İçeriğe atla

Tophane-i Amire

Tophane-i Âmire Binası

Tophane-i Amire binası, 15. yüzyılda Bizans döneminde Ste. Claire ve Aya Photini kiliselerinin yer aldığı Metopon adlı bölgede kurulmuştur. Sultan II. Mehmet tarafından fetihten sonra kurulan top döküm merkezi, Osmanlı ordu ve donanmasının kullandığı askeri topların üretildiği yerdir. 1992 yılına kadar çeşitli düzenlemeler geçiren Tophane-i Amire binası, bu tarihte Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’ne devredilmiştir. Günümüzde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi olarak hizmete açılan bu tarihi askeri binada Tophane-i Amire Beş Kubbe, Tophane-i Amire Tek Kubbe ve Tophane-i Amire Sarnıçlar olmak üzere üç ayrı sergi holü bulunmakta ve bu mekanlarda yurtiçi ve yurtdışı sergiler düzenlenmektedir.[1]

Tophane Binası

Osmanlı Devleti'nde top, döküm ocakları adı verilen yerlerde icra edilirdi. Bu çalışmanın yapıldığı binalar yüksek duvarlı, kubbeli, kâgir ve fazla miktarda bacaya sahip mekânlardı. Ayrıca, top dökümü için zemine açılmış büyük çukurlar, erimiş maddenin taşınması için kullanılan künkler ve döküm esnasında çıkabilecek yangın tehlikesine karşı su sarnıçları vardı. İstanbul'da bulunan Tophâne-i Âmire binasında top dökümünden dolayı meydana gelen büyük alevlerin çıkarabileceği yangınları engellemek amacı ile bal dolu fıçıların hazır tutulduğu bilinmektedir.

Top, demir veya taş mermi atan bütün ağır ateşli silahlara verilen bir isim olup, muhtelif manaları bulunan Türkçe bir kelimedir . Divan-ı Lügati‘t-Türk’te, kalın ağaç gövdelerinin içi oyularak, barut doldurmak suretiyle taş mermilerin atıldığı bir silah olarak tarif edilen tüfek, aynı zamanda topu da ifade etmektedir. Kamus-ı Türkî'de, ‘’barut ve gülle ile doldurulup atılan ma’ruf büyük silah’’, Resimli Kamus-ı Osmanî’de ise ‘’barut gazlarının kuvve-i dafiasıyla mermiyyâtı remy etmekte istimal olunan âlât-ı nâriye’’ olarak izah edilir .

Osmanlılarda ‘’tophâne’’ kelimesi, topların döküldüğü ve kundaklandığı teşkilatlı bir müessese için kullanıldığı gibi, zaman zaman baruthane, top güllesi mahzeni ve top deposu gibi yerler içinde kullanılmıştır. Sadece gülle dökülen veya yapılan yerlere de tophâne adı verildiği görülmektedir. Mesela Lütfi Paşa 22 Şaban 895 (11 Temmuz 1489) günü yıldırım düşmesi sonucunda infilak eden Güngörmez Kilisesi Baruthanesi’den ‘’Tophâne’’ olarak bahsetmektedir. Top dökümü yapılmayan ve bahsedilen amaçlarla kullanılan yerlere tophâne denilmesinden dolayı, bu tür yerlerin bulunduğu bölgeye de Tophâne mahallesi adı verilmektedir. Mesela, Bursa’da ramazan topunun bulunduğu ve ateşlendiği mahalleye Tophâne mahallesi denilmektedir.

İstanbul Dışındaki Tophâne Binaları

Osmanlı İmparatorluğu’nun İstanbul'un fethinden önce, Bursa ve Edirne olmak üzere iki yerde tophânelerinin olduğu tahmin edilmektedir. İstanbul’un fethinden sonra da Bursa ve Edirne tophânelerinin yanında birçok yerde daha tophâne kurulmuştur. İstanbul'da Fatih Sultan Mehmet’in kurduğu Tophâne–i Âmire’den sonra kurulan bu tophâneler; Avlonya, Semendire, Novaberda, İşkodra, Belgrad, Budin, Erzurum, Mısır, Basra, Birecik, Hasköy ve Van tophâneleridir. Osmanlılar fetih alanlarının genişlemesi ile birlikte mevcut bu tophânelerin yanı sıra seyyar tophâneler de kurmuş ve buralarda da top dökmüşlerdir.

İstanbul’un fethi’nden önce biri Bursa diğeri Edirne olmak üzere Osmanlıların iki yerde tophânelerinin olduğu tahmin edilmektedir. Bunun yanında, sarp yerlerde bulunan kalelerin muhasaralarında kullanılacak büyük topların, savaş alanına yakın bir yerde inşa edilen seyyar tophânelerde döküldüğü kaynaklarda zikredilmektedir. Bu şekilde seyyar top dökümü, Osmanlıların Avrupa ve Balkanlar’daki fütuhatında önemli bir rol oynamıştır. Osmanlılar Tophâne –i Amire’nin faaliyete geçmesine kadar top ihtiyaçlarını sabit tophâneler yanında bu şekilde seyyar tophâneler vasıtasıyla da temin etmekteydiler. Ayrıca savaşlarda elde edilen ganimet topların da top temininde önemli bir yekun tuttuğu bilinmektedir.

Osmanlı sınırlarının mütemadiyen genişlemesiyle, buna paralel olarak, merkeze uzak yerlerde bulunan sınır eyaletlerine ve kalelere top ve diğer mühimmatın yetiştirilmesi meselesi ortaya çıkmıştır. Osmanlılar bunun için bir taraftan buralardaki kalelerde ve uygun yerlerde tophâneler kurarken diğer taraftan da düşmandan ele geçirilen bu tür imalathanelerin işlevlerini sürdürmüştür.

XVI. asrın başlarına kadar Avrupa ve Balkanlar’daki tophâne ve benzeri kurumlar personeli ile birlikte faaliyetlerine devam ettirilirken . Yüzyılın başlarından itibaren bu uygulamadan vazgeçilmeye başlandığı anlaşılmaktadır. İstanbul’da Tophâne –i Amire’nin faaliyete geçmesi ile birlikte çok sayıda topçu ve dökücünün yetişmeye başlaması ile birlikte Osmanlılar’ın topçuları ve dökücüleri artmaya başlamıştır. XVI. asrın ortalarına doğru Osmanlılar, hem İstanbul’da ve hem de diğer tophânelerde yabancı usta yerine kendi ustalarını çalıştırmaya başlamışlardır. İstanbul dışında düşmanlardan ele geçirilen veya Osmanlılar tarafından kurulan tophânelerde,sürekli üretim yapma ihtiyacı olmadığı için mevcut işçi ve ustaları muhtemelen merkeze almışlar ya da kalelerde topçu birliklerinde görevlendirmişlerdir. Top dökümü zamanlarında ise İstanbul’dan Tophâne –i Amire’de çalışan bazı dökücüleri bir bölükbaşı veya kethüda ile birlikte, ihtiyaç kadar top dökmek üzere bir süreliğine istenilen bölgelere sevketmişlerdir .Bazen de İstanbul’dan sadece usta dökücüler gönderilmekte, gerekli diğer elemanlar ise top dökülen yerde ya da çevre kalelerde bulunan topçular arasından seçilip yardımcı olarak görevlendirilmekteydi . İstanbul’dan topçu gönderilemediği takdirde büyük merkezlerdeki topçubaşılar top dökümü için görevlendirilirdi .Osmanlılar, kendilerinden ateşli silah yardımı talep eden Müslüman ülkelere de Tophâne’den dökücü ustası göndermekteydi. Gittikleri yerde görevleri biten dökücüler ya tekrar İstanbul’a dönerler ya da ihtiyaç duyulan diğer yerlere sevkedilirlerdi. Osmanlıların bu şekilde hareket etmelerinde hem iktisadi hem de askeri bazı maksatları bulunmaktaydı.

Osmanlılar İstanbul’un fethinden sonra da Bursa ve Edirne tophânelerinin yanında birçok yerde tophâne kurmuşlardır. Tophâne–i Amire’den sonra kurulan bu Tophâneler; Avlonya, Semendire, Novaberda, İşkodra, Belgrad, Budin, Erzurum, Mısır, Basra, Birecik ve Van Tophâneleridir.

Tophâne-i Âmire Binası

Tophane-i Âmire Binası kubbesinin içten görünümü
Tophane-i Âmire Binası

Osmanlı İmparatorluğu'nda Fatih Sultan Mehmet'in yaptırdığı ve uzun yıllar top dökümünün gerçekleştirildiği Tophâne-i Âmire binası zaman içerisinde, birçok padişahın eklemeler yapması ile iş hacmini genişletmiş ve imparatorluğun en önemli askeri sanayi teşekkülü olma özelliğini uzun süre korumayı başarmıştır.

Evliya Çelebi’ye göre II. Bayezid, Fatih Sultan Mehmet’in yaptırmış olduğu Tophâne binasının civarına bir takım binalar daha yaparak topçuların ve dökücü ustalarının yerleşimini sağlamıştır.

Kanuni Sultan Süleyman döneminde ise Fatih Sultan Mehmet ve II. Bayezit’in inşa ettirdiği Tophâne–i Âmire müştemilâtına ait bütün binalar yıkılarak, yerlerine yeni ve daha büyük bir Tophâne binası yapılmıştır. Kanuni Sultan Süleyman’ın yaptığı bu yapı 1742 yılında geniş çaplı bir tamirat geçirmiş, 1743 tarihinde tamamen yıkılmış ve bugünkü haliyle yeniden yapılmıştır.

Kâgir tophâne III. Ahmed’in emri ile Sadrazam Damat İbrahim Paşa tarafından yaptırılmıştır. 1843 yılında Ohannes ve Boghos Dadian tarafından kurulan Zeytinburnu Demir Fabrikası'nın (Grande Fabrique) faaliyete geçmesi ile, top ve diğer silahlar bu fabrikada dökülmeye başlanmıştır. 1850 yılında fabrikanın tam kapasite ile çalışmaya başlaması ile birlikte, Tophâne–i Âmire’deki top dökümü yavaş yavaş kaldırılmış ve top dökümünün yanı sıra birçok döküm işleri de Zeytinburnu Demir Fabrikası’nda yapılmaya başlanmıştır.

14. yüzyılın başlarından itibaren Avrupa’da hızlı bir şekilde yaygınlaşmaya başlayan top dökümü ve üretimi, aynı yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlılar'da da görülmeye başlanmıştır. Osmanlılar, yeni teknolojilerle üretilen güçlü ve etkili toplarla diğer devletler üzerinde bir baskı kurmuşlardır.

Osmanlıların 15. yüzyılda yakaladıkları teknik üstünlük ve top döküm anlayışı, Avrupa’da ancak 16. yüzyılın ortalarından itibaren uygulanmaya başlayabilmiştir. Ekonomik gücü, hammadde kaynakları ve teknik kadro bakımından Avrupa’nın çok ilerisinde olan Osmanlı Devleti top dökümü konusunda uzun yıllar Avrupa’nın önünde yer almıştır. Ancak 17. yüzyıldan itibaren Osmanlılar Avrupa’ya karşı olan bu üstünlüğünü yavaş yavaş kaybetmeye başlamıştır. Osmanlı İmparatorluğunun kuruluş yıllarında Avrupa’nın, özellikle papalığın Osmanlı Devleti’nin savaş gücünün yıkıcılığının önüne set çekmek ve Osmanlı sınırlarının Avrupa içlerine yayılmasına engel olmak maksadıyla top dökümünde kullanılan çeşitli malzemelerin Osmanlı ülkesine girişini engellemeye çalışmışlardır. Ancak alınan birçok önleme karşın Avrupalı tüccarların para kazanma hırsından kaynaklanan nedenlerle Osmanlı ülkesine çeşitli yollardan bu malzemeleri sattığı bilinmektedir. Osmanlı Devleti’ne uygulanan bu ambargo İmparatorluğun sınırlarını genişletmesi ve zengin kaynaklara sahip olması ile tersine uygulanmıştır. Osmanlı Devleti bir zamanlar kendisine uygulanan bu ambargoyu Avrupa devletlerinin yanı sıra doğudaki bazı düşman gördüğü devletlere de uygulamış ve onların savaş olanaklarının gelişmesini elinden geldiği kadar engellemeye çalışmıştır.

19. Yüzyılda Osmanlı Devleti'nde Topçuluk ve Ahmed Süreyya Emin Bey

19. yüzyılda ise Osmanlı Devleti’nin askeri malzeme ihtiyacını karşılamakta bir hayli zorlandığı ve bu tür malzemelerin çoğunlukla dışarıdan karşılandığı bilinmektedir. Bu dönemde Tophâne–i Âmire Müşirliği'ne bağlı bulunan harp sanayi ihtiyacı karşılamaktan uzaktı. Ordunun silah ve cephane gereksinimi, Fransız, Alman ve daha sonra Amerika’dan sağlanmaya başlanmıştı. Özellikle Kırım Savaşı sonrasında, 1869’da ordu yeniden düzenlenirken, artan silah ihtiyacı Alman ve Amerikan şirketlerinden temin edilmekte idi.

Zaman içerisinde Tophâne-i Âmire binası işlevselliğini büyük ölçüde kaybetmiş, Zeytinburnu'nda bulunan dökümhane ağırlık kazanmıştır. Nitekim dünyanın ilk seri atışlı sahra topu 1866-1868 yılları arasında Ahmed Süreyya Emin Bey[2] tarafından beş yüz altın mukabilinde Zeytinburnu Fabrika-i Hümayunu'nda dökülmüştür.

Osmanlı İmparatorluğu’nda 14. yüzyıldan itibaren gelişme olanağı bulan topçuluk, imparatorluğun yükselme döneminde zirveye çıkmış, ancak 17. yüzyıldan itibaren, Avrupa topçuluğu karşısında duraklamaya ve daha sonra gerilemeye başlamıştır. 19. yüzyılda ise İmparatorlukta topçuluk konusunda çok önemli bir gelişme meydana gelmiş ancak hak ettiği ilgiyi ve takdiri görmekten uzak kalmıştır.

Ahmed Süreyya Emin Bey (1848-1923) seri atışlı bir top yapılabileceğini kanıtlayan dünyadaki ilk insan olarak çok parlak bir başarıya imza atmıştır. Bu başarı Ahmed Süreyya Emin Bey’in, zamanının çok ilerisinde bir anlayışa sahip olduğunu göstermektedir. Ahmed Süreyya Emin Bey bu icadının yanı sıra, topların ateş edildikleri sırada falyalarından dışarıya çıkan gazın, güllelerin sürat ve kuvvetini azaltmakta olduğunu ve bu sakıncanın giderilmesi ile ilgili teknoloji mühendislerini araştırmaya çağıran Fransa Hükûmeti’nin yaptığı resmi duyuruyu haber almış, bu çalışmalar devam ederken yaptığı bir icad ile bu sorunu çözümlemiştir.

Falya barutunun ateşlenmesi ile gaz namludan süratle dışarı çıkarken topun içerisine büyük bir şiddet ve gürültü ile hava doluyordu. Ayrıca kuyruktan ortaya çıkan gaz kaçakları mermilere sürat kaybettiriyordu. Ahmed Süreyya Emin Bey gaz kaçaklarının meydana gelmesine engel olacak yeni usulde bir barut haznesi kapağının, falyayı kapatarak ateş edici bir alet ile kuyruktan ortaya çıkan gaz kaçaklarını engelleyen, biri çelik ve diğeri tunç toplara mahsus olmak üzere iki çeşit gaz halkasıyla bir de ayrıca barut haznesi kapağının icadına muvaffak olmuştur. Ancak bütün bu çalışmalar devletten hak ettiği ilgiyi görmemiştir.

Kaynakça

Özel
  1. ^ "Tophane-i Amire Kültür ve Sanat Merkezi Kısa Tarihçesi". Sabancı Vakfı. 8 Ağustos 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Şubat 2024. 
  2. ^ "Ahmed Süreyya Emin Bey". 10 Mart 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mart 2008. 
Genel

Dış bağlantılar

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi</span> İstanbulda kurulu devlet üniversitesi

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi (MSGSÜ), merkez kampüsü İstanbul'un Fındıklı semtinde bulunan devlet üniversitesidir. Ağırlıklı olarak görsel sanatlar, mimarlık, sahne sanatları ve müzik alanında eğitim vermektedir.

<span class="mw-page-title-main">Tophane</span> İstanbul da semt adı

Tophane, İstanbul'un Beyoğlu ilçesinde, boğaz kıyısında bir semttir. II. Mehmet İstanbul’u fethinden sonra 1455'te Tersane-i Amire (Haliç) ve 1460 Tophane-i Amire’yi (Tophane) kurarak İstanbul’da ilk sanayi hamlesini başlatmıştır. Tophane, bu özelliği nedeniyle Osmanlı döneminde İstanbul'un en eski sanayi bölgelerinden biridir denilebilir.

<span class="mw-page-title-main">Nusretiye Camii</span> İstanbulda cami

Nusretiye Camii, İstanbul'un Tophane semtinde bulunan 19. yüzyılda inşa edilmiş selatin camidir. Halk arasında daha çok “Tophane Camii” olarak anılır.

Ateşli silahlar, barut gazının itici gücüyle mermi atan bütün silahların genel adıdır. Ateşli silah denince, genellikle bir kişi tarafından taşınabilen küçük çaplı silahlar akla gelse de ateşli silahlar kategorisi; büyük toplardan tüfeklere, av tüfeğine ve tabancaya kadar her türde ve boyuttaki silahları kapsar.

Barutlu silahlarla savaş ya da daha yaygın kullanımla Ateşli Silahlarla Savaş, barutun bu patlayıcı maddenin kullanımına elverişli silahların kullanılması ve bu silah teknolojisinin geliştirilmesiyle zamanla savaşların ana silahları kategorisini oluşturmasıyla ortaya çıkan bir savaş tarzıdır. Avrupa ve Asya'da onbeşinci yüzyıldan itibaren sınırlı bir şekilde başlamış ve ondokuzuncu yüzyıl ortalarına kadar sürmüştür. 1792'den 1815'e kadar süren Napolyon Savaşları'nda doruk noktasına ulaşmıştır. Barutun Çinliler tarafından bulunduğunu belirten İngiliz felsefeci ve dinadamı Roger Bacon bu tarz savaşın ilk savunucularındandı.

<span class="mw-page-title-main">Humbaracı Ocağı</span> Osmanlı ordusunda bir tür patlayıcı olan humbaranın üretiminden sorumlu askeri birlik

Humbaracı Ocağı, Osmanlı Devleti'nin askeri teşkilatı'nda humbara imal eden ve bunu kullanan sınıfın bağlı olduğu ocak. Kumbaracı ocağı da denilmektedir. Dünyanın ilk havan topu sınıfıdır.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı ordusu (klasik dönem)</span> 15-19. yüzyıllarda Osmanlı Ordusuna genel bakış

Klasik Osmanlı Ordusu, Osmanlı ordusunun 1451'de II. Mehmed'in yapılandırmasından başlayıp 1826 Vaka-i Hayriye biten kısmına verilen isimdir. Dönemin ordusu, 1606 sonrasında yenilmeye başlamış ve 17. ve 18. yy itibarıyla geçirdiği reformlar ardından 1826 yılında lağvedilmiştir. Bu dönemde birçok ocaklardan birisi olan Yeniçeri ocağı olarak adlandırılan ve devşirmelerden kurulan ocağın ordu ve siyasette büyük yeri ve etkisi vardır.

Topçu Ocağı, Osmanlı İmparatorluğu'nda Kapıkulu Ocakları'nın yaya kısmına mensup, top dökmek ve kullanmakla vazifeli askerlerin bağlı olduğu ocaktır.

Baruthane barut üretilen veya depolanan yere verilen isimdir. Baruthaneler devletlerin ithal baruttan bağımsız olmasını sağladığından, ateşli silahların önem kazanmaya başladığı 14. asırdan itibaren devletlerin önem verdiği tesisler olmuşlardır.

Top Arabacıları Ocağı, Kapıkulu Askerleri'nden piyadelerdir. Topçu Ocağı'nın yaptığı topları savaş alanına götürmekle görevli olan ocaktır. Savaş toplarını savaş alanına götürürlerdi. Ocakta; arabacıbaşı, kethüda, başçavuş, kethüda yeri, ocak kâtibi, bölükbaşı, odabaşı ve halife adlı subaylar görev yapardı. Arabacıbaşı nezâretinde; nefer sayıları birle-elli iki arasında değişen, altmış üç tane top arabacıları bölüğü vardı.

<span class="mw-page-title-main">Nişancı</span>

Nişancı, Osmanlı Devleti'nin devlet yönetiminde Divan-ı Hümayun'a katılan görevlilerden biridir.

Kapıkulu, Osmanlı Devleti'nin sürekli ordusunu oluşturan ve doğrudan padişaha bağlı olan yaya, atlı ve teknik sınıftan asker ocaklarına ve bu sisteme verilen addır. Kapıkulu ocaklarının kurulmasından önceki dönemde Osmanlı Devleti'nin askerî gücünü yayalar ve müsellemler oluşturuyordu.

Çengeloğlu Tahir Mehmed Paşa II. Mahmud ve Abdülmecid dönemlerinde görev yapmış bir Osmanlı devlet adamıdır. 2 kez Kaptan-ı Deryalık yapmıştır. İstanbul'un Çengelköy semtine adını vermiştir.

<span class="mw-page-title-main">Makine ve Kimya Endüstrisi</span> Millî Savunma Bakanlığına bağlı anonim şirket

Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi, 15 Mart 1950 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin her türlü silah, mühimmat, roket, araç ve gereç ihtiyaçlarını karşılamakla görevli ve Millî Savunma Bakanlığına bağlı olarak savunma sanayi alanında faaliyet göstermek amacıyla kurulan kurum. Kamu iktisadi teşebbüsü olarak kurulan MKE, 3 Temmuz 2021 tarihi itibarıyla 7330 sayılı Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketi Hakkında Kanun ile anonim şirkete dönüştürülmüştür.

<span class="mw-page-title-main">Barut İmparatorlukları</span> Üç büyük Türk-Müslüman İmparatorluk

Barut İmparatorlukları ya da Ateşli Silah İmparatorlukları, üçü de farklı çizgilerde de olsa müslüman Osmanlı, Safevi ve Babür imparatorluklarını anlatmak için kullanılan bir terimdir. Bu imparatorluklar, daha tarih sahnesinde yeni geliştirilmeye başlanmış olan ateşli silahları kısa sürede askeriyelerinin ana silah unsurları haline getirmiş, ateşli silahların sistemli ve yaygın kullanımıyla güçlü birer imparatorluk haline gelmişlerdir. Bu üç imparatorluğun ateşli silahları son derece etkin bir şekilde kullanan ilk devletler oldukları ileri sürülür. Üç imparatorluk, ateşli silah teknolojisi sayesinde geniş ve verimli toprakları ele geçirerek, erken modern dönemin en güçlü ve en istikrarlı ekonomileri arasında yer aldılar. Bunlar ticari büyümeye ve kültürel faaliyetlerin himayesine yol açarken, siyasi ve yasal kurumları artan bir merkezileşme derecesiyle konsolide edildi. Kişi başına gelir ve nüfusta önemli bir artış ve sürekli bir teknolojik inovasyon hızı elde ettiler.

<span class="mw-page-title-main">Karabaş Mustafa Ağa Camii</span>

Karabaş Mustafa Ağa Camii Tophane, Beyoğlu semtinde bulunan bir Osmanlı camisidir.

<span class="mw-page-title-main">Top (silah)</span> çok uzağa atış yapabilen ve tahrip gücü yüksek ağır silahlar

Top, çok uzağa atış yapabilen ve tahrip gücü yüksek ağır silahlardır. Topları kullanan askeri sınıf topçu birlikleri olarak adlandırılmıştır. Orta Çağ'da şehirleri korumak için inşa edilen büyük surları yıkmak insan gücüyle mümkün olmadığı için topçuluğun önemi artmış ve yüzyıllar boyu farklı devletler tarafından geliştirilerek kullanılmıştır. Tarihi kaynaklarda ilk topların Çin'de döküldüğü ve 13. yüzyılda önce Orta Doğu, daha sonra ise Avrupa'ya yayıldığı ifade edilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nda topçu ocağı I. Murad zamanında kurulmuş, top dökümlerinin yapıldığı yer Tophane olarak adlandırılmıştır.

Gözlüklü Mehmed Reşid Paşa Osmanlı askeri.

<span class="mw-page-title-main">Osmanlı silahları</span>

Osmanlı İmparatorluğu'nun askeri kuvvetleri yüzyıllar boyunca çeşitli silahlar kullandı. Topkapı Sarayı'nın cephaneliğinde seçkin eşyaların bulunduğu geniş bir koleksiyon vardır.