekirdekleri var içinde."
- "Yar o çekirdeklerden birini."
- "Yardım efendim."
- "Şimdi ne görüyorsun?"
- "İçi boş efendim."
- "İşte o çekirdeğin içindeki senin göremediğin özden koskoca Hint inciri ağacı oluşuyor. Bana inan oğlum, işte o incir çekirdeğindeki boşluk o öz ile doludur. Her şey varoluşunu o öze borçludur. İşte gerçek budur. İşte o öz varlıktır. Sen de O’sun."
- "Bana lütfen Atman'dan biraz daha söz eder misin?"
- "Peki.. Bu tuzu suya dök ve yarın bana getir." Çocuk denileni yaptı.
- "Tuz nerede?" diye sordu babası.
- "Göremiyorum".
- "İç bakalım nasıl tadı?".
- "Tuzlu".
- "Peki şuradan ya da buradan içersen?
- "Yine tuzlu. Her yanı tuzlu." Babası dedi ki:
- "Tuzu görmesek de tuz her yerdedir. Aynı şekilde Atman da her yerdedir.. Onu görmesek bile o, her şeyin içindedir. Her şey varoluşunu o öze borçludur. İşte gerçek budur. İşte o öz varlıktır. Sen de O’sun." Çandogya Upanişad

Bazı bölümlerde ruhun çeşitli yönlerini detaylarıyla anlatan ayetler bulunur:

"Saf farkındalık olan Atman, duyularla çevrili bir halde, yürekteki ışık olarak parlar.. Atman, sanki düşünüyormuşçasına, sanki hareket ediyormuşçasına uyanık kalma, düş görme ve derin uyku hallerinde dolanır ama yine de aynı kalır.
"Atman bir bedene büründüğünde sanki o bedenin zayıflıklarını ve kısıtlılıklarını üstlenmiş gibi olur ama Atman ölüm anında bedeni terk ettiğinde bütün bunları da geride bırakır... Bilinen iki tane bilinç hali vardır.. Biri bu dünyaya diğeri de öbür dünyaya aittir. Ancak bunların aralarında üçüncü bir hal daha vardır. Bu ara hal üzüntüleriyle ve sevinçleriyle her iki dünyayı da deneyimlediğimiz düşler âlemidir... Bir insan öldüğünde ölen sadece maddi bedeni olur. O kişi sona eren yaşamının hem iyi hem de kötü izlenimlerini algılamaya devam eder.. Bu ara halde ise Atman'ın ışığı altında izlenimlerini kurgular, bozar ve yine kurgular.."
"Ara haldeyken (rüya aleminde) savaş arabaları, onları çeken atlar, gidilecek yollar yoktur ama insan kendi savaş arabalarını, yollarını, atlarını oluşturur. O bilinç halinde kutsayışlar, mutluluklar, sevinçler de yoktur, kişi bunları kendi meydana getirir. Bütün bunları meydana getiren gerçekten de kendisidir.."
"İnsan uykudayken ve bedenle ilişiğini kesmişken kendisi uyumayan, ışığı kendinden olan Atman izlenimlerden örülü düşleri izler. Işığı kendinden olan Atman Prana gücüyle bedeni canlı tutar.. Maddeye bağlı olmadığından hiçbir şey onu etkilemez... Düş görme halindeyken şurada burada dolaştıktan sonra kendi yerine geri döner.. Atman'da özümlenmiş bir insan (üçüncü hal) dış dünyasında ve iç dünyasında neler olup bittiğinin ayrımında olmaz. Çünkü o, özümlenme halindeyken tüm arzuları tamama erer.. Bizzat Atman'ın dışında yerine gelmesi gereken arzu kalmaz. O kişi kederin ötesine geçer."
"O özümlenme halindeyken insan görmeden görür, çünkü hiçbir şey O'ndan ayrı değildir. Koklamadan koklar çünkü hiçbir şey O'ndan ayrı değildir. Duymadan duyar çünkü hiçbir şey O'ndan ayrı değildir.. Bilmeden bilir çünkü hiçbir şey O'ndan ayrı değildir. Ayrılığın olduğu yerde insan başka bir şeyi görür. Başka bir şeyi koklar, başka bir şeyi konuşur, başka bir şeyi duyar, başka bir şeyi düşünür. Fakat özümlenmenin olduğu ikinci bir şeyin bulunmadığı yer Brahman'ın âlemidir. Yaşamın en yüce gayesi en yüce hazinesi budur." Brihadaranyaka upanishad

Upanişadlar Sufizmi, Batı mistisizmini, Neo Platonculuğu, ünlü Alman filozofu Arthur Schopenhauer’i derinden etkilemiştir. Schopenhauer bu Hindu kutsal kitaplarının batı tarafından keşfinin "yüzyılın en büyük hediyesi" olduğunu söylemiş, Upanişadlar ile ilgili olarak da “insan düşüncesinin en yüksek ürünleri ve bilgeliği", "Dünyada var olabilecek en doyurucu ve en yükseltici eser; yaşamımın tesellisi oydu, ölümümün de tesellisi o olacaktır." yorumlarını yapmıştır.

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Hinduizm</span> Hindistan merkezli bir din

Hinduizm, çok kapsamlı inanç ve yaşam felsefesinin toplamıdır. Özellikle Hindistan, Nepal ve Bangladeş'te yaygındır. Günümüzde yaklaşık 1.25 milyar izleyeni ile Hristiyanlık ve İslam'dan sonra üçüncü sırada yer alan Hinduizm inancının neredeyse tüm takipçileri Hindistan ve çevresinde bulunmaktadır. Budizm ve Zen Budizmi gibi çeşitli ekoller Hinduizm'den kaynaklanıp ayrılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Durga</span>

Durga Hinduizm'de bir Devi, ulu tanrıça, formudur. Bir aslanı süren ve birçok kolunda öldürücü silahlar taşıyan, yüzünde bunların tam tersi barışcı ve güven verici bir ifade taşıyan, elleri mudra şeklinde bir kadın olarak tasvir edilir. Tanrıçanın bu formu dişil ve yaratıcı enerjinin (Şakti) tecessümü yani cismanileşmesi, vücut bulmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Ganeşa</span> fil kafasıyla tasvir edilen hint tanrısı

Ganeşa, Hinduizm'deki en tanınmış ve saygı duyulan Tanrı temsillerinden birisidir. Şiva ve Parvati'nin ilk doğan oğludur. Bharati, Riddhi ve Siddhi'nin ("mükemmeliyet") eşidir. Marathi, Malayalam ve Kannada'da Vinayaka, Tamil'de Vinayagar ve Telugu'da Vinayakudu olarak da anılır.

Sanatana Dharma, Hinduizm için Sanskritçe ve diğer Hint dillerinde Vaidika Dharma ile birlikte kullanılan alternatif bir adlandırmadır. Bu terim sınıf, kast veya mezhep farkı gözetmeksizin tüm Hindulara yüklenen "ebedî" ve mutlak görevler ile dinî olarak emredilen uygulamaları ifade eder. Bu dinî uygulamaları takip eden kişiyeyse Sanatani veya Dharmi adları verilir.

Marifet Kapısı, Alevî-Bektaşi anlayışında gönül yolunda en yüce düzeye ulaşma, tanrısal gizlere(sır) erme evresidir. Bu evre "arifler"le özdeşleştirilir. Su gibi arılık aranılır.

<span class="mw-page-title-main">Ruh</span> yaşayan bir varlığın manevi özü

Ruh, can ya da tin; din ve felsefede, insan varlığının fiziksel olmayan yönü ya da özü olarak tanımlanır ve genellikle bireysellikle eşanlamlı olarak ele alınır. Teolojide ruh kişinin tanrısallığa ortak olan kısmı olarak tanımlanır ve genellikle bedenin ölümünden sonra kişinin varlığını sürdüren kısmı olarak ele alınır.

Tanrı'nın varlığıyla ilgili argümanlar filozoflar, teologlar ve diğer düşünürler tarafından öne sürülmüştür. Felsefi terminolojide, Tanrı'nın varlığı problemi, tanrı ontolojisinin bilgi kuramı ile ilgilidir. Bilgi kuramı, epistemoloji, bilgiye olan yaklaşımı, doğru bilgiye nasıl ulaşılacağını inceler. Ontolojiyse, varlık/yokluk konuları üzerindeki argümanlardan oluşur. Yani, tanrı ontolojisinin bilgi kuramı, Tanrı'nın var olup olmadığı konusunda nasıl akıl yürüteceğimiz üzerinedir.

<span class="mw-page-title-main">Advaita Vedanta</span>

Advaita Vedanta, Devanagari अद्वैत वेदान्त, Hint felsefesi dizgelerinden Vedanta'nın "ikicisizlik" öğretisinin Sanskritçe karşılığı.

<span class="mw-page-title-main">İhvân-ı Safâ</span> Hurufiler ya da ansiklopedistler

İhvan-ı Safâ, Basra'da 10. yüzyılda ortaya çıkan bir felsefe çığırının taraftarlarına verilen bir addır. Bir nevî felsefe ansiklopedisi mahiyetindeki risalelerini Almancaya çeviren Dietrici[kim?], bunların adlarının "Hâlis Kardeşler" anlamına geldiğini söylüyor.

<span class="mw-page-title-main">Thomas Aquinas</span> İtalyan filozof ve teolog (1225–1274)

Thomas Aquinas veya diğer adıyla Aquinolu Thomas, bilgi felsefesi, metafizik, siyaset ve ruhun ölümsüzlüğü konularındaki yorumlarıyla skolastik düşünceye önemli katkılar sağlamış Dominikan rahip. 1322'de Aziz ilân edilmiştir.

Brahman, Hint felsefesi geleneğinde, hem içkin hem de aşkın olan ve hem evrende hem de kendisinde var olan en yüksek varlığa kendinden kendine birleşmenin nihai ve en yüksek hedef olarak addedildiği dünya ruhudur. Hint felsefesi coğrafi yakınlık nedeniyle Çin felsefesi ile ortak nüanslar taşıdığından geçmişi ve geleceği değil yalnızca “şu an” ı esas alır ve Brahman'ın her zerrede var olmasından dolayı insan ruhunda da o "Öz”ün (tanrının) var olduğunu ve tüm varlıklarda ondan bir parçanın bulunduğunu öne sürer. İnsanın içinde bulunduğu evrenden soyutlanmadan onun bir parçası olduğu düşüncesini içselleştirdiğinde "Brahman”la bir olacağını savunur.

<span class="mw-page-title-main">Gayatri Mantra</span>

Hint kutsal metinleri Vedalarda geçen Hint dünyasında ve en yüksek düzeyde saygı gören mantra. Vedalardaki diğer mantralar gibi Gayatri Mantra'nın da doğrudan mucidi olmadığı kabul edilir. Mantra'nın ermiş Brahmarshi Vishvamitra'ya vahiy yoluyla Tanrı tarafından aktarıldığına inanılır. Rigveda'da bir ayette mantranın Savitr adlı Tanrı'ya yönelik gerçekleştirildiği yorumlandığından Savitri mantra olarak da adlandırılır.

<span class="mw-page-title-main">Devi Gita</span>

Hinduizm'in "Şakta" mezhebine ait bir kutsal kitaptır, kelime anlamı "Ana Tanrıça'nın şarkısı"dır. Şakta'lar ana Tanrıça'yı, aynı zamanda "kozmik enerji" olarak tanımlamaktadırlar.

Brahmanizm, M.Ö. 2000 öncesi Brahmanların kurduğu bir din.

<span class="mw-page-title-main">Birinci İznik Konsili</span>

Birinci İznik Konsili, MS 325 yılında İmparator I. Konstantin tarafından Roma İmparatorluğu topraklarında Hristiyanlığın içerisinde tartışılan bazı konuları netleştirmek amacı ile toplanmıştır.

Bhagavad Gita, kısaca Gita, kutsal bir Hindu metni, ve edebiyat tarihindeki ve felsefedeki en önemli metinlerden biri kabul edilir. Kabaca Bhagavat Gita'da 700 vecize vardır ve Mahabharata destanının bir parçasıdır. Bhagavat Gita'daki öğretmen, Hindularca Tanrı'nın tezahürü olarak görülen ve Bhagavan, ilahi olan, olarak hitap edilen Krişnadır.

Hinduizm mezheplerinin başlıca akımları Şaivizm, Şaktizm, Vişnuizm ve Smartizm'dir.

<span class="mw-page-title-main">Hint felsefesi</span>

Hint (Hindu) Felsefesi Hindistan'ın eski çağlarında ortaya çıkmış, içinde felsefeleri, dünya görüşlerini, öğretileri barındıran kendilerinin ise Darşana dedikleri geniş bir yelpazeyi içine alır. Milattan önce 15. yüzyılda geç vedalar döneminde oluşturulan upanişadlar ilk yazılı ve hala önemsenen kaynaklardır. Radhakrishnan'a göre dünyanın en eski felsefi yapıtlarıdır. Modern yorumcular Hint Felsefesinde iki ana gelenek olduğunu öne sürerler. Veda'da söylenenleri kaynak olarak görüp kabul eden geleneğe Astika, Veda'lara mesafe koyan geleneklere de Nastika geleneği denir. Nastika akımından olan okullar arasında Budizm, Cainizm, Ajivika, Carvaka vs. bulunur. Hint felsefesinde Veda'ları kabul eden Astika akımında altı sistem bulunur. En eskisi Samkhya'dır ve ondan ortaya çıkan Yoga'dır. Diğer dördü Nyaya, Vaiseşika, Mimamsa, Vedanta'dır. Yoga adlı eserinde inançlar üzerine çalışan felsefeci Eliade'e göre Hindu düşünce sisteminin olmazsa olmaz dört temel kavramı karma, maya, nirvana ve yoga'dır. Karma, insanı kozmosa bağlayan evrensel nedensellik yasasıdır, "eden, ettiğini bulur" diye algılanır. Maya, kozmosu doğurur ve onun geri dönüşünü de yönetir. İnsanlar cehaletle körleştiği sürece bu kozmik yanılsamayı besler. Nirvana, Karma ve Maya'nın ötesinde konumlanmış asıl hakikat, koşullanmamış, aşkın bir hal, durumdur. Yoga ise varlığa erişmenin yollarıdır.

Vaişnavizm, Şaivizm, Şaktizm ve Smartizm ile birlikte başlıca Hindu mezheplerinden biridir. Vişnu'yu tanrılar dahil tüm ruhların ve varlıkların kaynağı, kökeni ve dayanağı olan Mutlak Şahıs (Paramātman) ve Mutlak Varlık (Parabrahman) olarak betimlediği için Vaişnavizm olarak adlandırılır. Vaişnavizm'in temel metinleri arasında Vedalar, Upanişadlar, Bhagavad Gita, Pancharatra (Agama) metinleri, Naalayira Divya Prabhandham ve Bhagavata Purana yer alır.

<span class="mw-page-title-main">Para Brahman</span>

Para Brahman veya Param Brahman Vedik felsefeye göre tüm tanımlamaların ve kavramların ötesinde olan "Yüce Brahman"dır. Evrene ve ötesinde, tüm varlıklara sonsuz nüfuz eden biçimsiz Var Olan, Maya'yı aşkın Nihai Varlık olarak tanımlanır.