İçeriğe atla

Trombositopeni

Trombositopeni
Mikroskop altında incelenen kan hücresindeki Trombositopeni'yi gösteren bir resim
UzmanlıkHematoloji Bunu Vikiveri'de düzenleyin

Trombositopeni veya trombopeni kandaki trombosit sayısının azlığına verilen isimdir. Bu tanımdan da anlaşılacağı gibi trombositopeni bir hastalıktan öte bir durum, bulgudur.

Genel olarak sağlıklı bir insanın trombosit sayımı 150.000 - 350.000 mm3 arasında değişir. Trombosit sayısının 150.000/mm3'den az olması trombositopeni olarak tanımlanır.

Belirtiler ve Semptomlar

Trombositopeni çoğunlukla belirgin semptom göstermez. Bazen bereler ve burun kanamaları görülebilir. Trombositopeniye rastlandığında dikkat edilmesi ve yapılması gerekenlerden bazıları; diğer kan hücrelerinin (Eritrosit ve lökositlerin) sayısında da bir azalma olup olmadığı, trombositopeni yapabilecek hastalıkların semptom ve bulgularının var olup olmadığı, ilaç kullanımının sorgulanması ve aile öyküsüdür (konjenital trombositopeni nedenler için). Her ne kadar kaba bir anlayışla trombositpeninin sadece sık kanamaya yol açtığı düşünülse de bu düşünce pek doğru değildir. Trombositopenili hastalarda sadece kanama olmayıp, ayrıca trombositopeni tipine göre (örneğin heparine bağlı trombositopeni gibi) tromboza bile rastlanabilir.

Nedenleri

Trombositopeninin birçok nedeni vardır. Patofizyolojik olarak trombositopeninin nedenlerini üç ana başlıkta toplanabilir: yapım azlığı, yıkım artışı ve trombosit dağılımında bozukluk.

Yapım Azlığı

  • Megakaryositlerin (trombosit öncülleri) yetersiz gelişimi (hipoplazisi) veya baskılanması
  • İneffektif (etkisiz) trombopoiez
  • Kalıtsal trombositopeniler
    • Wiskott-Aldrich sendromu
    • May-Hegglinn anomalisi

Yıkım Artışı

  • İmmünolojik (bağışıklık sistemiyle ilgili)
    • İmmün trombositopeni (yani İdiopatik trombositopenik purpura)
    • İlaçlar (heparin, kinin, kinidin, sulfamidler vs.)
    • Sistemik otoimmün hastalıklar (SLE, PAN vs.)
    • Lenfoproliferatif hastalıklar (KLL, lenfomalar) ve solid tümörler
    • İnfeksiyonlar
    • Transfüzyon sonrası purpura
    • Kemik iliği nakli sonrası
  • Nonimmünolojik (bağışıklık sistemiyle ilgisiz)

Trombosit Dağılımında Bozulma (pooling)

Tedavi

Oral peteşi/purpura - İdiyopatik trombositopenik purpura

Düşük trombosit sayımları genel olarak tedavi gerektirmez. Ancak, (sıklıkla) kanamanın ve/veya çok düşük sayımın olduğu durumlarda tedavi gerekebilir. Ağır kanamalarda trombosit transfüzyonu gerekebilir. Splenektomi (dalağın cerrahi operasyonla çıkarılması) de sıklıkla yararlı ve bazen de tamamen tedavi edicidir.

Kanama bozuklukları intranasal (burun içi) desmopressin (ddAVP) ile tedavi edilebilir. Desmopressin faktör VIII ve von Willebrand faktörünün, plazmadaki seviyelerini yükselten bir ilaçtır.

Kaynakça

Sınıflandırma
Dış kaynaklar


İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Kan</span> hücrelerden meydana gelmiş yaşamsal sıvı

Kan, atardamar, toplardamar ve kılcal damarlardan oluşan damar ağının içinde dolaşan; akıcı plazma ve hücrelerden meydana gelmiş kırmızı renkli hayati sıvıdır.

<span class="mw-page-title-main">Kansızlık</span>

Anemi, yani halk arasında bilinen adıyla "kansızlık", toplam kırmızı kan hücresi/alyuvar/Eritrosit sayısının azalması veya eritrositlerin içindeki hemoglobin miktarının azalması veya her ikisinin birlikte olması sonucu oluşan bir hastalıktır. Anemi ismi Grekçe: ἀναιμία Grekçe: anaimia, ἀν- an-, "-sız" + αἷμα haima, "kan" kelimelerinden türetilmiştir. Eritrositlerin içinde bulunan hemoglobinin, oksijeni akciğerlerden kapiller arterlere taşıması nedeniyle anemi hücre, doku ve organlarda hipoksiye neden olabilir. Oksijenin hücre canlılığı için elzem olması nedeniyle eksikliği pek çok klinik sonuca neden olur.

<span class="mw-page-title-main">Trombosit</span> kanın pıhtılaşmaya yardımcı bileşeni

Trombosit veya kan pulcukları, kan pıhtılarının oluşumunda görev alan hücre parçalarına verilen isimdir. Platelet olarak da adlandırılır. Düşük trombosit seviyeleri veya fonksiyon anormallikleri (disfonksiyon) kanamaya yatkınlığı artırırken, yüksek trombosit seviyeleri -çoğunlukla asemptomatik- tromboz riskini yükseltir.

Hematoloji ya da kan bilimi. Tıbbın kan hastalıkları ile ilgili dalına verilen isim.

<span class="mw-page-title-main">Tromboz</span> Kan pıhtılarının neden olduğu tıbbi durum

Tromboz (thrombosis), canlı organizmada kan elemanlarının kalp ve damar iç yüzüne kitle (pıhtı) ha­linde yapışması olgusudur; oluşan pıhtı kitlesine trombüs ya da trombus (thrombus) adı verilir. Trombozun yaşam kurtarıcı (fizyolojik) ve öldürücü (patolojik) sonuçları vardır. Tromboz olgusu genellikle damarlara yönelik olumsuzluklarda görülür. Endotel zararıyla birlikte pıhtılaşma (hemostaz) mekanizması çalışmaya başlar. Önce trombin aktive olur, sonra da fibrinojen fibrine dönüşür. Fibrin, pıhtının ana elemanıdır. Ayrıca, genel bir tanım olarak herhangi bir damardaki trombustan kopan pıhtı parçasının başka bir bölge damarını tıkamasına tromboembolizm denir.

Aplastik anemi, kemik iliğinin yeteri kadar veya hiç yeni hücre üretememesi durumudur.

<span class="mw-page-title-main">Lösemi</span> kemik iliğinde oluşan kan kanserleri

Lösemi, kan hücrelerinin özellikle de akyuvarların normalin üzerinde çoğalması ile kendini gösteren bir kanser türüdür.

<span class="mw-page-title-main">Hemolitik üremik sendrom</span>

Hemolitik üremik sendrom (HÜS), kılcal damar kanaması sonucu Anemi, akut böbrek yetmezliği ve düşük trombosit seviyesi ile tanımlanır. En sık görülen şekli, kanamalı ishal yapan E. coli enfeksiyonlarının bazılarında görülen bir komplikasyondur.

<span class="mw-page-title-main">Diklofenak</span>

Diklofenak enflamasyonu azaltmak ve ağrıyı dindirmek için artrit ve akut sakatlanmalarda kullanılan bir non steroidal antiinflamatuar ilaçtır. Âdet sancısı ve ağrılı âdet görmede de kullanılır. Diklofenak en güçlü analjezik etkiye sahip narkotik olmayan bir ağrı kesicidir.

<span class="mw-page-title-main">Ketoprofen</span> Ağrı kesici ve ateş düşürücü etkiye sahip bir ilaç etken maddesi

Ketoprofen, ağrı kesici ve ateş düşürücü etkiye sahip bir ilaç etken maddesidir. Non steroidal antiinflamatuar ilaçların propiyonik asitler sınıfındandır.

Bağışıklık yetmezliği veya bağışıklık eksikliği, bağışıklık sisteminin herhangi bir nedenle baskılanması ve doğal davranışlarının kısıtlanması sonucunda savunma sistemi elemanları arasındaki koordinasyonun bozulması olgusudur. Memelilerin fizyolojik savunma sistemi 3 ana parçadan oluşur:

İdyopatik veya immün trombositopenik purpura kısa adı İTP. İmmün trombositopenik purpura İnsan vücudu savunma sisteminin trombositleri zarar verici etki olarak kabul edip işaretlenmesi ve imha edilmesi ile oluşan bir hastalıktır.

Trombotik trombositopenik purpura, kanın pıhtılaşmasına ilişkin nadir görülen bir hastalıktır. Vücut genelinde küçük damarlarda mikroskobik ve yoğun kan pıhtılaşmasıyla kendisini gösterir.

<span class="mw-page-title-main">Dissemine intravasküler koagülasyon</span>

Dissemine intravasküler koagülasyon, DIC, dissemine intravasküler koagülopati veya yaygın damariçi pıhtılaşma; pıhtılaşmanın geniş çapta aktivasyonu ile meydana gelen ve küçük-orta çaplı damarlarda trombotik tıkanmalarla karakterize ciddi bir klinik sendrom/semptomdur. Bu tablo hemodinamik ve metabolik bozukluklar neticesinde ortaya çıkar ve organlara kan iletiminde aksamaya ve çoklu organ yetmezliğine sebep olur.

<span class="mw-page-title-main">Burun kanaması</span>

Epistaksis ya da burun kanaması, oldukça sık rastlanan bir kanama çeşididir ve genellikle kan burun deliklerinden dışarı drene olduğunda fark edilir. Anterior ve posterior olmak üzere iki çeşidi vardır. Bazen daha ciddi vakalarda kan nazolakrimal kanal yoluyla göze gelir ve gözde kanama gözlenebilmektedir. Taze kanın veya pıhtılaşmış kanın mideye doğru aşağı akışı bulantı ve kusmaya yol açabilir. Çok nadiren ölümcüldür, ABD'de 1999 yılında 2,4 milyon ölüm için sadece 4 ölüm gözlenmiştir.

Henoch-Schönlein purpurası küçük ve orta çaplı damarların etkilendiği, çocuklarda görece sık rastlanan vaskülitik bulgular kümesidir. Deride ve mukozalarda ve seröz zarlarda, damarların etkilenmesi sonucu ortaya çıkan küçük purpuralar saptanır.

Konjenital kızamıkçık sendromu , gebelerdeki kızamıkçık (rubella) infeksiyonunun bebeklerde oluşan komplikasyonudur. Gebelikten 1 ay öncesinde ve gebeliğin ilk 3 ayında geçirilen rubella infeksiyonunda risk yüksektir; gebelik süresinin 3. ayı geçtiği olgularda geçirilen infeksiyonlarda risk giderek azalır. Klasik ve bunlara ek olarak saptanabilen teratojen bulgular şunlardır:

<span class="mw-page-title-main">Kazanılmış saf kırmızı hücre aplazisi</span>

Saf kırmızı hücre aplazisi (PRCA), kemiklerin merkezindeki süngerimsi doku olan kemik iliğinin yeterli şekilde işlev göremediği ve anemiye neden olduğu nadir görülen bir kan üretimi bozukluğudur. Kırmızı kan hücreleri, tüm vücuda oksijen taşımaktan sorumludur.

<span class="mw-page-title-main">Myelodysplasia</span>

Miyelodisplastik sendrom (MDS), kemik iliğindeki olgunlaşmamış kan hücrelerinin olgunlaşmadığı, dolayısıyla sağlıklı kan hücrelerine dönüşmediği bir grup kanserden biridir. Erken dönemlerde tipik olarak hiçbir belirti görülmez. Daha sonra belirtiler arasında yorgunluk hissi, nefes darlığı, kanama bozuklukları, anemi veya sık görülen enfeksiyonlar yer alabilir. Bazı tipler akut miyeloid lösemiye dönüşebilir.

<span class="mw-page-title-main">Wiskott–Aldrich sendromu</span>

Wiskott–Aldrich sendromu (WAS), egzama, trombositopeni, immün yetmezlik ve kanlı ishal ile karakterize, X'e bağlı, nadir görülen bir resesif hastalıktır. Aldrich'in 1954'teki orijinal tanımına uygun olarak bazen egzama-trombositopeni-immün yetmezlik sendromu olarak da adlandırılır. WAS ile ilişkili X'e bağlı trombositopeni (XLT) ve X'e bağlı konjenital nötropeni (XLN) bozuklukları benzer ancak daha az şiddetli semptomlarla ortaya çıkabilir ve aynı genin mutasyonlarından kaynaklanır.