İçeriğe atla

Totalitarizm

Hükümet şekli genellikle totaliter olarak tanımlanan devlet başkanları. Soldan sağa, sonra yukarıdan aşağıya: Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Josef Stalin, Nazi Almanyası Führer’i Adolf Hitler, Şili cunta hükümeti başkanı Augusto Pinochet, Çin Komünist Partisi Başkanı Mao Zedong, İtalya Duce'si Benito Mussolini ve Kuzey Kore ebedi lideri Kim Il-sung

Totalitarizm, tüm yetkilerin merkezîleştirildiği, devlete ve hükûmet yöneticilerine mutlak itaat beklendiği diktatörlükvari yönetim biçimidir.[1] Totalitarizm ile yönetilen devletler totaliter devlet olarak bilinir. Totalitarizmde bireysel özgürlüklere izin verilmez ve bireyin yaşamının tüm alanları devlet kontrolüne bırakılır.[2]

Etimoloji

Türkçeye Fransızcadan geçen totalitarizm sözcüğünün kökeni Latince "totus" (tüm, bütün) sözcüğüdür. Totalitarizm, siyasi terim olarak ilk defa İtalyan diktatör Benito Mussolini tarafından 1920'lerde faşist İtalyan rejimini tanımlamak için "totalitario" olarak ortaya çıkarılmıştır.[2] Mussolini, kavramı "Devlet içindeki herkes, devlet dışındaki hiçbir kimse, devlete karşı olan hiçbir kimse" şeklinde açıklamıştır.[2] Hannah Arendt, totalitarizm kavramını aşırı otoriter devlet yapılarını ve bu tarz yönetimlerin savunuculuğunu açıklamak için kullanmıştır.[3]

Tarihçe

Totalitarizm terimi, ilk olarak Benito Mussolini tarafından kullanılmıştır. Mussolini, I. Dünya Savaşı'ndan sonra etkili olan merkezi otoriteye karşı yıkıcı güçler yüzünden savunmasız kalmış bir ulusun birliğini ve ulus aracılığıyla da devlette cisimleşen tarihi bir topluluk kimliğini hedefliyordu. Mussolini'nin faşizmi, devletin birey üzerindeki üstünlüğünü ve bu devletin gücünün sınırsız biçimde yayılmasını öngörüyordu.

Mussolini "Faşizme göre, her şey devletin içindedir ve devletin dışında insani veya ruhsal hiçbir şey yoktur, dahası onun dışında hiçbir şeyin değeri yoktur. Bu anlamda faşizm, totaliterdir ve bütün değerlerin sentezi ve birliği olan faşist devlet, bir halkın yaşamının tüm yönlerini ifade eder, geliştirir ve güçlendirir" diye yazmıştı. Mussolini, bununla totaliter sistemlerin diğer rejimlerle olan farkını tanımlamaya çalışmıştı. Bütün totaliter sistemlerin egemen tarihi ve ideolojik unsuru olabilecek özellikler üzerinde bir anlaşma yoktur. Ama totalitarizm teriminin, devletin hedef olarak seçtiği şeye ulaşmak için bütün yolların kullanılması anlamına geldiği konusunda şüphe yoktur. Bundan dolayı, istekleri ne olursa olsun bütün totaliter rejimler güncel tekniklerle siyasi despotizmi güvence altına almak, devlet tarafından belirlenen bir ekonominin dışındaki çıkarları kısıtlamak, demokratik bile olsa tek tip ideolojik kuralları dayatmak gibi başka özellikler de taşır. Totalitarizm, toplumsal yaşamın bütün yönlerini içerir.

Tanım

Carl Friedrich ile Zbigniew Brzezinski, totaliter rejimlerin 7 ortak özelliğini şöyle vurgular:

1. Ütopyacı gelecek vaadi ve binyılcı egemenlik iddiasıyla gelişmiş bir ideoloji.

2. Tek kişi, tek lider, tek parti anlayışı.

3. Fiziksel veya zihinsel terör sistemi.

4. Medya üzerine kurulan devlet tekeli.

5. Silahlanma üzerine kurulan devlet tekeli.

6. Bürokratik koordinasyonla ekonominin merkezi yönetimi.

7. Totaliter rejime destek veren propaganda kampanyaları.

Totalitarizm faşist, teokrasist ve bunun gibi katı sistemlerin belirgin bir tanımıdır. Totaliter rejim, halkın geleceği için yapılan bir şey olduğundan totaliter rejimin korunması için her yol mübahtır. Birey, yönetimin manipülasyonlarına açık olmakla beraber düşünce ve ifade özgürlüğü yoktur, bundan ötürü yönetim aleyhine herhangi bir fikir öne sürülemez. Sadece totaliter görüşlü kişiler yönetime katılabilir.

Totaliter rejimlerde lider tek güçtür, tanrısaldır. Lider her şeyi bilir, liderin her şeye hakkı vardır. Liderin ruhunu okşayan lütfuna mazhar olur, eleştiren hiçlikte kaybolur. Her şeye o karar verir, hukuk odur.

Totaliter rejimle otoriter rejim arasındaki fark, totaliter rejimin otoriterliği içermesi dışında yönetici elitin zorla kurgusal bir toplum inşa etmek istemesidir. Bu arzu kaba görünebilir, bilimsel de olabilir. Bu rejimlerde bu toplumun inşa edilmesinin önünde duran muhalifleri ve diğer "istenmeyenleri" yok etmek için tehdit, kuşku, korku, ceza, ihbar, taciz, işkence, öldürme ve toplama kampları kullanılır.

Aileler ve gruplar, düzen için örgütlenir. Rejim; bir rüyaya, bir ütopyaya dayanır veya amaçlar. Özgürlük yoktur, insanların kendi geleceklerini düşünmeleri imkânsızdır, her şey toplumun mutluluğu içindir.

Totalitarizm, toplumun ve toplumsal gerçekliğin bütününü kavradığını iddia eder. Kendi rejiminin değişmezliğini ayırt etmek için bir öteki terimi icat eder ve insanları, bizden olanlar ve bizden olmayanlar diye ikiye ayırır.

Faşist ve teokratik rejimlerde mutlak düşünce hakimdir. İnsanoğlunun doğuşundan beri kültür macerası sonsuza dek yeniden düşünülmeye, yeniden yorumlanmaya açık özelliktedir, ama totalitarizm bu kapıları kapatır, nihai açıklamaları bulduğunu söyler, tartışma hürriyetini baştan kesip atar. Böylece, geçici olmayan hiçbir mutlak olmadığını çelişik bir biçimde açıklar ve çöker.

Jacques Derrida bu sistemlerin metafizik olduğunu, temellerinin mantıksal olmadığını, şiddet kullanarak ayakta kalabildiğini ideolojilerinin dilinden ortaya çıkarmıştır. Ona göre bunların üstünlükleri akıldan değil, kendinden menkul zorbalıktan gelir. Ötekinin insan bile sayılmaması, dışlama ve hoşgörüsüzlük, herkesin çarkın bir parçası olması, özgürlüksüz özgürlük, eşitliksiz eşitlik, dinsiz din, ahlaksız ahlak ve sansür bu rejimlerin kilit kavramlarındandır.

Karl Popper, toplum sistemlerini açık toplum ve kapalı toplum olarak ikiye ayırır. Popper, kapalı toplumların açık toplumun düşmanı olduğunu ve er geç açık toplumu yok etmek için çalıştıklarını anlatır. Kapalı toplum, vahşete ve teröre dayalı, baskı ve zulümle ayakta duran, patolojik ve akıldışı bir toplumsal yapıdır. Karl Popper'ın çizdiği modele göre açık toplumlarda toplumsal yapının değişmesi mümkünken, kapalı toplumlarda insanların zulme başkaldırma yolları kapanmıştır.

Bazı ülkelerde rejimler totaliter olsa da isimleri aksini iddia edebilir, totaliter devletlerin çoğunda "halk cumhuriyeti, demokratik cumhuriyet" gibi isimler kullanılır. Karl Popper bunu şöyle tasvir eder: "Tavizsiz radikallik. Tüm toplumsalın yapısını kökten dönüştürecek kıyamete benzer bir devrim rüyası. Taş üstünde taş bırakmadan toplumu bir bütün olarak ele alma."

Totaliter rejimlerin en önde gelen örnekleri arasında Hitler'in Nazi Almanyası, Stalinist Sovyetler Birliği, Mussolini'nin İtalya'sı ve Pol Pot'un Kamboçya'sı bulunur. Bu rejimler aşırı baskıcı yönetimleri, toplama kampları, soykırım ve ölüm tarlaları ile anıldılar.

Eleştiriler

Michael Parenti gibi tarihçiler totalitarizm kavramının anti-komünist amaçlarla kullanılan bir kavram olduğunu ifade etmiştir.[4]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  • Simon Tormey, Totalitarizm, Çev. Abdullah Yılmaz-Osman Akınhay, Ayrıntı Y., İstanbul 1992.
  • Gordon Marshall, Sosyoloji Sözlüğü, Çev. Osman Akınhay-Derya Kömürcü, Bilim ve Sanat Y., Ankara 1999.
  1. ^ "totalitarian." Oxford Dictionary of English 2e, Oxford University Press, 2003.
  2. ^ a b c "totalitarianism." Encyclopædia Britannica Ultimate Reference Suite. Chicago: Encyclopædia Britannica, 2012.
  3. ^ Meyer, Heinrich; Arendt, Hannah (1959). "The Origins of Totalitarianism". Books Abroad. 33 (2): 152. doi:10.2307/40097039. ISSN 0006-7431. 
  4. ^ Parenti, Michael (1997). Blackshirts and reds : rational fascism and the overthrow of communism. San Francisco, Calif. ISBN 0-87286-330-1. OCLC 36386258. 

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Komünizm</span> Bütün malların ortaklaşa kullanıldığı ve özel mülkiyetin olmadığı toplum sistemini hedefleyen ideoloji

Komünizm ; üretim araçlarının ortak mülkiyeti üzerine kurulu sınıfsız, parasız ve devletsiz bir toplumsal düzen ve bu düzenin kurulmasını amaçlayan toplumsal, siyasi ve ekonomik bir ideoloji ve harekettir. Sadece üretim araçlarının ortak kullanımına dayanan sosyalizm ile tam olarak aynı anlama gelmemesine rağmen hatalı bir biçimde eş anlamlı olarak da kullanılabilmektedir. 20. yüzyılın başından beri dünya siyasetindeki büyük güçlerden biri olarak modern komünizm, genellikle Karl Marx'ın ve Friedrich Engels’in kaleme aldığı Komünist Parti Manifestosu ile birlikte anılır. Buna göre özel mülkiyete dayalı kapitalist toplumun yerine meta üretiminin son bulduğu komünist toplum gerçektir. Komünizmin temelinde yatan sebep, sınıfsız, ortak mülkiyete dayalı bir toplumun kurulması isteğidir. Sınıfsız toplumlarda en genel anlamıyla tüm bireylerin eşit olması fikri karşıt görüşlüler tarafından "ütopya" olarak görülür ve zorla yaşanmaya çalışılırsa kaosa yol açacağı iddia edilir. Paris Komünü, komünist sistem yaşayabilmiş ilk topluluktur. Bunun dışında Mahnovist hareket öncülüğünde Ukrayna ve İspanya iç savaşı sırasında yaklaşık dört yıl süren anarko-komünist hareketle şekillenen toprakların kolektifleştirilmesi esasına dayalı olarak komünist topluluklar da kurulmuştur.

Siyaset veya politika, gruplar arasında kararların alındığı veya bireyler arasındaki güç ilişkilerinin, kaynakların dağıtımı veya statü gibi diğer etkileşim biçimlerinin ilişkilendirildiği bir dizi faaliyeti ifade eder. Siyaset ve hükümeti inceleyen sosyal bilim dalı ise siyaset bilimi olarak adlandırılır.

<span class="mw-page-title-main">Faşizm</span> Aşırı sağcı, otoriter, aşırı milliyetçiliği savunan ideoloji

Faşizm, ilk olarak İtalya'da Benito Mussolini tarafından oluşturulan, otoriter devlet üzerine kurulu radikal bir aşırı milliyetçi politik ideolojidir. İlkeleri ve öğretileri, La dottrina del fascismo adı altında Giovanni Gentile tarafından yazılmıştır. Benito Mussolini'nin kurucusu olduğu Ulusal Faşist Parti'nin İtalya'da iktidara gelmesinin ardından, faşizm birçok milliyetçi ideolojiye örnek olmuştur. Hitler'in nasyonal sosyalizmi ve Franco'nun falanjizmi, faşizmden çok etkilenmişlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Hükûmet</span> organize bir topluluğu yöneten sistem, kişi veya bir grup insan, genellikle bir devlet

Hükûmet, genellikle bir devlet olan düzenli bir topluluğu yöneten sistem veya insan grubudur.

Açık toplum fikri ilk defa Henri Bergson tarafından oluşturulmuş bir fikirdir. Açık toplumlarda devlet toleranslı ve bürokrasiden uzaktır, politik sistemler şeffaf ve esnektir. Devlet hiçbir sırrı halkından gizleyemez, bu toplum modeli tamamen otoriterlik karşıtıdır ve herkes yine kendi bilgisine "emanet edilmiştir". Siyasi hürriyet ve insan hakları açık toplum yapısının temel taşlarıdır.

<span class="mw-page-title-main">Otokrasi</span> hükümdarın, bütün siyasal kudreti elinde bulundurduğu yönetim biçimi

Otokrasi, bir devlet üzerinde mutlak gücün bir kişinin ellerinde yoğunlaştığı bir yönetim sistemidir. Bu kişinin kararları, dış hukuki kısıtlamalara veya düzenli halk kontrol mekanizmalarına tabi değildir.

<span class="mw-page-title-main">Ulusal Faşist Parti</span> İtalyan politik partisi

Ulusal Faşist Parti, Benito Mussolini'nin faşizmin politik ifadesi olarak 9 Kasım 1921 tarihinde Roma'da kurduğu siyâsî parti. Faşizmi bu zamandan önce Faşist Mücadele Birliklerinin İttifakı isimli teşkilata bağlı Fasci olarak bilinen gruplar temsil ediyordu. Partinin temel politikaları, milliyetçilik, vatanseverlik, cumhuriyetçilik, korporatizm ve popülizm üzerine kuruluydu. Cumhuriyetçi Faşist Parti ile birlikte şu anda İtalya'da anayasa tarafından yeniden kurulması yasaklanan iki partiden biridir.

<span class="mw-page-title-main">Atina demokrasisi</span> Antik Yunan şehir devletlerinde uygulanmış olan demokrasi çeşidi

Atina demokrasisi veya Klasik demokrasi, Antik Yunan şehir devletlerinde uygulanmış olan demokrasi çeşididir. Atina devlet yönetimi, antik çağın bilinen ilk demokrasisi ve belki de en önemlisidir. Diğer Yunan şehirleri de demokrasi yönetimi kurmalarına rağmen ya Atina modelini seçmemişler ya da istikrarı sağlayamamışlardır. Bilinen ilk doğrudan demokrasi denemesidir. Doğrudan demokrasi, Atina'da yaşayan herkesin devlet yönetimine katılma hakkı olduğu anlamına gelmez. Fakat, karar alıcı sistemin içinde yer alanlar için ekonomik düzey gibi herhangi bir ölçüt de yoktur. Atinalı vatandaşlar temsilci seçmezler, onun yerine yasaları ve vergi icralarını oylayarak karar verirlerdi.

<span class="mw-page-title-main">Tek parti rejimi</span> sadece bir partinin hükûmeti kurma hakkına sahip olduğu devlet

Tek parti rejimi, devlet yönetimiyle özdeşleşen bir siyasi partinin tek başına yasama meclisi ve hükûmeti oluşturduğu rejimlere verilen addır. Mutlak hakim tek parti dışındaki tüm partiler ya yasa dışıdır ya da tek parti rejiminde partiler bulunuyorsa da; bu partiler seçimlere yalnızca sınırlı ve kontrollü katılım hakkına sahiptir. Ülkede başka siyasi partilerin kurulmasının yasak olmadığı, mecliste yürütme ve yasamada farklı partilerin koltuk sahibi olabildiği ancak devletin tek partiyle yönetildiği de facto durumlara ise tek parti yönetimi denir.

Bir devletin yönetimi, devleti kontrol eden idari bürokrasi içinde yer alan yasamacılar, idareciler ve hakimlere karşılık gelir. Yönetim terimi ayrıca bu kişilerin örgütlenme biçimi için kullanılan bir terimdir. Devlet politikası, yönetim aracılığıyla uygulanır ve yönetim tarafından belirlenir.

<span class="mw-page-title-main">İtalyan Sosyal Cumhuriyeti</span> Kuzey İtalyadaki eski Nazi kukla devleti

İtalyan Sosyal Cumhuriyeti, II. Dünya Savaşı'nda Nazi Almanyası'nın desteği ile kurulmuş, İtalya'nın kuzeyindeki eski kukla devlettir. 1943-1945 yılları arasında varlığını sürdürmüştür. Kurucusu ve yöneticisi Benito Mussolini'dir.

<i>La dottrina del fascismo</i>

La dottrina del fascismo, Giovanni Gentile tarafından Benito Mussolini için yazılmış; faşizmin temel ilkeleri, öğretileri, faşist devlet yapısı ve faşizmin İtalyan toplumu için uygulanış biçiminin açıklandığı bir denemedir. İlk kez 1932 yılında Enciclopedia Italiana isimli ansiklopedide yayımlanmıştır.

Otoriteryanizm veya otoriterlik, siyasi çoğulculuğun reddedildiği, siyasi statükonun ve müesses nizamın korunması için güçlü merkezi otoritenin kullanıldığı ve hukukun üstünlüğü, kuvvetler ayrılığı, demokratik oy kullanma hakkı gibi unsurların azaltıldığı bir siyasi sistemdir. Siyasi bilimciler, otoriter hükûmet biçimlerinin çeşitliliklerini tanımlayan birçok tipoloji oluşturmuşlardır. Otoriter rejimler, otokratik veya oligarşik olabilir ve bir parti veya askerî güç üzerine kurulabilir. Demokrasi ile otoriterlik arasında belirsiz bir sınırı olan devletler bazen "karma demokrasiler", "hibrit rejimler" veya "rekabetçi otoriter" devletler olarak nitelendirilmiştir.

İtalyan faşizmi, Ulusal Faşist Parti'nin 1922 ile 1943 yıllarında içerisinde yönettiği İtalya Krallığı'nda, 1943 ile 1945 yılları arasında ise İtalya'nın kuzeyinde kurulan İtalyan Sosyal Cumhuriyeti'nin resmî ideolojisi olarak uygulanmış yönetim sistemidir. "İtalyan faşizmi" kavramı, Benito Mussolini'nin kurucusu olduğu faşizmin İtalya'da uygulandığı dönemi tanımlayıp nazizm, falanjizm ve daha pek çok faşist hareketten ayırmak için kullanılmaktadır.

Ekonomik sistem, bir toplumda mal ve hizmetlerin üretimini, ticaretini, dağıtımını ve kaynakların üretime tahsis edilmesini düzenleyen, ayrıca üretimi kimlerin yapacağına karar veren uygulama ve ilkeler bütünüdür.

<span class="mw-page-title-main">Orwellyen</span>

Orwellyen, George Orwell'in 1984 adlı distopyasındaki totaliter yönetime, dilin aldatıcı ve manipüle edici kullanımına ithafen çoğu zaman otoriter kelimesi yerine kullanılan bir sıfat. Özgür ve açık bir toplumun refahı için zararlı fikirler, toplumsal koşullar için veya acımasız modern hükûmetleri tasvir etmek için de kullanılmaktadır.

<span class="mw-page-title-main">Nazizm ile Stalinizm'in karşılaştırılması</span> İki totaliter ideolojinin karşılaştırılması

Nazizm ile Stalinizm'in karşılaştırılması, Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Josef Stalin dönemi politikaları ile Nazi Almanyası lideri Adolf Hitler'in politikaları arasındaki karşılaştırmalardır. Çok sayıda yazar Nazizm ile Stalinizm karşılaştırılmasını yapmış ve iki ideolojinin benzer olup olmadığı, 20. yüzyıl tarihini anlamak için bu ideolojilerin karşılaştırılmasının etkilerini, iki rejim arasında var olan ilişkileri ve neden her iki ideolojinin de aynı zaman dilimi içinde baskınlaştığını incelemiştir. 20. yüzyılda Stalinizm ile Nazizm karşılaştırması totalitarizm, ideoloji ve liderlerin kişiliği üzerine yapılmıştır. Her iki rejim de Batı'da süregelen liberal rejim ile kıyaslanmış ve ikisi arasındaki benzerlikler ön plana çıkarılırken aralarındaki ayrılıklar minimize edilmiştir. Hannah Arendt, Carl Friedrich gibi siyasi kuramcılar ve Amerikalı Zbigniew Brzezinski, bu ideolojileri "totaliter" olarak yorumlayan önde gelen isimlerdir.

<span class="mw-page-title-main">Metaksas Rejimi</span>

Metaksas Rejimi ya da 4 Ağustos Rejimi, General İoannis Metaksas'ın önderliğinde gerçekleşen 4 Ağustos 1936 darbesiyle kurulan otoriter rejimdir.

Totaliter demokrasi, genel olarak devletin yürütme gücünün yasama gücüne baskın çıkarak, güçler ayrımına son vermesini, dahası iktidarın olağanüstü güçlenerek toplumsal hayatı belirleme gücünü de elde etmesidir. Klasik totaliter rejimlerden farkı sistemin demokratik normlar üzerinde yükselmesi, iktidarın demokratik usullerle belirlenmesi ve toplumdaki demokratik hakların zedelenmemiş olmasıdır.

<span class="mw-page-title-main">Faşist İtalya (1922-1943)</span> İtalya Krallığının faşist yönetim altında olduğu dönem

Faşist İtalya (1922-1943) Benito Mussolini'nin İtalya Krallığı Başbakanı olduğu 1922-1943 yılları arasında Ulusal Faşist Parti iktidarı altındaki dönemi anlatır. Totaliter bir rejim kuran İtalyan faşizmi ekonomik kalkınma modeli benimsemişse de siyasal muhalefeti ortadan tamamen kaldıracak hamlelerde bulunmuş, geleneksel muhafazakâr değer yargılarını savunmuş Katolik Kilisesi'yle yakın işbirliği yapmıştır. Çeşitli farklı dönemlerden geçen rejim özellikle gerçekleştirdiği emperyalist hamlelerle II. İtalya-Habeşistan Savaşını çıkarmış, Milletler Cemiyeti'nden atılmıştır. Ayrıca Sovyetler Birliği'nde karşı Çelik Pakt'a katılmış, II. Dünya Savaşı'na gidişi hızlandıran hamlelerde bulunmuştur. Dahil olduğu Mihver Devletlerinin II. Dünya Savaşı'nda mağlup olması sürecinde alaşağı olmuştur.