İçeriğe atla

Tüy yumağı

Tüy yumakları birtakım süpersicim teoristleri tarafından, kara delikleri kuantumsal açıdan doğru tanımlamak amacıyla ortaya atılmış bir teoridir. Bu teori, modern fiziğin kara deliklere bakışındaki iki inatçı problemi çözmektedir.

  1. Karadeliğe düşen maddeler ve enerjiler, tekilliğin içerisinde kaybolurlar, dolayısıyla karadelik içine ne düşerse düşsün hiçbir fiziksel değişim geçirmezler, buna bilgi paradoksu denir.
  2. Klasik karadelik teorisine göre, karadeliğin kalbi sonsuz uzay zaman eğrilikleriyle doludur, bunun sebebi sonsuz yer çekimi ve sıfır hacimdir. Modern fizik ise sıfır ve sonsuz gibi parametreler işin içine girdiğinde bozulmaktadır.

Tüy yumağı teorisi, karadeliğin olay ufku sayılabilecek her yerin aslında birtakım sicimlerden oluştuğunu ve bu sicimlerin madde ve enerjiyi oluşturduğunu söyler. Bu teoriye göre bu sicimler, uzayın üç boyutu arasında salınım ve titreşim yapan enerjilerdir.

Fiziksel özellikler

2002'de, Ohio Devlet Üniversitesi’nden Samir D. Mathur ve araştırmacı Oleg Lunin, karadeliklerin sonlu hacimli sicimlerden oluştuğunu söyleyen iki makale yayınladılar. Bu makalelere göre karadeliklerde tekillik söz konusu değildi, sıfır boyutlu ve sıfır hacimli bir noktada tüm kütleleri toplanmıştı.

Sicim teorisi, atomaltı parçacıklarının temel bileşenlerinin (leptonlar, foton ve gluonlar…) tek boyutlu bir enerji siciminden oluştuklarını, bu parçacıkların türlerini sahip oldukları titreşimce belirlendiklerini savunur. Kara deliğe tekillik olarak bakan görüşün aksine, küçük bir tüy yumağı ekstra yoğun bir nötron yıldızı olarak düşünülebilir, bu yıldızın nötronları ayrışmıştır ya da “erimiştir”. Yani, tüy yumakları bozulmuş maddenin en ekstrem formu olarak düşünülebilir.

Klasik kara deliklerde, olay ufkunu geçip tekilliğe, uzay zaman eğriliğine giden bir maddenin geri dönüşü imkânsızdır çünkü kaçış için gereken ivme ışık hızından fazladır. Merkezdeki tekillik bütün yapısal şekillerden yoksun bir alandır. Daha fazlası, tekillikte –kara deliğin merkezinde- uzay zaman eğriliğinin sınırsız olduğu düşünülmektedir (yerçekiminin sonsuz güce sahip olması), bunun sebebi bütün kütlenin sıfır hacimli bir yerde toplanmasıdır. Bunun gibi sonsuz bileşenli durumlar bilinen fizikle problemlidir çünkü hesaplamaya geçildiğinde çökmektedir. Ancak bir tüy yumağı söz konusu olduğunda, sicimlerden oluşan bir obje karadeliğe düştüğünde, karadeliğin olay ufkunda dağılır ve olay ufkunun o noktada kaçış ivmesi ışık hızıyla aynıdır.

Bir tüy yumağı bir karadeliktir; uzay zaman, fotonlar ve geri kalan her şey, klasik kara delik teorisindeki gibi merkezinde tekilliği oluşturur. Tüy yumakları ve karadelikler sadece kuantum seviyesinde ayrışırlar. O da şudur, tüy yumakları ve kara deliklerin olay ufukları, sanal partiküllere farklı davranırlar. Bu teoriyi ortaya atanlar, tüy yumaklarının kara deliklerinin kuantumsal açıdan en doğru tanımı olduğunu iddia ediyorlar.

Tüy yumaklarının hacmi bir Schwarzschild radiusunun bir parçası olduğu için, farklı tüy yumaklarının farklı kütleleri vardır. Örnek olarak, tipik bir 6.8 M☉ tüy yumağının yoğunluğu 4.0×10^17 kg/m³ olur. Bu, bir su damlası boyutundaki tüy yumağının yirmi milyon metrik ton olması demektir. Bu kütleler hayal edilemez derece ekstremdir, matematiksel olarak konuşacak olursak, sonsuz yoğunluktan epeyce uzaktadırlar.

Tüy yumakları kütleleri arttıkça, fraksiyonel gerginlikten dolayı daha az yoğun hale gelirler. Bir madde ya da enerji sicimi tüy yumağına düştüğünde, tüy yumağına birkaç sicim daha eklenmez, bunun yerine yeni eklenen sicim, var olan sicimlerle yeni bir biçimlenim alıp daha karmaşık bir yapı haline gelir. Fraksiyonel gerilimden dolayı, daha karmaşık bir yapı haline geldikçe, titreşim arttığı için, sicim gerilimi katlanarak düşer.

Kütle-hacmin ters kare kuralından dolayı tüm tüy yumakları hayal edilemez yoğunluğa sahiptirler. Bunun yanı sıra olağanüstü büyük karadelikler vardır ve bunlar galaksilerin merkezinde yer alırlar. Sagitarius A Samanyolu Galaksisi’nin merkezinde yer alan devasa karadeliktir, çapı 3.9 milyar Güneş kütlesidir. Bu büyüklükte bir tüy yumağı 77 astronomik birime sahip olurdu, bu, aynı yoğunlukta Dünya’nın atmosferi deniz seviyesine eşittir. (1.2 kg/metreküp)

Tüy yumağının kütlesi ve dolaylı olarak yoğunluğuna bakılmaksızın, bir tüy yumağından kurtulma hızı ışık hızıyla eşdeğerdir. Kurtulma hızı, adından da anlaşılacağı gibi, bir objenin kendine kıyasla daha büyük bir objeden (Dünya’dan ayrılmaya çalışan uzay mekikleri gibi) kurtulmak için gereken hızdır. Bu, Dünya için saniyede 11.2 kilometredir. Olay ufkunun da bir kurtulma hızı vardır –kara delikler için de, tüy yumakları için de- ve bu hız ışık hızıyla aynıdır. Albert Einstein’ın özel görelelik teorisine göre ışık hızı, uzay-zaman’da ulaşılabilecek maksimum hızdır. Bu hızda düşen bir madde, tüy yumağının kütlesine katkı yapar çünkü hız arttıkça kütle de artacaktır.

Bilgi Paradoksu

Klasik kara delikler, fizik için “kara delik bilgi paradoksu” denen bir paradoks üretirler. Bu soruna ilk olarak 1972’de Jacob Bekenstein değinmiştir ve daha sonra Stephen Hawking ile ünlü olmuştur. Herhangi bir madde, buna bir maddenin bilgisi diyelim, kara deliğe düştüğünde şeklini kaybeder ve tekilliğe yani sıfır hacme ulaştığında tamamen yok olur. Bu problem buradan doğmuştur çünkü enerji asla yok edilemez, sadece dönüştürülür. Ancak bir maddenin bilgisi kara deliğin kalbine geldiğinde tamamen yok olur, öyleyse bilgi ya da enerji yok edilebilir. Örnek olarak yakınındaki bir yıldızdan beslenen bir karadelik düşünelim, kara delik yıldızın enerjisini ve ışığını sonuna kadar sömürecektir ve sonunda iki adet kara delik olacaktır. Daha sonra bu kara delikler de birleşecektir, bilinen kuantum teorilerine göre, yıldızdan beslenen kara delik birtakım değişiklikler geçirecektir ancak kara delikler değişemez çünkü tekillikte bir madde formu yoktur, dolayısıyla yeni bir şekil alamazlar. Bekenstein bu olayın tersine çevrilebilirliği ihlal ettiğini söylemiştir ve kuantum bilgilerinde herhangi bir bilginin kaybolmaması gerektiğini iddia etmiştir. Bu alanda yapılan çalışmalar kara delik termodinamiği adı altında incelenebilir.

Kuantum bilgisi bir şekilde tekillikte bozulmamış olsa bile, tekrar olay ufkuna çıkmak için sonsuz çekim gücüne karşı koyması gerekmektedir, bu yüzden kuantum bilgisi olay ufkuna tırmanamaz ve dolayısıyla kaçamaz. Hawking radyasyonu bilgi paradoksunu atlatamaz, sadece klasik kara deliklerin kütlesi, açısal momentumunu ve elektriksel yükünü belirleyebilir. Hawking radyasyonunun olay ufkuna oldukça yakın sanal parçacıklar oluşturduğu düşünülmektedir.

Tüy yumağı teorisi Mathur ve Lunin tarafından geri çevrilebilirlik kuralını ihlal etmeyecek şekilde güncellenmiştir çünkü bir tüy yumağına düşen herhangi bir sicim, tüy yumağının yeni haline göre şekillenmektedir, hiçbir kuantum bilgisi yok olmamaktadır. Teoriye göre, bu test edilebilir bir şeydir çünkü bilgi tüy yumağının merkezinde değildir, yukarıdaki yüzeydedir ve Hawking radyasyonu bu bilgiyi uzaklara taşımaktadır.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Foton</span>

Foton, Modern Fizik'te ışık, radyo dalgaları gibi elektromanyetik radyasyonu içeren Elektromanyetik Alan kuantumu yani ışığın temel birimidir. Ayrıca, Elektromanyetik Kuvvet'lerde kuvvet taşıyan, kütlesiz temel parçacıktır. Parçacık terimi; genelde kütlesi olan veya ne kadar küçük olursa olsun bir cismi var olan anlamıyla kullanılır. Ancak, fotonlar için kullanılırken "en küçük enerji yumağı"nı temsil eden bir birimi ifade eder. Fotonlar Bozon sınıfına aittir. Kütlesiz oldukları için boşluktaki hızı 299.792.458 m/s dir.

Kütleçekim ya da çekim kuvveti, kütleli her şeyin gezegenler, yıldızlar ve galaksiler de dahil olmak üzere birbirine doğru hareket ettiği doğal bir fenomendir. Enerji ve kütle eşdeğer olduğu için ışık da dahil olmak üzere her türlü enerji kütleçekime neden olur ve onun etkisi altındadır.

<span class="mw-page-title-main">Sicim teorisi</span> makro ve mikro kosmosun teorilerini birleştirmeye çalışan teori. (her şeyin teorisi)

Sicim teorisi, parçacık fiziğinde, kuantum mekaniği ile Einstein'in genel görelilik kuramını birleştiren bir teori. "Sicim" adı, klasik yaklaşımda "sıfır boyutlu noktalar" şeklinde tarif edilen atomaltı parçacıkların, aslında "bir boyutlu ve ipliksi varlıklar" olabileceği varsayımına dayanır.

<span class="mw-page-title-main">Büyük Çöküş</span> Rus bilim adamı Aleksandr Fridman tarafından ortaya atılan evrenin sonunun nasıl olacağına dair bir senaryo

Büyük Çöküş, evren biliminde Evren'in nasıl sonlanacağıyla ilgili üç olası senaryodan biridir. Bu üç senaryo, Rus bilim insanı Aleksandr Fridman tarafından 1922 yılında ortaya atılmıştır. Büyük Çöküş Senaryosu'na göre Evren'in genişlemesi, kütleçekimi etkisiyle giderek yavaşlayarak, Evren'in genişleme hızı ve Evren'deki toplam kütle miktarına göre belirli bir gelecekte duracak ve daha sonra da içine çökmeye başlayarak başlangıç anındakine benzer bir tekilliğe dönecektir.

<span class="mw-page-title-main">Kara delik</span> çekim alanı her türlü maddesel oluşumun ve ışınımın kendisinden kaçmasına izin vermeyecek derecede güçlü olan, genellikle yüksek kütleli gök cismi

Kara delik; astrofizikte, çekim alanı her türlü maddesel oluşumun ve ışınımın kendisinden kaçmasına izin vermeyecek derecede güçlü olan, büyük kütleli bir gök cismidir. Kara delik, uzayda belirli nitelikteki maddenin bir noktaya toplanması ile meydana gelen bir nesnedir de denilebilir. Bu tür nesneler ışık yaymadıklarından kara olarak nitelenirler. Kara deliklerin "tekillik"leri nedeniyle, üç boyutlu olmadıkları, sıfır hacimli oldukları kabul edilir. Kara deliklerin içinde ise zamanın yavaş aktığı veya akmadığı tahmin edilmektedir. Kara delikler Einstein'ın genel görelilik kuramıyla tanımlanmışlardır. Doğrudan gözlemlenememekle birlikte, çeşitli dalga boylarını kullanan dolaylı gözlem teknikleri sayesinde keşfedilmişlerdir. Bu teknikler aynı zamanda çevrelerinde sürüklenen oluşumların da incelenme olanağını sağlamıştır. Örneğin, bir kara deliğin potansiyel kuyusunun çok derin olması nedeniyle yakın çevresinde oluşacak yığılma diskinin üzerine düşen maddeler diskin çok yüksek sıcaklıklara erişmesine neden olacak, bu da diskin yayılan x-ışınları sayesinde saptanmasını sağlayacaktır. Günümüzde, kara deliklerin varlığı, ilgili bilimsel topluluğun hemen hemen tüm bireyleri tarafından onaylanarak kesinlik kazanmış durumdadır.

Solucan deliği, uzayzamandaki farklı noktaları birbirine bağlayan kurgusal bir yapıdır ve Einstein alan denklemlerinin özel bir çözümüne dayanır.

<span class="mw-page-title-main">Uzayzaman</span> Matematik modeli

Uzayzaman, uzay ile zamanı "uzay-zaman sürekliliği" adı verilen yapıda birleştiren matematik modeli. Öklitçi yaklaşıma göre evren uzayın üç boyutu ve dördüncü boyutu oluşturan zamandan oluşur. Fizikçiler, uzay ve zaman kavramlarını tek bir çatı altında birleştirmek yoluyla, karmaşık fizik teorilerini önemli ölçüde basitleştirmeyi ve evrenin işleyişini süpergalaktik ve altatomik seviyelerde daha basit ve ortak bir dilde açıklamayı başarmışlardır.

Schwarzschild yarıçapı, her kütle ile ilişkilendirilen karakteristik bir yarıçaptır. Verilen bir kütle bu yarıçapa kadar sıkıştırılırsa bilinen hiçbir kuvvet onun uzay zaman tekilliğine çökmesini engelleyemez. Schwarzschild yarıçapı terimi fizikte ve astronomide özellikle de kütleçekim ve genel görelilik teorilerinde kullanılır.

Kuantum kütleçekim kuramsal fiziğin bir dalı olup doğanın temel kuvvetlerinden üçünü tanımlayan kuantum mekaniği ile dördüncü temel kuvveti kütleçekimin kuramı olan genel göreliliğini birleştireceği düşünülen bir kuramdır.

<span class="mw-page-title-main">Beyaz delik</span> Kara deliklerin tersine hiçbir maddenin giremediği astronomik cisim

Beyaz delik ya da ak delik, kara deliğe düşen bir maddenin solucan delikleri aracılığıyla evrenin başka bir yerinde yeniden ortaya çıktığı noktalardır. Başka bir zamana veya başka bir Bebek Evren'e de açılabilirler. Kara delikler, içine düşen hiçbir şeyin kendisinden kaçamadığı cisimlerdir. Bunların tam tersi olan beyaz deliklere ise hiçbir madde giremez, yalnız kara deliğe düşen maddeler çıkabilir. Bu sebeple beyaz delik olarak adlandırılmışlardır. Bu konuda önemli çalışmalar yapmış olan teorik fizikçi Stephen Hawking, son makalesinde solucan deliklerinin ve beyaz deliklerin bulunmadığını savunmuştur. Genel görelilikte; beyaz delik, madde ve ışık kendisinden kaçabildiği halde dışarıdan girişe izin vermeyen uzayın varsayımsal bir bölgesidir. Bu anlamda, sadece dışarıdan giriş olabilen, madde ve ışığın kaçamadığı kara deliğin tersidir. Beyaz delikler, sonsuz kara delikler teorisiyle ortaya çıkar. Gelecekteki kara deliğe ek olarak, Einstein alan denkleminin bir çözümü geçmişinde bir beyaz deliğe sahiptir. Fakat, bu alan, yerçekimsel çöküş boyunca oluşturulan kara delikler için mevcut değil ve beyaz deliğin oluşmuş olabileceği bilinen bir fiziksel süreç de yok. Şimdiye kadar hiçbir beyaz delik gözlenmemiştir. Ayrıca, termodinamik yasaları der ki, evrenin net entropisi ya artar ya da sabittir. Bu kural beyaz deliklerin entropiyi düşürme eğilimleriyle ihlal edilir. Tıpkı kara delikler gibi, beyaz delikler de kütle, yük ve açısal momentum özelliklerine sahiptir ve diğer kütleler gibi maddeleri çekerler. Ama beyaz deliğe doğru düşen nesneler asla beyaz deliğin olay ufkuna tam olarak ulaşamazlar(Aşağıda tartışılan maksimum genişletilmiş Schwarzschild çözüm durumda bile, geçmişteki beyaz delik olay ufku, gelecekteki siyah delik olay ufku olur. Böylece, beyaz deliğe doğru düşen herhangi bir nesne, sonunda siyah delik ufkuna ulaşacaktır.) Yüzeyi olmayan, yerçekimsiz bir alan hayal edin. Bu durumda, yerçekimi ivmesi herhangi bir vücut yüzeyinde en fazladır. Ama kara deliklerin bir yüzeyi olmadığından, yerçekimi ivmesi katlanarak artar; fakat asla son değerine ulaşamaz çünkü tekillikte kabul edilen bir yüzel bulunmamaktadır. Kuantum mekaniklerinde, kara delik Hawking radyasyonu yayar ve böylece radyasyon gazıyla termal dengeye gelebilir. Stephen Hawking, termal dengedeki bir kara deliğin zaman tersinin yine termal dengedeki bir kara delik olduğunu savundu çünkü termal denge durumu, zaman- tersinir- değişmezdir. Bu da, beyaz deliklerle kara deliklerin aynı nesne olduğu anlamına gelebilir. Sonradan, sıradan bir kara delikten yayılan Hawking radyasyonu, beyaz delik ışıması olarak tanımlandı. Hawking'in yarı-klasik argümanı kuantum mekanik Ads/CFT benzeşmesinde yeniden oluşturuldu. Aynı zamanda Ads/CFT'de; zaman tersi kendisiyle aynı olan bir gauge teorisinde, anti-de Sitter'deki bir kara delik bir termal gazla açıklanır.

<span class="mw-page-title-main">Olay ufku</span> ışık ve maddenin çekim kuvvetinden kaçamadığı sınır

Genel görelilikte olay ufku, ışık ve maddenin artık kaçamadığı bölgeyi sınırlayan kuşağa denir. Olay ufku, herhangi bir fiziksel incelemede bulunamadığımız bir uzay parçasıdır. Ne olay ufkundan ötesini bilinen yasalarla açıklama olanağı vardır, ne de orada ne olup bittiğini bilmenin bir yolu vardır.

Holografi ilkesi, bir uzayın hacminin kendi yüzeyi üzerine kodlanmış şekilde düşünülebileceğini ifade eden bir kuantum kütleçekimi ve sicim kuramı özelliğidir. İlk olarak Gerardus 't Hooft ortaya atmış ve yine Leonard Susskind; Hooft ile Charles Thorn'un fikirlerine kendininkilerini de ekleyerek net bir sicim kuramı yorumu haline getirmiştir.

Başlangıç kara delikleri, büyük bir yıldızın kütle çekimsel çöküşünden oluşan kara delikler değil; evrenin başlangıçtaki genişlemesi esnasında aşırı yoğun bir maddeden oluşmuş olan varsayımsal kara deliklerdir. Büyük Patlama Modeli'ne göre, Büyük Patlamanın ilk anlarında basınç ve sıcaklık aşırı derece yüksekti. Bu şartlar altında, maddenin yoğunluğundaki küçük dalgalanmalar yerel bölgelerde kara delik yaratacak kadar yoğunlaşmıştır. Buna rağmen,yoğunluğu fazla olan bölgeler evrenin genişlemesi nedeniyle kolayca dağılmış ve başlangıçtan beri var olan kara deliklerin durumlarını şu anda da devem ettirmelerine neden olmuş olurlardı. Başlangıç kara deliklerinin kütle oranlarının 1014 kg ile 1023 kg arasında değiştiği ve karanlık madde olabilecekleri iddia edilmiştir. Bu ihtimal küçük kütlelerin de karanlık madde olabilme ya da karanlık madde gibi davranabilme ihtimalinin olduğu düşüncesini doğurmuştur. Bu düşünce, kara deliklerin kütlelerinin hemen hemen küçük gezegenlerin kütleleri büyüklüğünde olacağından bizim dönemimize kadar varlıklarını sürdüremediklerini ve kütle çekimsel mercek gözlemleri içinde çok büyük olduklarını söyler.

<span class="mw-page-title-main">Kütleçekimsel çökme</span> Bir astronomik cismin kütleçekim etkisiyle büzülmesi

Kütleçekimsel çökme astronomik objelerin sahip olduğu kütleçekim etkisinden dolayı diğer objeleri kendi merkezine doğru çekmesidir. Herhangi bir stabil objede bu kütleçekim tam tersi yönünde etkileyen iç basınç ile karşılıklı olarak dengelenmektedir. Eğer kütleçekim dışarı yönde etkiyen iç basınçtan daha fazla olursa bu denge durumu bozulur ve madde içeri doğru çökmeye başlar. Bu çöküş iç basıncı artırıp maddeyi kütleçekim ile dengeleyecek noktaya gelene kadar devam eder. Bu durum böylece devam eder.

Fizikte kara delik termodinamiği, termodinamik kanunlarını kara deliğin olay ufkuyla bağdaştırmaya çalışan bir araştırma alanıdır. Kara delik ışınımının istatistiksel mekanik konusu, kuantum mekaniğinin gelişmesini sağlar. Kara delik ışınımının istatistiksel mekanik konusunu anlamaya çalışmak, bu konunun kuantum yer çekimi konusunu anlamamızda büyük etkisi olacaktır. Ayrıca holografi ilkesini anlamamızı sağlayacaktır.

Mikro kara delikler, mekanik kuantum kara delikleri veya mini kara delikler olarak da adlandırılır, varsayımsal minik kara delikler, kuantum mekaniği etkileri için önemli bir rol oynar.

Penrose süreci ya da Penrose mekaniği, Roger Penrose tarafından teorileştirilen, dönen bir kara deliğin içindeki enerjiyi çıkarma işlemidir. Çıkarma işlemi mümkündür çünkü kara deliğin dönüş enerjisi kara deliğin olay ufkunun dışında ancak Kerr uzay-zamanında ergosfer denilen bir bölgededir. Bu bölgede parçacıklar dönen uzay-zaman ile uyumlu hareket etmek zorundadır. Ergosferdeki bütün objeler dönen uzay-zaman tarafından sürüklenir. İşlem sırasında bir grup madde ergosfere giriş yapar ve giriş yaptıktan sonra ikiye bölünür. Maddenin iki ayrı parçasının momentumu ayarlanabilir olmalıdır ki parçalardan biri olay ufkunun ötesine, deliğe düşerken diğer parça sonsuzluğa doğru kaçabilsin. Büyük olasılıkla kaçan parçanın kütle-enerjisi, orijinal parçanın kütle-enerjisinin negatif olduğu ele alındığında, daha fazla olacaktır. Özet olarak bu işlem kara deliğin açısal momentumda azalma ile sonuçlanır. Bu azalma bir enerji aktarımına işarettir. Kaybedilen momentum çıkartılan enerjiye dönüşmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Kütleçekimsel tekillik</span> koordinat sistemine bağlı olmayan gökcisminin yerçekimi alanının sonsuz olarak ölçüldüğü konum

Kütleçekimsel tekillik ya da uzay-zaman tekilliği koordinat sistemine bağlı olmayan gökcisminin yerçekimi alanının sonsuz olarak ölçüldüğü konum olarak tanımlanır. Bu nicelikler, maddenin yoğunluğunun da dahil olduğu uzay-zaman eğriliklerinin skaler değişmeyen nicelikleridir. Uzay zamanın normal kuralları tekillik içinde var olamaz.

Teorik fizikte anti- de Sitter/ konformal alan teorisi yazışması iki çeşit fiziksel teori arasındaki tahmini ilişkidir. Bir tarafta kuantum yerçekimi teorilerinde kullanılan ve M- teorisi veya sicim teorisi ile formülize edilen anti-de Sitter uzayları (AdS) vardır. Yazışmanın diğer tarafında kuantum alan teorileri olan ve temel parçacıkları tanımlayan Yang-Mills teorilerine benzer teoriler içeren konformal alan teorileri vardır.

Fizikte, bir elektronun açısal momentumunun, kütlesinin ve yükünün değeri aynı olan bir karadelik olsaydı bu karadeliğin elektronun diğer özelliklerini de paylaşacağını bahseden spekülatif bir hipotez vardır. En önemlisi, Brandon Carter 1968'de böyle bir nesnenin manyetik momentinin bir elektronunkiyle eşleşeceğini gösterdi. Bu ilginç çünkü özel göreliliği göz ardı eden ve elektronu dönen küçük bir yük küresi olarak ele alan hesaplamalar, deneysel değerden kabaca iki kat daha küçük bir manyetik moment veriyor.