Trajan
Trajan | |
---|---|
Optimus Princeps | |
13. Roma imparatoru | |
Hüküm süresi | 28 Ocak 98 - 11 Ağustos 117 |
Önce gelen | Nerva |
Sonra gelen | Hadrianus |
Doğum | Marcus Ulpius Trajan 18 Eylül 53 Italica, Hispania Baetica |
Ölüm | 8 Ağustos 117 Selinus, Kilikya, modern zamanda Türkiye |
Defin | Roma, Trajan Forumu'nun bir parçası olan Trajan Sütunu |
Eş(ler)i | Pompeia Plotina |
Çocuk(lar)ı | (Evlatlık) Hadrianus ve Paulina |
Hanedan | Nervan-Antoninler Hanedanı |
Babası | Marcus Ulpius Trajan (Trajan'ın babası), Nerva (Evlatlık edinildi) |
Annesi | Marcia |
Dini | Antik roma dini |
Marcus Ulpius Nerva Traianus (18 Eylül 53 - 8 Ağustos 117), yaygın adıyla Trajan (Latince: Trajan), Roma İmparatorluğu'nun Beş İyi İmparatorundan ikincisidir. Tahta çıktığı MS 98 yılından öldüğü 117 yılına kadar Roma İmparatorluğu’na altın çağını yaşatmıştır. Mütevazı ve filantropik kişiliği sayesinde hem halk hem de ordu tarafından sevilmiştir. Ortaya koyduğu politikalar ve savaşçı kişiliği sayesinde Roma İmparatorluğu'nu tarihinin gördüğü en geniş topraklarına ulaştırmıştır.
Trajan, MÖ 206'da Roma kolonizatörleri tarafından kurulan Italica şehrinde yerleşik Ulpii gens'inden gelmektedir. Roma Senatosu tarafından kendisine, mükemmel, en iyi anlamına gelen "Optimus" mahlası verilmiştir. Domitianus’un hükümdarlığı ve Flavius Hanedanı'nın sona ermesinden sonra, Nerva'nın kısa süren hükümdarlığı ve özellikle Trajan’ın dönemi, Antoninler hanedanı olarak bilinen hanedanın temelini oluşturmuştur. Trajan, Domitianus'un yönetimi sırasında önem kazanmıştır; bu dönemin son yılları Roma senatörlerinin zulme uğraması ve infaz edilmesiyle bilinir. Eylül 96'da bir çocuğu olmayan Domitianus’un sarayındaki üyeler tarafından bıçaklanarak öldürülmesinin ardından, eski bir konsül olan Nerva tahta çıkmış, ancak ordu içinde ün kazanamamıştır. Bir yıl süren kısa ve çalkantılı hükümdarlığının ardından, Pretoryan Muhafızlarının çıkardığı isyanlar gücünü zayıflatmış ve onu, popüler bir general olan Trajan’ı evlat edinerek varisi ve halefi yapmaya zorlamıştır. Çocuksuz ve yaşlı olan Nerva, Ocak 98'in sonunda ölmüş ve evlatlık oğlu Trajan sorunsuz bir şekilde tahta geçmiştir.
Genel olarak, Roma İmparatorluğu'nun en geniş sınırlarına Trajan’ın hükümdarlığı sırasında ulaştığı kabul edilmektedir. Bu dönemde Ermenistan ve Mezopotamya’nın kısa süreli fetihleri, Dacia’nın daha uzun süreli fethi ve Nebati Petra Krallığı'nın ilhakı sonucunda Arabia Petraea eyaletinin oluşumu gerçekleşmiştir. Trajan’ın Dacia’yı fethetmesi imparatorluğu önemli ölçüde zenginleştirmiştir, zira yeni eyalet birçok değerli maden barındırmaktaydı. Öte yandan, Part toprakları üzerindeki fetihleri, Yahudi-Part isyanının ardından yarım kalmış ve kırılgan bir duruma gelmiştir. Ölümünden sonra ekonomik durumu pek iç açıcı olmayan bir imparatorluk bırakmıştır; özellikle imparatorluğun doğu kısmı tükenmiş haldeydi.
Bu genişlemeci politikanın yanı sıra, Trajan büyük inşaat projelerine girişmiş ve o zamana kadar benzeri görülmemiş sosyal önlemler almıştır. Augustus’un tuğla, Neron’un mermer yapılarla zenginleştirdiği Roma şehrinde mermer ve beton yapıları birleştirerek Roma’yı döneminin en harika mimari eserleriyle donatmıştır. Özellikle Roma şehrini yeniden şekillendirmiş geniş çaplı kamu inşaat programıyla tanınır: Trajan Hamamları (Thermae Traiani), Trajan Forumu ve Trajan Çarşısı gibi kalıcı birçok anıt bırakmış, ayrıca Trajan Sütunu'nu inşa ettirmiştir. İtalya'nın imparatorluk içindeki merkezi rolünü güçlendirmiş ve eyaletlerin Romalılaştırılmasını pekiştirmiştir.
Bununla birlikte, savaşçı kişiliğinin yanında sanat ve edebiyata da destek vermiş ve bunlarla uğraşan kişileri korumuştur. İmparatorluk hazinesinden fakirlere ve çocuklara destek olunması için ödenek hazırlatmıştır. Döneminde birçok yazar Roma ve Grek dünyasını ele alan eserler yazmıştır. Halefleri tarafından, vasıfları nedeniyle ideal yönetici olarak görülen Trajan, her daim asalet, erdem ve doğru yöneticiliğin sembolü olarak görülmüştür.
Trajan, Senato tarafından tanrılaştırılmış ve külleri Trajan Sütunu'na gömülmüştür. Evlatlık oğlu ve yeğeni Hadrianus, Trajan'ın ölümünden sonra birkaç zorluğa rağmen onun yerine geçmiştir. Hadrianus, Trajan’ın genişlemeci politikasını sürdürmemiş, onun fethettiği Part topraklarından çekilmeyi tercih etmiş ve iç politikayı eyaletlere odaklayarak yönlendirmiştir.
Erken yılları
Trajan, İtalya Yarımadası dışında doğan ilk Roma imparatorudur.[1] Buna karşın Ulpia gens’i antik Umbria’nın kuzey sınırındaki Tuder kasabasıyla ilişkilidir.[not 1][2] Trajan’un annesinin doğum yeri olan ve bu bölgeye yakın aile bağları kurma olasılığını güçlendiren bazı Ameria yerel yönetimlerinde de Ulpius adı görülmektedir. Resmi adının Marcus Ulpius Trajan olması bu ilişkiyi desteklemektedir. Marcus, Roma dünyasında yeterince ortak bir isim iken Ulpius ise bölgeye özgü bir isim olarak görülmektedir. Ulpius adının Latince lupus (kurt) kökeninden geldiği düşünülmektedir. Diğer ismi Trajan’u onunla aynı adı kullanan akrabalarından ayırmak için kullanılmıştır.[3] Trajan doğduğu sırada ailesi Hispania’nın güneyindeki Italica’ya (Santiponce) yerleşmişti.[4] Ailesinin bu bölgeye yerleşmesinden sonra tarihî kaynaklarda ilk kez Ulpius’un torunlarının MÖ I. yüzyıl başlarında vatandaşlıklarını kaybetmişlerdir.[5][not 2] MÖ I. yüzyılın sonlarında ise patrici olan Ulpia ailesi gerçekleştirdikleri ekonomik faaliyetlerle öne çıkmıştır ancak Italica’dan Roma’ya geçişleri Augustus’un reformları sayesinde olmuştur.[6][7]
Trajan’un tarih sahnesine girişi, MS 89 yılında gerçekleşen Germen ayaklanmasıyla bağlantılıdır.[8] Aldığı eğitimin o dönemin geleneksel çizgilerinde olması muhtemeldir.[not 3][9][10] Eğitimini tamamladığı sırada, farklı pedagoji okulları kendi resmi müfredatlarını geliştirmişti.[not 4] Trajan'da muhtemelen yeni metodların öncülerinden biri olan Fabius Quintilianus'un eğitim metodunu almıştır. Grekçe öğrendiği bilinmesine rağmen bu dili kullanma becerisi yeni mezun bir öğrenci düzeyinden daha fazla değildi.[not 5][11] Ancak rhetor’dan aldığı edebi öğretimin ötesinde kendini daha fazla geliştirmiş olabileceğine dair birkaç kanıt vardır. Tarihçi C. Dio'ya göre Trajan’un eğitimi hatiplik seviyesine uzanmamış, ancak temel ilkeleri anlamış ve uygulamıştır.[12] Diğer bir kaynakta: “Zekâsı öğrenmesinden daha sezgisel oldu ancak bilgisi sürekli artıyordu, birçok meselede elverişli ve yeterli bir konuşmacıydı ve imparator olduğunda, rutin olarak araştırma yapmak ve konuşmalarını yazmak için başkalarını kullandı” denilmiştir.[13][14] İmparatorluk döneminde, Yaşlı Plinius'a gönderdiği ellinin üzerinde mektuplara bakarak Trajan'un grammaticus'un ustaca öğretimini yansıtmakla birlikte eğitiminde kullanılan edebi eserler hakkında da bilgiler göstermektedir.[15] Yazılarında vecizeler ve nesirler, özlü ve mükemmel bir Latince kullanmıştır.[16]
Askeri Kariyeri
Trajan MS 73 yılı Eylül ayında latus clavus ve vigintivirate seçilmiştir. Ancak bu göreve seçilirken öncesinde hangi makamlarda görev aldığı konusunda doğrudan bir bilgi bulunmamaktadır. İlerleyen süreçte decemvirate olarak seçilmesi ve gayretli bir hukukçu olduğunun bilinmesi, daha sonra yapacağı birçok yargı reformu açısından büyük önem taşımaktadır.[not 6][2] Askeri kariyerine dair bilgiler Genç Plinius’un Panegyricus adlı eserinden gelmektedir.[17] Buna göre: Genç yaşta tribunus görevine başlamış ve babası Trajan’a zafer nişanesi verildiğini belirtmiştir. Bundan dolayı, bu göreve geldiğinde gençlik yıllarının sonunda olduğunu ve babasının idaresindeki Syria lejyonuna atandığı tespit edilmiştir.[18] Daha sonra Trajan’un Syria’daki hizmetinden sonra Ren sınırında bulunan bir lejyona atanmıştır.[19] Plinius'a göre bir lejyondan diğerine muhtemel transferini stipendia decem’de on yıllık askeri hizmeti vasıtasıyla yapmıştır.[20] Ancak bu açıklama oldukça kafa karıştırıcıdır çünkü Tiberius’un saltanatından sonra, üst düzey generaller bile tüm ulusu ilgilendiren nadir durumlar dışında yetkilerini uzun süre ellerinde tutamamışlardır. Öte yandan methiyeye bağlı kalarak Trajan’un belirtildiğinden daha uzun süre tribunus görevi yaptığı da söylenebilir. Çünkü Trajan her zamanki kısa hizmet süresinden memnun olmadığını belirtmiştir.[21] Bundan ötürü askerlik kariyerinin ilk evresini MS 78 yılında, yirmi beş yaşında tamamladığını kabul edilir.
MS 79 yılı Eylül’ünde quaestor seçilmiştir. Hayatı boyunca yirmi kez yaptığı quaestorluğun; on ikisi senato eyaletlerinde finans memurluğu, ikisi quaestores urbani olarak Curia’da idari görevi, dördü consul yardımcılığı ve ikisi de imparatorluk sekreterlik üyeliğidir.[22] Quaestorluğu muhtemelen MS 81/82 Ocak’ta sona ermiş ve bundan sonra da praetorlük öncesi zorunlu olarak beş yıl beklemiştir. Bir patrici olarak, sivil bir görevden de mahrum bırakılmıştır, öte yandan pleb meslektaşlarıysa bu dönemin bir kısmında aedile ya da plebeian tribunus olarak hizmet vermişlerdir. Trajan ve benzeri statü sahibi kişilerin bu zorunlu emekliye ayrılma durumunu kamusal alanda nasıl kullandığı ise belirsizdir. MS 85 yılında praetor olarak seçildiği belirtilir. Historia Augusta'daki Vita Hadriani bölümünde Trajan’un yeğeni Hadrianus’un on yaşında yetim kaldığını, daha sonra P. Acilius Attianus ve Trajan’un vasiliğine yerleştirildiğini ve sonra da Trajan’un praetor rütbesini aldığı geçer.[23] MS 86-89 yılları arasında consullüğe seçilmiş ve Domitianus tarafından desteklenen tek patrici olarak Legio VII Gemina’nın komutanlığına atanmıştır.[24]
Yükselişi ve Öncesi
İmparator Titus’un MS 81’deki ani ölümünden sonra tahta kardeşi Domitianus geçmiştir. Domitianus genel özellikleriyle hoşgörüsüzlüğü ve bağnazlığı ile ön plana çıkmıştır. Saltanatının son yılları kanlı olaylarla geçmiş, bu faaliyetlerinden dolayı pek çok kişinin nefretini kazanmıştır.[25] Tahta geçişinden sonra sosyo-ekonomik konularda iyileştirmeler yapmış ve imparatorluğunu pekiştirmek için siyasî faaliyetlere girişmiştir.[26][27] Domitianus, bu faaliyetler noktasında Legio VII Gemina’nın komutanlığına atadığı Trajan’u kuzey kavimlerinden Chatti’ler üzerine gitmesi için görevlendirmiştir.[not 7][28] Trajan MS 12 Ocak 89’da Chatti’lere karşı saldırıya geçmiştir. Ancak kaynaklar Trajan’un bölgedeki faaliyeti hakkında bilgi vermemektedir.[29] Nihayetinde isyan bastırılmış ve Domitianus dikkatini Tuna bölgesine vermiştir.[30] Babası gibi, Trajan’da Flavian hanedanının sarsılmaz destekçisidir. MS 91 yılı consullüğünü Domitianus’un saltanatında seçilmiş imperial olmayan consules ordinarii olan Acilius Glabrio ile paylaşmıştır.[31] Consullükten sonra iki kez Germania’da, iki kez Moesia’da ve Kapadokya-Galatia veya Syria-Filistin’de görev yapmıştır.[32] Domitianus tiranlığı altında dikkat çekmeden yükselmeye çalışmıştır. Genç consuller için ayrılan iki eyalet Germania Superior veya Inferior’da 92-93 yıllarında görev yapmıştır. Plinius’un 93-96 yıllarını anlattığı methiyesinde: “korkularımızı, tehlikelerimizi ve hayatlarımızı paylaştınız” sözü Domitianus’un altında bile başarılı olduğunu gösterir.[33][34] Tuna’daki isyanda da Domitianus’un generallerinden birisidir.
Nerva, MS 96 yılında Domitianus’un ölümü sonrasında başa geçmiştir. İmparator Nerva birçok kayda değer hizmet gerçekleştirmiş, buna rağmen ne eyalet valiliği ne de askerî komutanlık yapmıştır. Ülke iç işlerine yönelmiş, kapalı ve denge politikası izlemiştir.[35][36] Domitianus dönemindeki sertlik Nerva döneminde yerini yumuşamaya bırakmıştır. Nerva’nın bu faaliyetlerine karşın otoritesinde zayıflık meydana gelmiş ve yönetimine karşı saldırılar gerçekleşmiştir. Bu koşullar mevcut rejimin ayakta kalması için iyiye işaret değildi ve Nerva’nın otoritesindeki zayıflığın yanında, senato da Nerva’ya destek vermiyordu. Uzun istişareler sonunda Nerva, mutsuz yıllarına dönüşü engellemek için lejyonların sadakatini sağlayabilecek, Praetorianları korkutacak ve principate otoritesini yeniden düzenleyebilecek olan halefine karar vermiş ve MS 97 sonbaharında, Jüpiter Tapınağı’na doğru yola koyuldu ve orada yüksek sesle halefini Trajan olarak deklare etmiştir.[37][38] Halef olma doğrultusunda ilk hedef doğal olarak dönemin en saygın kişiliklerinden biri olarak ön plana çıkan Trajan’du. Halef olarak seçilmesiyle tüm karışıklıklar son buldu. Nerva’nın sarsılan otoritesi, Trajan’un kişiliği ve saygınlığı sayesinde düzeldi.[39] Trajan, Nerva tarafından evlâtlık edinilmeden önce vir militaris olarak görev yapmıştır.[40] Plinius’un Panegyricus’u ve Historia Augusta’daki Hadrianus bölümlerinde, Trajan’un evlâtlık edinilmeden önce Yukarı Germania valisi olduğu ve evlât edinildiği sırada Moguntiacum’da olduğu vurgusu yapılmıştır.[41] Nerva, Trajan’a ilk olarak Caasar ismini principate’ye mirasçı ve halefi olarak seçtiğini belirten bir işaret olarak vermiştir.[42] Bu statü her ikisinin de Suebilere karşı kazanılan zafer sonrası Germanicus unvanını aldığında vurgulanmıştır. Trajan, princeps ve selefi ile sınırlı bir unvan olan Imperator olarak ilan edilmiştir.[43] Senato’daki resmî evlât edinme merasiminden sonra Trajan tüm Germen eyaletlerinin komutasına tam yetkilerle atanmıştır.[44][45]
İmparatorluk Dönemi
MS 97/98 yıllarında ağır kış şartlarından dolayı yüksek ateş ve sürekli tekrarlayan nöbetler nedeniyle Nerva ölmüştür. Trajan bu haberi aldıktan sonra öncelikle senatoya iyi niyet mektubu göndermiştir. Tiranlıktan uzak duracağına dair yemin etmiş ve Nerva’nın hiçbir senatörün doğrulanmadan öldürülmeyeceğine dair ilkesini de yeniden teyit etmiştir.[46][47] Ayrıca Augustus için düzenlenen cenaze töreninin aynısının Nerva için yapılmasını istemiştir. Nerva’nın onuruna dikilmiş bir tapınak, sunak ve rahip ile bir kült oluşturulmasını istemiştir. Nerva’nın cenaze töreninin bitmesiyle Trajan resmi olarak Roma imparatoru olmuştur. Bu bilgiler doğrultusunda Trajan’un ileri görüşlü yöneticiliği ve askeri dehasının yanında gelenekçiliğiyle de ön plana çıktığı görülür. Resmi yas dönemi sona erdikten sonra, Senato Trajan’u Nerva’nın halefi olarak onaylamak için bir araya gelmiş ve onu Pontifex Maximus (Başrahip) ve Pater Patriae (Vatanın Babası) seçmiştir. Ardından paralar hızla yeni imparatorun resmiyle değiştirildi ve Augustus adı hem Plotina hem de Marciana için oylandı.[48] Bunları haber alan Trajan, Pontifex Maximus haricindeki diğer unvanı reddetti.[46][not 8] Senatonun bu unvanı da kabul etmesi için ısrarı neticesinde Trajan sonunda kabul etmek zorunda kalmıştır.
Kendine olan güveni ve sarsılmaz otoritesiyle Trajan, halkın isteğiyle alelacele başkente dönmemiş, bunun yerine bir süre daha Ren sınırında kalarak bölgenin yeniden düzenlenmesi için çalışmıştır. Nerva’yı küçük düşüren Casperius Aelianus ve suç ortaklarını dikkat çekmemek için Germania’da kendisine katılmalarını emretmiştir. Belki de Aelianus, Iudaea ve Mısır’da Vespasianus’la birlikte çalıştığı ve bu nedenle muhtemelen Trajan tarafından tanındığı için korkacak hiçbir şeyi olmadığını düşünüyordu. Lakin Trajan onu ve elebaşlarını Nerva’yı küçük düşürdüğü için idam ettirerek ortadan kaldırmıştır. Trajan, Aelianus’un yerine Attius Suburanus’u atamıştır. Ona sembolik olarak kılıç takdim etmiş ve “Bu kılıcı al, eğer iyi yönetirsem benim için, kötü yönetirsem bana karşı kullan” diyerek emir vermiştir.[49][50][51] MS 98 yılının sonuna doğru, başkentte bulunamayacağı gerekçesiyle 99 yılı consullüğünü geri çevirmiş ve Tuna sınırını gözden geçirmeye başlamıştır. Görünüşe göre bunu yapmaktaki amacı iki yönlüydü: İlk olarak leyjonların kayıtsızlık, saygısızlık ve başkalarını küçük görmelerini baştan sona bitirerek “disiplini düzeltmek” ikinci olarak da kuzeydeki diğer eyaletlerde bulunan legates’ler ve hâkim durum hakkında bilgi edinmekti.[52][53]
O sıralar Dacia sürgününden dönen Filozof Dio Chrysostom’un ifade ettiğine göre Tuna ordusu savaşa hazırdı: "her yerde kılıçlar, mızraklar ve kalkanlar görülebiliyordu ve pek çok at vardı, pek çok silah, pek çok silahlı adam. Hepsi de özgürlük ve toprakları için savaşan rakiplerine karşı mücadele etmek üzere hazırlanıyorlardı."[54] Trajan Tuna’da kaldığı süre boyunca muhtemelen askerî disiplin ve sınır güvenliğiyle ilgilenmiştir. Domitianus’un hükümdarlığı döneminde Roma ve Dacia arasındaki aralıklı savaş, komşusunun beklenmedik bir şekilde iyi organize edildiğini ve askerî açıdan başarılı olduğunu gösteriyordu. Decabalus ve Domitianus arasındaki barış, Dacia kralının Roma tarafından gönderilen maddi desteği ve teknisyenleri kullanarak askerî gücünü arttırmasına ve müttefik kabileler arasında başkaldırı seslerine neden olmuştur. Trajan, Roma’nın tüm gücü ve ihtişamını buradaki kabilelere göstermek amacıyla ordusunu Tuna’nın donmuş kısmından karşıya geçirmiştir. Korkan kabileler, savaştan kaçınmak ve gergin ortamı düzeltmek için rehineler göndermişlerdir. Trajan Dacia’ya Roma otoritesini geri getirmek için gelecekte bir saldırı tasarlıyordu ve buradaki sınırın güvence altına alınmasının zorunlu olduğunu düşünüyordu. Bu yüzden Tuna’nın sağ yakasındaki Djerdap patikasının yeniden inşası ve kötü ünüyle meşhur Demir Kapılar’daki[not 9] kanalın taşkınını engellemek için başka bir kanalın kazılması emrini vermiştir.[55] Her iki önlem de sadece nehir kıyısı boyunca yerleştirilen garnizonların ihtiyaç duyduğu malzemelerin su üzerinde taşınmasına kolaylık sağlamak için değil aynı zamanda sınır devriyesi işinin Moesia filo komutanına devredilmiş olması nedeniyle gerekliydi. Ancak bu girişimler başkentin yeni imparatoru çağırmasıyla tam anlamıyla tamamlanamamıştır. Trajan, MS 99’a doğru Roma’dan gelen çağrılara daha fazla kayıtsız kalamamış ve çok sevdiği askerî kariyerini şimdilik rafa kaldırıp başkente dönmeye karar vermiştir.[56][57] Danubia eyaletlerinden Roma’ya dönüşü sessiz ve telaşsızdır. Dönüş için gereken hazırlığı yol boyunca konaklama masraflarını kendi cebinden karşılamıştır. Bu sebeple halk tarafından alçakgönüllü ve saygın olarak anılmıştır. Roma’ya geldiğinde ilk iş olarak iç düzeni yeniden kurmuş ve kuzey eyaletlerin valiliklerine deneyimli kişileri atamıştır.
İmar ve Kültürel Faaliyetler
Roma İmparatorluk Dönemi’nde hükümdarların kendi otoritelerini güçlü kılmalarının ana unsurlarından biri de gerçekleştirdikleri imar faaliyetleridir. Örneğin imparator Augustus’un principate unvanını almasında Roma ve İtalya’da gerçekleştirdiği kamu arzlarının inşası ve çeşitli imar faaliyetlerinin etkili olduğu söylenebilir. Augustus’un halefleri de bu yolu seçmiş, Roma halkının sevgisini ve taraftarlığını kazanmak için yapılan kamu arzlarını bir ilke hâline getirmişlerdir.[58]
Tadilat Faaliyetleri
Trajan, Dacia Savaşları sonucunda elde ettiği altın gümüş sayesinde mimari yapılanmalarıyla Augustus’un halefi olduğunu tüm Roma’ya duyurmuştur. MS 106'da Roma’ya dönmesinden kısa bir süre sonra, Dacia’yı ilhak etmesinin getirdiği güç ile kentin kutsal sınırı olan meyve bahçesinin yeniden yapılması ve genişletilmesi niyetini ortaya koymuştur. İmparatorluk sarayı olan Domus Tiberiana’yı genişletmemiş ve herhangi bir ölçekte saray inşa etmeyi de reddetmiştir. Nero ve Domitianus ile kıyaslanabilecek ölçüde aşırılıklardan da olabildiğince kaçınmış, bunun yerine Pater Patriae olarak popülaritesini, halkın rahatını düşünerek ve pleblere faydaları ile ayırt edilen yapıları kurarak itibarını arttırmıştır.[59][60] Trajan, önceliğini Domitianus tarafından başlatılan ancak tamamlanamamış olan, özellikle MS 64 ve 80 yıllarındaki iki büyük yangında hasar gören, kamu binalarının onarımının tamamlanmasına vermiştir. Çalışmalar Augustus Tapınağı’nın kütüphanesinin tamamlanması ve Flavian amfitiyatrosu ile başlamış, yangında büyük zarar gören Circus Maximus’un Nerva ve Domitianus dönemlerinde yapılan tadilatların tamamlanması ile devam etmiştir. Circus Maximus’u Palatine tarafına uzatmış ve koltuk sıralarını tepenin yamacında taşıyarak, kapasitesini 5.000 kişi daha arttırmış ve soylu bir davranış sergileyerek Roma’nın yirmi beş büyük ailesi onuruna bir heykel diktirmiştir.[61][62][63][64][65] Ayrıca MS 105/106 yıllarında Jupiter Victor Tapınağı,[66] 112 yılında Domitianus döneminde kurulan dört büyük gladyatör okulundan biri olan Ludus Magnus,[67] 113 yılında Venus Genetrix Tapınağı,[68] ve muhtemelen günümüzde Palazzo Massimo alle Colonne’nin altında bulunan, müzikal ve tiyatro gösterileri için yapılmış olan Odeum’un onarımı tamamlanmıştır.[69][70]
Limanlar
Plinius eserinde, Trajan’un karayolları ağını iyileştirmesini yeni limanlar kurma programına sıkı sıkıya bağlamış; “uzaktaki insanları ticaretle birbirine bağlıyor, böylece artık herhangi bir yerdeki doğal ürünler artık herkese ait görünüyor” demiştir.[71] Bu stratejinin en somut ifadesi, Trajan’un Ostia’nın kuzeyinde yeni bir ticari cazibe bölgesi kurmasıdır.[72] Tiber Nehri’nin ağzında bulunan ve Roma’dan 19 km uzaklıkta olan Ostia, Roma’nın başlıca limanıydı. İmparator Claudius döneminde gemi yapım teknolojisindeki hızlı gelişmelerin neticesinde inşa edilen büyük gemiler limana giremiyordu. Liman girişi oldukça sınırlıydı ve nehir ağzı çökmeye meyilliydi. Büyük gemiler Napoli Körfezi’nin kuzey tarafındaki Puteoli’nin daha derin liman girişinden daha fazla yararlanmaya başlamıştı. Caesar’ın ticari hayatı canlandırma projesini İmparator Cladius devralmış ve Ostia doğrudan bir kanal ile Tiber’e bağlanmıştı.[73][74] Trajan’un yeni limanı olan Portus Traiani Felicis, Claudius’un kurduğu rıhtımın güney-doğusuna inşa edildi ve mevcut kanalın yeni ticari limana giriş olarak kullanılmasına karar verildi.[75] Buraya girişe bakan ve hem yeni hem de eski kentlerin manzarasını gören bir hamam, küçük bir tiyatro, bir tapınak ve büyük odalarla çevrili büyük bir atriyum ile zengin bir şekilde dekore edilmiş binalardan oluşan bir kompleks yapı inşa edilmiştir.[76] Bunun dışında Centumcellae ve Ancona limanları da Trajan döneminde inşa edilmiştir.[77]
Su Kanalları
Trajan Tiber Nehri’nin taşkınlarını önlemek için selefleri gibi bir dizi idari ve pratik reformlar yoluyla tedavi etmek yerine sorunu çözmeye karar vermiştir. Bunun için curator alvei et riparum Tiberis et cloacurum urbis ofisini kurmuş ve mevcut olan Tiber kıyılarını denetleme görevi ile hem kanalizasyon hem de nehir suyunu kontrol etme yetkisini bu ofise devretmiştir. Daha sonra Trajan, Roma’nın daha fazla su baskını tehlikesini azaltmak için bir yardımcı tahliye kanalı olan fossa Traiana’nın inşa edilmesini emretmiştir.[78] Nehir cephesi gözden geçirildikten sonra Trajan, Tiber’i kontrol altına almak ve taşkın olasılığını azaltmak için Emporium’daki limanı iyileştirme programını başlatmıştır.[not 10][79] Halka temiz su sağlanması için çalışmalar yapmıştır. Nerva tarafından curator aquarum ofisine atanan Sextus Iulius Frontinus ofiste geçirdiği zamanı kente su temini ve su yolları üzerinde bir tez yazmak için kullanmıştı ve Trajan’un mevcut kaynakların kalitesini ve standardını geliştirmek için çalışmalar başlattığını bildirmiştir. 342 Şehrin altyapısını iyileştirmek için gerekli olan projeleri hayata geçiren Trajan, dikkatini süslemelere yöneltmiştir.[80]
Mimari Faaliyetleri
İlk olarak MS 11 Kasım 109’da deniz savaşları için yapılmış yapay bir havuz olan Naumachia Traiani (Trajan Göleti) yapılmıştır. Domitianus’un benzer yapısının yerine geçmesi ve Circus Maximus’un alanının genişletilmesi için yapılmıştı.[81][82] Esquiline’nin güney yamaçlarına kurulan ve MS 22 Haziran 109 yılında yapımı tamamlanan Thermae Traiani (Trajan Hamamı), dönemin mimarisinin şaheserleri arasında en önemlilerinden birisidir. Şamlı Apollodorus, 104 yılındaki yangında tahrip olmuş Nero Domus Aurea’nın ayakta kalan alt katını, mevcut yerleşim alanına taraçalı bir uzantı sağlamak, kalan odaları molozla doldurmak ve dış iskeletini sağlam bir duvar temeli oluşturarak sağlamlaştırmak için ustaca kullanmıştır. Büyük imparatorluk banyolarının ilki olan Trajan Hamamı kendinden önce yapılmış Nero Hamamı’ndan daha gelişmiş ve Titus Hamamı’ndan üç kat büyüktü ve Antonin, Diocletian ve Constantin Hamamlarının tasarımlarına kaynak olmuştur.[83] Hamam genel olarak erkekler için inşa edilmiş olsa da Trajan döneminde kadınlar için de özel yer yapılmıştır.[84] 112’de Forum Traiani'yi inşa ettirmiştir. Yapılan arkeolojik kazılardan Trajan Formunda bulunan Bibliotheca Ulpia ile çağdaş olduğu öğrenilen ve 12 Mayıs 113’de yapıldığı düşünülen Trajan Sütunu, imparatorun saltanatının zirvesinde yer almasından bu yana başkentin önemli bir simgesi ve emperyal gücünün bir sembolü olarak görülmüştür. Forumun kuzey-doğusunda, Quirinal'in yamaçlarındaki alan üst üste taraçalandırılmış ve bugün Mercati di Traiano (Trajan Pazarları) olarak bilinen büyük bir bina kompleksinin inşası burada yükselmiştir.[85][86] Roma’nın şimdiye dek bilinen en büyük yapı serisi olan bu anıtlar, ayakta kaldıkları dört yüzyıl boyunca görenlerin Roma’ya duydukları hayranlığı uyandırdı ve harap oldukları halde görkemli kalıntıları hâlâ modern turistleri etkilemeye devam etmektedir.
Sosyal ve Ekonomik Faaliyetler
Hukuk
Antik kaynaklar Trajan’u adaletli yönetimin bir savunucusu olarak oldukça öne çıkarmaktadır. Domitianus dönemindeki tiran yasalarını kaldırdığı ve yerine yeni yasaları getirdiği için övgüde bulunurlar. Emperyal kararları olan edicta’yı heyetine danışarak oluşturmuştur. Aldığı kararlarda yargısal üstünlüğü tartışmasızdı ve Pater Patriae olarak, vatandaş topluluğunun ve tam anlamıyla çocukların aile babasıydı.
"İmparatorun karar verdiği şey halk yasasıyla aynı yetkiye sahiptir, çünkü insanlar onu egemen kılmıştır."[87]
Iustinianus’un belirttiği gibi Trajan’un heyetindeki hukukçuların yasal reformlarında önemli bir rol oynadığını söylemektedir. Ancak bu heyettekilerin birçoğu consullük makamıyla ödüllendirilmemişlerdir. Bu nedenle Trajan hukuksal kararlarının çoğunu siyasi hamleden ziyade insanî çıkarlar gözeterek yapmıştır. Başlangıçta, Domitianus’un isimsiz ve asılsız suçlamalar yapan muhbirlerinin haydutça davranışına olan güvensizlik ortamını düzeltmiştir.[88] Titus döneminde halkın güvenliğini artırmak için yasa çıkarılmıştır. Bu yasa daha sonra Nerva tarafından elden geçirilerek belirli önlemler eklenmiştir. Ancak yasaya güç katan Trajan’dur. MS 99'da Roma’ya geri döndüğü için Flavian Amfitiyatrosu’nda bu haydutları kınamış ve ardından ordu içindeki düzeni sağlamak için araştırmacılar görevlendirmiştir.[89][90][91] Ardından asılsız ve isimsiz suçlamaları yasaklayan hükümler de yayınlamıştır. İhanet durumunda cinayetler veya şüpheli ölümler meydana gelse de kişinin öldürülmesini veya kölesine işkence yapılmasını yasaklamıştır. Bu önlemlerle, sanıkların adil bir şekilde yargılanmalarına ve çoğunlukla haydutlar tarafından getirilen suçlamaların bir sonucu olarak yokluğunda mahkûm edilmemeleri için geliştirdiği bu sistemle modern adaletin temel taşlarını atmıştır.[92][93][94]
Trajan’un Roma Hukuku’na yaptığı en büyük katkı, küçük çocuklar ve terkedilmiş bebekler için çıkardığı kanundur.[77][95][96] Çocuk sağlığı ve gelişimi hakkındaki düşünceler o döneme kadar bilinen dünyada bulunmuyordu ve Trajan hükümdarlığına kadar Pater familias'ın güçleri hakkında çok az yasal kontrol vardı.[not 11][97][98] Onun tarafından başlatılan bu büyük değişiklikle yeni doğan çocuklarda bu yeni yasaya dâhil edilmiştir. Velayet ile ilgili yasalar sıkılaştırılmış ve mirasın korunmasının bir aracı olarak, sulh hâkimlerinin iflas edenlere miras geçirme veya el koyma gibi sorumluluk verilmesinin önüne geçilmesi için çıkarılan yasalar sonucunda potansiyel mirasçıların hakları güvence altına alınmıştır.[99]
Çocuk haklarının yanında askerlerin evlilik haklarıyla ilgili bir takım düzenlemeler yapılmıştır.[100][101] Ancak Roma yasalarının gözünde herhangi bir çocuk meşru olmadıkça veya vasiyet ile mirasçıları olmadıkça, babalarının mülklerini ve tasarruflarını miras alma hakkından mahrum bırakılmıştır. Trajan, bunun neden olduğu zorlukları hafifletmek için belirsiz vasiyetleri olan askerlerin vasiyetlerinin yerine getirilmesine karar vermiştir. Böylece, eşleri ve çocukları veya mirasçılarının hak alması kolaylaştırıldı.[102][103] Bununla birlikte bir askerin mirasçısına isim vererek kişisel eşyalarını doğrudan devretmesi için şahitler önünde yemin etmesi zorunluluğu da getirildi.[104]
Maliye
Trajan, Nerva’nın katı mali reformlarını devam ettirmiştir. Praetor Fiscalis[not 12] ofisinin korunması ve teşviki ile miras vergisinin uygulanmasında belirli eksikliklerin giderilmesi için önlemler almıştır. Yeni finansal önlemler sayesinde, mali kaynakları ile fiscus veya patrimonium ve aerarium arasındaki durumu açıklığa kavuşturmuştur. Çok eskiden beri yönetim alanı ve sınırları belli olmayan bu mali kaynaklar, başa geçen hükümdarların sorumsuzca para harcamalarına imkân veriyordu.[not 13] Bu karışık durum Trajan döneminde çözüme kavuşmuştur. Plinius, imparatorun mali sekreteri olan rationibus’un yalnızca fiscustan sorumlu olduğunu ve Trajan’un şahsi fonları ve ‘kamu’ fonlarını ayırmada dikkatli olduğunu bildirmiştir.[105][106] Halkın yanında olması ve senatoya karşı dürüst olması sayesinde emperyal darphaneyi yeniden düzenlemiş ve aslen Capitoline’daki Iuno Moneta’da olan yerini Coelian Tepesi’ne taşımıştır. Söz konusu bu davranışın sebebi MS 80 yılında Domitianus döneminde çıkan yangın sonrası ortaya çıkan hasardan dolayı olabilir, ancak Plinius buranın yalnızca Trajan’un hükümdarlığı sırasında emperyal para deposu olarak kullanıldığını söylemiştir.[107] Domitianus’un gasp edici, Nerva’nın ise aşırı tutumlu mali politikaları sayesinde Trajan döneminde mali durum sağlamlığını korumuş ve halk üzerindeki vergi yükünü hafifletmek için önlemler alınmıştır. Miras vergisinin kapsamını sınırlandırmış, kişilerin ödenmemiş borçlarını affetmiş ve fiscus’tan gönderilen maddi armağanları reddetmiştir. Ardından geleneksel olarak her imparatorun tahta çıkışını tebrik etmek gayesiyle tüm eyaletlerin ortak olarak gönderdiği altın taç aurum coronarium da onun döneminde iptal edilmiştir. Trajan tarafından elde edilen ganimetlerle Roma ekomomisi düzelmeye başlamış, altın ve gümüş madenlerinin etkin olarak kullanılması sayesinde de piyasada madenî para kıtlığı aşılmıştır. Ekonomik faaliyetlerinde seleflerinin cömertliğini ve bereketli yaşamı gibi devletin yararına olan ahlâkî niteliklerini almış ve bunu bünyesinde geliştirmiştir.[108]
Edebiyat
Anayasal meselelerin çözüme kavuşmasından önce bile, eleştirel yazılar kaleme alanları cezalandırmayı kendine ilahi görev saymış seleflerinin aksine, Optimus Princeps'in düzen ve göreve olan eğilimi Roma edebiyatında Rönesans ortamı oluşturmuş, barış ve güvenlik duygusu uyandırmıştı. Trajan ve eşi Plotina serbest sanatlara yakınlık göstermişlerdir. Güzel konuşma ve yazı konularına eğilen imparator ve eşi Biblithecae Ulpiae adında iki yeni kütüphane kurmuşlardır.[109][110]
Trajan’un başa geçmesiyle birlikte birçok yazar yeni rejimi karakterize eden özgürlük havasını memnuniyetle kucaklamıştır.[111] Aralarında tarihçi Cornelius Tacitus, otokratik kuralların biteceğini kesin olarak kabul etse de yazılarında cumhuriyet dönemindeki ideal senatör anlayışını vurgulamış ve dalkavukluk etmeden görevlerini yerine getiremeyeceği konusunda endişelerini dile getirmiştir.[112][not 14]
Dönemin önde gelen yazarlarından birisi de Genç Plinius’dur.[113] Tacitus ve Plinius’un yanında dönemin bilinen tarihçisi ve filozofu Mestrius Plutarkhos’tur. Diğer ikisiyle tanıştığı bilinemese de Flavian Hanedanlığı döneminde Roma’da ders verdiği bilinmektedir.[114] Bu dönemde öne çıkan bir diğer Grek kökenli edebiyat adamı Dio Chrysostom’dur. Yazdıklarından günümüze, kendisine atfedilen yetmiş üç söylev dışında bir şey kalmamıştır. Doğası gereği ‘âlim ve beyefendi’ olan Suetonius Tranquillus ise bu dönemin bilinen yazarlarındandır.
Trajan dönemiyle birlikte gelen baskıdan kurtuluş ve Roma toplumunun iki üst safhasında teşvik ettiği düzen duygusu, temelinde edebiyattaki güven duygusunda yatmaktadır. Bahsedilen edebî figürlerin dışında pek çok kişi, günümüzde sadece fragmanları kalsa da çağdaşları tarafından çokça saygı duyulan eserler üretme konusunda ilham almıştır. Bunlar arasında Domitianus, Nerva ve Trajan’u ab epistulis eserinde ele alan, mısralarının yanı sıra Ünlü İnsanların Ölümleri adlı nesir niteliğinde bir eser yazdığı bilinen, Plinius tarafından edebî çevrelere öncü bir ışık olarak tanıtılan ve çalışmaları için övgülerde bulunduğu Titinius Capito da vardır.[115] Ayrıca Trajan’un Dacia Savaşları sırasında hekimi olan T. Statilius Crito da Getica ve Cosmetica adında en az iki bilimsel eser kaleme almıştır.[116] Trajan rejiminin teşvik ettiği çözümleyici ve hukukî detayların ön plana çıkması, II. yüzyılın son yarısını karakterize eden büyük sentez eserlerini ortaya çıkaran iklimin temelini oluşturmuştur. Edebiyatın yeniden doğuşu, Trajan’un arzuladığı tarafsız yargı ve mali inancı yansıtmış ve edebî alandaki gelişmeler egemenliğini korumak için yaptığı diğer çalışmalarla bir bütün oluşturmuştur.
Daçya Savaşları
Trajan, Roma İmparatorluğu'nun topraklarını tüm zamanlara kıyasla en geniş topraklarına taşımıştır. Daçya Kralı Burebista bütünlük politikası izlemesi sonucunda devletleşmiştir ve Roma için bir problem haline gelmiştir. Caesar döneminde bir dizi mücadele yaşanmıştır fakat Burebista ve Caesar'ın aynı dönemde hayatını kaybetmesiyle kesin bir sonuç elde edilememiştir. Domitianus’un, döneminde izlediği politikalar ve Daçyalılara sağladığı imtiyazlar sonucunda, dolaylı yoldan güç kazanmalarına yol açmıştır. Trajan Germen eyaletleri komutanı olduğu dönemde Daçya'nın Roma için ne kadar büyük bir tehlike yaratacağını fark etmiştir ve Tuna Nehri'nin sol yakasında önlemler almıştır. Djerdap patika yolunun yeniden inşa edilmesini, yol üzerinde bulunan kalelerin taştan yeniden inşasını ve Ister nehrindeki taşımacılığın yol açtığı tehlikeleri ortadan kaldırmak için Karatash—Gradac kanalının kesilmesini emretmiştir.[117] Bu yapım ve onarım hareketleri Trajan’un Dacia’yı istilâ etmeye karar vermiş olduğu anlamına geliyordu. Decebalus bu durumu Dacia ile mevcut ticareti genişletme faaliyetleri olduğunu sanarak düzenlemelerden memnun kalmış ve herhangi bir karşı harekette bulunmamıştır. Trajan ise oldukça ihtiyatlı davranmış, savunmayı ve lojistik desteği güvence altına alacak bir politika yürütmüştür.
I. Daçya Savaşı Öncesi
Trajan tahta geçtikten sonra bir süre daha Tuna eyaletlerinde faaliyetlerde bulunmuş ve kafasında planladığı Dacia seferini bizzat kontrol etmek için başkent Roma’ya dönmüştür. Trajan’un Dacia seferi için uygun şartlar MS 101 yılı consullüğünü geri çevirdiğinde oluşmuştur.[118] C. Dio’nun belirttiği gibi Trajan, Decabalus’u en az kayıpla yenme stratejisi gütmüştür.[119] Bu düşünce fetihten ziyade ceza niteliğinde bir savaşın göstergesidir. Sefer, Mars Ultor’un resmini taşıyan 101 yılı madeni paralarında da belirtilmektedir. Dacia seferi için gereken hazırlıklar bir önceki yılda başlamıştır. Trajan bölgedeki eyaletlerden, Moesia Superior’a G. Cilnius Proculus; Moesia Inferior’a M. Laberius Maximus; Pannonia’ya L. Iulius Ursus Servianus gibi atamıştır. Sonuncusu Trajan’un yakın adamlarından biri olmasına rağmen savaş başladığında L. Iulius Ursus Servianus’un yerine Q.Glitius Atilius Agricola’yı getirmiştir.[120]
Ordunun güçleri
Trajan, kazasız yolculuk ve dönüş için Arval Brethren kültüne dualar sunmasının ardından, sefer için oluşturduğu büyük bir güçle MS 25 Mart 101 yılında Dacia seferi için Roma’dan ayrılmıştır. Otuz lejyondan dokuzu birkaç yardımcı alae (süvari) ve cohors (piyade) ile birlikte ön cepheye yerleştirmişti.[not 15][121] İmparator, Praetorian Muhafızları’ndan Titus Claudius Livianus ve sırdaşı L. Licinius Sura’nın eşliğinde son zamanlarda Germania Inferior’dan dönmüştü. Trajan’un yakın çevresinde imparatorluğun en yetenekli generallerinden birkaçı vardı. En tanınmış olanları; büyük stratejist Frontinus’un kayınpederi olan S. Sosius Senecio ve Domitianus’un Dacia seferi sırasında XIII Gemina’da tribunus olan C. Iulius Quadratus Bassus ve MS 93-96 yılları arasında Moesia Superior valisi ve Trajan’un Pannonia’daki halefi olan Pinarius Pompeius Longinus’tur. Ayrıca ordunun merkezinde olan Afrikalı süvarilerin komutanı Lusius Quietus; equestrian C.Manlius Felix, seferin levazım subayı ve Trajan’un yeğeni olan P. Aelius Hadrianus’da Trajan’un çevresindeki önemli kişilerdir.[122]
Roma ordusunun başlıca savaş gücü olan lejyonlar, en az 5.500 Roma vatandaşından oluşmaktaydı. Lejyonlardaki her asker başlarını korumak için lorica segmentata adı verilen demir kasklar ve vücutlarını korumak için demirden yapılmış şekilli vücut zırhı lorica hamata ya da squamata giyiyorlardı. Bazıları ise kollarını Dac falkslarından korumak için vambraces adı verilen kollukları kullanıyorlardı. Her lejyonerde dikdörtgen bir skutum, kısa bıçaklama gladiusu ve altı ayak uzunluğunda bir pilum vardı. Ayrıca lejyona destek veren ağır silahlar ve okçu birlikleri de bulunmaktaydı.[123] Lejyonlar ilk çatışma, savaş ve kanatların sorumluluğunu alarak harekâtın merkezini oluştururken bu görevler daha sonra Roma vatandaşı olmayan piyade ve süvari destek birimlerine devredilmiştir. Piyadeler demir zırh, oval kalkan ve bronz kasklar takıyor, uzun spatha ve mızrak kullanıyorlardı. Altıgen veya oval bir kalkan taşıyan ve demir ya da bronz örgülü zırh giyen süvariler de aynı şekilde silahlanmıştı.[124] Trajan’un ordusunda çok sayıda millet Roma’ya karşı yaptığı antlaşma yükümlülüklerini yerine getirmek için bulunuyorlardı. De Munitionibus Castrorum, 157 Birinci Dacia Savaşı’na katılan 500 Palmyralı, 900 Get, 700 Dacialı, 500 Briton ve 700 Cantabrialılar’ın olduğunu belirtmiştir. Bunlara ek olarak C. Dio, Lusius Quietus’un önderlik ettiği Afrikalı süvari birliklerinin de savaşa dâhil olduğunu ve Balear sapancıları ile birlikte yaklaşık olarak 50.000 kişinin savaşta bulunduğunu belirtir. 158 Bu birimler kendi milli silahları, kıyafetleriyle savaşmış ve keşif ekibi olarak yardımcı hizmette kullanılmışlardır.[125]
I. Daçya Savaşı
Trajan ordusunu Tuna Nehri’nden iki portatif köprü yaptırarak geçirmişti. Dacialılar Demir Kapılar Geçidi önlerindeki birinci seferde çok az direnç göstermişlerdir. Trajan, sayısal üstünlüğünü kullanarak kaleleri ele geçirmek için kuşatma savaşını tercih etmiştir. Apus Flavius’tan Caput Bubali’ye kadar yol üzerinde bulunan kaleler ele geçirilmiş, burada ilk Dacialı esirler imparator ve heyetinin önüne getirilmiştir. Dacia başkenti Sarmizegetusa, Roma ordusunun görüş alanına girmişti. Trajan tarafından emir gelmesiyle birlikte yardımcı süvari birlikleri Dacia ordusunun kanatlarını bozguna uğratırken; yardımcı piyadeler mızraklar ve oklarıyla onlara set oluşturmuşlardır. Yarıçıplak milletler ordusu (Roma’ya antlaşma ile yükümlü olan kavimler) ise kılıçlarıyla acımasız bir şekilde Dacia ordusunun merkezine ilerlemişlerdir. Trajan, yaşlı, kadın ve çocuklara zarar verilmemesini emretmiştir. Savaş bir dizi mücadeleler sonucunda Dacialılar’ın yenilgisi ve geri çekilmesiyle sona ermiştir. Savaşın sona ermesiyle bir Dacialı comati (uzun saçlılar) elçisi imparator ile görüşmek için gelmiş, ancak Trajan tarafından reddedilmiştir.[126] Caput Bubali’yi (Dacia'da bir castra) geçen süvariler Poganis’ten Tibiscum’a kadar kırsal bölgeleri kontrolü altına alırken piyadeler kaçan Dac askerlerinin peşinden gitmiştir. Kaçakların bir kısmı nehirden geçerken boğulmuş, diğerleri piyadeler tarafından esir edilmiştir.[127] Romalılar Tapae’de gerçekleşen ikinci sefer öncesinde Apus Fluvius’ta olağanüstü derecede güçlü bir savunma sistemi kurmuşlardı, çünkü Dacialıların hâlâ Arcidava’da olduğunu düşünüyorlardı.[128]
Trajan, bu sıralarda Decebalus’tan bir elçilik heyeti daha kabul etmiştir. Elçilik heyeti "silahlarını bıraktılar ve yere kapandılar ve mümkünse Decabalus’un huzuruna gelmesine ve onunla şahsen konuşmasına ve yapmasını emrettiği her şeyi yapacağını taahhüt etmek, aksi takdirde onunla barış şartlarını ayarlaması için birini yollaması için izin istediler".[129] Ardından, Decabalus tarafından kendisine gönderilen elçilik heyetinin teminatlarına inanan Trajan geri dönüş hazırlıkları yaparken Decabalus sözünden dönmüş, Roxolan atlılarıyla takviye edilmiş ordusuyla Moesia eyaletine baskın düzenlemiştir. Trajan’un yetişmesiyle baskın güçlükle geri püskürtülmüştür.[130] Böylece, MS 102 yılında Roma orduları Demir Kapılar Geçidi’nde yeniden konuşlanmıştır. İmparator Demir Kapılar Geçidi’ndeki savaşı bizzat kontrol ederken, başka yönden kıskaç saldırıları yapılması için emir vermiştir. Lusius Quietus ve onun hafif silahlı Afrikalı süvarileri, Doğu Karpatlar’daki Vulcan Geçidi aracılığıyla, birçok Dacia askerini öldürmüş ve çok fazla esir alarak Decebalus’a arkadan saldırmıştır. Olt vadisi boyunca Laberius Maximus’un önderlik ettiği ikinci bir saldırı ise Kızıl Kule Geçidi’ni almıştır. Laberius Maximus, Decebalus’un kız kardeşini ve önemli birkaç kaleyi birliklerine zarar gelmeden ele geçirmeyi başarmıştı. Decabalus’un kız kardeşini geri almak için Maximus’un ordusuna yaptığı sürpriz saldırı geri püskürtülmüş ve Decebalus tarafından Part kralı II. Pacorus’a sunulan hane kölesi Callidromus’un yakalanmasıyla sonuçlanmıştır.[131] Quietus ve Maximus, Dacia başkentine 32 km kala Aquae (Calan) kaplıcaları bölgesinde Trajan’un ana kuvvetlerine dâhil olmuşlardır. Ardından Decabalus tarafından tekrardan bir elçilik gönderilmiştir. C Dio'nun açıkladığına göre: "Bu nedenlerden dolayı, Decebalus başka bir birinci sınıf pileati elçiliği gönderdi ve imparatora başvurdu ve istisnasız olarak kendisine emredilen tüm şartları kabul etmeye hazırdı. Silahları, makineleri ve mühendisleri teslim edeceğini, kaçakları iade edeceğini, kaleleri yıkacağını, [Roma tarafından] ele geçirilen [Dacia] topraklarından feragat edeceğini, bundan sonra Roma’nın dostunu dost, düşmanını düşman belleyeceğini ve ne asker kaçaklarını barındıracağını ne de Roma’nın hakimiyet bölgelerinden asker toplamayacağını söyledi. Trajan’un huzuruna geldi ve silahlarını yere atarak imparatorun önünde yere kapandı ve ona itaat etti."[132]
Savaşın sonuçları
Birinci Dacia Savaşı, bu yeni antlaşmayı güvence altına almak ve Dacialıları dağlık bölge içinde sınırlandırmak gayesiyle özel hedefinde başarılı olmuştur. Trajan, yaklaşık yirmi bir ay sonra MS 102 yılının sonuna doğru İtalya’ya dönmüştür. Cumhuriyetçi gelenek doğrultusunda Decebalus’un elçileri barışı onaylamak için senatonun önüne getirilmiştir. C. Dio senatoda yaşanan olayları şu şekilde açıklamıştır: "silahlarını yere bırakarak ellerini kelepçeli mahkûmlar gibi bir araya getirdiler ve yalvardılar ve böylece anlaşmayı tamamladılar ve silahlarını geri aldılar."[133]
MS 10-31 Aralık 102 tarihleri arasında Trajan’a senato tarafından Dacicus unvanı ve bir zafer nişanesi verilmiştir. Onuruna oyunlar düzenlenmiştir. Bu onurları zaferini kazandığını gösteren savaş arabası şeklinde basılan hatıra parası ile kutladı.[134] Campus Martius’ta muzafferin konuşma yapması, nişan takdim edilmesi ve sonrasında tanrılara kurbanlar adanarak etkinlikler başladı. Ardından Jüpiter’in heykeli için kullanılan kırmızı boya yüzüne sürüldü ve ona üstün tanrının niteliklerini üstlenmesini sağlamak için yaldızlı bir at arabası hediye edildi. Zaferinin sembolü olan beyaz tunik üzerine işlenmiş defneyaprakları olan mor toga giymişti. Consuller, magistralar ve senatörler ele geçirilen ganimetleri, zincirlere vurulan savaş esirlerini ve seferin bölümlerini gösteren tabloları Circus Flaminius, Porta Triumphalis, Circus Maximus ve Palatine’den Sacra ve Forum Romanum’a geçen alayı yönetmişti. Bu alayın heybeti ve şatafatı Capitoline’de doruğa ulaştı. Jüpiter’e kurbanlar sunuldu ve tapınakta bir ziyafet düzenlendi.[135] Congiarium (para dağıtımı) vererek halkın gönlünü kazanmış ve halka çeşitli tiyatro gösterileriyle daha fazla eğlence gösterileri vermiştir.[136] Bununla birlikte gösteriler için tamir edilip genişletilen Circus Maximus da düzenlenen törenle açılmış ve daha büyük oyunlar düzenlenmiştir.[137] Oturma şekli rütbelere göre düzenlenmiş olsa da girişler gibi imparatorun cömertliğini sembolize ettiği için ücretsizdi.[not 16] Öğle vakti yapılan infazların ardından gladyatör dövüşleri yapılırdı. Savaşçıların arzı oldukça fazlaydı. Birçoğu profesyonel gladyatör iken kalan kısmı Dacia Savaşı esirleriydi. Tuna’daki durum bir kriz noktasına ulaşmadan iki yıldan fazla bir süre geçmemiş olsa da, kutlamalar bir süre daha devam etmiştir.
II. Daçya Savaşı
Trajan, Decebalus’a karşı zaferini kutlarken Dacialılar MS 102 yılı antlaşmasını destekleyenlerden intikam almaya başlamıştı. Ayrıca, Decebalus anlaşmayı bir kez daha açıkça ihlal ederek silah tedarik etmeye başlamıştır. Roma topraklarından asker toplamaya başlamış, krallığını yeniden finanse etmiş ve Roma’nın en eski düşmanı Partia’yı da içeren Roma’ya düşman komşu kabilelere elçilikler göndermiştir.[138] Bu, birinci savaştakinden daha büyük bir kuvvetin toplanması diplomatik faaliyetlerin artmasına neden olmuştur. C. Dio, birçok Dacialının bu zamanda Decabalus’u terk ettiğini ve onu barışa sürüklediğini anlatır. Trajan, Decebalus’un teslim olmasını ve yakın zamanda edinilen silahları teslim etmesi şartıyla barış yapacağını bildirmiştir. Buna karşın Decabalus, komşularıyla askeri ittifaklar yapmak için girişimlerini arttırmıştı.[139] Decebalus'un, Trajan'un çağrılarına kulak vermemesi sonucunda diplomasi sona ermiş ve Dacia’ya boyun eğdirme seferi MS 106 yılı baharında başlamıştır.
Trajan, Berzobis ve Demir Kapılar Geçidi yerine, doğrudan 1621 m. yüksekliğindeki Vulcan Geçidi yolu ile Sarmizegethusa Regia’yı hedef almıştır. Bumbesti büyük bir tahkimat ile korunurken ihmal edilen Vulcan Geçidi Havzası’na kolay erişim sağlamış ve bir dizi küçük vadi aracılığıyla Dacia başkentine çeşitli yollardan yaklaşmalarına olanak sağlamıştır. Yapılan müzakereler neticesinde Trajan, Dacia başkenti Sarmizegethusa Regia’ya ulaşmıştı. Başkent her iki taraftaki derin vadiler ve iyi takviye edilmiş ağ geçidine açılan dar bir eğim ile korunan şehir ele geçirilemez gibi görünüyordu, ancak sütunda şehrin savaşmadan teslim edildiğinin betimlendiği görülmektedir. Saray halkından birçoğu Decebalus'un Trajan ile anlaşması için yalvarmışlardı, fakat sonuç nafileydi. Decabalus, ailesi ve şahsi korumalarıyla birlikte dağlara kaçarken Sarmizegethusa Regia teslim olmuş, yağmalanmış ve ateşe verilmiştir. Trajan kalelerin temizlenmesini ve burçlara Roma bayraklarının dikilmesini emretmiştir.[140] Sonunda Decabalus’un kaçışı MS 2 Eylül 106 yılında bir süvari grubunun takibine takılmıştır. Yakalanacağını anlayan Decabalus, Roma komutanından önce davranarak kendi boğazını keserek intihar etmiştir.[141][142] İki çocuğu da dâhil olmak üzere Decebalus’un grubundan kalanlar hızla Roma askerleri tarafından tutsak edilmiştir. Kralın başı vücudundan ayrılmış ve bir Dacia yerleşimi olan Piatri Craivii’de bulunan Trajan’a teslim edilmiştir.[143]
II. Daçya Savaşı'nın sonuçları
Trajan zaferinin bir parçası olarak fethedilen bölgelerden 500.000 kadar Dacialı esir almış ve bunların çoğu Roma’ya gladyatör dövüşlerinde kullanılmak amacıyla gönderilmiştir.[144] Dacia’daki erkek nüfusu olabildiğince azalmış, kalanlar dağlık bölgelere çekilmek durumunda bırakılmış ve bu arazilere bölgeye getirilen kolonistler yerleştirilmiştir.[145] Roma’da Augustus mezar anıtını taklit eden, 30 m çapında, tambur şeklinde bir anıt inşa edilerek M.S. 107/108 yılı Mars Ultor, “Yenilmez Mars” yılı olarak kabul edilmiştir. Bu anıtta Trajan’un yakınlarda kurulmasını emrettiği ve Municipium Tropaeum Traiani (Adamklissi, Romanya) adını alan yeni kasabaya giden kolonistler, imparatorun askeri kazanımlarının getirdiği güvenceyle bölgeye yerleştirildi.[146] İkinci zaferinde birincisinden bile daha görkemli festivaller düzenlenmeye başlanmıştır.[147][148] İkinci festivalin başı, imparatorun kişi başı 500 denarius dağıttığı ve on iki gün süren en az 322 gladyatörün dövüştüğü 25 Mayıs ya da 26 Haziran 107 yılında başlamıştır.[149] Sonunda, 11 Kasım 109 yılında Trajan, sahte deniz savaşlarına adanmış bir yapı olan bir naumachia düzenlenmesini emretmiş ve Dacia’nın fetih kutlamaları 24 Kasım 109 yılında tamamlanmıştır.[150]
Part Savaşları
Part-Roma İlişkileri
Partlar yayılmacı bir politika izlemeleri sebebiyle Anadolu topraklarına kadar genişlemeyi başarmışlardır. Kendilerini Persler’in devamı olarak nitelendirdikleri için devlet yapılanması ve savaş konusunda kendilerine güvenmekteydiler. Aynı zamanda Seleukos devlet yapılanmasını da bünyelerine dâhil ettikleri için Hellen ve Doğu medeniyetlerini sentezlemişlerdi. Roma ile Partlar arasındaki ilk ciddi ilişkiler Cumhuriyet Dönemi’nde başlamış olup Pompeius’un doğuya yönelmesi ve sonucunda yapılan anlaşma ile Fırat Nehri (Euphrátês) iki devlet arasında sınır olarak kabul edilmişti.[151] Sonrasında M. Crassus’un önderliğinde yapılan savaşta Roma, Partlar tarafından büyük bir yenilgiye uğramıştır.[not 17][152][153] Bunun sonucunda Roma’da bir intikam alma düşüncesi oluşmuştur. Roma ile Partlar arasındaki asıl sorun Armenia bölgesinin kime ait olduğu konusunda yaşanan çatışmalar olarak gösterilebilir.[not 18] İki devlet arasındaki ilişkilerde bir diğer önemli olay ise Vespasianus’un yönetimi sırasında Kapadokya’nın doğu sınırına iki lejyon yerleştirmeye karar vermesidir. İkili ilişkilere baktığımızda Partlar, Roma’nın yayılmacı ve otoriter politikalarına karşın daha ılımlı bir politika izledikleri de söylenebilir. Roma ve Partlar arasındaki ilişkiler MÖ 20 yılında imparator Augustus tarafından müzakere edilen ve daha sonra imparator Nero tarafından yeniden onaylanan anlaşma ile geçici bir çözüme kavuşturulmuştur. Bu anlaşmaya göre; sorun teşkil eden Armenia bölgesi, Roma’ya bağlı tampon bir devlet olacak ancak yönetici Arsak hanedanından seçilecektir ve bu seçim her iki devletin onayına tabii olacaktır.[not 19][154] Böylelikle iki devlet arasındaki barış havası Trajan dönemine kadar sürdürülmüştür.
Part Savaşları
Trajan’un ilkin Partia’ya saldırmak için doğrudan bir bahanesi yoktu. Bunun yerine Trajan, Partia kralının yeni Armenia kralı seçilirken Roma’dan kraliyet tacını giymesi gerektiği bahanesini kullanmıştı. C. Dio’ya göre Trajan’un Partia’ya karşı düşmanlığı açıkça şöhret kazanma arzusundan kaynaklanıyordu. Sonuçta Trajan’un ‘savaş sever’ bir adam olduğu yaygın bir bilgiydi.[155] Ancak, Roma’nın saygınlığına dikkat eden Trajan’un Partia ile çatışmayı önlemek için elinden geleni yaptığını ve Partların status ante quo’ya geri dönmeyi reddettiği zaman savaşa girdiği de belirtilmektedir. İki güç arasındaki anlaşma şimdiye dek iki tarafın yararınaydı ve kuşkusuz az sayıdaki kaynak Partia’nın Roma’ya karşı tehdit edici hareketlerde bulunduğunu ima etmiştir. Birbiri ardına gelen Partia kralları ise Roma ile çarpışmak yerine evrensel barış içinde bir arada yaşama arzusundaydı.[156]
Trajan, MS 113’ün sonbaharında şenlikler eşliğinde Roma’dan yola çıkmıştır. Daha sonra Satala’ya ilerlemesinin ikinci ayağında, yine Fırat’ı geçtikten sonra günümüz Elazığ Geçidini kullanarak direniş ile karşılaşılmadan zaptedilen güney Armenia kenti Arsamosata’ya (Palu) girmiştir. Kuzeye doğru Pülümür Geçidi’ni kullanarak Fırat’ı muhtemelen Eriza’da bir kez daha geçerek MS 114 Mayıs’ında legio XVI Flavia Firma’nın karargâhı Satala’ya varmıştır.[157] Trajan, ordusunu topladıktan ve Heniochi hükümdarı Anchialus ile Çoruh Nehri bölgesi yöneticisi Machelones’in bağlılıklarını kabul ettikten sonra Armenia’ya girmiştir. Partamasiris, ordugâhta bir mahkeme kuran Trajan’un yanına gelmiş, onu selamlamış ve kraliyet tacını kendine geri verileceğinden emin bir şekilde İmparator’un ayaklarının önüne bırakmıştır.[158] Partamasiris Armenia tahtına yasal Part adayı olması, açıkça rica etmesine ve kendi isteğiyle Trajan’dan tac giymek istemesine rağmen İmparator, Armenia’nın bir Roma eyaleti olarak ilhak edildiğini ilan etmiştir. Bölgeyi kimseye teslim etmeyeceğini söyleyen Trajan, tanınmış eski consul L. Catilius Severus’u ilk Armenia valisi olarak atamıştır.[159] Rivayetlere göre, Partamasiris’in ölümünden Trajan sorumluydu. Ancak Osroes’e yazdığı bir mektupta, Partamasiris’in korumalarından kaçmaya çalışarak kendi ölümüne yol açtığını ileri sürmüştür.[160] Trajan manda altında bir bölge olarak Armenia’yı Roma çatısı altında birleştirmek için generallerini görevlendirmiştir. MS 114’ün sonunda, tüm Armenia ele geçirilmiştir. Kilit vadiler ve nehir geçitleri işgal edilmiş ve Van Gölü etrafındaki yaylalarda Quietus ve Praesens önderliğindeki bölümler tarafından izole edilmiş bölgelerde herhangi bir karşı koyma yaşanmamıştır. Komutanları Armenia’nın tamamına boyun eğdirirken, Trajan o yazı yerel satrapların ve küçük kralların kendine bağlılığını kabul ederek geçirmiştir.[161]
Arrianus'a göre Doğu Pontus sahili boyunca uzanan üç kabile kralının -Lazlar, Abhaz ve Sanig- Trajan’a itaat etmiştir.[162] C. Dio ise Trajan’un Armenia’yı ilhak ettiği zaman yerel satrapların çoğunun ona itaat ettiğini anlatmıştır. Ayrıca Eutropius, Trajan’un hükümdarlık döneminde Pontus Iberyalıları, Kırım ve Colchi krallarının kendisine itaat ettiğini de bildirmiştir.[163][164][165][166] Roma bu bölgelerdeki geçici düzenlemelerini resmîleştirmeye çalışmış ve Kafkasya içlerinde garnizon ağı kurmaya başlamıştır.[167] Tüm bu başarılarından sonra MS 114 yılının yazında, senato bir kez daha Trajan’a unvan vermiştir. Senato, bundan sonra ilk olarak hatırlanacağı, askerî yeteneklerinden ziyade kişisel yeteneklerine atıfta bulunan ve en fazla gurur duyduğu ‘Optimus’ (En mükemmel) unvanını vermiştir.[168] Trajan, Partia’dan ilhak ettiği Roma’nın iki yeni eyaleti Armenia ve Mezopotamya’yı ‘Roma halkının gücüne tabi’ olduğunu duyurmak için madenî paralar bastırmış ve Trajan’a senato tarafından Particus unvanı verilmiştir. Onuruna düzenlenen festivallerin ardından MS 115/116 kışını geçirmek için Antakya’ya geri dönmüştür. Burada neredeyse hayatını kaybedeceği ve bölgeyi harap eden büyük bir deprem meydana gelmiştir.[not 20] Trajan MS 116 yılı başında Antakya’dan Partlar’ı tamamen hâkimiyeti altına almak için son seferini gerçekleştireceği Dicle'ye doğru hareket etmiştir.[169] Ordunun bir bölümü Büyük İskender’in kullandığı rotayı kullanarak Ninus, Arbela ve Guagamela’yı baştan sona ele geçirmiştir. Ayrıca, bir Roma centurion’un orada tutsak tutulan bazı kişilerle kaçmayı başardığı, garnizon komutanını öldürdüğü ve şehrin kapılarını dışarıdaki Roma kuvvetlerine açması sayesinde Adenystrae savaşmadan ele geçirilmiştir.[170] Savunması kırılan Adiabene resmen Roma orduları tarafından işgal edilmiştir. Eutropius ve Festus’a göre; Trajan daha sonra bölgeyi Asur eyaletine katmıştır.[171][172] Ardından Seleucia’nın batı yakasını ele geçirmiş ve sorunsuz bir şekilde Dicle’den ilerleyerek savaşmadan Tizpon şehrine girmiştir. Şehir düşmeden önce Osroes ve çevresi kaçmış, geride bıraktığı kızı ve altın tahtı İmparator tarafından ele geçirilmiştir.[173]
İmparator Partia başkenti Tizpon’un ele geçirilmesinden sonra PARTIA CAP(ta) yazılı madenî paraların basılması emrini vermiştir.[174] Ardından ele geçirdiği bölgeyi yeniden yapılandırarak birleştirmeye, belki de bir Babylonia eyaleti kurmaya karar vermişti.[175] Trajan, Fırat filosundaki gemileri kullanarak Dicle üzerinden Basra Körfezi’ne inmiş, yol güzergâhında bulunan Athambelus ve Mesene ve Spasinus’ta duraklayarak bölge sakinlerinin kendisine itaatlerini almıştır. Senato’ya başka bir mektup gönderen Trajan, başarılarını duyurmuş ve ele geçirdiği bölgelerin sınırını belirten bir heykel inşa ettirmiştir. Bu başarıları karşısında senato Trajan onuruna birçok zafer alayı ve zafer nişanesi vermiştir. FORT(una) RED(ux) yazılı madeni paralar yeniden basılmış ve İmparator’un İtalya’ya güvenli bir şekilde geri dönmesi dilenmiştir.[176]
Trajan, Doğu’daki meseleleri bitirmemişti. Semiramis'in mezarını görmek ve İskender’in MÖ 323’te öldüğü evde bir kurban sunmak için bölgeyi ziyaret etmiştir. Babil’e geldiğinde, yokluğunda Tizpon’u ele geçirmesinin neden olduğu şokun Partlar’ın iç sorunlarını çözmelerine neden olduğunu görmüştür. Partlar, Armenia’nın sürgündeki kralı Partamasiris’in yerine aday gösterilen Osroes’in diğer yeğeni Sanatrukes’in kışkırtmasıyla geniş bir isyan hazırlığı içindeydiler. İsyan haberini alan Trajan, yanına yeterli kuvvet almadan hızlıca bölgeye gitmişti. Malalas ve C. Dio’nun anlattıklarına göre Sanatrukes mükemmel bir örgütleyiciydi. Çünkü isyanlar geniş bir alanda aynı anda patlak vermişti. Roma garnizonları Mezopotamya ve Armenia boyunca ya kovulmuş ya da katledilmişlerdi.[177][178] İmparator asilere karşı derhal üç ordu hazırlanmasını emretmiştir. Malalas’ın aktardığına göre Trajan’a katılan bu üç ordu Tizpon yakınlarında Part ordusunu mağlup etmiş, daha sonrasında ise Sanatrukes öldürülmüştür. Bu başarılara rağmen, Armenia, Sanatrukes oğlu Vologases komutasındaki bir Part ordusu tarafından tehdit altındaydı. Trajan, bir bölgenin kendisine verilmesi karşılığında bir ateşkes teklif ettiğinde, bu durum kısa sürede kabul görmüştür. Trajan, Babil’deki ayaklanmayı yatıştırmak ve III. Vologases’a karşı bir otorite öne sürmek için Tizpon’a gitmiş ve I. Osroes’in oğlu Partamaspates’i Partlara vekilkral tayin etmiştir. Kraliyet tacı şahsen Trajan tarafından giydirilmiştir. Partamaspates, toplanan halk önünde Trajan’a itaat ederek alt-üst statüsünü doğrulamıştır. Senato’daki bazı kimseler bu olayı Roma için son zamanlarda kazandığı tüm bölgelerin terk edilmesine işaret ettiğini düşünmekteydi. Ancak Trajan Senato’ya yazdığı bir mektupta, eylemini; "...bu yüzden burası çok büyük ve sınırsız bir alandır ve Onu Roma’dan ayıran mesafe sınırsızdır, onu yönetecek pusulamız yoktur. O zaman biz de [bunun yerine] insanlara Roma’ya tabi bir kral sunduk" sözleriyle açıklıyordu.[179]
Partia ve Armenia’nın büyük kısmını bu vekil-krala devreden Trajan, Mezopotamya’yı kurtarabilmek için acele bir şekilde kuzeye hareket etmiştir. Öncelikli olarak Hatra ele geçirilmiş ve buradaki nüfus, popülasyonu azaltmak için başka yerlere gönderilmiştir. Ayrıca burada Dicle’nin batısındaki bozkırlar ile Mezopotamya ve Babil arasındaki hayatî öneme sahip yolun kontrol altına alınması için kalıcı kale-şehir de inşa edilmiştir.[180][181]
Part isyanı sırasında nedeni bilinmeyen bir şekilde Grekçe konuşan Yahudi topluluklar da isyan başlatmıştır. Yahudilerin katı tek tanrı inancı, zamanla bazı antisemitik olayları da ortaya çıkarmıştı. Asıl gerilim kaynağı, Yahudilerin diğer Doğu topluluklarından daha fazla olan imtiyazlı konumlarıydı. Çünkü hem tüccarlıkları hem de askeri yetenekleri sayesinde asiller tarafından tercih ediliyorlardı. Roma hâkimiyeti altındaki bazı Yahudi topluluklarına ayrı bir yasal statü verilmişti. Bu statü sayesinde Roma yasalarına doğrudan tabi olmak zorunda kalmadan şehir hayatının yararlarından faydalanıyorlardı. Yasa, Yahudiler’in dini ayrımını ortadan kaldırmak yerine izole olmalarına sebep olmuştu. Çünkü bazı Yahudi grupları arasında dini hoşgörüsüzlük yaygındı ve Grek milliyetçileriyle gerginlik yaşıyorlardı.[182] Trajan isyanı bastırmak için Marcius Turbo’yu yardımcı kuvvetle İskenderiye’ye, Lusius Quietus’u ise Mezopotamya’ya göndermişti.[183]
Ölümü ve Veraseti
Yahudi isyanının patlak vermesinin ardından MS 117 yılında Trajan tekrar Mezopotamya’ya girme niyetindeydi. Ancak sağlığı kötüleşmiş ve kısmî felç geçirmiştir.[184][185] Ömrü seferlerde geçen Trajan’un vücudu artık daha fazla hareketi kaldıramıyordu. Doğudaki Yahudi isyanları nedeniyle Armenia neredeyse elden çıkmıştı ve Mezopotamya’nın kaderi ise belirsizdi. Rahatsızlığı yüzünden oldukça acı çeken imparator, Hadrianus’u doğudaki orduların genel kumandanlığına atayarak Roma’ya dönme kararı vermişti.[186] Yazın deniz yolculuğuna en uygun olduğu zamanda Seleucia, Pieria’daki limandan geri dönüş yolculuğuna çıkmıştı. Ağustos ayının başlarında Kilikya kıyılarına geldiğinde durumu aniden kötüleşmeye başladı. Gemi, İmparator’u en yakın liman Selinus’a (Gazipaşa) çıkarmak için yanaştığı sırada Trajan gemideki yatağında ölmüştür. Trajan’un ölümünde zehirlendiğinin kesin bir kanıtı yoktur. Ölümündeki temel sebep muhtemelen kalp rahatsızlığıydı ve bunu tetikleyen de muhtemelen Doğu’da enfeksiyon kapmasıydı.[187] Trajan hiçbir zaman açık bir şekilde vasiyet bırakmamıştı. Çünkü ölümün ona bu kadar erken geleceği düşüncesine hiçbir zaman inanmıyordu. Hadrianus 9 Ağustos’ta Antakya’da iken imparator tarafından evlat edinildiğini açıklayan belgeleri ortaya çıkarmış ve iki gün sonra Trajan’un fiilen öldüğünü öğrendiğinde kendisinin imparator olduğunu duyurmuştur. Bu duyuruya itiraz edilmemiştir çünkü Hadrianus’un emrinde, birçoğunun da bildiği gibi önemli bir ordusu vardı. Trajan’da tıpkı Nerva gibi halefinin en yetenekli ve tahtı en çok hak eden kişinin olmasını düşünüyordu. Ancak şu anda emperyal yazışmaların Plotina tarafından Trajan adına imzaladığı şüpheleri artmıştı. Bu şüphelere göre Hadrianus’a âşık olduğuna inanılan Plotina, Trajan’un ölümünü gizlemiş ve onun adına yazışmalar yapmıştı. Böylece, Hadrianus’un eski muhafızı Praetorian Valisi Attianus ile görüşebilir ve Hadrianus’un evlat edinilmesinin, ölüm haberi duyurulmadan önce sağlayabilirdi. Ancak bu suçlamalar, esasen Hadrianus’a sürekli düşmanlık eden senatoryal geleneğe dayanıyordu. Gerçekler incelendiğinde Trajan’un yeğeni ve tek erkek vârisi olarak Hadrianus lehine eğilim gösterdiği açıkça görülebilir. Hadrianus daha bir tribunus iken emperyal çevreye dâhil edilmişti ve İmparator’un büyük yeğeniyle evlendirilmişti. Trajan’un seferlerinde aktif olarak görev almış ve zaferlerini senatoya bildirmekle görevlendirilmişti. İnisiyatif kullanma hakkıyla Pannonia Inferior eyaletinin komutası da Hadrianus’a verilmişti. Hadrianus, Trajan’un yakın arkadaşı Sura’ya imparatorun kendisini evlat edinmeyi düşündüğünü de söylemişti.[188][189] Ayrıca Trajan’un yakın çevresiyle de ilişkisini oldukça geliştirmişti. Son olarak Trajan’un Doğu seferini organize etmesi için Syria Valiliği’ne atanmış ve imparatorun MS 117’deki rahatsızlığından sonra Doğu ordularının genel kumandanlığına atanmıştı.
Trajan’un ölüm haberinin senatoya bildirilmesiyle aynı gün Hadrianus, Roma sınırlarının Augustus politikası gereği doğal sınırlar içinde tutulması gerektiğini duyurdu. Bu yeni düzende Trajan’un agresif generallerine yer yoktu ve kısa sürede çoğu görevden alınmış yahut esrarengiz şekilde ölmüştür.[190] Ardından Fırat’ın Doğusu’ndaki tüm topraklar hızlıca terk edilmiştir.[191] Bu arada, Babil Partları tarafından reddedilen Partamaspates, Abgarus’un yerine Osrhoene yönetimine atanmıştır. Sanatrukes’in oğlu Vologaesus’un da Armenia’yı elinde tutmasına izin verilmiştir. Ayrıca Mezopotamya’nın eyalet statüsü ve vergileri kaldırılmıştır.[192][193] Yeni imparator, muhtemelen Julius Quadratus Bassus’un ölümüne yol açan Iazygi veya Roxolani ile bağlantılı iç huzursuzluklar nedeniyle Dacia’dan vazgeçmeyi bile düşünmüştü. Bu eyalette yaşayan kolonistlerin sayısı yüzünden bunu yapmaktan vazgeçmiştir.[194] Tüm bu eylemler yalnızca Roma’nın yayılmacı kaderini ve Trajan’un başarılarını reddetmekle kalmamış, aynı zamanda senatörlerin arzu ettiği üst düzey görevlerinde azalmasına neden olmuştur. Bu arada Plotina, Matidia ve Attianus tarafından Trajan’un cesedi Pieria, Seleucia’ya getirilmiş, Hadrianus tarafından cesedi törenle yakılmış ve külleri adına inşa edilen Sütun’un girişine koyulmak üzere altın bir kaba koyularak Roma’ya götürülmüştür. Hadrianus, Optimus Imperator’un (İmparatorların En Mükemmeli) hayattayken kazandığı onurların ölümünde inkâr edilmemesi gerektiğini söylemiş ve Trajan’un heykeli törenle zafer arabasında taşınmıştır. Ayrıca senato, Trajan’un Partia zaferini anmak için oyunlar ve zafer alayı düzenlemiştir.[187][195][196] Yıl sona ermeden önce Trajan tanrılaştırılmış ve gücün Trajan’un evlatlık oğluna transferini gösteren paralar basılmıştır.[197] Hadrianus imparatorluk içindeki huzursuzlukların giderilmesi ve askerî muhalefetin kalkmasıyla birlikte yeni politikası pasif savunma siyasetini başlatmaya karar vermiştir.[198][199]
Kaynakça
- ^ C. Dio, LXVIII. 4.1.
- ^ a b A. Victor, Epitome de Caesaribus, XIII.
- ^ J. Bennett, Trajan Optimus Princeps: A Life and Times, Routledge, London 1997.
- ^ Appianus, Histoira Romana, The Spanish Wars, VIII.38.
- ^ P.A. Brunt, Italian Manpower, 225 B.C.-A.D. 14.
- ^ Plinius, Epistulae, I.19; II.4; III.19.
- ^ L.A. Curchin, The Local Magistracies of Roman Spain.
- ^ "J. Lendering, "Batavian Revolt"". 22 Mayıs 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 7 Mayıs 2024.
- ^ XX.4, Plinius.
- ^ Epistulae, III.3.
- ^ C. Dio, LII.26.1-2.
- ^ C. Dio, LXVIII.7.
- ^ A. Victor, Epitome De Caesaribus, XIII.
- ^ Historia Augusta, Hadrian, III.8.
- ^ A.N. Sherwin-White, The Letters of Pliny: A History and Social Commentary, Oxford University Press, Oxford 1966. s. 536-546.
- ^ F.A. Lepper ve S.S. Frere, Trajan's Column: A New Edition of the Cichorius Plates, Introduction, Commentary and Notes, Sutton, Gloucester 1988, s.226-228.
- ^ Plinius, Panegyricus, XIV.1-3.
Zaferlerini büyütürken bu zaferleri baltalayan gruplar arasından neredeyse hiç çıkmıyordunuz. Babanızın şöhretine layık olduğunuzda, Germanicus adını almayı hak ettiğinizde Partlar’ın barbar ve kibirli kalplerinde terör estirdiğinizde, Euphrates ve Ren sizin hayranlığınızla birleşti.”… Doğrusunu söylemek gerekirse, hâlâ tecrübesiz bir yaşta iken tribunus olarak imparatorluğun en ücra köşelerinde hizmet verdiniz ve erkekliğinizi kanıtladınız, çünkü talih daha sonra öğrenmeniz gereken dersleri acele etmeksizin, dikkatle öğrenmenizi sağladı. Bir seferi, kısa süreli göreviniz boyunca uzaktan izlemek sizin için yeterli değildi: bir tribunus iken nitelikli bir kumandan olmayı ve bilgilerinizi başkalarına aktarmayı arzu ettiniz, böylece öldüğünüzde öğrenilecek/öğretilecek bir şeyiniz kalmayacaktı. On yıllık hizmetiniz boyunca halkların geleneklerini, ülkelerin yerlerini, topoğrafik şartların uygunluğunu ve her türlü nehri geçmeyi, her türlü hava ve arazi koşullarına tahammülü öğrendiniz. Pek çok defa savaş atınızı değiştirdiniz, pek çok defa silahlarınız hizmet ederken yıprandı!
- ^ J. Bennett, a.g.e., s.24.
- ^ Plinius, Panegyricus, XIV.
- ^ Plinius, Epistulae. VIII.3.2.
- ^ Polybios, Historiae, VI.19.2.
- ^ J. H.M. Strubbe, “The Imperial Cult at Pessinous”, Lukas de Blois (ed.), The Impact of Imperial Rome on Religions, Ritual and Religious Life in The Roman Empire, Brill Leiden, Boston, 2006, s.110.
- ^ Historia Augusta, Hadrian, I.4.; R. Syme, “Hadrian and Italica”, The Journal of Roman Studies, C:54 S:1/2 (1964). s. 142.
- ^ Historia Augusta, Hadrian, X.1.
- ^ T.A. Dorey, “Agricola and Domitian”, Greece & Rome, C:7 S:1 (1960), s.66-71.
- ^ Domitian, VIII.3.
- ^ Dio, LXVIII.13.1.
- ^ Domitian, VII.1-3.
- ^ Plinius, Panegyricus, XIV.5.
- ^ E. L. Wheeler, “Rome’s Dacian Wars: Domitian, Trajan, and Strategy on the Danube, Part I”, The Journal of Military History, C:74 S:4 (2010),. s. 1185-1227.
- ^ A. R. Birley, The Roman Government Of Britain, Oxford Unviersity Press, Oxford 2005, s.115.
- ^ Plinius, Panegyricus, XCV.3.
- ^ Plinius, Panegyricus, XLIV.1.
- ^ J. Bennett, a.g.e., s.46.
- ^ Tacitus. Annales, XV.72.
- ^ Plinius, Epistulae, IV.22.
- ^ C. Dio, LXVIII.2.3.
- ^ Plinius, Panegyricus,VI.3.;VIII.1.;X.1.
- ^ Plinius, Panegyricus, I.5; I.5.3-4.
- ^ J.B. Campbell, The Emperor and the Roman Army, 31 BC/AD 235,Routledge, London 1996,s.142
- ^ Plinius, Panegyricus,IX.2.; Historia Augusta, Hadrian, II.5.
- ^ O. Akşit, Roma İmparatorluk Tarihi I, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Yayınları, İstanbul 1976. s. 178.
- ^ Plinius, Panegyricus, IX.3.
- ^ Plinius, Panegyricus,VI.6.; VIII.6.; IX.3.
- ^ Plinius, Panegyricus, IX.2.
- ^ a b C. Dio, LXVIII.5.
- ^ A.R. Birley, “The Oath Not to Put Senators to Death”, The Classical Review, C:12 S:3 (1962), s.198.
- ^ Plinius, Panegyricus,XXI.5.; LXXXIV.6.
- ^ C. Dio, LXVIII. 5.4.
- ^ Panegyricus, LXVII.8.
- ^ A.Victor, XIII.9.
- ^ Plinius, Panegyricus, X.1-2.;XVIII.1.
- ^ Epistulae, VIII.14.7.; X.29.1.
- ^ Dio Chrysostom, Orationes, XII.16-20.
- ^ J. Šašel, “Trajan's Canal at the Iron Gate”, The Journal of Roman Studies, C:63 (1973). s. 80-81.
- ^ Plinius, Panegyricus, XX.1.;XXII.
- ^ Martial, Epigrams, X.6.7.
- ^ R.J. Starr, “Augustus as "Pater patriae" and Patronage Decrees”, Zeitschrift für Papyrologie und Epigraphik, S:172 (2010), s.296.
- ^ Tacitus, Annales, XII.23-24.
- ^ H. Mattingly, a.g.e., s.829
- ^ Plinius, Panegyricus, LI.
- ^ C. Dio, LXVIII.7.2
- ^ Suetonius, Domitian, V
- ^ P.V.Hill, “Buildings and Monuments of Rome: PART 1I” s. 83
- ^ H. Mattingly, a.g.e., s. 827-828 ve 853-856.
- ^ P.V.Hill, “Buildings and Monuments of Rome: PART 1”, s.49.; H. Mattingly, a.g.e., s.863-865
- ^ L. Richardson, A New Topographical Dictionary of Ancient Rome, The Johns Hopkins University Press, Maryland 1992, s.237
- ^ W.L. MacDonald, The Architecture of The Roman Empire, s.102-103.
- ^ C. Dio, LXIX.4.1
- ^ Suetonius, Domitian, V.
- ^ Plinius, Panegyricus, XXIX.2
- ^ Ostia için bkz. R. Meiggs, Roman Ostia, Clarendon Press, Oxford 1973, s.16-62
- ^ Suetonius, Claudius, XX.3.
- ^ C. Dio, LX.11.4
- ^ R. Meiggs, a.g.e., s.161-166
- ^ J. Bennett, a.g.e., s.143.
- ^ a b O. Akşit, a.g.e., s.192
- ^ Plinius, Epistulae, II.11
- ^ Plinius, Epistulae, VIII.17
- ^ Frontinus, De Aquaeductu Urbis Romae, II.87 ve II.93
- ^ L. Richardson, a.g.e., s.266.
- ^ J. Bennett, a.g.e.,s.151.
- ^ L. Richardson, a.g.e., s.387-397
- ^ J. Bennett, a.g.e., s.152-155
- ^ W.L. MacDonald, a.g.e., s.76-93.
- ^ L. Richardson, a.g.e., s.252.
- ^ Iustinianus, Digesta Seu Pandectae, I.1-4.
- ^ Çoğunluk onları bir sebepten dolayı faydalı buluyordu. Ancak vatandaşları ve devleti yok etmeye niyetli görünüyorlardı. Ve hiçbir zaman yasalar ve hatta ağır cezalar tarafından yeterince kontrol edilemediler. Tacitus, Annales, IV.30.
- ^ Suetonius, Titus, VIII.5.
- ^ Plinius, Panegyricus, XXXV. 1-5.
- ^ Historia Augusta, Hadrian, XI.4.
- ^ Plinius, Epistulae, X.97.
- ^ Plinius, Panegyricus, XLII,1-4.
- ^ Tacitus, Historiae, I.2.6.
- ^ Plinius, Epistulae, X.66.
- ^ Iustinianus,, XLVIII..19.
- ^ Plinius, Epistulae, LXV,LXVI.
- ^ Iustinianus, XXXVII.12.
- ^ Plinius, Panegyricus, XLIII.1
- ^ Iustinianus, XXIV.1
- ^ Cladius tarafından yürürlüğe giren emekli askerlere evlilik hakkı, Trajan döneminde genişletilmiş ve aile planlaması için sendikalar kurulmuştur. C. Dio, LX,24.
- ^ Iustinianus, XXIX.1.
- ^ Gaius, Institutiones, II.110
- ^ Iustinianus, II.11.
- ^ Plinius, Epistulae, VIII.6.7.
- ^ Panegyricus, XXXVI.3.
- ^ Plinius, Panegyricus, XXXVI.1.
- ^ J. Bennett, a.g.e., s.133.
- ^ Plinius, Panegyricus, XLVII.1-3. ve XLIX.8.
- ^ Epistulae, IX.28.1
- ^ M.S. Benek, “Genç Plinius’un Anadolu Mektupları Işığında Trajan Döneminde Bithynia Eyalet Yönetimi”, Sosyal Ve Beşeri Bilimler Araştırmaları Dergisi, C: 17 S: 36 (2016), s.86-87.
- ^ Tacitus, De vita Agricolae, III.1
- ^ R. Syme, Tacitus I, s.86-99.
- ^ P.A. Stadter, “Plutarch and Rome”, Mark Beck (Ed.), A Companion to Plutarch, içinde, Blackwell Publishing Limited, New Jersey 2013, s.13-31.
- ^ Plinius, Epistulae, I.17 ve VIII.12.
- ^ J. Bennett, a.g.e., s.139.
- ^ J. Bennett, a.g.e., s.89.
- ^ F.A. Lepper ve S.S. Frere, a.g.e. s. 277-282.
- ^ C. Dio, LXVIII.6.1.
- ^ J. Bennett, a.g.e., s.90
- ^ L.Keppie, The Making of the Roman Army: From Republic to Empire, Routledge, London 1998
- ^ C.P. Jones, “Sura and Senecio”, The Journal of Roman Studies, C:60 (1970), s.98-104
- ^ M. B. Şenocak, Anadolu’da Roma Lejyonları ve Askeri Birlikleri, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Konya, Selçuk Üniversitesi, 2014, s.15-21
- ^ M.C. Bishop ve J.C.N. Coulston, Roman Military Equipment: From The Punic Wars to The Fall of Rome, Owbow Books, Oxford 2006, s.4-5,188 ve 269.
- ^ E. B. Birley, “Hyginus and the First Cohort: Notes”, Britannia, C:12 (1981), s.287
- ^ Tacitus, De vita Agricolae, XXXV.
- ^ F.A. Lepper ve S.S. Frere, a.g.e., s.79-80.
- ^ G.A.T. Davies, a.g.m., s.83
- ^ C. Dio, VIII.2.; LXVIII.9.2.
- ^ C.Dio, LXVIII.8.3.1.
- ^ Plinius, Epistulae, X.74.
- ^ C. Dio, VIII.3.2.; LXVIII.9.4-7.
- ^ C.Dio, LXVIII.10.1.
- ^ H. Mattingly, a.g.e., s.762.
- ^ J. Bennett, a.g.e., s.98-99.
- ^ C.Dio, LXVIII.10.2.
- ^ C.Dio, VII.1.
- ^ C. Dio, LXVIII.10.3.
- ^ C. Dio, LXVIII.11.2.
- ^ E. L. Wheeler, “Rome’s Dacian Wars: Domitian, Trajan, and Strategy on the Danube: Part II”, The Journal of Military History, C:75 S:1 (2011), s.210-211
- ^ C. Dio, LXVIII.14.3.
- ^ Plinius, Epistulae,VIII.4.2.
- ^ J. Bennett, a.g.e., s.104.
- ^ M. Speidel, “The Captor of Decebalus a New Inscription from Philippi”, The Journal of Roman Studies, C:60 (1970), s.142-153
- ^ Eutropius, VIII.6.2.
- ^ J. Bennett, a.g.e., s.104.
- ^ C. Dio, XV.1.
- ^ Plinius, Epistulae, VIII.4.2.
- ^ H. Mattingly, a.g.e., s.769
- ^ C. Dio, LXVIII.15.1.
- ^ K.Taşdöner, “Augustus Dönemi’nde Armenia: Roma-Part Hâkimiyet Mücadelesi”, Tarih Araştırmaları Dergisi, C:33 S:56, Ankara 2014, s.57
- ^ C. Dio, XL, 25.1.; 28.2
- ^ M. Brosius, The Persians, Routledge, London 2006, s.94-97.
- ^ K. Farrokh, Shadows in the Desert: Ancient Persia at War, Osprey Publishing, Oxford 2007, s.149-151.
- ^ C. Dio, LXVIII. 7.5. ve 17.1.
- ^ B. H. Isaac, The Limits of Empire: The Roman Army in the East, Clarendon Press, Oxford 1993, s.22-33
- ^ C. S. Lightfoot, “Trajan’s Partian War and the Fourth-Century Perspective”, The Journal of Roman Studies, C:80 (1990), s.117-118
- ^ C. Dio, LXVII.7.3. ve LXVIII. 19.2.
- ^ J. Bennett, a.g.e., s.196
- ^ C. R. Haines, The Correspondence of Marcus Cornelius Fronto with Marcus Aurelius Antoninus, Lucius Verus, Antoninus Pius and Various Friend, C:II, G.P. Putnam’s Sons, New York 1920, s.21
- ^ Krallardan biri Trajan’a hediye olarak ön ayaklarının üzerine çökerek hürmet gösteren bir at getirmiştir. C. Dio, LXVIII. 18.2 ve 3.
- ^ Arrianus, Periplus Ponti Euxini, (çev: M. Aslan), Odin Yayıncılık, İstanbul 2005, s.23.
- ^ C. Dio, LXVIII.18.2.
- ^ Eutropius,VIII.3.
- ^ Festus, Breviarium,XX.
- ^ Plinius, Epistulae, X.63,64 ve 67.
- ^ J. Bennett, “Plumbatae from Pitsunda (Pityus), Georgia, and some observations on their probable use”, Journal of Roman Military Equipment Studies, C:2 (1991), s.61.
- ^ C. Dio, LXVIII.23.1
- ^ C. Dio, LXVIII.26
- ^ C.S. Lightfoot, a.g.m., s.118.
- ^ Eutropius, VIII.3.2 ve 6.2.
- ^ C. S. Lightfoot, a.g.m., s.121-124
- ^ Historia Augusta, Hadrian, XII.8.; Antoninus Pius, IX.7.
- ^ H. Mattingly, a.g.e., s.606
- ^ C. Dio, LXVIII.29.
- ^ J. Bennett, a.g.e., s.202.
- ^ C. Dio, LXVIII.30-32. ve LXXV.9.
- ^ J. Malalas, XI.273-XX.274
- ^ H. Mattingly, a.g.e., s.1054.
- ^ C. Dio, LXVIII.31.
- ^ B. H. Isaac, a.g.e., s.152-156.
- ^ MÖ 29 ve MS 41’de İskenderiye’de kanlı ayaklanmaların gerçekleştiği ciddi olaylar yaşanmıştır ve görünüşe göre iki toplum arasındaki dini gerilimler birçok yerde patlak vermeye başlamıştır. İddialara göre Yahudiler çoğunlukta oldukları İskenderiye ve Kıbrıs’ta 240.000, Cyrene’de 220.000 Roma vatandaşını katletmişlerdir. İddia edilen bu katliamların aşırı derecede abartılmış olması muhtemeldir (A. Fuks, “Aspects of the Jewish Revolt in A.D. 115-117”, The Journal of Roman Studies, C:51 (1961), s.115-117).
- ^ O. Akşit, a.g.e., s.190.
- ^ C. Dio, LXVIII.33.
- ^ Historia Augusta, Hadrian, IV-VII. ve XI.2
- ^ C. Dio, LXVIII.33.1
- ^ a b Eutropius, VIII.5
- ^ C. Dio, LIII.30.
- ^ Ayrıca Trajan’un 114-116 arasında bastırdığı tahmin edilen esrarengiz HADRIANO TRAIANO CAESARI parası Hadrianus’un daha erken dönemlerde evlât edinildiğini düşündürmektedir (H. Mattingly, a.g.e., s.124).
- ^ Asya komutanı Aulus Cornelius Palma Frontonianus; Hispania Citerior ve Syria Valisi Lucius Publilius Celsus; Dacia Valisi Gaius Avidius Nigrinus ve Iudaea Valisi Lusius Quietus esrarengiz şekilde ölmüşlerdi (Tacitus, Annales, I.11).
- ^ M. A. Kaya, “Roma İmparatoru Septimius Severus Döneminde Anadolu”, Tarih Araştırmaları Dergisi, C: 25 S: 39 (2006), s.28
- ^ C. Dio, LXVIII.33.2.
- ^ Historia Augusta, Hadrian,V.4 ve XX.10-12
- ^ Eutropius, VIII.6.2.
- ^ Historia Augusta, Hadrian,V.9 ve VI.3.
- ^ C. Dio, LXIX.2.3.
- ^ H. Mattingly, a.g.e., s.5 ve 49.
- ^ C. Dio, LXVIII.33.1.
- ^ Tacitus, Historiae, I.2.
- Notlar
- ^ Gens, kan bağı ile ortak bir atadan gelme ve yasal olarak tanımlanmış bir Roma toplumu birimidir (The Oxford Classical Dictionary (4th ed.), Oxford University Press, 2012).
- ^ Caracalla’nın hükümdarlığına kadar sadece vatandaşlık hakları bulunanlar, çocuklarına connubium (vatandaşlık statüsü olan ile vatandaş olmayanın yasal yollarla evliliği) ile bir Romaya da Latin vatandaşlığı talep edebilirdi. Italica’ya yeni yerleşmiş olan emekli askerler için uygun gelinleri sağlayan nüfuzlu aileler muhtemelen çok azdı. Ailelerin birleşiminden doğan melezler ise ebeveynlerinin medeni statüsünde bir hakka sahip değillerdi.
- ^ Trajan zamanında birkaç patres familiae, oğullarına tüm müfredat dallarında şahsi olarak eğitim vermesi için bir erdem örneği olan Cato’nun peşine düşmüştür. Lakin soylular kendi özel eğitimli kölelerini kullanıyordu. Güç olarak daha azınlıkta olan aileler evde öğretim için öğretmenler kiralamış ya da çocuklarını ludus’a göndermişlerdi (Plutarkhos, Bioi Paralleloi, The Life of Cato the Elder).
- ^ Bu eğitim hem imtiyazlı hem de özeldi. MS 1. yüzyıla kadar, çoğu öğretmen Livius Andronicus tarafından benimsenen kuralları takip etti. Yunan ve Latin klasiklerini sağlam bir şekilde öğretmek, medeni bir insan yetiştirmek için o dönemde gerekli görülüyordu. Ancak Roma toplumu kendi içinde daha politik hale gelmiş ve bu nedenle öğretim sistemi, hatiplik sanatında giderek artan talebi karşılamak gayesi doğrultusunda uyum sağlamıştı (J. Bennett, a.g.e., s.20-21).
- ^ Institutiones’e göre, çocuğun örgün eğitimindeki ilk aşaması, yedi yaşındayken okuma ve yazma ögelerini öğretmekle sorumlu olan, genellikle Grek kökenli paedagogus’un rehberliği altına alındığında başlamalıydı. İyi yetiştirilmiş her Romalı’nın Grekçe ve Latince’yi öğrenmesi bekleniyordu. Grekçe öğretimi ön plandaydı çünkü çocuğun evde Latince’yi öğrenmesi beklendiğinden, vurgu daha çok Grekçe’yeydi. On ve on iki yaşlarında kişinin iyi bir şekilde ilerlemesini sağlamak için bir grammaticus altında atletizm, müzik ve geometrinin yanı sıra; değerlendirme, yorumlama ve çözümleme üzerine vurgu yapılarak temelde kapsamlı bir eğitim veriliyordu. Grammaticus altında kabul edilebilir bir ilerleme kaydedildiğinde, çocuk son resmi öğretmeni olan rhetor’dan hitabet sanatını öğrenir ve mezun olurdu. Eğitimini tamamlayan gençler, Roma Forum’unda düzenlenen geleneğe göre erkekliği ifade eden beyaztoga virilis’ler giyerek halkın karşısına çıkarılırdı. Bu gelenek erkekliğe adım atan gençleri bir nevi halka tanıtma seramonisiydi. Bundan sonra gençler, Augustus’un Romanitas ve temel askeri yetenek ve kavramları öğretmek için kurduğu bir gençlik örgütü olan collegium iuvenum’a kaydolur ve kamu hizmetine girmeye hazırlanırdı (Quintilianus, Institutio Oratoria, I.1.15 & 12-14)
- ^ Öte yandan kaynaklarda, Trajan’un deneyimli bir hukukçu olma yolunda ilerlediği ya da sivil bir kariyere devam etmeyi amaçladığı yönünde bir işaret yoktur ve çok az decemviri yüksek askeri rütbeye eriştiğinden bu görevde ilerlemesi pek olası görünmemektedir.Babasının sosyal statüsü ve oğlunun kariyerinde izlediği yol göz önüne alındığında, Trajan’un triumvir monetalis ve ardından vigintiviri olması daha makul bir seçim gibi gözükmektedir (J. Bennett, a.g.e., s.22).
- ^ Vespasianus Ren Nehri karşısında Agri Decumantes olarak bilinen bölgeyi ele geçirmek için birlikleri sevk etmiştir. Domitianus bu birlikleri yeniden düzenleyerek Chatti'lere karşı bir sefer başlatmıştır. Domitianus, Chatti Savaşı’na MS 83 yılında Ren karşısına yapılan sürpriz bir saldırıyla başlamış ve 84 Eylül’e gelindiğinde Chattileri mağlup etmeyi başarmıştır. Sonrasında ise Germanicus ünvanını almıştır.
- ^ Pater Patriae unvanını kabul etme konusundaki isteksizliği, muhtemelen senatonun geçmişte özellikle seçkin eylemlerinden dolayı bir vatandaşa verebileceği nihai ödül olmasından ve Augustan’ın saygın unvanından kaynaklanmaktadır. İlk olarak bu unvanı Cicero almıştır. Caesar da MÖ 45’te Cumhuriyet’e yaptığı hizmetler için benzer şekilde onurlandırılmıştır. MÖ 2’de Augustus’a verildiğinde, hâlâ onur unvanıdır, ancak o zamandan sonra kademeli olarak emperyal unvanın düzenli bir parçası haline gelmiştir. Nerva’da tahta çıktığı ilk gün bu unvanı kullanmıştır (Plinius, Panegyricus,LVII.5.; LXXXIV. 6 & 10.).
- ^ Tuna Nehri'nde bulunan Demir Kapılar, günümüzde Romanya ve Sırbistan'ı birbirinden ayıran dört dargeçit ve üç geniş havzadan oluşmaktadır (G.E. Farquhar-Chilver, “Dacia”, Encyclopaedia Britannica,2019).
- ^ Plinius, Caecilius Macrinus’a yazdığı bir mektupta durumu şu şekilde açıklamıştır: "Tiber yine yatağını aştı ve alt bölgeleri bir miktar derinliğe kadar su bastı, öyle ki imparatorun her zamanki öngörüsüyle açtığı kanal tarafından boşaltılırken bile, vadileri su basmış ve tarlaları su altında bırakmıştır. Zemin seviyesinde bile, sudan başka görülecek bir şey yoktur." (R. Meiggs, a.g.e., s.172)
- ^ Roma İmparatorluk yapısında familia kelimesi aileden çok köleler (servi), cariyeler (ancillae), çocuklar ve eşten (domina) oluşan tüm ev ahalisini belirtir. Bu yüzden paterfamilias küçük çapta bir tebaaya sahip olan bir despot olarak görülebilir. Kendisine inanılmaz haklar verilmişti ki bunlardan en önemlilerinden biri olan ius vitae necisque (yaşam ve ölüm hakkı), ev ahalisi içinde doğan çocukların yaşamalarına izin verilip verilmeyeceğine dahi karar verme yetkisini beraberinde getirmiştir. Paterfamilias aile hakkında devlete karşı sorumluydu, kölelerinin işlediği bir suç sonucu kendisi de cezalandırılırdı. Cumhuriyetin kendisini İmparatorluğa bırakmasıyla tüm devlet sistemi gibi devletin en küçük parçası olan familia sistemi de değiştirilmiştir. Manus (el) kelimesinden türemiş olan emancipatio (babanın/erkeğin elinden çıkma), paterfamilias’ın sonunu hazırlamış, kadınlara ve ailenin çocuklarına da mülk sahibi olma hakkı vermiştir. Digest of Justinian, Volume 1, (çev: Alan Watson), University of Pennsylvania Press, Philadelphia 1985, s. xxv.
- ^ Nerva tarafından kurulan Praetor Fiscalis, Roma hukukunda devlet hazinesinin çıkarlarını koruyan ve hükümetle özel bireyler arasındaki anlaşmazlıkları çözen bir yargı yetkisine sahip olan bir yetkili makamıdır. Encyclopædia Britannica. (1879). Praetor Fiscalis. In The Encyclopædia Britannica: A Dictionary of Arts, Sciences, and General Literature (Vol. 18, p. 647). Edinburgh: Adam and Charles Black.
- ^ C. Dio, söz konusu paraların fiscustan ya da bölgeden gelip gelmediğini tespit edememiş “insanlar ve hükümdarın birbirlerinin fonlarını serbestçe kullandıklarını” belirtmiştir (C. Dio, LIII.22.). Bir hesaptan diğerine para transferlerinin sürekli olduğunu söyleyen Tacitus, ikisi arasında gerçek bir fark olup olmadığını bilemediğini söylüyordu (Tacitus, Annales, VI.2.1). Ancak Seneca’nın söylediği gibi, fiscus tek başına şahsi zenginlik ve mülk anlamına geliyor olsa da anayasal konumu sebebiyle doğrudan devletin kontrolü altındaydı (Seneca, De Beneficiis, VII.6.3.; VII.17.3.).
- ^ Tacitus kayınbabası Iulius Agricola’nın yaşamını ele aldığı eserinde, senatör özgürlüğü ile yönetici ve otorite arasındaki kritik dengede Trajan yönetiminin zar zor gizlenmiş mutlakiyetçiliğine yönelik birkaç imalı yazılar içermesine rağmen, Tacitus’un Trajan yönetiminden hoşnutsuzluğu bulunmamaktadır (Tacitus, Historiae, I.1.; R.E. Martin, Tacitus, University of California Press, Los Angeles 1981, s.29- 38).
- ^ Caesar’ın tüm Galia için on, Augustus’un Germania için altı, Cladius’un Britanya için dört lejyon kullandığı dikkate alındığında Trajan’un ordusunun büyüklüğü daha iyi anlaşılır.
- ^ Ön sıralara senatörler ve yabancı elçiler, arkalarına atlı sınıftakiler ve kalan katlar en üst sıra hariç (bu katlar kadınlara ayrılmıştı) pleblere ayrılmıştı.
- ^ MÖ 54'te, Büyük İskender’i taklit etmek isteyen yaşlı ve megaloman consul M. Crassus bir orduyu Mezopotamya’ya getirmiş ve ertesi yıl Armenia kralının yakınlığı ve askeri desteğiyle, Seleucia ve Tizpon’a doğru ilerlemiştir. Carrhae (Harran, Türkiye) yakınlarında Part süvari tugaylarıyla karşı karşıya kalmıştır. Savaşın sonucu Roma için görülmemiş bir felaket olmuştur. Crassus’un 35 bin kişilik ordusu, üç gün içinde çoğunlukla atlı-okçulardan oluşan Part süvarileri tarafından yok edilmiştir. Bu olay triumvirliğin çöküşünü hızlandırmış ve Roma kuvvetleri Fırat’ın gerisine çekilmek durumunda kalmıştır.
- ^ Caesar’ın zamansız ölümü Roma’ın Carrhae’deki faciayı düzeltme çabalarını ortadan kaldırmış ve Partlar Roma’daki karışıklıktan faydalanmaya karar vermiştir. MÖ 40 civarında ilk defa Roma topraklarına saldırmış ve MÖ 38’de Anadolu’da neredeyse rakipsiz olan süvari birliğini kurmuşlardır. Marcus Antonius ise bu olayı Partia’yı istila etmek için bahane olarak kullanmıştır. IV. Phraates hükümdarlığındaki Partlar, tedarik hatlarını yok ederek onu günümüzdeki Azerbaycan’ın dağlık bölgesinde geri çekilmeye zorlamış ve Marcus Antonius’un keşif yolculuğu MÖ 35’te başarısızlıkla sonuçlanmıştır. MÖ 34'te Roma Armenia’yı işgal ederek bu aşağılanmanın intikamını almak için harekete geçmiş, ancak birkaç yıl boyunca, hem Roma hem de Partia, dış ilişkilerden daha öncelikli olan iç problemlerle mücadele etmek zorunda kalmışlardır (Tacitus, Annales, XII.43.).
- ^ Augustus, her iki devlet için tatmin edici diplomatik bir çözüm önererek olayları MÖ 20 yılında sona erdirmiştir. Augustus, Roma’nın Armenia meselelerine müdahalesini devam ettirerek bölgenin her iki devlet tarafından da ele geçirilemeyeceğini, Partlar’ın taht adayının Roma’nın onayına tabi olmasını ve küçük bir krallık olarak kalacağını kabul ettirmiştir. Bu durum her iki devlet için adil bir çözüm gibi görünüyordu.
- ^ C. Dio bu olayı şu şekilde aktarmaktadır: Otokrator bu kış Antakya’da dinlenirken korkunç bir deprem oldu. Birçok şehir bundan zarar gördü, ancak Antakya en talihsiz olanıydı. Trajan kışı orada geçirirken, sayısız asker vardı ve imparatorluğun her köşesinden birçok sivil dava, elçilik, iş ve sadece meraktan oraya akın etmişti. Böylece felaket tek bir ulus ya da topluma [sınıfına] dokunmamış, bütün Roma dünyasını felakete uğratmıştı.Zemin yükseldi ve binalar havadan düştü. Bazıları havadayken çöktü ve kırılan parçaları etrafa saçıldı. Diğerleri sanki deniz kabarcığı gibi patlayıp etrafa saçıldı ve tersine döndü ve enkaz büyük ölçüde kırsal alanlara yayıldı. İnsanlara gelince, birçoğu yaralandı, evlerinin dışındakiler bile kapıldı ve şiddetle fırlatıldı ve sonra sanki bir uçurumdan düşer gibi yere düştü. Bazıları sakatlandı, bazıları öldü. Ağaçlar ve kökler bile havaya fırlatıldı. Evlerinde mahsur kalan ve ölenlerin sayısı tespit edilemedi, düşen molozların gücü yüzünden çok sayıda kişi öldü, diğerleri harabelerde boğuldu. Daha da kötüsü, uzun süre taş veya kereste altında kalanlar acı çekerek öldüler. Yine de bu kadar talihsiz bir durumdan beklendiği gibi kapana kısılmış olanların birçoğu kurtarıldı, fakat hepsi yaralıydı. Birçoğunun kolu veya bacağı kopmuştu, bazılarının başı kırılmıştı. Trajan mucizevi bir şekilde kaldığı odadaki bir pencereden kaçtı. İnsandan daha büyük olan bazı varlıklar gelip onu oradan çıkardı, böylece sadece hafif yaralanmalara maruz kaldı. Ve birkaç gün boyunca devam eden şoklar yüzünden hipodromdaki kapılardan dışarı çıktı. O zamanlar Antakya’ya saldıran felaketler büyüktü. Kasios Dağı bile o kadar sarsıldı ki zirveleri öne doğru eğildi, parçalandı ve şehre düştü. Diğer tepeler küçüldü ve kuruyan birçok akıntının yerine yenileri ortaya çıktı (C. Dio, LXVIII.24-25.).
Trajan Nervan-Antoninler Hanedanı Doğumu: 18 Eylül 53 Ölümü: 9 Ağustos 117 | ||
Resmî unvanlar | ||
---|---|---|
Önce gelen: Nerva | Roma imparatoru 98 - 117 | Sonra gelen: Hadrianus |