Ödem, kan sıvısının damar dışına çıkması ve hücreler arasındaki sıvının artışı olgusudur. Ödemin yaygın biçimine anazarka (anasarca) denir. Ödem olgusunun temel ilkesi, kan sıvısı ile hücre dışı (ekstrasellüler) sıvı arasındaki dengenin yitirilmesidir. İnsan vücudunda ortalama 40 litre sıvı vardır. Bu sıvının yaklaşık ½ ‘si hücrelerin içindedir. Öteki yarısı ise kanı, lenf sıvısını ve hücreler arasındaki sıvıyı oluşturur. Kan ve lenf sıvılarının dengesini proteinler sağlar. Bunların dışındaki sıvı türlerinin dengesi elektrolitlere bağlıdır. Hücre içi sıvı dengesini potasyum, hücre dışı sıvı dengesini ise sodyum denetler.
Hem, Hemoglobinde bulunan demirli-porfirin proteindir. Hemoglobinin prostetik grubudur. Metalloporfirinler (Metal + porfirin) grubundandır. Hem vücutta başlıca kemik iliğindeki olgunlaşmamış Eritrositlerde ve karaciğerde sentezlenir. Olgunlaşmamış eritrositlere eritroblast adı verilir.
Sitoplazma, yarı sıvı matriks olup, plazma zarı ile nükleus arasını doldurur. Sitoplazma organeller ve bunların içinde yer aldığı koyu kıvamlı sıvı kısımdan (sitozol) oluşur. Bu sıvı kısmın içeriğini enzimler, RNA, aminoasitler, nükeotitler gibi yıkım tepkimeleri sonucu oluşan atık ürünler, koenzimler, iyonlar ve büyük oranda su oluşturur.
Abse, irinli yangı bölgesinde doku erimesi vardır, oluşan boşluğu irin doldurur. Genellikle piyojen bakterilerin neden olduğu fokal bir yangı türüdür.
Efüzyon veya effüzyon, plevra, periton, perikard gibi vücut kaviteleri içinde sıvı birikimi şeklindeki bir ödemdir. Normalde vücut kaviteleri içerisinde bulunan sıvı miktarı 50 mililitrenin altındadır. Bunun üzerindeki miktarlarda sıvı birikimi efüzyon olarak adlandırılır.
Kedilerin enfeksiyöz peritonitisi,, kedilerin bağışıklık sistemini etkileyen bir hastalıktır. Kedi koronavirüsünün mutasyon geçirmesi ile meydana gelir. Korona virüsünün mutasyon geçirmiş hali olan FIP virüsü, FIP hastalığına neden olur.
Böbrek diyalizi böbrekleri artık bu işlevleri doğal olarak yapamayan kişilerde fazla su, çözünen maddeler ve toksinlerin kandan uzaklaştırılması işlemidir. İlk başarılı diyaliz 1943 yılında gerçekleştirilmiştir.
Periton diyalizi, hastanın karın boşluğuna küçük bir ameliyat ile yerleştirilen, ince, yumuşak, silikondan yapılmış kalıcı bir tüp (kateter) aracılığı ile verilen özel olarak hazırlanmış bir solüsyon ile, hastanın kendi karın zarı (periton) kullanılarak hastanın kanının zararlı maddelerden arındırılması ve vücuttaki sıvı dengesinin sağlanması işlemidir.
Ketoprofen, ağrı kesici ve ateş düşürücü etkiye sahip bir ilaç etken maddesidir. Non steroidal antiinflamatuar ilaçların propiyonik asitler sınıfındandır.
Plevral efüzyon plevral boşlukta sekresyon-absorpsiyon dengesinin bozulması sonucu sıvı birikimidir.
Pulmoner ödem, pulmonary edema, akciğer ödemi, akciğer konjesyonu; çeşitli sebeplerden ötürü alveollerde transudat birikmesi sonucu meydana gelir. Akciğer ödemi bir hastalık değil polifaktöriyel kaynaklı bir semptomdur. Süngersi bir yapısı olan akciğeri ödem oluşmasından koruyan 3 önemli faktör vardır. Bu faktörlerin olumsuz etkilendiği her süreç akciğer ödemi ile sonlanır:
- (a) Sağ ventrikül sistolüyle oluşan akciğer venöz basıncının düşük olması,
- Koroner arter tıkanıklığında konjestif kalp yetmezliği,
- (b) Güçlü lenfatik ağının drenajı,
- (c) Akciğer kapillerlerindeki endotel hücrelerinin güçlü izolasyonu.
Hiperemi, genel anlamıyla bir dokunun normalden daha fazla kanlanmasıdır.
Peynir altı suyu, peynir üretiminde kovaların dibinde biriken, arta kalan sudur. Bazı ülkelerde içecek peynir altı suyu proteini olarak tüketilir. Gıda endüstrisinde yiyeceklerin protein değerinin artırılması için toz haline getirilerek katkı maddesi olarak kullanılır.
Empiyem, vücudun doğal boşluklarına irin toplanmasıdır. Çok tehlikeli bir yangı şeklidir.
Karın boşluğu, insanlarda ve diğer birçok hayvanda çok sayıda organ içeren büyük bir vücut boşluğudur. Abdominopelvik boşluğun bir parçası olan karın boşluğu, torasik boşluğun altında ve pelvik boşluğun üzerinde bulunur.
Periton boşluğu, parietal periton ile viseral periton arasındaki potansiyel boşluk oluşturur. Viseral ve parietal peritonlar aslında aynı yapı olmakla beraber konumları ve fonksiyonları nedeniyle ayrı ayrı isimlendirilmişlerdir. Periotenal boşluk aynı perikardiyal ve plevral boşluklar gibi intraembriyonik sölom boşluğundan gelişirler.
Seröz enflamasyon, eksüdatif yangının en hafif türüdür. Akut yangılar genellikle eksüdatif karakterdedir. Kronik yangılarda da yer yer eksüdasyon görülebilir. Damarlardan çıkan elemanların hangisi daha fazla ise, eksüdatif yangı ona göre adlandırılır:
Kistoid Makular Ödemi ya da Makular Ödemi makula altında sıvı ve protein birikintilerinin toplanması ve santral retinayı etkileyen göz hastalığıdır. Ödem kist oluşumuna neden olduğu için kistoid makula ödemi (KMÖ) denir. Hastalık ilerledikçe hastanın merkezi görmesi kötüleşir. Hastalığın tam sebebi bilinmemektedir. Ödem, ağrısızdır.
İnsan vücudu ve vücuttaki tüm sıvılar bile kavramsal olarak tam olarak anatomik kompartmanlar olmamalarına rağmen vücuttaki suyun, çözünmüş maddelerin ve asılı kalmış elementlerin nasıl kümelendiği anlamında gerçek bir dağılımı temsil eden çeşitli sıvı kompartmanlarına (bölüm) bölünebilir. Vücuttaki iki ana sıvı kompartmanı intraselüler ve ekstraselüler kompartmandır. İntraselüler kompartman, organizmanın hücrelerinin toplam hacmidir; ekstraselüler kompartmandan hücre zarlarıyla ayrılır.
Hipervolemi, fazla sıvı yüklenmesi olarak da bilinir, kanda çok fazla sıvının bulunduğu bir tıbbi durumdur. Bu durumun aksi ise hipovolemidir, hipovolemide kanda çok az sıvı bulunur. İntravasküler kompartmanda fazla sıvı bulunması, vücuttaki toplam sodyumun artması ve bunun sonucunda ekstraselüler vücut suyunda artış olması nedeniyle ortaya çıkar. Bu durum genellikle; konjestif kalp yetmezliği (KKY), böbrek yetmezliği ve karaciğer yetmezliğinde görülen sodyum dengesi düzenleyici mekanizmalardaki bozulmalar sonucunda ortaya çıkar. Hipervolemi; gıdalardan, intravenöz çözeltilerden, kan nakillerinden, ilaçlardan veya tanılayıcı kontrast boyalardan fazla sodyum alımı sonucunda da ortaya çıkabilir. Hipervolemi tedavisi temel olarak diüretik uygulamasını ve, su, sıvı, sodyum ve tuz alımını sınırlamayı içerir.