
Merkür, Güneş Sistemi'ndeki en küçük ve Güneş'e en yakın gezegendir. Adını, ticaret ve iletişim tanrısı ve tanrıların habercisi olan antik Roma tanrısı Mercurius'tan (Mercury) almıştır. Yüzey kütleçekimi yaklaşık olarak Mars ile aynı olan bir karasal gezegen olarak sınıflandırılır. Yüzeyi, milyarlarca yıldır biriken sayısız çarpma olayının bir sonucu olarak yoğun şekilde kraterlerle kaplıdır. En büyük krateri olan Caloris Planitia, 1.550 km (960 mi) çapındadır ve gezegenin çapının üçte biri kadardır. Dünya'nın uydusu Ay'a benzer şekilde Merkür'ün yüzeyi, bindirme faylarından kaynaklanan geniş bir uçurum sistemi (yarıklar) ve çarpma olayı kalıntıları tarafından oluşturulan parlak ışın sistemleri sergiler.

Uranüs, Güneş'e yakınlık bakımından yedinci gezegendir. Gazlı, camgöbeği renginde bir buz devidir. Gezegenin büyük bir kısmı, astronominin "buz" ya da uçucu maddeler olarak adlandırdığı maddenin süperkritik fazındaki su, amonyak ve metandan oluşur. Gezegenin atmosferi karmaşık katmanlı bir bulut yapısına sahiptir ve tüm Güneş Sistemi gezegenleri arasında 49 K ile en düşük minimum sıcaklığa sahiptir. Gezegenin 82,23°'lik belirgin bir eksenel eğimi ve 17 saat 14 dakikalık bir geriye dönüş periyodu vardır. Bu, Güneş etrafındaki 84 Dünya yıllık bir yörünge döneminde kutuplarının yaklaşık 42 yıl sürekli güneş ışığı aldığı ve ardından 42 yıl sürekli karanlık olduğu anlamına gelir.

Astrodinamikte, bir astronomik cismin yörünge eksantrikliği, başka cisim etrafındaki yörüngesinin mükemmel bir daireden ne kadar saptığını belirleyen boyutsuz bir parametredir.

Gezegen; genellikle bir yıldız, yıldız kalıntısı ya da kahverengi cücenin yörüngesinde bulunan, yuvarlak hâle gelmiş bir astronomik cisimdir. Uluslararası Astronomi Birliğinin (IAU) tanımına göre Güneş Sistemi'nde sekiz gezegen bulunur. Bunlar, karasal gezegenler Merkür, Venüs, Dünya ve Mars; dev gezegenler Jüpiter, Satürn, Uranüs ve Neptün'dür. Gezegen oluşumu için bilimsel açıdan mevcut en iyi teori, bir bulutsunun kendi içine çökmesi sonucu bir yıldızlararası bulut meydana getirdiğini ve yıldızlararası bulutun da bir önyıldız ve bunun yörüngesinde dönen bir öngezegen diski oluşturduğunu öne süren bulutsu hipotezidir. Gezegenler bu disk içinde, kütleçekiminin etkisiyle maddelerin kademeli olarak birikmesi sonucu, yığılma (akresyon) olarak adlandırılan süreçte büyürler.

Kuyruklu yıldız ya da kirlikartopu, Güneş’in yakınından geçerken ısınarak gaz açığa çıkarmaya başlayan, buzlu, küçük Güneş Sistemi cisimleridir. Bu gaz çıkışı, görünür bir atmosfer veya koma ve bazen de bir kuyruk oluşturur. Bu fenomenler, kuyruklu yıldızın çekirdeğine etki eden güneş radyasyonu ve güneş rüzgarı etkilerinden kaynaklanır. Kuyruklu yıldız çekirdek’lerinin büyüklüğü, birkaç yüz metreden ile onlarca kilometreye kadar değişir ve gevşek buz, kozmik toz ve küçük kayalık parçacıklardan oluşur. Kuyruk bir astronomik birim ötesine uzanabilirken, koma Dünya'nın çapının 15 katına kadar çıkabilir. Yeterince parlaksa, teleskop yardımı olmadan Dünya'dan kuyruklu yıldız görülebilir ve gökyüzünde 30°'lik bir alt açı yayı olabilir. Kuyruklu yıldızlar eski çağlardan beri birçok kültür ve din tarafından gözlemlenmiş ve kaydedilmiştir.

Beyaz cüce, termonükleer reaksiyonların meydana geldiği aşamadan sonra orta kütleli bir yıldızın evriminden kaynaklanan küçük ama yüksek yoğunluğa sahip yaşlı bir yıldızdır. Yüksek yüzey sıcaklığına rağmen çok düşük bir parlaklığa sahiptir ve bu nedenle Hertzsprung-Russell diyagramında ana kolun çok aşağısında yer alır. Kütlesi 8 kata kadar azaldığı halde yüksek yüzey sıcaklığını uzun süre koruduğundan "beyaz cüce" olarak adlandırılır.

Uluslararası Astronomi Birliği (IAU) Ağustos 2006'da Güneş Sistemi'ndeki bir gezegenin aşağıdaki özelliklere sahip bir gök cismi olduğunu tanımlamıştır:
- Güneş etrafında yörüngede olması,
- Hidrostatik dengeye sahip olacak kadar kütleye sahip olması ve
- Yörüngesi etrafındaki "bölgeyi temizlemiş" olması.

Ötegezegen veya Güneş dışı gezegen, Güneş'in baskın kütleçekim etkisinin dışında başka bir yıldızın veya kahverengi cücenin kütleçekim etkisi içinde olan gezegensel bir gök cismidir. Bir ötegezegenin ilk muhtemel kanıtı 1917 yılında kaydedilmiş, fakat o zamanlar bu şekilde kabul edilmemişti. Tespitin ilk teyidi 1992 yılında gerçekleşmiştir. 1988'de tespit edilen farklı bir gezegen ise 2003 yılında doğrulandı. 20 Ağustos 2024 itibarıyla, 4.963 gezegen sisteminde varlığı doğrulanmış 7.255 ötegezegen bulunmaktadır ve bu gezegen sistemlerinden 1.015 kadarı birden fazla gezegene sahiptir. James Webb Uzay Teleskobu'nun (JWST) daha fazla ötegezegen keşfetmesi ve bunların bileşimleri, çevresel koşulları ve yaşam potansiyelleri gibi özellikleri hakkında daha fazla fikir vermesi beklenmektedir.

Eris, Güneş Sistemi'nde bilinen en kütleli ve ikinci en büyük cüce gezegendir. Dağınık diskte bulunan bir Neptün ötesi cisimdir (TNO) ve yüksek bir yörünge dışmerkezliğine sahiptir.

OGLE-2005-BLG-390Lb, Samanyolu Gökadamızın merkezine yakın OGLE-2005-BLG-390L yıldızının yörüngesinde ve Dünya'dan yaklaşık olarak 21,500 ± 3,300 ışık yılı uzaklıkta bulunan Güneş dışı gezegen.
Gliese 436, Aslan takımyıldızı bölgesinde yaklaşık olarak 33 ışık yılı uzaklıkta bulunan bir kırmızı cüce yıldızdır. Görünen parlaklığı 10,59 kadir olan yıldız, çıplak gözle gözlenemeyecek kadar soluktur. Ancak, 6 cm açıklığa sahip bir teleskopla kolayca gözlenebilir. 2004 yılında, yıldızın yörüngesindeki ötegezegen Gliese 436 b'nin varlığı doğrulanmış ve 2012 yılında da bir diğer gezegen, UCF-1.01'in varlığı doğrulanmıştır.

Gliese 876, Kova takımyıldızı yönünde yaklaşık olarak 15 ışık yılı uzaklıkta bulunan bir kırmızı cüce yıldızdır. 2011 yılında yıldızı yörüngeleyen dört güneş dışı gezegen onaylanmıştır. Orta gezegenlerin ikisi Jüpiter benzeri iken, en yakın gezegenin küçük bir Neptüne ya da geniş bir karasal gezegene benzediği, en dıştaki gezegeninse kütlece Uranüs'e benzediği düşünülmektedir.

Upsilon Andromedae, Andromeda takımyıldızı bölgesinde yaklaşık olarak 44 ışık yılı uzaklıkta bulunan ikili yıldız sistemidir. Birincil bileşen Upsilon Andromeda A, F-tipi beyaz bir ana kol yıldızıdır ve Güneş'ten daha gençtir. İkincil bileşen olan Upsilon Andromeda B, bir kırmızı cücedir ve geniş bir yörüngede yerleşiktir.

Geri yönlü hareket, genel olarak, astronomik bir nesnenin kütle çekimi altında bulunduğu birincil cismin dönüş yönüne göre tam tersi yönündeki yörünge veya dönme hareketi olarak tanımlanmaktadır. Ayrıca bir nesnenin dönme ekseninin salınımı veya üğrümü gibi diğer hareketleri de tanımlayabilir.

Sıcak Jüpiterler, fiziksel olarak Jüpiter'e benzeyen ancak çok kısa yörünge periyotlarına sahip olan, gaz devi ötegezegen sınıfıdır. Yıldızlarına olan yakınlığı ve yüksek yüzey-atmosfer sıcaklıklarından dolayı, "sıcak Jüpiterler" olarak adlandırılmaktadırlar.

Sıcak Neptün, Uranüs ve Neptün'e benzer bir kütleye sahip, fakat onlardan farklı olarak yıldızına 1 AU'dan daha yakın bir yörüngede dolanan bir tür dev gezegendir. 2007 yılında keşfedilen doğrulanmış ilk sıcak Neptün, yaklaşık 33 ışık yılı uzaklıktaki bir ötegezegen olan Gliese 436 b'dir. Son gözlemler, Samanyolu'nda daha önce düşünülenden daha fazla potansiyel sıcak Neptün popülasyonu olabileceğini göstermiştir. Sıcak Neptünler asıl doğal yerinde veya doğal yeri dışında oluşmuş olabilir.

TrES-2b, bir güneş dışı gezegen olup güneş sistemimizden 750 ışık yılı uzakta bulunmaktadır. Etrafında döndüğü yıldızın adı GSC 03549-02811'dir. Bu gezegen 21 Ağustos 2006'da Kepler Uzay Aracı tarafından tespit edilmiştir. Gezegenin yarıçap ve kütlesi onun bir gaz devi olduğunu göstermektedir. Ayrıca etrafında döndüğü yıldıza çok yakın olduğu için bu onu Sıcak Jüpiter sınıfına koymaktadır.

NGTS-3Ab, G-tipi bir yıldızın yörüngesinde olan gaz devi bir ötegezegendir. Kütlesi 2,38 jüpiter kütlesi kadardır ve yıldızı etrafındaki yörüngesini 1,7 günde tamamlar. Yıldızından uzaklığı 0,023 AU'dur. Keşfi 2018 yılında duyuruldu. Bu Jüpiter benzeri gezegen, aralarında Max Günther, Didier Queloz, Edward Gillen, Laetitia Delrez ve Francois Bouchy'nin de bulunduğu 39 astronom tarafından keşfedildi.

WASP-17b, resmi adıyla Ditsö̀, Akrep takımyıldızında yer alan ve WASP-17 yıldızının yörüngesinde bulunan bir ötegezegendir. Keşfi 11 Ağustos 2009 tarihinde duyurulmuştur. Geri yönlü yörüngeye sahip olduğu keşfedilen ilk gezegendir. Yani ana yıldızının dönüşünün tersi bir yönde yörüngede dönmektedir. Bu keşif, geleneksel gezegen oluşum teorisine meydan okumuştur. Çap bakımından WASP-17b keşfedilen en büyük ötegezegenlerden biridir ve Jüpiter kütlesinin yarısı kadar kütleye sahip olması onu 2010 yılında bilinen en "kabarık" gezegen kılmıştır. 3 Aralık 2013'te Hubble Uzay Teleskobu'yla çalışan bilim insanları, gezegenin atmosferinde su tespit ettiklerini bildirdiler.
Trans-Atlantik Ötegezegen Araştırması, Lowell Gözlemevi, Palomar Gözlemevi ve Teide Gözlemevi'nde bulunan üç adet 4 inç (10 cm) teleskop kullanılarak ötegezegenleri tespit etmeyi amaçlayan bir projeydi. Bu araştırma, parlak yıldızların etrafında dönen gezegenleri geçiş yöntemiyle aramak için özel olarak tasarlanmış, küçük ve görece ucuz bir teleskop ağı kullanılarak yapılmıştır. Bu ağda, CCD kameralara ve otomatik arama algoritmalarına sahip 4 inçlik Schmidt teleskopları bulunmaktaydı. Araştırma, Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezi'nden David Charbonneau, ABD Ulusal Atmosfer Araştırmaları Merkezi'nden Timothy Brown ve Lowell Gözlemevi'nden Edward Dunham tarafından oluşturulmuştur.