İçeriğe atla

Triumphi

Clusone (İtalya), 15. ylüzyıl, Disciplini Kilisesi'nin dış cephesi: Ölümün Zafer Alayı.

Triumphi ya da İtalyanca başlığıyla I Trionfi, Francesco Petrarca'nın alegorik bir şiiri olup, İtalyanca yazdığı iki yapıttan biridir (öteki Canzoniere). Türkçeye Utku Şiirleri başlığıyla çevrilmiştir.

Ad ve edebi tür

Trionfi, 1473

Latince triumphi (tekil biçimi triumphus) "zafer alayları" anlamına gelir. Utku Şiirleri'nin belkemiğini oluşturan bu kavramı kısaca gözden geçirmek, yapıtı anlamak açısından önemlidir. Eski Roma'nın önemli geleneklerinden biri olan zafer alayı, savaştan zaferle dönen komutan ve ordusu için Senatonun düzenlediği törene verilen addı: Roma şehrindeki Via Sacra (Kutsal Yol) boyunca, en önde yüksek görevliler ve Senato üyeleri, en sonda zincire vurulmuş savaş tutsakları olmak üzere, Capitolium'a kadar sıra halinde yürüyüş; defne yapraklarından tacıyla, dört beyaz atın çektiği zafer arabasına binen komutan; bütün alayın çiçeklerle bezeli yollara dizilen halkın arasından geçişi... Bütün bunlar, bu görkemli törenin birer parçasıydı. Petrarca altı bölümden oluşan yapıtında, zafer alayını bir model, bir çerçeve gibi alıp Aşk, İffet, Ölüm, Ün, Zaman ve Ebedilik'e uyarlar. Bir örnek vermek gerekirse: Birinci Bölümde, yani Aşkın Utkusu'nda, Romalı komutanın yerini Aşk alır: Başka bir deyişle, Aşk, âşıkları yenen komutandır; aşka yenik düşen âşıklar da onun tutsaklarıdır. Keza bir sonraki bölümde Romalı komutanın yerini İffet, bir sonrakinde Ölüm, sonra sırasıyla Ün, Zaman ve Ebedilik alır.

Yapıtın edebi türü, Türkçeye genellikle görü sözcüğüyle çevrilen visio (Latince) ya da visione'dir (İtalyanca). Görü, şairin büyük bir yoğunlaşmayla gördüğü bir tür düş ya da hayaldir.

Biçim, yapı ve içerik

Petrarca, Utku Şiirleri'nde İtalyan şiirinin Dante'yle özdeşleşen koşuk biçimini, terzina'yı kullanmıştır.
Şiirin yapısına ve içeriğine gelince:

  1. Aşkın Utkusu (ya da Zafer Alayı): Bu bölüm, dört alt bölüme ayrılır (Aşkın Utkusu I, II, III ve IV). Anlatı, bahar mevsiminde, şairin Laura'ya âşık oluşunun yıldönümünde, Vaucluse'de başlar. Uykuya dalmış olan şaire, bir zafer arabası üzerinde Aşk Tanrısı görünür. Aşk'ı, tarihin ve efsanenin ünlü kişilerinden oluşan kalabalık bir topluluk izlemektedir. En uzak geçmişin kişilerinden Petrarca'nın çağdaşlarına uzanan bu topluluktaki herkes, Aşk'ın hükmüne boyun eğmiştir. İçlerinden birisi, kalabalıktan koparak öne çıkar ve kendini tanıtır: Petrarca'nın gençlik yıllarından bir arkadaşıdır, o da Toscanalıdır ve şairden çok daha yaşlıdır. Şaire rehberlik edecek olan arkadaşı, Aşk'a yenik düşenleri ona bir bir sıralar. Şair de, bu Aşk mağluplarından biridir, çünkü yanında, ak güvercinden çok daha saf bir genç kız belirdiğinde, o da çaresiz bir aşka düşmüştür. Âşıklar kervanı daha sonra Kıbrıs'a gider; burada Aşk Tanrısı zaferini kutlar ve tutsaklar karanlık bir zindana kapatılır.
  2. İffetin Utkusu (ya da Zafer Alayı): Bu bölümde, şairin âşık olduğu Laura, Erdemler'in ve erdenliğiyle ünlü kahramanların yardımıyla Aşk'ı yener, tutsakları hapisten kurtarıp önce Liternum'da erdemli Scipio'yla, daha sonra Roma'da, İffet Tapınağı'nda zaferini kutlar; yenik düşürdüğü Aşk'tan aldığı ganimetleri de, bu tapınağa bırakır.
  3. Ölümün Utkusu (ya da Zafer Alayı): İki alt bölümden (Ölümün Utkusu I ve II) oluşan Ölümün Utkusunda, Laura Roma'dan Provence'a dönerken, siyahlar giymiş bir kadınla, Ölüm'le karşılaşır. Ölüm, Laura'nın sarışın başından altın bir tel koparır ve genç kız ölür. Ertesi gece, şair rüyasında Laura'yı görür, genç kız onu teselli eder, ona yaşadığı mutluluğu gösterir, sağken şaire duyduğu temiz aşkı itiraf eder.
  4. Ünün Utkusu (ya da Zafer Alayı): Ölüm uzaklaştıktan sonra, bir zafer alayı eşliğinde görkemli bir kraliçe belirir: Ün. Üç alt bölümden (I, II ve III) oluşan Ünün Utkusunda, zafer alayının başını çeken Ün'ün ardından üç sıra halinde ünlü kişiler gelir: İlk iki sıradakiler, Eski Roma'nın ve öteki ülkelerin ünlü komutanlarıdır; üçüncü sıradakiler ise, ünlü düşünürler, edebiyatçılar ve bilim adamlarıdır.
  5. Zamanın Utkusu (ya da Zafer Alayı): Bu bölümde, güneşin simgelediği Zaman, Ün'ü çekemez, seyrini hızlandırır ve yeryüzündeki her şey onun uçarcasına gidişine uyum sağlamak zorunda kalır; bu arada, gizemli bir ses, insanların şanları ve geriye bıraktıkları anılar üzerinde Zaman'ın utkusunu duyurur.
  6. Ebediliğin Utkusu (ya da Zafer Alayı): Şair, bu görü karşısında geri çekilir; kendi içine kapanarak, kutlu bir dünyayı seyre dalar: Zamanın dışında yer alan, Tanrı'nın ışığıyla aydınlanan bu ebedi dünyada, şair hem Cennet'te olmanın, hem Laura'sını görmenin mutluluğunu yaşayacaktır.

Eleştiri

Triumphi tamamlanmamış bir yapıttır. Petrarca eleştirmenlerine göre, birçok öğeyi tek bir yapıtta birleştirme arzusu, Utku Şiirleri'nin tamamlanmamış olarak kalmasının başlıca nedenidir: Çeşitli ahlaki varsayımlar; bütünlüklü ve yüksek üslupta bir şiir yazma tutkusu; iki ayrı damarı (klasik kültür ile romans geleneği) aynı estetik doku içinde buluşturma amacı, bu öğeler arasında sayılabilir. İkinci bir neden de, ideolojik yapıdaki belirsizlik ve kararsızılklar, çelişkilerdir.

Yapıttan bir örnek

Utku Şiirleri yer yer lirik bölümler içerir. Bu bölümlerin en ünlülerinden biri, şairin Laura'nın ölümünü anlattığı dizelerdir (Ölümün Utkusu I, 151-172):

Ruh, ayrılırken o güzel sineden,
Bütün erdemleriyle kendinde topladığı,
Huzur vermişti gideceği yerine semanın.
Hiçbiri düşmanların öyle istekli değildi
Belirmeye karanlık çehresiyle,
Ölüm saldırısını bitirmeden.
Sona erince gözyaşı ve korku,
Güzel yüze bakıyordu herkes dikkatle,
Umutsuzluk kesinlik kazandığı için,
Zorla söndürülen bir alev gibi değil,
Kendi kendine tükenen bir alev gibi
Huzurla gitti mutlu ruhu,
Tatlı ve aydınlık bir ışık gibi,
Besini yavaş yavaş azalan,
Koruyarak sonuna kadar tatlı halini.
Solgun değildi, ama daha aktı kardan
Rüzgârsız güzel bir tepeye dökülen,
Dinleniyor gibiydi yorgun birisi gibi.
Sanki tatlı bir uyku güzel gözlerinde,
Ruhu bedeninden ayrılmış olduğu için,
"Ölüm" dedikleri şey budalaların:
Güzel görünüyordu güzel yüzünde ölüm.


İlgili Araştırma Makaleleri

Türklerin Anadolu'ya geldikten sonra edebiyatları iki gruba ayrılmıştır. Arapça ve Farsçayı çok iyi bilen aydınların oluşturduğu "Yüksek Zümre Edebiyatı" ve İslam öncesinden gelen sözlü bir "Halk Edebiyatı". Anadolu'ya göç eden Türkler arasında aynı ayrım devam etti. Medrese eğitimi gören aydın kesim Arap ve Fars edebiyatlarının tesirini devam ettirirken, halk yine saz şairleri aracılığıyla halk edebiyatını devam ettirdi. Dolayısı ile Anadolu Türk Edebiyatı iki grupta incelenmektedir. Bu gruplardan biri halk edebiyatıdır.

<span class="mw-page-title-main">Leylâ ile Mecnun</span> Arap efsanesine dayanan aşk hikâyesi

Leylâ ile Mecnun, Arap efsanesine dayanan klasik bir aşk hikâyesidir.

<span class="mw-page-title-main">Âdile Sultan</span> Osmanlı Padişahı II. Mahmudun kızı

Âdile Sultan, Türk Divan edebiyatı şairi. Sultan II. Mahmut'un kızı, Sultan Abdülmecid'in kız kardeşi.

Tasavvuf, kelime anlamıyla "sufi olmak, sufiye yolunu izlemek" demektir. Tasavvuf ehline mutasavvıf ya da sufi denir. Tasavvuf edebiyatı ise tasavvufla uğraşan kişilerin ortaya koyduğu ürünleri kapsayan edebiyat türüdür. Halk edebiyatının "tasavvufi halk edebiyatı" türü 12. yüzyılda Ahmed Yesevi ile başladı. Konusu Allah'a ulaşmanın yolları, ahlak ve nefsin terbiyesidir. Anadolu’nun bu alandaki ilk ve en ünlü şairi Yunus Emre’dir.

Fransız edebiyatı, Fransızca kullanılarak ortaya çıkan edebiyat ürünlerini kapsar. Dünyanın en zengin ve en etkileyici edebiyatlarından biridir. Fransız yazarlar başta epik şiir, lirik şiir, drama ve kurgu olmak üzere edebi yazınların tümüne katkıda bulunmuşlardır.

<span class="mw-page-title-main">Âşık Paşa</span> Osmanlı dönemi Türk şairi

Âşık Paşa, Türk şâir ve mutasavvıf.

Erzurumlu Emrah, Türk halk şairi. Anadolu'da üzerinde geçici olarak Sivas ve Kastamonu'da uzun süre kaldığı, Dertli'yi koruyan Alişan Bey'e sığındığı, bir ara Sinop ve İstanbul'a gittiği söylenir. Medrese öğrenimi gördüğü için klasik şiire yönelmiş, Fuzûlî, Baki, Nedim gibi usta bildiklerini örnek almış, Nakşibendilik'in Halidi koluna bağlı olduğu için tasavvuf öğelerini şiirine katmış, koşmalarında Karacaoğlan'ı, kimi zaman da Aşık Ömer ve Gevheri'yi izlemiştir. Aşık geleneğine bağlı kaldığı koşmalarında ustaca bir söyleyişe ulaştığı, yerli zevki dile getirdiği görülür.

<span class="mw-page-title-main">Petrarca</span>

Francesco Petrarca, İtalyan hümanist ve şair.

<span class="mw-page-title-main">Ovidius</span> Romalı şair (MÖ 43 - MS 17)

Publius Ovidius Naso, Augustus döneminde yaşamış Romalı şair. Genelde aşk, terkedilmiş kadınlar ve mitolojik temalı şiirler yazan Naso, Publius Vergilius Maro ve Horatius ile beraber, Latin edebiyatının üç kanonik şairinden biriydi. Genelde hüzün beyitlerinin en büyük hocası olarak kabul ediliyordu. Şiirleri, orta çağ'ın sonuna kadar Avrupa sanatı ve edebiyatını önemli ölçüde etkilemiştir.

İtalyan Edebiyatı, İtalyan yazarlarca İtalyanca yazılmış edebiyat yapıtlarını kapsar. İtalya'nın siyasal birliğini 19. yüzyıla kadar kuramaması ve Katolik Kilisesi'nin etkisiyle, yazılı metinlerde uzun süre Latince kullanılmış ve yerel bir dilin yaygınlaşması öbür Avrupa ülkelerine göre daha geç başlamıştır. 12. ve 14. yüzyıllar arasında İtalya'da Fransızca düzyazı ve koşukla yazılmış romanslar okunmuş ve klasik metinlerden uyarlamalar yapılmıştır. Böylece 13. yüzyılda bir Fransız-İtalyan edebiyatı gelişmiştir. İtalyanlar Fransız öykülerini çoğu zaman uyarlayarak ve bunlara çeşitli eklemeler yaparak kaleme almışlardır. Bu edebiyatta Fransızca kullanılmakla birlikte, yazarlar yapıtlarına yer yer kendi lehçelerinin özelliklerini de katmışlardır.

Arap Edebiyatı, anadili Arapça olan ulusların ortaya koymuş oldukları edebiyat eserlerini kapsar. Arapça Arap Yarımadası'nda ilkçağlardan beri kullanılan bir dildir. İslam dininin ortaya çıkışından sonra yayılarak İspanya'dan Endonezya'ya kadar uzanan bir alanda 600 yıl boyunca kültür dili durumuna gelmiştir.

Latin Amerika Edebiyatı, Latin Amerika'da İspanyolca ve Portekizce yazılmış edebiyat yapıtlarını kapsar. İlk yazılı metinler Yenidünya'nın İspanyol fatihlerinin İspanya'ya gönderdikleri raporlardı. İspanyollar'ın atılganlığı ve Amerika Yerlilerinin yiğitliği pek çok yazıya ve şiire esin kaynağı olmuştur. Bunların en ünlüsü İspanyol Alonso de Ercilay Zúñiga'nın (1533-1594), Şili Yerlilerinin soylu direnişini ve şairin bu dönemdeki acılarını dile getiren La Araucanadır. 20 binin üstünde koşuktan oluşan bu şiir yeni topraklardan fışkıran ilk gerçek edebiyat ürünüdür.

Karacaoğlan, şiirlerine 17. yüzyılda yazılmış mecmualardan beri rastlanan ünlü saz şairidir.

Veysel Çolak, Türk şair, romancı, deneme yazarı, edebiyat eleştirmeni, düşünür.

Enderûnlu Fâzıl, 18. yüzyılda yaşamış olan divan şairidir. Enderûn mektebinde yetiştiği için bu lakabı almıştır. Açık bir eşcinsel olan şairin eserleri Osmanlı İmparatorluğu'nda eşcinsel edebiyatıyla ilgili en bilinen örneklerden bazılarını oluşturur.

<span class="mw-page-title-main">Guido Cavalcanti</span> İtalyan şair (1258-1300)

Guido Cavalcanti, İtalyan şair. Dolce Stil Nuovo akımının önde gelen şairlerindendir.
Günümüze 52 şiiri ulaşmıştır. 13. yüzyıl İtalyan Edebiyatının Dante'den sonra en önemli şairi kabul edilir.

<span class="mw-page-title-main">Canzoniere</span>

Canzoniere, Francesco Petrarca'nın İtalyanca yazdığı iki yapıtından biridir .
Öncelikle, Canzoniere adının yapıta sonradan verildiği belirtilmelidir. Petrarca'nın yapıtı için kullandığı başlık, Rerum vulgarium fragmenta ya da tam adıyla Francisci Petrarche laureati poete Rerum vulgarium fragmenta'dır. Bu başlığı aşağı yukarı şöyle çevirebiliriz: Defne Taçlı Şair Francesco Petrarca'nın İtalyanca Dağınık Şiirleri.

<span class="mw-page-title-main">Petrarca'nın Latince Yapıtları</span>

Francesco Petrarca, İtalyanca yazdığı Canzoniere ile Triumphi dışında, yapıtlarının hepsini Latince yazmıştır.

<span class="mw-page-title-main">Giacomo Leopardi</span> İtalyan şair, filozof ve yazar

Giacomo Taldegardo Francesco di Sales Saverio Pietro Leopardi, İtalyan şair, düşünür, deneme yazarı ve dil bilimci. 19. yüzyılın en radikal ve kamçılayıcı düşünürleri arasında gösterilmektedir. Batı uygarlığı mirasını, metinleri özgün dillerinden okuyarak özümseyen, Yunan-Roma kültürü konusunda büyük bilgi birikimi sahibi Leopardi'nin düşüncelerinin ve yazılarının merkezini, yanılsama ile gerçeklik arasındaki bitimsiz diyalektik savaşım oluşturur. Leopardi, iki ünlü çağdaşı Ugo Foscolo ve Alessandro Manzoni ile İtalya'nın büyük Romantik üçlüsü ve Avrupa Romantik akımının en ünlü yazarları arasında yer almaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Publius Papinius Statius</span> Romalı şair

Publius Papinius Statius, Latin edebiyatının gümüş çağının önemli kişiliklerinden olan Romalı şair.