İçeriğe atla

Tulumbacılar

İstanbul'da tulumbacılar

Tulumbacılar, 18. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti'nde yangınlar "tulumba" denilen aletle müdahale eden yangın söndürme ekipleridir.

İlk tulumbacılar, 1720'de Yeniçeri Ocağı'na bağlı Dergâh-ı Âli Tulumbacı Ocağı'nın kuruluşu ile bir askerî birlik olarak ortaya çıkmıştır. 1826'de Yeniçeri Ocağı kapatıldı. Yeniçeri Ocağı ile birlikte Tulumbacı Ocağı'nın da kapanmasından sonra İstanbul'un her mahallesine padişah fermanı ile mahalleli tarafından tulumba temin edildi ve gönüllü mahalle tulumbacıları ortaya çıktı. Tulumbacılık 19. yüzyılda özellikle İstanbul’da gündelik yaşamın ve folklorun önemli bir ögesi haline geldi.

İstanbul'da mahalle tulumbacıları, 1870

Kelimenin kökeni

Basit bir yangın düzeneği olan tulumba, 15. yüzyılda İtalya'da ortaya çıkmış ve Akdeniz havzasında kısa sürede yayılmıştı.[1] İtalyanca'daki "tromba" kelimesi Türkçe'de "tulumba"ya dönüştü ve bu aleti kullananlara tulumbacı dendi.[2] Yangınlara tulumbayla müdahale edilmesi 16. ve 17. yüzyıllarda Macaristan ve Fransa'da başlayıp Avrupa'da yaygınlaştı.

Tulumbacılık, Türkçe'ye bir denizcilik terimi olarak girdi. 17 .yüzyılda Osmanlı Devleti'nde gemilere dolan suyu tahliye eden kişilere tulumbacı denilirken 18. yüzyılda kelime bir anlam kaymasına uğradı.[1] Yangınlarda ateşi söndürmek üzere su taşıyıp pompalayan kişilere "tulumbacı" denir oldu.

Tarihçe

Tulumbacı Ocağı

Osmanlı Devleti'nde yangınlarda tulumbanın kullanılması ve bununla ilgili bir teşkilatın kurulması 1715-1716'da ailesiyle İstanbul'a yerleşen David adlı bir Fransız mühendis tarafından gerçekleştirilmiştir. Fransız mühendis David, Venedik Seferi'ne gönüllü olarak katılmış; dönüşte müslüman olup "Davut "adını ve "Gerçek" lakabını almıştır.

Gerçek Davut Ağa, "Çardaklı" diye tabir edilen ilk basma tulumbasını 1715 yılında yaptı.[3] Temmuz 1718’deki Tüfenghâne ve 1720'deki Tophane yangınlarına tulumba ile müdahale etti. O vakte kadar yangın sarnıçlarından taşınan suyu dökerek yangına müdahale edilirdi.[4] Tulumbasını ateş söndürmede etkili olduğu görülünce Davut Gerçek, 1720'de Nevşehirli Damat İbrahim Paşa tarafından Yeniçeri Ocağı'na tulumbacı-başı tayin edildi.[2] Emrine elli nefer, bir oda başı, bir kâtip, bir ocak kethüdası verildi.[2] Zabitan ve nefer sayısı, maaşları ve diğer harcamalar ile ilgili nizamnamenin tarihi 4 Receb 1132'dir (12 Mayıs 1720).[5]

Tulumbacı Ocağı, Şehzadebaşı semtinde yeniçeri kışlaları yakınında bulunan Acemi Oğlanları'na ait odalara yerleştirildi. 1722 yılındaki tamir sırasında kışla bodrumuda tulumbalar için kuyular açıldı. Ayrıca hortum ve makinelerin üretimi ve tamiri için kârhane denilen mekan oluşturuldu. Ocaktaki nefer sayısı 1724’te 150’ye, 1755’te 461'e çıkarıldı.

Tulumbacıların günlük kıyafeti büyük bir sarık, kırmızı kaput (kartal kanat) ve ayaklarında kırmızı bir yemeniydi, baldırları ise çıplaktı. Yangına müdahale ederken başlarına "yangın tası" denilen bakır bir miğfer giyerlerdi. Neferler, gündelik 15 akçe alırdı.[2] Yangına müdahale ederken yaralananlara tazminat ödenir, çalışamayacak halde olurlarsa emekli edilirlerdi.[1] Ağırlığı 120 kilodan fazla olan ilk tulumbalar yerine taşıması daha kolay olan emme basma tulumbalar geliştirildi. Bu tulumbalar, üstü resimlerle süslü bir sandık içine yerleştirilen yerleştirilir dört sırık yardımı ile taşınırdı. Bu dört kişi birbirine "omuzdaş" derdi.[1]

Tulumbacı Ocağı, Yeniçeri Ocağı'na bağlı bir askeri birlik olarak kurulmuştu, zamanla tulumbacı ocaklarının sayısı arttırıldı. Topkapı Sarayı’nda ve Tersane’de bostancıbaşıya bağlı birer tulumbacı ocağı kuruldu. 18. yüzyılda bütün devlet kurumlarında bir tulumbacı takımı oluşturuldu. Tulumbacı ocakları, İstanbul geneline yayıldı. Yeniçeri karakollarının her birinde bir tulumbacı kolluğu bulunduruldu.[3] Bu dönemde her mahallede gönüllü tulumbacı grupları oluştu.[3] Yangınlara karakolda bulunan kolluklar müdahalede bulunuyor; yangının söndürülememesi halinde yangın yerine Tulumbacı Ocağı geliyordu. Yeniçeri Ocağı'nın 1826'da kaldırılmasıyla Tulumbacı Ocağı da lağvedildi.

Belediye tulumbacıları

Tulumbacı Ocağı'nın lağvedilmesinden 48 gün sonra çıkan Hocapaşa yangını üzerine hükûmet, İstanbul'da yeni bir tulumbacı teşkilatı kuruması için harekete geçti.[4] Yeni teşkilat, 1828 yılında kuruldu. Tulumbacı yerine "yangıncı" terimi kullanılmaya başladı.[1] Yeni tulumbacılar Asâkir-i Mansûre-i Muhammediye Seraskerliğine bağlandı ve artık "Asâkir-i Mansure karakolları" olan eski kolluklara yerleştirildi.

1846'da Zaptiye Müşiriyeti'ne bağlanan yangıncı taburları, 1855'te Şehremaneti'nin kurulmasından sonra oraya devredildi. Devredilme süreci 1868'e kadar sürdü. Mevcut sistem 1870 Beyoğlu yangınında yetersiz kalınca 1874 yılında tekrar ordu bünyesinde ayrı bir tabur halinde eğitilen neferlerden modern bir itfaiye bölüğü yetiştirildi.[3]

Mahalle tulumbacıları

Hocapaşa yangınından sonra çıkan bir padişah fermanı ile İstanbul halkı her mahalle için bir tulumba tedarik edip, mahallenin ibadethanesine koydu. Böylece mahalle tulumbacılığı ortaya çıktı. Tulumba sandığı mahallenin şeref, namus, yiğitlik sembolü olarak görülürdü.[1] Belediye tulumbacı teşkilatı taklit edilerek tulumba takınları ve bu takımlar için koğuşlar oluşturuldu. Tulumba takımları, mahallenin uçarı delikanlılarından meydana geliyordu. Mahalle ihtiyar heyetinin seçtiği birinci reis amir konumunda olur ve bir deri kırbaç taşırdı. Mahalle tulumbacılığı gönüllü yapılan hizmetti. Devlet, bazı vergilerden muafiyet sağlayarak bu işe özendirirdi. Ayrıca tulumbacılar bahşiş veya semtte işportacılık yapma imtiyazı elde ederek geçinirlerdi. Bayramlarda klarnet-darbuka çalarak mahallede dolaşıp bahşiş toplarlardı.[1]

Mahalle tulumbacılığının gelişimi ile özellikle İstanbul’da tulumbacılık gündelik yaşamın ve folklorun önemli bir ögesi haline geldi; tulumbacılığın edebiyatı, adetleri, merasimi, zengin bir tulumbacı argosu doğdu. Bazı tulumbacılar kanunsuz işlere karışır, ahlâk dışı bir hayat sürerdi. Tulumbacı tipi, küfürbaz, ayyaş ve serseri küfürbaz şeklinde takdim edilirdi.

Sanata yansımaları

Türk edebiyatında kahramanları tulumbacıları olan romanlar yazılmıştır. Nâbizâde Nâzım’ın Zehra (1954), Sermet Muhtar Alus’un Onikiler (1999) romanları, kahramanları tulumbacı olan romanlardır.[6][7]

Fausto Zonaro ve Amedeo Preziosi, eserlerinde tulumbacıları resmetmiş ressamlardandır.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. ^ a b c d e f g Çelik, Yüksel. "Tulumbacı". TDV İslâm Ansiklopedisi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2024. 
  2. ^ a b c d Kut, Turgut (28 Haziran 2011). "Ülkemizde Yangın Tutlumbasını İlk Kez İmaI Eden Gerçek Davud'un ve Bazı Tulumbacıların Mezar Taşları". Tarih Dergisi. 
  3. ^ a b c d Gökkaya, Emrah; Kaya, Aynur (30 Nisan 2021). "Türkiye'de İtfaiyecilik Eğitimi İle Hava Kurtarma Ve Yangınla Mücadele Biriminin Yapısal Değerlendirmesi". Hastane Öncesi Dergisi. 
  4. ^ a b "Tulumbacılar". İstanbul İtfaiyesi. Erişim tarihi: 22 Ekim 2024. 
  5. ^ Afyoncu, Erhan (1 Ocak 2022). "Tulumbacı Ocağı ve Gerçek Davud'a Dair Yeni Belgeler". Prof. Dr. Vahdettin Engin'e Armağan. 
  6. ^ ""Zehra"romanında Tulumbacılar". Pazartesi14. 1 Şubat 2022. Erişim tarihi: 22 Ekim 2024. 
  7. ^ Günay, Nesrin (20 Aralık 2022). "SERMET MUHTAR ALUS'UN ONİKİLER ROMANINDA KONUŞMA DİLİ UNSURLARI VE ANLAM ALANLARI". Trakya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Nusretiye Camii</span> İstanbulda cami

Nusretiye Camii, İstanbul'un Tophane semtinde bulunan 19. yüzyılda inşa edilmiş selatin camidir. Halk arasında daha çok “Tophane Camii” olarak anılır.

Çandarlı Kara Halil Hayreddin Paşa. Osmanlı Devleti'nin kuruluş döneminde büyük katkıları olmuş bir Osmanlı devlet adamıdır. Tarihe Çandarlılar Ailesi olarak geçmiş olan ailenin üst düzey bir mevkiye gelmiş ilk bireyidir. İlmiye sınıfından yetişmiş; kadılık ve kazaskerlik görevlerinde bulunmuş; Eylül 1364 ile 22 Ocak 1387 tarihleri arasında 22 yıl 4 ay vezirlik yapmış ve vezirliği döneminde de Çandarlı Kara Halil Hayrettin Paşa ismiyle anılan devlet adamıdır.

Kurtuluş ya da eski adıyla Tatavla, İstanbul ilinin Şişli ilçesinde yer alan tarihi bir semttir.

<span class="mw-page-title-main">Yeniçeri</span> Osmanlı Devletinde askerî bir sınıf

Yeniçeri Ocağı, Osmanlı İmparatorluğu'nda padişaha bağlı kapıkulunun en büyük birimiydi. Kesin kuruluş tarihi bilinmese de, on dördüncü yüzyılın son yarısında I. Murad döneminde (1362-1389) kurulduğu kabul edilir. Avrupa'nın ilk modern daimi ordusudur.

<span class="mw-page-title-main">Acemi Ocağı</span> Osmanlı İmparatorluğunda asker yetiştirilen birim

Acemi Ocağı ya da Acemi Oğlanlar Ocağı, Osmanlı İmparatorluğu'nda Enderûn için öğrencileri ve başta piyade kısmı olmak üzere Kapıkulu'nun ihtiyaç duyduğu askerleri yetiştirmek için kurulan ocaktır.

<span class="mw-page-title-main">Yeni Cami</span> İstanbulda bir cami

Yeni Cami ya da Valide Sultan Camii, İstanbul'da 1597 yılında Sultan III. Murad'ın eşi Safiye Sultan'ın emriyle temeli atılan ve 1665'te zamanın padişahı IV. Mehmed'in annesi Turhan Hatice Sultan'ın büyük çabaları ve bağışlarıyla tamamlanıp ibadete açılan camidir.

Yeniçeri askerlerinin ve komutanları Ağa ve Çorbacıları'nın toplananıp cem ettikleri, "seğirtme" denen yarışmaları ve talimlerini yaptıkları, zaman zaman koyun keserek yedikleri meydandır. “Yeni Odalar” denen Yeniçeri kışlalarının bulunduğu ve Yeniçeri ayaklanmalarının genellikle başladığı yer olan Etmeydanı'nın bulunduğu bölge günümüzde İstanbul Üniversitesi arkasındaki Ağa Kapısı civarındadır. Bu meydanda Etmeydanı Tekkesi de bulunur ve Bektaşi Ocağına mensup Yeniçeriler ibadetlerini bu tekkede yaparlardı.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı ordusu (klasik dönem)</span> 15-19. yüzyıllarda Osmanlı Ordusuna genel bakış

Klasik Osmanlı Ordusu, Osmanlı ordusunun 1451'de II. Mehmed'in yapılandırmasından başlayıp 1826 Vaka-i Hayriye biten kısmına verilen isimdir. Dönemin ordusu, 1606 sonrasında yenilmeye başlamış ve 17. ve 18. yy itibarıyla geçirdiği reformlar ardından 1826 yılında lağvedilmiştir. Bu dönemde birçok ocaklardan birisi olan Yeniçeri ocağı olarak adlandırılan ve devşirmelerden kurulan ocağın ordu ve siyasette büyük yeri ve etkisi vardır.

<span class="mw-page-title-main">Kahvehane</span>

Kahvehane veya kıraathane; kahve ve çay yanı sıra çeşitli meşrubatların ve nargile gibi tütün ürünlerinin servis yapıldığı, masa oyunlarının oynandığı, sohbet edilen ve yine birçok farklı aktivitenin yapıldığı mekân.

<span class="mw-page-title-main">Gönüllü</span> çıkar beklemeksizin bir iş yapmayı üstlenen kişi

Gönüllü, içinde bulunduğu toplulukta herhangi bir karşılık ya da çıkar beklemeksizin bir işi yapmayı kendiliğinden üstlenen kişidir.

<span class="mw-page-title-main">Türkiye'deki kolluk kuvvetleri</span> Türkiye Cumhuriyetinin asayişten sorumlu birimlerinin genel ismi

Türkiye'deki kolluk kuvvetleri, Türkiye'deki kolluk kuvvetleri veya aynı anlamı taşıyan kolluk kuruluşlarının sınıflandırılması ve türlerine göre ayrımıdır. Türkiye'deki kolluk kuvvetlerinin çoğu Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığına bağlıdır.

Cibali, İstanbul'un Fatih ilçesinde, Unkapanı'ndan Eyüpsultan'a doğru Haliç'in batı kıyısındaki mahalle. Bizans surlarının içereside yer alan Cibali semtinin karşı yakasında Kasımpaşa, yan tarafında ise Balat ve Fener semtleri semti yer alır. Haraççı Kara Mehmed ile Küçük Mustafa Paşa mahallelerinin eteklerinde Haliç kıyısında kurulmuş bir semttir. Kuzeyinden Haliç'e paralel Abdülezel Paşa Caddesi geçmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Belediye zabıtası (Türkiye)</span>

Belediye zabıtası, Türkiye'de belediyelere bağlı olarak belediye sınırları içerisinde kamusal bazı hizmetlerin yürütülmesi ve kontrolünü sağlamaktan sorumlu bir kolluk kuruluşudur. Zabıtalar aynı zamanda yeni kanunlarla birlikte büyükşehir belediyelerinde trafik zabıtası olarak yetkilerini kullanırlar. Özel bir amaç doğrultusunda güvenlik görevini yürüten zabıtalar bir özel kolluk kuvveti görevlisidirler.

<span class="mw-page-title-main">Belediye itfaiyesi</span> Türkiyedeki belediyelere bağlı itfaiyeler

Belediye itfaiyesi, Türkiye'de belediyelere bağlı olarak yangın söndürme işlemi ve gelişen afetlerde ilk yardım arama-kurtarmadan sorumlu bir kamu kurumudur.

<span class="mw-page-title-main">2021 Türkiye orman yangınları</span> 28 Temmuzda başlayan ve ülke çapında devam eden yangınlar

2021 Türkiye orman yangınları, 28 Temmuz 2021'de Antalya'nın Manavgat ilçesinde başlayan ve Türkiye'nin birçok şehrine yayılan orman yangınları. 12 Ağustos 2021 itibarıyla; çoğunluğu Akdeniz, Ege, Marmara, Batı Karadeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki 53 ilde çıkan 299 orman yangınında 8 kişi hayatını kaybederken, önceki yıllara göre büyük artışla 150 binden fazla hektar orman alanı ve yerleşim yeri küle döndü ve binlerce hayvan can verdi.

Tulumbacı Bahriye, tulumbacı

1923 Salmatoruk Yangını, 9 Kasım 1923'te Karagümrükteki Salmatomruk Mahallesinde meydana gelen yangındır.

<span class="mw-page-title-main">Ankara İtfaiyesi</span>

Ankara Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı veya kısaca Ankara İtfaiyesi, Türkiye'nin başkenti Ankara'nın belediye itfaiye teşkilâtıdır. 1922 yılında kurulmuş olup tüm Ankara ilinde yangın söndürme işlemi ve gelişen afetlerde ilk yardım arama-kurtarmadan sorumludur. Merkezi Altındağ ilçesinde yer almaktadır.

<span class="mw-page-title-main">İstanbul İtfaiyesi</span>

İstanbul Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Dairesi Başkanlığı veya kısaca İstanbul İtfaiyesi, İstanbul ilinin belediye itfaiye teşkilâtıdır. 1714 yılında kurulmuş olup tüm İstanbul ilinde yangın söndürme işlemi ve gelişen afetlerde ilk yardım arama-kurtarmadan sorumludur. Merkezi Fatih ilçesinde yer almaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Laz Dimitri</span>

Laz Dimitri veya Trabzonlu Laz Dimitri, Üsküdarlı Vasıf Hoca'nın hakkında destan yazdığı kayıkçı ve tulumbacıdır. Destan, Laz Dimitri'nin şabb-ı emred Yani'yi öldürmesini konu alır. Destanın ilgi çeken yanlarından biri, bu dönemde eşcinsel ilişkilerin yaygın ve normal karşılandığını göstermesidir.