İçeriğe atla

Titus Lucretius Carus

Lukretius
DoğumMÖ 95
ÖlümMÖ 55 (43 yaşında)
MeslekYazar, şair, filozof
MilliyetRomalı
TürFelsefe, şiir
Etkiledikleri
  • Epicureanism, Cicero, Ovid, Virgil, George Santayana, Michel de Montaigne

Etkilendikleri
  • Demokritos, Epikür, Empedokles
De rerum natura, 1570

Lukretius (Titus Lucretius Carus), MÖ 95 - MÖ 55 yılları arasında yaşamış Romalı şair ve filozof.[1] Felsefenin Latince yayılmasında Lucretius'un Cumhuriyet döneminin sonlarında Epikourosçuluğun yayılmasında belirleyici bir rol oynayan De rerum natura eseri büyük katkı sağlamıştır. Epikouros'un Peri Physeos'ta (Doğa Üzerine) açıkladığı doktrini anlatırken Romalı Epikourosçulann geleneğine uyarak Latince yazmıştır. Empedokles'in kozmolojik şiirinin edebi modelinden ilham alarak ve şiirini zarif heksametron (altılı) ölçüsüyle yazmıştır. Epikourosçuluğa fazla sempati duymayan Cicero bile kardeşi Ouintus'a yazdığı bir mektupta Lucretius'un edebi dehasına ve sanatına duyduğu hayranlığı ifade eder.[2] Lucretius Epikourosçu doktrinin belli başlı argümanlannı (atomist kozmoloji, ruhun psikolojisi ve faniliği, duyular ve bilgi, uygarlığın gelişimi) ele alırken Yunan kaynağına tamamen sadık kalır. Yunan olduğuna şüphe olmayan bir felsefe doktrinini sunarsa da, anlatımının tonu ve etkisi tamamıyla kendine özgü bir retorik ve duygu gücüne sahiptir, Yunan ve Roma uygarlıklarının dilsel ve kültürel sınırlarını aşar. Mahareti, dünya konusunda yeni bir kuramı tasvir ederken Latincede hem yeni kelimeler türetmesinde hem de mos maiorum'un anlamlı terimlerini içeriden değiştirmesinde yatar.Religio (kutsal olana saygı) kavramını eleştirirken "iğrenç suçları yaratanın din olduğu"nu, İphigenia örneğinde olduğu üzere, insanları siyasi nedenlerle tanrılara insan kurban etmeye ittiğini gösterir. Eksik kalan yazılarını ölümünden bir süre sonra Cicero sona erdirmiş, derleyip düzenlemiştir.

Yaşamı

Lucretius'un hayatı konusunda kaynaklardaki çok az miktardaki bilginin (De rerum natura'yı teşkil eden 7000'den fazla mısra şairin hayatı konusunda hiçbir bilgi içermez) neredeyse tamamı Aziz Hieronymus tarafından aktarılır.[3] Hieronymus'a göre: "şair Titus Lucretius 94 yılında doğar; bir aşk iksiri içtikten sonra aklını kaybeden Lucretius, aklının başında olduğu anlarda, sonradan Cicero tarafından yayınlanan çeşitli kitaplar yazmasına müteakip 44 yaşındayken intihar etti."[3] Az sayıdaki bu gibi bilgiler muhtemelen doğru olmadığı gibi[not 1] Lucretius'un deliliği ve intihan konusu açısından da pek güvenilir değildir. Şairin hayatının bu versiyonu başka kaynaklarda yer almaz ve en önemlisi, Kilise Babaları ile Apolojistlerin bu konudaki sessizliğiyle çakışır, zira Lucretius'un hazin sonu onlar için mükemmel bir Epikouros karşıtı argüman teşkil ederdi. Bu "sükût delili" günümüzde bile eleştirmenleri şaşırtmaya devam etmekte ve Lucretius'un intiharı bilgisine Hıristiyan veya en azından Epikouros karşıtı çevrelerden kaynaklanmış, kötü niyetli bir uydurma gözüyle bakılınasına neden olmaktadır: Lucretius'un materyalizmini ve ateizmini akli dengesizliğine indirgemeye yönelik bu kurgu, Lucretius'un ölümünü materyalist ve iyimser Epikourosçu doktrinle çakışır gibi gösterir.[3]

Düşünceleri

Otium'a (yani Epikouros'un "gizli yaşa" doktrini lathe biosas'ı) önem veren ve religio'yu bütün kötülüklerin sebebi olarak gören Lucretius'un Stoacılığın, yani instrumentum regni [yönetim aracı] olarak negotium'un [faaliyet] üstünlüğünü ve religio'yu kuramsallaştıran felsefenin başkentindeki varlığı çığır açıcı bir rol oynamıştır.[4] Lucretius'un gayesi, iki temel günahı, "hayatın iki yarası"nı (vulnera vitae) insanın ruhundan kesip atmaktır: birisi cupido vitae, yani aşk, siyaset veya ekonomi alanındaki sağlıksız hırs, diğeri en ahlaksız ve kanlı güdüleri uyandırmanın yanı sıra tanrıların kültü ve öteki dünya korkusu yoluyla insanın ruhunu ezen timor mortis'tir [ölüm korkusu.][4] Lucretius, kendinden önceki tüm filozoflara kıyasla yeni bir dönem açan hocası Epikouros'u örnek alarak, insanın ruhunu ölüm korkusundan ve dinin düğümlerinden kurtarmak için[5] "şeylerin sebebini tanımayı" (rerum cognoscere causas) amaçlayan "görkemli" (res magnae) ve "devrimci" (res novae) bir mesaj ilan eder.[4] Demokritos ile Leukippos'un atomizminden ilham alan,[6] fakat büyük Platoncu ve Aristotelesçi geleneğe ve popüler kültüre (vulgus abhorret ab hac) yabancı olan yeni Epikourosçu doktrinin temel noktaları şunlardır:[4]

  1. Evrenin iki ilkesi cisimler (corpora) ve boşluktur (inane).
  2. Atomlar gerçekliğin tamamını oluşturan bileşenlerdir; katı ve ebedi olup maddenin yaratılmazlığı ve yok olmazlığı ilkelerini temin ederler
  3. Lucretius'un icat ettiği ve hapax kalmaya, yani bir daha kullanılmamaya mahkum bir terirole ifade ettiği clinamen, yani atomlann, cisimlerin oluşumuna izin verecek ve kaderin zorunluluğunu ortadan kaldıracak şekilde yerçekimi gücünün sabitliğinden sonsuz küçük ve belirsiz sapması.[7]
  4. Hayatın güçleri (motus genitales) ile ölümün güçlerini (motus exitiales) dengede tutarak (aequum certamen) birbirine ters güdülerin dönüşümlü olarak birbirini izlemesine izin veren ve evreni mutlak felakete karşı koruyan ilk ve ebedi fizik yasası olan izonomi.[8]
  5. Dünyamızın ötesinde, evrende sonsuz dünyalar vardır.[9] Bu yeni ve sonsuz dünyalarda tannlar etkin bir role sahip değildir, sadece izleyicidirler, insan da merkezde yer almaz, bu atomik devinim içerisindeki sayısız andan ve fragınandan sadece biridir.

Buradan hareketle insan merkezli evren kavramı reddedilir, çünkü doğa kanunları ve her şeyi eşitleyen fiziğin üstünlüğü böyle bir fikri imkansız hale getirir. Şiirin temel terimi olan ratio "akıl", "yöntem", "açıklama", "felsefi okul" ve "Epikourosçu doktrin" gibi çeşitli anlamlarda 150 defadan fazla kullanılmıştır.[4] Lucretius Epikouros'u övüp onu tannlarla kıyasladıktan sonra (deus fuit ille, deus) hakkında şöyle der: "dünyanın alevler içindeki duvarlarını [aşıp) zihniyle evrenin tamamını kat etti [ . . . ] ve dini yıktı"[10] "arzunun ve korkunun sonunu getirdi"[11] ve "insanın ruhundan canavarlan silahlarla (arma) değil, kelimelerle (dicta) kovdu".[12] Lucretius tanrıları da evrenin başlangıcının ve yönetiminin dışında bırakır.[13] Ve eski religio'ya alternatif olarak yeni, laik ve akılcı bir pietas'ı [saygı] ilan eder: "Sık sık başı örtülü dolaşmak, taştan bir heykele başvurmak ve bütün tapınaklan ziyaret etmek, tanrıların tapınakları önünde yerlere kapanmak ve göklere uzanmak, bir sürü hayvanın kanını sunaklara sürmek, adaklar adamak değildir ibadet: her şeye huzurlu bir ruhla (pacata posse omnia mente tueri) bakmaktır asıl ibadet.[14]

Lucretius'un ve düşüncelerinin çağdaşlarından itibaren görmezden gelinmesi ve gerçek anlamda bir "sessizlik suikastı"na tabi tutulması bu devrimci ve dehşet verici fikirleri Roma'da yaymış olmasıdır. Kendisinin de deyimiyle res novae [yeni [devrimci] şeyler), Roma'da en üstün değer sayılan mos maiorum'la [ataların geleneği] çatışıyordu.[15]

De Rerum Natura

Altı kitaptan oluşan De rerum natura (Doğa Üzerine) adlı eserinde Epikür'ün öğretisini açıklamaya çalışan Lukretius maddenin sakınımı yasası da açıkça ifade ediliyordu,

1. Hiçten hiçbir şeyin çıkmayacağı ve
2. Hiçbir şeyin ortadan kaldırılamayacağı

Varlığı madde ve boşluk olmak üzere iki parçaya ayırarak, bunlardan maddenin atomlardan meydana geldiğini öne sürmüştür. Lukretius, daha sonra cismi de, bileşik ve basit diye, ikiye ayırmıştır. Bunlardan bileşik cisimler nesnelere, şeylere karşılık gelirler; buna karşın, basit cisimler atomlardır. Atomun varoluşunu öne sürdüğü için, maddenin sonsuzca bölünebilirliğine karşı çıkan Lukretius, bir yandan da atomların şekil ve ağırlıkları olduğunu, fakat renk, ses, koku ve tat gibi ikincil niteliklere sahip olmadığını iddia etmiştir. Maddenin temel yapı taşı olan atomların sınırlı türlere sahip olduğunu, fakat sınırsız sayıda olduklarını iddia etmiştir. İnsan da, bir beden ve ruhtan oluşmuştur ama aynı maddeden ya da atomlardan meydana gelmiştir. Fakat ruhu oluşturan atomların bedendeki atomlardan daha ince bir yapıya sahip olduğunu ifade etmiştir. Roma dünyasının Stoacılık'la tanışmasına yardımcı olmuştur.

Evren konusunda da Aristoteles evrenin sınırlı, küre biçiminde olmayıp, merkezi olmayan olarak tasarlamasına karşın, Lucretius, evrenin sınırsız, küre biçiminde olduğunu savunmuştur.Lucretius’un evreninde, her biri canlılar gibi doğan, büyüyen ve ölen Dünya’lar vardır.

Ontoloji konusunda, "Beden ve ruh, birlikte doğar ve birlikte ölürler, yani beden öldüğünde, ruh da ölecektir. O halde, öldükten sonra dirilme inancı yanlıştır" der.

Epistemoloji de "Duyum, yani hissetme, duyumu oluşturan nesnelerden çıkan atomların duyu organlarına ulaşmasıyla gerçekleşir. Tat alma, görme, koklama, işitme gibi duyumlar, farklı atomların farklı alıcılar tarafından algılanması ile meydana gelir. Canlılar, zamanla, değişim ve evrimleşmeye uğrayarak, basitten karmaşıklığa doğru giderler" gibi düşünceleri vardır.

Etkileri

Lucretius, erken Roma İmparatorluğu'nun yazarları tarafından hem takdir edilmiş hem de öykünülmüştür. Bununla birlikte, Lactantius gibi Latin patristik yazarlar tarafından tanrısız Epikourosçu felsefenin önde gelen sözcüsü olarak görülmüştür. Şiir, 1417’de papalık sekreteri Poggio Bracciolini tarafından yeniden keşfedilmesinin ardından Rönesans edisyonlarının dayanağı haline gelen iki kalburüstü 9. yüzyıl el yazmasında (O ve Q olarak bilinir) varlığını sürdürmüştür.[16] Epikourosçu fikirler çağın temel felsefi (özellikle etik) tartışmalarına, Diogenes Laertius’un Life of Epicurus’unun Latin diline tercüme edilmesinin yanı sıra Lucretius’un aracılığıyla girmiştir. Bununla beraber, Lucretius edebi ve felsefi çevrelerdeki derin etkisine rağmen -örneğin, Montaigne’in büyük bir titizlikle alıntı yaptığı yazarlar arasındadır- Lucretius adı, iki yüzyıl boyunca aşağılayıcı “ateist” etiketini silkip atmak için çırpınmak zorunda kalmıştır.[17] Erken modern atomculuğun 17. Yüzyılda kendisini göstermesi hususunda kilit bir etki haline gelmiştir. Bu gelişme her şeyden önce, Epikouros ve Lucretius esaslı olmasına rağmen Pierre Gassendi tarafından Hıristiyan ideolojisi için makbul olacak şekilde değiştirilmiş atomistik bir sistem inşasına bağlıdır. Lucretius’un erken modern çağda pek çok hayranı vardı ve bunların içerisinde, şiirin saymakla bitmeyecek baskısına sahip olan, kendi kendisini bir Epikourosçu olarak ortaya koyan Thomas Jefferson da vardı.[18][19]

Kaynakça

  1. ^ Barchiesi, Alessandro (2010). The Oxford handbook of Roman studies. Oxford: Oxford University Press. ISBN 978-0198856009. 
  2. ^ Ep. Ad. O. Frat. Kardeşim Quintus'a Mektuplar, II, 9, 3
  3. ^ a b c Umberto Eco (2012). Antik Roma (Leyla Tonguç Basmacı, Çev.). 1. Baskı, Alfa Yayınları, s.367
  4. ^ a b c d e Umberto Eco, 2012, s.368.
  5. ^ De Rerum Natura 1, 932 religionum animum nodis exsolvere
  6. ^ Lucretius, De Rerum Natura, 6.
  7. ^ De Rerum Natura, 2, 292 exiguum
  8. ^ De Rerum Natura, 2, 569-580
  9. ^ De Rerum Natura 2, 1 074 vd. necesse est confiteare 1 esse alias aliis terrarum in partibus orbis; [boşlukta başka yerkürelerin varolduğunu 1 kabul etmen gereklidir].
  10. ^ De Rerum Natura, 1, 72 vd.
  11. ^ De Rerum Natura, 6, 25
  12. ^ De Rerum Natura, 5, 54
  13. ^ De Rerum Natura, 2, 1 80 vd.; "dünyanın doğası bizim için ilahi irade tarafından yaratılmadı".
  14. ^ De Rerum Natura, 5, 1 1 98-1 203
  15. ^ Umberto Eco (2012). Antik Roma (Leyla Tonguç Basmacı, Çev.). 1. Baskı, Alfa Yayınları, s.369.
  16. ^ Greenblatt, S., 2011, Swerve: How the Renaissance Began, London: Bodley Head.
  17. ^ Palmer, A., 2014, Reading Lucretius in the Reniassance, Cambridge, Mass.: Harvard University Press
  18. ^ Johnson, M.R. and C. Wilson, 2007, ‘Lucretius and the history of science’, in Gillespie and Hardie 2007: 131–48
  19. ^ "Stanford Encyclopedia of Philosophy, Lucretius, Sep 22, 2023". 10 Temmuz 2022 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 9 Mayıs 2024. 
Notlar
  1. ^ Gramer alimi Donatus'un IV. yüzyıla ait Vita virgiliana (Vergilius 'un Hayatı) eserine göre Lucretius MÖ 99/98 civarında doğmuş olmalıdır. Umberto Eco, 2012, s.367.

İlgili Araştırma Makaleleri

<span class="mw-page-title-main">Pisagor</span> İyonyalı filozof, matematik ve gökbilimci

Sisamlı Pisagor, Antik İyonya'nın en ünlü düşünürlerinden birisidir. Yunan düşünür ve Pisagorculuğun kurucusudur. Siyasal ve dinsel öğretilerini daha çok Magna Graecia'da yayan Pisagor, önce Platon ve Aristo'nun felsefelerini sonra ise tüm Batı felsefesini etkiledi. Yaşam öyküsünün çoğu halk efsaneleriyle gölgelendirilmiştir, ancak Sisam adasında bir mücevher oymacısı olan Mnesarchus'un oğlu olduğu neredeyse kesindir.

<span class="mw-page-title-main">Platon</span> Antik Yunan filozofu

Platon veya Eflatun, Antik Yunan filozofu ve bilgesi.

<span class="mw-page-title-main">Empedokles</span>

Empedokles, Sokrates öncesi düşünürlerden bir tanesidir. Sicilya'da bir Yunan kolonisi olan Agrigentum kentinin yurttaşıdır.

<span class="mw-page-title-main">Demokritos</span> Antik Yunan filozofu, Leucippusun öğrencisi, atom teorisinin kurucusu

Demokritos, geliştirdiği atomcu evren teorisi formülasyonu ile tanınan Sokrates öncesi Antik Yunan filozof.

<span class="mw-page-title-main">Anaksimandros</span> Filozof

Anaksimandros Miletos'da Sokrates öncesi dönemde yaşamış İyonlu bir filozoftur. Thales'in öğrencisidir. Aynı zamanda tarihsel kaynaklara göre öğretilerini kaleme almış ilk filozoftur ve eseri Grek dilinde düzyazı olarak kaleme alınmış ilk kitaptır. Ancak yazdıklarından sadece bir cümle günümüze ulaşmıştır. Onun buluşlarıyla ilgili birincil kayıtlar sonraki yazarların bize aktardıklarıdır. (Söz konusu tek cümlede su ve ateş gibi sözlerin ortaya çıkışı, haksızlıkların cezalandırdığı insan toplumundan elde edilen mecazlarla betimlenir. Örneğin ne sıcak ne de soğuk süreklidir, ikisi de aralarındaki dengeyi korumak için ödün verirler.)

Maddecilik, özdekçilik veya materyalizm, her şeyin maddeden oluştuğunu ve bilinç de dahil olmak üzere bütün görüngülerin maddi etkileşimler sonucu oluştuğunu öne süren, a priori olan hiçbir metafiziksel kavramı kabul etmeyen felsefe kuramıdır. Bir diğer deyişle madde, var olan tek tözdür. Maddecilik "fiziksel maddenin tek veya esas gerçeklik olduğu" yönündeki kuramdır.

<span class="mw-page-title-main">İrinaios</span> Özellikle dönemin "sapkın inançları" hakkında yazdıklarıyla tanınan İzmir doğumlu Lyon piskoposu (130-202)

İrinaios, Smyrna’da 126 yılında doğup, Lyon’da 202 yılında Tours’lu Gregorius’a göre din şehitliği mertebesine yükselmiştir. Hristiyan apolojistiydi. Yortusu 28 hazirandadır, Ortodoks Kilisesi'ne göre ise 23 auğustostadır. 21 Ocak 2022'de Papa Franciscus onu "Birliğin Doktoru" unvanıyla Kilise Doktoru ilan etti.

<span class="mw-page-title-main">Plotinos</span> Filozof

Plotinos, Neoplatonizmin kurucusu antik filozof. Plotinos hakkındaki bilgilerimizin çoğu, kendisi de filozof olan Porfirios'un Plotinos'un baş eseri Enneadlar'a yazdığı önsözden gelmektedir. Plotinos'un mistik felsefesi Yahudi, Hristiyan, gnostik ve Müslüman filozoflara ve mistiklere yüzyıllar boyunca esin kaynağı olmaya devam etmiştir.

<span class="mw-page-title-main">Paul Henri Thiry d'Holbach</span> Alman kökenli Fransız Aydınlanma filozofu ve ansiklopedist

Paul-Henri Thiry, Baron d'Holbach, Alman kökenli Fransız filozof ve yazar.

<span class="mw-page-title-main">Epikür</span> Antik Yunan filozofu

Epikuros veya kısaca Epikür, felsefe tarihinin en etkili okullarından biri olan Epikürcülüğün kurucusu Antik Yunan filozoftur.

Batı felsefesi MÖ 6. yüzyılda Antik Yunan'da başladı. Sokrates öncesi filozoflar çoğunlukla Yunan dünyasının batı veya doğu çevrelerindendiler. Felsefi projeleri asıl, nihai ilkeyi bulmaya ve dış dünyanın doğasını çözmeye yönelikti. Şeylerin maddi ilkesini, kökenlerini ve yok oluşlarını algılamaya çalıştılar. İlk düşünürler olarak şeylerin ussal birliğini vurgulayarak dış dünyanın mitolojik açıklamalarını reddettiler. Cevap aradıkları başlıca meseleler şunlardır:

Her şey nereden geliyor?
Her şeyin yaratılış kaynağı nedir?
Doğada bulunan şeylerin çoğul oluşlarını nasıl açıklarız?
Matematiksel olarak doğayı nasıl tanımlarız?
<span class="mw-page-title-main">Atomculuk</span>

Atomculuk Okulu, maddeci filozoflar Empedokles ve Anaksagoras'ın ardından Leukippos ve onun öğrencisi Demokritos tarafından benzer bir materyalizm doğrultusunda oluşturdukları ve geliştirdikleri atom düşüncesiyle anılan felsefe okulu.

<span class="mw-page-title-main">Epikürcülük</span> Felsefe sistemi

Epikürcülük, MÖ 307'de kurulan ve Antik Yunan filozofu Epikür'un öğretilerine dayanan bir felsefe sistemidir.

J. R. R. Tolkien, İngiliz Edebiyatı'na bir mitoloji kazandırmak gayesiyle "Orta Dünya evreni"ni kurguladı. Tolkien kurgusal Orta Dünya evreninde hiçbir dine açıkça göndermede bulunmadı. Silmarillion’da kendi yaratılış öyküsünü kurdu. Yazar, kitaplarında ögeleri birbiriyle tutarlı bir kurgusal evren yapmaya büyük bir çaba harcadı. Öyle ki, 81 yıllık yaşamının büyük bir kısmını bu efsaneyi üretmeye adamıştır. Orta Dünya evreninin gerçek dünyayla alternatif ırkları, milletleri, dilleri, vs. vardır. Bunlara örnek olarak Ainur, elfler, insanlar, cüceler, orklar, balrog, ejderha, troll, kartal, ent, hobbit verilebilir.

<span class="mw-page-title-main">Evrim düşüncesinin tarihi</span> bilim tarihinin bir yönü

Evrim düşüncesi; türlerin zaman içerisinde değişmelerini ifade eden kavram olarak köklerini eski çağlardan; Yunanistan'dan, Roma'dan, Çin'den ve Orta Çağ İslâm biliminden alır. 17. yüzyıl sonlarında biyolojik taksonominin başlangıcıyla Avrupa'daki biyolojik düşünce; doğal teolojiye tam olarak uyan ve ortaçağ Aristo metafiziği kavramı olan, her türün kendi karakteristiği olduğunu öne süren özcülükten etkilendi. Diğer yandan Aydınlanma Çağı'nda evrimsel kozmoloji ve mekanik felsefe, fizik bilimlerinden doğa tarihine kadar yayıldı. Natüralistler türlerin çeşitliliğine odaklandı ve sonradan "soy tükenmesi" kavramı ile doğa görüşünün temelini sarsan paleontoloji ortaya çıktı. 19. yüzyılın başlarında Jean-Baptiste Lamarck, ilk tamamen biçimlendirilmiş evrim teorisi olan türlerin transmutasyonu teorisini ortaya attı.

Optikte, ışığın tanecik teorisi, Pierre Gassendi ve Thomas Hobbes tarafından ışığın sınırlı hız ve enerji ile doğrusal olarak hareket eden küçük ve ayrık parçacıklardan oluşması olarak tanımlanmıştır. Bu kuram, atomculuğun alternatif açıklaması olarak temellendirilmiştir.

Timeeus, genelde ismi var olup cismi olmayan bir karakter tarafından uzun monologlar formatında verilen Plato'nun diyaloglarından biridir ve tahminen Milattan önce 360 yıllarında yazılmıştır. Çalışma fiziksel dünyanın ve insanların doğasının spekülasyonunu ortaya koyar ve Critias'ın diyaloğunu takip eder. Konuşmadaki katılımcılar Sokrates, Locri'nin Timeos'unu, Hermocrates ve Critias'ı içerir. Bazı bilim adamları diyalogda görünenin Thirty Tyrants'ın Critias'ı değil de onun büyük babası Critias olduğuna inanırlar.

<span class="mw-page-title-main">Stoacı fizik</span>

Stoacı fizik evrende işlemekte olan doğal süreçleri açıklamak üzere antik Yunan ve Roma Stoacı filozofları tarafından geliştirilmiş olan doğa felsefesidir. Stoacılar’a göre, evren, tek bir panteist tanrıdır, fakat aynı zamanda maddenin esasıdır. Evrenin en ilkel varlığı, var olan her şeyin temeli olan ilahi “öz”dür (pneuma). Kuvvetin maddeden ayrılması ilahi ateşi (aether) üretir, tüm maddenin temeli olan ateş elementlere ayrılır ve evrenin ilahi varoluş nedenine (logos) göre işleyen "pneuma"nın neden olduğu gerilimler tarafından şekillendirilir. Bu süreçler; sonsuz bir döngü (palingenesis) içerisinde evrenin oluş, gelişim ve nihai olarak yok oluşundan sorumludurlar. İnsan ruhu, evreni ortaya çıkaran coşkun ilahi ateşten (aether) bir yayılımdır ve insan duyuları ruhun yönetici parçası olan insan zihninin özüyle etkileşim halindeki nesnelerden ilahi öz (pneuma) akışının aktarımıdır. Stoacılar, aynı zamanda diğer tanrıların ve ilahi öznelerin varlıklarını da kabul etmişlerdir.

Sidonlu Zeno, Fenike şehri Sidon'dan Epikürcü bir filozof ve matematikçi. Yazıları günümüze ulaşamamıştır, ancak öğrencisi Philodemus'un yazıları arasında derslerinin bazı özetleri korunmuştur.

<span class="mw-page-title-main">Ksenokrates</span> MÖ 4. yüzyıl Yunan filozofu, matematikçi ve bilgin

Kalkedonlu Ksenokrates, Yunan filozof, matematikçi ve MÖ 339/8'den 314/3'e kadar Platonik Akademinin lideri (bilgin) Öğretileri, genellikle matematiksel öğelerle daha yakından tanımlamaya çalıştığı Platon'un öğretilerini takip etti. Ayrıca otuz üçler konseyinin hevesli bir öğrencisiydi. Üç varoluş biçimini ayırt etti: Duyarlı, anlaşılır ve ikisinin birleşiminden oluşan üçüncüsü, sırasıyla duyu, akıl ve görüşe karşılık geliyordu. Birliği ve dualiteyi evreni yöneten tanrılar ve ruhu kendi kendine hareket eden bir sayı olarak görüyordu. Tanrı her şeyi kuşatır ve ilahi ile ölümlü arasında, ruhun koşullarından oluşan iki şeytani güç vardır. O, matematiksel nesnelerin ve Platonik Fikirlerin, onları ayıran Platon'un aksine aynı olduğunu savundu. Ahlakta, erdemin mutluluk ürettiğini, ancak harici malların ona hizmet edebileceğini ve amacını gerçekleştirmesini sağlayabileceğini öğretti.