İçeriğe atla

Uluslararası politik ekonomi

Uluslararası politik ekonomi, uluslararası ilişkileri, politik ekonomiden faydalanarak inceleyen, sosyal bilimlere ve tarihe bir bakış açısıdır. Kısaca, uluslararası politik ekonomi, devlet politikalarının ve pazar ekonomisinin birbirleriyle olan ilişkilerinin sonuçlarını uluslararası düzeyde incelemekle görevlidir.

Siyasi ekonomi, siyaset bilimi, tarih ve Ekonomi bilimlerinden faydalanmaktadır.

İçeriğinde Merkantilizm, Liberalizm ve Marksizm akımlar üzerine odaklanmaktadır.[1]

Bu bilimi kavramak için, uluslararası ilişkiler çalışma alanlarından yararlanmak gerekir. Siyasi bilim, iktidarın şekillenişini ve paylaşımını konu alır. İktisat ise, kıt kaynakların insan isteklerini karşılamada nasıl kullanılacağını incelemektedir. Ekonomi sorumlarını kavramak için ise, politik ekonomi kavramı ortaya çıkmaktadır. Ülkelerin, ekonomik ilişkilerini ele alır. Ülkeler arası para sermaye ve iş gücünün bağlı olduğu kurallardaki sistemler incelenir. Uluslararası ilişkilerin yöntemlerini, uluslararası aktörlerin ilişkilerini çözümlemek için kullanır. Küresel ölçekte bugün ortaya çıkan gelişmeleri, ekonomik ve sosyal açıdan birbirinden soyutlamak zordur. Toplumlar arası ilişkilerin yürütücüleri ulus devlet temsilcileridir.

Ekonomik alanda alınan kararlar yalnızca ekonomik etki yaratmamaktadır. Alışveriş, başka ülkede eğitim görme gibi ilişkileri de oluşturur. Bütün bu kavramları ele alan bilim uluslararası politik ekonomidir. Bir ülkede olan olayları ve alınan kararları incelerken analizlerden yararlanılmaktadır.Uluslararası politik ekonominin çalışma alanları oldukça geniştir.

Enerji, çevre kirliliği, finans, teknoloji gibi pek çok alanı kapsamaktadır. Sistemle bağımlı teknik dışı yardımlar, büyüme ve kalkınma planları gibi çalışma alanları mevcuttur. Merkantilizm ve Marksizm yaklaşımları ise çatışma eksenlidir. Merkantilizm, ülkenin gücünün ana göstergesinin elindeki değerli madenler olduğunu, bu yüzden devletin servet ve güç kaynaklarına sahip olması gerektiğini savunmaktadır. Marksizm-Leninizm akımlarında ise Karl Marx, tarihin kendisini çatışma eksenli olarak ortaya koymaktadır. Ülkeler arasındaki ekonomik faaliyetler sömürgecilikle başlamıştır. Bu durum zamanla küresel eşitsizliği ortaya çıkaran bir bağımlılık yaratmıştır. Bu düşünceyi savunan teori ise bağımlılık teorisi olarak adlandırılmaktadır. Uluslararası politik ekonomi, 1970'li yıllarda ortaya çıkmış bir daldır. Soğuk Savaş dönemindeki güvenlik açığı uluslararası ilişkilerde Realizm akımını ön plana çıkarmakla birlikte 1970'li yıllardan sonra araştırmalarını Realizm içinde sınırlandırmaktadır. Rekabet ve dünya üzerindeki ülkelerin arasındaki krizler de ekonomik bağımlılık neticesinde etkisini çok şiddetli bir biçimde hissettirmiştir.

Uluslararası politik ekonomi, temelinde ülkelerin politik ilişkilerini ekonomik alanda detaylı incelemektedir. Küreselleşme ile bu kavramın gelişimi büyük bir hız kazanmıştır. Uluslararası Politik Ekonomi tanımlanırken uluslararası ilişkiler bağlamında politika ile ekonominin bir kesişimidir. Neoliberalizm döneminde ilişkilerin küreselleşmesi uluslararası politik ekonominin önemini arttırmıştır. Ülkeler arasındaki (ekonomik, politik, askeri) tüm ilişkilerin nasıl şekillendiğini analiz eder.Günümüzde tüm araştırma yöntemleri uluslararası politik ekonominin sorduğu sorulara cevap bulabilmek için faaliyet göstermektedir.

Uluslararası Politik Ekonomi'de politik sistem ile ekonomik sistem birbirine bağlıdır. Uluslararası politik ekonomi dalının kendi başına ortaya çıkması ve bağımsız olarak incelenmeye başlaması bu bilimin örgütlerin kurulmasında öncülük etmesine neden olmuştur.

Teknolojik ilerlemeleri, değerli malların fiyatlarındaki değişiklikler ve bu malların fiyatlarındaki oynamalar, iklimsel değişiklikler küresel düzeyde politik ekonominin inceleme alanına girer. Uluslararası politik ekonomi analizlerinde uluslararası merceğin meydana gelişi, devlet ve devlet harici örgütlerin rolleri, devletlerin ekonomilerindeki kazanç ve kayıp, devlet politikalarının etkileri öne çıkmaktadır. Devletlerin giderek büyüyen ekonomilerinin rekabeti artırmasıyla ortaya çıkan krizlerin incelenmesi uluslararası politik ekonominin konusudur. Uluslararası politik ekonomi ve realist yaklaşım uluslararası ilişkiler disiplininde gücün sadece askeri olanaklara bağlı olmadığını, ekonomik gücün de önemli olduğunu savunmaktadır. Bu nedenle hangi devletlerin elinde altın ve gümüş fazlaysa o devletlerin güçlü olduğu düşüncesi hakim olmuştur. Realizm, ülke ekonomilerinde devletin gücünün serveti kadar olduğunu savunmaktadır.

Uluslararası politik ekonomi ve uluslararası politikanın ortak çalışmalarının alanıdır. Savaş ve güvenlik konuları haricinde ekonomi konusunda ele aldığından kapsamlı bir alana sahiptir. Aynı zamanda uluslararası politik ekonominin çalışma alanları para, finans takibini de kapsamaktadır. Uluslararası politik ekonomi, uluslararası ekonomi ve uluslararası politikanın ortak çalışmalarının alanıdır. Savaş ve güvenlik konuları haricinde ekonomi konusunda ele aldığından çok kapsamlı bir alana sahiptir. Aynı zamanda uluslararası politik ekonominin çalışma alanları para, finans takibini de kapsamaktadır. Realist yaklaşımda uluslararası politik ekonominin bir parçasıdır.Realist yaklaşım, uluslararası ilişkiler disiplininde gücün sadece askeri olanaklara bağlı olmadığını ekonomik gücün de önemli olduğunu savunmaktadır. Bu nedenle hangi devletlerin elinde altın ve gümüş fazlaysa o devletlerin güçlü olduğu düşüncesi hakim olmuştur. Realizm 25 Ekim 2020 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. ülke ekonomilerinde devletin gücünün serveti kadar olduğunu savunmaktadır.

Uluslararası politik ekonomi çalışmalarında hem nicel hem de nitel kaynaklardan yararlanılmaktadır. Uluslararası politik ekonominin analiz seviyelerinden biri bireysel seviyedir.[2]

Devletin üst düzey yönetiminde rol oynamış aktörlerin düşüncelerini analiz eden yaklaşım bireysel seviyededir. Uluslararası politik ekonomi, alanında en temel düşünce alımlarından biri olan Merkantilizm uluslararası ilişkilerin en eski akımdır ve iki özelliğe sahiptir. Bunlardan biri ekonomik konulardan çok siyaset ve tarih konuları üzerinde durmasıdır. İkinci ise güç konusunu ön plana almasıdır. Liberalizmin konusu ise yalnızca ekonomi alanıyla sınırlıdır. Uluslararası politik ekonomi konusundaki çalışmalar, iktisat, sosyoloji, psikoloji ve tarih bilimlerinin ortak analizleriyle gerçekleşmektedir.

Uluslararası politik ekonomi, son zamanlarda küresel politik ekonomi olarak ifade edilmektedir. Uluslararası politik ekonomi konusundaki çalışmalar devlet, piyasa ve toplum arasındaki etkileşim olarak ilerlemektedir. Dünya ekonomisinde bugüne kadar sürmüş değişiklikler, ekonomik kriz ve piyasalardaki değişim uluslararası politik ekonominin inceleme alanlarındandır. Uluslararası politik ekonomi küresel açıdan, fakirlik ve açlık, borç problemleri, uluslararası ticaret ve finans ile ilgili belirsizlik ve güvenlik sorunlarıyla ilgilenmektedir. Güç konusunda sert ve yumuşak olmak üzere iki ayrım vardır. Sert güçte karşı olunan ülkeleri baskı altına almak için askeri ve ekonomik güç kullanılmaktadır. Yumuşak güç ise değer ve inanç yargılarıyla etki altına almaktır. Avrupa Birliği'ne üye ülkelerin hepsini ve bu ülkelerin vatandaşlarını etkileyen politikalar uygulandığı derecede devlet özelliği göstermektedir. Bu durum ise uluslararası politik ekonominin önemini, artan uluslararası organizasyonları ve hükûmet dışı organizasyonları ortaya çıkarmaktadır.

Uluslararası politik ekonomi, yeni bir disiplin ismi olarak ulusal ve uluslararası politik ve ekonomik ilişkilerin çoğalması, uluslararası politik ekonominin bir bilim dalı olması ihtiyacını doğurmuştur. Bu noktada, geniş bir kapsama alanına sahip olan bu disiplin ulusal ve uluslararası politika ve ekonomi disiplinlerini kapsayan ortak bir alan yaratarak tatbik bulmaktadır. Dünyanın en büyük para ve siyasi merkezlerinden birinin tam kalbinde yer alan uluslararası politika bilimi, mevcut araştırmalar tarafından sürekli olarak bilgilenen üst sınıf eğitim sunmaktadır.

Refahın bölgesel, uluslararası, kıtalar arası boyutlarını konu edindiğimizde iktisadın bir alt uzmanlık alanı olan uluslararası iktisat disipliniyle karşılaşırız. Çok uluslu şirketlerin ticari liberalleşme taleplerine karşı, devletlerin gelişmekte olan sanayilerini koruma gayretleri bu tarz rekabetin sayısız örneğinden birini oluşturmaktadır. Bu çerçevede uluslararası politik ekonomi, uluslararası düzlemde güç ve refahın nasıl organize edildiğini anlamaya çalışır. Mevcut siyasi ve ekonomik düzende 'kimin ne kazandığı' ise politik ekonomi analizlerinin temel hareket noktasını oluşturmaktadır.

Uluslararası politik ekonomi uluslararası politika uluslararası ekonomi ve farklı sosyal sistemlerin ve toplumsal grupların etkileşiminden doğan veya bundan etkilenen sorunları inceler. Avrupa Birliği şeklinde bir bölgedeki göçmenler ve tüm ülkelerde ulus ötesi olarak var olan yoksullar uluslararası ticaret, uluslararası finans, varlıklı ve fakir ülkeler arasındaki ilişkiler, çok uluslu şirketlerin rolü, fizyolojik ya da kültürel hakimiyet şeklindeki konulardan kaynaklanan bir dizi ilgili soruyu araştırmaktadır.

Uluslararası politik ekonominin odaklandığı bir diğer analiz seviyesi ülke ya da ülke grupları arasındaki ilişkilerin ele alındığı devletler arası düzlemdir. Ülkeler arasındaki güç dengelerinin ekonomik, politik, askeri, yumuşak güç onlar arasındaki ekonomik, politik ya da askeri ilişkileri nasıl etkilediğinin ya da uluslararası örgütleri iyi mi şekillendirdiğinin analizidir.[3] Örnek vermek gerekirse, son yıllarda Çin, Rusya ve Brezilya benzer biçimde yükselen güçlerin başarı göstermiş ekonomik performansları onların enternasyonal örgütlerde daha etken roller oynamasına yol açmıştır.

Kaynakça

  1. ^ Altan, Mehmet (2013). Uluslararası politik ekonomi. Murat. s. 3. 
  2. ^ Ekonomi politik (PDF). Murat yayınları. s. 12. []
  3. ^ "Küresel çalışmalar". 16 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Ekonomi</span> belirli bir alandaki farklı temsilciler tarafından sınırlanmış mal veya hizmetlerin üretimi, dağıtımı veya ticaretinden oluşan sistem

Diğer anlam için Ekonomi sayfasına bakınız

<span class="mw-page-title-main">Makroekonomi</span> Bir bölge veya bir ülkenin toplam gider, gelirlerinin ve gelecek öngörüsünü yapmak ve irdelemek

Makroekonomi, ekonomi biliminin; toplam tüketim, toplam üretim, toplam tasarruf, toplam yatırım, toplam gelir ve istihdam gibi toplam büyüklüklerini inceleyen ve bunlar ile ilgili çözümleme ve çıkarımlar yapan alt dalı. Mikroekonomiden farklı olarak, ekonomiyi bir bütün olarak ele alarak, makro denge çözümlemeleri üzerinde çalışır. İşsizlik, enflasyon, toplam üretim ve tüketim, gelir dağılımı makroekonominin ana konuları olarak sayılabilir. Kurucusu John Maynard Keynes'dir. Keynes 1930 yılına kadar temel ekonomik karar birimleri seviyesinden bakılan ekonomi bilimine yeni bir boyut kazandırmış, toplam talep kavramını gündeme getirerek işsizlik ve toplam üretim konularını bununla açıklamaya çalışmıştır. Modern makroekonomideki düşünce okullarından bazıları şunlardır:

<span class="mw-page-title-main">Merkantilizm</span> Politik ve iktisadî bir teori

Merkantilizm, bir ekonominin ihracatını en üst düzeye çıkarmak ve ithalatını en aza indirmek için tasarlanmış milliyetçi bir ekonomi politikasıdır. Başka bir deyişle, ülke içindeki kaynak birikimini en üst düzeye çıkarmayı ve bu kaynakları tek taraflı ticaret için kullanmayı amaçlamaktadır.

Uluslararası ilişkiler, siyaset biliminin bir dalıdır ve "uluslararası sistem" içindeki aktörlerin, özellikle de uluslararası ilişkilerin temel aktörü olarak kabul edilen devletlerin, diğer devletlerle, uluslararası/bölgesel/hükûmetler arası örgütler, çok uluslu şirketler, uluslararası normlar ve uluslararası toplumla olan ilişkilerini inceleyen disiplinlerarası bir disiplindir.

Pluralizm veya Çoğulculuk, birçok mutlak ilke, güç, enerji veya madde kabul eden teori veya sistemleri tanımlar. Farklı konularda, bu (aynı) temelden hareket eden çeşitli kullanımları vardır. Politikada, çoğulluğun kabulü ile beliren birkaç siyasi partiye dağıtılmış güçler dağılımını içeren herhangi bir politik teori veya sistemi tanımlamakta kullanılır.

Jeopolitik, siyasi coğrafyadan doğan bir bilim dalıdır. Bu bilim siyasi coğrafyanın devletlere sağladığı avantaj ve dezavantajları inceler.

<span class="mw-page-title-main">Siyasi ekonomi</span> üretim, alım-satım ve bunların kanun, gümrük ve devlet ile ilişkilerinin incelenmesine verilen ad

Siyasi iktisat aslen üretim, alım-satım ve bunların kanun, gümrük ve devlet ile ilişkilerinin incelenmesine verilen addır. Siyasi iktisat kavramı ahlak felsefesinde ortaya çıkmıştır. 18. yüzyılda devletlerin ("polities") iktisatlarının çalışılması olarak gelişmiş dolayısıyla da "siyasi" iktisat (ekonomi) adını almıştır.

Klasik iktisat, klasik politik ekonomi ya da Smithyen ekonomi, 18. yüzyılın sonlarında ve 19. yüzyılın başlarından ortalarına kadar özellikle İngiltere'de gelişen politik ekonomide bir düşünce okuludur. Başlıca düşünürleri Adam Smith, Jean-Baptiste Say, David Ricardo, Thomas Robert Malthus ve John Stuart Mill olarak kabul edilmektedir. Bu ekonomistler, üretim ve mübadelenin doğal yasaları tarafından yönetilen, büyük ölçüde kendi kendini düzenleyen sistemler olarak piyasa ekonomilerine dair bir teori üretmişlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Realizm (uluslararası ilişkiler)</span>

Realizm, uluslararası ilişkiler teorisi geleneklerinden biridir. Uluslararası anarşi ve güç politikası konularını merkeze alan Realizm felsefi olarak temelde Thomas Hobbes ve Niccolo Machiavelli’nin çalışmalarına dayanmaktadır. Realizm bir uluslararası ilişkiler yaklaşımı olarak, 20. yüzyılda iki savaş arası dönemde ortaya çıkmıştır.

Uluslararası ilişkiler teorileri uluslararası ilişkilerin kuramsal perspektiften çalışma alanıdır. Analiz edilebilen uluslararası ilişkilere kavramsal çerçeveden bakılabilmeye olanak sağlar. Ole Holsti uluslararası ilişkiler teorilerini, yalnızca teoriyle alakalı göze çarpan olayları görmeye olanak sağlayan renkli bir güneş gözlüğüne benzeterek tanımlamaktadır. Örneğin realizmi savunan bir kimse, konstrüktivizmi savunan bir kimsenin çok önemli gördüğü bir olayı tam aksine hiç umursamayabilir. Uluslararası ilişkiler teorilerinde üç temel teori vardır: realizm, liberalizm ve inşacılıktır.

Modern Dünya Sistemi Teorisi, Immanuel Wallerstein'ın küresel ekonomik yapıyı merkez (center) ve çevre (periphery) kavramları aracılığıyla analiz ederek bağımlılık ilişkileri çerçevesinde yorumladığı bir teoridir.

Bağımlılık teorisi, Marx ve Lenin'in ülkeler arasındaki ekonomik ilişkilerin çatışma odaklı ilişkiler ağı olduğunu ve sistemin ekonomik gücün durumuna göre evrildiğini ileri süren, günümüzdeki küresel eşitsizliği açıklamayı amaçlayan uluslararası politik ekonomi teorisidir.

Finansal küreselleşme, ulusal finans sistemlerinin ekonomide, devlet denetimini gevşetmesiyle faiz veya döviz işlemlerinde kontrollerin kalkmasıyla küresel düzeyde yaşanan sermaye hareketlerini ifade etmektedir. Küreselleşme ürünlerin, fikirlerin, kültürlerin ve dünya görüşlerinin alış verişinden doğan bir uluslararası bütünleşme sürecidir. Finansal küreselleşmenin kendini gösterdiği yer finans piyasalarıdır. 1970'li yıllarda ilk önce gelişmiş ülkelerde başlamış ve ardından gelişmekte olan ülkelerde finansal serbestleşme politikaları ortaya çıkmıştır. 1970'li yıllarda gelişim aşamasındaki ülkelerin çoğunda petrol şokları ortaya çıkmış. Beraberinde ekonomik bunalım ve borçlar krizini getirmiştir. Yaşanan iktisadi bunalım sonrası ekonominin gelişmesi için ekonominin serbestleşmesi gerektiğini savunan görüşler çoğalmıştır. Küresel kelimesinin kökü 400 yıl önceye gitmektedir. Küreselleşme dünyada ilk olarak 1960' larda kullanılmaya başlanmış, 1980'li yıllarda ise daha çok yayılmıştır. Küreselleşme kelimesi insanların artık günlük hayatlarında da kullanılmaktadır. Dünyada yaşanan gelişmeleri anlatmak için küreselleşme kavramını kullanmaktayız. Politika, teknoloji, ekonomik vb. alanlardaki gelişmeleri konuşurken küreselleşme kavramı kullanılmaktadır. Genel olarak küreselleşmenin birçok tanımı yapılabilmektedir. İletişim ve bilişimin gelişmesiyle küreselleşme sürecide buna paralel olarak hız kazanmıştır. Küresel ekonominin tanımı; mal ve hizmetlerin, bilginin, sermayenin tüm dünya ülkelerin de dolaşımıdır.

Jeopolitik teoriler arasında Fransız okulu olarak bilinen çevresel akımın temsilcileri, Lucien Febvre ve Vidal de la Blache, Anglo Amerikan ve Alman jeopolitik kuramların "deterministlik" yaklaşımını reddederek "Posibilist" (olasılıkçı) düşüncenin jeopolitik alanda temsilcileri olmuştur. Çevresel kuramda Fransız okulu olarak bilinen temel akımın ve “Posibilist” düşüncelerinin temsilcisi olan başta Lucien Febvre ve Vidal de la Blache, Angelo Amerikan ve Alman jeopolitik kuramcıların “deterministik” yaklaşımını kabul etmeyip reddetmektedirler. Fransız coğrafya okulunun düşüncesine göre, insan kendi doğal çevresini değiştirilebilen ve kendisine yönelik seçenekleri en sonunda kendisi belirleyebilen bir karaktere sahiptir. XX. Yüzyıl'ın jeopolitiklerinin hemen hemen hepsi, bu iki uç yaklaşım arasında düşüncelerini sergilemekte ve fikirlerini bu çizgide belirtmekte ve yer almaktadırlar. Bu üçüncü gruba göreyse çevre, insan davranışlarının Sınırlarını tek başına belirleyemez, fakat, eylemler üzerinde sınırlı da olsa, “koşullu” bir etkiye sahip olduğunu kabul etmek gerekir. Posibilist (olasılıklı) düşünceyi savunan ve jeopolitik teorinin önde gelen yazarlarından Harold Hance Sprout ve Margaret Sprout’a göre, coğrafya bize ne yapmamızı emredici bir öge olmayıp, tercihlerimizi oluşturmada yol göstericidir. Coğrafya ve çevresel faktörler bu anlamda insan davranışlarını koşullandırma yerine, diğer politika davranışlarının oluşmasında karar vericinin önündeki seçeneklere işaret etmektedir. Lucien Febvre ve Vidal de la Blache’dan etkilenmişle olan Amerikalı siyaset bilimcilerden, Sprout’lar’n jeopolitiğe getirdikleri bu farklı bakış açısı, 1930’lar ile 1970’ler arası dönemde uluslararası ilişkileri önemli ölçüde etkilenilir. Dolayısıyla olasılık teori, sadece “devlet çevre” ilişkisi üzerinde duran deterministi teoriden göstermektedir. Bu bağlamda, çevresel olasılıkçılar coğrafyanın karar vericinin kararlarını belirlediği ya da kontrol ettiği biçimindeki determinist bir anlayışla karşı çıkarlar. Olasılıklı doktrine göre; çevre ve değil ortam, karar vericiyi bir davranışla zorlayan bir unsuru olmayıp, karar vericinin önündeki imkânlara, seçeneklere ve sınırlamalara dikkat çekmektedir. Çevresel sınırlamalarını, genel ya da dar olabildiği gibi, algıya göre de denilebilir. Star'a göre, varlık çevre iliklisinde, çevrenin varlık tarafından nasıl algılandığının önemli olduğunun kabul edilmesi, determinist modeli sayımına karşı ciddi bir argümandır. Gerçek dünyanın algıladığına bağlı olarak çevrenin birim üzerindeki etkisi de denilebilir. Osterud'a göre; jeopolitik genişlik topoğrafya, konum ve iklimi de içermektedir. Harold South’a göreyse jeopolitik varsayım, güç konfigürasyonu, kara ve denizlerin oranı, doğal kaynakların dağılımı ve iklimin yanı sıra, nüfus, toplumsal ve siyasal kurumlar ve davranış biçimleri gibi çok sayıda toplumsal ögeyi de kapsamaktadır. jeopolitik faktörler, kısıtlamalar ve imkânlara işaret eden çevresel faktörlerdir. Coğrafik yapıyı da içeren jeopolitik yapı, karar vericilerin karşı karşıya oldukları politikaya ilişkin olanak ve sınırlamalar anlamına gelmektedir. Bu çerçevede bazı genellemeler de yapılmıştır; mesela coğrafyanın birinci yasası da denen, “mesafe uzadıkça devletin etkisinin azalacak ya da “devlet ülkesel (alansal) olarak büyüdükçe etkileyeceği mesafenin artacağı gibi yaklaşımlar sayılabilir. Ancak bu düşünceler elbette teknolojinin özellikle de bilgi, iletişim ve ulaştırma teknolojilerinin yüzyılımızda büyük hızla gelişmesi sonucunda denilmektedir. Siyasal coğrafyanın uluslararası› ilişkilere en önemli katkısı, aktörlerin eylemlerini ve hareket alanlarını doğru bir şekilde belirlemede anlamlı çerçeveler sunmasıdır. Uluslararası ilişkilerin boşlukta cereyan etmediğine göre, mekan (yer) unsuru, analizin çerçevesini meydana getirmektedir. Uluslararası ilişkilere yönelik ikinci bir katkısıysa model kurmaya ilişkindir. Coğrafya, dışı politika analizlerinde bir perspektif sağlayarak, araştırmaları daha da kolaylaştırmaktadır. Özellikle ittifak (bloklar) ve komşuluk ilişkilerine yönelik olarak devletlerin davranışlarını analiz etmeyi amaçlayan araştırmalarda, jeopolitik modeller sıkça kullanılmaya başlanmıştır. Jeopolitikçilerin üzerinde durduğu bir diğer nokta da mekânsal heterojenle ve mekânsal bağımlılıktır.

Jeopolitik düşünce okulu altı grupta değerlendirilebilir. Georfrey Parker'ın sınıflandırmasına göre bu altı grup şunlardan oluşmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Ekonomik sosyoloji</span>

Ekonomik sosyoloji veya ekonomi sosyolojisi, ekonomik olay, olgu ve ekonomik çıkarları, tek­nolojiye dayalı sosyal ilişkiler ağı içinde ele alan bir bi­lim dalıdır. Bilim dalının kurucuları Weber ve Durkheimdir.

Finansın sosyal çalışmaları, birçok disiplini birbirine bağlayan disiplinler arası bir araştırma alanıdır. Finansın sosyal çalışma alanları içerisin antropoloji, ekonomik sosyoloji, bilim ve teknolojik çalışmaları, uluslararası politik ekonomi, davranışsal finans gibi disiplinler bulunmaktadır. Finansın sosyal çalışma alanında; finansal faaliyetlerin, sosyal kültürel boyutları ele alınır. Ancak bunun yanında ticaret, fiyatlandırma, ekonomi ve ekonomi ile ilgili teknik konulara da yoğunlaşır.

Uluslararası Politika: Güç ve Barış Mücadelesi, Hans Morgenthau tarafından 1948 yılında yayımlanan bir siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler kitabıdır.

<span class="mw-page-title-main">Klasik realizm (uluslararası ilişkiler)</span>

Klasik realizm, realist düşünce okulundan bir uluslararası ilişkiler teorisidir. Realizm şu varsayımlarda bulunur: devletler uluslararası ilişkiler sisteminin ana aktörleridir, uluslararası bir uluslararası otorite yoktur, devletler kendi çıkarları doğrultusunda hareket eder ve devletler kendilerini korumak için güce ulaşmaya çalışır. Klasik realizm, devlet davranışını ve devletlerarası çatışmanın nedenlerini açıklamada insan doğasını ve iç politikayı özel bir vurgu yapmasından dolayı diğer realizm türlerinden ayrılır. Klasik realist teori, insan doğasına dair kötümser bir bakış açısını benimser ve insanların doğası gereği iyiliksever olmadığını ve bunun yerine çıkarcı olduklarını, korku ya da saldırganlıkla hareket ettiklerini savunur. Ayrıca, bu insan doğasının uluslararası anarşi nedeniyle devletler tarafından uluslararası politikaya yansıtıldığını vurgular.

Yirmi Yıl Krizi: 1919-1939: Uluslararası İlişkiler Çalışmalarına Giriş, E. H. Carr tarafından uluslararası ilişkiler üzerine yazılmış bir kitaptır. Kitap 1930'larda Avrupa'da İkinci Dünya Savaşı'nın patlak vermesinden kısa bir süre önce yazılmış ve ilk baskısı savaşın patlamk vermesinden kısa bir süre sonra, Eylül 1939'da yapılmıştır; ikinci baskısı ise 1945 yılında yapılmıştır. Gözden geçirilmiş baskıda Carr, "olayların sonraki seyri tarafından bir şekilde değiştirilen her pasajı yeniden yazmamış", bunun yerine "birkaç cümleyi değiştirmeye" ve eserin anlaşılırlığını artırmak başka küçük çabalar göstermeye karar vermiştir.