Sosyoloji veya toplum bilimi, toplum ve insanın etkileşimi üzerinde çalışan bir bilim dalıdır. Toplumsal (sosyolojik) araştırmalar sokakta karşılaşan farklı bireyler arasındaki ilişkilerden küresel sosyal işleyişlere kadar geniş bir alana yayılmıştır. Bu disiplin insanların neden ve nasıl bir toplum içinde düzenli yaşadıkları kadar bireylerin veya birlik, grup ya da kurum üyelerinin nasıl yaşadığına da odaklanmıştır.
Etik veya ahlak felsefesi, doğru davranışlarda bulunmak, iyi bir insan olmak ve insani değerler hakkında düşünme pratiğidir. Etik sözcüğü Yunanca "kişilik, karakter" anlamına gelen "ethos" sözcüğünden türemiştir.
Émile Durkheim, Fransız sosyolog, sosyolojinin kurucularından sayılmaktadır.
Determinizm, belirlenircilik, gerekircilik veya belirlenimlilik evrenin işleyişinin, evrende gerçekleşen olayların çeşitli bilimsel yasalarla, örneğin fizik yasaları ile, belirlenmiş olduğunu ve bu belirlenmiş olayların gerçekleşmelerinin zorunlu olduğunu öne süren öğretidir. Yani öğretiye göre her şey belirlenmiştir ve değişmesi mümkün değildir. Bu görüş başta ahlak felsefesi olmak üzere felsefenin çeşitli dallarının uğraş ve çalışma alanına bir görüştür. Ahlak felsefesindeki "İnsan ahlaki eylemde bulunurken özgür müdür?" sorusunu yanıtlamaya çalışır.
Birey, günlük konuşma dilinde genellikle bir tek kişiyi tanımlamak için kullanılan kelimedir. Farklı alanlarda birey sözcüğü, bir kişi anlamından ziyade herhangi bir tek değer, obje veya tanım tanımlamakta kullanılır.
Toplumsal grup, üyeleri arasında etkileşim olan, ortak amaç ve çıkarlara sahip, belirlenen değer ve normları paylaşan insanların birlikteliğini ifade etmektedir. Toplumsal grup, hem sosyal psikolojinin hem de sosyolojinin çalışma konularından biridir. Bununla birlikte, psikologların ve sosyologların toplumsal grubu ele alış biçimleri farklılık göstermektedir.
Toplumsallaşma, sosyalizasyon ya da sosyalleşme, toplumun mevcut değer ve normlarının bireylere öğretilmesi süreci olarak tanımlanabilir. Bu süreç içerisinde birey ferdi olduğu toplum içerisinde nasıl davranacağını öğrenir. Aynı zamanda, bireyin sahip olduğu ya da toplum tarafından verilen rollerin ve sahip olunan statülerin gerektirdiği davranış biçimlerini, toplumun kendilerinden beklentilerini öğrenir. Toplumsallaşma sürecinde birey kendi toplumunun bir üyesi olmayı, toplumu tarafından kabul gören davranış örüntülerini, insanın davranışlarına yön veren, bunları belirleyip şekillendiren temel toplumsal ve kültürel değerleri (normları) öğrenir. Öğrenmekle de kalmayıp bunları içselleştirip kendisine mal eder ve bu değer ve normlar doğrultusunda davranmaya başlar. Daha öz bir anlatımla, birey toplumu ile bütünleşir ve toplumunun bir parçası haline gelir.
Etnik grup veya etnisite, kendilerini diğer gruplardan ayıran ortak nitelikler temelinde birbirleriyle özdeşleşen bir grup insandır. Bu nitelikler, ikamet ettikleri alanda ortak gelenekler, soy, dil, tarih, toplum, kültür, ulus, din, fiziksel farklılıklar veya sosyal özellikleri içerebilir.
Üretim biçimi ya da başka bir deyişle Üretim tarzı, Marksist teoride genel olarak belirli bir tarihsel dönemdeki üretimin niteliğini ya da üretimin karakteristik formunu ifade etmek anlamında kullanılır. Esas itibarıyla üretim sürecinin nihai sonucuyla üretim araçları arasındaki ilişkiyi belirtir. Bu kategori, Marks'ın şekillendirdiği tarih anlayışının temel kavramlarındandır. Kavramın içerimleri farklı şekillerde ele alınıp farklı vurgularla değerlendirilmekle birlikte, genel anlamda, tarihsel gelişmenin Marks'ın formüle ettiği anlamda Materyalist bir şekilde açıklanmasında bu kavram temel bir rol oynar. Ekonomi-politiğe ait bir kavram olmakla birlikte, Marks'ın kuramında bu terim çok daha genel bir kuramsal yapının ögesi durumundadır. Üretim ilişkileri ve üretici güçler kavramları, belirli bir tarihsel andaki ilişkileriyle üretim biçiminin niteliğini belirlerler.
Marksist üstyapı, Marksist toplum kuramında, insan öznelliği ve toplumun maddi varlığının birlikteliğinin özgün biçimidir. Biçim bir dereceye kadar nesnel bir dereceye kadar özneldir. Altyapı, üretici güçler ve üretim ilişkilerinden oluşur. Marksist teoride altyapı, üstyapıyı oluşturan kültür, kurumlar, siyasi iktidar ilişkileri, roller, ritüeller, devlet gibi toplumun diğer ilişkilerini ve düşüncelerini belirler. Üstyapı ve altyapı arasındaki ilişkinin diyalektik olduğu, "dünya"daki gerçek varlıklarla arasında bir ayrım olmadığı düşünülmektedir.
Genel bir terim olarak, kullanım biçimlerine göre "toplumsal değişme"
Sapma davranışı, çoğunluğun onayladığının dışında kalan ayıplanan sapan davranışlarını cezalandırılan bir davranıştır. Sapma davranışlar kültürün içeriği olan örf, adet, gelenek ve sosyal problemler ile yakından ilgilidir. Toplumun çoğunluğu tarafından itirazla karşılanan ve istenmeyen bir takım davranış kalıpları ve olaylar olarak beliren sosyal problemler düzenlenmesi ve giderilmesi gereken sosyal olaylardır. Bunların çıkış nedenleri sosyal oluşumlardır. Sapkınlık, topluluk ya da toplumda insanların çoğunluğu tarafından değerli/önemli kabul edilen verili norm setine uygun olmayan davranış biçimidir. Bu davranış biçimi toplumsal niteliği nedeniyle sosyolojinin araştırma alanına girer. Sapma kavramı yanında açıklanması gereken bir başka kavram da “sapmış” kavramıdır. Sapmış, basit olarak sapma eylemine katılan bir kişi olarak tanımlanabilir. Başka bir ifade ile sapmış, toplumun benimsenmiş standartlarından veya normlarından farklılaşmış kişidir. Sapkın kişiler ortalama kişi ve ortalama davranış çeşitleri ile karşılaştırıldıklarında farklı ve anormal olarak görülürler. Fakat her toplumda çeşitli derece ve biçimlerde anormallikler bulunur. Kişiler aşırı uyumsuz veya göreneklere aykırı olabileceği gibi hukuksal normlara da aykırı olabilir. Hukuk kurallarına uymayan davranışın yaptırımı yasalarda yazılı olarak belirlenmişken, gelenek, görenek, örf ve adetlere uymamanın sapma olarak nitelendirilmesi durumu görelidir. Aynı zamanda sapmış davranışa gösterilen tepki de sosyal gruplara göre farklılaşır. Buna karşılık bazı sapma türleri toplumun tüm üyelerinin tepkisini çekerken, sokağa tükürme gibi bir davranış sapma olarak herkesin tepkisini çekmez). Sapma davranışlar zaman, toplum, sosyal gruplar ve bireyler bakımından görecedir. Neyin sapma olup olmadığına karar vermek çok sayıda değişkenin hesaba katılmasıyla mümkündür. Her sapma davranışı suç olmayabilir. Fakat her suç olarak kabul edilen davranış aynı zamanda sapma davranışıdır. Sapma, sosyal sistemlerde sadece orta düzeyde uyumsuz olabilirler. Fiziki, psikolojik, moral veya kültürel açılardan anormal olabilirler. Ancak böyle bir yaklaşımla açıklama değil sınıflama yapılır. Sapmalar olumlu ve olumsuz olmak üzere ikiye ayrılır. Olumlu sapma, ideal davranış görüntüleri oluşturan bir sapmadır. Bu toplumun yücelttiği ideal normlara ve kişilerin daha erdemli olarak adlandırdığı davranışlara doğru yöneltilen bir uyumdur. Buna benzer sapma davranışı içinde olanlar, olağanüstü birer kişi ve kahramandırlar. Toplumdaki diğer kişilere örnek olurlar. Bu çeşit insanlar, kahramanlık öyküleri içinde sıkça yer alırlar. Daha çok, ideal davranış kalıpları yönünde bir sapmadır. Bazı kişiler toplumun kabul ettiği davranış kalıplarını aşarlar, bunların üstüne çıkarlar. Normalin dışında alışılagelmiş, yinelenen modelin dışında olduğundan sapkın davranışlardır. Sapma nadiren arzu edilebilir olarak düşünülmesine rağmen, bazen sosyal sistemin istenilen yönde değişmesine ve işlevselliğine yardım edebilir. Sapmanın olumlu etkileri olarak ifade edilebilecek sonuçları aşağıdaki başlıklar altında sıralanabilir).
- Sapma sosyal normları izah etmeye ve sınıflandırmaya yardım eder. Birçok sosyal norm ihlal edilinceye kadar, toplum hayatı açısından öneminin farkına varılamaz ve belirsizdir. Sapma, grubun tepkisine sebep olduktan sonra norm tanımlanır ve öneminin farkına varılır.
- Sapma, grup dayanışmasını artırabilir.
- Sapma, sosyal sistemde ihtiyaç duyulan değişmeyi davet eder. İntibak edici olmayan sapmalardan dolayı sosyal değişme beklenir.
- Sapma, uygunluğun daha çok arzu edilmesini sağlar. Bu netice, sapmanın yalnızca başarısız ve cezalandırıcı olduğu durumlarda ortaya çıkar. Herkes, normlara uygun davrandığı zaman, sapmayan insanlar hareket tarzlarının doğruluğu hakkında inanç sahibi olacaklardır.
- Olumsuz sapma ise toplum içinde onaylanmayan davranış görüntüleri oluşturan sapmadır. Bunlar; toplum içinde kabul edilebilir davranış görüntülerinden daha aşağıda yer alan davranışlardır. Bu davranışa sahip kişiler, genellikle kendi toplumları tarafından aşağı sosyal statülere yerleştirilirler.
- Onaylanmayan, aşağı ve yetersiz davranış kalıpları yönündeki sapmadır. Sosyal sorunlarla ilgili olumsuz sapma davranışları farklı ve anormal olarak görünürler. Fakat her toplumda çeşitli derece ve biçimlerde anormallikler vardır. Aşırı uyumsuzlar, orta düzeyde uyumsuzlar, fiziksel, psikolojik, moral ya da kültürel açılardan anormaller gibi
- Zihinsel engelliler ve psikolojik uyumsuzlar, davranış yanlışlığı içindedirler. Çünkü kendilerini toplumda normal olarak kabul edilen davranış biçimlerine uyarlamaya ehil değildirler. Ruhsal yetersizlikleri yüzünden toplumun normal davranış kalıplarına uyarlanmazlar. Zekâ geriliği olanlar, aptallar, ciddi psikolojik ve nevrotik rahatsızları olanlar bu gruba girerler.
- Fizik ya da organik engelliler, aklen normaldirler. Fakat fiziksel bir özür nedeniyle normal davranışları başaramayan kişilerdir. Sağır – dilsizler, kötürümler ve kronik hastalar gibi
- Bağımlı sapkınlar, terk edilmişler, sürgünler, dilenciler, kimsesiz çocuklar. Bunlar, normal bir sosyal yapı içinde yerlerini bulamamış olan, sosyal yapı dışında kalmış kişilerdir.
Toplumsal bütünleşme, sosyoloji veya sosyal bilimlerde, etnik azınlıklar, mülteciler veya toplumları oluşturan ana akım dışında kalan, sosyal haklardan mahrum bırakılmış bir topluluğun veya azınlık gruplarının hareketleridir.
Norm, grup üyelerinin belirli bir bağlamda nasıl davranmaları gerektiğini belirleyen kurallar veya ilkeler bütünü. Toplumbilimciler normları yazılı olmayan ve toplumun davranışlarına hükmeden anlayış olarak tanımlarken, ruhbilimciler ise daha genel bir tanımı benimserler. Sosyoloji'de normlar yazılı ve yazısız olmak üzere ikiye ayrılır. Yazılı normlar resmi normlar olarak da bilinirler. Kanun, tüzük, yönetmelik, yönerge ve kararname gibi şeyler yazılı normlarının kapsamına girer. Yazılı normlar daha çok kamu kurumları ve özel sektörde kullanılır. Yazılı normların yaptırım gücü yüksektir. Yazısız normlar ise resmi olmayan normlardır. Toplum içerisindeki genelgeçer kurallar bütünü olarak da bilinir. Yazısız normların başlıca çeşitleri: töre, örf, adet, gelenek, görenek ve ahlaktır. Yazısız normlara uymayanlar toplum tarafından dışlanma gibi yaptırımlarla karşılaşabilirler. Yazısız normlar, yazılı normların olmadığı yerlerde onun yerine kullanılabilir. Normlardaki temel amaç sosyal kontroldür.
Dayanışma, solidarizm veya solidarite; bir topluluğu oluşturan gruplar veya sınıflar arasında psikolojik bir birlik duygusu yaratan duygu, düşünce ve ortak çıkarlarla birbirlerine karşılıklı olarak bağlanmasıdır. Sınıf işbirliği savunur ve sınıf çatışmasını reddeder. Kolektivizmden farklı olarak dayanışmacılık, bireyleri reddetmez ve bireyleri toplumun temeli olarak görür. Toplum içindeki sosyal ilişkilerden yararlanarak insanların birbirlerine bağlı olduğunu savunur. Terim sosyal bilimlerde, özellikle sosyolojide ve psikolojide yaygın olarak kullanılır.
Çatışma teorileri, toplumu içindeki farklı gruplar arasındaki eşitsizliklere odaklanarak inceler. Toplumu oluşturan gruplar arasındaki rekabetten kaynaklanan çıkar çelişkisini ele alan, çatışmanın toplumun gelişimi açısından önemli bir yeri olduğunu dile getiren teori. Toplumların genel yapısını çözümleyen bir yaklaşım olarak, işlevselciliğe karşı oluşturulmuştur. İçinde üç kabulü bulundurur:
- İnsanların istedikleri, elde etmeye çalıştıkları; ancak toplum tarafından belirlenmemiş olan ama insanların hepsinde ortak bazı temel çıkarlara sahip olduklarıdır.
- Toplumsal ilişkilerin çekirdeği olarak güç'e verilen ağırlıktır. Çatışma kuramcıları her zaman güçü yalnız az bulur ve eşitsizce bölünmüş ve dolayısıyla çatışmanın bir kaynağı olarak değil esas itibarıyla zorlayıcı olarak görülürler.
- Değerlerin ve düşüncelerin bütün toplumun kimliğini ve hedeflerini belirleyen araçlar olmaktan çok, farklı toplulukların kendi amaçlarını gerçekleştirmek üzere kullandıkları silahlar olarak görülmesidir.
Toplumsal çözülme veya sosyal çözülme, bir insan topluluğunu oluşturan sosyal ilişkilerin, bütünlüğe zarar verecek biçimde gevşemesi.
Toplum, ortak bir coğrafi mekandan, kurumsallaşma davranış biçimleri sergileyen ve bir arada yaşayan bireylerden oluşmuş bir bütündür. Toplumu oluşturan bireyler arasında düzenli ilişkiler ve davranış kalıpları vardır. Davranış kalıpları, dil ve kültür sayesinde oluşur. Toplumun sahip olduğu bu davranış kalıpları zamanla değişebilir.
Sınıfsız toplum, toplumu oluşturan bireylerin statü,mülkiyet veya destekledikleri siyasi birlik gibi özelliklerle eşit olmayan konumlara dağılmadıkları toplum düzeni.
Sapma veya sapma sosyolojisi, resmi kuralları ihlal eden davranışları, eylemleri araştırmaktadır. Örnek olarak sapma sosyolojisi, toplum kuralların ihlalini, suç vb. durumları ele almaktadır.[3]Sapma teriminin olumsuz bir anlamı olsa da, sosyal kuralların çiğnenmesi her zaman olumsuz bir eylem oluşturmamaktadır. Bazı durumlarda kuralların ihlal edilmesine rağmen, davranış olumlu veya toplum tarafından kabul edilebilir olarak adlandırılabilir.