İçeriğe atla

Tufan

Tufan Gustave Doré.
Tablet XI, Gılgamış Destanı

Tufan, birçok yerel efsaneye ve kutsal kitaplara göre Tanrı tarafından bir kavmi, milleti ya da tüm insanları cezalandırmak amacıyla gönderildiğine inanılan büyük felaket. Tufanın detayları farklı kültürlerde farklılıklar arz etmekle beraber en çok bilinen şekli Nuh Tufanı'dır.

Eski Ahit'in Genesis bölümünde verilen sayılara göre yaratılıştan Nuh'un doğumuna kadar geçen süre 1056 yıldır. Tufan Nuh 600 yaşında iken olur. Anno Lucis'e göre yaratılış MÖ 4004, tufan 2348 yılında olur. Çoğunluğa göre tufan MÖ 4100 yılında olur.[1]

Tufan yalnızca kutsal metinlere özgü bir kavram değildir; kutsal metinlerden önce de mevcut bulunan, pek çok mitoloji, masal ve inanışta yer etmiş bir kavramdır.

Birçok kültürde büyük felaketlerden bahsedilir. Bunu Heraklitus, Empedokles, Platon ve Aristoteles, "geçmişte insanlığın uğradığı su ve ateş felaketleri" olarak ifade etmişlerdir. Pisagor’a göre insanlık, böyle yedi “doğal afet dönemi” geçirmiştir. Aynı şekilde Maya kültüründe de insanlığın geçirdiği çağları birbirinden ayıran, birçok büyük felaket dönemi yaşanmış olduğu belirtilir.[]

Bilimsel yönden tufan inancı

Emin Bilgiç'e göre; "En eski insanlığın ve evrenin yaratılışı ile ilgili kozmogonik inanışın bir parçası olan tufan efsanesinin gerçekle ilgisi yoktur. Bu inanışın tabiat kanunlarına aykırılığı genellikle bilinmektedir. Tarih ve bilim açısından sabit değildir. Eski âlemin büyük bir kısmına yayılmış olan kavimlerin kaynaklarında ve folklorunda tufanın önemli bir yerinin olduğu ve çeşitli jeolojik tabaklarda fosilleri bulunan hayvan türlerinin tufan sonrasında görülmediği gibi iddialarla gerçekleştiği ispat edilmeye çalışılan tufanın, en eski yazılı tufan efsanelerinin kaynağı olan Mezopotamya’da ve başka ülkelerde arkeolojik yönden ve tabiat tarihi ile ilgili bir delili ortaya çıkmamıştır savı çarpıtma olmakla birlikte 1800'lü yılların sonunda İngiliz arkeolog Sir Leonard Woolley ve Alman arkeolog Erich Schmidit yaptıkları çalışmalarda yerin altını kazdıkları zaman o kazılan yerin balçık olduğunu fark ettiler. Ayrıca bu kazı sonucu bölgede Sümer krallarına ait mezarlar bulunmuştur. Bunun anlamı o bölgede büyük bir su baskını olduğu yönündedir. Ayrıca jeolog Prof.Dr.Mümin Köksoy'un Yer Bilimlerinin Katkılarıyla Nuh Tufanı ve Sümerlerin Kökeni kitabında Köksoy bu bölgede büyük bir felaketin yaşandığını ve bunu jeoloji bilimi ışığında o coğrafyayla ilgili olarak örnekler vererek kitabında sunmuştur. Ayrıca kitabında çeşitli jeoloji uzmanlarının Mezopotamya bölgesindeki araştırmalarını da okuyucularına sunmuştur.[2]

"Nuh Tufanı" John Martin tarafından, 1834

Evrensel tufan efsanesi günümüz bilimsel ve jeolojik verilerine uymamakta,[3] dinsel mantık açısından da kendilerine peygamber gönderilmeyen diğer toplumların da aynı felaketle yok ediliyor oluşu gibi sorunlar ortaya çıkarmakta, yeni yorumlar Kur'an'ın tufan olayını yerel bir afet olarak ele aldığı yaklaşımı üzerinden yapılmaktadır. Tufanın gerçekleştiği bölge için de Mezopotamya bölgesine işaret edilmektedir.[4] Ancak bu yaklaşımlar yerel bir afet için büyük bir gemi inşası ve bu gemiye az sayıda inanan insan ve hayvanlardan çifter çifter bindirilmesi, sonrasında da Nuh'un insanlığın ikinci babası kabul edilmesi[5] gibi anlatımlarla uyuşmamaktadır.

Türk mitolojisinde

Gustave Doré'nin Eski Ahit'i tasvir eden sanatı. Suyun Tahrip Ettiği Dünya.

Nuh Tufanı Türklerde "Taşkın" olarak anılır. Musevilik, Hristiyanlık ve İslâm ile birlikte tüm Dünya’nın ortak bir inancı hâline dönüşmüş ve zaten pek çok toplumda var olan tufan inançlarıyla da birleşmiştir. Türk kültüründeki önemi yeryüzünün yeniden ilk başlangıçtaki sularla kaplı hâline dönmesidir. Yenilenmenin sembolüdür fakat yenilenme bir çeşit devrim ile ortaya çıkmaktadır. Çünkü tufan ile eskimiş olan her şeyin sonu gelir ancak dönülen yer ise başlangıç yani "öz"dür. Bu bağlamda yaşamın bir çember olduğu inancını benimseyen ilkel toplumların düşünce sisteminin en güzel örneğidir. Kötülük yüzünden kaos ortaya çıkar ancak sonradan yeniden dinginleşir. Nuh Peygamber bir gemi yapar ve bütün canlılardan bir çift alarak taşkından korunur. Tufan olacağını "demir boynuzlu kök teke" önceden haber vermiştir. Bu teke yedi gün dünya çevresinde dolaşmış, acı acı melemiş, yedi gün deprem olmuş, yedi gün dağlardan ateş fışkırmıştır. Tufan, Altay söylencelerinde şöyle anlatılır:

Gök teke yedi gün yeryüzünü dolaştı ve bağırdı
Yedi gün zelzele oldu
Yedi gün dağlar ateş püskürdü
Yedi gün yağmur yağdı
Yedi gün fırtına oldu ve dolu yağdı
Yedi gün kar yağdı

Altay Türklerinin yaratılış efsanesinde Dünya’nın ekseninin sabitliği Tanrı Ülgen’ce başı zincirle bir kazığa bağlanan balık sembolizmiyle belirtilir ve balığın başının yönünün, yani eksenin yönünün değişmesi hâlinde tufanın tekrar meydana geleceği söylenir.

Türk halk kültüründe

Bazı yörelerde Nuh peygamberin tavuğun göğüs kemiğine bakarak gemisini yaptığı anlatılmaktadır.[6] Örneğin Sivas iline bağlı Gemerek ilçesi ve çevresinde benzer bir anlatı derlenmiştir.[7]

Azerbaycan halk kültüründe

Azerbaycan tufan efsanesinde taşkın olacağını torununa (olasılıkla kehanet yeteneği ile) anlatan nine kurtulabilmek için kendisinin yüksek yerlere (dağlara) çıkamayacağını anlayınca ona kendini kurtarmasını söyler. Ninesinin sözünü dinleyen torunu böylece kurtulur. Sular çekildiğinde çevreyi gezen Nuh peygamber, bir çocuğun gemiye binmeden kurtulduğunu görünce çok şaşırır ve ona “Dirig” (Türkiye Türkçesinde Diri) adını verir.[8]

Farklı kültür ve dinlerde Tufan efsaneleri

Tufandan söz eden kültürlerden bazıları ve değindikleri tufanlar şunlardır:

Ashburnham Tevratı'nda Tufan tasviri, M.S. 7. yy.
  • Tevrat ve Kur'an’da sözü edilen Yaratılış Kitabı Tufan hikayesi.
  • Türklerdeki Nama.
  • Zunilerdeki tufan.
  • Sümerler’in Gılgamış Destanı'nda kutsal kitaplarla paralellik gösteren tufan hikâyesi
  • Berossus'un aktardığı Sisithrus dönemindeki tufan.
  • Eski Mısır geleneğinde tufan.
  • Platon’dan aktaran Strabon’un sözünü ettiği, kiklopların yaşadığı “devre”deki tufan.
  • Hint geleneğinde son Manu tufanı;Hindu mitolojisinde bir balık Manu’ya‚tufan olacağını, bir gemi yapmasını, bütün yaratıkların öz ve tohumlarını gemiye almasını, onu kurtaracağını söyler. Tufan bütün yaratıkları silip süpürür ve ortada sadece Manu kalır.[9]
  • Hint geleneğinde İsi ve İswara tufanı.
  • Sabiî geleneğinde tufan. (Sabiî geleneğine göre, dünya bugüne dek üç büyük felaket dönemi geçirmiştir.)
  • Kuzey ve Güney Amerika mitolojilerindeki tufan (Maya ve İnka gelenekleri, Hopi, Algonkin ve Tupinamba kızılderilileri gelenekleri)
  • İrlanda’nın Kelt geleneklerinde ve Kuzey Avrupa efsanelerinde belirtilen tufan.
  • Grek mitolojisindeki Deukalion tufanı.
  • Endonezya ve Melanezya geleneklerinde tufan.
  • Afrika geleneklerinde tufan.
  • Kuzey Asya ve Orta Asya geleneklerinde tufan.
  • Çin mitolojisi'indeki tufan hikâyeleri

Tufan Efsaneleri

İnsanların uzun bir zaman boyunca, yeri kaplayan muazzam bir tufan felaketini hatırlamaları beklenir. Dünyanın her yerinde, örneğin Alaska ve Güney Pasifik adaları gibi birbirinden uzak bölgelerde, böyle eski gelenekler vardır. Tufan raporları, Amerika'daki ilkel Kolomb öncesi uygarlıklardan ve Avustralya'daki Aborijinlerden bilinmektedir. Bunlar bazen ayrıntılarda farklılık gösterse de, hemen hemen tüm versiyonlarda bildirilen temel gerçek, dünyanın sular altında kaldığı ve insan yapımı bir gemide çok az kişinin hayatta kaldığıdır. Böylesine yaygın bir anlaşma ancak tufanın tarihi bir olay olmasıyla açıklanabilir.

Target: Earth (Hedef: Yer) adlı kitapta şunlar söyleniliyor: „İnsanlığın tarihindeki su baskınları, insan dahil her şey harap eden muazzam bir tufanla ilgili bir hikayenin doğmasına sebebiyet verecek derecede büyük ve geniş olmamıştır. ... Öyleyse acaba neden hemen hemen bütün insan ırklarında büyük bir tufanla ilgili bu efsane biliniyor. Denizden çok uzaklıkta Orta Meksika veya Orta Asya gibi kuru dağlık memleketlerde yaşayan insanların, neden bir tufanla ilgili efsaneleri var? ...

Eğer dünya çapındaki tufan, tarihsel bir gerçek olmasaydı, o zaman bazı kavimler, kötü atalarının muhakkak korkunç yanar dağların patlaması, müthiş kar tipileri veya kuraklık ... vasıtasıyla helak edildiklerini söylerlerdi. Fakat tufanla ilgili efsanenin dünya çapında olması, tufanın tarihsel bir hakikat olduğuna dair en iyi ispatlardan biridir.

Teker teker ele alındığı takdirde, bir kimse, bu efsaneleri bir insanın kuvvetli hayal güçünün sonucu olarak niteleyip bir kenara atabilir, fakat ... birlikte araştırıldıkları zaman bunlar dünya çapında yayılmış olmaları sebebiyle ... hemen hemen inkar edilmez birer delil haline geliyor.“[10]

Mısırlılar, Yunanlar, Çinliler, Britanya Druidleri, Polinezyalılar, Eskimolar ve Grönlandlılar, Afrikalılar, Hindular, Kızıl Derililer - hepsinin tufan raporları var. The International Standard Bible Encyclopedia şöyle der: “Neredeyse tüm milletlerde ve kabilelerde Tufan hikayeleri keşfedildi. Özellikle Asya anakarasında ve güneydeki komşu adalarda ve Kuzey Amerika kıtasında iyi bilinmesine rağmen, tüm kıtalarda bulunmuştur. Bilinen hikayelerin toplam sayısı yaklaşık 270'dir. . . Tufan raporlarının genel yayılışı, genellikle insanlığın bir tufan tarafından yaygın bir şekilde yok edildiğinin ve insan ırkının bir yerden ve hatta bir aileden yayıldığının kanıtı olarak alınır. Tüm gelenekler aynı tufan ile ilgili olmasa da, büyük çoğunluğun bunu yaptığı görülüyor. Bu tufan hikayelerinin birçoğunun misyonerlerle temastan kaynaklandığını iddia etmek yetersizdir, çünkü çoğu Kutsal Kitap'ı savunmakla ilgilenmeyen antropologlar tarafından toplanmıştır ve fantastik ve pagan unsurlarla doludur - görünüşe göre pagan bir toplumda olan uzun süren bir geleneğin sonucu. Ayrıca, eski raporların bazıları, İbranice Hristiyan geleneğiyle tamamen çelişen insanlar tarafından yazılmıştır.“[11]

Bazı ilkel halklar (Avustralya, Mısır, Fiji, Sosyete Adaları, Peru, Meksika ve başka yerlerde) Kasım ayında bir "Atalar Bayramı" veya "Ölüler Bayramı" düzenleyerek geçmişte Tufan'ın anısını korumuş olabilir. Life and Work at the Great Pyramid adlı kitaba göre, Meksikalılar bayramı 17 Kasım'da kutladılar çünkü “dünyanın o tarihte daha önce yok edildiğine dair bir geleneği vardı; ve bir döngünün sonunda benzer bir felaketin insan ırkını yok edeceğinden korkuyorlardı.”[12]

The Worship of the Dead adlı kitap şöyle der: “Bu kutlama genellikle Musa'nın kaydına göre Tufan'ın meydana geldiği gün ya da o gün civarında kutlanır; demek ki, ikinci ayın on yedinci gününde - aşağıyukarı bizim Kasım'ımıza tekabül eden ay.”[13] Kutsal Kitap, Tufan'ın“ ikinci ayda, ayın on yedinci gününde” başladığını kaydeder. Bu "ikinci ay", takvimimizin Ekim ayının son yarısı ile Kasım ayının ilk yarısına tekabül etmektedir.

Sümer (Babil) Destanları

Gılgamış Destanı'nın 11. levhası

P. J. Wiseman, Kutsal Kitap'taki ve Babil'deki Tufan hikâyeleri arasındaki farkla ilgili olarak, Die Entstehung der Genesis kitabında şunları yazdı: “Kutsal Kitap'taki raporlar Babil'dekilerle kıyaslanamayacak kadar üstündür. Bu konuda hiçbir şüphe yoktur. Onlar gerçek, basit ve Tanrı anlayışında tamamen temizdirler. Babil tasvirleri ise fantastik, sansasyonel ve kaba bir çoktanrıcılıkla doldurulmuştur. İkisi arasındaki fark, kaynağındaki Thames'in berrak suyu ve Londra rıhtımlarındaki kirli su ile karşılaştırılabilir; her iki yerde de aynı nehrin suyudur. Burada da aynı. Genesis'te hala saf kaynağı buluyoruz; Babil tabletlerinin metinleri ise çoktanrıcılığın kirli sularından çekilmiştir ve dolayısıyla izlerini de taşımaktadır."[14]

Lexikon zur Bibel 'de, Kutsal Kitap'taki kaydın Babil'in tufan raporlarına bağımlılığı hakkında şunları söylenir: "Kutsal Kitap'taki, tamamen mitolojik olmayan tufan raporunun Babil anlatısına edebi bir bağımlılığı, iki metin arasındaki nitelik ve içerik açısından farklılıklar göz önüne alındığında olası görünmüyor."[15]

Başlangıç kitabının yazarının Babil tufan raporunu devralmasına gerek yoktu. Bu kitabı yazan Musa, Tufan hakkındaki gerçeği atalarından almış olabilir: Nuh'un oğlu Sam'la (Tufanın görgü tanığı) başlayarak, birlikte yıllarca çağdaş olan atalarından sadece üçü gerekliydi. Nuh ile aynı Tanrı'ya tapan İbranilerin tarihlerinde bu kadar önemli bir olayı kaydetmediklerini varsaymak mantıksızdır.

Atrahasis Destanı

Atrahasis Destanı (Atrahasis Miti ya da Atramhasis Destanı da adlandırılır) Gılgamış Destanı'ndan daha eskidir. Muhtemelen M.Ö. 1800 civarında veya öncesinde bilinmeyen bir şair tarafından yazıldı. Eski Babilli yazıcı Nur-Ajja, Ammi-saduqa'nın saltanatının 12. yılında eseri revize etti. Başka Babilli fragmanlar da var. M.Ö. ilk binyılda daha fazla kopya ve revizyon yapıldı.

"Atrahasis Destanı"nın daha eski Babil versiyonuna göre, tanrı Enlil uykusunda insanların gürültüsünden rahatsız oldu. Yardım için "büyük tanrılara" başvurdu. İlk başta altı yıllık bir kıtlık gönderdiler, ancak bu, ilahın özlediği sessizliği getirmedi. Daha sonra bir tufan göndermeye karar verildi. Tanrı Ea, bu planı Atrahasis'e açıkladı. Böylece yok olmaktan kurtulmak için ona verilen ölçülere göre bir deniz taşıtını bina edebildi.

Bu efsanede "dindar ve tanrıdan korkan bir kral olarak temsil edilen ve rüyalarında ya da sihirli formüllerle sürekli ilahi vahiylerin peşinde olan Ziusudra” (ya da Atrahasis) “Kutsal Kitap'taki Nuh'un karşılığı olarak yer alır." Başka bir kitapta, aynı yazar bu efsanenin "buna şaşırtıcı derecede benzeyen, diğer kazılmış Sümer yazıtlarından daha benzer olan Kutsal Kitap materyalinin paralel bir açıklaması" olduğunu söylüyor.[16]

Gılgamış Destanı

Tarihin çarkını yaklaşık 4.000 yıl geriye döndürülürse, ünlü bir Akad efsanesi olan Gılgamış destanıyla karşılaşılır. Hakkında bilinenler, esas olarak antik Nineve'deki Assurbanipal kütüphanesinden gelen çivi yazılı bir metne dayanmaktadır. Bu destan, Atrahasis destanında ele alınan tufan felaketinin raporunu neredeyse kelimesi kelimesine anlatır.

Gılgamış'ın Uruk şehrinin tarih öncesi hükümdarı olduğuna inanılır (Başlangıç 10:10'da şehre Erek denir). Sümer kral listesinde Uruk'un ilk hanedanına atanır. Bir sözlük bu konuda şunları söylüyor: "Gılgamış'ın çevresinde, MÖ 1900'lerden kalma parça parça bir Sümer mitsel-destansı şiir döngüsü oluştu."

Gılgamış, arkadaşı Enkidu'nun öldüğünü öğrenir. Bu nedenle ölüm korkusu onu sonsuz yaşama ulaşan tek ölümlü kişi olduğu söylenen Utnapiştim'e götürür. Bir kayıkçının yardımıyla Gılgamış ölüm nehrini geçer ve ona tufandan nasıl kurtulduğunu anlatan Utnapiştim ile tanışır.

Takip eden konuşmada Utnapiştim, tanrılar insanlığı bir tufanla yok etmeye karar verdiklerini anlatır. Karar gizli tutulacak olsa da, tanrı Ea (Sümer raporunda "Enki") Utnapiştim'i bu konuda uyardı ve kendisinden bir gemi inşa etmesinin ve ailesini, sığırlarını ve vahşi hayvanlarını gemiye getirmesinin istendiğini açıkladı. Gemiyi, her iki tarafında 60 metre uzunluğunda altı katlı devasa bir küp olarak inşa etti.

Tanrı Ea Utnapiştim'in bu konuda çağdaşlarını aldatmayı ve onları yaklaşan felaketten habersiz bırakmayı tavsiye ettiği söylenir. Gılgamış Destanı, gökteki tanrıların korktuklarını ve Anu'nun göğüne kaçtıklarını bildirir. Orada "köpekler gibi çömeldiler". Ağlayarak protesto için seslerini yükselttiler. Özellikle tanrıça İştar, tanrılar konseyinde insan ırkının yok edilmesini başlangıçta kabul ettiği için acı sitemlerde bulundu.

Utnapiştim, Gılgamış'a fırtınanın altı gün altı gece sürdüğünü söyler ve ardından şöyle der: “Yedinci gün tufanı azaldı; savaştan sonraki kadar sessizdi. Hemen deniz sakinleşti, fırtına dindi, tufan sona erdi. Her şey sessizken havaya baktım. Ve tüm insanlık balçık olmuştu." Gemi Nisir Dağı'nda karaya oturduktan sonra, Utnapiştim ... hayvanları salıverdi.

Destan, tufandan sonra Utnapiştim'in bir kurban sunmaya başladığını anlatır. Uzun süredir kurban kesilmediği için tanrılar “sinekler gibi kurbana geldiler”. "Büyük tanrıça" İştar, Enlil'i kurbanın dışında tutmak istedi ve onu talihsizliğe neden olmakla suçladı. Mezopotamya anlatımına göre Enlil, insan ırkından herhangi birinin tufandan sağ kurtulmuş olmasına şaşırmış ve çok kızmıştı.

Greko-Romen kültür

Eski batılı Avrupa, yalnızca Tufan'ın Kutsal Kitap'taki tufan raporuna ve onun Hristiyan ve Yahudi geleneğindeki yorumlarına değil, aynı zamanda Greko-Romen kültüründen gelen ve çok sayıda varyantta aktarılan Tufan mitlerine de aşinaydı. En bilineni Deukalion efsanesidir. Ovid'deki versiyonda (met. 1,163-6 ve diğerleri, Caduff, 16) öfkelenen ve insanları suda boğmakla tehdit eden Jüpiter'dir. Deukalion ve karısı Pyrra, Parnassus Dağı'ndaki bir salda kendilerini kurtarırlar; çünkü tüm kara sular altında kaldı. İnsanların yok oluşu karşısında Jüpiter bir anlayışa sahip olur ve tufanı sona erdirir. Ve Deukalion ve Pyrra gökteki tanrıçaya yalvardıktan sonra duyulurlar. Her ikisi de arkalarına taş atar ve tanrıların gücüyle erkek ve kadınlar oluşup yeni ve güçlü bir insan ırkı çıkar.

Başka tufan efsaneleri

Asya

Çin

Joseph Campbell China - A History in Art adlı kitabında, Çin'in eski hükümdarlarından biri Yü, "büyük Tufanın galibi" olduğunu belirtir. “Yü, halkının topraklarda yeniden yerleştirilsinler diye Tufan'ın sularını nehirlere ve göllere yönlendirdi.” Mitoloji uzmanı Campbell, Çin "Büyük On [krallar] Dönemi" hakkında şunları yazmıştır: “Bir Tufan ile sona eren, bu önemli çağda erken Chou dönemi hakkındaki efsaneye göre on hükümdar atandı. Görünüşe göre eski Sümer kral listelerinin yerel bir dönüşümüyle uğraşıyoruz.” Campbell daha sonra Çin efsanelerinden "bir Sümer kaynağından geldikleri varsayımını destekliyor gibi görünen" başka şeyler de aktarır.

Çinin başka bir tufan efsanesine göre, gök gürültüsü tanrısı iki çocuğa Nuva ve Fuksi'ye bir diş verir. Onlara onu dikmelerini ve ondan büyüyecek olan kabağa sığınmalarını söyler. Sonra, dişten hemen üzerinde dev bir balkabağının büyüdüğü bir ağaç filizlenir. Gök gürültüsü tanrısı bir tufan oluşturan bir yağmura neden olduğunda, çocuklar balkabağına tırmanır. Tufanda dünyanın diğer tüm sakinleri boğulur, ancak Nuva ve Fuksi hayatta kalır ve dünyayı yeniden doldurur.

"Gemi" kelimesini oluşturmak için Çincede üç karakter kullanılır:

ağız (=insan): 口 + sekiz: 八 + kayık: 舟 = gemi: 船

Hindistan

Hindistan'da Manu'nun bir tufanda hayatta kaldığını anlatan bir efsane var. Çok büyüyen küçük bir balıkla arkadaş oldu ve bu balık onu bir tufan felaketi konusunda uyardı. Manu, balığın Himalaya'daki bir dağda karaya oturana kadar çektiği bir gemi inşa etti. Tufan suları çekildikten sonra, Manu dağdan indi ve minnettarlıktan sunduğu kurbanının kişileşmesi olan Ida ile birlikte insan ırkına yeni bir başlangıç verdi.

Sibirya

Sibirya'nın Soyotları (Rusya), dünyayı taşıyan dev bir kurbağanın hareket ettiğini ve bunun sonucunda dünyayı sular altında bıraktığını söylüyor. Yaşlı bir adam, yaptığı bir salda ailesiyle birlikte hayatta kaldı. Su seviyesi düştüğünde, sal yüksek bir dağda karaya oturdu.

Batı Sibirya ve Macaristan

Batı Sibirya ve Macaristan'daki Ugrianlar, tufandan kurtulanların sal kullandıklarını ancak dünyanın farklı kıtalara sürüldüklerini söylüyor.

Kuzey Amerika

Kuzey Amerika'daki Kızılderililer arasında, hepsi birkaç istisna dışında tüm insanların yok olduğu bir tufan temasını paylaşan çeşitli efsaneler vardır.

Örneğin, bir Caddo halkına ait olan Arikaralar, bir zamanlar dünyada tanrılarla alay edecek kadar güçlü bir insan ırkının yaşadığını söyler. Bu devler, tanrı Nesaru tarafından bir tufanda yok edildi, ancak halkı, hayvanlar ve mısır bir mağarada korundu.

Havasupai halkı, tanrı Hokomata'nın bir tufanda insanlığı yok ettiğini söylüyor. Ancak Tochopa adlı adam, kızı Pukeheh'i içi boş bir ağaç gövdesine hapsetti ve böylece onu kurtardı.

Orta ve Güney Amerika

Orta ve Güney Amerika Kızılderililerinin temel benzerlikleri olan tufan efsaneleri vardır.

Orta Amerika Mayaları, büyük bir yağmur yılanının dünyayı sağanak yağmurlarla yok ettiğine inanıyorlardı.

Meksika'nın Chimalpopoca versiyonuna göre, dağlar bir tufan tarafından sular altında kaldı. Tanrı Tezcatlipoca, Nata'yı uyardı, daha sonra kendisi ve karısı Nena'nın sular çekilene kadar sığındıkları bir ağaç gövdesini oydu.

Ayrıca Maya mitolojisinde (Meksika ve Orta Amerika) evrensel bir tufandan veya haiyococab'dan (= “dünyanın üzerindeki su”) bahsedilir. Katolik Piskopos Las Casas, Guatemala Kızılderililerinin tufanı “Butic” adlandırdıklarını yazdı. “Bu kelime 'çok suların tufanı' ve nihai yargı anlamına gelir. Başka bir “Butic”in, başka bir tufanın ve başka bir yargının geleceğine inanıyorlar, fakat bir su tufanı değil, ateşten olan biri gelecek.”

Aztek mitolojisi dört eski çağdan söz eder ve ilk çağda yeryüzünde devler yaşardı. (Bu, Kutsal Kitap'ta Başlangıç 6:4'te bahsedilen devler olan Nefilim'i anımsatır.) Ayrıca, "yukarıdaki sular ve aşağıdaki sular karıştıklarını ufku bulanıklaştırdığını ve her şey zamansız ölçülemez bir okyanus olduğunu" diyen ilkel bir Tufan efsanesi vardır. Yağmur tanrısı Tlaloc için yeteri kadar yağmur almak kolay değildi, sadece “akan gözyaşlarından yağmurun taklit edildiği kurban edilmiş insanların kanına karşı; bu, yağmuru başlatıyordu.”.[17]

Başka bir efsaneye göre, dördüncü çağda hüküm süren su tanrıçası Chalchiuhtlicue'nin evreni bir tufan tarafından yok edildi ve insanlar balıklaşarak kurtuldu.

İnka mitolojisinde de Tufan efsaneleri vardır. İngiliz yazar Harold Osborne şunları yazdı: “Tufan öyküsü, Güney Amerika mitolojisinin en yaygın özelliğidir ... Tufan hikayeleri, yayla halkları arasında olduğu kadar tropik ovaların kabileleri arasında da oldukça yaygındır. Tufan genellikle yaratılışla ve Yaratıcı Tanrı'nın bir tezahürü [görünüşü] ile ilişkilendirilir. ... Bazen Tufan, mevcut insanlığın yok edildiği, yeni bir neslin ortaya çıkmasına zemin hazırlayan ilahi bir yargı olarak görülüyor."

Peru'daki Chincha'da, konuşan bir lamanın bir dağda güvenli hale getirdiği biri dışında, beş günlük bir tufanda tüm insanların telef olduğu bir efsaneye sahiptir.

Peru ve Bolivya'daki Aimará birbirlerine, tanrı Viracocha'nın Titicaca Gölü'nden çıktığını ve dünyayı ve olağanüstü uzun boylu, güçlü adamları yarattığını söyler. Bu ilk nesil Viracocha'yı kızdırdı, bu yüzden onu bir tufanda yok etti.

Brezilya'nın Tupinamba Kızılderilileri, kanolarda veya uzun ağaçların tepelerinde hayatta kalanlar dışında, tüm insanların büyük bir tufanda boğulduğu bir zamandan bahseder.

Brezilya'daki Kaşinahua, Guyana'daki Makuşi, Orta Amerika'daki Karayibleri ve Tierra del Fuego'daki (Güney Amerika) Ona ve Yahgan, tufan efsanesi olan birçok kabile arasında yer alıyor.

Güney Pasifik

Tüm Güney Pasifik bölgesinde, sadece birkaç insanın hayatta kaldığı bir tufan hakkında efsaneler var.

Örneğin Samoa'da, ilk günlerde Pili ve karısı dışında herkesin telef olduğu bir tufan efsanesi vardır. Bir kayanın üzerinde sığınak buldular ve tufandan sonra yeryüzünü yeniden doldurdular.

Hawaii adalarında tanrı Kane'nin insanlara kızdığı ve onları yok etmek için bir tufan gönderdiği söylenir. Sadece Nu'u, bir dağa indiren büyük bir teknede kaçtı.

Mindanao'daki (Filipinler) Ata kabilesi, bir zamanlar dünyanın suyla kaplı olduğunu ve iki erkek ve bir kadın dışında hepsinin öldüğünü söylüyor.

Borneo'daki Sarawak'taki Iban, sadece birkaç kişinin tufandan kaçtığını ve en yüksek tepelere sığındığını söylüyor.

Filipinlerin Igorot destanında, Pokis Dağı'na sığınak bulan bir çift kardeş hayatta kaldı.

Efsanelerin içeriği

Tufan Efsaneleri
Su ile yok ediliş Tanrı neden oldu Bir uyarı verildi Bazı insan sağ kaldı Hayvanlar sağ kaldı Bir gemide sağ kaldılar Efsane
x x x x x ABD (Alaska) – Koluşan
x x x x x ABD (Alaska) – Tlingit
x x x x x ABD (Arizona) – Papago
x x x x x ABD (Hawaii) – Nu-u efsanesi
x x x x Avustralya - Kurnai
x x x x x Babil – Berossos'un hikâyasi
x x x x x x Babil – Gılgamış Destanı
x x x x x Bolivya - Chiriguano
x x x x Borneo – See-Dayak
x x x x x Çin – Lolo
x x x x x x Doğu Afrika – Massai
x x x x Fici – Valavu-levu-efanesi
x x x x x Fransız Polinezya – Raiatea
x x x x Galler ülkesi – Dwyfan/Dwyfach efsanesi
x x x x x Guyana – Makuşi
x x x x Hindistan – Andamanlar
x x x x x Hindistan – Bhil
x x x x x Hindistan – Kamar
x x x x İran - Zend-Avesta
x x x x İslanda – Edda
x x x x İtalya – Ovid'in şiiri
x x x x x Kanada – Cree-Kızıl derililer
x x x x x x Kanada - Mantagnais
x x x x x Küba – Eski yerliler
x x x x Malakka Yarımadası – Jakun
x x x x Meksika – Kodeks Chinalpopoca
x x x x x Meksika - Huichol
x x x x x Mısır – Mısırlıların Ölüler Kitabı
x x x x x Myanmar - Singpho
x x x x Peru – Huarochiri kızıl derililer
x x x x Rusya – Vogul
x x x x Vanuatu - Melanezyalılar
x x x x Vietnam - Bahnar
x x x x Yeni Zelanda - Maori
x x x x Yunanıstan – Lukian'ın hikâyesi

Hint efsanelerinde Tufan

Geçmişte birçok doğal afet döneminin yaşanmış olduğunu bildiren Hint efsanelerine göre, içinde bulunduğumuz devre (manvantara) Manu Vaivasvata devresidir; ve bizler bu devrenin son çağı olan Kali-Yuga çağını yaşamaktayız.

Ayrıca bakınız

Dış bağlantılar

Kaynakça

  • Türk Söylence Sözlüğü, Deniz Karakurt, Türkiye, 2011 (OTRS: CC BY-SA 3.0)27 Aralık 2019 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.
  • Dictionnaire des Symboles, Jean Chevalier ve Alain Gheerbrant
  • Semboller Ansiklopedisi, Ruh ve Madde Yayınları

Kaynakça

  1. ^ "Arşivlenmiş kopya". 3 Mart 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 15 Mart 2017. 
  2. ^ "Arşivlenmiş kopya". 11 Aralık 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Temmuz 2012. 
  3. ^ "Arşivlenmiş kopya". 25 Mart 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Şubat 2021. 
  4. ^ "Arşivlenmiş kopya". 7 Mayıs 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Şubat 2021. 
  5. ^ "Arşivlenmiş kopya". 14 Mayıs 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Şubat 2021. 
  6. ^ MİTOLOJİK YÖNDEN AĞRI DAĞI VE GEMİKAYA 10 Ocak 2022 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Turgut ÖCAL, Iğdır Üniversitesi Türk Dili Emekli Öğretim Görevlisi (Azerice "Mifoloji baxımdan Ağrı Dağı və Gəmiqaya" başlığı ile Türkçe makale, Erişim Tarihi: 10/01/2022
  7. ^ Gemerek'te Batıl İtikatlar, Mehmet Güner Demiray, Sivas Folkloru Dergisi, Sayı: 11, Aralık 1973, Sayfa: 13-14 (Madde: 1)
  8. ^ Sümerlilerde Tufan - Tufan'da Türkler, Muazzez İlmiye Çığ, Kaynak Yayınları, 2012, İstanbul, Sayfa: 149
  9. ^ "Arşivlenmiş kopya" (PDF). 29 Ekim 2013 tarihinde kaynağından (PDF) arşivlendi. Erişim tarihi: 14 Ağustos 2012. 
  10. ^ Target: Earth, 1953, s. 239, 253
  11. ^ The International Standard Bible Encyclopedia (herausgegeben von G. Bromiley), Bd. 2, 1982, S. 319
  12. ^ Prof. C. Piazzi Smyth: Life and Work at the Great Pyramid, Edinburgh 1867, Bd. II, S. 390, 391
  13. ^ J. Garnier: The Worship of the Dead, London 1904, S. 4
  14. ^ P. J. Wiseman, Die Entstehung der Genesis, 1957, s. 38
  15. ^ Fritz Rienecker, Lexikon zur Bibel, Brockhaus-Verlag
  16. ^ Ancient Near Eastern Texts Relating to the Old Testament
  17. ^ Mythology—An Illustrated Encyclopedia

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Sümerler</span> Güney Mezopotamyadaki eski medeniyet ve tarihi bölge

Sümerler, yaklaşık MÖ 4000-2000 yılları arasında Irak'ın güneyinde yerleşik hayata geçmiş olup medeniyetin beşiği olarak bilinen coğrafi bölgede yaşamış bir uygarlıktır. MÖ 6'ncı ve 5'nci milenyumda Kalkolitik ve Erken Tunç Çağı dönemi arasında ortaya çıkmış olup Dünyanın bilinen en eski uygarlıklarından birisi olarak kabul edilmektedir.

<i>Gılgamış Destanı</i> tarihin en eski yazılı destanı

Gılgamış Destanı, antik Mezopotamya'dan günümüze ulaşan en eski edebiyat eseri ve Piramit metinlerinden sonra en eski ikinci dini metin olarak kabul edilen destansı bir şiirdir. Gılgamış'ın yazınsal tarihi, Üçüncü Ur Hanedanlığı'ndan kalma Uruk Kralı Bilgamış hakkında yazılan beş Sümer şiiriyle başlar. Bu bağımsız hikâyeler, daha sonra Akadcada birleşik bir destan için kaynak olarak kullanılmıştır. "Eski Babilce" yorumu olarak bilinen bu birleşik destanın günümüze ulaşan ilk yorumu, MÖ 18. yüzyıla dayanır ve adını açılışından almıştır. Destanın sadece birkaç tableti günümüze ulaşmıştır. Sîn-lēqi-unninni tarafından derlenen daha sonraki Standart Babilce yorumu, MÖ 13. yüzyıldan 10. yüzyıla kadar uzanır ve Sha naqba īmuru açılışına dayanır. Bunun yaklaşık üçte ikisi daha uzundur ve on iki tabletlik yorum kurtarılmıştır. En iyi kopyalardan bazıları, MÖ 7. yüzyılda yaşamış olan Asur Kralı Asurbanipal'in kütüphane kalıntılarında keşfedilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Gılgamış</span> Sümer şehir devleti Urukun tarihî kralı

Gılgamış, Sümer şehir devleti Uruk'un tarihî kralı, antik Mezopotamya mitolojisinin önemli bir kahramanı ve MÖ 2. binyılın sonlarında Akadca yazılan epik şiir Gılgamış Destanı'nın protagonistidir. Muhtemelen MÖ 2800 ile 2500 arasındaki bir zaman aralığında ülkeyi yönetmiş ve ölümünden sonra tanrısallaştırılmıştır. Ur'un üçüncü hanedanlığı döneminde Sümer efsanelerinde önemli bir şahsiyet olmuştur. Gılgamış'ın efsanevi kahramanlıkları günümüze kadar gelen beş Sümer şiirinde anlatılmıştır. Bunların tespit edilebilen en eskisi Gılgamış, Enkidu ve Ölüler Diyarı'dır. Bu şiirde Gılgamış, Tanrıça İnanna'nın yardımına gelir ve tanrıçanın huluppu ağacını istila eden yaratıkları defeder. İnanna, Gılgamış'a mikku ve pikku adı verilen iki bilinmeyen nesne verir fakat Gılgamış, bunları kaybeder. Enkidu'nun ölümünden sonra gölgesi, Gılgamış'a Ölüler Diyarı'nın kasvetli koşullarını anlatır. Gılgamış ve Agga şiiri, Gılgamış'ın tâbi olduğu Kral Agga'ya karşı ayaklanmasını anlatır. Diğer Sümer şiirleri Gılgamış'ın dev Huvava ve Gök Boğası ile ilişkisini anlatırken kötü muhafaza edilmiş olan sonuncu şiir Gılgamış'ın ölümüyle cenazesini anlatır.

<span class="mw-page-title-main">Enlil</span> Antik Mezopotamya tanrısı

Enlil, daha sonra bilinen adıyla Elil veya Ellil, rüzgâr, hava, yeryüzü ve fırtınalarla ilgili Antik Mezopotamya tanrısıdır. İlk olarak Sümer panteonunun baş tanrısı olarak kaydedilen Enlil, daha sonra Akadlar, Babilliler, Asurlular ve Hurriler tarafından da tapınılan bir tanrı hâline gelmiştir. Enlil'in ana tapınma yeri, bizzat Enlil tarafından inşa edildiğine inanılan ve gökyüzü ile yeryüzünün "bağlantı noktası" olarak kabul edilen Nippur kentindeki Ekur tapınağıdır. Enlil, bazen Nunamnir olarak da anılmaktadır. Bir Sümer ilahisine göre, diğer tanrılar ona bakmaya cesaret edemez. MÖ 24. yüzyılda Nippur'un yükselişiyle birlikte önem kazanan Enlil kültü, MÖ 1230'da Elamlıların Nippur'u yağmalamasıyla zayıflamış ve sonuç olarak Mezopotamya panteonunun baş tanrısı ve Babil'in ulusal tanrısı Marduk tarafından konumu ele geçirilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Nuh</span> Peygamber

Nuh, İbrahimî dinlerde kendisinden söz edilen Tufan peygamberidir. Tevrat'ta Nuh'un 950 yıl yaşadığına işaret edilir. Kur'an'da ise kaç yıl yaşadığı bildirilmemiş, yalnızca kendisinin 950 yıl boyunca kavmi içinde yaşadığı belirtilmiştir. İnanışa göre Tufan'dan önce Allah'ın emriyle büyük bir gemi inşa etmiş ve bu gemiye "Nuh'un Gemisi" denmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Enkidu</span> Gılgamışın yol arkadaşı

Enkidu (Sümerce: 𒂗𒆠𒄭 EN.KI.DU10), antik Mezopotamya mitolojisinde efsanevi bir figür ve Uruk kralı Gılgamış'ın savaş zamanındaki yoldaşı ve arkadaşıdır. İkisinin maceraları, Sümer edebiyatında ve M.Ö. 2. binyılda yazılan Akad destanı Gılgamış Destanında yer aldı. Enkidu, vahşi adamın en eski edebi temsili olarak, Mezopotamya'daki sanatsal temsillerde ve Antik Yakın Doğu edebiyatında sıkça rastlanan bir motif olarak öne çıkıyor. Enkidu'nun ilkel bir adam olarak belirmesi, M.Ö. 1300-1000 arasındaki Eski Babillilerin versiyonuyla potansiyel bir benzerlik taşıyor; bu versiyonda Enkidu, Sümerce şiirlerde bir hizmetkâr-savaşçı olarak tasvir edilmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Utnapiştim</span>

Utnapiştim, Babil'deki Gılgamış Destanı'na göre Sümer şehir devleti Şuruppak'ın kralı. Efsaneye göre karısıyla birlikte ki karısının ismi destanda yer almaz, tanrı Enlil tarafından gönderilen ve tüm canlıları yok etmeyi amaçlayan büyük Büyük Tufan'dan kurtulmuştur. Utnapiştim'in hikâyesinden Gılgamış Destanı'nın XI. tabletinde bahsedilir.

Lugalbanda, Sümer mitolojisi ve edebiyatından bir karakterdir. Adı genç kral anlamına gelir. Sümer Kral Listesi'ne göre Uruk şehrinin üçüncü kralıdır. Eski Çağ Mezopotamya edebiyatında Gılgamış'ın babası olarak yer alır ve karısı tanrıça Ninsun'dur.

<span class="mw-page-title-main">Nuh Suresi</span> Kuranın 71. suresi

Nuh suresi, Kur'an'ın 71. suresidir. Sure 28 ayetten oluşur.

Babil ve Asur uygarlıkları, Mezopotamya'da, Fırat ve Dicle ırmakları arasındaki bölgede 5.000 yıl önce kurulan en büyük kentlerden Babil ve Asur çevresinde yaratılan uygarlıklardır. Bu kentler, Babil ve Asur ülkelerinin de merkeziydi. Yazı başta olmak üzere burada pek çok buluş gerçekleştirildi. Asur ve Babil'de ortaya çıkan uygarlık doğuda İran ve Hindistan'a; batıda ise Filistin, Yunanistan ve Roma'ya doğru yayıldı. Babil ve Asur böylece doğu ve batı uygarlıklarının da çıkış yeri oldu.

<span class="mw-page-title-main">Mezopotamya mitolojisi</span> Dicle ve Fırat nehirleri arasında ki bölgede gelişen fikirler ya da öğretiler

Mezopotamya mitolojisi, Sümerlerin dini evrendeki güç, nesne ve varlıkları temsil eden Antropomorfik tanrı ve tanrıçalar içerirdi. Sümerlerin inanışına göre insanlar başta tanrılar tarafından hizmetçi, köle olarak yaratılmış fakat daha sonra özgürleştirilmiştirler.

<span class="mw-page-title-main">Uruk</span> Antik bir sümer şehri

Uruk, antik bir Sümer şehridir. Günümüzde Tel el-Varka adıyla bilinir. Kent, Fırat Nehri'nin bugünkü yatağının doğusunda, nehrin eskiden kurumuş bir kanalının üzerinde bulunmaktadır. Bugünkü Irak'ta Müsennainin başkenti Semave'nin 30 km doğusuna denk gelir. Uruk, Babil döneminde de varlığını korumuştur. Kitab-ı Mukaddes'te şehrin adı Erek olarak geçer.

<span class="mw-page-title-main">Babil mitolojisi</span>

Babil mitolojisi, Babil mitosları veya Babilonya mitosları. Genel olarak Sümer ve Asur mitoslarıyla benzerlik gösterir. Yazılı bulunan metinlerin çoğu Asurlu yazmanlarca yazılmış olup, Asur Kralı Asurbaniphal'in kitaplığından gelmedir. Asur'da karşılaşılan tüm tanrılara Babilonyada da tapılmıştır. 8 temel mitostan bahsedilebilir.

Nuh'un gemisi, Tevrat'ın Tekvin (Yaratılış) bölümünde ölçüleri, yapımı, tufan ve sonrası ayrıntıları ile anlatılan, insanların kötülüklere dalması dolayısıyla Tanrının büyük bir tufanla "Yarattığım insanları, hayvanları, sürüngenleri, kuşları yeryüzünden silip atacağım", "Çünkü onlar gaflete düştü" diye geçiren fakat Nuh'un şahsında insanoğlu ve diğer canlılara bir şans daha verme amacıyla yapmasını emrettiği efsanevi bir gemidir.

<span class="mw-page-title-main">Ziusudra</span>

Ziusudra, Sümer mitolojisinde Tufandan kurtulan kişidir. Üç büyük dine göre Ziusudra'nın karşılığı Nuh Peygamberdir. Babilcede karşılığı Utnapiştim'dir. Ziusudra aslen Şuruppak Kralıdır, bu nedenle ismi başka yerlerde de geçer.

Sümer mitolojisi, Sümerler'in yıkılışlarına kadarki dönemde din ve bilimle ilgili kültürünü içerir. Birçok tanrı ve tanrıçaları vardır ve onlar Sümer mitolojisini oluşturur. Bu tanrılar ve tanrıçalar Yaradılış Destanı, Tufan hikâyesi gibi edebî eserlerde açıkça belirtilmektedir.

<span class="mw-page-title-main">Sümer edebiyatı</span> MÖ 18-17. yüzyıl yazıları

Sümer edebiyatı, Sümer uygarlığı tarafından sürdürülen ve daha sonraki Akad ve Babil imparatorlukları tarafından büyük ölçüde korunan dini yazılar ve diğer geleneksel hikâyeler de dahil olmak üzere, bilinen en eski kayıtlı edebiyat külliyatını oluşturur. Bu kayıtlar Orta Tunç Çağı sırasında MÖ 18. ve 17. yüzyıllarda Sümer dili ile yazılmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Gılgamış tufan efsanesi</span> tufan efsanesi

Gılgamış tufan efsanesiGılgamış Destanı'nda geçen bir tufan efsanesidir. Birçok araştırmacı, destanın "standart sürümü"nün XI. tabletinde yer alan tufan efsanesinin destana Atrahasis Destanı'ndaki tuhaf hikâyesini kullanan bir düzeltmen tarafından eklendiği görüşündedir. Çok eski Sümer Gılgamış şiirlerinde tufan efsanesine kısa bir gönderme de mevcuttur.

<span class="mw-page-title-main">Akrep insan</span> Akad mitoloji figürü

Akrep insan, birçok Akadca efsanede geçen yaratıktır. Gılgamış Destanı'nın Babilce versiyonu ile Enûma Eliš destanı, bu efsanelerden ikisidir. Akrep insanlar ayrıca akrabuamelu ya da girtablilu olarak da bilinir. Akrep insanlar, bir insanın başı, kolu ile bir akrebin gövdesine sahiptir.

<span class="mw-page-title-main">Yaratılış Kitabı Tufan hikayesi</span>

Nuh'un Tufanı, Kutsal Kitap'a göre dünya çapında Tanrı tarafından insanları cezalandırmak amacıyla yaratılan bir felaketti.