İçeriğe atla

Tyndall etkisi

Suda süspansiyon halinde bulunan un mavi görünür çünkü sadece saçılan ışık gözlemciye ulaşır, un parçacıkları mavi ışığı kırmızıya göre daha güçlü bir şekilde saçar.

Tyndall efekti (Tyndall dağılımı veya Tyndall olayı olarak da bilinir), ışığın kolloid içindeki parçacıklardan ya da aerosollerdeki, süspansiyonlardaki ve emülsiyonlardaki küçük parçacıklardan saçılmasıdır. Adını 19. yüzyıl fizikçisi olan John Tyndall'dan alır. Dağılan ışık yoğunluğunun frekansın dördüncü kuvvetine bağlı olması ile Rayleigh dağılımına benzer. Bu yüzden mavi ışık kırmızı ışığa göre daha güçlü bir şekilde saçılıma uğrar. Günlük hayattan bir örnek, yanan motor yağının parçacıkları oluşturduğu motosikletlerden çıkan dumanın mavi renkte görülmesidir ayrıca CD'ler ya da sabun köpüklerinin ışığı kırıp renkli görülmesinin sebebi yine Tyndall efektidir.

Tyndall etkisi altında uzun dalga boyu daha çok geçirilir, kısa dalga boyu ise saçılım ile daha çok yansıtılır. Bu dalgaboyu bağlılığına bir benzetme olarak uzun dalga boyundaki elektromanyetik dalgaların, radyo dalgaları gibi, binaların duvarlarından geçebilmesini, kısa dalgaların ise, ışık dalgaları gibi, duvarlardan yansıtılmasını verebiliriz.

Tyndall etkisi, diğer türlü ışığı geçiren bir ortamda ışığı saçan parçacık-madde dağıtıldığında, parçacık tesir kesiti 40-900 nanometre civarı olduğunda(görünür ışığın altı veya yakını dalgaboyunda (400-750 nm) görülür.

Tyndall etkisi aerosollerde ve diğer kolloid maddelerde, parçacık boyut ve yoğunluğunu ölçmek için ticari anlamda kullanılır.

Rayleigh dağılımından farkı

Opelesan camda Tyndall etkisi: yandan mavi görünüyor fakat içeriden turuncu ışık geçiyor.[1]

Rayleigh dağılımı ışığı saçan parçacıkların ışık dalgaboyundan çok daha küçük olmasını gerektiren bir formülle tanımlanır. Bir parçacıklar dağılımının Rayleigh formülünü sağlaması için parçacık boyutunun 40 nanometrenin aşağısında olması gerekir ve parçacıklar ayrı moleküller olabilir. Kolloid parçacıklar daha büyüktür ve ışık dalgaboyuna yakın boyuttadır. Dağılım teorisine göre Tyndall dağılımı (kolloid parçacıklardan) Rayleigh dağılımına göre çok daha yoğundur.

Boyut faktörünün yoğunluk için önemi, Rayleigh dağılımı yoğunluğunun matematiksel ifadesindeki üssünün büyük oluşu ile görülebilir. Tyndall etkisi için benzer bir matematiksel ifade yoktur. Fakat, eğer kolloid parçacıklar küresel ise, Tyndall dağılımı Mie teorisi ile analiz edilebilir ki bu teori parçacık boyutunu ışık dalgaboyuna yakın kabul eder.

Mavi iris

Mavi iris

Gözdeki mavi iris, irisin içindeki düzensiz bir tabakada Tyndall saçılımından dolayıdır. Kahverengi ve siyah irisler de aynı tabakaya sahiptir, yalnız daha çok melanin içerir. Melanin ışığı soğurur. Melanin yokluğunda, tabaka yarısaydamdır (içeri giren ışık rastgele saçılır) ve bu tabakaya giren ışığın belirgin bir kısmı saçılma ile yeniden ortaya çıkar. Yani gerisaçılım, ışık dalgalarının havaya geri yönlendirilmesi vardır. Saçılım kısa dalgaboylarında daha çok kendini gösterir. Uzun dalgaboyları düzensiz tabakadan yön değiştirmeden direkt geçer ve iris içinde diğer bir tabakaya gelerek burada soğurulur. Bu yüzden, uzun dalgaboyları kısa olanlar kadar havaya geri yansıtılmaz. Kısa dalgaboyları mavi olduğu için, bu gözden gelen ışıkta mavimsi bir ton oluşturur.[2] Mavi iris pigment renginin aksine yapısal renklere bir örnektir.

Hava durumu

Tyndall saçılımıyla oluşan ışık şeritleri

Gökyüzünün kapalı olduğu bir günde, güneş ışığı bulutların düzensiz tabakasından geçer, bu da yerde saçılıma uğrayan yayılmış bir ışık yaratır. Bu durum Tyndall saçılımını göstermez çünkü bulut damlacıkları ışık dalga boyundan daha büyüktür ve her rengi hemen hemen aynı ölçüde saçılıma uğratır. Bulutsuz bir günde gökyüzünün rengi ışık saçılımından dolayı mavidir, fakat Tyndall etkisi değildir çünkü saçılım yapan parçacıklar hava molekülleridir; ki ışık dalga boyundan çok daha küçüktürler. Zaman zaman Tyndall etkisi terim olarak havadaki makroskobik toz parçacıklarının ışığı saçması şeklinde yanlış kullanılır. Halbuki, bu etki saçılmadan daha çok yansımadır, çünkü makroskobik parçacıklar olay sırasında açık olarak görünür olur.

Kaynakça

  1. ^ "Arşivlenmiş kopya". 5 Nisan 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Ocak 2012. 
  2. ^ "uni-hannover.de tyndalleffekt". 2 Mayıs 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 27 Ocak 2012. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Satürn'ün halkaları</span>

Satürn Güneş Sistemindeki en etkileyici halka sistemine sahip gezegendir. Satürn'ün halkaları ilk kez 1610'da Galileo Galilei tarafından fark edilmiş; ancak 1655'te Christiaan Huygens tarafından tanımlanmışlardır. Gezegen halkalarının bilinen yapısına uygun olarak, birbirinden bağımsız hareket eden çok sayıda küçük 'toz', 'buz' ve 'kaya' parçacığının Satürn ve uydularının çekim etkileri ile sürekli denetim altında tutulması sayesinde şeklini koruyan dinamik bir sistem oluştururlar.

Dalga-parçacık ikililiği teorisi tüm maddelerin yalnızca kütlesi olan bir parçacık değil aynı zamanda da enerji transferi yapan bir dalga olduğunu gösterir. Kuantum mekaniğinin temel konsepti, kuantum düzeyindeki objelerin davranışlarında ‘’parçaçık’’ ve ‘’dalga’’ gibi klasik konseptlerin yetersiz kalmasından dolayı bu teoriyi işaret eder. Standart kuantum yorumları bu paradoksu evrenin temel özelliği olarak açıklarken, alternatif yorumlar bu ikililiği gelişmekte olan, gözlemci üzerinde bulunan çeşitli sınırlamalardan dolayı kaynaklanan ikinci dereceden bir sonuç olarak açıklar. Bu yargı sıkça kullanılan, dalga-parçacık ikililiğinin tamamlayıcılık görüşüne hizmet ettiğini, birinin bu fenomeni bir veya başka bir yoldan görebileceğini ama ikisinin de aynı anda olamayacağını söyleyen Kopenhag yorumu ile açıklamayı hedefler.

<span class="mw-page-title-main">Işık</span> elektromanyetik spektrumun insan gözü tarafından algılanabilen kısmı içindeki elektromanyetik radyasyon

Işık veya görünür ışık, elektromanyetik spektrumun insan gözü tarafından algılanabilen kısmı içindeki elektromanyetik radyasyon. Görünür ışık genellikle 400-700 nanometre (nm) aralığında ya da kızılötesi ve morötesi arasında 4.00 × 10−7 ile 7.00 × 10−7 m dalga boyları olarak tanımlanır. Bu dalga boyu yaklaşık 430-750 terahertz (THz) frekans aralığı anlamına gelir.

<span class="mw-page-title-main">Kırınım</span>

Kırınım ya da difraksiyon, ışık, ses ve radyoelektrik dalgaların karşılaştığı bâzı engelleri dolanarak geçmesi anlamında kullanılan terimdir.

<span class="mw-page-title-main">Rayleigh saçılması</span>

Rayleigh saçılımı, ışığın veya diğer elektromanyetik radyasyonun, ışığın dalga boyundan daha küçük tanecikler tarafından saçılımını ifade eder. Bu isim, İngiliz fizikçi Lord Rayleigh'ın adına ithafen verilmiştir.

Spektrumun kızılötesi bölgesi, ışının 12800 ile 10 cm-1 dalga sayılı kısmını kapsar. Hem cihaz hem de uygulama açısından infrared spektrumu; yakın, orta ve uzak infrared ışınları olmak üzere üç bölgeye ayrılır. Titreşimsel spektroskopi spektrumun infrared bölgesinde oluşan moleküler titreşime bağlı olarak ışığın absorplanması ya da saçılmasını inceler. Bu incelemelerin en önemli uygulama alanları endüstriyel, zirai maddeler ve proses kontrolündeki kantitatif ve kalitatif analizlerdir. Işığın frekansı ; elektronların, rezonans frekansı civarında salınımlarına sebep olacak bir frekans değerinde olduğu vakit, genlik öylesine büyüktür ki, ortamın atomları birbirleriyle çarpışırlar ve ışık enerjisinin çoğu iç enerji halini alır ve böylece ortam tarafından emilir. Farklı maddelerin elektronları farklı rezonans frekanslarındadır. Bu ise saydam bir cisimden ya da ortamdan geçen görünür ışığı neden görebildiğinizi ve güneş yanıklarına sebep olan ultraviyole frekansların saydam bir cisimden neden geçemediklerini açıklar. bunun sonucunda, kapalı bir havada camdan bakarken güneş yanığınız olmadığı halde, açık havaya çıktığınızda güneş yanığı riskiyle karşı karşıya kalabilirsiniz.

Hakim dalgaboyu optikte gözün algıladığı renkleri temsil eden ışık dalga boyu. Kimi renkler dalga boyu ile ifade edilirken, pastel renkler için hakim dalgaboyundan bahsetmek daha doğrudur.

<span class="mw-page-title-main">Mavi</span> bir renk

Mavi, çakır veya gök, resim boyamada ve geleneksel renk teorisi ve RGB renk modelindeki üç ana renkler pigmentlerinden biridir. Görünür ışığın tayfı üzerinde menekşe ve yeşil arasında uzanır. Göz yaklaşık 450 ile 495 nanometre arasında baskın dalga boyu olan ışığı gözlemlerken maviyi algılar. Çoğu mavi, diğer renklerin hafif bir karışımını içerir; gök mavisi biraz yeşil içerirken lacivert biraz menekşe içerir. Açık gündüz gökyüzü ve derin deniz Rayleigh saçılması olarak bilinen optik bir etki nedeniyle mavi görünür. Tyndall etkisi adı verilen bir optik etki, mavi gözler 'i açıklar. Havadan perspektif adı verilen başka bir optik etki nedeniyle uzaktaki nesneler daha mavi görünür. Karşıt rengi turuncu'dur.

<span class="mw-page-title-main">Atmosfer optiği</span>

Atmosfer optiği Dünya atmosferinin kendine özgü optik özelliklerinin nasıl geniş ölçüde optik olgulara yol açtığını inceler. Gökyüzünün mavi rengi, yüksek frekanstaki mavi güneş ışığını gözlemcinin görüş alanına yönlendiren Rayleigh dağılımının direkt bir sonucudur. Mavi ışık kırmızıdan daha kolay dağılıma uğradığı için güneş kalın bir atmosferden gözlendiğinde kırmızı bir ton alır, bu da gündoğumu veya günbatımında olur. Ek olarak gökyüzündeki parçacıklar farklı renkleri farklı açılarda kırarak akşam veya şafak vaktinde rengarenk parlayan bir gökyüzü meydana getirebilir. Haleler, günbatımı parlaklığı, koronalar, güneş ışınları ve yalancı güneşlerin oluşmasında buz kristallerinden ve diğer parçacıklardan saçılım sorumludur. Bu olgulardaki çeşitlilik parçacık boyut ve geometrilerine bağlıdır.

Sönme, gözlemci ve astronomik obje arasında ortaya çıkan gaz ve tozun oluşturduğu elektromanyetik radyasyonun serpintisini ve emilimini (absorbasyonunu) anlatmak için kullanılır. Yıldızlararası sönümleme Robert Julius Trumpler tarafından 1930 yılında tanındı. Ancak, etkileri Friedrich Georg Wilhelm von Struve'nin tarafından 1847 yılında belirtilmiştir. Ve bu yıldızların renkleri üzerindeki etkisi, onu galaktik tozun genel varlığı ile irtibatlamamış bazı kişilerce gözlemlenmiştir. Samanyolu'nun düzlemine yakın uzanan yıldızlar dünyanın birkaç bin parseki içinde olup V bandındaki tükenme kiloparsec başına 1,8 büyüklüğündedir.

Geçici dönen radyo dalgaları (RRAT’ler), ilk olarak 2006’da keşfedilen kısa ve kısmen parlak radyo nabızlarıdır. RRAT’lerin pulsar oldukları düşünülmektedir, örneğin: bilinen pulsarların büyüklüklerine kıyasla düzensiz bir şekilde/veya yüksek nabızdan nabıza yayılımda değişiklik gösterebilen ve dönen manyetize olmuş nötron yıldızları. RRAT’nin geçerli olan tanımı: RRAT, Fourier domain araştırmaları içindekine karşın, tek parlak nabız aramalarında çok daha rahat keşfedilebilen bir pulsardır ve bu sayede ‘RRAT’ bir etiketten başka bir şey değildir ve pulsarlardan olan soyu tükenmiş bir sınıfı temsil etmez.

<span class="mw-page-title-main">Parçacık</span>

Fiziksel bilimlerde parçacık çeşitli hacim ya da kütle gibi fiziksel ya da kimyasal özellikler yüklenmiş küçük yerelleştirilmiş nesnedir. Çeşitli bilimsel alanlarda kelimenin anlamı isteğe bağlı değiştirilmiştir. parçacıklardan oluşan bir şey partiküler olarak atfedilebilir. her ne kadar bu terim genellikle bağlantısız parçacıkların bir süspansiyonu yerine kullanılsa da, bağlı bir partikül toplama ifade etmek için kullanılır. Nesnelerin parçacık olup olmadığı ölçek bağlamına bağlı olarak düşünülebilir. Eğer nesnenin kendi ölçüsü küçük ya da ihmal edilebilir ise ya da eğer geometrik özellikleri ve yapısı düzensiz ise nesne parçacık olarak düşünülebilir. Örneğin kumsaldaki bir kum tanesi parçacık olarak düşünülebilir çünkü bir kum tanesinin büyüklüğü kumsala kıyasla ihmal edilebilir ve tek tek kum tanelerinin özellikleri genellikle eldeki sorunla alakasız olurlar. Eğer bir bukminsterflere molekülüyle kıyaslanırsa kum taneleri parçacık olarak düşünülemez.(~1 nm)

<span class="mw-page-title-main">Atmosferik dağılım</span>

Atmosferik dağılım başlıca şu şekilde gösterilir:

Anatomide heterokromi, farklı renklerin bulunmasıdır. Genellikle iriste görülür ama bazen saçta ve deride de görülebilir. Heterokromi melanin (pigment) fazlalığının ya da eksikliğinin sonucudur. Bu kalıtsal ya da genetik mozaizm, kimerizm, hastalık, travma gibi nedenlerden dolayı olabilir.

<span class="mw-page-title-main">Grigori Landsberg</span> Sovyet fizikçi

Grigori Samuiloviç Landsberg, Sovyet fizikçi. Grigori S. Landsberg şu an raman saçılmasında kullanılan esnek olmayan tümleşik foton saçılımının eş-kâşifidir. Asıl bilimsel katkıları optik ve spektroskopi alanlarındaydı.

Leonid Isaakovich Mandelstam or Mandelshtam Belarus-Yahudi kökenli Sovyet bir fizikçidir. 

Brillouin saçılması Leon Brillouin'den sonra isimlendirilmiştir. Işığın saydam bir cisimden geçmesiyle birlikte ve maddeyle etkileşime girmesiyle birlikte periyodik uzaysal ve zamansal farklılıkları maddenin yansıtıcı indeksinde oluşturmaktadır. Optikte de belirtildiği gibi, yansımanın indeksi saydam malzemede deformasyonla oluşmaktadır.

X ışını optiği, optiğin görünen ışık yerine X ışınları kullanılan bir dalıdır. Görünen ışık için lensler kırılma indisi esasen 1’ den büyük olan şeffaf materyalden yapılırken ; X ışınları içinkırılma indisi birden biraz daha küçüktür. X ışınlarını yönetmenin prensip methodları yansıma, kırınım ve girişimden gelir. Uygulama örnekleri X ışını teleskopları ve X ışını mikroskoplarını içerir. Kırınım, bileşik kırınım merceği için bir temeldir, birçok küçük X ışını merceği seriler halinde X ışınlarının kırınım indisi anı numaralarına göre denklenmişlerdir. Kırınım indisinin hayali kısmı da, X ışınlarını yönlendirmek için kullanılabilir. Görünür ışık için de kullanılabilen pim deliği kamerasi buna bir örnektir.

Fotoforez, gaz (aerosol) ya da sıvı (hidrokolloidlerin) içerisinde asılı duran küçük parçacıkların yeterince yoğun ışık altında gerçekleşen taşınım olayıdır. Bu fenomen varlığını akışkan bir ortamda aydınlatılan parçacığın homojen olmayan sıcaklık dağılımına borçludur. Fotoforezden ayrı olarak, farklı türden parçacıkların bir sıvı karışımında, bazı tür parçacıkların göçü, termal radyasyonun emilimindeki farklılıkları ve topluca termoforez olarak bilinen diğer termal etkilerden kaynaklanıyor olabilir. Lazer fotoforezinde, partiküller, ortamlarından farklı bir kırılma indisine sahip olduklarında göç ederler. Parçacıkların göçü genellikle lazer hafifçe odaklandığında veya odaklanmadığında mümkündür. Çevreleyen molekülüne kıyasla daha yüksek bir kırılma indisine sahip olan bir parçacık, absorbe edilen ve saçılan ışık fotonlarından momentum transferi nedeniyle ışık kaynağından uzaklaşır. Buna radyasyon basıncı kuvveti denir. Bu kuvvet, ışık yoğunluğuna ve parçacık boyutuna bağlıdır, ancak çevre ortamla ilgisi yoktur. Tıpkı Crookes radyometresinde olduğu gibi, ışık bir tarafı ısıtabilir ve gaz molekülleri bu yüzeyden daha yüksek bir hızla sıçrayabilir, bu yüzden parçacığı diğer tarafa iter. Belirli koşullar altında, ışığın dalga boyuyla karşılaştırılabilecek çapta parçacıklar ile, negatif dolaylı fotofoz olgusu, partiküllerin arka ve ön tarafları arasındaki lazer ışınımındaki eşit olmayan ısı üretimi nedeniyle meydana gelir, bu, Parçacık etrafındaki ortam, parçacığın ışık kaynağından uzak tarafındaki moleküllerin daha fazla ısınabilmesi için parçacığın ışık kaynağına doğru hareket etmesine neden olabileceği şekilde orta.

<span class="mw-page-title-main">Chappuis emilimi</span>

Chappuis emilimi elektromanyetik spektrumun görünür kısmında güneş ışığının küçük bir kısmını emen ozon tabakasında özellikle belirgin olan ozon tarafından elektromanyetik radyasyonun emilmesini ifade eder. Chappuis absorpsiyon bantları, 400 ile 650 nm arasındaki dalga boylarındadır. Bu aralık içinde, 575 ve 603 nm'de benzer yüksekliğe sahip iki absorpsiyon maksimumu vardır.